@imacbeth
|
bizim renkli çiçeklerimiz vardı, canımızdan çok sevdiğimiz. ömrümüzden çalıp üzerine eklediğimiz, aşkımızın ufak tanelerini serptiğimiz renkli yapraklar süslerdi bahçemizi. sabahın ilk ışıkları oraya vururdu. hayatımın en güzel anlarından olabilirdi bu manzara —sen, ben ve çiçeklerimiz. kalan boşluğa yerleştirdiğimiz ahşap, sarı bir masamız vardı. eskiydi biraz ama senin hoşuna gidiyordu. bu yüzden boyayıp koymuştuk onu pencerenin önüne. kahve fincanları dizmeyi severdik, bazen izmaritlerle kirletirdik.
seni çok seviyordum. sabahları gün ışığı kirpiklerine düştüğünde gözlerimi alamazdım senden. öyle güzeldin ki solacak mı acaba diye gözlerinin içine baktığım çiçeğim gibi seviyordum seni. dokunmaya kıyamıyordum bazen, sarılmaya korkuyordum.
ama o öldü biliyor musun? çok ağladım ardından, beklettim pencerenin önünde bir umuda tutunup. onu atmaya kıyamadım ben.
söylesene sen bana nasıl kıydın? |
0% |