Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@ineffable3107

Sabah uyandığımda başımda keskin bir ağrı vardı. Evdeydim. Bir dakika? Evdeydim? ''Ne?''

Yatakta doğrulduğumda pijamalarımında üstümde olduğunu farkettim. Şakaydı. En son sahildeydim ben. Telefonuma baktığımda göremedim. Çantamı karıştırdığımda da yoktu. Ceketime baktığımda orda olduğunu görüp hızla aldım. Son aramalarımda Araf'ı gördüğümde büyük bir küfür etmek istedim. Adının üstünde dokunduğumda ikinci çalışta açıldı. ''Beni eve sen mi getirdin?'' Hızla sorduğum soruya güldü. ''Günaydın.''

''Bana bak! Bir daha bana yaklaşma yoksa seni gebertirim. Bu saçma oyuna da son veriyorum!'' Başımı tutup yatağa oturdum. ''Senden nefret ediyorum ya ben. Nefret ediyorum senden!'' Daha fazla sesim yükselemezdi. ''Herkes gibisin sen. Anladın mı? Yüzüme dahi bakma. Ama dur. Ben inanmadığın bir kadın olduğum için sen bana bakmazsın zaten.'' Ecmel sus ve kapat telefonu. ''Akşam görüşürüz, sevgilim.''

Yüzüme kapandığında dediği şeyle ağzım açık kaldı. Ne cüretle? ''Kafayı yiyeceğim.'' Sakin kalıp aşağıya indiğimde ablamın hala burada olduğunu gördüm. ''Günaydın.'' Görevli ablaya bakıp ''Ağrı kesici getirir misiniz?'' Diyip yerime oturdum. Annem hızla bana döndü. ''Neren ağrıyor?'' Elime baktığında sargıyı çözmüştüm çoktan. ''Aferin sana ya gerçekten!''

''İyiyim anne. Başım ağrıyor sadece.'' İlacı içecekken ablam durdurdu. ''Yemekten sonra iç. Fayda etmez öyle.'' Sadece kafamı salladım. ''Akşam gitmeden tekrar saralım elini.'' Yine kafamı salladım. Yemek yediğimde babam aşağıya indi. ''Günaydın. Ne güzel bir aile sofrası.'' Gülümsediğimde ablamla beni öptü. ''Günaydın baba.''

''Akşam davette de bu aileyi görmek istiyorum.'' Buna ablam cevap verdi. ''Bundan sonra hep birlikteyiz babacığım.'' Masanın altından elimi tutmak istediğinde geri çektim. ''Evet. En azından gidene kadar.'' Masada sessizlik olup yemeğimize döndüğümüzde başımın ağrısından çok yiyememiştim. İlacı içtiğimde konuşmayarak önüme döndüm. Annemle ablam sürekli davet hakkında konuşuyorlardı. ''Sen ne giyeceksin?''

''Bilmiyorum ya hiç gelesim yok.'' Annem bana döndü. ''O ne demek? Kuzey de geliyor.'' Sinirle ona döndüğümde annem olduğu için sustum. ''Olabilir anneciğim. Keyfim yoksa tek kalabilir kendisi.'' Ablam kıkırdadı. ''Kavgalılar anlaşılan.'' Bir şey demeden önüme döndüm. ''Geçer hayatım bunlar.''

''Var bir tane siyah elbisem. Onu giyerim.'' Kafasını salladı. ''Saçını ben yapayım mı?'' Küçükken hep yapmak isterdim. ''Topuz mu yapacaksın?'' Hevesle kafamı salladım. ''İstemez tatlım.'' Ayaklandığında hevesim kırılmıştı. ''İrem ile kuaföre gideceğim. Ama bir dahakine sen yapabilirsin.'' Bir şey demeden önüme döndüm. Ablam gittiğinde hevessiz bir şekilde masada oturmaya devam ettim. ''Benimkini yapabilirsin.''

''Kübra teyzeye söz verdiğini biliyorum anne seninde. Tuana ile gideceğim zaten.'' Gülümsediğimde masadan kalkıp yanına gittim. Yanağından öptüğümde elimi sıvazladı. ''Selam söyle.'' Güldüğünde imalı olduğu belliydi. ''Gelininden olduğunu da söyleyeyim mi?'' Buz kestiğimde annemin mutluluğunu bozmak istemedim. ''Söyle anne, söyle.''

Odama çıktığımda Tuana'nın haberi bile yoktu. Kendim hazırlanabilirdim. Davete kadar vakit öldürdüğümde kendim evde hazırlandım. Makyajımı da düzgün yaptığımda dolaptan siyah askılı elbisemi çıkardım. Hiç de gitmek istemiyordum. Tuana aradığında sadece geleceğimi söyleyip kapattım. Acelem yoktu sonuçta değil mi? Elbisemi giydikten sonra saçlarımı yapıp perçemlerimi düzelttim. Topuklularımı giyip evden çıktığımda ceket almak için geri dönmedim.

Davet yerine geldiğimde kapıda kimseyi görmediğim için şükrettim. İçeri girdiğimde kimseye gözümü değdirmeden annemin yanına gittim. Sadece Buğra'yı farkettiğimde bana gülümsemişti. Mutlulukla ona el sallayıp önüme geri döndüm. Yanında diğerleri de vardı. Ablam ve İrem orada olduğu için çok bakmamaya karar verdim.

******

Başar sürekli etrafına baktığı için Araf gülerek ona döndü. ''Kimi arıyorsun?'' Ciddiyetle ona döndü. ''Karımı tabii ki. 2 gündür görmüyorum.'' Dediği şey ile kaşları çatıldı. ''Ne demek görmüyorum? Evde değil miydi?'' Alayla omzunu sıvazladı. ''Ah Kuzey. Bunlar daha iyi günlerin abicim. Evlendiğinde karın sürekli ailesinin yanına gitmek istediğinde hayır mı diyeceksin?'' Bir şey diyemeden Ece gelmişti yanlarına. Bakışları Buğra'ya kaydığında baktığı yerde el sallayan kızı görünce tebessüm etti. Buradaydı. Aklına gelenle Ece'ye döndü. ''Ece.''

''Efendim?'' Sorgular gibi baktığında Ece şüphelenmişti bir tık. ''Siz kavga mı ettiniz? Sera geçen gün elini yaraladı.'' O sormadan söylemişti zaten. ''Ben de onu soracaktım. Nasıl oldu o diye?'' Kaşları çatıldı. ''Bilmiyorum. Oturuyorduk annemle. Sonra yukardan seslenince bir koşu gittik. Parfüm şişeleri kırılmış yerde duruyor. Alırken elimi kesti hepsi dedi ama ağlıyordu baya. Sonra uyudu zaten. Başındaydım tüm gece.'' Yani kameradaki o değildi. ''Sen mi bir şey yaptın yoksa ona?''

Kafasını salladı. ''Hayır.'' Anlamış gibi kafasını salladı. Ona biraz daha yaklaştı. ''Onu üzme olur mu? O çok hassas ve kırılgandır. Soğuk durduğuna bakma, çocuk gibidir hep.'' Buna gülümsedi. ''Aranın iyi olmadığı kardeşine bunu demen de ayrı şey ama.'' İçeceğini yudumladı. ''Ama merak etme. Sana toz kondurmuyor. Senden bahsetmedi hiç.''

Kafasını sallayarak ona döndü. Yanındaki adamı görmesiyle kaşları çatıldı. ''Bunu boşverip onun yanına git. Eski sevgilisiyle konuşmasını istemezsin diye düşünüyorum.'' Bu onu yeterince sinirlendirdiğinde Ece yanından çekildi.

******

Tuana'yı bulmak için ayaklandığımda biri beni durdurmuştu. Hiç görmek istemediğim biriydi. Özgür Çakmak. ''Selam.'' Öylesine bir gülümsemeyle ona baktım. ''Selam Özgür. Hangi rüzgar attı seni?'' Görmeyi düşünmüyordum ama olmuştu. ''Babam gelirdi de normalde. Bugün bir değişiklik yapıp ben geleyim dedim.'' Kafamı salladım. ''Uzun zaman oldu görüşmeyeli.'' Gülümsedi. ''Evet öyle oldu biraz. Nasılsın peki? Davaların vardır.''

''Avukatlık yapmıyorum. Mezun olduktan sonra baleye geri döndüm.'' Şaşırmış gibiydi. ''Hiç beklemezdin değil mi?'' Güldüm. ''Ben de beklemezdim ama işte oldu öyle.'' Bir şey diyemedi. ''Nerede mutluysan orada devam et.'' Bunu demesiyle gözüm Araf'a kaydı. Az önce yanında ablam vardı ama o gider gitmez İrem yanına gelmişti. ''Biri var mı peki hayatında?''

Ona baktığımda gözlerindeki parıltıyı gördüm. Hayır dememi bekliyordu eminim. ''Şuanlık yok.'' Dedim. Araf yoktu çünkü. ''Ne güzel.'' Gülümsedim. Bir anlık gözüm tekrar oraya kaydığında Araf ile göz göze geldik. Bakışları hiç iyi değildi. ''Eline ne oldu?'' Elimi tutmasıyla irkilip ona döndüm. ''Ufak bir kaza ya.'' Elimi çekecekken yanımıza biri geldi. Kuzey Araf Yıldırım.

''Hoş geldiniz.'' Elini ona uzattığında Özgür saf gibi elini tutmuştu. ''Hoş buldum. Çıkaramadım ama kimdiniz?'' Güldü. ''Kuzey ben. Limanımı almak istiyormuşsunuz herhalde.'' Özgür hatırlamış gibi güldü. ''Evet evet. Babamla konuşmuşsunuz sanırım ama bugün gelemedi kendisi.'' Araf güldüğünde ona baktım. Amacı neydi? ''Siz tanışıyor musunuz?''

