@ineffable3107
|
"Hadi Sera!" Koştura koştura giyinme odasına girdim. "Geldim geldim." Üstümdeki hırkayı çıkarıp basamağa çıktım. "Geçenkinin beli çok boldu ama ona dikkat et." Kafasını sallayıp bedenimin ölçülerini aldı. "Kızım tam manken fiziği var sende." Kıkırdadığımda dik durmaya çalışıyordum. "Aman Zerrin. Her seferinde aynı şeyi söylüyorsun he." "Aslında çalıştığım ajansta bir çekim olacak. Manken arıyoruz bizde." İmalı söylemesine göz devirdim. Zerrin sahne stilistiydi ve işinde çok iyi bir kadındı. Her provada böyle şeyler söyleyip beni ikna etmeye çalışırdı. Hukuk geçmişim olduğu için biraz temkinliydim ama aklımı da çelmiyor değildi. "Yürüyüş mü yapacağım?" "Yapmak istersen evet. Sadece bir gecelik zaten hayatım." Gelen bir özgüvenle kafamı salladım. "İyi bakalım. Konum atarsın o gece." Şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. "Sen ciddisin?" Omuz silktim. "Bir kereden bir şey olmaz. Tabii bir yerde yayınlanmayacaksa." Gözleri parladı. "Medyada yayınlanır da sizinkiler görmez merak etme." Görseler de sorun olmaz benim derdim Araf'ın görmemesiydi. "He senin derdini anladım ben." Muzurca güldüm. "O bir şey demez de. Neyse ya." Hayatı eğlencesine yaşıyordum zaten. O odadan çıktığında üstümdeki kostümü çıkarıp hırkamı geri giydim. Neyse ki gösteriye az kalmıştı. Sahne hazırlanmaya başladığında kulisten çıkıp oraya yöneldim. Bir yandan annemi aradığımda hemen açmıştı. "Hayatım geliyorum. Trafiğe takıldık birazcık." Güldüm. "Tamam daha hazırlıyorlar zaten." "Görüşürüz." Telefonu cebime attığımda sahneye hazırlanan kızları izledim. Onları da özleyecektim sanırım. Telefonum tekrar çaldığında cebimden çıkardım. Araf arıyordu. Yine evden kaçar gibi çıkmıştım ve tüm gün aramamıştık birbirimizi. Yine açmamaya karar vererek meşgule attım. Eğlenceli geliyordu. Sahne vaktim yaklaştığında ışıklar kapanmıştı. Sadece seyirci kısmını görebildiğimde annemle babamı farkettim. Annem beni gördüğünde aradan el sallamaya çalıştım. Mutlulukla o da bana el salladı. Babamda gülümsemişti. Aramız hala limoniydi onunla da. Odaya döndüğümde kostümümü poşetten çıkardım. Toz pembeydi. Aynı renkte tacımı da seçtikten sonra bir kenara koyup giyindim. Hazırdım. Yine kalbim atıyordu. Aramak istediğim biri vardı. Telefonuma uzanıp onu aradım. "Meşgule attığım için özür dilerim. Kostüm deniyordum." "Beğendin mi bari?" Anlamsızca aynaya baktım. Güzeldim işte. "Evet. Bu rengi çok severim." "Biliyorum. Özel tasarım." Kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?" Tavrı gayet normaldi. Kızgın değildi. "Senin için özel dikildi." Dedi düz bir sesle. Yutkundum. Onun gönderdiğini bilmiyordum ki. "Anlamıyorum hala." "Zerrin tanıdığım biri. Ölçülerine göre dikildi bugün içinde." Şaşkındım. Cidden beklemiyordum. "Şey.." Kelimelerim düğümlenmişti sanki. "Teşekkür ederim." Tepki gelmedi. "Neden gelmedin? Senin için yer ayırabilirdim." Onu davet etmediğimi farkedince dudağımı dişledim. "Gelemezdim. İşlerim var." "Sera hadi!" Diye bağıran sese aldırmadan telefonu kapatmadım. "Gidecek misin?" Sanırım istemiyordum gitmesini. "Muhtemelen." Usulca yerime oturdum. "Çıkınca yanına gelebilir miyim? İşin o kadar çok mu?" Masumca sorduktan sonra cevabını bekledim. "Gel." Tek kelime. Beni ona götürecek tek kelime. "Tamam o zaman." Mutlulukla yerimden sıçrayınca gülümsedim. "Görüşürüz." "Dikkat et." Daha fazla uzatmadan telefonu kapattığında yerine geri bıraktım. Bazen ona anlam veremiyordum ama yanına gidince işler değişiyordu. Onu gördüğümde ya da o beni gördüğünde her şey daha farklı olabiliyordu. Hırkamı üstüme geçirerek odadan çıktım. Hocaların yanına gittiğimde güler yüzle karşılanmıştım. "Hazır mısın?" Hızla kafamı salladım. "Hiç bu kadar hazır olmamıştım." Umay teyze omzumdan sarıldığında köşeden benden önceki sahneyi izliyorduk. Çok geçmeden o da bittiğinde