29. Bölüm

29. Bölüm

ırmaknur cengiz
incmvegsbk

HOPE

“Merhaba baba,” dedim, kalbi kadar soğuk bir sesle.

Neden böyle davrandığımı anlamıyormuş gibi şaşkın şaşkın baktı. Eğlencenin başlaması için tüm ailenin gelmesini beklemek zorundaydım

Soğuk tavrımı görmezden gelircesine gülümseyerek, “Hope,” dedi.

Bana sımsıkı sarılıp sıcaklığıyla sarmaladığında ben de ona sıkı sıkı sarıldım. Onu sevdiğimi biliyordum. Ama sevgi öfkeyi geri tutmaya her zaman yetmiyordu.

Bana sarıldıktan sonra, “Enrique,” deyip elini uzattı. El sıkışmalarını izlerken Enrique'nin babamın elini çevirip kendi elini üste çıkardığını gördüm.

Burada bile hâkimiyetin kendisinde olduğunu göstermeye çalıştığını bildiğim için sırıttım. Erkeklerin üstünlüğün kimde olduğunu görmek için her zaman savaşmalarına gerek yoktur. Bazen buna karar vermek için böyle ince hareketler yaparlar.

“Hope!” Çok muhteşem ama bir o kadar da sinir bozucu ikiz kız kardeşimin sevinç çığlıklarını duyup yanına koşmadan önce Enrique'ye gülümsedim.

Kat’e sımsıkı sarılırken içimdeki oyuncak hafifçe yer değiştirince Enrique'ye ters ters baktım. Sırıtıp telefonunu çıkardı.

Oyuncak tekrar titremeye başlayınca, içimden Lanet olsun, dedim. Neyse ki bu sefer çok şiddetli değildi. Dizlerim hafifçe titremeye başlayınca düşmemek için Kat’e daha da sıkı sarıldım.

Ayakta durmakta zorlandığımı görünce, “İyi misin?” diye sordu. Gülümseyip başımı sallamadan önce Enrique'ye bir kez daha ters ters baktım.

“Yalancı. Yalnız kaldığımızda hemen anlatıyorsun,” dedi Kat.

Tereddütle de olsa başımı salladığımda kocaman gülümsedi.

Tam “Oaf nerede?” diye sorarken abimin koşarak merdivenlerden indiğini duydum.

“Selam, Murph,” diyerek sarıldığında onun da Roy ile görüştüğünü anladım. Bana sadece Roy böyle seslenirdi.

“Merhaba, Oaf. Beni böyle çağırmana izin verilmediğini biliyorsun,” deyip sinir etmek için saçlarını karıştırdım.

“Bana Oaf dedin. Ben de karşılığını verdim,” deyip gülümseyerek geri çekildi. Gözlerinin altındaki mor halkaları görünce gülümsemem kaş çatmaya dönüştü.

Mafya işi onu yıpratıyordu.

Sadece ikimizin duyabileceği şekilde, “Yorgun görünüyorsun, Nickolas,” dedim. Buruk bir şekilde gülümsedi.

Birden Enrique’ye dönüp, “Enrique, bir dakika bakar mısın?” dediğinde şaşırdım. Nötr ses tonundan, ki bu öfkeli olmasından iyiydi, kesinlikle birlikte çalıştıklarına emin oldum.

Enrique elimi tutup, “Hope, biraz müsaade eder misin?” diye sordu.

Kat, Enrique ile el ele tutuştuğumuzu görünce hem şaşırıp hem gülümserken, Nick sadece gerildi, ancak duygularını kontrol altına alıp normale dönmesi uzun sürmedi.

“Tabii. Zaten Kat ile konuşmam gerekiyor,” deyip dudaklarına minik öpücükler kondurarak kendisi dâhil herkesi şaşırttım.

Soran gözlerle baktığını görünce her şeyin planımın bir parçası olduğunu anlaması için sırıttım.

Başını sallayıp Nick ile ofise gitti.

Kat beni kolumdan çekerek çabucak odasına götürdü. Yatağına atlayıp heyecanla her şeyi anlatmamı bekledi.

Ama hayır. Önce biraz yalvarmasını istiyordum.