Bize döndüğünde ona bakıp gülümsedim. ''Yok. Babalarımız arkadaş sadece.'' Pot kırmak istemiyordum çünkü o buraya göre biri değildi. Araf'a bulaşmasını istemezdim. ''Yok aslında.'' İçeceğinden içip bardağı sertçe sıktı. ''Tanışmışlığımız var.'' Özgür bana baktığında mecbur ona döndüm. ''Üniversiteden değil sanırım? Yoksa bilirdim.'' Güldü. ''Bilmene gerek yok zaten.''

''Anlamadım?'' Saf Özgür hala burada duruyordu. ''Eski sevgilimin arkadaşlarını bilirim herhalde.'' Yok anam bu Özgür saf falan değil. Araf bana bakıp gülümsediğinde hiç de iyi değildi. ''Biraz konuşabilir miyiz?'' Bana dediği şey ile kafamı salladım. Tekrar Özgür'e döndüm. Bana gülümsedi. ''Ben birazdan geliri-'' demeye kalmadan Araf herkesin içinde elimden tutmuş yürütüyordu. Babamların olduğu ortamdaydık ve her şeyi berbat etmişti. ''Napıyorsun?'' Sessizce ve sinirli bir şekilde sorduğumda halinden rahat gibiydi. Oda gibi bir yere geldiğimizde incelemeye vaktim olmamıştı. ''Asıl sen ne yapıyorsun?''

''Hayatıma devam ediyorum işte. Sana sabah dedim karşıma çıkma diye.'' Rahat bir tavırla ilerdeki masanın üstüne oturdum. ''İnanmadığın bir kadını kıskanmana ben de inanamıyorum.'' Sinirle güldüğünde ona dönmedim. ''Sana anlatacağım dedim değil mi? Kafan güzel olduğu için tabi hatırlamazsın.'' Dediği şey ile ona baktım. ''Ne saçmalıyorsun sen?''

Yanıma yürüdüğünde önümde durdu. ''Dün gece sana anlattım. Ayık olsaydın da dinleseydin.'' Ne diyordu bu? Oturduğum yerden kolunu tuttum. ''Neyden bahsediyorsun? Hatırlamıyorum bile.'' Omuzları kalkıp indi. ''Ben de hatırlamıyorum.'' Bana inanıyor muydu yani? ''Bana inanıyor musun?''

''Dün gece bunun cevabını aldın.'' Tavırla söylemişti. ''Şimdi eski sevgilinle konuşmaya devam et. Karşına çıkmayacağım çünkü.'' Kolunu bırakmadığım gibi daha sıkı tuttum. ''Dur.'' Kolunda olan elime baktığında bana döndü. ''Ona bulaşma.'' Güldüğünde ellerini cebine koyup yaklaştı. ''Niye? Eski sevgiline bir şey yapmam merak etme. Madem bu kadar değerli, git barış.''

Kafamı salladım. ''Hayır. Derdim o mu sanki? Senin karışmanı istemiyorum sadece.'' Bu onu bozguna uğrattı. ''O benim geçmişim tamam mı? Sen ise-'' bir şey diyemeden durdurdu. ''Ben senin bir şeyin değilim biliyorum. Sana inanmadığım için tekrardan özür dilerim.'' Bunun derdi neydi? İlerlediğinde onu durdurup kendime çevirdim. ''Dur artık.''

''Ben mi durayım gerçekten?'' Bağırmasıyla korkmadım. Üstüme yürüdüğünde geriledim. ''O herifi yanında görmek istediğimi mi sanıyorsun sen?'' Masaya çarptığımda durmak zorunda kaldık. ''Sakinliğimin tek sebebi sensin.'' Bunu demesiyle yutkundum. ''Ne istiyorsun benden?''

''Bana dün gece dedin ki; senin sevgilin benim, başkaları sana neden dokunuyor?'' Aklıma gelen cümleyle bir şey diyemedim. İki elini elimin üstüne koyduğunda nefes alamadım. ''Şimdi sana aynısını söylesem.'' Söyle. ''Sonuçta o adam senin elini tuttu değil mi?'' Kafamı salladım. Yakınlığımızdan rahatsız değildim. ''Hem de eski sevgilin.''

''Yapma.'' Diye fısıldadım. ''Asıl sen yapma. Geçmişine saygım olabilir ama ona yok.'' Tekrar kafamı salladım. ''Benimde senin hayatındakilere yok.'' Fısıltıyla kurduğum cümleye güldü. Öpecekse öpsün artık yoksa iradem kayacak en sonunda. ''Onların benim hayatımda olduğunu mu sanıyorsun?'' Tepkisiz kaldım. Dudaklarıma doğru yaklaştı. ''Hayatımda olan tek sen varsın.'' Daha fazla ona dayanamazdım. Benden uzaklaştığında ona bakmayı sürdürdüm. ''Başka zaman olsaydı seni buradan zor çıkartırdım ama şimdi olmaz.'' Yutkunduğumda elimden tutup yürüttü. ''Yüzünün kızarmasının geçmesi için tuvalete git. Daha ilk dakikadan babanla kavga etmek istemiyordum.'' Bu dediğine güldüğümde ondan uzaklaştım. Aynaya baktığımda boynuma kadar kızardığımı gördüm. Tekrar içeri girecekken Özgür ile karşılaştık. ''Biraz konuşalım mı? Dışarıda.''

İçeriyi göremediğim için Araf'ı da göremedim. ''Konuşalım madem.'' Dışarıya çıktığımızda kimsenin olmaması rahatlatmıştı beni. ''Sevgilim yok dedin.'' Neyi sorguluyordu ki? ''Sevgilinmiş o adam.'' Kafamı salladım. ''Öyle.'' Bana bakmadan ileri döndü. ''Seviyor musun onu? Gerçi bakışlarını gördüm.'' Gülümsedim ama ileriye. ''Sanırım.'' Tepki vermedi. ''Peki o benim gibi sevecek mi seni?'' Sen beni sevmedin ki Özgür. ''Beni seviyor zaten.'' Alayla güldü. ''Benim kadar değil.''

''Özgür.'' Ona döndüm. ''Biz sadece arkadaştık.'' O da bana döndü. ''Şans vermedin bana. 2 gün sürdü sadece.'' Öyleydi. Daha fazlası olmazdı onunla. ''Şuan geçmişi konuşmak istemiyorum. İçeri geçelim.'' Önünden yürüdüğümde arkamdan seslendi. ''Dikkat et o adama.''

Kapıdan girdiğimde Araf'ı gördüm. Görmüş müydü? Gülümseyerek yanına gittiğimde bana gülümsedi. ''Nerede kaldın?'' Bir şey demeden arkama baktı. Özgür'ü gördüğünde o sinirle içeri geçmişti. ''Benimle bir alakası yok.'' Çenesinden tutup kendime çevirdim. ''Bana baksana. Ona değil.'' Keşke gitseydik bu ortamdan. ''Birlikte girelim gel.'' Güldüğümde elini tutmuştum. ''Birileri herkes öğrensin istiyor herhalde.'' Hala yürüyorduk. ''Kimse umurumda değil.'' Ailem bildiği için kasmaya gerek yoktu sanırım. İçeri girdiğimizde korktuğum kadar değildi çünkü herkes kendi halindeydi. ''Ben annemin yanına gideyim.''

''Başar'a hak veriyorum şuan.'' Anlam veremeyerek baktığımda ne olduğunu anlamadım. ''Git hadi.'' Oradan uzaklaştığımda o Buğra'nın yanına gitti. ''Bebeğim.'' Annemden önce Tuana'nın yanına gittim. ''Nerdesin sen? Tüm gece seni aradım.'' Güldü. ''Ben buradayım. Sen nerdesin? Yüzünde güller açıyor sanırım.'' Gülümsediğimde beni kolunun altına aldı. ''Neyse ki gitmemeni sağlayacak biri var.''

''Senden önce kimseye gerek yok.'' Onu çok seviyordum. ''Iy İrem'e bak.'' İrem'e gözüm kaydığında aynı anda güldük. ''Az önce bir bakışı vardı size. Neyse ki Engin amca köşe taraftaydı da görmedi sizi.'' Kıkırdadım. Birilerinden daha bahsettiğimizde gülmekten ölecektim. Babamların oraya baktığımda Araf'ı da gördüm. Kendi babasının yanındaydı ama sanırım babamla konuşuyorlardı. Uğur ve Özgür de onlara katıldığında işte kaos ortamıydı resmen. ''Özgür mü o?'' Kafamı salladım. ''Engin amca ve damatları.'' Güldüğünde göz devirip onlara döndüm. Sadece Araf'a baktım. Sürekli Özgür'e bakıyordu. Babam Özgür'ü tanımıyordu. ''Ne konuştuklarını çok merak ediyorum.''

''Ben de.'' Konu dağılıp annemlerin yanına gittiğimizde onlarla konuştuk. Gitme vakti geldiğinde annemler önden gitmişti. Araf'ı bulamadığım için Tuana'nın yanında kaldım. ''Sera.'' İrem'in gelmesiyle ona döndük. ''Bir gecede iki erkeği de peşinden koşturdun. Helal gerçekten.'' Saçmalıyordu her zamanki gibi. ''Abinin azarı az geldi anlaşılan.''

''Ne yazık. Seni azarlayıp uyaracak biri bile yok.'' Güldüm. ''Ne güzel işte. Karışan yok eden yok.'' Arkama baktığında tekrar bana döndü. Kimi gördüğünü bilmiyordum. ''Dikkat et de Kuzey'i almasınlar elinden. Bir bakmışsın kendini Özgür'ün kollarında bulursun.'' Sinirlendirmeyi başardığında yanına ulaşıp yanağına bir tokat attım. Tuana hemen geri çekmişti. ''Yapma.''