benim duyurum yapılmıştı. "Hadi. Bol şans." Elimden tutarak ayrıldığımızda hırkayı ona vererek yanından çekildim. Alkışlar eşliğinde sahneye çıktığımda annemi gördüm. Bana bakarken gözlerinde ayrı bir ışıltı ve gurur vardı. Minik bir selam verdikten sonra şarkı yükselmişti. Loş ışığın etrafında kendi koreografime göre dans ettiğimde huzur doluydum. Bedenim benden bağımsız hareket ediyordu. Hareket kısmı geldiğinde havada yükselerek bacaklarımı açmıştım. Bu hareketi birkaç kez daha tekrarladıktan sonra aynı şekilde dans etmeye devam ettim. Son hareketlerimi de yaptığımda köşe tarafa geçecekken tek ayağımın üstünde dönerek dansımı tamamladım. Dikkatliydim. Yanlışım yoktu. Büyük alkışlar koptuğunda nefes nefese kalarak kendimi düzelttim. Tekrar selam verdikten sonra benim çıkmamla perde kapanmıştı. Kuliste de alkışlar devam ettiğinde herkese birer birer gülümsedim. "Harikaydın. Her zamanki gibi." "Teşekkür ederim." Diyerek bana uzatılan sudan bir yudum içtim. "Bak olacak dedim gördün mü?" Hevesle Umay teyzeye başımı salladım. "Oldu evet." Bir kadın bize yaklaştığında Umay teyzenin onu tanıdığı belli oluyordu. "Merhaba." Başımla selamladığımda Umay teyzeye döndü. "Çok iyi derken bu kadar beklemiyordum. Bir şaheser yarattığının farkında mısın?" Heyecanla konuşmasını anlayamamıştım. Kimden söz ediyordu? "Öyledir benim kızım." Gururlu bir şekilde omzuma elini koyduğunda gülümsedim. Biri ne döndüğünü anlatsa ya? Elini nihayet bana uzattı. "Bu arada ben Tülin. Ben de dans öğretmeniyim." Anladım anlamında kafamı sallayarak elini tuttum. "Sera bende. Memnun oldum." Gülümsediğinde Umay teyze bana döndü. "Siz konuşun. Anlaşacağınıza eminim." Kafasını salladığında anlamsızca bakakaldım. "Harikaydın!" Heyecanla konuştuğunda gülerek ona döndüm. "Gerçekten mi?" "Evet. Bayıldık ekip olarak." Anlamadığım için bana bir broşür uzattı. "Ben buz pateni hocasıyım." Broşürü aldığımda inceledim. "Umay benim eski bir arkadaşımdır. Seni çok anlattı biz de izlemek istedik." Anlayışla kafamı salladım. Bir şey diyemez olmuştum kadına karşı. "Haftaya bir stadyum gösterisi olacak. Buz pateniyle bale yapabilir misin?" Hevesle başımı kaldırdığımda bunu beklemiyordum. "Yaparım." Sevinçle bana baktı. "Biliyorsun o zaman kaymayı." Tekrar kafamı salladım. Her türlü aktiviteyi yapabilirdim. "Biliyorum. Ay bir anda teklif edince bir şey diyemedim ama çok şaşırdım yani." Geceleri izlerdim hep. Bazen buna da denk gelirdim ama hiç denememiştim. "Bu hafta başka gösterin yok diye biliyorum. Bu nedenle çalışmak için bol bol vaktin olabilir." Kafamı salladım. "Olabilir." Sevinçten havalara uçacaktım. Biraz daha detaylı konuştuktan sonra yanımdan ayrılmıştı. Sevinçle yerimde zıplayarak broşürü tekrar inceledim. Reklamım bile olacaktı. Düşüncesi bile beni mutlu ediyordu. Annemleri görünce hızla ona koşarak sarıldım. "Kız noluyor?" Annem de bana sarıldığında geri çekilerek broşürü ona tuttum. "Bunları hatırlıyor musun? Hani geceleri izlerdik." Şaşkınlıkla kafasını salladı. "Evet de. Bir zıplamasan da dinlesem kızım." Hızla ciddi bir hale büründüğümde güldü. "Az önce bir kadınla konuştuk. Bu işlerin başkanıymış ve az önceki gösterimi izledi." Gözlerim parlayarak anlatıyordum resmen. "Haftaya olacak stadyumda sahne almamı istediler." Yüzü biraz değişmişti. "Emin misin ama kızım? Ya bir şey olursa? Çok zor değil mi?" Hızla sorduğu sorulara gülümsedim. "Anne. Bugüne kadar neyi yapamadım? Bunu da yapacağım." Omzuna dokunduğumda bir şey diyecekken arkadan gelen babamı görünce ona da sarıldım. "Nasıldım, nasıldım?" "Harikaydın canım. Böyle olduğunu bilseydim kaçırmazdım hiç." Mahçupça güldüğüne bir şey diyemedim. "Ay olsun baba. Hem haftaya daha büyük bir gösterim var!" Heyecanla ona da anlattığımda annemin aksine desteklemişti. Tembihlemeyi de unutmadığında gülüştük. Üstümü de değiştirdiğimde eşyalarımı alarak çıktım. Üçümüz eve geçerken ben küçük çocukları olarak arkaya oturmuştum. "Kızım bir daha mı düşünsen?" "Anne ne olabilir ki? Buz pateni kayabiliyorum biliyorsun, aynısını sahnede yapacağım. Değişen bir şey olmayacak." Tedirgince güldüm. "Ay bilemedim şimdi. Dan diye söyledin aklımı çeldin." Güldüm. "Bir şey olmayacak. Söz veriyorum." Usulca başını salladığında hırsla arkasını döndü. "Bir yerini sakatlarsan bir de ben döverim seni ama. Bil!" Tembihlemesi üzerine babama döndü. "Baba siz bir yerlere mi gitseniz haftaya?" "Çırpı bacaklıya bak!" Annem yavaşça bacağıma vurduğunda eşofmanım korumuştu beni. "Ne ya! Şu tedirginlikle izlemesen de fena olmaz bence." Çantasından telefonunu çıkarıp önüne döndü. "En öne bilet alacağım hem de. Ne bir yere gitmesi. Bu sefer Kübra'yı da çağıracağım hem." Ne? "Ay noluyor?" Nerden çıkmıştı şimdi? "En yakınım değil mi? İstediklerimi çağırırım." "Baba bir şey söylesene!" Hızla ona döndüğümde sessizce güldü. "Emir büyük yerden canım. Hem ben de geleceğim yani. Ben de çağırabilirim iş arkadaşlarımı." Alayla güldüm. "Silah sokmak yasak ama. Oturabilir misiniz bilmiyorum." Dikiz aynasından göz devirdiğinde benimle uğraşma dercesine baktı. Oflayarak geri yaslandım. "Ablanları da çağırdım." "Oha anne ne ara?" Daha çıkalı 10 dakika olmamıştı. Ablamı görmek istediğimi de çok sanmıyordum ayrıca. "O da İzelleri çağırır. Ay çok eğlenceli olacak!" Sanki kendi daveti gibi ayarladığında daha çağıracaklarını duymak istememiştim. "Davet değil bu. Sahne alacağım." Havalı bir şekilde açık saçlarını savurdu. "Tatlım seni ben doğurdum. Herkes görmeli benim yeteneklerimi." "Yalnız dans eden ben olacağım." Kendimi işaret ettiğimde hiç oralı olmadı. "Ay daha kıyafet bulmalıyım." Babam anneme baktığında gülümsemişti. Güzel aileydik. Ablam da olsaydı tabi. Onu görmek istemesem de özlemediğimi söyleyemezdim. ***** Yürüyüş bahanesiyle evden çıktığımda arabama binip hızla uzaklaştım. Bunu biri için yaptığıma inanamıyordum. Tuana aradığında açtım. "Tatlım. Nasıldı bugün?" Toplantısı olduğu için gelemediğini biliyordum. Gerek de yoktu hepsine gelmeye çalışmasına. Herkesin bir düzeni vardı sonuç olarak. "Ay çok güzeldi. Hem de bir teklif aldım." Heveslendiğini işitebildim. "Ney?" "Haftaya büyük stadyumda yer alacağım. Hani hep söylediğim." "E bu çok güzel bir haber!" Heyecanına gülümsedim. "Ama dur." Duraksadığında kaşlarım çatıldı. "Onlar buzda olmuyor muydu? Ya bir şey olursa." Anneminkiyle aynı tepkiydi. "Annemle kafalarınız aynı biliyor musun? O da ilk bunu sorguladı." Benimle aynı tepkiyi vermedi. "Olabilir. Başına bir şey gelirse herkesi sorumlu tutarım ona göre." Gülümsedim sadece. "Sakin olsanıza. Ben mutluyum halimden." "Bilemiyorum. Bacağının ağrımasından sonra bu iyi olmayacak gibi de." Tedirginliğini şimdi anladım ama artık ağrımıyordu ki. "En iyi şekilde dans edeceğim merak etme." "Ona şüphem yok." Şirketin önüne gelmemle telefonu anca kapatmıştık. Şirkette kimse yoktu neredeyse. Açık otoparka park ettiğimde hevesle yukarı çıktım. Katta sadece onun odasına ilerlediğimde kapıyı tıklatmadan içeri girdiğimde direkt olarak bana bakmıştı. "Selam!" Mutlulukla karşısına oturduğumda bana döndü. "Ne bu enerji? Sahne sonrası bir de." "Öyle işte. Napıyorsun?" Mal gibiydim sanki. "Çalışıyorum. Gitmeden yapmam gerekenler var." Usulca kalkıp yanına gittiğimde sandalyesinin kulpuna yaslandım. "Gitmesen olmaz mı?" Diye sordum. Kaşları çatıldı. "O nasıl olacak? Sanırım gitmemi istemiyorsun." Yarım gülüş önüne döndüğünde hemen ciddiye bağladım. "Ne alakası var? Naparsan yap." "Öyle mi?" Kafamı salladığımda önüne döndü. "Anladım ben seni." "Ne anladın kim bilir?" Elimden tutup dizine oturmamı sağladığında bu hareket çok hızlı gelmişti. Kalbim teklediğinde derince yutkunuşumu gizlemeye çalıştım. "Gitmemi istemediğini söylesene." Kaşlarımı çattım. "Böyle bir isteğim yok." Belimdeki elleri sıkılaştığında gerilemedim. "Bence var." Var zaten. "Yok." Direttiğimde biraz yakın olduğumuzu farkettiğimde utanmış olabilirdim. "Gitme ya tamam!" Bu onu güldürdüğünde omzuna vurdum. "Sadece gitmeni istemiyorum. Başka bir şey anlama." Kafasını salladı. "Peki zamanı geldiğinde ben de bunu istesem?" Anlamamazlığa geldim. "Neyi?" "Gitmemeni" Yutkundum. "Gitmemeni istesem. Gider misin?" Bu sorunun cevabı bende bile yoktu. "Telefonda neden soğuktun?" Konu değiştirme amaçlı bu soruyu sormuştum. "Toplantıdaydım." Dudağımı dişledim. "Neden açtın o zaman? Bitince açsaydın ya." Bir anlığına kötü hissetmiştim. "Canım o an açmak istedi. Soğuk olduğumun farkında değilim." "Neyse." Birden kollarımı ona doladım. "Şimdi gitmeyeceksin değil mi? Hem sahipleri sen değil misin, onlar gelsin sana. Sen onlara gitme." Tek sorunum ona alışmış olmam ve onu görmek istememdi. "Bilgiliyiz bakıyorum." Kafamı salladım. "Elbise için teşekkür ederim ama gerek yoktu." "Giydin mi?" "Hayır." Kaşları çatıldı. "Neden?" "Senin görmeyeceğin bir şeyi neden giyeyim? Sonuçta senin yaptırdığın bir elbise." İçimden geçen buydu. "Çağırmadın." Tek dediği buydu. "Özür dilerim." "Ama ben kimseyi çağırmıyorum ki yani annem hep geliyor peşimde zaten." Bu doğruydu. "Bir dahakine gel, tamam mı?" Gidene kadar olanların hepsine gelsindi. "Elbiseyi de giydim." Gülümsedi. "Gelirim." "Bir de şey sanırım." Kaşları havalandı. "Haftaya büyük bir gösterim olacak. Annem sizinkileri, ablamları falan da çağırıyor yani." "Ee?" Tavrı çok rahattı. "Öyle işte. Haberin olsun." "Çok heyecanlıyım." Hevesle ona da anlattığımda sakince dinledi. "Dikkat edeceksin umarım. Yoksa tüm stadyumu herkesin başına yıkarım." Bu tavrına güldüm. "Saçmalama. Ben biliyorum gayet." "Hadi gidelim." Beni kaldırıp ayaklanmamı sağladığında kendi de kalktı. Bu kadar mı görüşecektik? "Noldu?" "İşim zaten bitmişti. Seni bekledim." "Ama ben eve gitmek istemiyorum ki." Omuzlarım düştüğünde güldü. "Eve gitmiyoruz ama." Umarım susmayı dener yoksa bu yorgunlukla gerçekten onu döverdim. "Seni döveceğim." "Denersin." Hiç takmadığı belliydi. Otoparka indiğimizde elimi hiç bırakmamıştı. "Biz neyiz?" "İnsan." "Ama el ele tutuşuyoruz." "Güreşelim mi?" "Sevgililer el ele tutuşur. Biz sevgili miyiz?" "Neyiz?" "Hiç bilmiyorum ama iki yakın insanız. Geçen öpüşecektik neredeyse." Hiç utanma kalmamıştı bu adamın yanındayken. "Gitmeme de izin vermeyeceğini söylüyorsun." "Söylerim ben." Arabaya binmeden arabaya yaslandığımda bana dönmek zorunda kaldı. "Peki yapar mısın?" "Neyi yapmamı istersin?" Eğildiğinde yakınlaşmıştı yine. "Öpmeyi." Dudaklarıma yaklaştığında nefesimi tuttum. Ama yine öpmedi. "Bazen şansını çok zorluyorsun." Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Neydi ona olan bu yakınlığım ve bağlılığım? "Seni öpersem bırakmam dedim." Hedefi kulaklarım değil dudaklarımdı. "İstediğin şeyi biliyorum. Ve zamanı geldiğinde bu istediğinin fazlasını alacaksın." Yutkunamadım. Etkisi çok büyüktü. Bu adam mı dışarıya soğuktu şimdi? Bu adam mıydı insanların canını almakla görevli olan? Bana bunları diyen miydi? Bu yaptığı zaten beni öpmekten daha beterdi. Bu şekilde yaparak beni daha çok kendine çekiyordu, haberi yoktu. Konuşmadan arabaya bindiğimizde mekanına getirmişti. Neyse ki normal bir haldeydim de uyum sağlardım herhalde. "Buğra yoksa hiç gelmek istemiyorum." Diye sızlandım. En azından muhabbeti sarıyordu onun. Ayaz'ı çok tanımıyordum ama sanırım Tuana tanıyordu. O gün hemen numarasını almasının başka açıklaması olamazdı. Uğur zaten üstüme yalancı damgası vurduğu için konuşmak istemediğim biriydi. "Çok mu sevdin?" "Senden iyi anlaştığım kesin." Kollarımı göğsümde bağladığımda ilerlemeye başladım. "Ne yani benimle anlaşamıyor musun? Hani şu öpmek istediğin adamla." "Pisliğin tekisin!" Güldüğünde onu takmadan içeriye geçtim. Buğra bizi farkettiğinde ona gülerek el salladım. O da bana salladığında onların yanına gittik. "Cici kız! Hoş geldin." Mutlu bir şekilde yanına oturdum. "Hoş buldum. Neyse ki sen varsın. Çok godoman dolu burası biliyor musun?" Son dediklerimi sadece ona söylediğimde kahkaha atmıştı. "Hoş geldin." Ayaz'ın demesiyle sadece "Hoş buldum." Demiştim. Uğur zaten oralı olmamıştı. "Bunun şerefine içecekler benden!" Buğra sanki ilk defa biriyle tanışıyormuş gibi heyecanlıydı ve aynı bana benziyordu. "Ne zamandan beri burada para ödüyorsun?" Ayaz'ın demesine kıkırdamıştım. Ama ben açtım ki. Araf yoktu. Nereye kaybolmuştu ki hemen? "Sen ne içersin?" Sorunun muhattabı ben olduğum için ona döndüm. "Ne içsem ki?" Çok aram yoktu ama hepsinin tadı aynı gibi geliyordu. Buğra'nın kulağına eğildiğimde yanıma doğru eğildi. "Narlı bir şey var mıdır burada?" "Ay seni yesinler!" Tepkisinden sonra uzaklaşmama rağmen güldüm. "En güzel içeceği sana yaptıracağım." Yerinden uzaklaştığında ikisiyle kalmıştık. "Nasılsın?" Bu Ayazdı. Ona döndüğümde nazikçe baktım. "İyiyim. Sen nasılsın?" Kafasını salladı. "İyi ben de. Tuana nasıl?" Bu biraz garip gelmişti ama ona belli etmedim. "O da iyi." Araf'ı telefonla konuşurken gördüğümde rahatlamıştım. Tek kalmış gibi hissediyordum. "Defne aradı bugün." Uğur'un söylediği cümlede bir ima sezmiştim. "Yakında geleceğini söyledi." "Defne mi?" Buğra da şaşırarak geldiğinde kim olduğunu bilmiyordum. "Evet. Beğenemedin mi?" "Hiç sevmedim ki." Gülerek yanıma oturduğunda kolunu omzuma attı. Arkadaştan çok abi sıcaklığı vardı onda. Uğur bana döndüğünde anlam veremedim. "Sen tanıyor musun?" Olumsuz anlamda kafa salladım. Nerden tanıyacaktım ki? "Uğur yeri değil." Onu uyaran Ayazdı ama o gayet keyifliydi. "Bakalım Kuzey ne tepki verecek?" Uğur başka bir şey için kalktığında üçümüz kalmıştık. "Defne kim?" Diye sorduğumda ikisininde ifadesi değişti. Kimdi bu kız? "Biri değil tatlım. Eski bir arkadaşımız." Buğra böyle dediği için bir nebze rahatlayabilirdim. "Peki." Araf geldiğinde yanıma oturmuştu. "Hoş geldin." Mutluca söylediğimde bana döndü. "Birlikte geldik." Omuz silktim. "Sen ne anlarsın." Kafa sallayarak önüne döndüğünde Buğra'nın deyişiyle onun ısmarladığı içecekler gelmişti. Benim istediğim renkleriyle kendini belli ettiğinde adam önüme koymuştu. "Bu ne?" "Cici kıza özel hazırlattım." Ben içecekken bardağı elimden alıp bir yudum içtiğinde geri koydu. "Tamam içebilirsin." "Bu neydi şimdi?" Anlamsızca baktım. "Buğra'ya bu konularda güven olmaz. Bok bile koyar içine." Yüzümü buruşturduğumda tüm hevesim kaçtı. "Tatlım bakma sen bu öküze. Bunlara koyarım sana yine koymam." Ona gülümsediğimde önüme döndüm. "Hala favorimsin Buğra." Bardağını bana kaldırıp içti. "Sen de." Ayaz kıkırdadığında Araf anlamsızca bizi dinlemişti. Ben hala açtım. Umarım biri üstüme yemek falan fırlatırdı. Telefonumla uğraştığım sıra Araf masada duran diğer elimi alıp dizine koymuştu. Bir yandan konuşurken bir yandan da elimi tutuyordu. Bu tebessüm etmeme neden olmuştu. "Ne gördün de gülüyorsun?" Buğra'nın sorusuyla telefonu bıraktığımda Araf elimi bırakmamıştı. "Yok öyle bakıyordum. Ona gülmedim." Biraz kızardığımda gülmüştü. "Aşık mısın yoksa?" "Hayır canım ne münasebet!" Hızla kafamı salladığımda ne dediğimi düşünmedim. Kimseye aşık değildim. "Kuzey'e?" Bunu soran Uğurdu. Ne ara gelmişti bu mal? "O farklı." Henüz onu seviyor sayılmazdım. "O seni seviyor ama." "Ben de sevmiyorum demedim zaten." Zorla bir şey söylemek istemiyordum. Araf'a bakmak istemiyordum şu muhabbette. "Peki hiç aşık oldun mu?" Bunu soran Ayazdı. "Ne saçma sorular lan!" Araf'ı kızdırdıklarında bir şey demedim ona. "Aşık oldum aslında ama çok eskidendi." Bir on senesi vardır herhalde. "Anlatsana!" Buğra hevesle bana baktığında Araf'a baktım. Bir sorun olur muydu acaba? "Yok ya. Gerek yok." "Birileri unutamamış anlaşılan." Uğur'un demesine göz devirdim. "Saçmalamasan mı?" Sessizlik olmasını beklediğimde konuşan Araftı. "Anlat." Bunu beklemiyordum. Ne alakaydı ama ya! "Boşversene." Konu dağıldığında Ayaz kalkmak zorunda kalmıştı. İlerleyen vakit Uğur da kalktığında ben kendimi rahat hissetmiştim. "Onlardan çekindiysen şimdi anlatabilirsin." Buğra'nın demesiyle ona döndüm. "Alakası yok." "Anlat o zaman." Bu niye bu kadar merak ediyordu ki? "Lise 2 falandım herhalde çok hatırlamıyorum ama üst dönemlerin maçı vardı. Basketbol." Buğra sanki hikaye dinlermiş gibi gözlerini açmıştı. "Başka bir okuldan gelen çocukların biriydi. Amerikan liselerinden biriydi sanırım." Hafızam o kadar yoktu. "Bi çocuk vardı. Kaptanları. Çok yakışıkıydı ve aşırı iyi oynuyordu." "Ee?" Bu tepkisine de ayrı şaşmalıydı ama kendi istemişti. "İlk görüşte ona aşık olmuştum işte. Hatta soyunma odasına gizlice girip formasını çalmıştım." Evet bunu yapmıştım çünkü ergen sayılırdım zaten. Bir suçum yoktu. "Duruyor mu hala?" Buğra'ya hevesle kafa salladım. "Çocuk seni tanıyor mu?" "Hayır. Ben de çocuğu tanımıyorum zaten. Hakkında bildiğim iki şey var." Merakla bana döndüğünde ona bakamadım. "Ne?" "Forma numarası 12, bir de adı KAY ama adı değil muhtemelen. Sormaya vaktim olmadı. Çok araştırmadım da zaten ama hoşlanmıştım baya ondan." Son söylediklerimden sonra Buğra'nın gözleri parladığında anlam veremedim. "Ah ah. Ama kesin o zaman sevgilisi vardır he. Beni farketmesi de imkansızdır." İç çekerek içeceğimden bir yudum aldığımda bitmişti. "Öyle. Sen oldun mu?" "Anlattığım kişi işte." Ayaküstü birinden bahsetmişti. Kız onun yüzünden zarar gördüğü için ailesi tarafından görüştürülmüyorlardı. "Anladım." Kızı çok merak ediyordum. Bence hala şansları vardı. Sonuçta onunda suçu yoktu ama sanırım doğru olan buydu. Yine de olmalarını isterdim. "Sen oldun mu?" "Hayır. Ne işim olur?" Tepkisizce cevabından sonra Buğra'nın yüzü değişti. "Hiç mi?" Kafasını sallayarak bardağından bir yudum aldı. "Cici kız onun hayatı şirketten ve bu mekandan ibaret. Bir de yönettiği insanlar var tabi." Son cümleyi anlamasam da güldüm. "Böylesi daha iyi." Sohbet sadece ikimiz arasında döndüğünde sonunda o da gitmişti. Araf ile kaldığımızda ona döndüm. "Bir şey mi oldu?" "Yok. Yorgunum sadece." Anlayışla kafamı salladım. "Anlattığıma kızmadın değil mi? Eski bir şey sonuçta yani." Bardağındaki içkisini bitirdi. "Beni ilgilendirmez." Bilmeden bir şey mi yapmıştım acaba? "Seni ilgilendirmiyorsa eve götür beni o zaman. Ben seni görmeye geliyorum, arkadaşlarını değil." Ayaklandığımda elimden tutup oturtmuştu. "Otur şuraya. Öyle demek istemedim." "Eminim istememişsindir. Benimle ilgilenmedin bile. Sadece yalnızken varım senin için." Az daha konuşsam oturup ağlardım galiba. "Ne?" "Şaşırma hiç. Evde davranışınla şimdi ki davranışın bir mi? Dışardan bakınca sevgilimden çok uzak akrabam gibisin." "Hem Defne kim?" Tepkisizce bana döndüğünde ona bakmaya devam ettim. "Eski arkadaşınızmış güya ama Uğur o kadar imalı söyledi ki anlamamak elde değil. Seninle bir ilgisi mi var?" Bıkkınlıkla geri yaslandı. "Eski sevgilim." "Çok güzel ya!" Sinirle masadan kalktığımda kendimi dışarıya attım sadece. "Dur!" "Defol git!" Hızlı gelen arabayı son anda gördüğüm için hemen geri çekildiğimde bana sarılmıştı. "Dur artık! Lütfen." Sanki o değil gibiydi. "Ben mi durayım? İçerde arkadaşın bana eski sevgilinin geleceğini söyledi. Üstüne bana tanıyor musun diye sordu!" Ondan geri çekildim. "Ne diye sokuyorsun beni bu hayatın içine?" "Bu hayatın içinde ben varım. Yetmez mi?" Sesinden yorgunluk akıyordu. "Bana sadece sevgili olalım derken ev ortamında değil her yerde bunu göstermen gerekiyor. Bunu anlamıyor musun gerçekten?" Sesim biraz yüksekti. "Ecmel." Tepki göstermeden ona baktığımda bakışlarını çözemedim. Adımı sayılı kez söylemişti. Bu da onlardan biriydi sanırım. "Eve bırakayım seni. Geç oldu." Bir şey diyecekken arkasını dönüp gittiğinde ne olduğunu anlayamamıştım. Hızla yürüdüğümde aynı noktaya ulaştık. Elinden tuttuğumda bir şey demedi ama tuttu. "Gülmemin sebebi elimi tutmandı." "Biliyorum." Arabaya geldiğimizde ona döndüm. "Birlikte yorgunuz. Birlikte uyuyamaz mıyız?" Masumca sorduğumda bana bakıp önümdeki saçlarla oynadı. "Başka bir zaman olsa evet. Ama şimdi eve gitmeliyim." Kastettiği ev kendi evi değildi. "Peki." Arabaya bindiğimizde beni eve getirmişti. İndiğimde ben girene kadar beklemişti. Arabamı yarın alırdım. Tüm gün uyumak istiyordum. Eve ilerlediğimde direkt olarak odama çıktım. Duş alarak havlumla uyuduğumda tüm hücrelerim gevşemişti. ***** Bugün okulda maç vardı ve izlemeye hiç hevesli değildim. Bunun yerine evde resim çizip, bale yapardım. Okulda popüler biri sayılırdım aslında ama pek de işim yoktu açıkçası. Bazen içine kapanık bir kız olurdum, bazense en sosyal insan olabilirdim. Değişiyordum. "Sera hadi!" Tuana'nın seslenişi ile ona doğru yürüdüm. "Geliyorum." "Umarım yakışıklılar vardır." Alayla güldüm. "Olsa da bizden büyükler geliyor. Bize mi bakacaklar sanki?" Bana göz devirdiğinde koluma girdi. Büyük salona girdiğimizde herkes çoktan yerini almıştı. Bir tarafta bizim okul otururken diğer tarafta da o okuldan gelenler oturuyordu. Diğer kızları da gördüğümüzde onların yanına gittik. "Nerde kaldınız?" "Geldik işte." Tuana onlara söylediğinde yerimize oturduk. "Ay bir çocuklar var!" Hazırlık dahil üç senedir bu okuldaydık ve sanırım ilk defa bu okulla maç yapıyorduk. Çocukları gördüğümde büyük olduklarını farkettim. "Son sınıf mı şimdi bunlar?" Yüsra kafasını salladığında hepimizin odağı onlar olmuştu. Gözüm sadece birine kaymıştı. 12 numara. Kolundakinden anladığım kadarıyla da kaptandı. Beyaz tenli ve kumraldı. Vücudu da biçimliydi. Arkasını döndüğünde sadece KAY yazıyordu. Böyle isim mi olurdu? Tuana kolumu dürttüğünde dikkatim dağıldı. "Beğendin mi?" "Git be!" Bu onu güldürdüğünde omzumdan sarıldı. "Bulalım mı?" Hızla kafamı salladım. "Hayır be saçmalama. Ne işim olur?" Yeterince derdim vardı zaten. 12 numara ile göz göze geldiğimde nedensizce gülümsedim. Hocası bir şey dediğinde gözlerini kaçırmıştı. Adama kafa sallayıp içeri girdiğinde yanına gitmek istedim bir an. Çok geçmeden geri geldiğinde üstünde başka forma vardı. Maçı başlatan düdük çaldığında hepsi sahadaydı. Benim aklımsa o formayı almaktaydı. Utangaç biriydim ve belki de bir daha onu görme şansım olmayacaktı. Kızlara bir bahane uydurduğumda ön kapıya ilerledim. Köşe koridordan onlar için olan soyunma odasına girdiğimde birkaç arama sonucu bulabilmiştim. Biri görse fena sıçardım. Kimseye belli etmeden oradan ayrıldığımda hızla okul binasına ilerledim. Kendi dolabıma koyup kilitledikten sonra hiçbir şey yapmamış gibi geri döndüm. Yaptığım şeyin çok saçma olduğunu biliyordum ama ben böyleydim işte. Onu göremeyeceğimi biliyordum da. Onlar kazanıyordu ve çoğu basketi de o atmıştı. Demek ki gerçekten iyiydi. Sadece onu izledim. Ondan mı hoşlanmıştım? Ara verildiğinde gözüm hala o çocuktaydı. "Kız sen aşık mı oldun?" Alayla kafamı çevirdim. "Evet canım sırılsıklam hem de." "Buraya bakıyor." Hızla çocuğa döndüğümde kafasını döndürmüştü. "Göremedim ya." Diye sızlandığımda öbür yarı başladı. Önüme döndüğümde oynayışını izledim. Top eline geldiğinde kimse ondan alamıyordu resmen. "İyi oynuyor." "Kaybedeceğiz ya ne iyi oynaması!" Arkamdaki kızın demesine dönmedim. "Bu kız da tam aptal." "Hoşlandığın çocuğa söyle düzgün oynasın o zaman." Tuana ona dönüp beni koruduğunda kıkırdadım. Bilmediği bir şey olsa şaşardım. "Utandın galiba." "Sana ne." Konuşmaları kesildiğinde son dakikalara girmiştik. Onların kazandığı kesindi. Çok fark vardı ve bizimkilerin almaları mümkün değildi. Bizim hocamız düdüğü çaldığında maç bitmişti. Onların tarafından sesler yükseldiğinde gayet mutluydu. Haketmişti. Biz oradan çıktığımızda sadece görevliler kalmıştı. Dolabımın kilitli olduğundan emin olup sınıfa girdim. Telefonumu elime aldığımda ablamın gönderisine denk geldim. Stajdaydı muhtemelen. Mezun olduğunda evlenecekti. Gideceği için üzülüyordum. Onu çok seviyordum ama onun bana karşı bir sevgi kırıntısı bile beslemediğine emindim. O beni öldürmüştü. Tuana yanıma geldiğinde bana yaslandı. "Çıkışta yemek yiyelim." "Yiyelim." dedim hevesle. Okul saati boyunca yemek yememiştim neredeyse. "Geçen gittiğimiz yere gidelim mi? Tatlısı güzeldi." "Gidelim!" Telefonunu çıkardığında çoktan yer ayırtmıştı bile. Derslerden sonra çıkacakken dolabımda duran şeyi almam gerektiğini son anda farkettim. "Sen git ben geliyorum!" Tuana telefonla konuştuğu süre kafasını sallayıp gittiğinde güldüm. Sevgilisi gibi bir şeyi vardı ve sürekli konuşuyorlardı neredeyse. Hiç de tanımıyordum çocuğu. İsmi A ile başlıyordu ama onu bile hatırlamıyordum. Kimseye görünmeden dolabımdakini çantama koyduğumda boş olduğu için rahat duruyordu. Dolabımı tekrar kilitledikten sonra çıkışa doğru ilerledim. Bir ben kalmıştım neredeyse. Arkamdan bir erkek sesi geldiğinde duraksamıştım. "Tebrik etmeyecek misin?" Başkasının olmadığından emin olduğumda arkamı döndüm. Oydu. 12 numara. "Ben mi?" Kendimi gösterdiğimde gülerek yaklaştı. "İkimizden başka biri yok." "Tebrik ederim." Tebessüm ettiğimde o da gülümsedi. Gülüşü de güzeldi. "Kaçıncı sınıfsın?" "10." Normalde 11 olmam gerekiyordu ama hazırlık okumuştum. "Sen son sınıfsın." "Bilgilisin." Birlikte yürüdüğümüzde garip gelmemişti. "Sen de sayısalcı tipi var." Yüzümü buruşturduğumda görmedi. "Eşit ağırlık." Güldüğünde okuldan çıkmak istememiştim. "Hukukçusun o zaman." "Evet!" diye heyecanlandım. "Savcı olmak istiyorum." Onu inceleyerek konuştum. "Sen kesin sayısalcısın ama." "Öyle. Ama sayısal meslek düşünmüyorum." Bu şaşırtıcı gelmişti. "Neden ki? Bir sürü şey var." Hızlı konuşacağımı anladığımda sustum. Örneklerim alıp başını giderdi yoksa. "İstediğim bir şey yok. Basketten devam ederim muhtemelen." Giyimine ve taktığı saate bakılırsa durumu kötü değildi. Zaten direkt Amerikan lisesinde okuyordu çocuk. Seçilmiş kişi gibiydi. Benimde farkım yoktu ama ben onun gibi değildim. "Babanın şirketi vardır devredecek." Kahkaha attığında doğruydu sanırım. "Babamdan biliyorum." "Kim?" sorusuna cevap vermedim. Tanınmam normal karşılanmazdı. "Boşver." "Sera, hadi!" Tuana seslendiğinde onun önüne geçtim. "Muhtemelen bir daha görüşmeyeceğiz. Umarım iyi bir basketçi olarak kalırsın." Tepki vermediğimde elimi kaldırıp ondan uzaklaştım. Bu kadardı işte. Tuana ile yemek yerken onların takımı da buraya gelmişlerdi. Gerçekten bu kadar olurdu. O da buradaydı haliyle. Az bir şey yedikten sonra kalkmıştık. Tuana'yı annesi geçerken aldığında beni de bırakmak için ısrar etse de beni şoför alacağı için kabul etmemiştim. O ve birkaç arkadaşı çıktığında bakmamak için kendime ısrar ettim. Yanındakilerde sırayla baktığında dönmedim. Muhtemelen dalga geçiyorlardı ama gülüşme yoktu. Ne bekliyordum gerçekten? Şoför geldiğinde merdivenlerden inene kadar kapımı açmıştı. Cihan abi hem benim korumam hem de şoförümdü. "Buyrun Sera Hanım." Gülerek arabaya bindiğimde bu aramızda bir espriydi. Neyse ki arabanın camları filmliydi de onlara bakabilmiştim. O doğrudan buraya bakıyordu. Umarım peşimi bırakmazdı ve beni bulurdu. Bu dakikaya kadar bunu istediğimi bilmiyordum ama beni bulmasını istemiştim. Emindim. O gün öyle gittiğinde benim küçük odama girdim. Küçük kutunun içine formayı koyduktan sonra oradan ayrıldım. En azından buna hakkım vardı değil mi? 13.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn.
|
0% |