@ineffable3107
|
‘’Abla! Bugün birlikte oynar mıyız? Annem evde yok ve çok sıkıldım.’’ Ablası duymadı küçük kızı. Salonda göremeyince küçük adımlarla bahçeye çıktı. Ayaklarını suya sokarak kitap okuyordu büyük kız. Arkasından gelen bağırışla göz devirdi. Doğmasını istemiyordu. Tek çocuk olmak istiyordu. ‘’Annen nerde?’’ ‘’Bilmiyorum.’’ Dedi peltek sesiyle. Kurstan çıktıktan sonra annesi eve bırakıp bir yere gitmişti. Nerden bilecekti ki? ‘’Anneni bekle o zaman. Seninle oynayacak kadar küçük değilim.’’ Kaç yaşındaydı? 16? 17? Bu kadar büyümesine rağmen küçücük kızı sevmiyor muydu? Ne zararı vardı onun? Birden bire annesinin rahmine düşen bir can ona ne yapabilirdi? Oysa ki küçük, ablasının yoluna ölüyordu. Ne zaman bir şey alsa, ablasına da alıyordu. Onu asla es geçmezdi. ‘’Sadece bugün?’’ O da ona eşlik edip havuza ayaklarını uzattı. Çorapları ıslanmıştı. ‘’Bebek!’’ Diye dalga geçti onunla. Bu onu üzdü. ‘’Git başımdan.’’ O ise bunu umursamadı. Küçücüktü zaten. Neyden anlardı ki? ‘’Sen beni sevmiyor musun? Kreşte de arkadaşlarım var, hep ablalarını anlatırlar. Ben de seni anlatabilir miyim?’’ ‘’Sevmiyorum seni.’’ Dedi acımasızca. ‘Keşke hiç doğmasaydın ya! Bıktım senden ya bıktım!’’ Ondan uzaklaşıp gidecekken yanlışlıkla ayağı takılıp düşmüştü. ‘’Allah seni kahretsin! Bak ne hale geldim senin yüzünden?’’ Bağırışıyla yerinden sıçradı. İki dizinin üstüne çökerek bacağına üfledi. ‘’Şimdi acıyor mu abla?’’ Üflemesiyle iyice kanaması derinleştiğinde onu ittirdi ‘’UZAK DUR!’’ İttirdi ama yanlış tarafa. Küçük kız havuza düştüğünde direkt çırpınmaya başladı. ‘’KURTAR BENİ!’’ ‘’ECMEL!’’ Diye bağırdı ama onu kurtarmak için bir hamlede bulunmadı. Ona elini uzattı. Kız elini tutamadan da geri çekti. ‘’Ben yapmadım. Kendisi düştü. Ben yapmadım.’’ Evin büyük kapısı açıldığında kız çoktan sesini kesmişti. ‘’Kızlar! Size çok güzel şeyler aldı-‘’ cümlesi bitmeden elindeki poşetler yere düşmüştü. Bahçedeki manzara dehşet vericiydi. Boğulan küçük kardeş. Öylece onu izleyen abla. ‘’SERA!’’ Bağırışı tüm evi inletti. ‘’NOLUYOR? NOLDU ONA?’’ Hızla suya atladığında küçük kızı kurtardı. ‘’BEBEĞİM!’’ Diye feryat etti. Nefes almıyordu. ‘’BEBEĞİM LÜTFEN YAŞA!’’ Bir yandan ona nefes vermeye çalışıyordu. ‘’NAPTIN ONA?’’ Bir de onu sarsıyordu. ‘’Kendi düştü, ben yapmadım.’’ Diye mırıldandı. Küçük kız annesinin nefesiyle öksürmeye başladığında nefes almıştı. ‘’SERA! Lütfen aç gözlerini anneciğim, lütfen.’’ Onu kucakladığında hızla arabasına yöneldi. Büyük kız da yanından koşuyordu. ‘’Anne ben gerçekten bir şey yapmadım. Kendisi düştü.’’ Ona cevap verecek zamanda değildi. En yakın hastaneye geldiklerinde ilk müdahale için kızı annesinden almışlardı. Zayıf ve çelimsiz bebeği annesinden almışlardı. Anne yere yığıldı. Büyük kızı da annesinin yanına çömeldi. ‘’Anne bana inan lütfen. Ben gerçekten bir şey yapmadım ona. Kendisi düştü.’’ ‘’Neden kurtarmadın? Ece o daha çok küçük. Dayanır mı bünyesi?’’ Ağladığında büyük kızı susmuştu. Kurtarsaydı her şey farklı olacaktı belki de. Baba geldiğinde büyük kız hızla ordan çekildi. En çok babayı severdi ve şimdi onu suçlamasından korktu. ‘’Noluyor? O iyi mi? Kızım iyi mi?’’ Hırsla kadını sarstığında kadın bir şey diyemedi. Büyük kıza döndü. ‘’Babacığım noldu? Hadi anlatın biriniz artık!’’ ‘’Ben yapmadım.’’ Dedi sadece. Başka bir şey değil. Doktor geldiğinde ikisi de doktorun ağzından çıkacak tek kelimeye baktılar. ‘’Kızım nasıl?’’ Doktor başını iki yana salladı. ‘’Kızınız iyi fakat bilinci kayıp bir durumda. Komaya girmiş olabileceğini düşünüyoruz.’’ Kadın yere çöktüğünde bunu beklemediği kesindi. ‘’Lütfen onu yaşatın doktor! Lütfen.’’ ‘’Ne zaman uyanır bilmiyoruz. Uyandığında da nasıl bir hasarla karşılaşırız bilmiyoruz. Biraz daha erken kurtarabilseydiniz buraya gelmesine bile gerek kalmazdı.’’ Burada suçlu olan tek biriydi değil mi? Büyük kız. Ne vardı onu kurtarsaydı? ‘’Geçmiş olsun şimdiden.’’ Kızı büyük bir yoğun bakıma aldıklarında küçük bedeni makinelerle kaplı olmuştu. Üstelik gösterisi de vardı. Uyandığında ne kadar geçmiş olacaktı ki? Belki de hiç uyanmazdı değil mi? ****** Yaptığım provalarda bir kez bile düşmemiştim. Alışkındım. Düşebilirdim. Annem kaldırırdı. Ama şu an yanımda değildi. Kendim kalkabilirdim bence. Neden kalkamayayım ki? Ufak bir ara verdiğimizde benim için ayrılan odaya girdim. Bir süre sonra odanın kapısı çaldığında ‘’Gir.’’ Demiştim. Gelen Araftı. Normal halinden daha sinirliydi. Üstelik burayı nerden bulmuştu? ‘’Tek bir şey soracağım, dürüstçe cevap vereceksin?’’ Tedirgin oldum. ‘’Noldu? Kötü bir şey mi var?’’ ‘’Sen gidip Buğra’ya bizim ilişkimizin sahte olduğunu mu söyledin?’’ Ne? ‘’Hayır. Neden böyle bir şey söyleyeyim?’’ Aklıma gelenle kocaman bir küfrettim. Dün gece ağzımdan kaçmış olabilirdim çünkü danstan öncesini hatırlamıyordum. ‘’O öyle demiyor ama!’’ Sesi yükseldiğinde biraz irkilmiştim. ‘’Gidip kimsesiz olduğunu bile söylemişsin. Tanıştığımız ilk geceden beri ne zaman yalnız bıraktım lan ben seni?’’ ‘’Açıklayabilirim.’’ Sesim biraz çatallıydı. Yine yaptığım tek bir hata yüzünden her şeyi mahvediyordum. Sözümü kesti. ‘’Hiçbir açıklamanı duymak istemiyorum senin. Bu iş burada bitti anladın mı?’’ Hayır, lütfen. ‘’Bana da bir avukatın hikayesini anlatmıştın. Hani şu kadını öldürdüğü. Belki de o kadın sensindir. Belki de göründüğün kadar masum değilsindir gerçekten de.’’ O kadar kırılmıştım ve o kadar buna hakkım yoktu ki sadece susmayı tercih ettim. Bitmiştik. Yine her şeyi mahveden bendim. Kırgınca ona baktığımda bana bakmaktan nefret eder gibiydi. O bana kötü bir şey yapmamıştı ama ben ilk hamlede her şeyi söylemiştim. Kapıyı çarpıp çıkarken arkasında bıraktığı harabeden haberi yoktu. Masadan destek aldığımda kendimde güç bulamadım. Ben tam anlamıyla bir fiyaskoydum. Doğduğumda ablamın hayatını mahvettim, büyürken annemin hayatını bana bağlamasına sebep olarak mahvettim, yine büyüdüğümde babamın beni koruma uğruna yaptığı şeyler ile mahvettim. Savcıydım. Avukat olarak tanımadığım bir kadının hayatını mahvettim. Onun sayesinde de kendi hayatımı mahvederek 4 yıllık emeğim çöp olmuştu. Artık ne avukattım ne de bir şey. Barolarda hala savcı olarak biliniyordum ama yüksel ihtimalle gizleniyordum. Bunu babam bile bilmiyordu. Ondan saklama sebebim oydu. Savcılığımın ilk yılında bana babamın dosyasını vermek istemişlerdi. Elbette kabul edemezdim. Tanınmadığım için Engin Sayar’ında kızı olduğum bilinmiyordu. Sonrasında bir kadın sayesinde avukatlık yaptım. Tam bir fiyaskoydum. Şimdi ise bana hiçbir kötülük yapmamış adama ihanet etmiş gibiydim. Evet o bana bunu teklif etmekle suçluydu ama ben de kabul ettiğim için suçluydum. Kimseye söylemeyecektik. Ve ben söylemiştim. Kendim Tuana’ya bile söylemezken onun en yakınına konuşarak ağzımdan kaçırmıştım. Kendimden nefret ediyordum. Hızla eşyalarımı topladığımda biraz rahatsız olduğumu söyleyerek ayrıldım oradan. Eve nasıl girdiğimi bilmeden kapıyı çarpmıştım. Annem hızla geldiğinde beni durdurdu. ‘’Bebeğim noldu?’’ Hızla kolumu ondan çektim. ‘’BIRAK BENİ!’’ Şok olmuş gibiydi. ‘’Tamam.’’ Derin bir nefes aldı. ‘’Sakin ol. Konuşalım tamam mı?’’ Alayla güldüm. ‘’NE KONUŞACAĞIZ ANNE? MAHVOLAN HAYATIMI MI? GÜNDEN GÜNE NASIL BİTTİĞİMİ Mİ KONUŞACAĞIZ HE?’’ İçinin parçalandığı belli olmuştu. ‘’Lütfen bırak artık beni anne. Görmüyor musun senin hayatını bile mahvettim.’’ Ellerim iki salındığında annem hemen tutmuştu. ‘’Annem neden öyle düşünüyorsun? Sen benim hayatımsın.’’ İki eli yanağıma ulaştı. ‘’Deme öyle annecim lütfen.’’ ‘’Anne.’’ Bitkinleştim. ‘’Ben artık bittim tamam mı? Her anlamda bittim. Yokum. Tükendim.’’ Ondan uzaklaştım. ‘’Lütfen.’’ Adımlarım odamı bulduğunda sadece girip ağladım. Kime yaklaşsam kötü oluyordu. Telefonuma bir bildirim geldiğinde bakmaya halim kalmamıştı. Uzanıp açtığımda gördüğüm resim ile daha da boktan bir hale geldim. Tuana ve Ayaz birliktelerdi. Tuana’nın elinde yüzük vardı. Bundan haberim yoktu. Sinirle doğrulduğumda bir darbede ondan yemiştim. Onu aramaya bile elim gitmediğinde zorla bastırdım. Hemen açmıştı. ‘’Canım? Çıktın mı dersten?’’ ‘’Hani kardeştik?’’ Diye fısıldadım son gücümle. ‘’Hani aramızda sır yoktu?’’ ‘’Ne diyorsun? Anlamıyorum.’’ Alayla güldüm. ‘’Hayırlı olsun Tuana Vardar. Evleniyormuşsun.’’ Gözlerimi silip burnumu çektim. ‘’Ne zaman söyleyecektin? Evlendiğin gün mü? Ya da hiç?’’ ‘’Sera ben-‘’ dinlemek istemedim. ‘’Tuana. Sus sadece.’’ Telefonu kapattığımda sinirden duvara fırlattım. Kimse ulaşsın istemiyordum. Telefon tuzla buz olurken cama doğru ilerledim. Annem havuzun başındaydı. Sadece izliyordu. Niye izliyordu acaba? Annemle ne zaman tartışsak oturur havuzu izlerdi. Hiçbir zaman da anlam veremezdim. Sormamıştım da napıyorsun diye. Yukarı baktığında göz göze geldik. Usulca gülümsedi. Camdan uzaklaştığımda öylece yatağa girip ağladım. ****** ‘’Sana uyan aklımı sikeyim Buğra!’’ Bir hışımla odaya girdiğinde sertçe kapıyı kapattı. Telefonundan birini aradı. ‘’Bitti mi?’’ ‘’Bitti efendim. Gelebilirim isterseniz.’’ ‘’Hadi.’’ Dedikten sonra telefonu kapattı. Bir sürü belgeyle biri girdi içeri. Sadece bir kız içindi bunlar. ‘’Anlat!’’ Siniri her yerinden belli oluyordu. ‘’Ecmel Sera Sayar. 31 Temmuz 1998 de doğmuş. Doğduğu ilk günden beri aslında Engin Sayar’ın kızı olduğu biliniyormuş ama ilerleyen yıllarda tüm haberleri kalkmış. Hayatı boyunca bale yapmış resmen. Küçüklükten beri sertifikaları var. Bale harici okçuluk ve buz pateni sertifikaları mevcut. Her alanda kendini göstermiş küçüklükten beri.’’ Bunlar ne alakaydı ki? Niye bu kadar öğrenmek istiyordu? ‘’Şöyle bir şey ile karşılaştım. 8 yaşından itibaren haberleri kalkmış. Bunu da şurdan çıkardım. 8 yaşında bir hastanede komaya girmiş.’’ ‘’Ne?’’ Aniden sinirle ona döndü. ‘’Boğulma sebebiyle hastaneye yatmış bir süre kadar. Komada olduğu bilgisine ulaştım. Bu olaydan dolayı sanırım tüm haberler kalkmış. Çünkü o seneden sonra kız hakkındaki bütün haberler ve fotoğraflar kalkmış. Fransız lisesinden mezun. Okulunda da dans kulübünde ve voleybol kulüplerinde yer almış.’’ ‘’Liseyi üçüncülükle, üniversiteyi de fakülte birincisi olarak bitirmiş. Hayatının her alanında çok başarılı bir insan yani. Üniversitede hukuk okumuş. Hazırlık sınavını da geçmiş okumadan. İlk yıl baro sınavında savcılık kazanmış. İlk davasında da hemen hapse birini attırabilmiş. Sonra avukat olarak bir davada yer almış ama sonrasında bir belge bulamadım. Barolarda hala savcı olarak anılıyor. Hatta hapse attırdığı kişide azılı bir suçlu olduğundan baya bir ünü var yani. Neden saklandığını bilemesem de?’’ ‘’Hastane ile ilgili detayları bulabildin mi peki? Niye nasıl?’’ Komaya girdiğini duyduktan sonrasını çok önemsememişti. ‘’Normalde kayıtlar silinmişti ama ulaşabildiğim kadarına ulaştım. Tabi seneler geçtiği için çok karmaşıktı.’’ ‘’Boğulma sebepli hafıza kaybı yaşamış olduğu yazıyor. Yani muhtemelen 8 yaşından önceki vaktini hatırlamıyor bu kadın. Kısacası çocukluğunu unutmuş bir insan. Zaten bir psikolog geçmişi de var.’’ Bu nedenle çocuk gibi davranıyordu. Aklından böyle geçirdi. Dediklerine de ayrı pişman olmuştu. Telefonla aradığında direkt olarak kapalıydı. Açmamasına hak verdi. ‘’Tamam. Teşekkür ederim.’’ ‘’Rica ederim efendim.’’ Çocuk odadan çıktığında her duyduğuna şok olmuştu. Ayaz onu aradığında açtı. ‘’Önemli mi?’’ ‘’Önemli abi çünkü sıçtık!’’ Daha ne olacaktı? ‘’Noldu yine?’’ ‘’Reha dün gece konuşmalarımızı dinlemesi için birini tutmuş. Bugün de Sera’ya fotoğraf atmış. Tuana ile benim. Tuana’ya hiçbir şey söylemeden kapatmış telefonu. Şimdi de açmıyormuş. Yanındaysa diye haber vermek istedim.’’ ‘’Siktir!’’ Diye geçirdi. ‘’Ayrıldık biz.’’ ‘’Siktir git lan! Ne bokuma ayrıldın lan kızdan?’’ Kendine de ayrı soruyu sordu. ‘’Bugün iyice yıkılmış anlaşılan.’’ Ayaz’ın telefonunu kapattıktan sonra ne yapacağını bilemedi. Belki de ilk defa. ***** Merdiven sesi duyduğumda gözlerim hafif aralandı. ‘’Odasında mı?’’ Diye sorduğunu işittim birinin. Tuana’ydı. Çok geçmeden kapım yavaşça açıldığında arkamı dönmedim. Onu görürsem yumuşardım. Yan tarafımda bir hafiflik hissettiğimde gözlerim tam anlamıyla açıldı. ‘’Özür dilerim.’’ Ağlamıştı. İkimizde ağladığımızda sesimiz kısılırdı hep. Anlardım. ‘’Sera ben gitmenden çok korktum. Mutlu olduğumu görüp gidersin diye söyleyemedim.’’ Bunu düşünmemiştim işte. ‘’Lisede bahsettiğim çocuk hep Ayazdı. Tanıştıramadım çünkü çok saçma bir ilişkimiz vardı. Ama sana anlatmadığım tek bir anımız bile olmadı gerçekten.’’ ‘’Duymak istemiyorum bunları.’’ Dedim burnumu çekerek. Uyumadığımı bilirdi. Arkamdan sarıldığında karşılık vermedim. ‘’Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok ki. Sen bensiz yapamazsın. Ben de sensiz yapamam. Bunu bilmiyor musun?’’ ‘’Bilmiyormuşum demek ki.’’ ‘’Sera lütfen. Daha bir hafta bile olmadı zaten. Gerçekten söyleyecektim ya!’’ Ağlamaya başladığında ona döndüm. ‘’Ağlama.’’ ‘’Ne zaman etti?’’ Ağlaması biraz olsun kesildiğinde bana baktı. ‘’Seni aradığım sabah işte. O gece etti yani.’’ Kafamı salladım. ‘’Nasıldı?’’ Bunları sormam onu heyecanlandırmıştı. ‘’Beklemiyordum hiç. Yemeğe gittiğimizi sanıyordum. Orda etti.’’ Güldüm. ‘’Nasıl bir teklif istediğini hatırlıyor musun?’’ Omzuma vurdu. ‘’Hatırlatma! Aklıma geldikçe utanıyorum.’’ ‘’Lisede hep konuşurduk nasıl biriyle evlenmek istediğimizi. Sen direkt istediğinle evleniyorsun.’’ Kafasını salladı. ‘’Şu basketçiyi de bir bulamadık.’’ Derince iç çektim. ‘’Keşke seni dinleyip araştırsaydım o gün. Şimdi hiç aklıma gelmiyor.’’ ‘’Olsun hayatım. Elimizde Kuzey var. Sana o düştü.’’ Güldüğünde ben gülmedim. ‘’O da yok artık.’’ Gülüşü solduğunda ne oldu dercesine baktı. ‘’Bitti sanırım.’’ ‘’Bilmiyordum.’’ Dedi üzüntüyle. Omuz silktim. ‘’Bugün oldu zaten. Çok şey değil.’’ ‘’Ağladın mı peki?’’ Usulca başımı sallarken bir yandan gözlerim dolmuştu. ‘’Bebeğim benim.’’ Bana sarıldığında buna ihtiyacım olduğunu farkettim. ‘’Konuşmamı ister misin? Ya da Ayaz ile konuşayım, he.’’ Ondan ayrıldığımda kafamı olumsuz anlamda salladım. ‘’Gerek yok. Benim suçum olan bir şey zaten.’’ ‘’Anlat.’’ ‘’Önemli değil ya.’’ Geçiştirecekken yüzüme ters ters baktı. ‘’Biraz geçsin anlatacağım, söz.’’ Anlayışla kafasını salladı. ‘’Dışarı çıkartayım mı seni? Kafan dağılsın.’’ ‘’Yorgunum bugün. Havamda da değilim zaten.’’ Üstelemediğinde yanımdan kalkarken beni öpmüştü. ‘’Dikkat et.’’ Uğurlamak için kalkacakken beni durdurdu. ‘’Sen kalkma. Ben giderim.’’ Zaten annemin yanına inecektim. Birlikte aşağıya indiğimizde annemle birlikte uğurladık onu. ‘’Anne.’’ Ona seslendiğimde salonun kapısında durmuştu. ‘’Efendim canım?’’ Yanına ilerleyip ona sarıldım. ‘’Özür dilerim. Bağırdığım için.’’ Ellerini sırtımda hissettiğimde gülümsedim. ‘’Çırpı bacak seni!’’ Güldüğümde ondan çekildim. ‘’Şimdi annene bir kahve yap. Yeterince başımı ağrıttın zaten.’’ Yanağından öptüğümde mutfağa ilerledim. Topuklu ayakkabı tıkırtısı geliyordu. Asla vazgeçmezdi. Ben ise pembe fırfırlı pijamalarım ve pembe çoraplarım ile ortama yakışıyordum. Mutfağa ilerlediğimde çalışanlardan müsaade isteyip kendim yaptım. Tepsiye koyduktan sonra dikkatli adımlarla bahçeye indim. ‘’Dikkatli dön havuzun ordan!’’ Diye seslenmesine anlam veremedim. ‘’Anne tepsiyi taşıyan sen misin ben miyim?’’ Çaprazına oturduğumda kendi kahvesini önüne çekti. ‘’Yapabilmişsin bakalım.’’ Bir yudum aldığında onu izledim. ‘’Eh işte.’’ Burun kıvırdım. ‘’Eh işteymiş. Büyük kızın yapsa beğenirsin ama değil mi?’’ ‘’Aa. O nasıl söz öyle?’’ Omuz attım. ‘’Öyle öyle. Gördüm geçen sizi. Gayet beğenmiştin kahvesini.’’ ‘’Ablan demişken bize yemeğe gelmek istiyorlar. Ben de topluca çağırdım herkesi.’’ Kahvemden bir yudum aldım. ‘’Sen bilirsin tatlım.’’ ‘’Kübraları da çağırdım.’’ Kafamı salladım. ‘’İyi yaptın.’’ Galiba bir şey öğrenmek istiyor gibiydi. ‘’Noldu?’’ Omuz silkti. ‘’Hiç öyle söylemek istedim.’’ ‘’Nasıl gidiyor?’’ Gitmiyor. ‘’İyi, nasıl olsun.’’ Omzumu dürttü. ‘’Bana anlatabilirsin.’’ ‘’Neyi anlatayım canım? Iyi gidiyor işte.’’ Diye mırıldandım. ‘’Evlenirsin herhalde yakında.’’ İçtiğim kahve boğazımda kaldığında öksürük krizine girdim. ‘’Tabi anne. Ay sonu düğünümüz var, yap sen hazırlıklarını.’’ Kahkaha attığında ben hiç gülmedim. ‘’Ne güzel olurdu.’’ Annem ona o kadar alışmıştı ki gitme ihtimalimi yok sayıyordu. ‘’Seviyorsun galiba.’’ ‘’Seni mutlu ediyor.’’ Yutkundum. Keşke bunları duyabilseydi. ‘’Seni mutlu ediyorsa beni de mutlu eder. Ama kötü bir yanlışını gördüğümde o zaman müdahale ederim.’’ Anlayışla kafamı salladım. Annemin haberi bile yoktu. ‘’Bir şey sorabilir miyim?’’ ‘’Sor.’’ Yönümü ona çevirdiğimde hava kararıyordu. ‘’Bazen tartıştığımızda oturup havuzu izliyorsun.’’ Gözlerini benden kaçırdığında havuza bakmaya devam etti. ‘’Neden?’’ ‘’Öyle.’’ Diye mırıldandı. ‘’Sen bilmezsin ama çok şey var orada. Su insanı rahatlatır. Beni de rahatsız ediyor.’’ ‘’Akşam kadınlar gelecek. Baban geç gelir. Ben bi hazırlıklara bakayım.’’ Yanımdan kaçarcasına kalktığında bir şey diyememiştim. Masayı toplayıp içeri bıraktığımda odama çıktım. Telefonu bıraktığım yerde göremeyince şaşırdım. Odama kimse girmediğine emindim. Giyinme odasına ilerlediğimde gerginlik tüm vücudumu sarmıştı. Odaya girdiğimde kolumdan çekilmesiyle bağıracaktım ki ağzım kapanmıştı. ‘’Sessiz ol.’’ Araftı. Nefes nefese hissettiğimde başımı salladım. Elimi ağzından çeker çekmez yanağına bir tokat attım. ‘’Napıyorsun sen?’’ Elini yanağına koyduğunda sert vurduğumu düşünmemiştim. ‘’Acıdı mı?’’ ‘’Elinin ayarı olsun be kızım.’’ Bu rahatlık nerden geliyordu ve odama nasıl girmişti? Giyinme odasını kapattığımda ona ters ters baktım. ‘’Nasıl girdin sen bu eve?’’ ‘’Kapıdan.’’ ‘’Annem seni görürse ikimizi de mahveder biliyorsun değil mi?’’ Telaşla konuşmuştum. O ise rahatça giyinme odamı geziyordu. ‘’Evdeki en büyük oda senin mi?’’ Kıyafetlerimi karıştırırken önüne geçtim. ‘’Sana ne. Bitirdin ilişkimizi, rahatça eski sevgilinin yanına gitseydin.’’ ‘’Rahatça eski sevgilimin yanına geldim.’’ Dediğim şey ile vurulduğumda yutkundum. En son benden ayrıldığı için eski sevgilisi ben oluyordum. Ben mal mıydım? ‘’Bunlar benden aldıkların mı?’’ Konuşmadığımda incelemeye devam etti. ‘’Giderken götür. Eşyan kalmasın ben de.’’ ‘’Ay sonu düğünü olan birine göre çok kesin konuştun sanki, sevgilim.’’ Allahım bir de dinlemiş miydi? Hızla ona yürüyüp kendime çevirdim. ‘’Derdin ne senin? Kırdın yetmedi şimdi ne diye burdasın, Kuzey?’’ ‘’Kuzey?’’ Sorgular gibi baktığında kafamı salladım. ‘’Adın Kuzey değil mi?’’ Üstüme geldiğinde geri gitmek zorunda kalmıştım. Orta masaya çarptığımda bana doğru eğildi. ‘’Benim adım Kuzey mi?’’ Nefesi yüzüme çarptığında onu onayladım. ‘’O daha hoş geliyor kulağa.’’ ‘’Sen öyle deme.’’ Sorgular gibi baktım. ‘’Neden? Herkes söylüyor. Ben de söylemek istiyorum belki.’’ ‘’Sen herkes misin?’’ ‘’Ben herkes değilsem neden benden bir sözle ayrılıyorsun?’’ Yüzü ciddileşti. ‘’Şu an onu telafi etmek için burdayım.’’ ‘’Sen gittikten sonra Buğra ile konuştuk. Senin bana göre biri olmadığını, benim yüzümden sana zarar geleceğini söyledi.’’ Bunları bilmiyordum. Ben neden hiçbir şey bilmiyordum? ‘’Başta istemedim. Sen üstüne ilişkimizin sahte olduğunu söylediğinde o sinirle de senin yanına geldim.’’ ‘’Bilmiyorum.’’ Diye mırıldandım. ‘’Bugün o kadar çok şey oldu ki. Senden sonra annemle tartıştım üstüne Tuana benden bir şeyler gizlemiş onu öğrendim.’’ Buna şaşırmadı. ‘’Şaşırmadığına göre sen de biliyorsun.’’ ‘’Biliyorum ama senden gizlendiğini bilmiyordum.’’ Onayladım. ‘’Sonra o geldi. Onunla konuştuk. Annemle konuştuk yani kafam çok dolu.’’ ‘’Bana yer kalmadı mı?’’ Ses tonu biraz düştüğünde cevaplayamadım. ‘’Kalmamış.’’ ‘’Araf.’’ Fısıldar gibi çıktı sesim. ‘’Böyle yapma lütfen. Ben seni de anlıyorum gerçekten.’’ Zaten hayatımda kendimden çok herkesi anlıyordum. ‘’Ve emin ol sen hayatımda kalmasını isteyeceğim insanlardan birisin.’’ ‘’Hayatında değil, aklında kalmak istiyorum.’’ ‘’Ölecek gibi konuşmasana. Ne o öyle? İkisinde de kalabilirsin.’’ Güldüğünde yüzüne baktım. ‘’Kalamaz mısın?’’ ‘’İstediğin sürece kalırım.’’ İstiyordum. ‘’Sana ne zaman bir şey düşünmeye, hissetmeye başlasam bir pürüz çıkıyor. Önce Defne muhabbeti, şimdi bu. Yani ben gerçekten-‘’ Beni susturan dudakları olmuştu. Karşılık vermeyi düşündüğümde geri çekildi. ‘’Eğer tek sorun buysa ben hayatındaki pürüzleri çıkarırım. Kız erkek farketmiyor. Bunu yaparım.’’ Yapardı, biliyordum. Bilmesem bile hislerim o yöndeydi. ‘’Gitmeyi düşündüğümde aklımdan beni durduracak bir şey olsun diye geçirmiştim.’’ Gülümsedim. ‘’Galiba duam biraz hızlı kabul oldu.’’ ‘’Ama seni affetmiş değilim.’’ Ondan uzaklaşacakken belimden tutup kendine çekti. ‘’Bana bak.’’ ‘’Beni bırak. Evden nasıl çıkacaksın sen?’’ Gayet rahattı. ‘’Çıkmayacağım. Birlikte uyuyacağız. Dün uyuyamadım.’’ Şaşkınlık tüm vücudumu kapladı. ‘’Nasıl uyuyamadın?’’ Omuz silktiğinde bir eliyle saçlarımla oynadı. ‘’Sen yoktun.’’ ‘’Ne yaptın tüm gece?’’ Bedenim yükseldiğinde beni masaya oturttu. Allahtan kapıyı kilitlemiştim de birisi girmezdi. ‘’İşlerim vardı.’’ Kafamı salladım. ‘’Hm.’’ ‘’Burada nasıl kalacaksın peki? Gömlekle uyuyacak halin yok. Odamdaki koltuk çok rahat bir de. Yattığın yeri beğenirsin artık.’’ Kaşları havalandığında gülmemek için zor durdum. ‘’Koltukta mı yatıracaksın beni? Ben seni böyle mi ağırladım?’’ ‘’O senin evin. Bu oda benim ve benim kurallarım geçerli.’’ Kafasıyla beni onayladığında gülmeden edemedim. Her türlü o koltukta uyutacaktım onu. ‘’Aç mısın? Gerçi birazdan annemin arkadaşları gelecekmiş ama, senin için bir şeyler hazırlayabilirim.’’ ‘’Değilim.’’ Onu ne zaman görsem hiç aç olmuyordu. ‘’Diyet falan mı yapıyorsun? Hiç aç değilsin bu ne böyle?’’ Güldü. ‘’Ne o hayatına giren erkekler çok oburdu sanırım.’’ Kaşlarım çatıldı. ‘’Seninde onlardan bir farkın yok!’’ Onu incelediğimde aslında yapılı olmasının sebebi kaslarıydı. Üstsüz gördüğüm için bunu biliyordum. En iyi vücut yarışması olsa birinci gelirdi. O derece. Ne diyorum ya ben! ‘’Yemeği bırak. Telefonunu neden kırdın? Paran bol herhalde sağa sola atıyorsun.’’ ‘’Dalgınlığıma geldi.’’ Alaycı bir ifade yerleştirdim. ‘’Ayrıca tatlım. Babam zengin.’’ Onu süzdüm. ‘’Görünüşe bakılırsa sevgilim de ondan daha zengin ama bunlara ihtiyacım yok. Ben zaten ünlü biriyim.’’ Hayranmış gibi dinliyordu. ‘’Sera Sayar yazınca bir sürü görselim çıkar. Gece uyumadan bakarsın.’’ ‘’Uyurken de yanımda olduğun için pek gerek yok gibi.’’ Kendime ait mirasım bile vardı. İlerde torunuma bile kalırdı. Gösterilerimden çok para kazanıyordum bu doğruydu ama hepsini harcamıyordum elbet. Eğer çok yüklü değilse bir kısmını gizli bir hesaptan o kadının çocuğuna gönderiyordum. Diğerlerini de yine bir çocuk esirgeme kurumuna bağışlıyordum. Çocuklara çok değer verirdim. Onlar bu hayat için fazla masumdu. ‘’Bir gün çocuğun olsaydı ne olmasını isterdin?’’ ‘’Düşünmedim.’’ Kollarımı göğsümde bağladım. ‘’Bence senden iyi bir baba olur biliyor musun?’’ ‘’Nerden anladın?’’ ‘’Bade ile çok güzel anlaşıyorsunuz. Ve o seni çok seviyor.’’ Gülümsedi. ‘’Ben mesela bir kızım olsun çok isterdim. Onu da kendim gibi yapardım. Annesi gibi balerin olurdu muhtemelen.’’ Bunu hayal ediyor gibiydi. ‘’Her gün alışverişe çıkardık. Ona da kendime de bir sürü şey alırdım.’’ Güldüğünde ona baktım. ‘’Kendini de es geçmiyorsun.’’ ‘’Geçemem tabii. Ben önemli insanım.’’ Güldüm bunu dedikten sonra. Çok alakasız gelmişti. ‘’Sağlıkla gelmesi yeterli bence.’’ ‘’Ya ama olmaz öyle. Ben bir sürü şey anlattım sen de anlat. Soğuk olma bu kadar.’’ Benimle konuşuyordu ama tepkileri çok soğuktu. Aramızdaki o kasveti anlayabiliyordum. ‘’Anlatacak bir şey yok ki. Düşünmedim gerçekten. O kadar vaktim yoktu.’’ ‘’Tamam o zaman şimdi düşün. Ben beklerim seni.’’ Gerçekten düşündüğünü hissettiğimde ben de gerçekten bekledim. ‘’Sera!’’ Annemin seslenmesiyle hızla uzaklaştığımda tedirginleştim. ‘’Ses çıkarma tamam mı? Ben geleceğim hemen.’’ Gülerek kafasını salladığında oradan çıktım. Odadan da çıktığımda kapıda bekleyen annemle karşılaştım. ‘’Aşağıya gelmeyecek misin? Kübra seni de soruyor.’’ ‘’Şey, Neden?’’ Sesim götüme kaçmış gibi sorduğumda annem güldü. ‘’Neden olacak? Merak etmiş kadın işte.’’ Anlayışla kafamı salladım. ‘’Gelirim birazdan.’’ ‘’Bekleme çok. Sonra çıkarsın yine.’’ Benden uzaklaştığında tıkır tıkır aşağıya indi. İnene kadar emin olduktan sonra odaya girip kapıyı kilitledim. Giyinme odasına girdiğimde Araf’ın kıyafetlerimi incelediğini farkettim. ‘’Niye bu kadar çok eşofmanın var?’’ ‘’Sizin gibi çalışmadığımdan. Şimdi çık da üstümü değiştireyim. Aşağıya inmem gerekiyor.’’ Gülerek odadan çıktığında beni hiç görmediği şekilde bir şey giyindim. Genelde yazın giydiğim kısa çiçekli elbiselerden birini giydim. Bu odadaki makyaj aynamdan bir şeyler yaptığımda boy aynasına geçtim. Bence gayet güzeldim. İçeri geçtiğimde bana bakakalmıştı. ‘’Hep eşofman giymiyorum.’’ ‘’Bence hiç aşağıya inme.’’ Yanıma geldiğinde gülmeden edemedim. ‘’Ben bu halini de beğendim. Gitme.’’ ‘’Şansına küs. Annen beni soruyormuş.’’ Gidecekken elimden tutup duvara yaslamıştı. ‘’Napıyorsun?’’ Güldüğümde beni öpmeye başlamıştı. Kollarım boynuna dolandığında belimden tutmuştu. Geri çekildiğimde gülmeye devam ettim. ‘’Gerçekten inmeliyim. Yoksa annem beni gebertecek.’’ ‘’İnme.’’ Dedi sadece. Tekrar tekrar öptüğünde gülmeye devam ettim. ‘’Yapma.’’ Biraz daha öperse ben de kendime hakim olamayacaktım. ‘’Neyi yapmayayım?’’ ‘’Sürekli öpüyorsun. İnmem gerekiyor diyorum sana.’’ Yüzünü buruşturdu. ‘’Onlar annenin misafiri. Ben sadece sana geldim. Benimle ilgilen.’’ Bu dediğine kahkaha attığımda bakışları bile beni delicesine öpmek istiyor gibiydi. ‘’İlgileneceğim. Hızlı gelirim söz. Sen de takıl işte. Gerçi odamda ne yapabilirsen yani.’’ Tipik bir kız odasıydı. İyiki çatı katındaki odayı yapmışlardı çünkü beni açığa çıkaracak her şey oradaydı. Bu evi tasarlayana bir kez daha minnettar kaldım. ‘’10 dakika.’’ ‘’Tamam 10 dakika.’’ Hala gülmeme engel olamayıp onu onayladığımda aşağıya indim. Umarım bir sıkıntı çıkmazdı. Annem elbise giymeme şaşırmış olsa da beni beğendiğini belli eden gülüşü vardı. ‘’Hoş geldiniz.’’ Çoğunu tanımıyordum ama davette hepsini görmüştüm. Bir tek İzel teyze ve Kübra teyze aklımdaydı. Ne hikmetse Kübra teyzenin yanına oturduğumla onunla da ayrı selamlaşmıştık. ‘’Nasılsın kızım?’’ ‘’İyiyim. Siz nasılsınız?’’ Gülümseyerek başını salladı. ‘’Ben de iyiyim. Seni gördüm daha iyi oldum.’’ Gülümsediğimde hem onunla hem de diğerleriyle de az çok sohbet edebilmiştim. Onlar yemek odasına geçtiklerinde akşamın uzun olacağını farkettim. ‘’Size iyi eğlenceler anneciğim. Benden bu kadar.’’ Annem arkamdan güldüğünde tekrardan odama döndüm. Odaya kenardan girip kapıyı kilitlediğimde Araf’ı hemen arkamda görmeyi beklemiyordum. Sıçradığımda bedenim kapıya çarptı. ‘’Beni korkuttun.’’ ‘’On dakika diyip bir saat kaldığının farkında mısın?’’ Gülerek yanından sıvıştım. ‘’Napabilirim? Aşağıdaki dedikoduyu dinlemen lazımdı.’’ Yatağa oturduğumda yanıma gelmesini bekledim. “Aslında hiçbirini de tanımıyorum bakma sen böyle dinlediğime. Annen vardı. Evde selamımı alırsan şaşırma.” “Hm.” diye mırıldandığında yanıma geldi. “Düşündün mü?” “Neyi?” Gözlerimi devirdiğimde anlamamıştı. “Çocuk hani.” Omuz silkti. “Yapmadığım sürece düşünmenin bir alemi yok.” Omzuna vurduğumda güldü. “Çok kötüsün.” “Tabi sen istiyorsan o ayrı ama.” İmalı söylemesiyle ondan uzaklaştım. Pencerenin önüne geldiğimde tüm perdeleri kapattım. “Napıyorsun?” Büyük perdeyi de kapattığımda dönüp odanın gece lambalarını yaktım. Bu aydınlık yeterliydi. “Önlem alıyorum. Ne olur ne olmaz.” Hala ayaktayken başına dikildiğimde omzuna dokundum. “Sabah gitmiş olacaksın değil mi?” Amacım onu kovmak değildi ama yakalanırsam aileme kötü gözükmek istemiyordum. Bir yandan onunla da uyumak istiyordum. “Kovuluyor muyum?” “Kovsam da sonuç ortada bence.” Onu işaret ettiğimde güldü. “Hadi yatalım.” Hala gömlekliydi. “İstersen kıyafet bulabilirim senin için. Başar abinin kıyafetlerinden kalmıştır belki.” “Kalmıştır derken?” Hemen sinirlenebildiği için ona tip tip baktım. “Hani eniştem, ablamın kocası ya. Gelip gittiklerinde birkaç gün burada kalırlardı. Ama sanmıyorum yani.” “Ben bu kadar dert etmiyorum. Sen de etme.” Ben o değildim ama. “Ben değiştireyim mi o zaman? İçinde biraz daraldım.” Oldukça dardı. “İyiydin aslında böyle.” Ona güldüğümde uzanıp bir öpücük kondurdum. Biz buna iyi alışmıştık ama bakalım nasıl sonuçlanacaktı? Sanki gidecek gibiydi. “Araf.” Belimden sarılmasına izin verdiğimde dizlerine oturttu. “Söyle güzelim.” “Bir sorun mu var? Odaya geldiğimden beri düşünceli gibisin.” Ellerim yüzünde gezindi. “Anlatabilirsin.” “Bir şey yok. Nereden çıkardın bunu?” Yanağımı öperken bir de kokladığını hissettim. “Bilmiyorum öyle hissettim sanırım.” Dudağıma uzandığında