''Napıyorsun be sen?'' Bağırışıyla ona doğru tekrar yürüdüm. ''Bir daha onun adını ağzına alırsan seni mahvederim. Abin bile alamaz elimden seni.'' Biri beni güçlü bir şekilde çektiğinde bu kişi tahmin ettiğimden başkası değildi. Elimden tutup o ortamdan götürdüğünde bir şey demedim. ''Daha dövecektim!''

''Saçmalamayı kes.'' Elini bıraktığımda bana döndü. Elimi tekrar tutmak istediğinde geri çektim. ''Ben mi saçmalıyorum gerçekten?'' Sinirliydi. ''Eski sevgilin için birine vurdun.'' Beynimden vurulmuş gibi ona baktım. ''Ne diyorsun be sen?'' Alayla güldü. ''Duydum konuşmanızı.''

''Ee? Gerçekten bunu anlamış olamazsın sen!'' Bir şey demeyince ona yaklaştım. ''Sana laf etti diye vurdum ve gayet haketti.'' Birbirimize baktık. ''Özgür benim umurumda değil çünkü hiçbir şey bilmiyorsun bile.'' Neyse ki sadece ikimiz vardık. ''Onun için biriyle kavga edecek değilim.'' Omzuna geldiğimde kulağına doğru konuştum. ''O sadece benim arkadaşımdı ve aramızda hiçbir şey geçmedi bile.'' Yutkundum. ''Ama sen, sen benim o odada öpmek istediğim adamsın.''

''Hm.'' Diye ses çıkardığında bir şey demedim. ''Bunun bir söz olduğunun farkında mısın?'' Belime sarıldığında güldüm. ''Evet.'' Cıkladı. ''Daha zamanımız var.'' Olabilirdi. ''Sen öpmeden başkaları öperse?'' Kafamı yan yatırıp masumca sormuştum. ''Ne yaptığının farkındayım ama yapma. İnsanların içindeyiz.'' Etrafa baktığımda bomboştu. ''Kimse yok.''

''O senin gördüğün.'' Tekrar yürüdüğümüzde arabasına geldik. ''Senin görmediğinde de beni öpeceklermiş.'' Güldüğünde normal bir gülüş olmadığını farkettim ama sustum. Takmıştım bu gece buna. ''Bu işin sonunda çok zararlı çıkacaksın.'' Kafamı salladığımda arabaya bindik. ''Eve mi götürüyorsun şimdi de?'' Önüme döndüm. ''Sus payı.''

''Ev kısmı doğru ama ailenin evine değil.'' Kendi evine götürüyordu. Mutluca önüme döndüm. Onunla vakit geçirecektim. Evine geldiğimizde yine aynı şey olmuştu. Köpeği yanımıza geldiğinde benim bacaklarıma dolandı. ''Bu sevgi gösterisini babana da öğret oğlum.'' Güldüğünde köpeğini sevip içeri geçtik. Niye geldiğimizi de bilmiyordum ama ayrı meseleydi. ''Üstünü değiştirebilirsin. Malum artık kıyafetlerinde var.'' Sadece kafa salladığımda odasına girdi. Giyinme odasına girdiğimde dediğini yapıp aldığım eşofmanları giydim. Elbisemi siyah gömleklerinin arasına astığımda gördüğünde beni hatırlasın istedim. ''Umarım gittiğimde beni affedebilirsin.''

Çok oyalanmadan çıktığımda kapıda beklediğini farkettim. Rahatsız etmemek için girmemişti. ''Niye ses vermedin?'' Kafasını salladı. ''Giyinmeni bekledim gerek yok.'' Kendisi de odaya girip üstünü değiştirdiğinde ben de onu bekledim. Kattaki odalara baktım. 2 tane oda ve çalışma odası vardı. Sadece iki odaya baktığımda çalışma odasının kapısını geri kapattım. Orası onun özeliydi ve bu kadarını görmek istemezdim. ''Oraya neden girmedin?'' Sorusuyla irkildiğimde beni izlediğinin farkında değildim. ''Orası senin çalışma odan çünkü.'' Omuz silktim. ''Evde babamınkine bile sayılı kez girmişimdir.'' Evet numaranı almak için girdim. Bunun aklıma gelmesiyle güldüm. ''Noldu?''

''Hiç.'' Yanından geçecekken belimden yakaladı. ''Hiç ama.'' İnanmadı. ''Güldün.'' Kaşlarım çatıldı. ''Ağlayayım mı?'' Saçlarımla oynadı. ''Yanımdayken gerek yok.'' Usulca kafamı salladım. ''Seni aradığım ilk gün babamın telefonundan bakmıştım da. Çalışma odası diyince aklıma geldi bir an.'' Güldüğünde göz devirdim. ''Komik mi?'' Hala güldüğünde ondan uzaklaştım. ''Sen haketmiyorsun ama hiçbir şey.'' Arkamı dönerek aşağıya indim. Peşimden geliyordu haliyle. ''Beni de getirdin bu sıkıcı evine. İlgi yok, alaka yok.'' Öpüşmemiştik de zaten. Salona gidip oturdum. Yanıma yayılarak oturduğunda bedenim ona göre küçük kalıyordu. ''Ne yapacağız?''

''Beni öpmeyeceğine göre hiçbir şey yapmayacağız.'' Gidecektim ve gitmeden onunla yapmak istediğim şeyler vardı. Güldüğünde ona dönmedim. "Sen neden öpmüyorsun?" Omuz silktim. "Aşık etmesi gereken ben değilim, sensin." Bugün de eve gitmesem yine sabah gitsem bir şey olmazdı bence. "Senden başka herkesi öpeceğim bu gidişle."

"Dene bakalım." Kendinden emin sesi çıktığında ona döndüm. Telefonuna bakıyordu. Ben ona döndüğümde telefonunu kapatmıştı. Sorgulamadım isterse söylerdi. "Yukarıdaki odaların birini benim odam yapalım mı?" Kaşları çatıldı. "Kıyafetlerimi isterken iyi ama."

"Benim odam var." Yüzümü buruşturdum. "Yatağım ikimize de yeter." Alayla kafamı salladım. "Gidersem eğer, döndüğümde orda kalırdım."

"Gitmeyi düşünüyorsan zaten oda yapmamıza gerek yok." Derince yutkunduğumda önüme döndüm. Bunu beklemiyordum ve biraz kırıcı olmuştu. ''Ben eve gitmek istiyorum.'' Derin bir nefes verdi. ''Evdeyiz ya zaten.''

''Kendi evime gitmek istiyorum. Burası benim evim değil.'' Bunu demek istemiyordum ama kırıcı olan o olmuştu. ''Elbet olacak.'' Dumura uğradığımda ne diyeceğimi bilemedim. ''Sustun kaldın bakıyorum.'' Bir şey demeden ayağa kalktım. ''Nefret ediyorum senden!'' Mutfağa ilerlediğimde arkamdan gülüşünü duydum. ''Gelme peşimden sakın.''

Ortadaki büyük tezgahın sandalyesine oturduğumda gelmesini bekledim. Geldi de. ''Derdin ne senin?'' Omuz silktim. ''Benim bir derdim yok. Kırıcı konuşan sensin?'' Yanıma ulaştığında sandalyemi kendine çevirip elini tezgaha dayadı. ''Seni kırdım mı?'' Gerçek bir soruydu. ''Hayır kırmadın.'' Bir an için ciddiye aldı sandım.

''Farkında değilim sanırım.'' Dedi. Konuyu değiştirmek amaçlı gülümsedim. ''Şimdi iyi bir ev sahibi ol ve bana yemek yap.'' Davetteki yemekleri beğenmemiştim. ''Yemek?'' Bu tepkisine kafa salladım. ''Yapalım bakalım.'' Uzaklaştığında buzdolabından bir şeyler çıkardı. ''Et mi yiyeceğiz?'' Garip bir bakış attı. ''Ot mu yiyelim?''

Dudaklarımı birbirine bastırdım. ''Yemek de beğenmiyor küçük hanım.'' Hemen göz devirdiğimde yerimden kalkıp buzdolabından salata malzemesi çıkardım. ''Benden yemek isteyip ot mu yiyeceksin?''

''Aç kalma ihtimalimize karşı salata yapacağım.'' Kendimden de emindim yani. ''Doyuracağım ben seni.'' İmalı söylemesine gülüp cevap vermedim. İnşallah elimi ya da parmağımı kesip rezil olmazdım. Yemek yapmayı çok bilmezdim ama eğlenceli geliyordu mutfakta oyalanmak. ''Gelecekteki karını bu mutfağa sokma.'' Yutkundum.

''Evlenmeyi düşünmüyorum.'' Elimdeki bıçağı bırakıp tezgaha oturdum. ''Neden? Abin evli mesela.'' Düşünür gibi yapıp tekrar önüne döndü. ''Ben abim değilim ne yazık ki. Abimin öncelikleri var.'' Eğilip yüzüne baktım. ''Senin yok mu?'' Bir şey diyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. ''Yok.''

''Abinden zekisin ama neden böyle düşündüğünü anlamadım.'' Bana baktı. ''Bunu sana düşündüren ne?'' Omuzlarım kalkıp indi. ''Simge ile konuşurken anlatmıştı. Senden bahsederken sanki küçük kardeşini gururla anlatan ablalar gibiydi.'' Ne dediğimin farkında olmadığım için kendi cümlem beni paramparça etmişti. Gözlerim sızladığında bakışlarımı ondan çektim. ''Öyle işte ya.''

''Simge ablam gibidir her zaman. Hiç ona yenge dediğimi hatırlamıyorum.'' Yutkundum. ''Abimin benim gibi bir işi yok. Korumalarla gezmez. Kimse ona bulaşmaz.'' Sanki o da bunu istiyor gibiydi. ''Bir davette ya da bir ortamda diken üstünde durmaz.'' Ocağı yaktı. ''Bunu düşünmek yerine hayatıma birini almamak daha iyi.''

''Ben?'' Ben hayatında değil miydim? Yutkundu. Cevaplamadı.

''Peki.'' Yerimden kalkıp orta tezgaha geri döndüm. Salatayı bitirdiğimde kendi yerimi temizleyip eşyaları geri yerine bıraktım. Onun yanına gittiğimde dirseklerimi tezgaha koydum. ''Gayet de biliyormuşsun yemek yapmayı.'' Güldü. Görünüş olarak da güzeldi çünkü. ''Bilmediğimi söylemedim.''

Tavadan alıp tabağa koyduğunda sandalyeye oturup onu bekledim. Telefonu çaldığı için bahçeye geçmişti. Yanımda konuşmamasını anlayabilirdim ama kapatabilirdi. Yemeğimden yemeye başladığımda çok geçmeden gelmişti. ''Beğendin mi?'' Öylece gülüp kafamı salladım. ''Evet.''

Telefonuma bildirim geldiğinde üstten okudum. Yarın akşam gösterim vardı ve prova hakkında atılmış bir mesaj olduğu için önemsemedim. Yeterince yorgundum ama gitmem gerekiyordu. Telefonum çaldığında açmak zorunda kaldım. ''Efendim?''

''Seracığım kusura bakma rahatsız ediyorum bu saatte.'' Araf beni dinliyordu ama bakmıyordu. ''Sorun değil. Yazacaktım zaten bende.''

''Sabah erkenden geleceksin değil mi? Kostümlerde bir sıkıntı çıktı da yetiştirmeye çalışıyoruz ölçü almamız lazım.'' Yerimde kıvrandım. ''Ölçülerimi Umay teyze biliyordu aslında. Ben tam emin değilim de.'' O alırdı her gösteri öncesi. ''Ona da ulaşamadım bugün.'' Sinirle alnımı ovuşturdum. ''Tamam ben sabah erkenden gelirim.'' Bir şey yolunda gitseydi şaşardım zaten. Telefonu kapattığımda gergince masaya koydum. ''Noldu?''

''Bir şey olmadı.'' Geçiştirircesine konuşup yemeğime döndüm. ''Söyle.'' Sinirle ona döndüm. ''Sen bahçeye çıktığında ben sordum mu kimle konuştun diye?'' Bir an dediğim mantıksız geldiğinde ellerimle yüzümü kapattım. ''Özür dilerim.'' Sandalyemi kendine yaklaştırdığında ona dönmedim. Ellerimi çektiğinde çenemden tutup bana baktı. ''Yapma.''

''Babamla konuştum. Evde misin diye sorunca dışarı çıktım buraya gelmemesi için.'' Buna şaşırsam da bir şey demedim. Telefonunu açıp gösterdiğinde gerçekten babasıydı. Derdim o değildi ki. ''Merak etmedim. Sadece sinir geldi anlık.'' Kafasını salladı. ''Gösteri ile ilgili bir sorun var da onun içindi yani başka bir şey yok.''

''Senin için çözebilirim.'' Kafamı iki yana salladım. ''Gerek yok. Benlik bir şeyde değil zaten.'' Omuz silkip önüme döndüm. ''Yaptığım salatadan neden yemiyorsun?'' Onun tabağını önüne çektim. Sadece beni izlediğinde bir şey demeden yemeye devam etti. Ben doymuştum artık. Suyuma yönelip bir yudum aldım.

Toplayıp içeri geçtiğimizde bana sordu. ''Eve bırakmamı ister misin?''

''İşin mi var?'' Kafasını salladı. ''Hayır. Burası evim değil dedin.'' Ona dönüp bağdaş kurarak oturdum. ''Kalmayayım mı?'' Derin bir nefes verdi. ''Bana kalırsan her gün burada kalmanı isterim.'' Tutarsız bir beydi kendisi. ''Bu gece kalabilirim.'' Hoşuna gitti. ''Kal bakalım.''

Ayaklandığında ona baktım. ''Birkaç görüşme yapmam lazım. Sen benim odamda uyursun.'' Kafamı salladığımda gözden kaybolmuştu. Odaya gelecek miydi acaba? Odaya çıktığımda sadece oturdum. Sanırım onunla uyumak istiyordum. Odadan çıkıp koridora göz attığımda kimse yoktu. Az odası vardı ama ev gerçekten çok büyüktü.

Kitaplık kısmına baktığımda emindim ki burayı o döşemişti. Gözüm bir dergiye çarptığında onu elime aldım. Bu dergide ben de vardım. Zamanında benimle röportaj yapılmıştı bu dergi için. Kendimi gördüğümde bir duygu yoğunluğu oluşmuştu. Kapı açıldığında o tarafa dönmedim. ''Bunları okudun mu?''

