@ineffable3107
|
Gece geç gelmeme rağmen sabah erkenden uyanmıştım. Duş aldıktan sonra bahçeye inmiştim. Yağmur yağıyordu ve çok güzeldi. Hafta sonu olduğu için evdekiler geç uyanırdı muhtemelen. Araf’ı aradığımda açmamıştı. O da uyuyor olabilirdi. Onu bir arkadaş gibi görmek istiyordum en azından. Yakışıklıydı ve kızların ilk görüşte beğenebileceği bir adamdı. Hislerim olabilirdi ama gidecek birisi için ona bağlandığımda içimde yaşamak istiyordum. İçeri geçtiğimde görevli abla güler yüzle bana bakmıştı. ‘’Günaydın efendim. Kahvaltınızı hazırlamamızı ister misiniz?’’ Şaşırarak sordum. ‘’Annemler yok mu?’’ Annemler genelde uyanana kadar hazırlanırdı, hazırlanmazsa evde olmadıkları anlamına gelirdi. ‘’Yoklar efendim. Sabah erkenden tesise gittiklerini söylediler.’’ Anladığımı belli eden bir bakışla kafamı salladım. ‘’Hazırlamanıza gerek yok ben de çıkacağım şimdi.’’ Bu yağmurda yapıyorlardı acaba? Yukarı çıkarken annemi aradım. ‘’Günaydın tatlım!’’ Annem neşeli ve nefes nefese bir sesteydi. ‘’Bu ne neşe sabah sabah?’’ Odama girdiğimde giyinme odasına yöneldim. ‘’Ay hava çok güzeldi yağmurluyken. Koşuya geldik tesise. Baban akşama kadar kalırız dedi. Sen takılırsın zaten.’’ ‘’Peki canım. İyi eğlenceler.’’ Kapattığımızda üstümü değiştirip hazırlandım. Ceket almayarak sweatimin kapüşonunu kafama geçirdim. Dışarı çıktığımda arabamı kapıda gördüm. Getirmişlerdi. Korumalardan biri anahtarımı getirdiğinde teşekkür ederek arabama ilerledim. Gidebileceğim başka bir ev daha vardı. Şirkette olmazdı bildiğim kadarıyla. Bahçenin kapısı açıldığında girmeden korumalardan birine sormak için camımı indirdim. ‘’Araf evde mi acaba?’’ Sakince başını salladı. ‘’Evet efendim.’’ Arabadan indiğimde tekrardan sweatimi kapattım. Eve ilerlediğimde bir anahtarım olmadığını farkettim. Geriye de dönemezdim ve zili çalmak istemiyordum. Bahçeye ilerlediğimde biraz ıslanmıştım ama mutfak tarafındaki bir yerin aralık olduğunu görmemle gülümsedim. Muhtemelen kızacaktı bana. Nihayetinde eve girdiğimde ses yoktu. Zaten yeterince erkendi. Onun yapamadığı şeyi yaparak mutfak tarafını kapatıp kilitledim. Sessiz adımlarımla yukarı çıktığımda sadece onun odasına ilerledim. Odaya girdiğimde karanlıktı. Perdeler bile çekiliydi hala. Ne yapacağımı bilemeyerekten yanına gittim. Ona dönük bir şekilde uzandığımda dirseklerime dayanarak onu izledim. Bu kadar harekete uyanmaması imkansızdı. Gözlerini araladığında beni farketti. Beklemiyordu. Bakışları ıslanmış olan perçemlere kaydı. ‘’Neden ıslaksın?’’ Uyanır uyanmaz bunu demesi de ayrı ironiydi. ‘’Banyonda bir kız vardı. Onunla tartıştık.’’ Gözleri açıldığında gülmemek için kendimi zor tuttum. ‘’Ne kızı? Kız falan yok yemin ederim.’’ ‘’Şaka yaptım.’’ Kafasını yastığa tekrar gömdüğünde ona yaklaştım. ‘’Günaydın demeyecek misin?’’ O kadar yol gelmiştim. Belimden tutup kendine yasladığında anlam veremedim. ‘’Uyanmak istemiyorum.’’ Sesi boğuk ve uykuluydu. Bana sarıldığında ne olduğumu da anlayamadım. ‘’Niye burdasın?’’ ‘’Gidecek bir yer bulamadım.’’ Yastıkta doğrulduğunda yüzlerimiz hizalandı. ‘’Sen de buraya mı geldin?’’ Başımla onayladım. ‘’Hoş geldin.’’ Dedi anlam veremediğim bir ses tonuyla. Beklemiyordum. ‘’Bir de seni merak ettim. Dün yorgundun.’’ ‘’Hm.’’ Mırıltısı hoşuma gitmişti. ‘’Özledin mi?’’ Bu soruya ne denirdi? Usulca kafamı salladım. Yalan değildi. Burada olmamın sebebi başka ne olabilirdi ki? İlk defa bu kadar uzun konuşmuştuk sanırım. ‘’Kızım.’’ Saçlarımı sevdiğinde gülümsedim. ‘’Sen özlemedin mi?’’ Yanağıma yaklaştığında nefesini hissettim. ‘’Hıhı.’’ Bana sıkıca sarıldığında bunu karşılıksız bırakmadım. Ellerim boynuna ulaştığında yüzüm ona gömülüydü. Neydi bu aramızdaki? Bu kısa zamanda oluşabilecek bir şey miydi? Bence oluşurdu. İnsanlar bir günde ayrılabiliyorsa bir günde birleşebilirlerdi. Bu olağan bir şeydi. Uyuduğumu hissettikten sonra ne kadar geçti hatırlamıyordum. ***** Gözlerim tekrar aralandığında bu sefer o uyanıktı. Beni izleyip saçlarımla oynuyordu. Kurumuştu bile. ‘’Günaydın.’’ Biraz doğrulduğumda ona tamamen döndüm. ‘’Günaydın.’’ Güldü. ‘’Nasıl girdin sen eve?’’ ‘’Anahtarım yoktu.’’ Sesim çatallıydı. ‘’Bahçenin kapısı aralıkmış. Ordan girdim.’’ ‘’Verelim sana bir anahtar.’’ Belime sarıldı. ‘’Rahatça girip çıkarsın artık.’’ ‘’Hadi bana kahvaltı hazırla.’’ Dedim hevesle. Yüzü buruştu. ‘’İyice hizmetçin oldum farkında mısın? Yemek hazırla, kahvaltı hazırla.’’ Güldüm. ‘’Ya ne olcak bana yemek yaptıysan?’’ ‘’Kalk o zaman.’’ Kendi doğruldu. ‘’Yemek hazırlayalım sana.’’ Heyecanla kalktığımda ellerimi çırptım. ‘’Bunları umarım birine anlatmıyorsundur.’’ Bu onu korkutmuştu galiba. ‘’Ne o? Havan mı söner?’’ Gülerek kafasını iki yana salladı. ‘’Daha önce kimseye yapmadığım şeyleri yapıyorum.’’ ‘’Kendine de mi?’’ Ayaklandığında peşinden gittim. ‘’Boş evde neden mutfağa gireyim?’’ Mutfağa girdiğinde tezgaha çıktım. ‘’Ama senin evin sonuçta. Ve evin devasa derecede büyük yani. Uğraştığına değsin.’’ Sus Ecmel sana düşmez. ‘’Ev işte sadece.’’ Diye geçiştirdi. Bir şeyler hazırlayıp orta tezgaha koyduğunda yanıma geldi. İki elini yanıma dayadığında ona baktım. ‘’Burada mı kalacaksın?’’ Tedirgince sordum. ‘’İşin mi var? İşin varsa gidebilirim.’’ ‘’Yok. Sadece sordum.’’ Beni kucakladığında omuzlarına tutunmak zorunda kaldım. ‘’Napıyorsun!’’ Tezgahın sandalyesine oturttuğunda ona baktım. Oturduğum yerde eli belime kenetlendiğinde kollarımı ona dolama hissinde bulundum. ‘’Birlikte bir şeyler yapalım mı?’’ ‘’Evde yapabiliriz evet.’’ Muzurca söylediği şeye güldüm. ‘’Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?’’ Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ‘’Demek arkadaş.’’ Kafamı salladım. ‘’Hıhı.’’ Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ‘’Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?’’ Çok fırsatçı bir adamdı. ‘’Ya da kilitli bir odada dudak dudağa mı gelirsin?’’ Bu iyice yutkunmama sebep oldu. ‘’Yatağına gelir misin, aynı yastığa sığacak kadar yakın uyur musun?’’ ‘’Düşünülür.’’ Dedim ince sesimle. İyice eğildiğinde bacaklarımın aralanması onu bana daha çok yaklaştırdı. ‘’Hiçbir arkadaşın sana bunu yapamaz, anladın mı?’’ Keskindi. Sertti. ‘’Seni düşünemezler.’’ Bu nereye bağlanacaktı çok merak ediyordum. ‘’Öyle mi?’’ ‘’Öyle.’’ Deyişi bile kendinden emindi. İnce parmaklarım ensesinde gezindiğinde hoşuna gittiğini anlıyordum. Birbirimizin üstünde çok etkimiz vardı. Hoşlanıyorduk belli ki. ‘’Peki,’’ gözlerinin içine baktım ‘’arkadaş, arkadaşı öper mi?’’ Hiç düşünmedi. Beni sertçe öptüğünde dudaklarım alev aldı. Ona istediği karşılığı verip dudaklarım aralandığında gelen sertlik ile inledim. Tam şu an ölebilirdim. Kalçalarımdan tutmasıyla bacaklarım ona dolandığında havalandım. Sırtım dolap ile buluştuğunda bile dudaklarımız ayrılmadı. Nefessiz kaldığımı hissetsem de ayrılma hissi yoktu. Ellerim boynunda, sırtında, her yerinde gezindi. Aklıma kazındı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda geri çekildim. Nefes nefeseydim resmen. ‘’Bir daha arkadaş muamelesi yaparsan,’’ ‘’Hm.’’ Ağzımın içinde mırıldandım. ‘’Sana arkadaşım olamayacağını her şekilde gösteririm.’’ Netti. ‘’Hem de hiç olmayacak pozisyonlarda.’’ Tenim bile alevlendiğinde ona baktım. ‘’Bunun gibi mi?’’ Hala kucağında dolaba yaslıydım. Kafasını salladı. ‘’Bunun gibisi ve daha fazlası.’’ Ellerim boynu ve yanağı arasında mekik dokurken düşeceğimi bir an bile düşünmedim. Bırakmazdı. Tekrar dudaklarına uzandığımda hiç beklemeden öpmeye devam etti. Geri çekilmemizi sağlayan kapı zili olduğunda ondan ayrıldım. Çenesi bile kasıldığında sinirlendiğini anladım. Sinirlenmesi çok kolay bir adamdı. ‘’Zamanlamanı sikeyim!’’ Kucağından inip ona arkamı döndüğümde utancımdan kıpkırmızı olmuştum çoktan. Mutfaktan çıktığı an elim dudaklarıma gittiğinde yanıyor gibiydim. Çok sıcaktı. Niye böyle olmuştuk bir anda? Sandalyeye geri oturduğumda uzanıp bardaktaki sudan bir yudum aldım. Araf tekrardan geldiğinde yüzüne bakmadan konuştum. ‘’Kimmiş?’’ Yan tarafıma oturduğunda biraz gergin bir hava sezdim. ‘’Çocuklardan biri. Önemli bir şey yok.’’ Bir şeyler yedikten sonra kalkıp sigara içmek için dışarı çıktığında telefonundan birileriyle konuştu. Kötü bir şey mi olmuştu acaba? Bana söylemeyebilirdi tabi. Telefonuma uzandığımda annemle mesajlaşıp kapatacakken Tuana aramıştı. ‘’Bebeğim.’’ Sesi biraz duyguluydu. ‘’Sera.’’ ‘’Bir şey mi oldu?’’ Önemli bir şey olmadıkça aramaz, genelde her gün mesajlaşırdık zaten. ‘’Hayır sadece kötü bir rüya gördüm.’’ Biraz garipsemiştim. ‘’İyi de sen rüyalarına pek anlam yüklemezsin ki.’’ Ben ona hep anlatırdım fakat o rüya görmediğini, saçma bulduğunu söylerdi. Benimse ona anlatmak hoşuma giderdi. ‘’İşte bu öyle değil. Seni gördüm.’’ İşte şimdi meraklanmıştım. ‘’Gidiyordun.’’ Burnunu çekti. ‘’Gittiğin uçak düşüyordu ve seni tabutla getiriyorlardı.’’ ‘’Hey!’’ Diyerekten onu durdurmak istedim. ‘’Bir yerlerin açıkta kalmıştır. Saçma şeyler görmüşsün işte.’’ Bunu düşünmek bile istemiyordum. Öldüğüm zamanı hayal etmek bile güçtü. Bir de hayatımda da Kuzey Araf Yıldırım gerçeği vardı. ‘’Of bilmiyorum. Gitme Sera lütfen.’’ ‘’Tuana.’’ Dedim nefes vererek. ‘’Seni her şeyden çok seviyorum. Ece’den bile daha çok ablamsın biliyorsun.’’ Aynı yaştaydık ama o benden büyüktü. Her anlamda. ‘’Gitmem ya da kalmam bir şeyi değiştirmeyecek. Sana sevgim bir an olsun azalmayacak. Ölsem bile.’’ ‘’Ölme de. Özel günümde de değilim ama bugün çok duygusalım işte. Normalde ağlamam bugün ağlayasım geliyor. Hem ben evlendiğimde görmeyeceksen ne anlamı var?’’ Şaşırdım. İlk defa bu konudan bahsetmişti. ‘’Evleniyor musun?’’ ‘’Saçmalamasana. Olsa sen bilmez misin zaten?’’ Doğru anlamında başımı salladım. ‘’Lafın gelişi diyorum ben.’’ ‘’Delisin. Ağlama bak lütfen. Ben de ağlarım yoksa.’’ İkimizin arasında en çok duygusal olan bendim aslında. Bu nasıl ağlıyordu bilmiyordum. Araf içeri girdiğinde göz göze geldik. ‘’Şimdi kapatmalıyım. Sıkma canını tamam mı ben düşüneceğim.’’ ‘’Tamam.’’ Telefonu kapattığımda tezgaha koyup onun bir şey demesini bekledim. ‘’Noldu? Yüzün asılmış.’’ Omuz silktim. ‘’Önemli değil ya. Tuana ile aramızda.’’ Yanıma oturduğunda sandalyemi kendine çekti. ‘’Çok mu seviyorsun onu?’’ Hevesle başımı salladım. ‘’Evet. Küçüklüğümden beri yanımda. Ben de onun yanındayım tabi.’’ Gülümsedi. ‘’Ondan başka yok mu?’’ ‘’Aslında var. Hem de çok ama eski yakınlığımız pek yok. Hepsinin işleri var haliyle. Benimde öyle.’’ Beni tanımaya çalışıyor gibi gelmişti. ‘’Mesajlaşırız, araşırız. Öyle yani.’’ Anladığını belli edercesine başını salladı. ‘’Peki sen?’’ ‘’Gördüğün kadar.’’ Güldüm. ‘’Benim gördüğüm sadece Buğra ile yakın olduğunuz.’’ Aklından geçmiş gibi kafasıyla onayladı. ‘’Senden çok okulun popüler çocuğu havası alıyorum ya.’’ Bu onu güldürdüğünde ben de güldüm. ‘’Öyle mi?’’ Gülerken başımı salladım. ‘’Öyle olsun bakalım. Arkadaştan çok düşmanım var.’’ Anlattığında gülmemi kesip ona odaklandım. ‘’Buğra hep yanımdadır, Ayaz ve Uğur da öyle aslında ama tabi paylaştığımız şeyler farklı. Herkes bilmesi gerektiği kadar bilir.’’ ‘’Buğra her şeyi biliyormuş gibi sanki.’’ ‘’Bilmese de anlıyor. Ben söyleyene kadar yansıtmıyor tabi ama zeki adam.’’ Onu seviyordu. ‘’Ayaz da onun gibi. Lisedeyken Ayaz ile daha çok anlaşırdık aslında ama ilerleyen vakitlerde öyle olmadı.’’ Hala görüştüklerine göre ufak tefek şeylerdi. ‘’Uğur’da aynı. O biraz daha işkolik tabi. Her şeyi onun arkasındadır.’’ ‘’Pek bana ısınamadı sanırım ama.’’ ‘’Gerek var mı?’’ Kaşları havalandı. Benim amacım bu soru değil, Uğur’un eski arkadaşım olup benden nefret ediyor gibi davranmasıydı. ‘’Benim için sorun değil ama sonuçta senin arkadaşların yani.’’ Yarın öbür gün benimle ilgili gerçekleri söyler diye korkuyordum. Mecburdum. Bunun için herkesi karşıma alırdım. ‘’Arkadaşlarımın ya da ailemin ne düşüneceğini çok takmam. Bana göre doğru olan neyse odur benim için.’’ ‘’Anladım.’’ ‘’Denilen bir şeye hemen inanır mısın peki?’’ Merak ettiğim bir şeydi. ‘’Ne gibi bir şey olduğuna bağlı.’’ ‘’Güvendiklerinden biri senden bir şey saklasa,’’ biraz gerildiğini hissettim ‘’bunu da biri ortaya çıkarsa hemen inanır mısın yoksa onu dinler misin?’’ ‘’Şüphelendiğim şeyler varsa kendim bulabilirim ben.’’ Ses tonu değişmişti. ‘’Başkasına gerek yok.’’ Başımı salladım. ‘’Ne o sakladığın şeyler mi var?’’ Şüpheci sorusuna rahatça davrandım. ‘’Yok. Gördüğün kadarım.’’ Yüzü değişse de bunu umursamadım. Sakladığım şeyler vardı. Gitmeyi düşünürken sakladığım şeyleri ona anlatamazdım. ‘’Benim şimdi biraz işim var.’’ Çenemi tuttuğunda çok naifti. ‘’Seni istediğin bir yere bırakabilirim.’’ Olumsuz anlamda başımı salladım. ‘’Gerek yok. Uğramam gereken bir yer var zaten.’’ ‘’Birlikte çıkarız o zaman.’’ Mutfaktan uzaklaştığında orada kaldım. Başımı ellerimin arasına alıp düşündüm. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Çok geçmeden aşağı tekrar indiğinde eşofmanları yoktu. Daha sert bir görünüşe sahipti şu an. Biz gerçekten yakışmıyorduk galiba. Ben sürekli tayt ve eşofman giyerken o ve onun etrafındakiler oldukça iyiydi. Şirketindeki kadınlar bile benden iyi görünüyorlardı. Onlar gibi bir işim olmadığı için etek ve pantolon gündelik hayatta çok giyeceğim şeyler değildi. Kot giyerdim o da çok nadirdi mesela. Yazları şort giyerdim, bazen çiçekli elbiseler giyerdim. Kışınsa tayt ve tozluk giyip üstüne sweat giyerdim. Bedenimde biraz uzun olmama rağmen çocuksal dururdu. Yüzümde küçüktü. Bu nedenle çoğu zaman yaşıma inanılmazdı. Savcılığımın ilk senesinde kimliğimi gösterene kadar kimse bana yanaşmazdı. ‘’Hadi.’’ Dediğinden sonra düşüncelerime ara verip kafamı salladım. Biraz dalmıştım. Kısa bir konuşmamızın ardından arabaya binerek kartlığımı ve telefonumu yan tarafa bıraktım. Hala yağmur yağıyordu ama önemi de çok yoktu benim için. Aklıma gelen tek bir yer vardı. Mezarlığa geldiğimde arabamı park ettikten sonra indim. Benden başkası yoktu. Demir kapıyı açtığımda çalılıkların arasından ilerleyerek gelmek istediğim kişinin önüne oturdum. Islanmam umurumda değildi. ‘’Merhaba.’’ ‘’Elim boş geldim, özür dilerim.’’ Ellerimin titrediğini farkettiğimde cebime soktum. ‘’Oğlunu görmek istedim ama annen pek yanaşmadı buna. Beni suçluyor. Biliyorum buna hakkı var.’’ Çenem titrediğinde kafamı yukarı kaldırdım. ‘’Kendi annem beni sevdiğinde bile vicdan azabı çekiyorum, sen çocuğunu sevemediğin için.’’ ‘’Hayatımda biri var. O bile gerçek değil. Kimsenin beni sevebileceğine inancım kalmadı.’’ Burukça güldüm. ‘’Ablam bana bir kere bile sarılmadı ama senin bana sarılışını hiç unutmayacağım. Bana çok şey öğrettin bu kısa zamanda.’’ Bu yüzden kısa zamanda çok şey yaşayabileceğime inancım vardı. Son kez toprağına dokundum. ‘’Merak etme. Oğlun çok iyi bir adam olacak. Burada olmasam bile bunu sağlayacağıma söz veriyorum.’’ Biraz daha orada kalıp düşündüğümde hava biraz gürlediğinde usulca kalktım. Çok yağmur yağacaktı belli. Biraz daha dışarda kalmak istediğimde hep geldiğim sahile geldim. Bağdaş kurarak taşın üstüne oturduğumda öylece denizi izledim. Yanaklarım ısınmıştı. Bu sefer kesin hasta olmuştum. Bir kez daha gök gürlediğinde korkmadım. Yanıma biri oturduğunda dönmek zorunda kaldım. Özgür’ün ne işi vardı? ‘’Selam.’’ Başımla selamladım. ‘’Hangi rüzgar attı seni?’’ Sesim biraz çatallıydı. ‘’Öyle geziyordum.’’ Hiç gezer gibi bir hali yoktu. ‘’Gömlek ve pantolonla mı?’’ Buna güldüğünde banada komik gelmişti. Hapşırdığımda ellerimle yüzümü kapattım. ‘’İyi yaşa.’’ ‘’Sen napıyorsun burada? Hastasın anladığım kadarıyla.’’ Omuz silktim. ‘’Ani olan bir şey sanırım ya hasta değilim. Öyle oturmak istedim.’’ Kafasını salladı. İkimizde önümüze döndüğümüzde sessizliğimizi o bozdu. ‘’Özledim seni, Sera.’’ Kafam allak bullaktı artık. ‘’Ben de özledim ama arkadaş olduğumuz günleri.’’ Çok eğleniyorduk yalan söyleyemezdim. ‘’Ben seni özledim sadece.’’ ‘’Aramızda bir şey olmadı, Özgür.’’ Arkadaştık biz. ‘’Sera, hiçbir zaman duygularımı görmedin ki. Hep kendi halindeydin. Hep arkadaş gözüyle baktın.’’ Bıkkınlıkla nefesimi verdim. ‘’Çünkü öyleydik Özgür. Sen benim dostumdun. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi seninle. Bana hislerin olduğunu biliyordum evet ama bir anlık kabul ettim sadece seni.’’ ‘’Onu seviyor musun yani? Nasıl bir adam olduğunu görmüyor musun Sera?’’ Gözlerimi ondan kaçırdım. ‘’Sen hukuk okumuş insansın. Öylelerinden uzak durman gerekirken nasıl etrafında olabilirsin?’’ Güldüm. Artık eskisi gibi değildim ki. ‘’Ben araştırdım onu bak. Sana nasıl davrandığını bilmiyorum ama o çok kötü bir adam.’’ ‘’Bana iyi davranıyor.’’ Diye mırıldandım. Aramızda his yoktu. His yoktu ama öpüştük. His yoktu ama onun göğsünde uyudum. His yoktu ama vurulduğunda sessizce onun için ağladım. His yoktu ama onu gittiğinde merak edip, özledim. ‘’Adam mafyadan beter, sana nasıl iyi davransın.’’ Yutkundum. ‘’Davette adamı sorduğumda herkes korkuyla yaklaşıyordu ismine. Onunla uğraşılmaz, ona yaklaşılmaz.’’ Bunu biliyordum. Mekanındaki adamı döverken bile gözlerinden alev fışkırıyordu. ‘’Böyle bir hayat mı yaşamak istiyorsun gerçekten?’’ Babamda aynıydı. Annem gayet güzel yaşıyordu ama ben bu hayatta değildim ki. ‘’Düşünme bunları, Özgür. O benim hayatımdaki adam. Saygı duymalısın.’’ ‘’Sana saygım var ama ona yok.’’ Elime uzandı. ‘’Bak seni tehdit mi ediyor? Zorla mı yanında tutuyor seni yoksa?’’ Gözümden bir yaş geldiğinde ona bakmadım. Bayılacak gibi hissediyordum. Bana soru sormasını istemiyordum artık. ‘’Salak birisi değilim ben. Durmam gereken yeri biliyorum.’’ Halimin kötü olduğunu farkedince sadece başını salladı. Daha fazla dayanamadığımı anladığında omzumdan tutarak kendine yasladı. Göz kapaklarım bile yandığında daha fazla açık tutamayıp kapattım. ****** Geç vakit olduğunda Eylem kızını evde bulamayınca sabah çıktığını bir daha da dönmediğini öğrendiğinde aklına mesajlaşmaları geldi. Tuana ile kahvaltıda olduklarını yazmıştı. Tuana’yı aradı. ‘’Efendim Eylem teyze?’’ Gerginlikle konuştu. ‘’Tuanacığım merhaba. Rahatsız ediyorum belki ama Sera’ya ulaşamıyorum telefonu kapalı sanırım. En son senin yanında olduğunu söylemişti.’’ Tuana da anlam veremedi çünkü onun yanında değildi. ‘’Şey evet sabahtan beri birlikteydik. Bu gösteri için merkeze gideceğini söylemişti.’’ Bir an olsun içi rahatladı ama kuşkusu hala vardı. ‘’Gece bende kalacak ama istersen eve gelmesini söyleyeyim.’’ Böyle olunca da çok sıkmak istememişti. ‘’Yok hayatım kalın birlikte sorun değil. Sadece eğer ulaşırsan hani beni arasın tamam mı? Korumalar da yanında değil.’’ ‘’Tamam ben bi giderim bakarım.’’ Telefonu kapattığında gerginlikle ayaklandı. Kaç kere arasa da çalmadan kapanıyordu direkt. Ayaz’ı aradığında amacı Kuzey ile görüşmekti. ‘’Efendim canım?’’ Liseden beri ilişkileri vardı. Sera aslında bilirdi ama uzun bir ayrılık geçirmişlerdi. Tekrardan o mekanda karşılaşınca ufaktan barışmışlardı. Tuana, Sera’nın gideceğinden beri kendini kötü hissediyordu ve bir süre ona yansıtmak istemedi. Çünkü mutlu olduğunu görürse ondan vazgeçeceğini sanıyordu. ‘’Nerdesin sen? Kuzey yanında mı?’’ ‘’Yanımda.’’ O da gerildiğinde tüm masa ona dönmüştü. ‘’Bir şey mi oldu?’’ Elini alnına kapattı. ‘’Sera ortalarda yok. Annesi aradı şimdi. O da benim yanımda olduğunu söylemiş ama sabahtan beri hiç görüşmedim bile.’’ ‘’Tamam bir sakin ol. Koskoca kız nereye gidecek?’’ Telefonuna baktığında gördüğü tarihle yutkundu. Geçen sene bugün tüm işlerini bırakmıştı. 2 senelik hukuk hayatını bitirmişti tek günde. ‘’Bugün önemli Ayaz. Bugün kendine her şeyi yapabilir. Onu bulmalıyım lütfen.’’ Kardeşini kaybetmek istemiyordu. Hızla üstünü değiştirdi. ‘’Ben geliyorum oraya.’’ Kapattığında makyaj bile yapmadan evden çıktı. Normal günde ulaşmaması sorun olmazdı çünkü Sera’nın huyu böyleydi. Önemli bir şey olmadıkça kimseyi aramaz, kimseyi de açmazdı. Bugün değildi ama. Bugün değil. ‘’Noldu?’’ Buğra ona sorduğunda gözleri Araf’a çevrildi. ‘’Sera’ya ulaşamıyorlarmış.’’ ‘’Ne?’’ ‘’Annesi aramış Tuana’yı. Sera galiba Tuana’nın yanında olduğunu söylemiş ama bugün hiç görüşmemişler.’’ Siniri tüm vücudunu kapladı. ‘’Sabah yanımdaydı. Sonra uğramam gereken yerler var dedi.’’ Buğra endişeli şekilde baktı. ‘’Gideceği yerlere baktıralım. Haber veriyorum çocuklara.’’ Hızla masadan kalktığında telefonuyla aradı. ‘’Buğra’nında bu şeyini anlayamıyorum. Aklı başında insan nereye kaybolacak?’’ Uğur’un cümlesiyle sinirle ona döndü. ‘’Hiç yeri değil, Uğur. Ondan niye nefret ettiğini anlamak istemiyorum ama o kız benim sevgilim.’’ ‘’Laflarını seç bundan sonra.’’ Uğur pes edercesine ellerini kaldırdı. Araf sinirle masadan kalkarken o da birilerini aradı. Tuana mekana girdiğinde ona dönmüşlerdi. ‘’Bulabildiniz mi?’’ Ayaz olumsuz anlamda başını salladı. Güçsüzce koltukların birine oturdu. ‘’Allahım nereye gider?’’ ‘’Annesine söylemeseydin bir şey.’’ Hızla kafasını salladı. ‘’Nasıl söylerim? Kadın zaten onun üstüne titriyor. Iyice kafayı yer bunu öğrense.’’ ‘’Bugün telefonda konuştunuz.’’ Araf’ın dediği ile ona baktı. ‘’Seninle konuştuktan sonra yüzü asıldı ama belli etmedi. Onu üzecek bir şey mi söyledin?’’ ‘’Hayır, saçmalama. Kardeşim o benim.’’ Ayaklandı. ‘’Başka bir şeyden konuşuyorduk yani aramızdaki bir mevzuydu.’’ Ona da bir şey diyemediği için daha fazla üstelemedi. ‘’Çıldıracağım!’’ ‘’Sakin ol bi.’’ Ayaz onu oturttuğunda Buğra bu samimiyete anlam veremedi ama şu an sorgulaması o değildi. Adamlarından haber geldiğinde ortalıkta yoktu. ‘’Yok. Çocuklar bulamadı.’’ Sonradan Araf’ın telefonu çaldığında herkes ona döndü. ‘’Efendim?’’ ‘’Arabasını bulduk ama kimse yok ortalıkta. Etrafta kamera da bulunmuyor.’’ Sinirden telefonu fırlattı. ‘’Noldu?’’ ‘’Arabasını bulmuşlar ama kendisi yok.’’ Ellerini masaya dayadığında düşündü nereye gidebilir diye. Yaptıkları şeyler o kadar kısıtlıydı ki birlikte bir yerlere gitme şansları olmamıştı. Tuana’nın telefonu bir daha çaldığında ona döndü. ‘’O mu?’’ ‘’Daha kötüsü, annesi.’’ Ortamda sessizlik oluştuğunda telefonu açıp hoparlöre aldı. ‘’Tuana buldun mu? Engin amcana belli etmemeye çalışıyorum ama hala telefonunu açmıyor.’’ ‘’Buldum buldum.’’ Dedi yalan söyleyerek. ‘’Oh iyi. Nerdeymiş o çırpı bacak?’’ Normalde gülerlerdi ama şuan o ortam değildi. ‘’Merkezdeymiş dediğim gibi. Telefonunun şarjı bitince arabada bırakmış. Dalmış alışverişe.’’ Rahatlama sesi geldi. ‘’Tamam kızım. Beni mutlaka arasın olur mu?’’ Dudaklarını ısırdığında onlara döndü. Hiçbiri ne olduğunu anlamadığı için Araf sinirle dışarı çıktı. Hızla arabaya bindiğinde arabayı buldukları yere geldi. Araba kilitliydi ve yeterince geç saat olmuştu. Adamlarına haber verdi. ‘’Bizimkilerden kimse bilmeyecek. Bu gece bulmadan dönmeyin.’’ Babasının kulağına giderse Engin’in kulağına da gidecekti çünkü. Hepsi dağıldığında tek kaldı. Kafayı yemek üzereydi. Sakin görünebilirdi ama asıl kıyamet onu bulduğunda olacaktı. Buğra aradığında telefonu açtı. ‘’Buldun mu?’’ Sıkıntılı bir nefes sesi geldi. ‘’Evet.’’ ‘’Ne? Nerdeymiş? İyi mi?’’ Hızla arabasına yöneldi. ‘’Buğra konuşsana göt herif!’’ ‘’Özgür’ün evindeymiş.’’ Beyninden vurulmuşa döndüğünde sandığı şekilde olmamasını diledi. ‘’Kuzey sakin ol. Ne halde olduğunu bilmiyoruz abi tamam mı? Uğur’a yazdı şimdi benimle birlikte diye.’’ Mesajın içeriği daha da sinirlendirmişti. ‘’Onun belasını sikeceğim! Ölmek için yalvaracak bana orospu çocuğu!’’ Sinirle telefonu kapatıp atılan konuma gitti. Hepsinden önce geldiğinde hırsla yukarı çıktı. Sabırsızca kapıyı çaldığında çok geçmeden açıldı. ‘’Ben de seni bekliyordum.’’ Direkt olarak yumruk attı. ‘’Ecelini mi bekliyordun piç herif!’’ Kanayan burnunu tuttuğunda boğazına sarıldı. ‘’Ona bir şey yaptıysan seni öldüreceğim.’’ Dedi acımasız bir sesle. ‘’Nerde?’’ Nefes nefese kaldığında arka tarafı işaret etti. Onu orada bırakıp arka odalara gitti. Çoğu boştu. Birisi kilitliydi. ‘’Pezevenk, kızı mı kilitledin lan?’’ Bağırışı evde yankılandığında gülüşünü duydukça iyice sinir oldu. Kapıyı kırdığında yatağın üstünde kıvrılarak yatan kızı görünce paramparça oldu. ‘’Bebeğim.’’ Fısıltısını kendi bile duymamıştı. Yavaşça ona yaklaştığında ilk defa dokunmaya korktu. Yanağına elini koyduğunda yanıyordu. Sabah bıraktığı gibi değildi. ‘’Noldu sana? Ben seni böyle bırakmadım ki.’’ Usulca gözleri aralandığında onu görüp gülümsedi. ‘’Araf.’’ Adını söylemesi onu mutlu etmişti. Yanağındaki eline uzanıp avucunu öptüğünde kaskatı kesildi. ‘’Ben biraz uyuyayım. Sen beni eve bırakırsın.’’ Gözleri tekrar kapandığında sinirle soludu. Özgür’ü gerçekten öldürecekti. Tuana odaya girdiğinde onu görünce donakaldı. ‘’Sera!’’ ‘’Bağırma.’’ Diye onu uyardı. Gözleri dolduğunda onu kenara itti. ‘’Ne yapmış ona?’’ Kafasını dizine koyduğunda yanaklarını sevdi. ‘’Sera. Çok korktum. Çok korktum bebeğim.’’ Araf sinirle odadan çıktığında onları yalnız bıraktı. Görüş açısına Özgür girdiğinde üzerine saldırdı. ‘’Ne yaptın lan ona?’’ Yumruk attığında sinirle güldü. ‘’Gülüyor bir de adi piç! Konuş!’’ ‘’Bir şey yapmadım.’’ Diyebildi. ‘’Bulduğumda kötü bir haldeydi ağlıyordu. Yanımda bayılınca evine götüremezdim.’’ Buğra sinirle güldü. ‘’Kendi evine mi getirdin sen de? Lan pezevenk kızın telefonunu bile kapatmışsın!’’ O bile o kadar sinirliydi ki ne olacağı belli değildi. Ayaz içeri girdiğinde telaşlıydı. ‘’Abi, kızın çok ateşi var. Kötü durumda.’’ Buğra, Araf’ın omzuna dokundu. ‘’Gidelim gel. Sonra hallederiz bunu.’’ Onun ise siniri hala dinmemişti. Uğur bile sesini çıkaramamıştı bu sefer. Bu kadarını beklemiyordu. Onun tanıdığı Özgür sessiz sakin bir adamdı. Bu kadarını yapacağını tahmin etmedi. Gerginlikle arkasını döndüğünde pis gülüşünü duydu. ‘’Zorla mı tutuyorsun onu? Söylesene ne ile tehdit ettin?’’ Sinirden çenesi seğirdi. ‘’Bunu da sana mı söyledi?’’ Buğra’nın söylediği ile ona döndü. ‘’Söylemesine gerek yok.’’ Tekrar Araf’a döndü. ‘’Ben onun her halinden anlarım. Söyle sen anlar mısın? Mesela bugün neden ağlıyordu? Sebebi de sensin bence ama.’’ Uğur ona döndü. ‘’Özgür yeter! Kışkırtma adamı.’’ Arkasını dönüp bir yumruk daha attığında çok sertti. ‘’Bu burada bitmedi anladın mı? Ona dokunduğun an bitti senin şansın!’’ Sinirle oradan çıktığında hala gülüyordu. Odaya girdiğinde Ayaz ile Tuana onunla ilgileniyordu. Onları es geçerek kızı kucakladığında Tuana hızla konuştu. ‘’Nereye götürüyorsun?’’ ‘’Eve.’’ İlerlediğinde Buğra’ya döndü. ‘’Doktoru ara eve gelsin hemen!’’ Onaylayıp önden Uğur ile çıktıklarında Özgür’ün sesi duyuldu. ‘’Dikkat et ona. Diğerlerine bağırdığın gibi bağırma.’’ ‘’SUS ARTIK!’’ Böyle bağıran Tuanaydı. ‘’Sen çok iğrenç bir adam olmuşsun, Özgür. Asla tanıdığımız gibi değilsin. Kendine bir bak.’’ Araf kızı kendi arabasına bindirdiğinde diğerlerini beklemeden eve doğru sürdü. Kaybedecek vakti yoktu. Ruhu çekilmiş gibi yatıyordu aynı. Diyecek de bulamıyordu çünkü o da aralarında bir şey olmadığını düşünüyordu. Bir an söylediği cümle onları bu noktaya getirtmişti. Evet babasına bir söz vermişti ama bu şekilde de beklemiyordu. Eve geldiklerinde köpeği çok havlamıştı. Sanki kızı hissetmiş ve ona yardım istiyordu. Eğilip onu sakinleştirdi. ‘’Anne iyi, merak etme.’’ Kızı kucakladığında odasına çıkardı. Kimse gelmeden onu yatırdığında yanına eğildi. ‘’İyi olacaksın, kızım. Bak kurtardım seni. Aç gözlerini lütfen.’’ Aklında başka şeyler de vardı ama şimdi yeri değildi. Öksürdüğünde endişelenmişti sanırım. ‘’Hasta olmuşsun. Ben sana böyle mi baktım?’’ Yanağını öptü. Kız onu hissetmiş gibi dudakları kıpırdadı. Onun yanında sert olamıyordu. Bir şeyler izin vermiyordu. Kapı açıldığında ondan uzaklaştı. Doktor geldiğinde odada sadece Buğra ve Tuana kalmıştı. Kontrol edip serum taktı. ‘’Çok ateşlenmiş. Bu serum biraz düzeltir ama üstünü değiştirip duş aldırsanız iyi olur.’’ Tuana anlayışla kafasını salladı. ‘’Bağışıklığı da düşük biraz. Verdiğim vitaminleri kullansın.’’ Yanına getirdiği ilaçlardan gerekenleri bıraktığında doktor çok kalmadan gitmişti. Tuana hemen yanına oturdu. ‘’Ah bebeğim.’’ Araf giyinme odasından onun kıyafetlerinden alıp odaya getirdi. ‘’Giydirirsin bunları.’’ Tuana şaşırdı ama sorgulamadı. Beklemiyordu kıyafetlerinin olmasını. İkisi de odadan çıktığında Tuana dikkatlice üstünü değiştirip onunla ilgilendi. Aşağıya indiklerinde gergince koltuğa oturdu Araf. ‘’Niye bu kadar soğuksun?’’ Uğur’un sorusuyla ona bakmadı. ‘’Bulduk şükür ki. Ona bakalım.’’ Buğra rahatça konuştu. Ona baktığında gevşediğini farketti. ‘’Ne zaman bu kadar iyi anlaştınız lan siz?’’ Ayaz gülerek ona sordu. Omuz silkti. ‘’Favorim o benim. Tabi iyi anlaşacağız.’’ Bugün yaptıkları konuşma geldi. O Buğra’yı gerçekten seviyordu. Belki bir dost olarak, belki bir abi olarak. ‘’O da seviyor seni.’’ Araf bunu söylemeyi istemese de söyledi. ‘’Kıskanma. Seninde olur bir gün.’’ Hemen yumuşadığında ondan bakışlarını çekti. O zaten onundu. İkisi de bilmeseler de onlar birbirlerine aitti. ‘’Kendisi mi söyledi?’’ Bu sorusuna gülmek istediğinde gülmedi. ‘’Buğra cıvıma hemen. Sevdiğini bil yeter işte sana.’’ ‘’Ne yani beni sevmiyor mu şimdi? Hem de eniştesiyim lan!’’ Ayaz’ın dediği ile Buğra ona baktı. ‘’Ben dururken sana ne gerek var lan göt! Eniştesi olsan ne olcak?’’ Tuana’dan dolayı az çok anlamışlardı ama Sera bunu bilmiyordu. ‘’Gevşek herif. Sen nasıl bu pis işlerin içindesin anlamıyorum.’’ ‘’Doğamda var.’’ Kötü bir adamdı ama içi iyiydi. ‘’Özgür’ü tanırım ama böyle bir şey yapmasını beklemezdim.’’ Araf gergince Uğur’a döndü. ‘’Ne gibi?’’ ‘’Özgür hep sessizdi, sakindi. Böyle değildi yani.’’ Çenesini ovuşturduğunda düşündü. ‘’Sera’yı da severdi ama bu kadar ileri gideceğini tahmin etmiyordum.’’ Gerildi. ‘’Nasıl seviyordu?’’ Ona döndü. ‘’İkisi takılırlardı genelde. Fakültelerimiz farklıydı tabi ama hep beraberdik. Sera ona hep arkadaştı ama Özgür öyle değildi. Son zaman patlak verince Sera onunla görüşmeyi kesti. Sonra bi baktık barıştılar ama o da kısa sürdü. Mezun olunca da iyice dağıldı ikisi de.’’ Anlayışla kafasını salladı. ‘’Eski sevgililer mi peki yani, doğru mu?’’ Utana sıkıla başını salladı. ‘’Kısa süren barışmalarında öyleydi. Sera hep derslerine bağlıydı bu yüzden hiç konuşmazdı bu konuları. İnanmadık olduklarına ki zaten ayrıldıklarında koptuk yani.’’ ‘’Peki buna rağmen Sera’ya olan nefretin ne?’’ Buğra’nın sorusuyla ona döndü. İlk günden beri onunla ilgili iyi konuşmadığı belliydi. ‘’Ona bir nefretim falan yok. Benim arkadaşım olan Özgürdü. Ondan sonra kendine gelemedi çocuk. Biliyorum onun payı yok ama oldu işte bir kere.’’ ‘’Nasıldı peki? Üniversitede yani.’’ Tekrar Araf’a döndü. ‘’Kendi halinde bir kızdı ama tanınırdı. Benim çözemediğim Sayar soyadına rağmen kimse onun Engin’in kızı olduğunu düşünmedi. Tanınmasının sebebi de balerinliği işte.’’ Tuana aşağıya indiğinde hepsi ona dönmüştü. ‘’Nasıl şimdi?’’ ‘’İyi. Serumu bitti, ateşi de düştü.’’ Hepsi derin bir nefes aldı. ‘’Ama çok geç olmadan uyanması lazım. Annesiyle konuşması için.’’ ‘’Ben hallederim.’’ Araf’a bakarak başını salladı. ‘’Siz gidebilirsiniz, ben ilgilenirim onunla.’’ Tuana hızla kafasını salladı. ‘’Olmaz. Onu bırakamam.’’ Ayaz yanına ulaştığında sevgilisinin elini tuttu. ‘’Bırak ilgilensin adam. Sen de yoruldun zaten. Yarın görürsün.’’ Buğra onlara bakarak güldü. ‘’Bunlarda aşk kuşu oldu iyice.’’ Uğur ile ikisi güldüğünde hiç çaktırmamışlardı. ‘’Peki o zaman.’’ Muhtemelen Ayaz ile olacaktı çünkü şanslarına ailesi yurtdışında olduğu için kolayca Sera yalanını söyleyebilmişti. İkisi birlikte gittiklerinde çok geçmeden diğerleri de gitti. Buğra gitmeden ‘’Ara beni.’’ Diye tembihlese de Araf’ın aramayacağını bilirdi. Yine o arayacaktı. Odaya girmeden giyinme odasına girip kendi üstünü değiştirdiğinde onun yanına gitti. Serum olmadığı için rahatça dönebilmişti yatakta. Uyanmamasını sağlayarak yanına yattığında solgun yüzünü inceledi. Bir gün içinde olmuştu bunlar. Eli saçlarına gitti. Usulca dokunduğunda kızın kıpırdanmasıyla geri çekildi. Nihayet uyanmıştı. ‘’Araf.’’ ‘’Söyle güzelim.’’ Minik tebessüm yerleşti dudaklarında. ‘’Nerdeyim? En son sahildeydim sanki.’’ Aklına gelen ile gerilse de belli etmedi. ‘’Olman gereken yerdesin, Ecmel.’’ ‘’Annem!’’ Dedi telaşla. Yerinden doğrulduğunda kolu acıdı. ‘’Ah!’’ Hızla o da doğruldu. ‘’Bekle. Serum yedin, hareket ettirme çok.’’ Anlamsızca baktı. Sersem olduğu için anlamıyordu dediklerini. ‘’Annenle konuş anlatacağım sana.’’ Usulca kafasını salladığında kısaca Tuana ile olanlardan bahsetti. Annesini aradığında telefonunun bozulup şarj almadığını sonunda Tuana’nında şarjı bittiğini söyledi. Birkaç şey daha söyleyerek annesini rahatlattığında evde bir rahatlama havası vardı. Eylem, işini sağlama alarak Tuana’nın ailesini de aramıştı ama onlar zaten dışarı da oldukları için söylenene inanmaları normaldi. Kız tekrar yatağa yattığında onunla birlikte olan adama baktı sadece. 14.Bölüm Sonu
|
0% |