Yeni Üyelik
20.
Bölüm
@ineffable3107

Yetmemiş miydi çektiğim acılar? Daha ne kadar ağlayacaktım?

Nasıl çıktığımı bilmiyordum oradan. Mahvolmuştum. Bitmiştim. Telefonum donmuş gibiydi. Herkes bir yandan arıyordu. Ben o değildim. Yemin ederim değildim. Tek annem Eylem Sayardı. Doğduğum gün bile fotoğrafım vardı benim. Nasıl oldu da bu haber yayınlanabildi? Babamın nasıl haberi olmazdı? Otoparktan arabamı almadan uzaklaştım herkesten. İnsanların bana bakışını görmüştüm. Çok kötüydü. Ben o değildim.

Taşlar şimdi yerine oturdu. Dün gelen arama, silinen programlarım. Çoktan magazindeydim. Nasıl göremezdim? Gidecek bir yer bulamadım. Eve gidemezdim. Beklemediğim bir arama gördüm. Büyükbabam. Sadık Sayar. En korktuğum arama buydu. Açmaya elim gitmemişti. Telefonu kulağıma yasladım. ‘’Ecmel.’’

‘’Büyükbaba.’’ Fısıltımın ona ulaşıp ulaşmadığından emin değildim. ‘’Geliyorum.’’ Kıyamet kopacaktı. ‘’Telefonunu kapat ve kimseye ulaşma.’’ Telefonum kapandığında öylece bakakaldım. Büyükbabam bize bağlı bir adamdı ve ailesi uğruna yapacağı bir şey yoktu. Bu işlere de bu yüzden başlanmıştı. Her şeyin başı onun babasıydı. Söylenenlere göre büyük büyükanneyi kan uğruna öldürdükleri için büyükbabamı annesi uğruna bu yola sokmuşlardı. Ordan babama geçip tüm hayatımızı buna göre şekillendirmemizi istemişlerdi. Ben hariçtim. Ben yoktum. Hiçbir sitede, hiçbir kaynakta kimse Sayar olarak görmezdi beni. Saklıydım.

Şimdi ise öyle bir öğrenilmiştim ki Sayar olmak beni mahvetmişti.

Ne yapacağımı bilemezken öylece duruyordum. Büyükbabamın dediği gibi telefonumu kapatmıştım. Zaman geçtikçe arabalar ve geçen insanlar gözümde büyüdü. Mideme öyle bir kramp girdi ki öleceğim sandım. Tüm hayatım bitmişti. Benim bu kimliğim dışında hukuki bir kimliğim de vardı. Bir gün ona döneceksem nasıl olacaktı?

Önümde siyah bir araç durduğunda plakasından tanıdım. Arka kapı açıldığında binmem beklendi. Yavaş adımlarım arabayı bulduğunda içeriye girdim. Büyükbabamı gördüğümde ne diyeceğimi bilemedim. ‘’Büyükbaba.’’

‘’Kızım.’’ Ona sarıldığımda hıçkıra hıçkıra ağladım. Çok canım yanıyordu. ‘’Büyükbaba bittim ben. Mahvoldum.’’ Saçlarımı okşadığında gözyaşlarım benden bağımsız aktı. ‘’Bitmedin kızım, bitmedin. Her şey yeni başlıyor.’’

*****

‘’Tek bir haber sitesinde dahi adını görürsem hepinizin ecdadını sikeceğim!’’ Sinirle telefonu kapattı, Araf. ‘’Orospu çocukları!’’ Diye kükrediğinde tüm masayı dağıttı. ‘’Sakin ol. Önceliğimiz onu bulmak.’’ Buğra bile bunu dediğine inanamadı. Haber o kadar iğrençti ki herkes şaşkındı. Beklenmedik yerden vurulmuştu bu sefer. ‘’Açmıyor.’’

‘’Ne yapacağız şimdi?’’

Ellerini camın pervazına dayadığında o da düşündü. Ne yapacağını bilmiyordu. Hangi tarafın düşmanı olduğunu da kimse bilmiyordu. ‘’Bundan sonrası sikimde bile değil.’’ Telefonuna geri uzandı. ‘’Bir saat.’’ Diye uyardı. ‘’Bir saat içinde onu bana bulacaksınız.’’

*****

Sadık Sayar, torununu güvenli bir yere bırakıp halletmesi gereken işlere geri döndü. Belliydi. Sayar Malikanesi. Bir sürü araba buradaydı bile. Kapılar ona açıldığında gerginlik havası sezilmişti bile.

Eve adımını attığında herkes ona döndü. ‘’Baba.’’ Engin Sayar da beklemiyordu. ‘’Çocuğum nerede?’’ Tek sorusu buydu Sadık Sayar’ın. Onun için aile her şeydi. Gözü karaydı. Evlat ya da torun farketmezdi. Ezer geçerdi herkesi. ‘’Bilmiyorum.’’ Ağır ağır kafasını salladı. ‘’Bilmiyorsun. Bu haber yayınlanırken neredeydin, Engin?’’

Eylem donup kalmıştı. Tüm aile bilirdi onun Sera’ya sevgisini. Kızlarının ikisi de aynıydı ama o farklıydı. Bu ayırma değildi, biliyorlardı. Geçmişte kalan bir yarası vardı. ‘’Halledeceğim.’’ Hepsinin eli kolu bağlı gibiydi. Gözleri bir an Ece’ye kaydı. Karnını görünce gülümsedi. Ece’yi de ayrı severdi. Ama Ece’nin hali yoktu. En çok da o üzgün görünüyordu.

‘’Halletmek zorundasın, Engin. Bunu kim yaptıysa işini bitir. Gözünün yaşına bakma.’’ Bastonunu sertçe yere vurduğunda arkasını dönerek ilerledi. Kapıdan çıkacakken koluna birisi dokundu. Eylem Sayar. ‘’Baba.’’

Eylem babasını küçük yaşta kaybetmişti ve baba figürü onun için silikti. Ama karşısındaki adam ona bunu unutturmuştu. ‘’Yalvarırım, iyi de. Lütfen.’’ Kızının omzuna elini koydu. ‘’Toparla kendini. Sen bu değilsin.’’ Hızla kafasını salladı. Ağlıyordu. ‘’O olmadan olmaz baba. Benim ona ihtiyacım var. Hiç bu kadar kırılmamıştır. Tanıyorum ben onu. O şimdi korkudan eve de gelmez.’’ Titreyerek konuşuyordu. İlk defa bu kadar savunmasızdı. ‘’Yanımda. İyi.’’

Başka da bir şey söylemeden ayrıldı oradan.

******

Gece kaçtı? Saat kaçtı? Bilmiyordum. Ne haldeydim? Ailem ne haldeydi? Kapı açıldığında kalkmaya bile mecalim yoktu. ‘’Çocuğum. Uyuyor musun?’’

‘’Hayır.’’ Ağlamaktan kısılan sesimle ona doğru konuştum. Muhtemelen babamla konuşmaya gitmişti. Onun da suçu yoktu.

‘’Kendine gel. Sen benim torunumsun. Bu mu yakışıyor bize?’’ Usulca kafamı salladım. ‘’Güçsüz olduğumu zaten biliyordum.’’ Çenem titrediğinde ağlamaya başladım. ‘’Hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim, büyükbaba.’’

‘’Deme öyle çocuğum. Sen güçlüsün.’’ Cevaplayamadım. Odanın kapısı çaldığında büyükbabamın onayı ile içeri girildi. ‘’Efendim bir haber vermem gerek.’’ Ona baktı. ‘’Nedir?’’

‘’Kuzey Yıldırım. Her yerde torununuzu aratıyor.’’ Aklıma gelenle kendime küfrettim. O aklıma gelmemişti. ‘’Size ait birkaç yere de baktırmış ama şu an herkes tehlike altında.’’ O cidden farklıydı. Şimdiden böyleydi. Geçen kaybolduğumda bile babamın haberi olmadan herkese beni arattırmıştı. ‘’O kimdir?’’

‘’Ona ulaşabilir miyim?’’ Diye sordum. Bana dönmüştü. ‘’Alakan mı var?’’ Utana sıkıla kafamı salladım ama tek utanacağım bu değildi artık. ‘’Şimdilik öğrenmesin. Etraf durulana kadar.’’ Koruma başını salladı. ‘’Ayrıca tüm haberleri de o kaldırtmış. Bu kadar kısa sürede nasıl olduysa biz bile zor uğraştık ama bir telefon ile her şeyi sildirdiğini öğrendik.’’

Daha fazlasını kaldıramazdım. Beni bulmadan rahat etmeyecek, şehrin altını üstüne getirecekti neredeyse. ‘’Büyükbaba.’’ Bana tekrar döndüğünde ona baktım. ‘’Kimseyi görmek ve dinlemek istemiyorum. Ben kendim halledebilirim gerçekten.’’ Kafasını salladı. ‘’Nasıl istersen. Seslendiğinde buradayım, senin evin zaten burası.’’

Büyükanne öldüğünden beri o farklıydı. Eski havası yoktu. Mutlu değildi.

Çekmecede bulduğum uyku ilaçlarından birini alıp içtim. Kimseyi ne görmek ne de duymak istiyordum. Annem çok kötüydü, bunu hissedebiliyordum ama ben ondan kötüydüm.

Ertesi gece

Akşam vakti uyandığımda kalkmak istememiştim. Aldığım ilaç sayesinde tüm gün uyumuştum. Kolayı buydu. Kimseyi istemiyordum ama artık istediğim biri vardı. Kapıyı açtığımda merdivenlerden konuşmalarına şahit oldum. ‘’Efendim ya size zarar gelirse? Bu kadar direttiğine göre torununuza önem veriyor olmalı.’’

‘’Torunuma önem veriyorsa bana zarar veremez. Manyak ülkeyi birbirine kattı. Her şeyden önce çocuğumu düşünmeliyim ben. Kocaları dahi olsa onlar benim çocuğum.’’ Büyükbabamın bu tepkisine gülmek istedim ama halim yoktu. ‘’Uyanmadı mı hala?’’ Korumadan ses gelmediğinde muhtemelen kafasıyla onaylamıştı. ‘’Varsın uyusun. Mahvettiler çocuğumu. Görmemeleri daha iyi.’’

Odaya tekrar girdiğimde bir kağıt ve kalem bularak dedemin anlayacağı bir not yazıp yatağa bıraktım. O beni anlardı. Kuytu köşelerden evden çıkmayı başardığımda kimseye yakalanmadım. Aksi gibi gök gürleyip yağmur yağıyordu. Büyükbaba artık Bursa’ya dönebilirdi. Onun yeri orasıydı. Yol boyu yürüdüğümde hiçbir araba geçmemişti. Üzerimde ne telefon ne cüzdan hiçbir şey yoktu. Korkmuyordum. Gideceğim yeri biliyordum.

Taksinin birini durduğumda yeterince ıslanmıştım zaten. Adam halime acıyıp durmuştu belki de. Bindiğimde bir yeri tarif etmeye çalıştım. Neden ağladığımı da bilmiyordum. Ağladığımın da farkında değildim zaten. ‘’Kızım iyi misin?’’

Usulca kafamı salladım. Berbattım.

Yola odaklanamadan ne kadar geçtiğini de anlamadım. ‘’Geldik.’’ Üzerimde para yoktu. Gözüm amcanın telefonuna kaydığında bir kız çocuğu ile fotoğrafını gördüm. Bileğimde olan bilekliği çıkardım. Gözyaşlarıma da engel olamadım. ‘’Amca sen bunu alıp kızına ver olur mu?’’ Adam şaşırarak bana döndü. ‘’Kızım olmaz. Bu çok pahalıdır. Para bile almam senden.’’

‘’Önemi yok. Sen çocuğunu sevindir, benim için.’’ Daha fazla bir şey demesin diye arabadan indiğimde yağan yağmur ile ağlamaya devam ettim. Usulca ilerlediğimde benim geldiğimi görünce hemen kapıyı açmışlardı. ‘’İyi misiniz efendim?’’ Sadece kafamı sallayarak bahçeye girdiğimde sorularını dinlemek istemedim. En son birisi telefonuyla birini aradı. Köpek beni görüp hırsla havladığında tebessüm ettim. ‘’Merhaba.’’

Anahtarım yoktu. Kapının köşesindeki basamağa oturduğumda burnumu çektim. Hala ıslanıyordum. Köpek beni bir an olsun yalnız bırakmadı. ‘’Baban ne zaman gelir?’’ Burnumu çektim tekrardan. ‘’Çok bekletmesin beni.’’

Ne kadar geçti hatırlayamadım. Büyük kapı açıldığında ani fren sesi ile kendime geldim. ‘’NERDESİN SEN?’’ Kükreyişi korkutmadığında kalkmaya gücüm yoktu. ‘’YER YARILDI İÇİNE GİRDİN LAN! HANGİ CEHENNEMDEYDİN?’’ Üzerime geldi.

‘’Gidecek.’’ Sesim bana bile ulaşmadı. ‘’Gidecek bir yer bulamadım ben.’’ Hıçkırdığımda ağlamaya devam ettim. Sinirle beni kucakladığında sımsıkı tutmuştu. Halim yoktu. ‘’Mahvettin beni.’’ Yukarı çıktığımızda beni banyoya soktu. O kadar çok ağladım ki artık duymuyordum bile. Beni oturttuğunda sadece baktım. Islak saçlarımı yüzümden çekti. ‘’Nerdeydin? Söyle bana. Biri mi tehdit etti seni bebeğim?’’

‘’Bittim.’’ Diye fısıldadım.

Tepkisiz kaldım. Aklından ne geçiyordu bilmiyordum. ‘’Üstünü çıkarabilecek misin? Ben çıkayım sen değiştir üstünü olur mu? Kalma böyle.’’ Cevap veremedim. ‘’Benimle de mi konuşmayacaksın?’’

‘’Gücüm yok.’’ Kafamı eğdiğimde gözyaşlarım usulca süzüldü. ‘’Bekle.’’ Hızla kalktığında çıkıp gitti. O beni tutuyordu ama şimdi tutunacağım bir şey kalmamıştı. Yeni kıyafet getirdiğini anladığımda yan tarafımdaki yere bıraktı. ‘’Sana yardım edeyim mi? Bakmam, gerçekten.’’

‘’Utanacağım bir şey yok artık.’’ Yeterince yayılmıştı zaten her şeyim.

Üstümdekileri çıkarmaya çalıştığında bakmamaya çalışıyordu gerçekten. Bu beni daha da mahvetmişti. Utanacağım en son kişiydi belki de. ‘’Ben halledebilirim gerisini.’’ Kafasını salladığında çıkmıştı. Üstümdeki çamaşırlardan da kurtulduğumda bana getirdiği kıyafetleri güç bela giydim.

Saçlarımı salık bıraktım. Ellerimi dayadığımda aynada gördüğüm şey içler acısıydı. Bu ben değildim. İçeri girdiğimde onunda üstünün değiştiğini farkettim. Ellerini başının arasına alarak yere bakıyordu sadece. Yavaşça yanına gittiğimde kafasını kaldırıp bana baktı. ‘’İyi misin?’’

Kafamı salladığımda belimden tutup dizine oturmamı sağladı. ‘’Özür dilerim.’’ Sonunda ağlamıyordum. Yine ona sığındığımda bir kez daha konuştum. ‘’Özür dilerim.’’

‘’Ecmel.’’ Çenemi tutup kaldırdığında ona baktım. ‘’Nerede kaldın? İki gündür bakmadığım yer kalmadı. Beni mi görmek istemedin?’’ Usulca kafamı salladım. ‘’Kimseye bakacak gücüm kalmadı. Mahvoldum, bittim. Kariyerim, hayatım, işim… Her şeyim gitti bir gecede.’’

‘’Hiçbiri gitmedi. Ben izin verir miyim senin hakkında konuşulmasına?’’ Hiçbir şey bilmiyordu. ‘’Büyükbaba aldı beni yanına. Orada kaldım. Gizlice yanına geldim.’’ Kafasını salladı. ‘’Her yerde beni aradığını duydum. Ben sana gelmek istedim.’’ Beni öptüğünde nefes almayı unuttum. ‘’Ben seni bulurdum. Niye böyle yaptın?’’

‘’Buradan nasıl dönülür bilmiyorum. Oradan çıktığımda sadece sana gelmek istedim.’’ Bir şey demedi. ‘’Beni sakla diye değil. Bana ihtiyacın olduğunu hissettim.’’ Uzanıp dudağını öptüm. ‘’Vardı.’’ Yüzümü omzuna yasladım. Kafam durmuyordu. ‘’Seni yanımda istedim, yoktun. Girmediğim yer kalmadı, hiçbir yerde yoktun. Gözüm kapanmadı. Kapattığımda da seni gördüm.’’

‘’Çocuklar aradığında bile nasıl geldim bir bilsen. Ne yaptın sen bana?’’

Gözlerim ağırlaştı. Beni yatırdığında gözlerimi açamadım. ‘’Kimseye söyleme beni.’’

‘’Söylemem.’’

Burdan sonra söylediklerimi hatırlamam mümkün değildi. ‘’Araf.’’ Fısıltım ona ulaştığında o sadece saçlarımı okşamaya devam etti. ‘’Galiba anlaşmayı sen kazandın.’’

******

Sabah uyandığımda kalkmaya mecalim yoktu. Öksürdüğümde dün geceden kalma olduğumu da anladım. Yan tarafa döndüğümde uyuyan Araf’ı gördüm. Ona doğru yaklaştığımda elimi yanağına uzattım. Bana verdiği değeri görebiliyordum. Yanağını öpüp geri çekildiğimde yüzümü omzuna yasladım. Düz bir şekilde doğrulduğunda gözlerini araladı. ‘’Uyandırdım mı?’’

‘’Yok.’’ Boğuk bir şekilde konuştuğunda kolunu kafasının altına koydu. Ellerimi göğsünde birleştirdiğinde yüzüne baktım. ‘’Teşekkür ederim.’’

‘’Ne için?’’ Tepki vermedim. ‘’Öyle işte. Teşekkür ederim.’’ Hatırladığım kadarıyla gece birkaç kez beni kontrol etmişti. ‘’Eve gidecek misin?’’ Olumsuz anlamda kafamı salladım. ‘’Bilmiyorum. Annemi görmekten ve onun tepkisinden korkuyorum.’’ Bir eliyle saçımı sevdiğinde arkaya attı. ‘’Burada kal.’’

‘’Nereye kadar?’’ Dikkatlice yüzüme baktı. ‘’Nereye kadar olursa. Seni saklayabilecek güçte olduğumu biliyorsun.’’ Kafamı salladım. ‘’Hiçbir şey yapmak istemiyorum bir süre. Düşünmek bile zor geliyor şu an.’’ Belimden sarıldığında biraz yukarı çekilmiştim. ‘’Birlikte düşünürüz.’’

‘’Düşünmeyelim.’’ Ellerimi yanağına yerleştirdim. ‘’Birlikte vakit geçirelim.’’

‘’Dışarısı senin için tehlikeli olabilir.’’ Bunu düşünemedim. ‘’Ben seni korurum ama sen üzülürsen bu sefer sinirlerime hakim olamam. O yüzden evde durmamız daha mantıklı.’’ Ona tek verdim. Aklıma gelen soruyu ona yönelttim. ‘’Haberi ilk gördüğünde ne düşündün?’’

‘’Seni. Ne hissedeceğini.’’ Kafamı salladım. ‘’Neredeydin?’’

‘’Merkezdeydim. Elbise bakıyordum. Kadınların bakışlarını üstümde hissettim. Dedim hani ne oluyor falan, tanındığımı biliyorum ama bu kadar değil tabi. Sonra rahatsız oldum haliyle mağazadan çıktım. Biri yanımdan geçerken ‘bu o’ falan deyince aklıma geldi telefona bakmak. Herkes bir yandan arıyordu. Hepsini kapattığımda haberi gördüm.’’ Yutkundum. ‘’Kırıldım tabi. Sonra büyükbaba arayınca korktum. Beni alacağını söylediğinde telefonumu kapattım. Büyükbaba bize çok bağlıdır. Beni korumak istediğinden hepsi yani.’’

Sadece dinlediğinde tepki vermesini de beklememiştim zaten. Doğrulduğunda yüzlerimiz hizalandı. ‘’Asıl ben özür dilerim, Ecmel. Seni daha önce bulamadığım için.’’ Usulca kafamı iki yana salladım. ‘’Beni buldun zaten. Herkesi tehdit etmişsin, haberleri kaldırtmışsın.’’

‘’Konu sensin çünkü.’’ Dudağımı öptüğünde soluklanmıştım. ‘’Seni haber konusu yapmam. İster böyle bir şeyle ister başkasıyla. Yaptırmam.’’ Tekrar öptüğünde ona bakmayı sürdürdüm. ‘’Çok seni haber yapmak istiyorlarsa benim yanımdayken çeksinler. Korkularından onu da çekemezler. Ben istersem olur o ancak.’’

Dudağını öptüğümde uzun bir süre geri çekilmedim.

Kapı çaldığında biraz tedirgin olmuştum. Kim gelebilirdi ki? O bunu anlamış gibi bakmıştı. ‘’Buğradır.’’ Odadan çıktığında merdivenin başından onları izledim. ‘’Emri durdurduğuna göre buldun herhalde.’’ Araf’ın dediğini duymadım ama kendimi ondan saklamış olmak istemedim. Merdivenden yavaşça indiğimde beni görmesiyle yüzü rahatlamış bir ifade aldı. ‘’Korkuttun bizi he! Kaç oldu kız bu?’’ Araf kenara çekildiğinde onun içeri girmesini sağladı. ‘’Çok mu merak ettin?’’ Kafasını salladığında çekinmeden bana sarılmıştı. Ben de ellerimi sırtına koyduğumda bana içten sarıldığını farkettim. ‘’E herhalde.’’

‘’Nasılsın?’’ Kafamı salladım. ‘’İyiyim ben, sen nasılsın?’’ O da aynı şekilde yanıtladı. ‘’Siz konuşun ben yukarıdayım.’’ Yanlarından ayrılacakken Araf elimi tuttu. ‘’Bizimle otur.’’ Üsteleyecekken çoktan içeri geçmiştik. Bahçeye bakan tekli koltuğa oturduğumda onları dinlemedim. Aklıma gelenlerle gözlerim dolduğunda onlardan kafamı döndürdüm. Dizlerimi karnıma çekerek kollarımla sardım. Bahçedeki havuzun rüzgarla dalgalanmasını izledim. Dikkatimi dağıtan Araf’ın sesi olmuştu. ‘’Ecmel.’’

‘’Efendim?’’ Ona döndüm. ‘’Kız duymadın mı? Sana sesleniyoruz.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Dalmışım. Ne oldu?’’ Hafif gülmeye çalıştı. ‘’Tesise gideceğiz. Sen de gelir misin?’’ Araf’a baktım. O da aynı soruyu soracaktı demek ki. ‘’Orası neresi?’’ Hiç bilmediğim bir yerdi. ‘’Görürsün.’’

Kafamı salladığımda yanlarından kalktım. Giyinme odasına ilerlediğimde kendi kıyafetlerimin olduğu kısma göz attım. Bu kıyafetler her seferinde artıyor muydu? Hepsi de yeni ve etiketliydi. Galiba benim için alıyordu bunları. Şortlu bir eşofman takımı aldığımda onları giymek istedim. Benim bedenimdi ve tarzımdı da. Saçlarımı toplamaya bile gücüm olmadığında dağınık bir şekilde ördüm. Odadan dışarı çıktığımda bekleyen Araf’ı gördüm. ‘’Üşümez misin böyle?’’

‘’Her zamanki halim.’’ Aklıma gelenle ona bakıp kollarımı göğsümde bağladım. ‘’Benden başkası mı geliyor buraya? Yeni kıyafetler gördüm sanki.’’ Güldü. ‘’Giydiğine göre senin kıyafetlerin.’’ Kaşlarım çatıldı. ‘’Ama ben almadım.’’ Rahat bir ifadeyle kapıya yürüdü. ‘’Ben aldım.’’ Kapıyı kapattığında mal gibi kalmıştım. Kapıyı tekrar açtığında bana bir poşet uzattı. ‘’Bu ne?’’

‘’Odada aç bak.’’ Kafamı salladığımda poşeti elinden aldım. Odaya girdiğimde poşeti yatağa döktüm. Gördüklerimle dilimi yutacaktım neredeyse. Kullanabildiğim tüm makyaj malzemelerinden bir sürü vardı. Ne ara aldı ne ara buraya getirdi hiç bilmiyordum. Ama emindim ki odamda kaldığı vakit tüm her şeyimi öğrenmişti. Sevinçle odanın lavabosuna girdiğimde yüzümü gözümü toparladım. Bir anda modum yerine gelmişti.

Kendime geldiğimi hissettiğimde odadan çıktım. Aşağıya indiğimde Buğra’yı göremedim ama Araf kapıya yaslanmış telefonuna bakıyordu. Aklıma kendi telefonum geldiğinde bugün büyükbabayı arayıp arabamla onu göndermesini istemeliydim. İkisi de ondaydı. Telefonu bırakıp cebine koyduğunda bana döndü. Gülümseyerek boynuna sarıldığımda anlamadığına emindim. ‘’Teşekkür ederim.’’

Ellerini belimde birleştirdiğinde geri çekilerek yüzüne baktım. ‘’Ben bu kadar olduğunu tahmin etmemiştim.’’ Eğilip yanağımı öptü. ‘’Hiçbir şey yapmadım.’’ Sanırım en ufak şeyle mutlu olan bendim. ‘’Hadi çıkalım yoksa Buğra’nın çenesi açılacak yoksa.’’ Güldüğümde birlikte evden çıkmıştık. Eve gitmeliydim artık. Ama onun yanından da gitmek istemiyordum. Diğer türlü de ikimizi zor duruma sokmak, en çokta onu zor durumda bırakmak istemiyordum.

Arabaya bindiğimizde oldukça büyük ve garip bir yere gelmiştik. Bu yolu hiç kullanmadığıma da emindim. Gizli olabilirdi belki de. Bana bu kadar güveniyor olması da şeydi ama ben güvenini kıracak birisi değildim. Kendim yeterince kırıktım, bir de insanları kırmakla uğraşamazdım.

Geniş bir araziye yapılmış kocaman bir mekandı. Girişten geçerken Araf bir kart okutmuştu. Kart okunduğunda kapı açılmıştı. Değişik bir sistemdi. ‘’Kartı olmayan giremiyor mu?’’ Kartı tekrar yerine koyarken kafasını salladı. ‘’Hayır. Genelde toplantılar burada yapılır. Sayılı üyeler girebilir.’’ Anlamamıştım ama anlamış gibi kafamı salladım. ‘’Babanda girebiliyor.’’

‘’Babam pek iş ya da böyle şeyler hakkında konuşmaz.’’ Araba durduğunda Araf’ın adamı olduğu düşündüğüm birisi gelip kapıyı açmıştı. ‘’Hoş geldiniz.’’ Arabadan inerken başıyla selam vermişti. Ben de indiğimde adam arabayı alıp gitmişti bile. Çok garipti. Büyük bir kapıdan girerken hiç görmediğim bir şeyi görmüştüm. Birkaç eşya bıraktığında içlerinde silahta bulunuyordu. Adam bana baktığı sıra elimi tutmuştu. ‘’Temiz o. Aramana gerek yok.’’

‘’Nasıl derseniz efendim.’’ Adam yanımızdan çekilirken ona baktım. ‘’Yanında silah niye var?’’ Görmediğime gerçekten emindim. ‘’Her zaman olur.’’ Büyük koridordan geçtikten sonra kapı bahçe gibi bir yere açılmıştı. Poligon arena gibi bir ortamdı. Hedef tahtaları ve silahların olduğu bir masa vardı. Gerçekten buraya beni getirmekle şaka yapıyor olmalıydı. Buğra ve Ayaz’ı gördüğümüzde kapalı bir çardakta oturuyorlardı. Şaşırdığım kısım Tuana bile ordaydı. Beni görür görmez ayaklanmış hızlıca yanıma gelmişti. Ben bir şey diyemeden bana sarıldığında Araf yanımızdan çekilmişti. ‘’Bebeğim.’’

‘’Nerdesin sen kaç gündür?’’ Hemen geri çekilip yüzüme baktı. ‘’İyiyim gayet.’’ Uzaklaşıp beni inceledi. ‘’Ay iyiyim Tuana!’’ Sızlandığımda derin bir oh çekti. ‘’Of çok merak ettim kızım ya. Aptal herifler yapacak başka haber mi yoktu?’’ Kafamı usulca salladım. ‘’Konuşmayalım şunun hakkında ya.’’

‘’Fazla sessiz değil misin?’’ Öyle miydim? ‘’Daha bir şey yapmaya vaktim olmadı.’’ Elini omzuma koyduğunda gülmeye çalıştım. ‘’Telefonun burada bu arada. Deden araban ile göndermiş bu sabah.’’ Kafamı salladım. ‘’Nerede? Versene.’’ Çardağa yürüdüğümüzde Ayaz bana bakıp selam vermişti. ‘’Nasılsın?’’

‘’İyiyim, sen?’’ Aynı şekilde kafasını salladığında gülümsemeye çalıştım. Tuana bana telefonumu ve anahtarımı uzattığında anahtarı şortumun cebine koydum. ‘’Müsadenizle.’’ Onlardan uzaklaştığımda Araf’ın bir şey demesini istemedim. Telefonumla önce büyükbabayı aradım. ‘’Ecmel Sera Sayar.’’

‘’Benim.’’ Derin bir nefes verdi. ‘’Kız sen deli misin? Gitmek istiyorum desen hayır diyeceğim sanki.’’ Hafifçe güldüm. ‘’Aman. Olmuş bir delilik yaptıysam.’’ Güldü. ‘’Neyse sesini duydum ya yeter. Seninkinin adamları gelip aldı eşyalarını. Ulaşmasına sevindim.’’ Kafamı Araf’a çevirdiğimde beni izliyordu. Ona gülümsediğimde tekrar önüme döndüm. ‘’Öyledir o. Teşekkür ederim büyükbaba.’’

Biraz daha konuştuğumuzda sıkıldığını söyleyip yüzüme kapatmıştı. Yaslandığım demirlikten uzaklaşıp masaya döndüm. Uğur da gelmişti bu sefer. Onunla da selamlaştıktan sonra aramız biraz daha düzelmişti tabi. Telefonum bir daha çaldığında bugün susmayacağını anladım. Baktığımda Umay teyzenin aradığını gördüm. Tuana hemen bana dönmüştü. Telefonu açıp kulağıma yasladığımda masadakilerden utanmadım. Herkes biliyordu artık. ‘’Sera neredesin?’’

‘’Burada.’’ Tepkisizce konuştum. ‘’Olanlardan haberin vardır. Üstelemeyeceğim canım ama otellerin tümü programlarını iptal ettiler. Yeni yerler ile görüşmeye başlayacağız.’’ Ona engel oldum. ‘’Bırakıyorum ben. Ayarlamasan da olur.’’ Tuana ne olduğunu anlamış gibi telefonu elimden almaya çalışmıştı. Onu durdurdum. Araf’a bakmak bile istemiyordum zaten. ‘’Kararım kesin. Benim yerime başkaları devam eder.’’ Telefonu kapattığımda masadakilerin bana baktığını hissettim. ‘’Napıyorsun sen?’’

Bırakacağım yoktu. Aklımda başka bir şey vardı. ‘’Öyle olması gerekiyordu.’’ Masadan uzaklaştığımda konuşmak istememiştim. Birinin arkamdan geldiğini hissettiğimde adımlarım yavaşladı. Buğraydı. ‘’Emin misin?’’ Kafamı salladım. ‘’Otellerin hepsi iptal etmiş. Yapacak başka bir şeyim yok.’’

‘’Senin için ayarlarım ben. Bu kadar önemli bir kararı nasıl hemen verebilirsin?’’ Omuz silktim. ‘’Öyle olması gerekiyordu, dedim.’’ Hedef tahtalarının birine yürüdüğümde gülümseyerek ona döndüm. ‘’Deneyelim mi?’’ Kaşlarını kaldırdı. ‘’Kuzey burada. Olmaz.’’ Göz devirdim. ‘’Yani? Babamda olabilirdi.’’

Silahın birini aldığımda şarjörünü kontrol ettim. ‘’Delirdin mi?’’

‘’Gayet iyiyim bence.’’ Bana müdahale etmiyordu. ‘’Kalbinden vurmamı ister misin?’’ Elleri cebinde yanıma yaklaştı. ‘’Iskalarsın.’’ Kendinden emindi. Önce hedef tahtasına bakıp görüşümü ayarladım. Silahın emniyetini açtığımda üç el ateş ettim. ‘’Bak bakalım olmuş mu?’’ Arkadakilerin tepkisini görmek istemiyordum. Özellikle Araf’ın. ‘’Deli misin?’’ Tuana’nın bağırmasıyla ona gülümsedim. Araf çok sinirli bakıyordu. ‘’Görünenin altında farklı birinin yattığını biliyorum.’’ Buğra’ya baktım. Hedef tahtasına bakıyordu. Ateş ettiğim üç kurşunda kalbindeydi. ‘’Eğer olurda başıma bir şey gelmezse, sana önemli bir şey söylemek isterdim.’’

‘’Bana güveniyor musun?’’ Kafamı salladım. ‘’Sen de bana güveniyorsun.’’

‘’Nerden çıkardın?’’ Silahı elimden bıraktım. ‘’Silahı alır almaz elimden çekebilirdin, sana da doğrultabilirdim. Ama yapmadım.’’ Yüzümü inceledi. ‘’Elimden silahı da almadın. Vurmama izin verdin.’’ Cevaplamasına izin vermedim. ‘’Bu hayatın dışında olur da kendini zorda hissedersen bana anlatabilirsin tamam mı? Beni bir kız kardeşin olarak görebilirsin.’’ Gülümsedim. Onun içindeki şeyi görebiliyordum. Kırık ve iyi birisi yatıyordu. Yalandan koluna girip onu yürüttüm. ‘’Hadi gidelim de Araf beyler sinirlenmesin artık.’’ Güldüğünü hissettim. Masaya geldiğimizde bu sefer Araf’ın yanına oturdum. ‘’Napıyorsunuz lan siz?’’

Uğur’a döndüm. ‘’Kafasından vurabilir misin diye sordu, ben kalbinden vurdum yanlışlıkla.’’ Tuana hemen atladı. ‘’Onun gerçek silah olduğunu biliyorsun değil mi? Deli.’’ Güldüm. ‘’Bir şey olmadı.’’ Araf’ bakmaya korkuyordum. Tepkisizdi. Konu değişip nerden çıktıysa nişan gününe geldiğinde ondan söz ediliyordu. ‘’Sen bakacak mısın?’’

‘’Bilmiyorum. Çıkarım bir gün.’’ Kafasını salladı.

Biraz daha oturduğumuzda kalkma vaktimiz gelmişti. Araf’ın neden tepkisiz kaldığını da anlamamıştım. Hiçbir şey söylemeden oturmuştu. Sadece ikimiz kaldığımızda ona sordum. ‘’Bir şey mi oldu?’’ Hayır anlamında kafasını salladı. ‘’Ben eve gitsem iyi olacak artık.’’

‘’Sen bilirsin.’’ Parmak ucumda yükselip yanağına öpücük kondurdum. ‘’Görüşürüz.’’ Ondan uzaklaştığımda arabama bindim. Tavırları değişmişti bir anda. Belki işleriyle ilgilidir diye üstelemedim ama aklıma da takılmıştı. Eve sürdüğümde bir kargaşa da burada çekeceğimi düşünüyordum. Bahçeye girdiğimde kapı çoktan annem tarafından açılmıştı. Arabadan iner inmez bana doğru koştuğunda sıkıca sarılmıştı. ‘’Sera!’’

Ellerimi onun sırtına koyduğumda ben de sarıldım. Kapıda bizi izleyen ablamı da görmeyi beklemiyordum. ‘’Nasılsın? İyi misin? Nerdeydin bu zamana kadar?’’ Ellerini yüzüme koyduğunda ona baktım. ‘’İyiyim anne. İçeri girelim hadi üşüyeceksin.’’ Elimi hiç bırakmadığında yürümüştük. ‘’Asıl sen üşürsün annem. Bu halin ne?’’

‘’İyiyim ben gayet anne.’’ Omzumu sıvazladığında içeri geçtik. Ablamda beklenmedik bir hamle ile bana sarıldığında ona sarılmak istedim. Her ne yaparsa yapsın onu sevecektim. Gözlerim dolduğunda ondan çekildim. ‘’Çok merak ettik seni. Kaç gündür helak olduk.’’ Gözlerimi silerek gülmeye çalıştım. ‘’En çok sen sevinmişsindir.’’

‘’Geç içeri hadi.’’ Üçümüzde içeri geçtiğimizde annem çoktan ağlamaya devam ediyordu. ‘’Anne bir ağlamasan mı? Düzgünce konuşsak.’’ Oturduğumda yanıma oturmuştu hemen. ‘’Ben yeterince ağladım zaten gücüm kalmadı bazı şeylere.’’ Sakin kaldığımızda annem konuşmuştu. ‘’Özür dilerim.’’

‘’Ben bu kadar ileri gidileceğini düşünmemiştim. Bilsem en başında açıklanırdı bu.’’ Ona sarıldığımda beni kollarının arasına aldı. ‘’Düşünme böyle. Ben seni de anlıyorum.’’ Burnunu çekti. ‘’Büyükbaba aradı. Onun yanındaydım.’’ Kafasını salladı. ‘’Biliyorum. Buraya da geldi.’’

Kapı açıldığında babam gelmişti. ‘’Kızım.’’ Yanıma gelip o da sarıldığında bir şey yapamadım. En çok ona kırgındım aslında. ‘’Hoş geldin evine.’’ Usulca kafamı salladım. ‘’Hoş buldum.’’ İki yanağımı da öptüğünde hep bir ağızdan konuşuyorlardı. ‘’Nasıl hissediyorsun?’’ Ablamın sorusuyla omuzlarım düştü. ‘’Aslına bakarsan berbat hissediyorum.’’ Yutkunamadım bile. ‘’Kariyerim bitti. Tüm programım iptal oldu. Hiç kimse beni sahneye çıkarmak istemiyor.’’ Elimi babamın elinin üstüne koydum. ‘’İyi de oldu bir yandan. Babam istememişti ne de olsa. Artık işsiz güçsüz bir insanım. Belki babamın dediği gibi bir avukat olup şirketimizde çalışırım.’’

‘’Kızım.’’ Babamın demesiyle ona bakmadım. ‘’Haklıydın işte baba. Bizim dünyamız böyle bir yer işte. En ufak bir yanlışlıkla hayatımız mahvolabiliyor.’’ Ayaklandığımda üçüne de baktım. ‘’Herkes unutmuştur bile şimdiden. Siz de çok takmayın artık.’’ Yavaş adımlarla salondan çıktığımda çıkar çıkmaz akan gözlerime engel olamadım. Usulca yukarı çıktığımda odama girip anahtarı aldım. Bir üst kattaki odama girdiğimde kapıyı kapatmadım. Artık önemi yoktu bu odanın. Tüm hayatım bu odadaydı. Benimde hayatım bitmişti zaten.

İlk gösterimde giymiş olduğum tütü hala duruyordu. Ona sımsıkı sarıldığımda ağlamam şiddetlendi. Yere yığıldığımda hıçkıra hıçkıra ağladım. Kalbim o kadar kırıktı ki bu sahneyi yaşamamak için eve gelmemiştim. Ablam sesimi duyup geldiğinde bana sarılmak istedi. Ondan uzaklaştım. ‘’Yaklaşma bana.’’

‘’Beni hiç sevmedin abla.’’ Tekrar hıçkırdığımda kafamı dolaba yasladım. ‘’Bir kere içten sarılmadın bana. Hiç ablam olmadın.’’ Bana bakamayıp ağladığında ona döndüm. ‘’Sana yalvardım beni sev diye ya! Çok mu şey istedim abla? Ne vardı bir kere saçımı okşasan?’’

Ayaklandığımda dolabı açtım. Onun için aldığım önlüğü yere fırlattım. ‘’Al! Beni o kadar görmedin ki sana aldığım hiçbir hediyeyi bile veremedim.’’

‘’O aptal davette kulağıma hiçbir zaman teyzesi olamayacaksın dedin ya, o kadar canımı yaktın ki geçmişi umursayamadım bile. Her seferinde canımı daha çok acıttın! Yine de bir kez olsun sana abla demekten vazgeçmedim! Aptalın tekiyim çünkü seni hala seviyorum! Hormonların değişti diye bana böyle davranmandan sıkıldım tamam mı? Beni sevmediğini biliyorum. Öyle davranmaya devam et.’’

Odadan çıktığımda hızla aşağıya inip kendi odama girdim. Her şeyden nefret ediyordum. Yatağın üstüne yattığımda kedi gibi kıvrıldım. Bir süre ne bu evden ne de bu odadan çıkmak istiyordum. Kimseye bakmak istemiyordum.

*******

‘’Reha sence de fazla abartmıyor muyuz? Bu kadar çok fazla.’’ Defne bunu arkadaşına söylese de anlamıyordu. ‘’Sen mutsuzken o mutlu mu olsun? Az bile.’’ Haberi o yaymıştı, sadece ismi farklıydı. Şimdi de Defne’yi dövülmüş gibi gösterip suçu Sera’ya atılıyordu. ‘’Ya inanmazsa?’’

‘’Kız kendini savunan biri mi sence? O ona belli etmeden ayrılır bile. O da bunu sorgulamaz.’’

Şirketin önüne geldiğinde yüzünü ıslatmayı da unutmadı. Bu kızdan her türlü şeytanlık beklenirdi. ‘’Bak kızı takip ettim zaten. Tüm kariyeri bitmiş durumda. Hiçbir otel onu kabul etmiyor bu haberlerden sonra. Düşün yani ne kadar kötü bir durumda olduğunu. Sence bu durumda onu mu düşünür yoksa kendini mi? Onu düşünen sen ol ki onu tekrardan kazan.’’ Kafasını salladığında şirkete doğru yürüdü. Kimseye belli etmeden asansöre binebildiklerinde yukarı çıktılar. Şirkette olduğundan eminlerdi.

Sekretere bakmadan odaya yöneldiklerinde kız onları durduramadı bile. ‘’Nerede o Kuzey?’’ Odaya direkt olarak daldığında anlamadı tabi ne olduğunu. Allahtan tek başınaydı. Başkası olsa durumu açıklayamazdı. ‘’Eserinle mutlu musun? Bak Defne ne halde?’’

‘’Noluyor?’’ Diye sorduğunda Defne içeri girdi. Şaşırmıştı. Yüzü gözü mosmordu. ‘’Noldu sana?’’ Ona yaklaşmadı ama sordu. ‘’O kız yaptı. Ben gerçekten hiçbir şey yapmadım.’’ Ağlamaya başladığında Reha onun koluna girdi. ‘’Kafedeydik. Bir anda gelip üstüme saldırdı. Çok kötüydü. Ben bunu hakedecek bir şey yapmadım.’’

‘’O yapmaz böyle bir şey.’’ İnanmadığını belli etti ikisine de. ‘’Yapmaz mı? O yapmaz ama ben yalan mı söylerim Kuzey?’’ Bağırdı. Reha bile bunu beklemiyordu. ‘’Seni bir tek ben sevdim! O mu sevdi? Kaç günlük o kız? Benim yerime geçeceğini sanıyorsa yanılıyor!’’

‘’Sakin.’’ Reha onu sakinleştirmeye çalışsa da bunu başaramadı. En sonunda odadan çıktığında dışarı çıktılar. Aşağı inene kadar bir şey demediler. ‘’Kızım ne yaptın sen öyle?’’ Defne güldü. ‘’Bu daha başlangıç. Aslında haklısın sen. Görsün daha ben ona neler yapacağım.’’

*******

Sıkıntılı bir nefes verdi Araf. Bunu beklemiyordu. İnanmıyordu da. Telefonuyla onu aradığında ulaşamadı. Bilmiyordu ki evde ağladığını. Çıkmazdaydı. Bir lafa inanacak değildi. Gerçek olmasından korkuyordu sadece. Şirketten çıktığında bir de otoparkta Özgür ile karşılaştı. ‘’Oo, Kuzey beylerde teşrif etmiş.’’

‘’Ne var?’’ Ona baktığında yanına yürüdü Özgür. ‘’Haberleri duydum. Biricik sevgilin meğer neymiş.’’ Sinirden çenesi seğirdi. ‘’Ama tabi ona da hak vermeli. Bir insan neyse odur.’’ Tepkisizce bakıyordu. ‘’Neyden bahsediyorsun yine? Yediğin yumruklar az mı geldi?’’ Alayla güldü. ‘’Yok. Şimdi nasıl bir insan için savaştığıma bakıyorum da değmezmiş.’’

‘’Nasıl bir insanmış? Senden daha insan olduğu kesin.’’ Ellerini cebine soktuğunda rahat tavrı devam ediyordu. ‘’Anlatmamış herhalde sana. Hiç yattın mı onunla? Nasıldı? Deneyimlerime göre yatakta çok iyi.’’ Bu işte bardağı taşıran son damlaydı. Yumruğu yüzüne geçirdiğinde yere serildi hemen. Burnu kanadığında buna rağmen güldü. ‘’Yatmışsınız anlaşılan. Bu kadar sinirlendiğine göre. Ama acı gerçek şu ki, hiçbir zaman onun ilki olamadın. Olamayacaksın da!’’

Sinirle yumruklarını yüzüne geçirirken onları ayıran güvenlikler olmuştu. ‘’Kuzey Bey sakin olun!’’ Parmağını ona doğrulttu. ‘’SENİNLE İŞİM BİTMEDİ PİÇ KURUSU! ÖLMEK İÇİN YALVARACAKSIN BANA!’’

‘’Bunu alın dışarıya atın. Bir daha önünden bile geçmeyecek!’’ Sinirle arabaya binip gittiğinde hiç bu kadar sinirlendiğini hissetmemişti. Bundan sonra ne olacaktı?

20.Bölüm Sonu

Oy vermeyi unutmayın.

Loading...
0%