''Buğra dalgasına aldı hepsini.'' Gülmemeye çalıştığımda kendimi okuyordum. ''İlgini çektiyse alabilirsin.'' Yanıma yürürken kafamı salladım. ''Gerek yok. Ben de fazlası var.'' Neye baktığımı anladığında tepki vermedi. Sayfanın kenarını kıvırıp dergiyi yerine koydum. Ona döndüğümde bana bakıyordu. ''Neden kıvırdın?''

''Öylesine. Gittiğimde gözüne çarparsa beni unutmaman için.'' Dikkati dağıldığında üstelemedim. ''Birlikte uyuyalım mı?'' Bakışları değiştiğinde cevabını bekledim. ''Gittiğinde beni unutmaman için mi yoksa istediğin için mi?'' Sorduğuyla yutkunmaktan beter oldum. Düşünmedim. ''İstediğim için.''

Elimden tuttuğunda buz kesmiştim adeta. ''Bu benimle uyumak istediğin anlamına mı geliyor?'' Cevaplamadı ama elimi de bırakmadı. Odayı kapattığında yatağa ilerledik.

Ona dönerek yattığımda bir şey diyemez haldeydim. Belimden tutup kendine çekti. ''Benden çok sen istekliymişsin.'' Eli hala belimdeydi. ''Uyusan mı artık?'' Gülerek kafamı salladım. ''Çok ifadesizsin. Soğuksun. Bir şey dediğimde hemen geri almak istiyorum sana karşı.'' Buna cevap vermesini ben istemedim. Elimi boynuna yerleştirdim. ''Omzun geçti mi? O gün seni itince kanadığını farkettim.''

''Geçti. Kendi elini düşünmek yerine neden beni düşünüyorsun?'' Omuz silktim. ''Önemli bir şey değildi ki zaten. Geçti de hatta hissetmiyorum artık.'' Üzülmüştü sanki. ''Ben bir şeyi merak ediyorum.'' Heyecanlandım. ''Bu yaşına kadar ne yaptın? Seni göremeyeceğim kadar.'' Sondaki cümlesi şaşırtıcı gelmişti. ''Bundan önce gösteriler hep yazın oluyordu aslında. Annem yanımda gelip giderdi. O istemezdi hiç göz önünde olmamı. Kendimce bir ünüm vardı ama soyadımı kullanmadım. Sahne ismimle tanınıyordum bu yüzden kimse tanımaz babamın ya da annemin ortamında.''

''Geçtiğimiz yıl babamla bir kavgamız olmuştu.'' Avukatlığını yapamazdım çünkü değildim. ''Soğuktuk bir süre boyunca ama yine kavga edince bu sefer annemde dahil oldu falan. Beni tanısınlar istedi o da.'' Bu kadar yeterdi bence. ''Beni görmemen normaldır. Ablamın düğününde görmedin mi?'' Kafasını salladı. ''Ablanın düğününe gelmedim. O zaman burada değildim.''

''Şansını kaçırdın o zaman.'' Görseydim net yanına giderdim ben. ''Şansımı yine bulmuşum ama.'' Dediğinde gülümsedim. ''Evet.'' Ben onun şansıydım.

''Burada kaldığında hep yanımda uyu.'' Bunu beklemiyordum. Usulca kafamı salladım. ''Birkaç gün sonra yine gitmem gerekebilir. Erteleyemezsem yanımda kalırsın.'' Aklıma gelenle sordum. ''Niye gidip geliyorsun? Bundan önce de hep böyle miydi?''

''Bazı ülkelerde şirketlerim var. Ortakları da var aslında ama işler buradaki gibi yürümüyor. Gidip gelmem gerekiyor bazı zaman.'' Anlayışla kafamı salladım. ''Beni de ziyarete gelirsin.''

''Gelmem.'' Yutkundum. ''Sana alışırsam seni bırakmam. Hiçbir yere de gidemezsin.'' Kendinden emindi. ''Daha hiçbir şey yapmadım.''

''Hadi uyuyalım.'' Arkamı dönüp gözlerimi yumduğumda karnımdan sarılmıştı. ''Seni neden öpmediğimi sordun.'' Nefesini boynumda hissettim. ''Seni öpersem gitmene izin vereceğimi mi sanıyorsun? Kollarımın arasından çıkacağını mı düşünüyorsun?'' Karnımın üstündeki elini tuttum. ''Hangisi?'' Derince nefesimi verdiğimde dudaklarını boynuma yasladı. Elimi sıkıca tutup parmaklarımla oynadı.

Yaşadığım son gece de olabilirdi, gitmeden önceki gecem de olabilirdi ama tek bildiğim hayatımda uyuduğum en güzel uykuydu. Ve ben kendimden eminsem haklı çıkacaktım. Gitmeyecektim ve sebebi de o olacaktı.

12.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

 

Loading...
0%