“Hadi anlat,” dediğinde sadece sırıttım. Bana hükmetmesine izin vereceğim tek kişi Enrique idi. Nedeni de bedenimin ona hayır diyememesiydi.

Masum bir sırıtışla, “Neyi anlatayım?” dedim.

“Yapma, az önce Enrique’yi öptüğünü gördüm. Son konuştuğumuzda ondan nefret ediyordun. Onu neden öptün?” deyip sızlandığında güldüm.

“Aramızda neler olup bittiğini gerçekten bilmiyorum ama o benim kocam. Beni aldatmasını sağlamaya çalıştığımda geri tepti, bu yüzden sanırım ölüm bizi ayırana dek beraberiz.”

“Bize bir şans vermeye karar verdim. Ne olacağından emin değilim. Yine de birbirimizden nefret etmekten iyidir. Ayrıca, bazı faydalar da elde etmiyor değilim,” deyip göz kırptım.

“Bu yüzden mi topallıyordun?” dedi gülerek.

“Yok, onun sebebi vibra… Lanet olsun,” deyip ağzımı kapattım. Az önce, kız kardeşime içimde bir vibratör olduğunu mu söylemiştim?

“Yok artık. Bunu nasıl kabul ettin?” dedi, gülerek.

Tepkisine sinirlendim. Komik olduğunu biliyordum ama sonuçta canım yanıyordu.

“Ben istemedim. O zorladı,” dediğimde yüzüme kuşkuyla baktı.

“Lanet olsun. O bir dominant,” derken beti benzi attı. Yanaklarında garip bir pembelik oluştu.

Az önce kızardı mı o?

“İyi misin?” diye sorduğumda gözlerini tekrar bana çevirdi. Onu iyi olmadığını görecek kadar iyi tanıyordum. Bir şeyler saklıyordu.

“Şey, bildiğin gibi Liam yirmi yaşında. On dokuz yaşına girdiğinde abisi onu bir kulübe götürmüş; BDSM kulübüne. Liam orayı çok sevip sonra da dominant olmuş. O bana hükmederken ben de ona itaat ediyorum,” dedi, beni şaşkına çevirerek.

Yine de böyle bir bilgiyi benimle paylaşmaktan utanmayacağını biliyordum.

Tüm gerçeğin bu olmadığını bildiğimi anlaması için, “Devam et,” dedim.

Derin bir nefes alıp devam etti: “Şey, kulübün sahibinin adı Enrique. Seçkin bir itaatkâr olmadığım için yüzünü hiç görmedim. Sadece kulübün sahibi ya da bir yakını tarafından davet edilirsen seçkin sayılıyorsun.”

“Ama gölgesini gördüm. Tanıdık görünüyordu ama ben asla...” diye mırıldandı. Daha fazla saçmalamasına izin veremeyecek kadar şaşkındım.

“Lanet olsun, Enrique’nin bir BDSM kulübü mü var?” diye bağırdım. Kulübü olduğu için değil, bana bundan hiç bahsetmediği için kızgındım.

“Lütfen sakin ol. Sahip Enrique'yi kızdırmak istemiyorum. Duyduğuma göre çok acımasız birisi. Beni cezalandırmaya hakkı var ve bunu kesinlikle istemiyorum,” dedi. Sesi kayıp bir köpek yavrusununkinden farksızdı.

Onun neyi var? Ne zaman böyle pısırık biri oldu? Herkesin canına okuyan, sert kız kardeşim nerede?

Onu anlattıklarımla şaşırtacağımı sanırken asıl o beni şaşırtmıştı.

“Enrique’ye dokunmayı aklından bile geçirme!” dedim.

Lanet olsun, sanırım içimde bir sahiplenme geni var.

Konuşmamız Nick’in kapıyı çalıp akşam yemeğinin hazır olduğunu haber vermesiyle bölündü.

“Bu konuşma burada bitmedi,” dedim. İstemesem de tehditvari söylemiştim.

Özür diler gibi gülümsediğimde sorun yok dercesine başını salladı. Merdivenlerden inmeden önce elini tuttum.

Masaya gidince babamdan mümkün olduğunca uzağa oturdum. Çok acıktığım için öfkemi yemek sonrasına saklıyordum.