yumuşaktı. Bedenim bu kadar kısa sürede ona ayak uydurmuştu ki hayret ediyordum. Ona alışmıştım. Hamlelerini ezberlemiştim. Geri çekildiğinde ona baktım sadece. “Hadi git üstünü değiştir.” Onayladığımda kalkarak giyinme odasına girdim. Çıkardıklarımı değil de yeni bir pijama alarak onları giydim. Makyajımı silmek için yöneldiğimde bir cümleye şahit olmuştum. “Ya o ya ben. Birimizden biri bu gece ölecek. Belgeleri benim elimde olduğu sürece onu gebertmeden rahat duramam.” Bunu derken ki sesi kısıktı ama tonu bile öyle sertti ki dehşet vericiydi. Neyden söz ediyordu? Benim duymadığımı sanıyordu muhtemelen, duyulmayacak gibi değildi. Camın önündeydi. Bu geceden söz ediyordu. Yanımdan gidecek miydi? İşim bittiğinde odadan çıktım. Gitmesine izin veremezdim elbette. Artık uykumun geldiğini hissetsem de uyumamaya kararlıydım. “Koltukta uyuma. Gel.” Emin misin dercesine baktığında onu onayladım. Yatıp kenara kaydığımda yatmasını bekledim. Bilerek değiştirmiyordu üstünü. Gitmeyi düşünüyordu. Buraya da bilerek gelmişti. Başına bir şey gelirse son kez beni görmek için. “Uyu hadi.” “Hala cevabımı alamadım ben.” Konu açmaktı amacım. “Bekleyeceğimi söylememe rağmen düşünmedin mi?” Kırıldığımı belli edercesine sesim çıktığında yanağımı okşadı. “Erkek.” “Neden?” Heyecanla sordum. Tepkilerim bir anormaldi. “Onu da düşünmedim dersen atarım seni yataktan aşağıya.” Allahtan odam yukarı kattaydı. Bağırsam az bile duyulurdu aşağıdan. Güldü. “Senin kızın olacak bence.” “Senin derken? Bizim demek istedin.” Beni şoka uğrattığında gülmeye devam etti. “Neden ben? Ya bir gün ayrılırsak. Bugün gibi.” “Sence ayrılmışa mı benziyoruz?” Dip dibeydik. “Ben seni öpmek için zaman kollarken başkasından çocuk mu düşünebilirim?” dedikleri beni bozguna uğratıyordu. “Sen düşünüyorsan bilemem.” “Bu zamana kadar gitmeyi düşünürken çocuk düşünmemiştim. Ablam hamile olduğunda bile onun adına sevindim ama kendim hiç çocuk düşünmediğimi farkettim.” Yutkundum. “Çocukluğumu çok hatırlamıyorum ama hayatım bale kurslarından ibaret. Eğer bir kızım olursa balerin olması en büyük dileğim.” Gerçekleşmeyeceğini düşünüyordum. “Ve evet.” Ona daha çok yaklaştım. “Eğer bir kızın olacaksa benden olsun.” Olmayacaktı. ***** Gecenin bir yarısı uyandığımda yanım boştu. Rüya değildi. O buradaydı. Uyumamak için son ana kadar direnmiştim. En saçma şeylerden bile bahsetmiştim. Hızla yataktan kalktığımda odayı kapatan perdeleri araladım. Aşağının ışığı neden yanıyordu? Eğer biri bizi yakalasaydı tek uyanan o olmazdı değil mi? Adımlarım aşağıya gittiğinde babamın uyanık olduğunu farkettim. “Babacığım? Neden uyumadın?” Beni gördüğünde kireç gibi olmuştu. Telefonu çaldığında Gürkan Yıldırım yazısını görmem ile kalbime bir hançer saplanmıştı. Bir şey olmuştu. Babam benden uzaklaşarak telefonu açtığında dinlemeye çalıştım. “Bir haber var mı?” “Tamam ben-“ Beni gördükten sonra düzeltti. “Biz geliyoruz!” Anlamıyordum. Annemde arkamdan geldiğinde telaşlıydı. “Noluyor gecenin bu saati herkes uyanık?” Babam yanıma geldiğinde omuzlarımı tuttu. “Şimdi iyi dinle ve sakin ol tamam mı kızım?” Usulca kafamı salladım. “Engin, noluyor? Kız ne yaptı?” Babam bana bakmamak için anneme döndü. “Kuzey.” Kalbimin ağrı sebebi belli oldu. “Bu gece bir sevkiyat vardı. Kuzey ilgileniyordu ama alanda büyük bir patlama gerçekleşmiş.” “O iyi mi?” tek sorduğum buydu. Malları önemli değildi benim için. “Bilmiyoruz. Gürkan ulaşamıyor, Doğu da öyle.” “Biz de gidelim.” dedim hemen. “Olmaz!” annem engel olsa da onu dinlemedim. “Ben de gidiyorum.” Hızlı adımlarla yukarı çıktığımda üstümü değiştirdim. “Sera hayır dedim! Ya sanada bir şey olursa?” “Babama bir şey olsa peşinden gitmez misin anne?” sesim gayet acı doluydu. Odamdan anahtarı aldığımda yukarı çıktım. Alabileceğim tek şey olan kimliğimi aldım. İçimdeki şüphe doğruydu. Bilerek gelmişti. Bilerek benimle barışmıştı. Hepsi bunun içindi. O lanet olası üstünü bu yüzden değiştirmemişti. Hepsinin hesabını soracaktım. Tek dileğim ona bir şey olmamasıydı. En azından bu kabul olsun. Lütfen. 16.Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |