@ineffable3107
|
İlerleyen saatlerde eve doktor ve hemşire geldiğinde sargısını değiştirmişlerdi. Hemşireye ayrı bir gıcıklık kapmıştım ama söylemek istemiyordum. Onlara aşağıya kadar eşlik ettikten sonra tekrar yukarı çıktım. Telefonla konuştuğunu gördüğümde ses çıkarmayarak yatağın diğer tarafına oturup bağdaş kurdum. "Akşam gelirsen bakarız birlikte şuan işim var." Telefonu kapatır kapatmaz bana döndüğünde hemen sordum. "Bunlar bir daha gelecek mi?" Güldü.
"Noldu?" Omuz silktim. "Doktoru beğendim de hemşireyi beğenmedim." Sorgular gibi baktığında anlayamamıştım. "Doktoru mu beğendin?" Aklıma gelenle dudağımı dişledim. Doktor erkekti. "Ya onu mu diyorum canım? Adam evli barklı, hemşire değil ama. Orana burana dokunuyor sargı yapacağım diye!" Ya aramızda ne vardı da kıskanıyordum ki onu? Sadece dinlediğinde dediklerimi geri almak istedim. "Özür dilerim. Karışmamam gerekirdi."
Yanına çektiğinde ona baktım. "Buna hakkın var diye düşünüyorum." Kafasını salladı. "Gelmeyecekler zaten bir daha." Ben de onu onayladığımda yine de sorma gereği duydum. "Peki nasıl oldu omzun? İyi misin biraz daha?" Görünüşte dünden daha iyiydi ama acıyıp acımadığını bilmiyordum. "İyiyim."
"Biri mi gelecek akşam?" Biri bana sus demeliydi. "Buğra gelecek sadece. Diğerlerini bilmiyorum." Kafamı salladım. "Kahvaltı yaptın mı sen?" Kafamı salladım. "Evet. O yüzden sabah erken gittim zaten. Annem biraz takıntılıdır da yemek veya kahvaltı konusunda." Hafif güldüğünde ben de güldüm. "Öyle ama. Sabah bile formu yerindeydi." Aklıma gelenle yerimde kıpırdandım. "Sen yememişsindir ama değil mi? Yemek hazırlayabilirim istersen." Öğlen olmuştu neredeyse ve bir şeyler yemeliydi. "Gerek yok."
"Peki." Önüme döndüğümde yapacak bir şey bulamadım. Telefonumun titremesiyle çantama uzanıp içinden çıkardım. Provaya gelemeyeceğimi yazıp geri kapattığımda bugünün çarşamba olduğunu farkettim. "Bugün önemli bir işim var demiştin?" Ona döndüğümde rahatlıkla bakabiliyordum. "İptal oldu." Ne olduğunu merak ediyordum ama susmalıydım artık. Kapı çaldığında dikkatim dağılmıştı. "Ben bakayım."
"Sen in geliyorum ben." Üstünü giyeceği için hızla çıktığımda aşağıya indim. Kapıyı açtığımda karşımda hiç görmeyi beklemediğim biri vardı. Uğur Şaşmaz. Eski sevgilim Özgür'ün arkadaşıydı. O da benimle aynı üniversitede okumuştu ama şuan ne işi vardı burada bilmiyordum. "Ne işin var senin burada?" Direkt olarak bunu sorduğumda kaşlarım çatıldı. "Asıl bunu ben sormalıyım sana." Güldüğünde anlam veremedim. "Kuzey'in kız arkadaşının sen olduğunu söyleme sakın." Yapmacık gülümsemeyle başımı salladım. Aslında aramız iyiydi de neden şimdi böyle davranmıştı çözemedim. "Benim."
"Ne o dosyan Araf üzerine mi bu seferde?" Dediği şeyle gözlerim açılıp hızla merdivene baktım. Kimse yoktu. "Kimse bilmiyor benim ne olduğumu. Yapmıyorum da zaten artık ben o işi." Bunu beklemiyordu. "Nasıl? Bunu sen mi söylüyorsun?" Kafamı salladım. "Bıraktım ben o işleri ama lütfen sus tamam mı? O bilmiyor." Sorgulayıcı bakışları üstümde gezindiğinde gerginlikten ölecektim sanırım. "Kapıda beklemeyi düşünmüyorsunuz herhalde?"
Arkamdan gelen sesle ona dönmedim ama yalvaran gözlerle Uğur'a baktım. Buğra'nın kastettiği Uğur bu olmamalıydı. Bir şey demeden içeri geçtiğinde kapıyı kapatamadan bir araba daha durdu. Buğra indiğinde bir nebze rahatladım çünkü onu yakın hissetmiştim. Modumu düşürmeyerek el salladığımda bana güldü. "Kapılarda mı karşılıyorsun beni balerin?" Kafamı salladığımda güldüm. "Evet."
"Hoş geldin." Eliyle topuzumla oynadığında elini tutamadan kolunun altına aldı. "Hoş buldum şekerim. Uğur boku benden önce mi geldi?" Kafamı sallasam da göremezdi muhtemelen. Beni içeri sürüklediğinde ikisinin bakışları da bize döndü. Araf sorguladığında Uğur ile göz göze gelmek istememiştim. "Merhaba çocuklar. Tanıştırayım anneniz." Uğur gülmemek için dudaklarını bastırdığında Araf sinirle çenesini ovuşturdu. Gözlerim faltaşı gibi açılırken kafamı iki yana salladım. "Bu da baştan satıcı çıktı." Beni itip oturduğunda değişken ruh haline anlam verememiştim ama hoşuma da gitmişti. Araf'ın yanına oturduğumda bana baksa da ona bakmadım. "Burada mı konuşacağız?"