Kat soluma Enrique sağıma oturdu. Ona gülümsediğimde elini bacağımın üstüne koyarak kaskatı kesilmeme sebep oldu. Ardından sırıtarak telefonunu çıkardı.

“Bu sefer olmaz, şeytan,” deyip telefonu elinden kaptım.

Çabucak çantama atıp artık titreyip çıldırmama sebep olmayacağını bilerek rahat bir nefes aldım. Kat ve Nick’in şaşkın bakışlarını görünce omuz silkip gülümsedim.

Kat, noktaları birleştirip Enrique'nin kim olduğunu çözdüğü için çok gergin görünüyordu. Enrique ile acilen bu kulüp hakkında konuşmak zorundaydım. Belki orayı ziyaret bile edebilirdim.

İnsanlar benim iyi kız olduğumu sansa da kesinlikle değildim. Dedikleri gibi, “Kötü kızlar daha iyi sevişir,” ve ulu “Sahip Enrique’yi” inletmem de kötü kız olduğumu göstermezse başka ne gösterir?

Kendi kendime gülümsedim. Ona böyle seslendiğimi hatırlamıyordum. Böyle bir şey yapsam eminim beni oracıkta becerirdi. Düşününce, kötü bir fikir gibi görünmüyordu.

Aman Tanrım, vibratör ve Enrique'nin bacağımdaki eli beni gerçekten mahvediyor.

Babam, “Hope, hayat nasıl gidiyor?” diye sorunca nefis yemeğimden başımı kaldırmak zorunda kaldım. Enrique destek olmak istercesine elimi sıktı.

Lanet olası soruyu cevaplamadan önce iç çektim. “Her şey yolunda, Baba. Enrique beni çok iyi beceriyor,” dedim.

Enrique boğazını temizlerken, Kat neredeyse gülmekten boğuluyordu. Hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim.

Babam, “Anlayamadım?” deyince sakinleşebilmek için Enrique'nin bileğini kavradım. Yemeğimi bitirmeden patlamak istemiyordum.

“Üzgünüm,” deyip enfes tabağıma geri döndüm. Herkesin bana baktığını hissetsem de görmezden gelip yemeğimi yemeye devam ettim.

Tam istediğim gibi az orta pişmiş, lezzetli bifteğimin son lokmasını keyifle çiğnedikten sonra çatalımı bıraktım.

Eğlenceye başlamak için Kat'ın yemeğini bitirmesini bekledim. Bitirmesine izin vermezsem tepesinin atacağını biliyordum. Hem bu öfkesini babama saklamasını tercih ederdim.

“Eh, eğlenme zamanı,” diye mırıldandığımda Kat soran gözlerle baktı. Sırıtıp, başımı sallayarak biraz beklemesini işaret ettim.

Şarap kadehimi alıp ayağa kalkarak, “Millet, bir konuşma yapmak istiyorum,” dedim. Bütün gözler bana çevrilince geldiğimizden beri bastırdığım öfkenin ortaya çıktığını hissettim.

Bakışlarımın oldukça soğuk, gaddar göründüğüne emindim. Dedikleri gibi, “İyi kız kötü kız oldu.”

“Sebepsiz yere ondan nefret ettiğim için kocamdan herkesin önünde özür dilemek istiyorum. Bunca zaman boyunca, Enrique ve babasının beni bu evliliğe zorlayarak hayatımı mahvettiklerini düşünmüştüm.”

“Ancak, sevgili babamız bize Enrique'nin onu herhangi bir anlaşma talep etmeden affettiğini söylemedi. Şimdi sorarım size, hayatımı asıl mahveden kimdi?” Konuşmama birkaç küfür eklememek için derin derin nefes aldım.

Babamın gözleri durmam için yalvarıyordu. Devam edip tüm çocuklarının ondan nefret etmesine sebep olmamı istemiyordu. Çok geç, babacığım...

“Sorumun cevabı babam. Evet, Kat'in hayatını mahvetmek isterken yerine benim hayatımı mahveden pislik babamdı.”

“Ama bunu başaramadın baba. Çünkü geçmişimle bugünümü mahvetsen bile geleceğime asla dokunamayacaksın.”

“Mutlu olmak istiyorum ve başta çok nefret ettiğim kocam şimdi beni mutlu ediyor. Sonunda gözlerimi açıp en başından beri yapmak istediği şeyi yapmasına izin verdim.”

“Sizi bilmiyorum, sevgili kardeşlerim ama ben bu bok deliğinden çıkıp bir kulübe gidiyorum. Kimler benimle geliyor?” diye sordum. Gözlerimde yaşlar biriktiğini hissetsem de ağlamadım. Babam buna değmezdi.

Kat ve Nick'e baktım. Eğer bakışlar insan öldürebilseydi babamız şu an ölmüş olurdu. Hem de iki kez...

Omzumda bir el hissedince arkama dönüp Enrique'nin suçlulukla bakan gözlerini gördüm. Bana gerçeği söylediği için kendini suçladığına emindim. Yine de eninde sonunda öğreneceğim için erken öğrendiğime seviniyordum.

Dudaklarına parmak ucumda yükselerek bile ulaşamadığım için saçlarından kavrayıp kendime çekerek kısa ama tutkulu bir öpücük verdim. Şimdi sadece buradan çıkmak istiyordum.

Gözleri yaşlarla dolu Kat, “Güle güle baba,” dedi.

Nick pislik babama öfkeli bir bakış attıktan sonra suratına bir yumruk indirdi. Yumruğun şiddetinden yüzümü buruştursam da elimden gelse ben de birkaç tane atardım.

Saniyeler sonra Landon ve Matt içeri girdiler. Beni asıl şaşırtan şey babamı sürükleyip götürmeleri oldu. Sonra, artık Nick için çalıştıklarını hatırlayıp güldüm.

Tekrar odaya döndüklerinde, “Matt,” diyerek Matt’in kollarına atladım. Beni kucaklayıp havaya kaldırdığında yanağından öptüm. Birden arkamda bir hırlama duyunca bir adım geri çekildim.

Arkama döndüğümde öfkeli bir Enrique'nin bana doğru geldiğini gördüm.

“Hayır, sakın! O benim en iyi arkadaşım ve bu konuda hiçbir şey yapamazsın,” dedim, son derece sert bir şekilde. Enrique tam önümde durdu. Kaslarının gerilmesinden durumdan pek hoşnut olmadığını görebiliyordum.

“Bundan nefret ediyorum; seninle seks yapan bu pisliği öldürmek istiyorum ama yine de anlıyorum,” diye karşılık verip rahat bir nefes almamı sağladı. Ancak biraz erken davranmıştım…

“Sen dalga mı geçiyorsun? Hepimiz onu eğittiğini sanırken aslında onu beceriyor muydun?” dedi Nick, Matt’in üstüne yürüyerek.

Enrique, “Nickolas, eğer karımla seks yaptığı için ben öldürmediysem sen de öldürmemelisin,” deyip Nick’i hafifçe itti.

Hemen Landon’a dönüp, “Landon, seni tekrar görmek güzel,” deyip çabucak sarıldım.

Matt kardeşim için çalışmaya başladığından beri Landon pek ortalarda görünmüyordu. Biraz şapşal olmasına rağmen yine de iyi biriydi. Geri döndüğüne sevinmiştim.

Kat bize bakıp, “Öyleyse sarhoş olup tüm saçmalıkları unutabileceğim bir kulübe mi gidiyoruz?” deyince başımı sallayıp, Enrique'nin elini tutarak kapıya yürüdüm.

Tam çıkmak üzereyken köpeklerimi hatırlayıp yüz seksen derece geri döndüm.

“Beyler, sanırım giderken eve uğramak zorunda kalacağız. Yavrularımı da yanımda götürüyorum,” deyip arka bahçeye yol aldım. Enrique'nin buna karşı çıkmayacağından emindim. Demek istediğim, hâlâ hayır dememişti.

Artık pek yavru gibi görünmeyen yavru köpeklerimle on dakika kucaklaştıktan sonra hepsini Enrique'nin arabasına bindirdim. Enrique arabasına üzgün gözlerle bakıp binmeden önce birkaç derin nefes aldı.

Kulübe gitmek için sabırsızlanıyordum!

Bölüm : 16.08.2024 18:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...