@ineffable3107
|
Son hareketimi de yaptığımda gülümseyerek derin bir nefes aldım. Gösterinin bitmesiyle büyük bir alkış kopmuştu. İşte beni mutlu eden şey buydu. Nazikçe selam verdikten sonra yine bir alkış tufanı ile karşı karşıyaydım. Annemle de göz göze gelmiştim. Gözlerinde gerçekten gurur vardı. Babamında öyle olmasını umuyordum ama nafileydi. İşi olduğunu söyleyip gelememişti. Nefes nefese kalırken bir yandan da perdeler kapanmıştı. Heyecanla kulis tarafına geçtim. Küçüklükten beri öğretmenim olan Umay hoca mutlulukla yanıma gelmişti hemen. Aynı zamanda da annemin arkadaşıydı. Çok geçmeden annem de gelmişti. Beni hemen kolları arasında aldığında daha da mutlu olmuştum. ''Sera! Harikaydın güzelim.''
''Teşekkür ederim.'' Dedim güler yüzle. ''Gün geçtikçe daha iyi esnediğinin farkındasın değil mi? Motivasyonunu sakın bozma.'' Diyip yanımdan ayrıldığında nezaketen başımı sallamıştım sadece. Anneme döndüğümde gülümsedim. ''Nasıldım hanımefendi?''
Bu deyişim onu güldürmüştü. ''Çok güzeldin bebeğim. Adeta bir kuğu gibiydin.'' Diyip iç çekti. ''Keşke babanda görseydi. O da mutlu olurdu. Ayrıca odana çiçek yollatmış. Bizzat söylememi istedi.''
Zoraki bir şekilde gülümsedim sadece. Babamı bu hayatta çok severdim ama bazı yönleri çok sinir bozucuydu. O istedi diye konservatuar okumaktan vazgeçip hukuk okumuştum. Ama bana göre değildi işte. Ben balerin olmak istedim her zaman ve oldum da. En iyi yerlerde sahne alıyordum ama babam beğenmiyordu. Ablam bile onun isteği ile tıp okuyup doktor olmuştu. Fakat evlendiği için yurtdışında yaşıyordu. Alanında iyi bir cerrahtı. İkimizin arasındaki fark o mutluydu bundan. Ben balerinken mutluydum. Avukatken değil. Yine de onu hayal kırıklığına uğratmayıp en iyi üniversitede okuyup bölümü dereceyle bitirdim. Hayatım boyunca hep hırslı bir kız olmuşumdur. Bir şeyi istiyorsam onu alana kadar devam ederdim.
''Hadi üstünü değiştir kızım. Gidelim sonra da.'' Dediğinde kulisin içindeki giyinme odasına yöneldim. Bacaklarım yeterince efor sarf ettiğinden ağrıyorlardı bile. Kısa taytımı giyip üstüme kapüşonlu sweatimi geçirdim. Hava biraz soğuktu ama arabayla gidecektik ne de olsa. Çantamı da alıp çıktığımda kapıda bekleyen annemin koluna girip birlikte yürümemizi sağladım. Umarım bir magazinci ile karşılaşmazdık. ''Arka kapıdan mı çıkacağız?''
Annem kafasını salladı. ''Baban şoförü oraya gönderdi. Arabanı aldırtmış yorulmuşsundur diye.'' Dediğinde tebessüm ettim. Düşünceli bir adamdı işte. Bir yere kadar ama.
Kapıdan çıkmamızla araba bizim önümüzde durduğunda kapılar hemen açılmıştı. Sessiz bir yolculuğun ardından görüş açıma kapının üstünde yazan Sayar Malikanesi girdi. Kapılar açılıp kapandığında büyük bahçede ışıklar yanmıştı. Üç kişi için biraz büyük bir evdi. Büyük az kalır devasa bir evdi gerçekten. Hepsi babamın emeğiydi. Tabi biraz kötü işleri vardı ama beni çok alakadar etmezdi.