"Nerede konuşalım Uğur? Yağmurlu havada kıymetli götümün donmasını istemiyorum. Salon ideal." Buğra'nın dediği şey ile kıkırdadığımda o da bana güldü. "Büyü biraz Buğra." Araf hiç konuşmayınca ona döndü. "Kız arkadaşının yanında mı konuşalım?" Gözler bana döndüğünü hissettiğimde biraz gerildim. "Şey ben kalkıyorum zaten." Araf bana döndü. "Dün kaldım da zaten. Siz rahatça konuşabilirsiniz." Kalkamadan elimi tuttuğunda ona döndüm. "Otur. Bir yere gitmiyorsun." Uğur'a döndü. "Konuş işte oğlum sende." Beni işaret etti. "Ondan saklayacağım bir şey yok." Sorun o değildi zaten. Uğurdu. Arkadaştık aslında beni mi istemiyordu gerçekten?
Kafasını iki yana sallayıp derin nefes aldığında Buğra'nın ona şüpheyle baktığını gördüm. "Neyse." Tekrar önüme döndüm ama sanki dikenlerin üstünde oturuyor gibiydim. "Belgeler de eksik çıkmazsa hafta sonu olan sevkiyat hazır. Bir de bu limanı almak için biri aradı." Bakışları bana kaydığında tekrar Araf'a döndü. "Özgür Çakmak." Beynimden vurulmuşa döndüğümde adeta buz kestim. Hayır bu olmayacaktı değil mi? "Kimmiş? Araştırdın umarım."
"Tanıdık geldi sanki sana, Sera?" Bana döndüğünde yutkundum. "Yok." Sesim biraz titremişti ama bu ortam beni yeterince germişti. Araf sorguyla ona baktı. "O nerden tanısın lan sende!" Sesi biraz sinirliydi. "Hiç. Gerildi de sanki biraz." Buğra da atladığında ortam yeterli gelmişti benim için. "Uğur geveleme sende oğlum. Hem dediği gibi nerden tanıyacak kız?" Bakışları bana döndüğünde bir şey demedim. "Cuma günü davette o da olacak. Tanışırsın işte ben de hakkında çok bir şey öğrenemedim. Kendi halinde biri, babasının şirketi falan varmış." Gülmek istediğimde gülemedim. O onu gayet iyi tanırdı çünkü. Sonuçta arkadaştık. Özgür'ün bu işte ne yapacağını bilmiyordum. Gerçi uluslararası bir bölüm okumuştu ama tam hatırlamıyordum. Kendi aralarında sohbet dönüyordu ama ne olduğunu anlamıyordum. "Sen ne işle meşgulsün Sera?"
Bu hep böyle üstüme mi oynayacaktı? "Balerinim ben." Kısa keserek konuyu kapatmaya çalıştım. "Tanıdığım birine çok benzettim de." Benzetme kahrolası. "Kime?" Bunu soran Araf'tı. "Koç'ta bir kıza. Hukuk fakültesinde okuyan bir arkadaşım vardı." Allahım beni yok et. Araf niye dikkatle dinliyordu bu adamı ya? "Biliyor musun hatta bölümü dereceyle bitirdi kız." Oturduğu yerde rahatça kıvrandığında ben gerilmekten kasılacaktım neredeyse. "Senden zekiymiş." Buğra güldüğünde hiç ciddiye almamıştı. "Bizene." Şükür beklediğim şeyi söylemişti Araf. Telefonu çalıp kalktığında Araf'a döndüm. "Ben gitsem artık?" Bana döndüğünde eski bakışları yoktu. "Gidebilirsin." Gitme demedi. Bu ortamda daha fazla kalmak istemiyordum. "Görüşürüz balerin."
Buğra'nın demesine gülümsediğimde salondan çıktım. "Çantamı alayım yukarıdan." Odaya çıktığımda hızlı şekilde alıp geri indim. "Görüşürüz, Sera." Uğur'un imalı söylediğine sadece kafamı salladığımda Araf gelmişti. Şüphelenmişti bariz belliydi. Benden şüphelenmesini istemiyordum. Kapıya geldiğimizde ona döndüm. "Dikkat et olur mu?" Hayır Ecmel ağlama. Senin hiçbir zaman suçun olmadı. Kafasını salladığında ağzını bile açmadı. Lütfen benden şüphelenme. Son kez baktığımda yine bir şey demedi. Parmak ucumda yükselip boynuna sarıldığımda bana sarılmasını bekledim. Öyle de yaptı. Elleri belimi bulduğunda derin bir nefes aldım. Zaten ağlayacaktım ama şimdi değildi. Ondan uzaklaştığımda yağmurdan dolayı adımlarımı hızlandırarak arabaya bindim. Hızlıca bahçeden çıkarken yolun kenarında durdum. Firar etmiş olan gözyaşlarımla direksiyona sertçe vurdum. "Allah kahretsin!"
Hani mezara gidecekti Ecmel? Hani kimse bilmeyecekti? Sen bunu haketmedin küçük kızım. *****
Sinirle kapıyı sertçe kapatıp içeri girdi Araf. Buğra ile Uğur anlamayarak birbirine baktı. Az önce iyilerdi değil mi? "Noluyor?" Sinirle yerine geri oturdu. "Bir şey mi dedi?" Uğur'un sorusuyla hışımla ona döndü. "O kızın o olduğunu biliyorum." İkisi de şaşırmıştı. "Şimdi anlat ne biliyorsan." Uğur yerinde kıvrandı. "Sinirlisin bak hayır dedi zate-" Alayla gülerek kafasını salladı. "ANLAT LAN!" Buğra bile irkildiğinde bakışları ona döndü. "Noluyor oğlum?" Uğur'a döndüğünde bir şey demedi. "Ne kadarını biliyorsun bilmiyorum ama kız eski savcı." Bu ikisini de şaşırttı. Araf bile şaşırdı çünkü avukat olduğunu biliyordu sadece. "Ne?" Buğra'nın demesiyle onu susturdu. "Sadece 2 davayla ilgilendi zaten. Onları da kazandı. Bu Engin amcayla Gürkan amcanın dosya olayı patladığında onunda stajı yeni bitmişti. Muhtemelen o davaya o bakıcaktı. Hatırla Engin amca avukatını sürekli çağırdı ama kimse gelmedi." Sadece başını salladı. "İşte o zaman bıraktı savcılığı. Tekrar avukat olduğunda bir kadının boşanma davasına baktı. Ondan sonra da birinin avukatlığını yaptığını görmedim." Anlayışla ona baktı. "Kız sandığın gibi birisi değil. Öyle böyle zeki değil o. Sen gelmeden kapıda konuştuk ama bıraktığını sana söylemememi söyledi." Buğra ona baktı. "Sen de bize mi söylüyorsun şuan? Kız sana güvenmiş lan!"
"Konu bu mu sence Buğra?" Araf'ın sorusuyla ona döndü. "Kızdan şüpheleniyor olamazsın değil mi? Sevgilin lan o senin, kendine gel." Uğur gülerek ona baktı. "Hayrola Buğra? Sen mi hoşlandın yoksa kızdan?" Sinirle ona döndü. "Doğru konuşun. Bahsettiğiniz kız benim sevgilim." Buğra alayla ona döndü. "Aynen kanka. Bu lafa kadar aklına gelmeyen sevgilin." Ayaklandığında kapıya yöneldi. "Ne haliniz varsa görün amına koyayım!" Kapıdan çıkmadan Araf "Buğra!" Diye bağırsa da ona dönmedi. Sinirle bardağı fırlattığında Uğur da kalktı. "Sabah şirkette konuşuruz." Telefonunu cebine attı. "Dediğim gibi ama. O kıza dikkat et. Her şey çıkabilir." Sessiz kaldı. Onun için yaptığı iş önemli değildi ki. Ona söylememesiydi. Belki de güvenmiyordu daha. Sadece ondan saklamasını istemiyordu. Yoksa ona güvenmediğinden değil. *****
Tuana'nın yanına gittiğimde durgunca odasında bekledim. Bana en iyi o gelirdi. Kapı açıldığında bakışları direkt beni buldu. "Bebeğim neden haber vermedin? Toplantım vardı benimde." Olsun anlamında kafamı salladım. "İşim vardı da geçerken uğrayayım dedim." Gülümsediğinde karşıma oturmuştu. "Hoş geldin. Özledim seni valla ya." Güldüğümde hiç güler gibi değildim. "Bize bir şeyler söyleyeyim." İnkar edemezdim çünkü o buna izin vermezdi. Telefonundan yemek söylediğinde sadece onu izledim. "Ama bu ne suratsızlık? Yüzünden düşen bin parça." Uzanıp elimi tuttu. "Anlat noluyor benim kızıma?"
"Bir şey yok hayatım." Modumu düzeltip camı işaretledim. "Havadandır işte." Öyle olsun der gibi baktığında güldüm. Yüzüm ciddi bir hale döndü. "Şey bir de." Yemek geldiğinde dikkatimiz dağılmıştı. Ona söyleyecektim. "Cuma günü davete Özgür gelecekmiş. Araf ile iş yapmayı düşünüyorlarmış." Yemeği öksürdüğünde uzanıp hafifçe sırtına vurdum. "Boğulma salak." Ağzını sildiğinde şok içinde bana döndü. "Ne demek Özgür? Bildiğimiz Özgür?" Hızla kafamı salladım. "Sen nerden öğrendin bunu?" Derin nefes alıp suyumdan içtim. "Üniversitede hani Özgür'ün bir arkadaşı vardı. Uğur." Hatırlamış gibi kafasını salladı. "O meğer Araf'ında arkadaşıymış. Bugün gördüm evinde. Umarım söylememiştir ona hiçbir şey çünkü o kadar sıkıştırdı ki beni ağlayacaktım neredeyse." Bakışları değişti. "Evinde ne işin var sorusunu şimdilik es geçiyorum ama Uğur'a ne ki? Ona ne yani senin ne iş yapıp yapmadığından." Kafamı salladım. "İşte ne derdi varsa. Bir de Özgür'ü bana bakarak söyledi. Araf kesin anladı son zaman şüpheyle baktı bana." Oflayıp saçlarımı karıştırdım. "Bir şeyim düzgün gitmiyor ya. Gitmek istiyorum yemin ederim." Yakarıştı resmen. "Saçmalama. Yok gitmek falan."
Ağlayarak kafamı kaldırdım. "Hayır anlamıyorum. Ne var bir şeyim gizli kalsa? Yaptığım boktan bir hata yüzünden bana şüpheyle bakılmasından bıktım." Yanıma gelip sarıldığında bir şey yapamadım. "Düşünme öyle bebeğim. Sen onlar gibi değilsin. Belki de en masumumuz sensin." Bir şeyler daha söyledi ama beynimin doluluğundan anlayamadım bir türlü. Birlikte oradan çıktığımızda ne kadar ısrar etse de eve gideceğimi söyleyip ayrıldım. Eve geldiğimde ablamı görmek de hiç hoş olmamıştı. "Hoş geldin." Yukarı çıkacakken beni durdurdu. "Gelsene. Biraz konuşalım." Anneme baktığımda bilmiyorum anlamında bakış attı. Uzak bir yere oturduğumda annem bana döndü. "Sen iyi misin?" Kafamı sallayıp konuşmadım. Ablama döndüğümde o da bana döndü. "Geçen gün için özür dilerim. Herkesin içinde yapmam yanlıştı." Güldüm. "Tek olsak da yapardın zaten abla. Bir şey olmaz." Mahçupça baktığında gözlerindeki pişmanlığı gördüm. "Sera. Gerçekten özür dilerim. Bilmiyordum ve." Onu durdurdum. "Bilmiyordun ama çıkan kurşunun sorumlusu ben olabildim değil mi?" Eğilip dirseklerimi bacağıma yasladım. "Biliyor musun abla? Babama dedim ki bir dahaki buluşmamızda ablamda gelsin. Belki de gitmeden seninle yemek yemek istemiştim ama pek de iyi bir karar değildi." Karnı biraz belliydi artık. Gülümsedim. "Neyse bunu kapatalım. Bebeğin nasıl?" Eli refleks olarak karnına gitti. Hoştu. Ben ablamı seviyordum ama o beni sevmiyordu. "Sağlıklı. Kalp atışlarını duydum geçen gün." Annemde mutlulukla ona baktı. "Annem derdi küçükken bize. Anne olunca anlarsınız diye bazı şeyleri." Boğazıma bir yumru oturdu. "Gerçekten bu hormonlar beni çok etkiledi sanırım." Keşke hormonları ben gitmeden önce gelebilseydi. "Gece burada mısın?" Kafasını salladı.
"Üstümü değiştirip geleyim ben o zaman. En azından yatana kadar yanında olmak istiyorum." Annem bana gülümsediğinde ben de ona gülümsedim. Ablamı sevmek bana bu kadar acı veriyor olamazdı. Üstümü değiştirip saçlarımı açtığımda beynim bile rahatlamıştı. Parfüm şişemi düşürüp döktüğümde sinirden güldüm. "Bir sen eksiktin." Eğildiğimde toplamaya çalıştım ama anlık olarak elime titreme geldiğinden onu bile beceremedim. Elimdeki parçaları sıktığımın bile farkında değildim. Oturup ağlamaya başladığımda elimden çeşme gibi kan aktı. Aslında ağladığım cam kırıkları ya da parfüm şişem değildi. Elimi yere bastırmak gibi bir hata yaptığımda canım çok acıdı. "Anne!"
"Anne!" Tekrar bağırdığımda kapım çoktan açılmıştı. "Noldu?" Hızla yanıma eğildiğinde ablamda gelmişti peşinden. "Cansel buraya gel!" Annem yanaklarımı tuttuğunda gözyaşlarım benden bağımsızdı. "Gel bebeğim. Bir şey yok." Elimi daha yeni gördüğünde buz kesti. "Ece bir şey yap!" Ablam bile kaskatı kesildiğinde ben sadece ağladım. "Anne çok acıyor." Annem hızla kafasını salladığında o da ağlamaya başladı. "Bir şey yok annem. Geçecek bak şimdi." Beni kaldırdığında yatağımın üstüne oturttu. Görevliler gelip yeri temizlediğinde ablamda elinde bir çantayla gelmişti. Doktor olduğu için yanında taşırdı mutlaka. "Anne sen çekil." Annem kafasını sallayıp öbür yanıma oturduğunda elimi tuttu. Neyse ki sol elimdi. Sağ elim olsa daha kötü olurdum. "Biraz yanıcak ama bakma istersen." Cımbızla avcumdaki parçaları çıkarırken canım dahada çok yandı. Annemin omzuna yaslandığımda elime bakamıyordum. "Anne acıyor!" Annem saçlarımı okşayıp daha çok kafamı bastırdı. "Geçecek bak ablan saracak şimdi orayı."
Ablam avucumu sardığında onunda canı yandı sanırım. "Nasıl oldu bu? Ne yaptın yine?" Sertçe sorduğu soruyla korktum. "Parfüm düştü. Toplarken battı hepsi." Kafasını salladı. "Bitti tamam. Ağlama daha fazla." Sinirle kalkıp gittiğinde kalbim kırılmıştı. "Ya özür dilerim!" Arkasından bağırsam da beni duymadı. Anneme döndüğümde ondan da özür diledim. "Bebeğim deme öyle. Ne suçun var senin?" Ona sarılarak ağladım. "Anne biraz canım yanıyor da." Yanağımı okşadığında kendi yaşlarını sildi. "Hadi uyu gel." Kafamı salladığımda beni bebek gibi yatağa yatırdı. Uyuyana kadar elimi tutup bir şeyler anlattığını hatırlıyordum sadece.
******
Sabah kimseye görünmeden evden çıktığımda boş bir parka gidip oturdum. Prova yapmaya bile halim yoktu. Cebimden telefonumu alıp aramak istediğim kişiyi aradım. İlk çalışımda açtığında tebessüm ettim. "Merhaba." Bu nasıl girişti? "İyi misin? Bu saatte aradığına göre." Burnumu çektim. "İyiyim ben sadece seni merak ettim." Acıyla gözlerimi yumdum. "Akşam arayamadım işim vardı da."
"Şirkete geçeceğim. Gelmek istersen seni evden alayım." Kafamı salladım. "Evde değilim şuan. Uğrayabilirim sonra." Derin bir nefes verdi. "Nasıl istersen." Telefonu kapattığımda sesini duymak iyi gelmişti. Hayatıma girip bir anda bu kadar önemli olması garipti ama beni zaten ablam önemsememişti. Ben birini önemsesem ne olurdu ki? Biraz daha oturduktan sonra oradan kalktım. Ne kadar yürüdüğümü bilmesem de bacaklarımın ağrıdığı kesindi. Arabama bindiğimde nereye gideceğimi bilemedim. Belki de ne olacağını bilmeden şirkete sürdüm. Habersiz.
Şirketi bilmemem mümkün olmadığı için geldiğimde ilk kattan katını öğrendim. Dedikleri kata geldiğimde kimse yoktu. Sekreter yerini gördüğümde adam beni görüp gülümsedi. "Merhaba. Araf Bey nerede acaba?" Bilgisayarına baktığında tekrar bana döndü. "Toplantıda şu an kendisi ama isterseniz haber verebilirim." Kafamı hayır anlamında salladım. "Sorun değil ben beklerim."
Büyük şirketin az insanlı katında otururken sadece gelen geçeni izledim. Bakışlarım dizimin üstünde duran sargılı elime baktığında alayla güldüm. Artık acımıyordu. "Eline ne oldu?" Araf'ın gelip aniden önüme eğilmesiyle herkes bize döndü. "Bir şey yok." Elimi tuttuğunda bir şey diyemedim çünkü insanlar bize bakıyordu. "Herkes işine!"
Sadece elime bakarak söylediği cümleyle herkes bir anda önüne dönmüştü. "Gel." Öbür elimden tutup yürüdüğümüzde odasına getirdi. "Ufak bir çizik sadece. Gerçekten bir şey yok." Masaya yaslandığımda önümde durdu. "Ağlıyordun aradığında. Sinirleneceğimi bile bile neden yapıyorsun bunları?" Kafamı salladım. "Özür dilerim. Sadece merak edip sesini duymak istemiştim."
Bir elini yanağıma koyduğunda parmağıyla gözümdeki yaşı sildi. "Ağlama."
Bir şey demeye kalmadan pat diye kapı açılmıştı. "Noluyor?" Uğur sinirli bir şekilde girdiğinde peşinden Ayaz ve Buğra da gelmişti. Hızla önüme dönüp gözlerimi sildiğimde masadan uzaklaştım. "Abi belgeler yok." Ayaz'ın söylediği şey Araf'ı da sinirlendirmişti artık. "Ne demek yok?" Buğra başını salladı. "Son kez bakayım dedim. Yok odada."
Uğur elindeki telefonu kapatıp bize döndü. "Kamera kaydı varmış odaya girip çıkanlar için. Atacaklar şimdi." Araf sinirle yerine oturduğunda ne olduğunu anlamadan izliyordum sadece. "Hoş geldin." Sadece buğra söylediğinde gülümseyerek ona baktım. Gerçekten favorim oydu. "Eline ne oldu kız?"
Diğerleri de bana döndüğünde elimi gizlemeye çalıştım. "Bir şey yok ya bardak kırdım da." Üzülmüş gibi bana baktı. "Dikkat etsene kızım." Mahçupça güldüğümde bir şey diyemedim. Düpedüz yalandı. Tekrar Araf'a döndüğümde bana bakmıyordu. "Geldi. Attılar bilgisayarına." Üçü de onun başına toplandığında hala durduğum yerde bekledim. Uzanıp bakmaya çalıştığımda çok bir şey göremedim ama odadan dosyayla biri çıkıyordu. "Durdur."
"Elinde beyaz bir şey var." Ayaz'ın demesiyle baktığımda gerçekten elinde sargıya benzeyen bir şey vardı. Uğur bir hışımla bana döndüğünde sinirlendi. "Sen yaptın!" Ayaz ve Buğra da bana döndü. "Ne? Hayır. Ben ne anlarım?" Hızla kafamı salladım. Saçmalıyordu çünkü. "Saçmalamasana Uğur." Buğra yanıma geldiğinde bir şey demedim. "Ne anlasın?"
Üstüme yürüdüğünde yutkundum. "Dün yanında konuştuk. Yapmadığın ne malum!" Bağırdığında irkildim. Buğra önüme geçtiğinde Araf'ı göremedim. "Uğur kendine gel!" Ayaz da yanımıza geldi. "Yanında mı konuştunuz?" Şuan ne döndüğünü anlamıyordum hiç. Araf hala bilgisayara bakıyordu. Bize dönmedi. "Bravo size ya!"
"Kuzey bey sevgilisinden hiçbir şey saklayamazmış!" Uğur'un demesiyle ona döndü. "Bugüne kadar hanginize sordum lan ne yapacağımı?" Bağırışıyla yerimde sıçradım. "Çıkın hepiniz." Ben de dahil miydim? "Size dedim onun yanında konuşmayalım diye!" Araf'a döndü. "Al sana dediğim çıktı işte." Söylemiş miydi? Bana dönüp sinirli şekilde baktı. Tanıdığım Uğur değildi. "Niye yanımızda oturduğun belli oldu!"
"Uğur! Bir daha ona bağıracak olursan yemin ederim öldüreceğim seni." Sinirle kurduğu cümleyle Uğur odadan çıkmıştı. Ayaz onun peşinden gittiğinde Buğra bana döndü. "Ben yapmadığını biliyorum tamam mı?" Kafamı salladım. "Uğur biraz gergin sen ona aldırma." Araf'a dönüp "Sakin ol sende. Sakın istemediğim şeyler yapma." Araf onu dinliyordu. "Tamam."
Bana bakıp gülümsediğinde ondan destek almıştım sanırım. Ama suçlu değildim ki ben. Odadan çıktığında sadece ikimiz kaldık. Ona doğru yaklaştığımda bana dönmedi. "Nasıl göründüğünü biliyorum ama ben değilim. Gerçekten." Elini tutmak için uzandığımda elini çekti. "Neden?" Sorgular gibi ona baktım. "Ne neden? Yaptığımı düşünüyor olamazsın değil mi?"
"Seni daha tanımıyorum bile Sera." Hayır onu deme işte. "Deme öyle lütfen." Yalvaran gözlerim onu buldu. "Suçlamanı anlıyorum ama sana kendimi Sera diye tanıtmadım ben." Evet düşündüğüm buydu. "Çok mu önemli senin için?" Hızla kafamı salladığımda güldü. "Niye yaptın ki?" Sinirle saçlarını karıştırıp ayağa kalktı. "EVİME GİRDİN!" Bağırışıyla yerimde sıçradım. "YATAĞIMA BİLE GİRDİN LAN! BU MU KARŞILIĞI?" Kafamı sallayıp ona baktım. "Yapmadım diyorum ya, yapmadım!" Cidden nefret ediyordum bu durumlardan. "Kime verdin dosyayı?" Sinirden güldüm. "Ya hala dosya diyorsun. Yapmadım diyorsam yapmadım. Bir görüntüyle mi suçlayacaksın beni?" Yanıma geldi. Bir şey yapmasından korkmuyordum ama bana inanmalıydı. "Kanıtla o zaman. Sana inanmamı sağla." Anneme söyleyemezdim. Ablama hiç söyleyemezdim. "Kanıtlayacak neyim var? Yapmadığım bir şeyden beni suçluyorsun şuan."
Elini tuttuğumda bu sefer çekmedi. "Lütfen bana inan. Kahretsin ne demem gerektiğini de bilmiyorum ama lütfen." Şu hayatta bana inanan sadece annem vardı sanırım. "Düşünsene ya!" Onu ittirdim. "Yapsam evine neden geleyim? Tek dediğinle neden evine kıyafet getireyim?" Sadece bakıyordu. Sanırım halime acıyordu. Elimin kanaması bile umurumda değildi. "Sadece vurulmanla yanına geldim ben senin!" Sesim kısılmıştı artık. "Seninde hiçbir farkın yokmuş diğerlerinden." Bıkkınla söylediğim cümleyle bana döndü. "Sakın!" Üstüme geldiğinde gerilemedim. "Sakın beni başkalarıyla kıyaslama." Güldüm. "Doğru. Bu onlara haksızlık olur."
"Ben belgeyi bulmaya çalışırım. Sen de başka birini bulursun artık. Ne de olsa inanmadığın bir kadınım." Bir şey diyecek gibi olduğunda dinlemeden odadan çıktım. Daha fazlasına gerek yoktu. Buğra koridorda beklediğinde mahçupça ona gülümsedim. "Elin kanıyor." Elimi kaldırdığımda kanadığını yeni farkettim. "Araf'a baksan iyi olur. Onunda omzu kanıyordu." Sinirle homurdandığında yanıma geldi. "Uğur'un gazına gelip saçmaladı değil mi?" Tepkisiz kaldım. "Gel eline bakalım." Kafamı sallayıp geri çekildim. "Ablam doktor benim. Ona gidebilirim. Sen onun için birini bul. Dikişleri patladı muhtemelen." Şu halde bile onu düşünüyordum. "Yarın akşam görüşürüz." El salladığımda bu halime üzülmüş gibiydi. Elimdeki sargıyı söküp çöpe attığımda çantamdan bir peçete çıkarıp üstünü kapattım. Bu yeterliydi. Kanamam durduğunda arabama binip oradan uzaklaştım.
Her zaman geldiğim sahile geldiğimde arabadan indim. Yanda duran tekelden beynimi dağıtacak bir şeyler aldım. Nerede uyanacağımda önemli değildi bu akşam için. Sahilin sonuna kadar yürüdüğümde çaresizce taşların üstüne oturdum. "Kimse yok." Güldüm. "Benim yanımda da kimse yok zaten."
Bir şişe bitti, yeniden yalnızım. Bir şişe daha bitti, yine kimse yoktu. "Yalnızım." Diye mırıldandım. Hava kararmaya başladığında susarak gün batımını izledim. Çevrede sinek bile yoktu.
Hava karardı, yine yalnızım. Kim aradıysa açmadım. Kafamı dizlerime gömdüm.
Birkaç saat aynı şekilde oturdum. Kimseyle konuşmadım. Sadece bir amca gelip iyi misin kızım diye sorduğunda kafamı kaldırmadan başımı salladım. Muhtemelen burdaki balıkçılardan biriydi. Bağdaş kurarak oturduğumda ileri baktım. "Kalbim kırık. Uyumak istiyorum."
Telefonum çaldığında sinirlenmiştim. Arayan kişiyi okuyamadım ama annemdir diye sakinliğimi korudum. "Anneciğim sen misin?"
"Nerdesin?" Tek bir soru ve beynimde dolanan o ses. "Annemin telefonunun sende ne işi var?" Sinirli bir nefes duydum. "Annen değilim. Nerdesin sen?" Araftı. Güldüm. "Sesin kulağımdan, beynimden gitmiyor. Annem yanındaysa birazdan evde olacağımı söyler misin? Muhtemelen beni merak ediyor şuan."
"Bekle sen." Telefondan ses gelmediği için bir şey diyemedim. "Anne." Ses yok.
Ağladım. "Anne." Ses yok. "Anneciğim seni de mi kırdım?" Annem bana küsmezdi bence. "Anne ya. Kalbim kırık biraz biliyor musun?"
Yanıma biri oturdu. "Kübra'nın oğlu benim damadım dedin ya." Hıçkırdım. "Kübra teyzenin oğlu beni çok üzdü." Ağlamaya devam ettiğimde biri elimden çekti. "Noluyor ya? Anne birazdan arayacağım!" Karşımda Araf duruyordu. "Ne hale getirdim ben seni?" Bir şeyler mırıldandı ama duyamadım. "İnanmadığın kadını mı özledin?"
Gülerek ona sarıldım. "Ben de seni özledim ama yalan yok." Beni kendinden uzaklaştırdı. "Bu halin ne senin?" Kucağımdaki poşeti ona tuttum. "Bunları içtim. Tadları da çok güzeldi biliyor musun?" Aklıma gelenle hıçkırdım. "Ama sakın birine söyleme. Alkol aldığım öğrenilirse sahneye çıkamam."
"Özür dilerim." Benden biri özür dilemişti. "Bugünün tarihini yazar mısın? İlk defa biri benden özür diledi." Güldüğümde o gülmedi. "İnanıyor musun bana?" Sabır dilercesine bana baktı. "Gel eve götüreyim seni." Elimi tutmak istediğinde ondan çektim. "Sen bana dokunma. Beni kırdın bugün." Önüme döndüm. "Bana Sera dedin."
"Hay ağzıma sıçayım ben!" Bir anda beni kucaklayıp havalandığımda şok oldum. "Napıyorsun sen?" Yürüdüğümüzde ben hala havadaydım. "Bana dokunma dedim." Ona baktım. "Sana hemşireler dokunsun, İlke dokunsun, İrem dokunsun. Ben dokunduğumda neden böylesin sen?" Yüzümü boynuna gömdüm. "Senin sevgilin benim." Konu nereden nereye gelmişti?
"Biliyorum sevgilim olduğunu." Güldüm. Kollarımı boynuna dolayıp ona baktım. "Sahte sevgilim benim!" Sinirden güldüğünde ben de güldüm. Arabaya geldiğimizi hissettiğimde beni indirdi. "Dur." Ayakta duramayıp arabaya yaslandığımda ona baktım. "Bana bak." Bana döndüğünde ifadesizce kalakaldım. "Gerekirse bana inanma. Gerekirse her şey için beni suçla." Çenem titredi. "Kendimi sana Ecmel olarak tanıttım. Bir gün gitsem bile bana Sera deme." Dinledi. "Senin hayatında Ecmel olarak kalmak istiyorum ben."
Elini bir yana koyduğunda üstüme eğildi. "Bana evet dediğin gün gitme şansını kaybettin." Yutkundum. "Suçun olmadığını biliyorum. Sana inanmadığım bir dakika bile olmadı bugüne kadar." Heyecanla ona baktım. "Ayık kafanla her şeyi anlatacağım sana."
Kapıyı açıp beni bindirdiğinde yol boyu gidene kadar onu izledim. Sabah hatırlamayacaktım çünkü. Sarhoşken bile kafama kodlansın istedim. Araba durduğunda eve geldiğimizi anladım. "Senin yanından gitmek istemiyorum." Bakışları beni bulduğunda bir şey demedi. "Sana hikaye anlatayım mı?" Güldü. "Anlat bakalım." Sarhoşluğun ve uykum gelmesinin etkisiyle gücümün yettiği kadar konuşabildim. Gözlerimi ondan ayırıp ileriye baktım. "Zamanında tanıdığım bir avukat vardı." Güldüm. "Bir kadınla denk gelmiş, kocasından dayak yiyen, onun aşağılamalarına maruz kalmış bir kadın. Ona boşanmasında yardım etmiş. Yutkunduğunu hissettim. "Boşandıktan sonra adam kapısını çocuğunun gözünün önünde öldürmüş." Boğazımdan büyük bir yumru geçti. 'Kadının annesi avukat olan kadını aramış, baya yüklenmiş. Ağza alınmayacak şeyler söylemiş belki de. Hikayenin o kısmını hatırlamıyorum.' Adım gibi biliyordum o kısmını. "Sonra bırakmış her şeyi. Başka bir hayata başlamış."
Bakışları hala üstümdeydi. "Peki avukat, o napıyor şimdi?" Histerik bir gülüş çıktı ağzımdan. "Avukat şimdilerinde çok acı çekiyormuş. Kimse ona inanmıyormuş. İnsanların ona inanıp güvenmemesi onu yıkıyormuş. Gözlerim kapandı. "Ecmel buna çok kızacak." Diye fısıldadım.
Gözlerimi açtım. Ona bakıp yanağına elimi koydum. "Merak etme. Bu sadece bir hikaye. Bakışlarından bile inanmadığı belliydi. Niye anlattım onu da bilmiyordum ama muhtemelen sabaha hatırlamayacaktım. O derece kafam gidikti. Elimi yanağından çekince kalbim paramparça oldu. Ona hislerim vardı evet. "Bir adaha içme bu kadar. Kimseye de bir şeyini anlatma. Yoksa herkes benim gibi davranmaz sana."
Ne kadar da kırıcıydı bugün. Önüme döndüm. "Kırıcısın bugün."
"Eve git." Güldüm. "Peki." Uzanıp yanağına dudaklarımı bastırdım. "İyi geceler." Kaskatı kesildiğinde bir şey demeden uzaklaştım arabadan. Ceketime sarılıp yürüdüğümde kendi kendime gülümsedim. Kimseye görünmeden odama çıktığımda duş alıp yatağıma girdim. Sabah mutsuz olacaktım ama şimdi mutluydum.
******
"Sakın bana onu kovduğunu söyleme!" Buğra'nın girişiyle ona dönmedi. "Omzun kanıyor aptal herif! Kız onu bile düşünsün. Sen şu haline bak." Bilgisayara bakıyordu sadece. "Bak." Tepkisizce onun yanına gitti. "Giren kişi ile uyuşuyor ama baksana." Buğra da ona hak vermek istiyordu ama öyle hissetmiyordu. "Bir o mu var öyle fiziğe sahip oğlum? Suçlu değil bence o." Sinirle kafasını eğdi. "Bilmiyorum Buğra. İnanmak istiyorum ama bilmiyorum işte."
Aklına gelen ile ona döndü. "Evimde de bir tek o vardı. Aynı belge çalışma odamda da var." Telefonuna uzanıp birini aradı. "Çalsa ordan alırdı zaten ama benim odam dışında salona bile inmedi." Telefon açıldı. "Buyur abi?" Ayağa kalkıp odayı turladı. "Eve gir. Salonda bir yerde böcek falan olabilir. Şüpheli gördüğün her şeyi evden çıkar." Telefonu kapattığında Buğra'ya döndü. Yerdeki kanları farkettiğinde omzuna dokundu. "Omzumdan bu kadar kan akmış olamaz."
"Senin kanın değil zaten. Eli kanıyordu giderken." Sinirle ona baktı. "Sen de gitmesine izin mi verdin?" Alayla gülerek ona döndü. "Senin sevgilin değil mi? Kovmasaydın gitmezdi."
"Sabır ya." Aynı sinirle yerine oturdu. "Tüm düzenimi bozdu kadın ya." Yakarış gibi değil içten gibiydi. "Rahatsız gibi durmuyorsun ama." Güldü. "Yanımda olduğunda başka kimseyi istemiyorum. Boş dursa bile onu izleyebilirim." Şaşkınlıkla ona döndü. "Bu ne hal?"
"Bunlar önemli değil." Buğra'ya döndü. "Onu sevsem de ihanetini kaldıracak kadar değilim. Avukat olduğunu zaten biliyordum ama Uğur'un dediklerinden sonra şüphelendim. Özgür denince de dondu kaldı zaten." Sorguluyordu sadece. "Arkadaşlardır belki de." Yeni dank etmiş gibi ona döndü. "Geçen gece bana bir şey söyledi."
"Arkadaşıyla üniversitede çıktığını söyledi ama tepkimden korkup devamını getirmedi." Buğra güldü. "Gülme piç herif. Adam yarın davette ve üstelik yerimi satın almak istiyor." Omzuna dokundu. "Yarın kudurmuş bir Girdap göreceğiz desene."
"Siktir git, Buğra." Ona bu lakapla hitap etmemeliydi. Yeraltındaki işlerde ismi girdaptı ve yakınlarından duymak garip gelmişti. Telefon tekrar çaldığında açtı. "Abi ev temiz. Hiçbir şey yok." Telefonu tekrar kapattığında sinirden masadakileri fırlattı. Ona inanmak istiyordu sadece ve buna izin verilmiyordu.
11.Bölüm Sonu.
Oy vermeyi unutmayınn.
|
0% |