@ineffable3107
|
Babamla birlikte geldiğimizde gerginlikten midem bulanmıştı. Çok kötüydüm. Beni bırakmıştı. Bilerek gelmişti ve gitmişti. Ne kadar büyük bir olaydı da polisler bile burdaydı? Buğra’yı görmemle babamın yanından ayrılıp onun yanına koşmam bir oldu. ‘’Sen neden geldin?’’ ‘’Nerede o?’’ Omuzlarımdan tuttuğunda kötü bir haldeymişim gibi hissettirdi. ‘’Buğra.’’ ‘’Bilmiyorum.’’ Etrafta ayrıca kötü bir haldeydi. ‘’Girip bakamaz mısın? Onu görmeliyim lütfen.’’ Kafasını iki yana salladığında daha da yıkıldım. ‘’Her yer patlamış. Alev içinde arka taraf, bizde haber bekliyoruz. Sakin ol tamam mı canım?’’ Ağlamalıklı bir tonda ‘’Az önce yanımdaydı ya.’’ Kısık sesimle beni sarmalamıştı. ‘’Ben onu kaybetmek istemiyorum.’’ Saçımı okşadığını hissettiğimde iç çekti. ‘’Özür dilerim kardeşim. Onu durduramadım.’’ Ayaz geldiğinde Buğra onun yanına gitmişti. Tek kaldığımdan emin olduğumda hızlıca polis ekiplerinin olduğu tarafa ilerledim. ‘’Girişler yasak değil mi?’’ Anlayışla kafalarını salladığında tekrardan arkama baktım. Kimse bana bakmıyordu. Kılıfımın arkasından kimliğimi çıkardığımda polislerin şaşırması bir olmuştu. ‘’Savcım.’’ ‘’Bunu kimseye söylemeyin tamam mı? Özellikle bekleyen kişilere.’’ Tekrar kafalarını salladığında benim için sarı bantı kaldırmıştı. ‘’Savcım, dikkat edin.’’ Gülümseyerek kafamı salladığımda oradan da uzaklaşmaya başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Karanlıktı. Tek gördüğüm ilerdeki birkaç konteynırın yanıyor olduğuydu. Babamdan duyduğum şeylere göre burası ona ait değildi. Bunu yapan oydu ve şuan yoktu. Yangının sebebi oydu ve olmayışıyla beni yaktığından haberi yoktu. Yavaş adımlarla ilerlediğimde birkaç kişi ile karşılaştım. Sanırım yaralıları çıkarmak için görevlilerdi. Beni farkettiklerinde kimliğimi göstermemle kafalarını sallayarak uzaklaştılar. Arka tarafa ilerlediğimde loş ışıkların ardından kimseye rastlayamadım. Arkamdan birinin geldiğini hissetmem ile duraksadım. Gerginlik tüm bedenimdeydi. Kusacaktım artık. Kafama dayanan bir sertlik ile yutkundum. Silahtı. Emniyetini açtığını duyduğumda gözlerimi yumdum. Tek başımaydım. Arkamı döndüğümde tanımadığım birini beklemiyordum. ‘’Kimsin ve burada ne işin var?’’ ‘’Ben.’’ Diyebildim içime kaçan sesim ile. Silahın namlusu tam olarak alnımdaydı ve korkudan dilimi bile yutabilirdim. Bana yaklaştığında silahı bir an bile çekmedi. ‘’Buraya girebildiğine göre önemli biri olmalısın.’’ Etrafıma göz attıktan sonra ona bakarak gülümsedim. Ani bir hamleyle bana doğrulttuğu silahı ondan alıp ona doğrulttum. Gülmeme şaşırdığı için dikkatinin dağılması işime gelmişti. Beni daha tanımıyordu. Gözleri fal taşı gibi açıldığında ona bakmaya devam ettim. ‘’Sanırım sorduğun soruyu benim sormam gerekiyor.’’ Kim olduğu umurumda değildi. Kimliğimi ona da gösterdiğimde yutkunuşuna sahip oldum. Benden korktu. ‘’Öğrendin bence kim olduğumu.’’ Arkadan birini gördüğünde oraya dönemezdim. ‘’Gayet iyi öğrendim, küçük hanım.’’ Neye dönülecekti bunu bilmiyordum. Arkaya bir adım attığımda korkuyla geri çekilmek istemiştim sadece. Arkada kimi gördüyse ondan güç almıştı. Yaptığı hamleyle elimdeki silahı atıp boğazımı sıkmaya başlamıştı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Boğazımdaki ellerini tuttuğumda pis gülüşünü duydum. ‘’Çok iyi tanıyorum seni. Kuzey’in sürtüğüne bak sen! Ne cevherleri varmış.’’ Kıpkırmızı olduğumu hissettiğimde konuşamamak beni öldürecekti. Çırpınışlarım bile beni kurtarmıyordu. Bir silah sesi duyduğumda üzerimdeki adam yan tarafıma yığıldığında hızla ondan geri çekildim. Boğazımı tuttuğumda öksürük krizine girdim resmen. Canım yanıyordu. Oturur pozisyona geldiğimde akan gözlerime engel de olamadım. Vuran kişiye baktığımda onu da tanımıyordum. ‘’Yaklaşma.’’ Bana doğru gelen adam sessizliğe doğru bağırdı. ‘’Sana yeğenimden uzak dur derken etrafındakileri de kasetmiştim Altuğ!’’ Bana bakıp gülümsedi. ‘’Yoksa sana zarar geleceğini söylemiştim. Her anlamda.’’ Ayağa kalkacak gücü bulduğumda hiç korkmadan silahı alıp ona doğrulttum. ‘’Bana yaklaşma dedim!’’ Elim bile titremiyordu. ‘’Sakin ol. Ben yanındayım.’’ Alayla güldüm. ‘’Sen kimsin de yanımdasın? Araf nerede? Ne yaptın ona?’’ Bağırdığımda sesim titriyordu. ‘’Gelin hanım sakin ol. Seni korumaya geldim ben.’’ Tanımıyordum ve güvenmemiştim. ‘’Nerden bileceğim beni kandırmadığını?’’ Benden korktuğunu hissettim onunda. Tedirgince yaklaşıyordu artık. ‘’Bak.’’ Elindeki silahı bıraktığında gözlerimi ondan çekmedim. ‘’Kızım sana gelin hanım diyorum!’’ ‘’Sana güvenmiyorum!’’ Diye bağırdım. Rahatlamaya çalıştığında ellerini cebine koydu. ‘’Yeğenim tam kendine göre bir kız seçmiş. Beğendim.’’ ‘’Ecmel!’’ Diye bir bağırış duyduğumda arkadaki Araf’ı görmemle tüm bedenim gevşedi. Silahı adamdan çekmediğimde gülmüştü karşımdaki. Ondan uzaklaştığımda silahı yere atıp Araf’a koştum. Birden boynuna atladığımda beni karşılıksız bırakmadan belime sarıldı. ‘’Çok korktum.’’ Ondan ayrıldığımda ellerim yanağını buldu. ‘’Neden gittin yanımdan? Niye bıraktın beni?’’ Burada olmama şaşırmış gibiydi. ‘’Yaralı mısın? Var mı bir yerinde bir şey?’’ Üstünü incelediğimde iyiydi. Bıraktığım gibiydi. ‘’İyiyim.’’ Dedi. ‘’Ne işin var senin burada?’’ Şaşkındı. ‘’Nasıl girdin?’’ ‘’Beni bıraktın.’’ Dedim fısıltıyla. Yanağımı sevdiğinde gözümden akan yaşı sildi. ‘’Bırakmadım. Seni nasıl bırakırım bebeğim?’’ Yanağımı öptüğünde bir şey yapamadım. ‘’Ağlama. Sen ağladıkça dünyayı paramparça edesim geliyor.’’ Kafamı salladım. ‘’Etme. Sadece sen ol lütfen. Beni öyle bırakma bir daha.’’ Nefesini yanağımda hissetmemle gözlerimi yumdum. ‘’Amcam olmasa seni deli gibi öperdim biliyor musun?’’ Dudağımın kenarını öptüğünde yutkundum. Elimden sıkıca tuttuğunda ona bakmaya devam etti. O tarafa yürüdüğümüzde amcam dediği adamın yanına geri döndük. ‘’Siz tanışmışsınız gerçi ama.’’ Gayet rahattı ama ben çok utanmıştım. ‘’Yani öyle oldu. Gelin hanımın bana silah çekmesini hiç unutmayacağım.’’ ‘’Ben çok özür dilerim. Bilmiyordum.’’ Dedim telaşla. Adam gülmeye başladığında mahçupça bakmıştım sadece. ‘’Sorun değil. Cesaretine hayran kaldım.’’ Araf’ın koluna tutunduğumda ondan da çekinmiştim. ‘’Benim merak ettiğim nasıl buraya girdiğin?’’ Sadece adama göstermiştim o da ölmüştü zaten. ‘’Kapıda polisler vardı. Aradan girmeye çalıştım.’’ ‘’Sevdim seni bak.’’ ‘’Şey peki babama söylemeseniz olur mu? Yüreğine insin istemiyorum da birini vurmaya çalıştığımı.’’ Korkuyla söylediğimde Araf gülmüştü. ‘’Söylemez o merak etme.’’ Amca bir şey demediğinde sertçe ona baktı. ‘’Değil mi amca?’’ ‘’Düşünmem lazım biraz.’’ Endişeyle ona baktığımda gülmüştü. Yaşlı değildi ama çok genç sayılmazdı. Orta yaşlı denebilirdi. Genç de görünüyordu. Şu an anlayamıyordum. Samimice elini uzattığında önce Araf’a baktım. Bir şey demediğinde nazikçe elini sıktım. ‘’Uygar. Bu fırlamanın amcasıyım.’’ Fırlamaya gülmek istesem de ciddiyetimi korudum. ‘’Sera.’’ Biraz eğildiğimde bana yardımcı olmuştu. ‘’Fırlama dediğiniz çocuğun sevgilisiyim.’’ Bu onu güldürdüğünde Araf’ın duymamış olmasını diledim. ‘’İşte seni sevdim küçük hanım.’’ Bir şey demeden ilerlediğimizde ikisi konuşuyordu. Birden aklıma geldi. ‘’Giriştekilerden nasıl geçeceksiniz? Başınıza bir iş gelmez mi?’’ Amca gayet rahattı. ‘’Ben çağırdım zaten. Bir nevi taktik gibi bir şeydi.’’ Nasıl bir taktik olacaktı ki? İlerlediğimizde beni gören polise başımı salladım. Beni söylememişti. ‘’Ben görevimi yaptım. Sıra sizde beyler.’’ Amcanın demesiyle birkaç polis diğer tarafa çekildiğinde anlam verememiştim. Galiba tanıdık biriydi. Araf’a dönüp elini omzuna koydu. ‘’Ne zaman akıllanacaksın acaba?’’ ‘’Beni bu işe sokan sensin, bir de akıllanmamı mı istiyorsun?’’ ‘’Doğru.’’ Kendine hak verdiğinde bana bakıp gülümsedi. ‘’Ama onu daha çok korumalısın. Ben olmasam-‘’ Lafını bölen Buğra olduğunda peşinden diğerleri de geliyordu. ‘’Nerdesin kızım sen? Kuzey’i bırakıp seni aramaya başladık neredeyse.’’ Sinirli olmasına rağmen bana sarıldığında korktuğunu farkettim. ‘’Buradayım.’’ Araf ise amcasının yarıda kestiği cümleye odaklıydı. ‘’Manyak seni.’’ Benden uzaklaştığında siniri rahatlamaya dönmüştü. ‘’Onu görmem gerektiğini söylemiştim.’’ ‘’Kendim de girerdim değil mi öncesinde? Bu kadar rahatsam demek ki bir bildiğimiz var.’’ O da biliyordu amcasını. Ne olduğunu merak ediyordum. ‘’Kızım!’’ Babam bana yaklaştığında ona doğru ilerleyip sarıldım. ‘’Baba.’’ ‘’Nerdeydin? Delirttiniz beni gece gece anne kız!’’ Gülmek zorunda kaldım. Annem onu deli gibi aramış olmalıydı. ‘’Özür dilerim babacığım.’’ ‘’Korkuttun beni. Bir daha bir şey olacak diye çok korktum!’’ Bir daha mı? Şaşırdım. ‘’Bir daha derken? İlk defa böyle bir şey yaşadık. Özür dilerim tekrardan ama gerçekten. İyiyim bak.’’ Gözler ona döndüğünde yanlış bir şey söylemiş gibiydi. Araf ona sorgular gibi bakmıştı sanki. Bir yandan da amca ve Gürkan amca konuşuyordu. ‘’Benim olayımdan bahsettim çiçeğim.’’ Konuyu dağıttığında Araf’ın gözü bendeydi. Elim eşofmanın cebine gittiğinde kimliğimin hala orada olması beni mutlu etmişti. Onu öylece tuttuğumda konuşulanlara kulak asmadım. Araf ile göz göze geldiğimizde boynumu işaret ettiğinde midem kasıldı. Anlamıştı bir şeyler olduğunu. Kızarıklık duruyordu muhtemelen. Sinirden yumruğunu sıkmasıyla onu sakinleştirmek istedim ama bu babam varken mümkün değildi. ‘’Burdan ayrılma tamam mı?’’ Babamın onların yanına gitmesiyle öylece kaldım. Bir yandan polisler bir yandan itfaiyeler alana girip çıkarken ne yapacağımı bilemedim. Bir süre sonrasında hepsi döndüklerinde Uygar amca bana gülümseyerek göz kırptığında gideceğini belli etmişti. ‘’Memnun oldum küçük hanım. Sonra görüşürüz.’’ Kafamı salladım. Sadece onun duyacağı şekilde konuşmaya çalıştım. ‘’Tekrardan özür dilerim. Kendinize dikkat edin olur mu?’’ ‘’Dikkat edeceğim vakit seni çağıracağım emin ol.’’ Gülerek benden uzaklaştığında gülmüştüm. Babam geldiğinde gülümsedi. Ona gülümsediğimde konuşmama izin vermedi. ‘’Bu gece için izin mi isteyeceksin?’’ Tatlı tatlı kafamı salladım. Babam zaten beni sıkan birisi değildi ama şuan sormam gereken bir andı. Araf yanımıza geldiğinde ona baktı. ‘’Sana emanet.’’ Anlayışla kafasını salladığında babam saçlarımı öpüp gitmişti. Gürkan amca da onun yanında giderken Araf ile konuşmamıştı. Aralarında bir sorun olabilirdi. ‘’Noldu?’’ Sesi gayet sert çıktığında eline uzandım. ‘’İyiyim ben gerçekten. Amcan kurtardı zaten.’’ ‘’Ben varken başkası olduğu için yeterince sinirliyim zaten.’’ Kendine kızgındı. ‘’Anlat.’’ ‘’Biriydi. Bana silah doğrultmuştu.’’ Elimdeki eli sıkılaştı. ‘’Sonra ondan aldığımda sinirle boğazımı sıktı.’’ Kalbim kırıldı. ‘’O kadar çok sıktı ki öleceğimi hissettim.’’ İlk defa mıydı? Böyle diyememiştim. Neden? ‘’Amcan onu vurduğunda uzaklaştım zaten direkt.’’ Sinirle kafasını salladı. ‘’Anladım.’’ ‘’Silahı tutarken elin titremedi.’’ Bunu demesiyle yutkundum. ‘’Güçlü birisi olduğunu biliyorum. Neden olduğundan farklı davranıyorsun?’’ Omuz silktim. ‘’Değilim. Elimin titremediğinin de farkında değildim. Sadece o an korktum ve bana yaklaşmasını istemedim.’’ Buğra ve Ayaz’ın gelip konunun dağılmasıyla ben çok dahil olmamaya çalıştım. İkisi de gittiğinde arabanın önünde onu bekledim. Tek kaldığımda cebimden kimliğe baktım. Ona ulaşmamın yolu bu kimlik olmuştu. Cebime koyduğumda derince nefes aldım. Onu benimsiyordum. Ona zarar gelmesi beni yıkardı. Duygularım yeniydi ve onu hayatımda istiyordum. Onun için yapamayacağım şey olamazdı. Çok erken düşünüyordum belki ama hayat çok kısaydı. En azından ben kendi açımdan bunu düşünüyordum. Yanıma geldiğinde ona baktım. ‘’Bir şey mi oldu?’’ Yükselip onu öptüğümde kollarımı boynuna doladım. Herkesin gittiğinden emindim. Şuan için görülmek umurumda da değildi. Elleri belime dolandığında bedenim arabaya yaslandı. Geri çekildiğimde kırgınca ona baktım. ‘’Bir daha yanımdan gitme lütfen.’’ Öptü. ‘’Yanımda göremeyince babam yakaladı sandım ve kendime kızdım.’’ Tekrar öptü. Öpüşü nefesimi kesiyordu. ‘’Seni bırakmam demedim mi?’’ Kafamı salladım. ‘’Şu siktiğimin düşüncesini at kafandan.’’ Küfretmesi komiğime gitmişti. ‘’Mahvedeceksin beni bir gün.’’ ‘’Bana kızdın mı?’’ Hayır anlamında kafasını salladı. ‘’Neden kızayım sana bebeğim? Ne yaptın ki?’’ ‘’Amcana silah doğrulttum. Bunu söylerken bile çekiniyorum ama yani o an kendimi korumak için gözüm dönmüş gibi hissettim.’’ Bu onu güldürdüğünde kafasını geriye yatırdı. ‘’Kendini tehlikede hissettiğin her an herkese bir şeyler yapabilirsin. Seni koruyacak kişi her zaman arkanda olacak, yani ben.’’ Bunu söz verirmiş gibi söylemişti. ‘’Eğer amcam da sana zarar verseydi onu vurman beni kızdırmazdı. Aksine bunu yaptığın için seni korurdum ki amcam böyle biri değil.’’ ‘’Nerden çıktı peki bir anda? Hiç görmedim yani.’’ ‘’O başka yerde yaşıyor. Ben onunla büyüdüm. Yani bu hale gelmemde bir etken varsa bunu babama değil amcama borçluyum.’’ Onu dinlemeye devam ettiğimde bakışları dudaklarıma kaydı. ‘’Ama sen böyle dinleyeceksen ben kendime engel olamam.’’ Güldüğümde bundan yararlanıp beni öpmeye devam etti. ‘’Seni öpmeme hiçbir şey engel olamaz.’’ ‘’Uykumdan uyandırdığın için bana uyku borçlusun.’’ Yalandan kızdığımda kafasını salladı. ‘’Sana evlenelim dedim.’’ Omzuna vurduğumda gülmeme de engel olamadım. ‘’Bir evlensek seni o yataktan çıkarmam da, susuyorum.’’ Gerçekten susması lazımdı. ‘’Terbiyesizsin.’’ ‘’Terbiyemi verebilirsin.’’ Kızardığımı hissetmemle benden uzaklaştı. ‘’Bin hadi.’’ Arabaya geçtiğimizde evine doğru sürmüştü. Yolda birkaç kişiyle görüştüğünde adamlarının olduğunu anlamıştım. Sadece dahil olmak istemiyordum. Uzanıp elimi tuttuğunda ona döndüm. ‘’Noldu?’’ ‘’Neden elini tuttuğumu mu sorguluyorsun?’’ ‘’Hayır ya. Öylesine sorduğum bir şeydi.’’ Bir şey demediğinde tuttuğu elimin üstüne elimi koydum. ‘’Üşümüşsün.’’ Farkında değildim. Tek eliyle araba sürerken bir diğer elimi de tutmayı bırakmamıştı. Evine geldiğimizde gece olmasına rağmen köpeği yanıma gelmişti. ‘’Senden çok beni özlemiş.’’ Biraz onu sevdiğimde mutlu olmuştum. ‘’Seveceği insanları biliyor işte.’’ Birlikte eve girdiğimizde sadece odasına çıkmak istemiştim. Üstünü değiştireceğini söylediğinde onu bekledim. Cebimdeki kimliği kılıfımın arkasına yerleştirdikten sonra anneme iyi olduğuma dair bir mesaj attım. Kimliği saklamalıydım çünkü bilmesini istemediğim bir şeydi. Bencillik de olabilirdi belki ama öyleydi. Bunu öğrenmek onu benden uzaklaştırabilirdi. Bunun olmasını istemezdim. Çok geçmeden odaya geldiğinde gülümsedim. Benim gibi yatağa oturduğunda ona yanaşıp sarıldım. ‘’Küçüğüm benim.’’ Belimden tutmasıyla dizlerimin üstünde yükseldim. Boynuna sarıldım. O adamın sıktığı boynumu öptüğünde içimi götüren hamleyi yapmıştı. Birkaç kez dudaklarını hissettiğimde tekrardan yüzüme baktı. ‘’Benim dokunmaya kıyamadığıma kimse zarar veremez.’’ Burukça gülümsedim. ‘’Düşündüğüm şeyleri yapma lütfen.’’ ‘’Ne düşündüğünü bilmiyorum. Benim yapmak zorunda olduğum şeyler var zaten merak etme.’’ Dudağımı öptüğünde nefes aldım. ‘’Benim yüzümden sana zarar gelirse? Ben sana bir şey olmasını istemiyorum, Araf. Uyandığımda seni göremeyince korktum.’’ Ellerim yanağında gezindi. ‘’Senin yüzünden bana zarar gelmez. Eğer bir şey yapıyorsam ve senin yüzünden oluyorsa, senin için yapacaklarımın sınırı yok.’’ ‘’Bu kişi sensen benim etrafımdaki herkes sana bakar, korur.’’ Gülümsedim. ‘’Sen ol sadece.’’ İki yanağını da öptüm. Bu onun gülümsemesine sebep oldu. ‘’Sen beni öpmeye çok alıştın.’’ Sorgular gibi ona baktım. ‘’Anlayamadım? Benim odamda beni öpmek için zaman kollayan sendin.’’ ‘’Hatırlamıyorum.’’ Bunu söylerken güldüğü için ondan uzaklaşıp ittirdim. ‘’Çok kötüsün. Bir dahakine amcan yerine senin karşına geçmeliyim!’’ Arkamı döndüğüm için karnımdan çekmişti. ‘’Dokunmaz mısın bana?’’ Sesim biraz yüksek çıktığında ben bile beklemiyordum. Ellerini benden çekip uzaklaşması bir olmuştu. Odadan çıktığında bu kadar olduğunu beklememiştim. Bir anda nereye kaybolduysa katta göremedim. Aşağıda da göremediğimde bahçeye çıktım. Bahçeyi turladığımda aslında ne kadar büyük olduğunu fark edemedim. Arka tarafa ilerlediğimde büyük bir basket sahası görmeyi beklemiyordum. Basket mi oynuyordu? Belki aramız iyi olur diye yanına ilerledim. ‘’Birlikte oynayalım mı?’’ Gözlerini bana değdirmedi. Bu kadar kırdığımı düşünmemiştim ama kırıldığı belliydi. ‘’Hayır. Ben kimseyle oynamam.’’ ‘’Benimle de mi?’’ Buna kırılmamıştım. Sinir anıyla söylediğini anlamak zor değildi. Bir an için bunu demeyi saçma bulmuştu. ‘’Oynamayı nereden bileceksin sen?’’ Gülümseyerek yanına gittim. ‘’Öğretirsin. Olmaz mı?’’ ‘’O çocuk öğretmedi mi sana?’’ Güldüm. ‘’Sadece konuştuğum bir çocuktu. Ondan nasıl öğrenebilirim?’’ Burun kıvırdı. ‘’Aşık olduğuna göre bir şeyler öğretmiş olmalı.’’ Anlayışla kafamı salladım. ‘’Yani sayılır. Ona en son iyi bir basketçi olmasını söylemiştim.’’ Gözlerini benden kaçırdığında potaya odaklanıp uzaktan bir basket attı. Girdi de. ‘’Şu an nerededir acaba?’’ Tepki vermedi. ‘’Olmuştur belki de. Sen tanımadığın için bilmiyorsundur.’’ ‘’Sanmıyorum.’’ Dedim inanarak. ‘’Çocuk zengin tipliydi. Taktığı saati bile hatırlıyorum.’’ Bir şeyler mırıldandığında anlayamadım. ‘’Neyse ya sana ondan bahsetmem hoş olmaz.’’ ‘’O niye?’’ Omuz silktim. ‘’Yanımda sen varsın çünkü. Niye sana ondan bahsedeyim ki?’’ Basket topunu hem yere vurarken hem de bana soru soruyordu. ‘’Bahset. Merak ediyorum.’’ ‘’Tanımıyorum ki. Sadece oynayışı çok güzeldi, kazandılar da zaten. Bilemiyorum umarım iyi bir yere gelmiştir.’’ Güldü. Anlamadım. ‘’Ama sen sinirleniyorsun! Ben bana sinirlenmeni istemiyorum.’’ ‘’Sana sinirlenmedim. Başka bir şey vardı aklımda.’’ Merakla ona baktım. ‘’Ney?’’ Boşver anlamında kafa salladı. Tekrar basket attığında gelen topu ben tuttum. ‘’Birlikte oynayacağız.’’ ‘’Yoruldum.’’ Dediğinde sertçe kolunu tutmaya çalıştım. ‘’Beni dinleyecek misin? Sana birlikte oynayacağımızı söyledim.’’ Sabah olmaya yakındı ve tüm uykumda kaçmıştı zaten. ‘’İyi. Sert oynarım, ona göre.’’ ‘’Karşında kim olduğunu bilerek oyna.’’ Nazikçe gülümsediğimde benim aksime bakışları sertti. Bana yaklaştığında ne yaptığını anlamaya çalıştım. ‘’Kim olduğunu bilerek oynarım. Sert olacağım zamanı da kişiyi de iyi bilirim.’’ Sesindeki tahrikten dolayı yutkunduğumda tüm dikkatimi dağıtmıştı. Bir anda elimden topu aldığında ağzım açık kaldı. Potaya girdiğinde arkasından bağırdım. ‘’Ama bu haksızlık!’’ Güldüğünde gayet keyif alıyordu. Oynamaya devam ettiğimizde top elime zor geliyordu. Hareketleri gerçekten sertti ve çok iyi oynuyordu. O kazandığında yorgunlukla yere çöktüm. Gücüm de kalmamıştı. ‘’Pes ediyorum.’’ Bu halime güldüğünde yanıma doğru çömeldi. ‘’Çok erken yoruldun. Şimdiden böyleysen işimiz zor.’’ Bacaklarımı uzattığımda çocuk gibi gözüktüğüme emindim. ‘’Sen çok iyisin. Ben seninle yarışamam.’’ Güldüğünde saçımı okşadı. ‘’Benimle yarışamayacak tek kişisin. Böyle olduğuma bakma bana karşı hep kazanacaksın.’’ Gülümsedim. ‘’Birlikte kazanalım. Ne ben ne sen.’’ ‘’Bakarız ona.’’ Yönümü ona çevirip bağdaş kurarak oturdum. ‘’Uyuyamadık bu gece. Sen hep dışardaydın, yorulmazsın değil mi?’’ Onu düşünüyordum. ‘’Uyumadığım ilk gece değil. Yorulmam ben.’’ Kafamı salladım. Iyice oturduğumda yerden kalkmaya mecalim kalmamıştı. ‘’Ben burada uyumak istiyorum.’’ Sweatimin kapüşonunu kafama geçirdiğimde sahanın zeminine uzandım. ‘’Bacaklarım ağrıyor. Yarın provam var. Uyumadım. Bir gecede başıma her şey gelmiş gibi hissediyorum.’’ Gözlerimi de kapattığımda dudaklarımda bir baskı hissettim. Araf beni öpmüştü. ‘’Gel.’’ Aniden kucağına almasıyla hızla boynuna doladım kollarımı. ‘’Senin bu ani hareketlerini ne yapacağız?’’ Gayet rahattı. ‘’Daha bir şey görmedin.’’ Beni kucağında taşırken eve ve odasına götürdüğünde yanağını öptüm. Bunu haketmişti. Beni yatağına bıraktığında yanıma yatmasını bekledim. ‘’Beni yordun, beni uyutmalısın.’’ Bu halime güldüğünde yanıma geldi. Uyku sersemi olmaya başlamıştım. Ona dolandığımda yüzüne bakabildim. ‘’Seni baskette bu kadar yorduysam ileriyi düşünemiyorum.’’ İmalı söylemesine güldüm. ‘’Çok kötüsün.’’ ‘’Sana değilim.’’ Gülümsediğimde dudaklarına uzanıp öptüm. Karşılık vermesiyle küçük bedenimi sarmalayıp kendine yasladı. Onu öperken içimde bir şeyler filizleniyordu. Geri çekildiğimizde ellerimi yanağına koydum. ‘’Uyu Ecmel, gerçekten uyu.’’ Güldüğümde gözlerimi kapattım. ‘’Uyuyalım.’’ ***** Araf beni eve bıraktığında kısaca annemin sorgusuna maruz kaldım. Tekrardan yukarı çıktığımda duş alıp üstümü değiştirdim. Hazırlandıktan sonra kahvaltıya indim. Masaya oturduğumda annemle karşılıklı gelmiştik. ‘’Akşam yemeğe gelecekler, hayatım. Ona göre erken gelirsin olur mu?’’ Sadece provam vardı o yüzden sorun değildi. ‘’Gelirim.’’ Kahvaltım bittikten sonra ayaklandığımda havadan anneme öpücük gönderdim. ‘’Görüşürüz tatlım.’’ ‘’Görüşürüz. Dikkat et!’’ Arkadan el salladığımda arabama ilerleyip paten pistine geldim. Burası ortalama bir büyüklükteydi ama stadyum alanı baya bir genişti. Benim tek düşündüğüm havada dönerken veya bacaklarımı açarken düşmemekti. Dengede kalabilmem her şeyden önemliydi. Kulağıma kulaklığımı taktığımda giydiğim spor ceketin cebine telefonumu koydum. Pistte hareketlerimi yaparken telefonum çaldı. Tuana’nın aradığı bildirimi gelince kulaklıktan açtım. ‘’Efendim?’’ ‘’Hayatım! Sana bir haberim var.’’ Pistin kenarına ulaştığımda bir yandan da suyuma uzandım. ‘’Neymiş haberin?’’ Merakla sorduğumda suyumdan içtim. Yorgundum ve bacaklarım ağrıyordu. Hareketlerimde beni nefes nefese bırakmıştı. ‘’Sanırım Pazartesi isteniyorum!’’ Heyecanla söylemesine gözlerim açıldı. ‘’Ne? Hangi pazartesi? Bu pazartesi?’’ ‘’Evet!’’ Mutluluğu sesinden belli oluyordu. ‘’E ne güzel bir haber bu tatlım! Evde olacak değil mi?’’ ‘’Ya ben aslında isteme sadece evde olsun. Ondan sonra da dışarda nişan tarzı bir şey olsun istiyorum. Biliyorsun dedem burada ya, o gitmeden görsün istiyorum en azından.’’ Dediği mantıklıydı. Dedesi Gaziantep de yaşıyordu ve sık sık gelip gitmiyordu. Olabilirdi. ‘’İyi düşünmüşsün. Aile arasında olur o, diğerine herkesi çağırırsın.’’ ‘’Çağırırsın derken? Çağırırız demek istedin.’’ Telaşla söylemesine güldüm. ‘’Çağırırız tabi aşkım. Her zaman yanında olduğumu biliyorsun.’’ ‘’Ay biliyorum! Neyse dur akşam görüşürüz tamam mı?’’ Akşam demişken aklıma gelenle kapatmasını durdurdum. ‘’Gelmişken biz de kalsana. Detaylıca konuşuruz işte.’’ ‘’Olur! Ay şimdiden heyecanlandım. Birlikte elbise ve yer de seçeriz değil mi?’’ Bir anda bunu söylemesiyle onun gerçekten evleneceği aklıma gelmişti. ‘’Seçeriz. Yeter ki mutlu ol.’’ İkimizde olmalıydık. ‘’Olacağız! Şimdi kapatıyorum ve hazırlanıyorum. Seni de çok öpüyorum!’’ Gülerek telefonu kapattığımda şarkıyı açıp tekrardan piste döndüm. Çalışan bir sürü kişi vardı. Tanıdığım söylenemezdi ama benden küçük olduklarına emindim. Hiçbir zaman yaşını gösteren biri değildim ve olamayacaktım da. Akşam olana kadar çalıştığımda daha fazla yorulmamak adına oradan ayrıldım. Bir kez Araf ile konuşmuştum onda da yemekten söz etmemiştik. Gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. Eve gelip odama çıktıktan sonra kendim de hazırlanmaya başladım. Annem böyle şeylere önem verirdi ve onu kırmak istememiştim. Zaten benim yüzümden yeterince gizli saklı kalmıştı, en azından buna hakkı vardı. Saçlarımı topuz yaptığımda her zamanki gibi perçemlerimi öne bıraktım. Giyinme odasına ilerlediğimde ne giyeceğimi de bilmiyordum. Evin içinde olacağımdan çok da abartılı olsun istememiştim. Bana kalsa her zamanki eşofmanlarımdan giyerdim ama olmuyordu işte. Elbise tarafına bakındığımda da hepsi yazlık gibiydi yani. Bu kadar kıyafetin arasından bir şey seçemezsem banada yazıklar olsundu yani. Bir tane elbise gözüme çarptığında beğenmiştim. Hatta bayılmıştım. Yine çiçekli sırt dekoltesi olan bir elbiseydi. Giyinip aşağıya indiğimde evde topukluyla yürümek ölüm gibi gelmişti. Annem nasıl yürüyordu? Davetlerde bile bir saat anca dayanabiliyordum. Salona oturduğumda annem evde bir koşuşturma içindeydi. Kapı çaldığında ben açmaya kalkmıştım. Babamdı. ‘’Hoş geldiniz efendim.’’ ‘’Hoş buldum çiçeğim. Bu ne güzellik?’’ Bana sarıldığında gülümseyerek karşılık verdim. Babam içeri geçtiğinde girişteki kargoları karıştırdım. Bana gelmiş olanları ayırdığımda sonra odama çıkarırdım. İçeri geçemeden kapı çaldığında bu sefer annemlerde gelmişti. Ablam ve Başar abinin ailesi geldiğinde hepimiz güler yüzle karşıladık. Ben sadece ‘’Hoş geldiniz.’’ Demiştim. Onlar için fazla samimiyete gerek yoktu. Ablamı farkettiğimde karnının biraz olsun büyümüş olması beni gülümsetti. Sanırım en çok onu özleyecektim. Doğduğunda göremeyecek olduğum bebeği. İrem’in geldiğini görmem yüzümü buruştursa da aldırmadım. Bu gece benim evimdelerdi ve onunla muhattap olasım yoktu. Ablamın her zamanki gibi beni es geçeceğini sanarken herkes içeri geçerken durmuştu. ‘’Nasılsın?’’ Anlamsızca kafamı salladım. ‘’İyiyim ben. Sen nasılsın, nasıl gidiyor?’’ ‘’İyi.’’ Dediğinde başka bir şey demesini beklemedim. ‘’İçeri geçelim hadi.’’ Onun önünden yürüdüğümde fazla güler yüzüne anlam verememiştim. Koltuğa oturduğumda konuştukları çoğu şeye katılmadım. Tekrardan kapı çaldığında annemle ayaklanmıştık. Kübra teyzelerdi. Onlara sarılmıştım. ‘’Hoş geldiniz.’’ Gürkan amca ve Doğu abi direkt içeri gittiğinde Simge’ye sarıldım. ‘’Hoş geldin.’’ Güler yüzüyle bana baktı. ‘’Hoş buldum canım. Nasılsın?’’ ‘’İyiyim.’’ Dediğimde yanında Bade’yi göremedim. ‘’Bade’yi neden getirmedin?’’ ‘’Anneannesinde o. Kuzenimin küçük oğlu geldiği için getiremedim bir türlü.’’ Olsun anlamında kafamı salladığımda içeri geçmişti. Annemle konuşmaya dalan Kübra teyzeye baktım. Birlikte mutlulardı. Annemi öyle görmek beni de ayrı mutlu ediyordu. ‘’Seracığım nasılsın?’’ Bana sarıldığında ben de aynı şekilde karşılık verdim. ‘’İyiyim. Siz nasılsınız?’’ ‘’Ben de iyiyim.’’ Annem Kübra teyzenin koluna girdi. ‘’Hadi biz içeri geçelim.’’ İkisi birlikte gittiğinde gelecek kişiyi tahmin etmek zor değildi. Kapıda beklediğimde yanaşan araba ile heyecanıma engel olamadım. Arabadan indiğinde elinde çiçek görmeyi beklemiyordum. Yanıma gelene kadar ona gülümsemeye devam ettim. ‘’Hoş geldin.’’ ‘’Hoş buldum.’’ Çiçeği bana uzattığında bir elimde tutarak ona sarıldım. Iyi ki girişte birisi yoktu. ‘’Çiçek nerden çıktı?’’ Omuz silktiğinde gayet rahattı. ‘’Öyle almak istedim. Senin için.’’ Yanağımı öptüğünde defalarca arkama dönüp sürekli baktım. ‘’Gel hadi.’’ İçeri yürüdüğümüzde elimde çiçekle giremeyeceğim için hızlıca görevlilerin olduğu tarafa girdim. ‘’Bunu benim odama çıkarır mısınız?’’ Cansel abla elimden aldığında başıyla onaylamıştı. İçeri geçemeden tekrar kapı çaldığında Tuana’nın gelmesi heyecanıyla kapıya koştum. Onlardı. ‘’Hoş geldiniz!’’ Annemde hemen geldiğinde birlikte sarılmıştık. ‘’Hoş bulduk.’’ Onlar içeri geçerken Tuana ile sarıldım. ‘’Kız ne güzel olmuşsun!’’ ‘’Sen de öyle.’’ Gülümsediğimde bizde birlikte içeri geçtik. Erkekler bir tarafta kadınlar bir tarafta oturduğu için oldukça rahattım. Ablamla sık sık göz göze geliyorduk ama anlam veremiyordum tabi. Ben Simge ve Tuana ile konuşuyordum genel olarak. Bazen ise annemin dediklerine karşılık veriyordum. Bir şeyin kırılma sesi geldiğinde bir yanda o yöne dönmüştüm. Annem noldu dercesine baktığımda bilememiştim. İrem yoktu sadece. Ayağa kalktığımda büyük koridorda kimsenin olmadığını farkettim. Büyük sehpaya yaklaştığımızda bir resmin kırıldığını gördüm. Ablamla benim resmimizdi. Ablam benden önce çerçeveyi aldığında tepkisini merak ettim. Sadece biz vardık. ‘’Tek resmimizde kırıldı işte.’’ ‘’Sera.’’ Dediğinde bir şey demesini istemedim. ‘’Giderken yanıma alacağım tek bir resmin bile kalmadı abla.’’ Ondan uzaklaştığımda içeri tekrardan yürüdüm. Tuana’nın yanına oturdum. ‘’Noldu?’’ Omuz silktim. ‘’Aman resimlerden biri düşmüş. Bir şey yok öyle.’’ Anladım dercesine kafasını salladığında konu değişmişti. Yemek hazırlandığında büyük yemek odasına geçilmişti. İzel teyze güler yüzle konuşmuştu. ‘’Haftaya bir sürü işimiz var desenize.’’ Anlamadığımda sadece dinledim. İrem hemen annesine döndü. ‘’Neler var?’’ ‘’Sera’nın gösterisi var.’’ Gözler bana dönmüştü. Hepsi mi gelecekti? ‘’Sonra istememiz var.’’ Bu sefer Tuana’ya dönüldü. Ona da hepimiz gidiyorduk. ‘’Cinsiyet partisi yapacağız bir de!’’ İrem’in neşeli söyleminde ablama döndüm. Annem hemen ablama sordu. ‘’Belli oldu mu?’’ Ablama gerek kalmadan İrem yanıtladı. ‘’Evet! Tabii şimdi sadece ben biliyorum ama olsun. Hep birlikte öğreneceğiz.’’ Alayla güldüm. Ben bilmiyordum. Ablam öz kardeşi yerine yine ve yine görümcesini ön planda tutuyordu. ‘’Nişanı da yapacağız. Aradan çıksın ikisi birlikte en azından.’’ Tuana’nın konuyu değiştirmesiyle masa dağılmıştı. Benimse aklım ablamdaydı. Yemek faslı bittiğinde erkekler bahçeye çıkarken biz salona geri dönmüştük. Bahçenin öbür kapısından Araf’ın içeri geçtiğini gördüğümde kimseye farkettirmeden onu bulmaya gittim. Kolumdan bir yere çekildiğimde Araf’ı görmesem çığlığı basardım. ‘’Napıyorsun?’’ ‘’Seni görmeye geldim.’’ Gülümsedim. Arkamdan kapıyı kilitlediğinde sırtım kapıyla buluşmuştu. ‘’Güzelsin.’’ Belimden tutup kendine çektiğinde kollarına tutundum. Yanağıma eğildiğinde boynuma ulaştı. ‘’Çok.’’ ‘’Geleceğimi biliyordun.’’ Kafasını salladı. ‘’Özledim seni bugün.’’ Dediğimde yüzüme baktı. ‘’Hm.’’ Kafamı salladığımda dudaklarıma uzandı. Naifti. Bir eli çıplak sırtımda gezindiğinde dokunuşunun yaktığını farkettim. ‘’Yakalanacağız.’’ ‘’Sence ben yakalanır mıyım? Önlemimi almışımdır.’’ Güldüğümde dudaklarımız tekrardan buluştu. O farklıydı. Artık gitmem gerektiğinde ondan ayrıldım. ‘’Hadi içeri geçelim.’’ Güldü. ‘’Ne bu korkaklık?’’ ‘’Korkaklık değil ki. Şüphelenilsin istemiyorum çok.’’ Tek istediğim dikkatleri üstüme çekmemişti. Arka planda gidişim yaklaşıyordu. Belgelerim hazır sayılırdı. Bu beni geriyordu çünkü seçim şansımı nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Olur da hepsiyle kavgalı anıma denk gelirse gitmemek için bir amacım kalmazdı. Bunun olmasını da istemiyordum. ‘’Öyle olsun bakalım küçük hanım. Elbiseni de ayrıca beğendim.’’ Güldüğümde dikkatlice odadan çıktım. Üstümü başımı düzelttiğimde salona tekrar girdim. Hiçbir şey olmamış gibi konuştuğumuzda geç vakte kadar bizdelerdi. Hepsi kalktığında Araf ile ayaküstü görüşmüştük. Sarılmadığım için mutsuzdum. Tuana bizde kaldığında birlikte odama çıktık. ‘’Ay yorulmuşum gibi bir gün.’’ ‘’Al benden de o kadar.’’ Yatağa yattığında ayakkabılarımı çıkardım. İkimize de pijama getirdiğimde üstümüzü değiştirdik. ‘’Rahatladım.’’ Diyip yatağa oturduğumda ona döndüm. ‘’Ay çok heyecanlı! Resmen evleniyorsun.’’ ‘’Hala şaka gibi. Ve istediğim kişi olması ayrı şey.’’ Mutluluğu yüzünden okunuyordu. ‘’Ayarlayalım bir şeyler.’’ Bilgisayarıma uzandığımda birlikte yatarak baktık. Birkaç bir şey beğendiğimizde telefonuma gelen mesaj ile onun yanından uzaklaştım. Pencerenin önündeki masadan telefonumu aldığımda Araf düşüncesiyle gelmiştim aslında. Yine bilinmedik numaraydı. Genelde bunlar iyi olmuyordu. Tedirgince açtığımda bir video kaydıydı. Hafif sesini kıstığımda sadece ben duyabiliyordum. ‘’Kuzey! Kuzey!’’ Birisinin basket oynayışı ve Kuzey diye söylenerek tezahürat yapılıyordu. Sandığım Kuzey olmaması için dualar ettim. Bundan haberim yoktu. Top potaya girdiğinde alkışlar yükseldi ve videodaki kişi birine döndü. Esmerdi kız. Ona işaret ettiğinde bundan çıkaracağım tek anlam vardı. Ona hediye edilmiş bir basketti. Aklıma kazınan tek bir esmer vardı. Eski sevgilisi Defne Sarı. Hayır bu olmamıştı değil mi? Evet geçmişiydi ama onunla kırgın olduğumuz gece bana kimseyle ve kimse için oynamayacağını söylemişti. Ben değersizdim. Onun için gerçekten sahteydim. Kendimi ona gerçekten çok kaptırmıştım. Belki de onun duygularını gerçek sandığımdandı ama öğreniyordum ki değildi. Kırıldım. Hem de çok. 17. Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayın. |
0% |