Evdeki çalışanlar tarafından da kapı açıldığında derin bir nefes almıştım. Babamın gönderdiği çiçekleri bir vazoya koymalarını rica edip odama çıktım. Merdiven çıkmak bile yük olmuştu artık. Odaya girip çantamı bir kenara koyup kendimi yatağın üstüne bıraktım. İşte rahatlamıştım. Odanın sıcaklığından daralıp üstümdeki sweati çıkarınca sadece sporcu atletimle kalmıştım. Yataktan kalkıp aynaya ilerledim. Topuzumun önce tel tokalarını çıkararak çözdüm. Beynim rahatlamıştı artık. Odamdaki banyoya ilerleyip üstümdekilerden de kurtuldum. Başka zaman olsa küveti doldurup keyif yapardım ama ona bile üşeniyordum bugün. Hızlıca bir duş aldım. Bakımımı da yaptıktan sonra üstüme rahat bir şeyler giydim. Kafamdaki havluyla birlikte aşağı indiğimde salondaki annemin yanına ilerledim. ''Napıyorsunuz hanımefendi?''
Ona hanımefendi demekten hoşlanıyordum. Ona yakışıyordu bu kelime. Televizyona baktığımda yine bir moda programı olduğunu farkettim. Annemin hobisi de buydu işte. ''Her zamanki şey. Rahatladın mı?''
''Evet. Su iyi geldi.'' Diyip kendimi koltuğa bıraktım. Bacaklarımı uzatıp ofladığımda annem kıkırdamıştı. Evin zili yankılandığında gelen kişiyi tahmin etmesi zor değildi. Babam görüş açıma girdiğinde gülümsedim. ''Hoş geldin baba.''
''Hoşbuldum.'' Dedi düz bir ifadeyle. Son zamanlarda alışkındım artık bu hallerine. "Nasıl geçti?"
"Çok güzeldi." dedi annem hemen. Ona gülümseyerek babama döndüm tekrardan. "Keşke gelebilseydin."
"Söz bir dahakine geleceğim." dediğinde gözlerim parlamıştı. Bunu duymayı ne zamandır bekliyordum haberi yoktu ama öyleydi. "Gerçekten mi?"
Koltuğa oturarak kafasını salladı. "Evet. Merak ettim bakalım bizim kızımız gerçekten bunu seviyor mu diye."
Buna sevinmiştim ama bir süre gösterim olmayacaktı sanırım. Bugünkü bile çok ısrar üzerine gösterime sunulmuştu. Neyse ki gelecek olması bile yeterdi benim için. "İstersen bir büro aç bu süre zarfında."
Yüzüm değişmişti ama belli etmedim. "Gerek yok baba." dedim sadece. "Bence gerek var küçük hanım. Ben nasıl dediğini yapıp sana karışmıyorsam, sen de dediğimi yapacaksın."
Alayla güldüm. "Öyle mi baba?"
"Öyle." dedi net bir dille. Annem babama kaş göz yapsa da babam hiç oralı olmamıştı. "Bak ablan ne güzel mezun oldu doktor oldu. Sen bir de dereceyle bitirdin, kötü bir şey istemiyorum senden."
"Baba ablam zaten küçüklüğünden beri doktor olmak istiyordu! Konservatuara hazırlanmak istediğimde bile vazgeçirdin beni. Yine senin sözünü dinleyip hukuk okudum. Baleyi bırakma noktasına geldim. Hiç mi değerim yok ya gözünde?" dedim hiddetle. Benim için zor bir süreçti. Hem okuyup hem dans etmek zordu. Üstüne hukuk okuduğumda daha da zordu. Ablam ne kadar sayısalcıysa ben de sözelciydim.
"Sera!" diye bağırışıyla gözlerimi ondan kaçırdım. "Lafımı ikiletme artık! Yoksa ablanın yanına gidersin." Oraya gitmeyeceğimi biliyordu.
Bir şey diyecekken annem "Yeter!" demişti. "Kız nerede mutluysa orada iş yapacak. Yaşı var şeyi var, bundan sonrası bize düşmez artık."
Minnet dolu gözlerle anneme baktığımda o da bana gülümsedi. "Kızım. Sen de adam akıllı düşün. En azından gösteri olmadığı bir vakit kendi mesleğini güzelce yap."
Yapmayacaktım ama yine de başımı sallamakla yetindim. Mutlu olmadığım bir şeyi yapmak istemiyordum. Niye kimse beni anlamıyordu?
Babam klasik lafı olan "Hep sen yüz veriyorsun!" dedikten sonra yanımızdan gitmişti. Annemle gülüştükten sonra ikimizde odalarımıza çekilmiştik. Babam hep böyleydi zaten. Çoğu akşam bu konuyu açar ve asla susmazdı. Şu an karşısında annem vardı, bu nedenle bir şey diyememişti.
Yatağa geçtiğimde telefonumu elime alıp gezindim. Gösteri olmadığı için rahattım ama yine de çalışmalara devam ediliyordu. Genelde solo çıktığım için kendi çalışma alanımda rahat oluyordum.
Daha fazla gözlerimi yormadan telefonu şarja koydum. Çok geçmeden uykuya dalmıştım.
****
Uygunca giyinip çalışma odasına girdiğimde önce esneme hareketlerinden başladım. Kendi figürlerimi uyguladığımda kendimi çalan müziğe ve kareografiye bıraktım.
Ne kadar zaman geçti bilmesem de odadan çıkmıştım. Koridorda minik bir kızla karşılaştığımda gülümsedim. Beni farkettiğinde önümde durmasıyla aynı boya gelmek için çömeldim. "Merhaba."
"Meraba." dedi tatlı sesiyle. Odağı ben değil eteğimdi. "Eteğin çok güzelmiş."
"Sen daha güzelsin." diyip yanağını okşadım. "Sen öğretmen misin?"
Hafifçe başımı salladım. "Ben öğretmen değilim güzellik." dedim ama bu kız niye buradaydı onu hiç sormamıştım. "Peki sen neden buradasın? Öğretmenin kim?"
"Umay öğretmen." demeye çalıştığında gülümsedim. "Ama onu değil, seni istiyorum artık." dediğinde gülmeden edemedim. Çok tatlı konuşuyordu. Dili de dönmediği için ayrı bir tatlılığı vardı.
"Gel seni öğretmenine götüreyim." diyip ayaklandığımda elimi tutmuştu hemen. "Öğretmenim olacak mısın?"
"İlerde belki olurum." dedim sadece. "Bekleyim o zaman."
Görüş açımıza Umay hoca girdiğinde bizi görüp gülümsemişti. "Benim kızlarımda buradaymış."
Gülerek küçük kızı gösterdim. "Sizi arıyormuş küçük hanım." dediğimde küçük kız kıkırdamıştı.
"Badeciğim, her yerde seni arıyordum. Neyse ki yabancıyla karşılaşmamışsın." demişti küçük kıza. Demek adı Bade'ydi. "Annen aradı, amcan gelecek şimdi. Hadi üstünü değiştirelim."
"Yaşaşın! Bugün amcam geliyo!" diyerek sevinçle odaya girdiğinde Umay hoca ile birbirimize bakıp gülmüştük. Çok tatlıydı cidden bu kız. "Senin küçüklüğün gibi aynı."
"Çok tatlı." dedim hemen. "Öyledir. Hadi sanada bugünlük yeter. Dinlen birazcık. Hem daha var gösterilere."
Kafamı sallayıp yanından ayrıldım. Üstümü de değiştirdikten sonra çantamı alıp kapıya çıktım. Arabamın gelmesini beklerken kapıda yine o küçük kızla karşılaştık. Yanında bir kadınla bekliyordu. Beni görünce mutlulukla yanıma gelmişti. "Öğretmenim!"
Bu haline güldüm. Öğretmeni değildim ama o öyle görmüştü. Muhtemelen Umay hoca söylemiştir. "Küçük kız!"
"Umay öğretmen dedi ki istediğimde seninle çalışabilirmişim." demesiyle yanaklarını ısırmak istiyordum. Çocuklar çok tatlılardı. Bu dünya için çok masumlardı. Yanına çömeldiğimde tekrar aynı boya gelmiştik. "Ne zaman istersen olabilir canım."
Normalde öğretmenlik bana göre değildi. Tecrübeliydim fakat o derece olduğumu sanmıyordum. Yine de bu kız beni cezbettiği için birkaç kere onunla çalışabilirdim. "Kimi bekliyorsun?"
"Amcam!" dedi sevinçle. Yanımdan heyecanla ayrıldığında kalkmadan ona bakmayı sürdürdüm. Lüks siyah bir araba durmuştu ilerlediği yönde. İçeriden inen kişiye baktığımda tanımadığımı farkettim. Ama adam çok yakışıklıydı. Görmediğim bir erkek tipi diyebilirdim sanırım. Ne diyordum ben? "Kuzeyy!"
Adam eğilip onu kucağına aldığında ben de ayaklanıp izlemiştim sadece. İyi anlaşıyorlardı. "Kaç kere dedim bana Kuzey deme diye! Babana söyleyeceğim."
Kendisi gibi sesi de çekiciydi. Cidden bu düşünceden kurtulmalıydım. "Söyle!"
Odağımı onlardan çekip görüş açıma arabam girdiğinde o tarafa ilerledim. Şükür getirebilmişlerdi. Durduğunda hareket edecektim ki "Öğretmenim!" sesini duyduğumda mecbur o tarafa dönmüştüm. Yanındaki adamla göz göze geldim. Çok saçma bir andı bence. Küçük kız bana el salladığında ben de gülümseyerek ona el salladım. "Görüşürüz!"
"Görüşürüz!" diye seslenip arabama bindiğimde adamın gözleri hala benim üstümdeydi. Arabanın içinden bile göz göze geldiğimizde bakışlarını çeken ben olmuştum. Arabayla ordan ayrılırken bunu düşünmemeye karar verdim.
Tuana ile buluşacaktık ama öncesinde eve uğramıştım. Üstümü değiştirip saçlarımı yaptıktan sonra tekrardan evden çıktım. Makyajım zaten sabahtan vardı. Annem de evde olmadığı için rahattım bugün. Yakın bir zamanda arkadaşının düğünü vardı bu nedenle onun yanındaydı sürekli. Babam zaten şirketten zor çıkıyordu. Müthiş aileydik.
Tuana'nın attığı konuma ondan önce gelmiştim resmen. Arabamı bıraktıktan sonra içeri geçtim. Siyah ağırlıklı bir mekandı ama beğenmiştim. Boğucu değildi en azından. Bir rivayete göre buranın sahibi mafyaymış, örgüt lideriymiş falan. Tuana bunu söylediğinde hayatımızın bir dizi olmadığını söyleyip güldüm. Böyle şeyler ancak filmlerde başa gelirdi.
Loca kısımlarına geçmek yerine barın olduğu tarafta tekli yere oturdum. Yanıma da Tuana gelirdi zaten. "Alkolsüz bir şey alabilir miyim?"
"Hemen."
Araba kullanacağım için kendimi riske atmak istememiştim. Zaten çok alkol tüketen biri değildim. Kilo yapan şeylerden uzak dururdum her zaman. Tabi bazen kaçıyordu ama düzeltiyordum sonrasında. Kendi halimde otururken bir yandan telefonuma göz atıyordum.
Bir hareketlilik olduğunda odağım telefondan çekilmişti. Orta locanın başında dikilen adamlara baktığımda oturanın önemli biri olduğunu düşündüm. Bu kadar korumaya ne gerek vardı? Adamlardan biri eğildiğinde oturan kişi ne dediyse hepsi çıkmıştı mekandan. Zaten çok kalabalık değildi. Oturan kişiyi görebildiğimde hemen bakışlarımı ordan çektim. Bir de göz göze gelmiştik.
Adam bugün Bade'yi alan adamdı. Amcam demişti adama. Sürekli o tarafa bakasım vardı ama engellemeye çalışıyordum kendimi. Yanımda birini hissettiğimde o tarafa dönmüştüm. "Selam."
Bir de böyle tipler vardı işte. Cevap vermeden önüme bakmaya devam ettim. Cevap versem daha da tepeme çıkacaktı. "Selam verdim?"
Sinirle ona döndüm. "Ee?"
Arkadaki adamla göz göze geldiğimde bizi izlediğini farkettim. Gerçekten müthişsin Tuana! Geç kalacak günü bulduğuna inanamıyordum. "Siz kadınlar ne zorsunuz!"
Gıcık bir hareketle "Öyle mi canım?" diye sordum ona yaklaşarak. Elindeki yüzüğü görmediğimi sanıyordu. "Öyle."
Sapık herif yüzünü yaklaştırdığında yapmacık şekilde güldüm. Az önce cebine koyduğu elini salıp suratına tuttum. "Yüzüğün ne güzelmiş. Kaç karat?"
"Deli karı!" diye bağırarak yanımdan gittiğinde amacıma ulaşmıştım. Gülüşümü aniden dondurarak önüme dönmeyi tercih ettim. Adam buraya bakıyordu ama rahatsız edici değildi. Daha çok konuşulanı dinliyor gibiydi.
"Sera!" diye seslenen Tuana'yı gördüğümde derin bir oh çektim. Ölmeden gelebilmişti. Bağırması ayrı olaydı ama neyse. Yanıma geldiğinde ben daha kalkmadan bana sarılmıştı. "Bebeğim!"
"Özledim seni." dedim kollarımı ona dolarken. İş seyahatine gittiği için görüşmemiştik. "Sen mi ben mi?"
Yanıma oturup kendine bir şeyler söylediğinde koyu bir sohbete dalmıştık. Annemin çektiği videoları izlettikten sonra hayranca bana döndü. "Kızım var ya! En iyisi sensin bu işte."
"Deme öyle ya!" dedim alayla. Saatin geç olduğunu farkettiğimizde ikimizde kalkmıştık. O kendi arabasına gittiğinde ben de kendi arabama yürüdüm. Topuklu botlarımla yürüme faciası yaşarken yere düşmüştüm. Gerçekten müthiştim. "Of!"
Neyse ki etrafta kimse yoktu, yoksa çok utanırdım. Dizimi kendime çektiğimde biraz sıyrılmış olduğunu gördüm. Gerçekten sırası mıydı? Yerden destek alacakken bana uzanan bir el görüşüme girmişti. Yutkunarak başımı kaldırdığımda o adamın uzattığını gördüm. "Kalkmayacak mısınız?"
Sesi nazik gelse de bir an tereddüt etmiştim. Elini tutmadan kalktığımda yüzünü daha net görebilmiştim. Keskin yüz hatları vardı. İlk görüşte beğeniyor olabilir miydim? Hayır. Elini geri çektiğinde bir yandan da güldüğünü farkettim. Kendisi arabaya yaslanırken ben ona bakmaya devam ediyordum. "Bade'nin öğretmeni?"
"Öğretmeni değilim." dedim kısaca.
"Ne saçma iş." dediğinde sinirlenerek ona döndüm. "Neymiş saçma olan?"
Bu halim onu güldürdü ama ben ciddiydim. "Sakin. Bir şey demedim."
Aramızda yine sessizlik hakim olduğunda gitmek istiyordum ama bir yandan da gitmek istemiyordum sanki. Tekrardan elini uzattığında ona baktım. "Tanışmadık. Kuzey Araf Yıldırım."
Nezaketen uzatılmış bir el olduğu için mecbur sıkmıştım. "Sera Sayar." Ecmel'e gerek yoktu. Ecmel hiç olmamıştım. Olmayacaktım.
İki isminin olduğunu farkedince merakıma yenik düşüp sordum. "Hangisini kullanıyorsun?"
Sanki saçma bir şey demişim gibi bakıyordu. Bu adam normal hayatta da mı böyleydi? Böyleyse işi zordu çünkü. "Hangisini kullanmak istersen o."
Bu cümlesi sanki bundan sonra hep karşılaşacağız gibi gelmişti ama umursamamaya çalıştım. "Araf." demiştim ama neden dediğimi anlamamıştım gerçekten. Bana düşmemeliydi.
"Beğendim bu seçimi." dedi sadece.
Gitmeliydim artık. "İyi akşamlar o zaman."
"İyi akşamlar, Sera." dediğinde nazikçe başımı sallayıp yönelecektim ki kolumdan tutmuştu. Koluma bakmayı sürdürürken ne zaman getirdiğini bilmediğim yara bandını bana uzattı. "Al."
Neden beni düşünmüştü bir an? Hızla yara bandını alıp arabaya bindiğimde arkama bile bakmamıştım. Çantamı yan koltuğa koyduğumda avucumun içindeki yara bandına takıldı gözlerim. Bir an tebessüm etsem de hemen yüzümdeki ifadeyi sildim. Olmazdı.
Peçeteyle önce sildiğimde çok da büyük olmadığını farkettim. Yara bandını yapıştırıp arabayı çalıştırdım. Gözlerim dikiz aynasına kaydığında onun hala aynı yerde olup bana baktığını gördüm. Gitmemi bekliyordu. Elleri cebinde arabaya yaslanıyordu ve bu sinirimi bozuyordu. Hızla ordan uzaklaştım. Anlamsız bir tanışmaydı. Öyle de kalmalıydı.
Evin önüne geldiğimde bahçe kapıları açılmıştı. Kendi yerime park ettikten sonra arabadan inip eve girdim. Merdivende annemle karşılaştığımda odağı direkt dizim olmuştu. Ne ara gördün be kadın? "Noldu? Nereye düştün?"
"Bir şey yok anne." dedim kestirmek amaçlı. "Minik bir sıyrık sadece."
"Dikkat etmiyorsun ki." diye sitem ettiğinde gülümsedim. "Anne alt tarafı kayarak yere düştüm. Abartmasan mı canım?"
Her zamanki lafını söylemişti. "Anne olunca anlarsın sen. Minik çizik bile benim canımı nasıl yakar biliyor musun sen?"
"Annem benim." diyip ona sarıldığımda daha fazla duygulu an yaşamadan odama yöneldim. Üstümü değiştirip hemen yatağa girdim. Kızlarla ortak grupta konuştuktan sonra uyuyakalmıştım.
****
1 yıldır ülkede değildi Kuzey Araf Yıldırım. Yakalanmanın eşiğinden dönmüştü. Ne içindi bu savaş? Her zaman en iyisi olmak için miydi? Bunun için kötü yollara girmeye değer miydi?
Kimsenin onu yıkmaya gücü yoktu. Kendinden başkası yıkamazdı onu. Hırslı bir adamdı. Her dediği olur olmazsa bile zorlardı. Alana kadar bırakmazdı. Huyu böyleydi. Her zaman içinde böyle kalacaktı. Ülkeye döner dönmez liderleri toplama kararı aldı. Döndüğünün habercisiydi bu. Öncesinde verdiği sözler vardı. Ne zaman yeğeniyle konuşsa yeğeni onu görmek için can atardı. Ona amca demez, kendi adını söylerdi. Yengesinin isteği üzerine onu kurstan alacaktı. Mecbur kabul etti. Korumayla gezmezdi hiçbir zaman. Kursa geldiğinde arabadan inince yeğeniyle konuşan kızı görünce gözleri takıldı. Ülkeye adım atar atmaz görmek istediği manzara bu değildi. Etkilenmiş miydi? Sadece bir kere gördüğü kızdan mı etkilenmişti?
Yeğenini kucakladı ama bir yandan da kızdaydı gözü. Yaklaşan araba sesi geldiğinde kız o tarafa ilerledi. Yeğeni ''Görüşürüz!'' Demişti kıza doğru. Kızla göz göze geldiler. Kız gözlerini kaçırsa da gülümseyerek karşılık verdi. Arabasına binip giderken arkasında bıraktığı adamdan habersizdi. Yeğeniyle arabaya bindiğinde küçük kız sürekli bir şeyler anlatıyordu. ''Ben de bir gün onun gibi olmak istiyorum.''
Yüzünü buruşturdu Kuzey. Saçma gelmişti bale ya da dans işi. ''Ne var kızım bunda bu kadar?'' Dedi alayla. Bir yandan da küçük yeğeninin moralini bozmak istemiyordu. Herkesin isteği farklıydı bu hayatta. ''Öyle amca. Sen anlamazsın!'' Dedi yalandan bir sinirle. Kollarını göğsünde birleştirince amcası bu haline gülmeden edemedi. ''Bir şey demedim.'' Kız gülümsedi. Elinde neden olduğunu bilmediği yara bandını amcasına uzattı. ''Sen de kalsın. Geliş hediyen.'' Araf anlam veremese de cebine attı.
Nihayet eve geldiğinde herkes onu bekliyordu. Çok kalmamıştı ama birlikte oturuyorlardı yine. Eski günlerdeki gibi. Küçük kız ise annesinin yeni aldığı kostümü giyip evde geziyordu. ''Nasıl olmuşum?'' Diyerek dolanıyordu salonda. Herkes bu haline gülmüştü. Annesinin yanına gidip sordu. ''Anne öğretmenim gibi sahneye çıkar mıyım bir gün?'' Annesi gülerek başını salladı. ''Tabi çıkarsın bebeğim.''
Öylece oturan amcasının yanına ilerledi. ''Amca güzel miyim?'' Diye sordu tatlı dille. Amcası düşünür gibi yapsa da küçük kıza dayanamayıp kucağına aldı. ''Çok güzelsin. Yakında erkekler dizilir kapıya. Ben de hepsini gebertirim.'' Dedi hemen. Abisi Doğu buna gülse de kardeşini uyarmadan edemedi. ''Deme çocuğa şöyle şeyler!'' Küçük kız aklına gelen şeyle annesine döndü. ''Anne sence öğretmenimin kapısına da erkekler diziliyor mudur? Amca onları da gebertebilir misin?'' Demesiyle salonda kahkaha yankılanmıştı. Gülmeyen tek kişi vardı. Araf. ''Görüyorsun dimi? Senden alıştı şimdiden.''
''Dizilmiyordur.'' Diye kısa kesti konuyu. Tepkisi çok yersizdi. ''Bana müsade artık.'' Diyip abisine baktı. ''Akşam görüşürüz.''
Evden çıktığında önce mekanına uğrayıp bilgi alacaktı. Neler olup bittiğini öğrenmeliydi. Mekana geldiğinde korumalar peşindeydi. Ona bakan kızı farketmemişti. Korumalarını gönderdikten sonra etrafa baktı. Kendisine bakan kızla göz göze geldi. Kız hemen bakışlarını kaçırdı ondan. Yabancı değildi. Daha az önce görmüştü. İlk günden bu tesadüf müydü? Kendi işlerine yöneldiğinde o tarafa bakmak istiyordu hep. Ama bakmıyordu. Bir hareketlilik olduğunda bakma gereksinimi duydu. Karşısında bir adam durmuş kıza yaklaşıyordu. Kız hiç ifadesini bozmadan bir şeyler diyordu. Adamın elini tutup yüzüne tuttuğunda gülüyordu. Bu hali tatlı gelmişti. Adam ''Deli karı!'' Diye bağırarak ayrıldı yanından. Kızın aniden yüzü değişerek önüne döndü. Yine aynı ifadesizlikle telefonuna bakıyordu. ''Sera!'' Diye seslenen bir kız daha geldiğinde yüzünü kaldırdı nihayet. ''Demek adın Sera.''
''Banane.'' Diye geçirdi içinden. Neden merak etmişti ki? Arkadaşı geldikten sonra ikisi de kendi taraflarına çekildi. ''Ağzına sıçılmış her şeyin.''
Biraz zaman geçtikten sonra adamın gitme vaktiydi. Karşısındaki kızlar ondan önce davranıp kalktılar. Kendi de kalktığında odasına uğradı. Bıraktığı gibiydi işte. Dışarı çıktığında kendi arabasına yürürken önünde yürüyen kızı farketti. Hep karşısına çıkmak zorunda mıydı? Topukluları onu yürütmüyor olacaktı ki sendeleyip yere düştü. Ofladığında yanına gitme gereği duydu adam. Çok düşünmemişti ama elini uzattı yerdeki kıza. Kız adama baktığında gözleri bir değişikti. ''Kalkmayacak mısınız?'' Kız bunu yeni anlamış olacaktı ki afallayıp kalktı. Aralarında geçen konuşmadan sonra onunla tanışmak istedi. Niyeydi bu çaba? ''Sera Sayar.'' Dediği anda aklına tek bir isim geldi. Engin Sayar. O da kurucu liderlerden biriydi. Babasının yakınıydı. Bunları düşünürken kızın sorduğu soruyla odağını tekrar kıza verdi. Ona Araf demişti. Herkes ona Kuzey derdi. Ya da Girdap. Yeraltının en önemli ismiydi.
Kız gideceği sıra dizi aklına geldiğinde onu durdurdu. Kız şaşırdığında o da ne yapacağını bilemedi. Cebinde yeğeninin verdiği yara bandını hatırlayınca kıza uzattı. Kız alarak yanından uzaklaştı. Gitmesini beklese de bir süre araba çalışmadı. Kız gittiğinde ise arkasından bakmıştı sadece. Kendi arabasına bindiğinde de düşündü. Engin'in tek kızı olduğu bilinirdi o da yurt dışındaydı. Soyadı benzerliğidir diye aklından geçirerek konuyu üstelemedi.
Mekana geldiğinde herkes buradaydı. Babası ve abisine rağmen lider oydu. Her şey ondan geçerdi. Kurallar yeniden oluştuğunda yeni bir kural gelmişti. Bunu ekleyen bizzat kendi babasıydı. Amacı oğlunu burada tutup işleri devam ettirmesiydi.
"Örgüt Lideri 1 yıl içinde evlenmelidir. Evlenmese dahi nişanlanmalıdır. Aksi takdirde oy birliği ile örgütte hiçbir kararı geçerli olmayacak, liderliği son bulacaktır."
Abisi de onaylamıştı bunu. Onaylayan biri daha vardı. Engin Sayar.
Bundan sonra dengeler değişecekti. Araf hiç yapmadığı şeyleri yapacaktı belki de. Kıracak dökecekti. Bu sefer gizli değil, herkesin gözüne soka soka yapacaktı bunu. Yolun sonunda hangisi kalacaktı?
1. Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |