Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@ineffable3107

Sabah erkenden kalkıp spora gitmiştim. Sağlık için değil zayıf kalmam içindi. Takıntım vardı. Az yemek yer çok su içerdim. Fazla yemek yediğimde kusmaya çalışırdım. Bunun bir hastalık olduğunu biliyordum ama devam ettirmek zorundaydım. Kilo alamazdım hiçbir zaman. Tekrardan eve döndüğümde kahvaltı sofrası hazırlanıyordu. Hızlıca yukarı çıkıp duş aldım. Kurulanıp kıyafetlerimi giydikten sonra tekrar aşağı inecekken telefonum çaldı. Umay teyze arıyordu. Zaten bir süre gitmeyecektim kursa ama araması şaşırtmıştı. Telefonu açıp kulağıma yasladım. ''Efendim?''

 

''Günaydın canım. Umarım rahatsız etmemişimdir ama direkt konuya giriyorum. 2 ay sonra bir bahar turnesi var. Bize de teklif geldi biliyorsun ki.'' Bunu bilmemek mümkün değildi çünkü son zaman herkes bunun hakkında bahsediyordu. ''Yönetim kurulu olarak sen de karar kıldık.''

 

Bir şey diyemedim hala dinliyordum. ''Acele karar vermeden düşün istiyoruz. İyice karar verdikten sonra kursta detayları konuşuruz zaten.''

 

''Peki hocam.'' Dedikten sonra eklemeyi unutmadım. ''Teşekkür ederim beni seçtiğiniz için.''

 

''Ah tatlım. Sen o kadar yeteneklisin ki. Her yerde görüyoruz. Şimdi kapatmalıyım. Sonra görüşürüz.'' Dediğinde kapatırken bir yandan da mutluluktan ölüyordum. Aldığım en mutlu haber olabilirdi. Öğrendiğim günden beri aklımda olan tek şey ona seçilmekti.

 

Sevinçle aşağı indikten sonra masadaki yerimi aldım. ''Günaydın.''

 

''Günaydın bebeğim.'' Diyen anneme gülümsedim. Bu evde beni en iyi anlayan oydu. Babamda anlıyordu da işte. Her zamanki soğukluğu ile sadece ''Günaydın.'' Demişti.

 

Tabağıma sayılı şeyler aldıktan sonra gergince babama döndüm. Her ne kadar sevinsem de onlara söylemeliydim. ''Baba.''

 

Yemeğine devam ederken ''Efendim kızım?'' Demişti. Bana baktığında güçlükle gülümseyip konuştum. ''Şey, biliyorsun kursta bahar turnesi var. Umay teyze benim katılmamı istedi. Ben yine de sana bir sormak istedim.'' Dememle annemin gözleri parladı. ''Ay ne güzel bir haber bu!''

 

Anneme gülümsedikten sonra tekrar babama döndüm. Ondan gelecek bir cümleyi beklerken telefonu çaldığı için yemeğini bırakmıştı. ''Akşam konuşuruz. Şimdi önemli işlerim var.'' Diyip kalkarken burukça arkasından bakakalmıştım. Annem de ona somurtup bana baktı. ''Sen bakma babana annecim. Ben arkandayım. Hem ben de gelirim. İkimiz içinde değişiklik olur. Gezeriz anne kız.''

 

Burukça ona gülümseyip yemeğime döndüm. Tüm iştahım kaçmıştı. ''Kursa gitmeyeceğim anne. Gideceğin bir yer varsa bırakabilirim.'' Diye sorduğumda ayaklanmıştı. ''Olabilir aslında. Kübra'ya gidecektim. Sen de gelsene benimle.''

 

Kübra dediği kadını zerre tanımazdım ama annemin yakınıydı. Hiç görmemiştim bile. Ben genelde ailenin bilinmez kızıydım. Çoğu yerde babamın Engin Sayar'ın olduğunu söylediğimde genelde ablamın adıyla seslenirlerdi. Annem genelde beni saklama tarafındaydı çünkü başıma bir şey gelmesinden korkardı. Ama normal zamanda yanında olduğumda gururlanır gibi tanıtırdı her zaman. Babam içinse avukat olmam onu gururlandırırdı. Başıma gelenler olmasa babamın gurur duyacağı kızı olurdum. Özür dilerim babacım ama ona layık değilim. ''Gelebilirim. Kimse annemi sahipsiz sanmasın.''

 

Bu annemi mutlu etmişti. Sevinçle yukarı çıktığında bende kendi odama çıktım. Etekli bir takım giydikten sonra topuklu çizmelerimi çıkardım. Makyaj masama geçip hazırlandıktan sonra aşağıya indim. Annem ağzı kulaklarında beni bekliyordu. Ailede genelde ablam ön planda olduğu için ben kendimi çok gösteremezdim. Annem buna hep karşı çıksa da hep böyleydi. "Çok güzel olmuşsunuz hanımefendi."

 

"Annemiz kadar olamasak da." dedikten sonra yanağıma bir öpücük bıraktı. "Gidelim bakalım."

 

Girişten kabanımı da aldıktan sonra çıktık. Annem tarif ettiğinde yolu karıştırmadan bulmuştum. Yıldırım yazısını gördükten sonra tahmin ettiğim kişi ile alakasının olmamasını istedim. Korumalardan geçtikten sonra park edip arabadan çıktık. Aynı bizim ev gibiydi. Görevliler tarafından kapılar açıldıktan sonra kabanlarımızı almışlardı. Görüş açıma annemle aynı yaş gibi gözüken bir kadın girdi. ''Hoş geldiniz!''

 

''Hoş bulduk canım.'' Diyerek kadına sarılmıştı annem. Gülümseyerek bana baktığında banada sarılmıştı. ''Sen de hoş geldin canım.''

 

Yavaşça gülümseyerek ''Hoş buldum.'' Dedim. Kübra denen kadın buydu sanırım. ''Anneciğinin biricik kızı Sera sen olmalısın. Fotoğraflarından daha güzelsin.''

 

''Çok teşekkür ederim. Siz de çok zarifsiniz.'' Dedim nazikçe. Gerçekten çok tatlı kadındı. ''Hadi geçelim içeri.''

 

Annemle birlikte içeri geçtiğimizde bir kadın daha ayaklanmıştı. Genç birisiydi. ''Hoş geldiniz.''

 

Güler yüzle karşılık verdiğimde Kübra teyze ''Gelinim Simge.'' Diye tanıttı. Düşündüğüm kişiyse evli miydi? Ama bu kadın ona göre büyüktü. Gençti ama ona göre büyüktü yani. Aklımdakini def edip annemle yan yana oturduğumuzda bir kız sesi yükselmişti evde. ''Anne! Pembe tokam yok.''

 

Simge kapı tarafına döndüğünde görüşüme bir kız girdi. Gelen kızı tanıdığımda Araf'ın yengesi olduğunu anlamıştım. Evli değildi yani. Cidden bu evdeydim. Küçük kız Badeydi. Annesinin yanına gidecekken beni fark ettiğinde güler yüzle yanıma yürüdü. ''Aa sen mi geldin?''

 

''Kızım!'' Diye uyarmasına rağmen Simge'ye 'sorun yok' anlamında kafamı salladım. ''Hatırladın mı beni?''

 

''Hatırlamaz olur muyum?'' Dedim gülümseyerek. Annesinin yanına tekrar döndüğünde Simge kızını dizine oturttu. Ona benzemiyordu. ''O abla sayesinde kursu öğrendik. Biliyor musun?''

 

''Gerçekten mi?'' Diye fısıldasa da konuşması duyulmuştu. ''Evet.''

 

Kübra teyze bana dönüp ''Annen yetenekli olduğunu söyleyince biz de evde kalmasından daha iyi olduğunu düşündük.'' Dedi. Nezaketle başımı salladım. ''Yani herkesin bakış açısı farklı tabi ama sahneye çıktığınız an her şey değişiyor emin olun. İnsanlar boş bir şey gibi görse de böyle şeyler bizim için çok değerli bence.''

 

Annem elimi tuttuğunda ona bakıp gülümsedim. ''Benim kızım hep en iyisini yapar.''

 

''Ece nasıl? Hala yurtdışında değil mi?'' Dediğinde annem ona dönmüştü. ''İyi o da evli zaten. Bir düzeni var. Bu aralar çok konuşmadım ben de.'' Dedi.

 

Ben hep konuştuklarını sanıyordum ama öyle değilmiş. Neden konuşmadıklarını bilmiyordum. Kahve ve yiyecek şeyler geldiğinde sadece kahvemi içip yemeklerin hiçbirine dokunmamıştım. Yersem çıkarmam gerekirdi biliyordum. Bade annesi yardımıyla yedikten sonra yanıma gelmişti. ''Birlikte benim elbiselerime bakabilir miyiz?''

 

O kadar tatlı söylemişti ki hayır demek istesem bile diyemezdim. Zaten çocukları çok severdim ama ilk defa biriyle yakınlaşıyordum. ''Annecim sıkboğaz etmesene kızı.''

 

''Bakabiliriz tabii ki.'' Dedim güler yüzle. Elini uzattığında bardağı bir kenara bırakıp kalkmıştık. Annemler sohbet ediyordu zaten. Merdivenden çıktığımızda odanın birine girmiştik. Oda genel olarak pembe renk ağırlıklıydı. Tam reklamlardaki kız odaları gibiydi. ''Ne kadar tatlı bir odan var.''

 

''Teşekkür ederim.'' Dediğinde odanın kenar kısmındaki askılıklara yürütmüştü. Bir sürü elbise ve bale kıyafeti vardı. Aklıma küçüklük halim gelmişti. Benimde odam böyleydi. ''Bunları giyebilirim değil mi?''

 

''Tabii ki de.'' Dedim. ''Hem bak ne dicem. İstersen benim bir kıyafetim var. Küçüken ben de kursta giyerdim ama şu an giyecek biri yok. Sana vereyim mi?

 

Önce gözleri parlasa da hemen öyle davranmadı. ''Ben anneme sorsam olur mu?'' Dediğinde gülerek kafamı salladım. Akıllı kızdı. ''Hediyem olduğunu söyle.''

 

Tam o sırada kapı açıldığında Simge gelmişti. Kapıyı tekrar kapatıp yanımıza geldiğinde o da oturmuştu. ''Tam tanışamadık ama ben Simge. Bu küçüğün annesiyim.'' Diyip kızının saçlarını sevdiğinde gülümsedim. ''Ben de Sera. Sanırım beni tanımıyordun öyle değil mi?''

 

''İsim olarak tanıyordum canım sen de. Annen çok bahsederdi. Bade hakkında konuşurken söylemişti ilk kez. Kızım çok başarılı falan diye.'' Dediğinde koşarak anneme sarılmak istemiştim. ''Birkaç kere kursa geldim ama denk gelemedik yoksa tanışmayı çok istiyordum.''

 

''Ya öyle mi? Genelde kursta oluyorum ama gösteri olduğu günler erkenden oraya gittiğim için denk gelmemişizdir.'' Dedim. ''Geçen gün Araf Bey aldı sanırım. Onunla karşılaştık.'' Dediğimde gözleri parlamıştı. ''Araf mı? Sana kendini böyle mi tanıttı?''

 

''Yani öyle denemez ama ben öyle söyleyince bozmadı kendileri.'' Dedim sadece. ''Niye ki?''

 

''Kuzey genelde Araf ismini kullanmaz. Kullanana da kızar. Şaşırttı beni.'' Dediğinde gülmeden edemedim. ''Nasıl biri ki?''

 

''Ay Kuzey birtanedir ya. Kocamın kardeşinden çok benim kardeşim gibidir. Ben tek çocuğum normalde ama Kuzey olmayan kardeşim gibi. O da beni yenge olarak değil ablası olarak görür genelde.'' Dediğinde merakla dinledim. Birilerinin anlattıklarını dinlemeye bayılırdım. ''Nasıl tanıştınız eşinle?''

 

''Öyle olaylı bir tanışmamız yok aslında. Liseden beri tanışıyoruz. Çok koşmuştu zamanında benim peşimden ama ben de çocukluk mu diyim ergenlik mi diyim, çok aşk meşk anlamazdım. Hep reddederdim. Bi de paylaşacağım biri de yoktu. Gidip anneme desem benden hoşlanan biri var diye kızardı yani.'' Dediğinde kıkırdadım. ''Gülme ya öyleydi. Sonra üniversite de benimle aynı yere gelince daha bir olgunlaştım gibi oldu. O zamandan beri birlikteyiz.''

 

''Ne güzel ya.'' Dedim hayranca. ''Biliyor musun? Ben de tek çocuk gibiyim her zaman. Yani ablam var evet ama onun başka bir hayatı var. Ben burdayım o senelerdir başka yerde.'' Diyerek iç çektim.

 

''Kaç senedir orda ki?'' Diye sorduğunda düşündüm. ''Olmuştur baya ya. Çünkü üniversiteyi İngilizce okuyunca direkt gitti. 6-7 senedir orda sanıyorum ki. 4 senedir de evli zaten.''

 

Biz hiç abla kardeş olamamıştık. Ablam beni istemezdi hiç. Ece ve Ecmel kardeş değillerdi. Ece, Ecmel'i kardeşi olarak görmemişti hiçbir zaman için.

 

Bade annesinin dizinde uyuyakaldığında onu yatırıp çıkmıştık. Birlikte aşağı inerken bir yandan da konuşuyorduk. ''Küçüklükten kalan bale kıyafetlerim var. Birini Bade'ye vermek istiyorum.''

 

''Bunu ona söylediysen havalara uçmuştur. Gittiği günden beri evde dans ediyor sadece.'' Dediğinde gülmeden edemedim. ''Bir şey diyecek gibi oldu ama sonra anneme sormak istiyorum dedi. Çok akıllı bir kız gerçekten.'' Diye ekledim. ''Öyledir benim kızım. Artık tanıştığımıza göre ne zaman bir şey paylaşmak istediğinde bana gelebilirsin.''

 

Az önceki konudan bahsetmişti. Sanırım anlamıştı biraz ama üstelememişti. ''Olabilir. Gösteriler başladığında gelebilirsiniz aslında.''

 

''Olur.'' Dediğinde salona ulaşmıştık. O tekli koltuğa geçerken ben annemin yanına geçmiştim. Biraz daha oturduktan sonra nihayet kalkmıştık. Anneme kalsak geceye kadar otururdu arkadaşının yanında. ''Seracığım bundan sonra hep gel olur mu?''

 

Nezaketen başımı sallayıp kapıya ilerlediğimizde Simge ile de vedalaşmıştık. Tatlı kadındı.

 

Eve döndüğümüzde onun ne kadar olgun olduğunu anladım. Ben ise ondan çok farklıydım. Ben sadece büyüyemeyen kız çocuğuydum. Hala çocuk gibi davranırdım. Büyümek bana yanlış gelirdi. Yeterince zayıf olduğum için bedenimin de çocukluktan farkı yoktu. Boyum da çok uzun sayılmazdı. Simge'nin yanında aynı boydaydım ama onda spor ayakkabı vardı. Bendeyse topuklu çizme. Onu giymekten de nefret ederdim ama annemin yanına yakışır giyinmeliydim. O benim için çok şey yapmıştı. Ben yine onun için bir şey yapamıyordum. Bu çok ağrıma gidiyordu. Anneme ve babama uygun bir evlat değildim. Küçükken hep dışlanırdım. Sınıfın ücra köşesinde oturan sessiz kızdım ben. Okul çıkışlarımda bile yalnız olmayayım diye şoför yerine annem alırdı beni. Bu beni kırıyordu. Ablam hep arkadaşlarıyla dönerdi. Ben ise annemle. Annemin gelemediği günler de şoför gönderilirdi. Tuana ile de ortaokulda tanışmıştık ama ilk başlarda ikimizde konuşmuyorduk. Sonrasında samimi olsak da ben hep kendimi geri çekerdim. O ise daha çok ortamlara karışmamı sağlardı. Ablamdan çok ablamdı benim.

 

Makyajımı temizleyip dolabımdan rahat bir şeyler giyerek aşağıya indim. Zaten yemeğe kalmak istemiyordum. Babam sabah dediğimi hep geçiştirmeye çalışacaktı ve ben de bunu görmek istemiyordum. Annem kitap okurken büyük kapısına yaslanıp onu izledim. O çok güzeldi. Ona benzemiyordum. Ablam ona benzerdi ama annem hep kendisine benzediğimi söylerdi. 26 yaşındaydım ama 6 yaşımı özlüyordum. Bale kursuna gitmek için can attığım zamana. ''Beni mi izliyorsun?''

 

''Annemin ne kadar güzel olduğuna bakıyorum, evet.'' Büyük bir tebessümle kurduğum cümle onu da mutlu etmişti. ''Dışarı çıkacağım. İstediğin bir şey var mı?'' Hiçbir zaman kendisi istemezdi ama bu soruyu seviyordu. ''Hep aldığımız küçük tartlar vardı ya, onlardan alsana. Akşam birlikte yeriz anne kız.'' Başımla onaylayıp evden çıktım. Neyse ki araba kullanmayı biliyordum. Arabama bindiğimde hep geldiğim sahile sürdüm. Çok az kişi olurdu genelde. Havada soğuk olduğu için iyice sessiz olurdu. Bu benim işime gelirdi. Arabayı uzak bir yere park ettikten sonra sahile doğru yürüdüm. Sahile çıkan bir sokak vardı ve nedense o sokak çok hoşuma gidiyordu. Sahile vardığımda hiçbir şeyim olmadan yürüyordum. Bir tek sweatimin cebindeki telefonum vardı. Zaten arayanım da yoktu.

 

Soğuk çimenlerin üstüne oturduğumda dizlerimi kendime çektim. Hava tahmin ettiğimden soğuktu, bu yüzden tayt giymem yanlış bir seçimdi. Telefonuma bakarken ablamın bir fotoğrafına denk gelmiştim. Yeni paylaşmıştı. Eşi Başar abi ile çekilmişti. Açıklamasında hamileliği ile ilgili yazı yazıyordu. Ne büyük kardeşlik ama! Ablamın hamileliğini bile sosyal medyadan öğreniyordum. Bir sürü yorum vardı ama okumaya gerek duymadan telefonu kapattım. Yakında gelirdi zaten. Her zamanki gibi yok sayacaktı, geçiştirecekti. Zaten Başar abinin kardeşi ona yetiyordu. İrem. Ablamın hem arkadaşı hem de görümcesiydi. Ablam onu hep severdi. Benden bile daha çok sevdiğine emindim. Bu düşünceler sayesinde gözlerim dolduğunda yağmur yağmaya başlamıştı. İnsanlar ayaklanmaya başlarken ben hala olduğum yerdeydim. Saçlarımın ya da yüzümün ıslanması umurumda değildi. Ağlıyordum artık.

 

Yağmur biraz şiddetlendiğinde hala oturduğum yerdeydim. Yanıma birinin yaklaştığını hissettiğimde tedirgince arkamı döndüm. Şemsiyeli bir adam bana başka bir şemsiye uzatıyordu. ''Bu sizin için efendim.'' Gözlerimi silip adama baktığımda gayet giyimi yerindeydi. ''Kim gönderdi ki?'' Diye sordum fısıltı gibi. Ağlayınca sesim kısılırdı. ''Sizin için olduğunu bilin yeter.'' Şemsiyeyi açıp bana uzattığında mecbur almıştım yoksa o ıslanacaktı. Ben yeterince ıslanmıştım zaten. Şemsiye fayda etmezdi. Alır almaz gittiğinde arkasından bakakalmıştım. İki tane siyah araba bekliyordu ama içi gözükmüyordu. Güvenemezdim sonuçta. Şemsiyeyi tekrar kapatıp çimlerin üstüne bıraktım. Hala ıslanmayı göze alıyordum. İstesem arabamda vardı zaten. Usulca kalktığımda iki arabanın birinin burada olduğunu farkettim. Diğerine göre daha lükstü. Arabaya bakmamı sürdürürken rüzgarla savrulan şemsiyeyi fark ettiğimde eğilip onu yerden aldım. Ellle tutulan yerde harfler olduğunu gördüm. A.Y.

 

Garip gelmişti. Gideceğim yol onun arabasının önünden geçiyordu. Islanmama rağmen adımlarım o yönde olduğunda arabanın yanındaki kaldırımda durdum. İçerisi simsiyahtı. Kapı açıldığında şoför koltuğundan inenle şaşırmıştım. Dün akşam tanıştığım ve bugün evine gittiğim adam karşımdaydı. Araf Yıldırım. Tabi ya! A.Y. onun ismi ve soyisminin baş harfleriydi. O da ıslandığında şemsiyeyi ona uzattım. ''Sanırım size ait.'' Bir şemsiyeye bir de bana baktığında anlam veremiyordum. Bu adam niye sürekli karşıma çıkıyordu? ''Neden almadın? Islanmışsınız hep.'' Demesiyle elimdeki şemsiyeyi açıp üstüme tutması bir olmuştu. Bu sefer ıslanan oydu ve bunu hiç umursamıyordu. ''Şimdi de siz ıslanıyorsunuz.''

 

''Beni boşver. Kendine bak sen, ne haldesin haberin var mı?'' Ben ona siz diye hitap etmeme rağmen o öyle değildi. Halime gelecek olursak zaten dipteydim. Alışıktım. Sorun yoktu. ''Benim için önemi yok.'' Yanından geçip gidecekken nazikçe kolumu tuttu. Yutkunarak koluma baktım. Niye böyleydi? ''Şemsiyeyi al. Ya da araban var mı? Bu halde tek başına kalmanı istemem.'' Arabam uzaktaydı ama gidebilirdim sonuçta. Ayaklarım tutuyordu. ''Var arabam. Tanımadığınız birini merak etmeyin bu kadar.''

 

İlerleyip geçecekken yola atlayan arabayı görmemiştim. Korkuyla ne yapacağımı bilemezken elimden tutulup geri çekildiğinde kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Araf denilen adam beni kurtardığında yüzlerimizin çok yakın olduğunu farketmiştim. Gerginliğin verdiği şeyle gözlerim dolmuştu. Hızla ondan uzaklaştığımda ''Derdin ne senin?'' Diye bağırmıştı. Bu daha da gözlerimi doldurmuştu. ''Ben.'' Etrafıma baktım. ''Görmedim arabayı.''

 

Gözlerime baktığında yaşardığını fark etti sanırım. ''Ağlama.'' Gözlerimi ondan kaçırmak ve burdan uzaklaşmak istiyordum. ''Ağlaman için bağırmadım.''

 

''Gitmeliyim.'' Diyerek ordan kaçarcasına uzaklaştım. Yine aynı sokaktan geçip arabama ulaştığımda annem ve babamın birkaç kez aramasını görmüştüm. Hiç duymamıştım. Arama gereği duymadan eve doğru sürdüm. Bahçenin kapıları arabamı görünce otomatik açıldığında içeri girip park ettim. Eve doğru yürüdüğümde ben giremeden kapı açılmıştı. ''Nerdesin sen?'' Diyen anneme bir şey demeden geçtim. ''Ne bu hal kızım? İyi misin sen?'' Merdivene yöneleceğim sıra babamın ''Sera.'' Demesiyle durdum. İşte geliyordu. Kısılan sesime rağmen cevapladım. ''Efendim baba?''

 

''Yine ne oldu? Ne bu hal tavırlar?'' O kadar rahattı ki. ''Bir şeyim yok.'' Demekle yetindim.

 

''Turneyi unut.'' Aynı tavırla içeri geçtiğinde sinirle telefonumu koridordaki sehpaya bırakıp peşinden gittim. Annem de hemen arkamdan geldiğinde babam bana dönmüştü. ''Senden nefret ediyorum baba!'' Ağlamayla karışık çıkan sesimle konuşmaya çalışıyordum. ''Dede oluyormuşsun ayrıca. Hayırlı olsun! Ne de olsa biricik kızın, onunla gurur duyuyorsundur. Şimdi torununda geliyor!'' Diye bağırdım. Kaskatı kesilerek beni dinliyordu. Bağırmama rağmen tepki vermiyordu. ''Peki ben sevgili kızınızın hamile olduğunu nerden öğrendim dersiniz?'' Annem üzgün bir şekilde bana bakıyordu. ''Ablamın attığı fotoğraflardan!''

 

''Çok güzel bir aileyiz değil mi, baba?'' Yaptıkları yeni aklına gelmişti tabi. ''Pardon!'' Alayla güldüm. ''Siz çok güzel bir ailesiniz! Annem, sen ve Ece.'' Annem hayır anlamında başını salladı. Bu durumda bile bana acıyordu. ''Kimse beni tanımıyor bile. Engin Sayar'ın kızıyım diyince Ece diyolar bana baba!'' Bundan haberi yokmuş gibiydi. ''Haberin yoktu dimi?''

 

''Yeter!'' Diye bağırmasıyla korkup sıçradım. ''Asıl senin hiçbir şeyden haberin yok. Bugüne kadar seni ortamlarda göstermediysem demek ki bir bildiğim var değil mi?'' Kafamı hayır anlamında salladım. ''Ablan burda değil hadi.'' Konuşması hiddetlenmişti. ''Sen tanındığında bu kadar rahat gezebileceğini mi sanıyorsun küçük aklınla?'' Yutkundum. ''Bugüne kadar ne yaptıysam hepsi seni korumak içindi. Anneni ya da ablanı değil. Peki sen ne yapıyorsun? Hiç düşünmeden şımarıklık yapıyorsun. Kendini koru diye avukat olmanı istedim sen onu bile beceremedin!'' Dediğinde kalbimin bir parçası kopmuş gibi hissediyordum.

 

Başımı eğip fısıltıyla konuştum. ''Sana uygun evlat olmadığım için özür dilerim baba.''

 

Annem hemen ''Hayır!'' Diyerek bana sarılmıştı. Karşılık vermedim. Kendini koruyamayan birini koruması gerekmezdi. ''Sakın böyle düşünme annecim. Kırıyorsun beni.'' Dedi üzüntüyle. Kafamı hayır anlamında salladım. ''Size iyi geceler.'' Koridora yönelip telefonumu da alıp yukarı çıktım. Halim çok feciydi. Odama girdikten sonra sertçe kapıyı kapatıp kilitledim. İkisiyle de daha konuşmak istemiyordum. Annem kırılacaktı ama istemiyordum. Üstümdekilerden kurtulup duşa girdim. Zihnimi ve bedenimi rahatlattığımda duştan çıkıp üstümü giydim. Saçım havlulu bir şekilde yatağa girdiğimde tavana bakmayı sürdürdüm. Kapım tıklatıldığında cevap vermedim. ''Uyumadığını biliyorum.''

 

Annemin sesini duyduğumda hala üzgün geldiğini fark ettim. Yerimden kalkarak kapıya yürüdüğümde annemin elinde tepsiyle geldiğini görünce ağlayasım geldi. ''Girebilir miyim?''

 

''O nasıl söz anne? Gir tabi.'' Kapıdan geçmesi için yana çekildiğimde girdikten sonra kapıyı örttüm. Babamla görüşmek istemiyordum. En azından bu gecelik. Dumanı tüten çorbayı karıştıran annemin karşısına oturduğumda ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. ''Yemekte yoktun. Sensiz yemek istemedim ben de.'' Kaselerin iki tane olduğu gerçeği vardı bir de. ''Soğutmadan ye hadi. Boğazına iyi gelir. Yağmurda çok kalmışsın.'' Tabağı biraz kendime çektiğimde sevdiğim çorbalardan birini görmek mutlu etmişti ama dudaklarımı oynatmaya mecalim bile yoktu. Sessizce çorbamı içtiğimde bir şey demek istememiştim. ''Biz de ablanın hamileliğini sosyal medyadan öğrendik.'' Kaşığı elimden bırakırken anneme şaşkınlıkla baktım. Bu doğru muydu gerçekten? ''Hatta beni de dernekten aradılar, tebrik için. Haberi gördükten sonra ablanla konuştum. Başar bir heyecanla atınca bize haber verememiş.''

 

''Sorun değil. Benim zaten en son haberim olurdu.'' Konuşmak istemiyordum. ''Babana kızma annecim. O da çok üzüldü zaten bağırdığına da ben gelmemesi için durdurdum.'' Alayla kafamı salladım. Eminim öyleydi. ''Bebeğim yapma böyle. Bak nasıl göründüğünü biliyorum ama onunda seni koruması gerekli bunu biliyorsun değil mi? Ablanın haberini bile biz öğrenmeden herkes öğrendi. Ben senin böyle olmanı istemiyorum. Sana zarar gelmesi en son isteyeceğim şey.'' Eliyle yanağımı okşadığında bir şey demedim. ''Bunu babandan isteyen bendim. Kendince bir hayatın, bir önceliğin olsun istedim. Yoksa babana kalsa her yerde göstermez miydi seni? Neden bizim ailecek haberimiz yok hiç düşünmedin mi? Sen yoksun diye baban hepsini engelledi.'' Elimi tuttuğunda hala tepkisizdim. ''Turne işini de sen kendin düşün ve karar ver. Senin hayatın sonuçta bize karışmak düşmez. Baban yanından ayrılmanı istemediği için sıcak bakmıyor sadece, ama ben arkandayım. Tamam mı meleğim?''

 

Yalnızca kafamı sallamakla yetindim. ''Peki ablama gösterilen toleranslar neden bende geçerli olmuyor?'' Ablam ne derse babam onaylıyordu ama bana gelince hep kendi istediği kararı veriyordu. Annemin bakışları değiştiğinde altında yatanın başka sebepleri olduğunu düşündüm. ''Zamanı gelince baban açıklar.''

 

Biraz daha onun dernek işiyle konuştuktan sonra odadan çıktı. Tekrar yatağa yattığımda hiçbir şey düşünmedim. Bir de sanırım bugünkü adama bir özür borcum vardı. Beni kurtarmıştı ama ben onca derdim arasında tepki veremediğim için susup kalmıştım. Yanına gitmezdim ama bir daha görürsem mutlaka konuşmaya fırsat yaratırdım. Daha fazla göz kapaklarımı yormadan uyumalıydım.

 

2.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

 

Tekrardan merhabaa. Bir dahaki bölümün başında bu kitabı yazarken ya da daha doğrusu Ecmel'in playlistini sizlerle paylasmak istiyorum. Benim kız o kadar mutsuz kalmış ki en ufak ilgiyi bile es geçiyor. İlerleyen bölümlerde daha çok Araf-Ecmel sahnesi okuyacağız. Tabi bu sürede kızımız Sera ismiyle tanıtıyor kendini ama Araf bey buna sıcak bakmaz diye düşünüyorum. Çok açıklama yaptım sanırımm. Benden bu kadar şimdilikk. Okuduğunuz için tekrardan teşekkür ederimm🫶🏻 Oy vermeyi ve yorum yapmayı da unutmayalım.

Loading...
0%