@ineffable3107
|
Sabah gözlerimi araladığımda tüm bedenim uyuşuktu. Kasıklarımın ağrısı da cabasıydı. Zaten ağrırdı ama bu biraz fazlaydı. Çok anlık gelişmişti. Çok garipti. Yan tarafa döndüğümde hala uyuduğunu farkettim. Yatakta doğrulduğumda kalktım. Anlık titremeyle kendime geldiğimde lavaboya ilerledim. Duş alırken farketmediğim izler vardı. Umarım kapatıcı işe yarardı. Bacağımdaki şortu sıyırıp karnımdaki iğne izlerine baktım. Bu benim başka bir sırrımdı. Ellerimi lavabonun kenarına dayadığımda bunu görmemle kendimden bir kez daha nefret ettim. Soğuk suyu açtığımda yüzüme çarptım. Onu sevdim. Aşık değildim belki de ama sevdiğimi bildim. Hızlı da gelişebilirdi. Birkaç aylık bir şeydi. Hayatlarımızın çıkmazındaydık. Kendime gelip lavabodan çıktıktan sonra yine yanına gittim. Başımı göğsüne koyduğumda bir elimi karnına koydum. İkimizinde izleri fazlaydı. Kolunu omzuma koyduğunda uyandığını anlayıp kafamı kaldırdım. Ona doğru bedenimi döndürdüm. ‘’Günaydın.’’ Gülümsedim. ‘’Günaydın.’’ ‘’İyi misin?’’ Sabaha karşı birkaç kez canımın acıdığına şahit olmuştu. Onayladım. ‘’İyiyim. Geçti sayılır.’’ Kasıklarım hariç iyiydim. ‘’Bir süre üstsüz gezme.’’ Bu dediğime güldüğünde yüzünü yukarı çevirdi. ‘’Gezmem.’’ Yerimde yükseldiğimde ellerimi yanağına ve boynuna yerleştirdim. ‘’O kadar pasta aldım. Yiyemedik bile.’’ Dudağıma uzunca bir öpücük bıraktı. ‘’Bence pasta yemekten daha iyisini yaptık.’’ Güldüğümde tekrar dudaklarına uzandım. ‘’Pişman mısın?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Hayır.’’ Gerçekten değildim. ‘’Güzel.’’ Telefonum çaldığında yerimde doğrulup çekmecemin üstüne uzandım. Metin arıyordu. Aramasına şaşıramadım çünkü neredeyse öğlen olmuştu. Meşgule atıp onu arayacağımı söyledim. Onun yanında açıp konuşamazdım. ‘’Kim?’’ ‘’Biri değil.’’ Telefonu bırakıp tekrar ona döndüm. ‘’İşin yok mu senin?’’ Kolunu başının altına koydu. ‘’Akşam gideceğim.’’ Kafamı salladığımda ona yaklaşıp ellerimi göğsünde birleştirdim. ‘’Akşam olmaya yakın zaten.’’ Güldü. ‘’Dur durak bilmedin ki.’’ Şaşkınlıkla bakarak omzuna vurdum. Bu onu güldürdü. ‘’Ben mi sen mi?’’ Tanıdığım Araf dün geceki Araf değildi. Çok başkaydı. Uzunca beni öptü. Öptü. Ellerini boynumda gezdirdi. ‘’Sevdim.’’ ‘’En çok da bu izlerin olmasını.’’ Onun izleriydi. ‘’Hm.’’ Boğukça mırıldandığımda dudaklarımız tekrar buluştu. Dur durak bilmeyen oydu. ‘’Bence artık kalkmalıyız.’’ Bu tepkisine güldüğümde ondan uzaklaştım. Kalktığında lavaboya girdi. Telefonuma baktığımda Metin’in mesajlarını okudum. Toplantıya gireceği için söyleyeceği her şeyi mesaj olarak yazmıştı. Tümünü okuduğumda tüm keyfimi kaçıran cinstendi. Mesajların önemli yerlerini Tuana’ya da attığımda benim kadar o da tepki vermişti. Beklediğim bir şey sayılırdı. Asıl bombayı o bana söylediğinde bu benim için bardağı taşıran son damlaydı. Yapacağım şeylerin geri dönüşü olmayacaktı bundan sonra. ****** Tuana Vardar Ayaz’ın bir konuşmasına denk geldiğimde Sera ile alakalı olması beni dinlemeye itmişti. Defne, Kuzey’e gidip onun kendisini dövdüğünü söylemişti. Bunun imkanı yoktu. Sera kimseye zarar verecek biri değildi. Birisi damarına basmadığı sürece gerçekten sakinliğini koruyan bir kızdı. Ona yazacağım sıra bana bir sürü mesaj iletmişti. Attığı şeylerde haberi aslında Reha yaydırmış. O gün stadyumda da ailesinin ve kendisinin fotoğrafını çekenin o olduğunu söylüyordu. Bunu okumadan mesaj yazmıştım. Bu onu daha da körükleyecekti. Şirkette olduğumdan yanına gidememiştim ama şimdilik bir şey yapmayacağını söylüyordu. Ne kadar şimdilikti? Akşama kadar konuşmadığımızda ne yaptığını merak ediyordum. Bu kadar susması iyi değildi. Hem de hiç. Ayaz’ın aramasıyla düşüncelerim kenara kaydığında onu yanıtladım. ‘’Canım. Nerdesin?’’ ‘’Şimdi çıkıyordum da Sera’nın yanına geçeceğim.’’ Bunu beklemiş gibi hemen konuştu. ‘’Yemeğe gidiyoruz zaten. O da geliyor.’’ ‘’Kim çıkardı bu fikri?’’ ‘’Buğra. Sıkılmış her zamanki gibi. Bir arada olalım istiyor.’’ Tedirgindim. Kestiremiyordum. ‘’Mekanı da Sera’ya seçtirmiş. Sanırım biraz fazla yakın arkadaş oldular.’’ İşte sıçmıştık. ‘’Mekanı mı seçmiş?’’ Hızla arabama yöneldim. Allahın cezası kız. Seçtiği mekana onları getirecekti. ‘’Evet ne oldu ki?’’ ‘’Bir şey yok canım ben geliyorum.’’ Telefonu kapattığımda hızla Sera’yı aradım. Açar açmaz konuştum. ‘’Nerdesin sen?’’ Normal şekilde cevap verdi. ‘’Kahve alıyorum canım sen nerdesin?’’ Gayet rahattı. Ben mi fazla düşünüyordum? ‘’Yemeğe gidiyormuşuz.’’ ‘’Haberim var. Buğra istedi ben de olur dedim.’’ Tüm gerginliğim geçti. ‘’E sen ne kahvesi içiyorsun?’’ Gülüşünü duydum. ‘’Aman ya şey, turne başkanıyla görüştüm.’’ ‘’Tamam ben geçiyorum o zaman.’’ Beni onayladı. ‘’Biraz gecikebilirim. İdare edersin.’’ Telefonu kapattığımızda mekana doğru sürdüm. Az kişi vardı. Ayaz ve Uğur’u gördüğümde onların masasına ilerledim. ‘’Geri kalanınız nerede?’’ Ayaz’ı öpüp oturduğumda ceketimi çıkardım. ‘’Buğra telefonla konuşuyor, Kuzey de geldi şimdi.’’ Kuzey geldiğinde oturur oturmaz bana dönmüştü. ‘’Ecmel nerede?’’ ‘’Gelir şimdi. Az önce konuştum.’’ Kafasını salladığında onlar bir şey konuştular. Buğra da oturduğunda o da Sera’yı sormuştu. Onu aradığımda telefonu meşguldü. Aptal neler yapıyordu acaba. Konu bir şeyden döndüğünde Buğra bana laf çarpmıştı. Sera’nın tomarlarca makas parası almasından bahsediyorlardı. Yapmacık güldüğünde ona baktım. ‘’Tatlım biz hayatınızdaysak iki şeyden korkacaksın.’’ ‘’Bir ben.’’ Kendimi gösterdim. Girişteki kızı görmemle orayı işaret ettim. ‘’İki de bu.’’ Girişte Sera elinde kahve bardağı ile telefonla konuşuyordu. Konuşması bitene kadar bakmadığında telefonu kapattığında az önceki gülen yüzü soldu. Kuzey ondan gözlerini çekmiyordu. Ama o bizim masaya değil başka masaya baktığında o tarafa döndüm. Siktirdi. İki kız vardı. Şapkalarından tanınmıyorlardı ama ben gayet iyi tanımıştım. Buğra ile aynı şeyi düşündüğümüzü umdum. O hedef tahtasında kafasına sıkmadığını biliyordum. Hedef ölçüleri iyiydi. Okçuluktan kalma bir özelliğiydi ve onu bu kadar geliştiren dedesiydi. Onların masasına yürüdüğünde kızlar şapkasını çıkarmışlardı. Buğra ayaklanıp onu durdurdu. ‘’Yanlış yoldasın, Sera.’’ ‘’Ne tesadüf sen de önümde duruyorsun, Buğra. Demek ki o kadar da yanlış değil.’’ Bakışları aşağıya kaydığında güldü. ‘’Beni durduracağına silahının emniyetini kapat. Bir yerinde patlamasın.’’ Kolunu ondan çektiğinde onların yanına gitti. ‘’Napıyor?’’ Kuzey’in sorusu ile ona döndüm. ‘’Bir şeyler öğrenmiş.’’ Kızlarla ne konuşuyorsa o kadar sakindi ki bu sakinliği beni korkutuyordu. Gülümseyerek masadan kalktığında gülüşü anında solmuştu. Yanımıza gelecekken ben ve Buğra derin bir oh çekmiştik ama beklediğimiz gibi olmayacaktı. Reha da onun peşinden kalktı ve gülerek arkasından baktı. ‘’Baban galiba onu hiç sevmemiş ki seni başkasından peydahlamış. Bu kadar küçük düşürme kendini.’’ Sesler kesildiğinde Sera’nın adımları da durdu. İşte şimdi mahvolmuştuk çünkü ne yapacağını ben bile kestiremiyordum. ******* O ne dediğinin farkında mıydı? Anneme laf etmemesini üstüne basa basa söylememe rağmen bunu söylemişti. Bir sinir ona döndüğümde ilerlerken elimi masaya geçirdim. ‘’SENİ ÖLDÜRÜRÜM!’’ Boğazım patlarcasına ona bağırdığımda korktuğunu hissettim. Korkmalıydı. Elimin acısı yetmezmiş gibi saçlarından tuttum. Tuana hızla beni tutmaya çalıştığında onu da gözüm görmedi. ‘’Bana bak!’’ Defne de elimi çekmeye çalıştığında onu da ittirdim. Araf gelip beni çektiğinde ondan kurtulmaya çalıştım. ‘’O pis ağzından bir daha annemle ilgili bir şey duyarsam seni mahvederim!’’ Araf beni dışarı çıkardığında kendimi ondan çektim. ‘’Bırak sen de beni.’’ Sinirden gözlerim dolduğunda akmaması için zor durdum. ‘’Napıyorsun sen?’’ ‘’Haberleri yayan onlarmış!’’ Sesim yüksek çıktığında sinirlendi. ‘’Ayrıca bana söylemediğin şeyi de öğrendim.’’ Alayla güldüm. ‘’Neymiş ben Defne’yi dövmüşüm. Defne kim ki ben onunla uğraşacağım.’’ Susması da ayrı sinirdi. ‘’Ben de inandığını düşüneyim mi?’’ ‘’Sakin olsana bir.’’ Ağlayacağımı anladığımda merdivenin ucuna oturdum. ‘’Bıktım ya.’’ Yüzümü kapattığımda yanıma çöktü. ‘’Yapma. Ağlamanı istemiyorum.’’ Kollarımı tuttu. ‘’Senin ağzından çıkmadıkça ben inanmam, Ecmel.’’ Yüzümü ellerinin arasına aldı. ‘’Böyle yaparak hem onların istediğini yapıyorsun hem de kendine zarar veriyorsun.’’ En büyük zarar kendimeydi zaten. Gözlerimi sildikten sonra elimi tuttu. Masaya vurduğum avuç içimi öptüğünde ölmek istedim. ‘’Gel hadi masaya dönelim.’’ Kafamı salladığımda birlikte içeri geçtik. Oturduğumuzda onları görmedim. Gitmiş olmalılardı. ‘’Deli gel buraya.’’ Tuana bana sarıldığında ben de ona sarıldım. ‘’Hani bensiz olmazdı!’’ Güldüğümüzde Buğra hemen konuştu. ‘’Gerçekten korkmamız gerekiyormuş.’’ Olayı anlamamıştım ama önüme dönmüştüm sadece. ‘’İki gündür çok farklı şeyler yaşıyoruz, hayırlısı.’’ Ayaz konuştuğunda Tuana ile aralarında bir şeyler konuştular. Buğra omzumu dürttüğünde ona baktım. ‘’Kız bir dahakine haber ver birlikte yolardık.’’ Bunu demesine güldüğümde Araf bize sinirli bakmıştı. ‘’Yemeğinizi yiyin.’’ Yemeğine devam ettiğinde homurdanışı devam etti. ‘’Birini büyütemedim biri daha geldi.’’ Buğra ona döndü. ‘’Hayırdır kardeşim bir sıkıntı mı var?’’ Gülmemek için zor durduğumda suyuma uzandım. ‘’Buğra!’’ Uyarıcı şekilde konuştuğunda Buğra bana göz kırpıp önüne döndü. Konu dağılıp nişana geldiğinde onlardan söz ettik. Geç saate kadar oturduğumuzda kalkmaya karar verdik. Dağıldığımızda sadece Buğra ve Araf kalmıştı. ‘’Ben geçiyorum sen gelirsin.’’ Benimle de sarıldığında ona el salladım. ‘’Bu performansı her zaman bekliyorum.’’ Güldüğümde Araf konuştu. ‘’Siktir git.’’ Buğra gülerek gittiğinde kollarımı ona doladım. ‘’İşin var.’’ Kafasını salladığında ellerini belimde birleştirdi. Boynumu da öptüğünde gülümsedim. ‘’Söyledim ya bebeğim.’’ ‘’Dikkat et tamam mı?’’ Bir elim göğsüne kaydı. ‘’Aklım sen de kalmasın.’’ Gülümsedi. İlişkimiz gerçekti. Hissedebiliyordum. Onu tanıyordum. İlk günden beri. Bunun anlamı daha farklıydı. Dudağımı da öptüğünde ondan ayrıldım. Arabaya bindiğimde o da kendi arabasına bindi. Ben gidene kadar çıkmadığında bir süre sonra gözden kayboldu. Beni arayan Umay teyzeyi yanıtladım. ‘’Gidiyormuşsun.’’ ‘’Evet.’’ Konuştuğumuz konu buydu. Her şeye rağmen beni ağırlamak istiyorlardı. Geri çevirmedim. Artık hiçbir şey umurumda değildi. Bir şey hariç. ‘’Annenlerle konuştun mu?’’ ‘’Hayır. Aklımda daha başka bir şey var.’’ Beni onayladığında anneme söylemeyeceğine dair söz verdi. Şimdilik değildi. Bir hafta sonra bitiyordu. Eve geldiğimde salonda teyzemle karşılaştık. Dün de bizdeydi ama ben yoktum. ‘’Hoş geldin teyze.’’ Sarılıp tekli koltuğun birine oturdum. ‘’Hoş buldum canım. Napıyorsun?’’ ‘’İyi valla ne olsun. Boş boş takılıyorum.’’ Gecenin bir yarısına kadar oturduğumuzda bir yandan da Arafla mesajlaştım. Toplantısının bitip eve gittiğini söylediğinde rahatça uyuyabildim. Sabahın erken saati spora gidip döndüğümde rutin işlerimi hallettim. Teyzem ile elbise bakacaktık. Annemi de zorla sürüklediğimizde ablam da dahil olmuştu. Tuana da Ayaz’ın ailesi ile alışverişe çıkacaktı. Cidden evleniyordu. Hazırlanıp indiğimde ikisi de beni bekliyordu. Önce annem yanıma oturduğunda ablamı aldığımızda yanıma ablam oturmuştu. Merkezden farklı bir yere geldiğimizde önce bir yere oturup bir şeyler içtik. ‘’Dinlenebildin mi?’’ Teyzem ablama sorduğunda başıyla onayladı onu. ‘’Çok zor geliyor artık.’’ Karnı büyümüştü. İlk gördüğüm gibi değildi artık. Daha 3 aya yakın vardı doğmasına. En çok onun için üzülüyordum ama mecburdum. Ordan da kalktığımızda elbise bakmaya geçebilmiştik. Kırmızı uzun bir elbise beğendiğimde onu denemedim. Annemlerin yanına gittim. ‘’Kız ne güzel oldun. Valla bir sonraki nişan senin olacak benden demesi.’’ Teyzemin demesine ablamla annem güldüğünde ben gülmedim. Evlenmeye niyetim yoktu. ‘’Olabilir.’’ Annemin imasıyla teyzem anlamıştı bir şeyler. Annem sonra anlatırım dediğinde ben yokmuşum gibilerdi. Üstümü değiştirdiğimde ablam da bir tane denemişti. Mecbur ona yardım ettiğimde üstündeki gayet güzel olmuştu. İkimizde onları aldığımızda benimkinin biraz daralması gerekiyordu. ‘’Verdiğim vitaminleri kullanıyor musun?’’ Kafamı salladım. ‘’Evet.’’ Aslında hayırdı. Almamıştım bile. ‘’Toparlan biraz. Böyle devam edersen hastaneye bile yatabilirsin, Sera.’’ ‘’Kullanıyorum işte.’’ Dün yatmadan tüm yediklerimi çıkarmıştım. Halim kötüydü. Bunun farkındaydım ama önlemek için bir şey yapmak istemiyordum. Gitmekten bağımsız az vaktimin kaldığını hissediyordum. Bu nedenle istediğim gibi yaşamalıydım. Çok kalmadan çıktığımızda ablamı bıraktık. Eve döndüğümüzde odaya çıktım. Araf’ı aradığımda açan o olmamıştı. ‘’Buyrun efendim?’’ ‘’Araf nerede?’’ Buğra boğuk sesiyle konuştuğunda hiç anlayamamıştım. ‘’İşi var canım onun şu an.’’ Kaşlarım havalandı. ‘’Ne işi varmış?’’ ‘’Alman işkencesi.’’ Mal gibi kalmıştım. Arkadan garip bağırışlar geldiğinde telaşla konuştu. ‘’Kapatıyorum cici kız. O seni sonra arar.’’ Yüzüme kapattığında anlam veremedim hiçbirine. Uykum vardı ve uyuyacaktım yani gayet. Üstümü değiştirip uyku moduna girdiğimde yatağa girdim. Biraz üşüme gelmişti. Yorgana sarıldığımda gözlerimi kapattım. Gece uyandığımda yattığım yerde doğruldum. Rüyamda gelen düşme hissi beni korkutmaya yetmişti. Gece lambasını yakıp telefonumu aldığımda yastığa kafamı geri koydum. Araf’ın iki aramasını gördüm. Son araması yarım saat önceydi. Mesaj attığımda tek tik değildi. Uyanıktı. Beni aradığında yanıtladım. ‘’Uyumadın mı sen?’’ Çakmak sesi duyduğumda sigara yaktığını anladım. ‘’Uyudum ama uyandım. Sen neden uyanıksın?’’ Saat neredeyse dörde geliyordu. ‘’Uykum yok. İşim vardı.’’ Sigarasını içine çektiğinde üflemesini de duydum. ‘’Hm.’’ ‘’Bensiz uyuyamıyor musun yoksa?’’ Uyku sersemi sordum. ‘’Cık.’’ Gülümsedim. ‘’Uyuyamıyorum.’’ Bir şeyler mırıldandım ama ben bile anlamadım. ‘’Uyusana.’’ Gözlerim kapalıydı zaten. ‘’Sen yoksun ki.’’ Bir yandan esnediğimde gülüşünü duydum. ‘’Hiç öyle durmuyor ama.’’ ‘’Özledim seni.’’ Dedim. Doğruydu. Özlemiştim. ‘’Ben de.’’ Tekrar çakmak sesi geldiğinde kaşlarım çatıldı. ‘’Niye bu kadar sigara içiyorsun?’’ Zararlıydı. ‘’Bugün az içtim.’’ Ne büyük başarıydı. ‘’Benim yanımda hiç içtiğini görmedim. Ne zaman gelsem söndürüyorsun.’’ Derin nefesi duyuldu. ‘’Sen soluma diye.’’ Gözlerim gidiyordu. ‘’Şey..Ben kapatsam olur mu? Çok uykum var.’’ ‘’Uyu bebeğim.’’ Gülümsedim. ‘’İyi geceler o zaman.’’ Güldü. ‘’İyi geceler.’’ Telefonu kapattığında kaldırmak bile istemedim. Yastığın altına koyduktan sonra uykuma devam ettim. Zihnimde çok fazla düşünce vardı. Kurtulmamın yolu yoktu. O düşünceler hep olacaktı. Yine birkaç saatlik uykunun ardından uyandım. Güneş doğmak üzereydi. Daha fazla uyuyamayacağımı anladığımda yataktan kalktım. Rutin şeylerimi hallettikten sonra giyinme odama geçtim. Spor kıyafetlerimi giyip üstüme bir de sweat aldım. Evden çıkarak arabama ilerledim. Merkezdeki spor salonuna geldiğimde oradan vakit öldürmeye başladım. Bedenim yeterince ağırlık yapmıyormuş gibi bir de kafamın ağırlığı yetiyordu. Oradaki işim de bittiğinde üstümü değiştirdim. Dışarı çıkar çıkmaz soğuk hava yüzüme vurduğunda anlık bir titreme geldi. Havaların ısınmasına çok vardı. Acaba görür müydüm? Eve girdiğimde teyzemle annem salonda oturuyorlardı. Ceketimi çıkarıp yanlarına girdim. ‘’Selamlar!’’ Koltuğa kendimi bıraktığımda ikisi de bana döndü. ‘’Selam canım. Hoş geldin.’’ Teyzeme gülümsedim. ‘’Spordan mı geliyosun? Saç baş toplanmış.’’ Anneme güldüm. ‘’Öyle oldu biraz.’’ ‘’Babam çıktı mı?’’ Anneme döndüğümde kafasını salladı. ‘’Evet. Görüşmeleri varmış.’’ Ne zamandır da denk gelmiyorduk babamla. Bugün yanına gitme gibi bir planım vardı. ‘’Kahvaltı hazır.’’ Masaya oturduğumuzda ne kadar acıktığımı farkettim. Hiçbir şey de yiyesim yoktu ama. Tabağıma bir şeyler aldıktan sonra yemeğime döndüm. ‘’Bu hazırlığı senin için de yapar mıyız?’’ ‘’Damadımız hazır.’’ Annemin dediği ile yediğim boğazımda kaldı. Öksürdüğümde sırtıma vurdu. ‘’Ay kim?’’ ‘’Kübra’nın küçük oğlu var ya.’’ Teyzem hemen gülümsemişti. ‘’Yakışırsınız he.’’ Aynen anlamında kafamı salladım. ‘’Öyle teyzeciğim. Çok yakışıyoruz.’’ Alayla konuştum. ‘’Ay geçen geldi yemeğe. Salata falan uzatıyor, düşünceli yani.’’ Annem ballandıra ballandıra anlatmaya başladığında duymamazlıktan geldim. Meyve suyumu da bitirdiğimde yukarı çıktım. Üstümü değiştirdiğimde hafif bir makyaj yaptım. Aşağıya indiğimde annem bu giyimime şaşırmıştı. ‘’Nereye böyle?’’ Çantamı kapattım. ‘’Şirkete. Babamın yanına gidesim geldi bugün.’’ Öyle mi dercesine baktığında kafamı salladım. ‘’İyi bakalım.’’ Yanağımı öptüğünde salondaki teyzeme de el salladım. Muhtemelen hala Araf hakkında konuşacaklardı. Keşke annemi mutlu edebilseydim. Arabaya bindiğimde Araf’ı aradım. Yaşadığımız geceden sonra biraz utanmıyor değildim. Gariptik. Bir anda olmuştuk. Her şeye de o gece karar vermiştim zaten. Telefonu açtığında güler yüzüm geri geldi. ‘’Günaydın.’’ ‘’Günaydın.’’ Dedi düz bir sesle. Uyanmıştı. ‘’Nerdesin?’’ Sadece meraktandı. ‘’Şirketteyim. Toplantım var.’’ Nerede olduğu belliydi en azından. ‘’Ne güzel.’’ ‘’Dimi canım çok güzel. Yirmi herifin içinde sik sik konuşmaları dinlemek çok güzel.’’ Gergindi sanırım. ‘’Yanlış bir zamanda mı aradım?’’ Derin nefesini verdiğinde cevaplamasını bekledim. ‘’Küfür için kusura bakma, sinirliyim bu sabah.’’ ‘’Akşam yemeğe gidelim mi?’’ Beni görmek gerginliğini alırdı belki de. Ona göre de giyinmiştim zaten. ‘’Gideriz. Akşam alırım ben seni.’’ Hemen konuştum. ‘’Ama ben evde değilim. Şirkete gidiyorum şimdi, babamın yanına.’’ ‘’Tamam oradan alırım.’’ Vedalaşıp kapattığımızda nihayetinde arabayı çalıştırdım. Bahçeden çıkarak şirkete sürdüğümde yoldan geçerken babamın en sevdiği restorandan favori yemeğini aldım. Kendime de salata yaptırdıktan sonra içecek de aldım. Düzgünce taşıdıktan sonra otoparka girdim. Poşetleri elime alarak asansöre bindiğimde hevesle bekledim. Kata geldiğimde birkaç kişi başıyla selam vermişti. Burada tanınıyormuşum demek. Sekretere sorduğumda odasında olduğunu söyledi. Haber vermesini istemediğim için kapıyı çaldım. ‘’Gir!’’ Gülümseyerek girdiğimde beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. ‘’Kızım hoş geldin.’’ Hemen ayaklandığında elimdeki poşetleri masaya bırakıp ona sarıldım. ‘’Hoş buldum.’’ Saçlarımı öpüp geri çekildi. ‘’Hayrola? Hangi rüzgar attı seni buraya?’’ Masaya geri döndüğünde poşetleri inceledi. ‘’Annem erken çıktığını söylediğinde gelip görmek istedim.’’ ‘’İyi yapmışsın. Ben de tam toplantıdan çıkmıştım.’’ Poşeti açtığımda yemeğini önüne bıraktım. ‘’Denk gelişime sevindim. Yemek de aldım sana.’’ ‘’Tanıyorsun babanı.’’ Herhalde bakışımı da attıktan sonra karşısına oturdum. Kendi içeceğimi aldığımda ona da içeceğini uzattım. ‘’Korkmalı mıyım?’’ ‘’Neyden babacığım?’’ Güldüğümde buna cevap vermedim. ‘’Nasıl gidiyor?’’ Bir yandan yemek yerken kafasını salladı. ‘’İyi gidiyor. Toplantılar, görüşmeler, davetler…’’ Suyuna uzanıp bir yudum aldı. ‘’Sen anlat bakalım küçük hanım, senin nasıl gidiyor?’’ ‘’İyi.’’ Salatama uzandığımda çatalı da aldım. ‘’Bale yapmıyorum. Kendi işimi yapmıyorum. Daha rahatım aslında şu an biliyor musun?’’ Babamın vermiş olduğu kartlara dokunmazdım. Bunu kendisi de biliyordu. Kendi paramda sanırım ölene kadar yeterdi. Çocuğum bile olsa onun çocuğuna da kalırdı. ‘’Senin için her şeyi yapabiliriz bunu biliyorsun değil mi?’’ Beni zorlamayacağını biliyordum. ‘’Biliyorum. Şu an iyiyim, dediğim gibi.’’ ‘’Ben zorda kalmam, Engin Sayar. Ne de olsa senin kızınım.’’ Kafasını sallarken pür dikkat beni dinliyordu. ‘’Ya kalırsan?’’ ‘’Kalırsam yardım edersin.’’ Bundan emin olmak istercesine ona baktım. ‘’Değil mi?’’ ‘’Her daim.’’ Dedi hemen. Ona söylemek istediklerimi konuşmalıydım. Vaktim yoktu. ‘’Aslında bugün sana başka bir şey demek için geldim baba.’’ Neymiş dercesine baktığında suyumdan içtim. Ellerim titremeye başlamıştı bile. ‘’Ben gidiyorum.’’ ‘’Nasıl?’’ Telaşla konuştu. ‘’Hani düşünecektin? Ne oldu birden bire?’’ Burukça gülümsedim. ‘’Düşünüyordum evet ama daha fazla burada kalmak istediğimi sanmıyorum. Beni de anlamanı istiyorum baba gerçekten. Bugüne kadar bana yaptıkların için sana minnettarım. Bir babanın vereceği destekten daha fazla benim yanımda olduğunu da biliyorum, ama sanırım benden bu kadar. Annemin haberi yok. Olmasını da istemiyorum.’’ Çantamdan ona yazmış olduğum mektubu çıkardım. ‘’Bunu istediğin zaman okuyabilirsin. Benim için önemli şeyler yazıyor. Sana söyleyemediklerim yani.’’ Masaya koyup ona uzattım. ‘’Beni engellemeyeceğini de biliyorum.’’ Gözlerim dolmaya başladığında bunu engelledim. Mektubu eline alıp öylece incelediğinde gülmeye çalıştım. ‘’Şimdi başka şeylerden konuşabiliriz.’’ Konuyu dağıttığımda akşama kadar sohbet etmiştik. Ben varım diye de tüm toplantılarını ertelemişti. Onu seviyordum. En kolay vedam onaydı. Beni o anlayacaktı çünkü o mektupta her şey yazıyordu. Görüşeceğimizi biliyordum ama son gün olmamalıydı. Yarın gece de Tuana ile konuşmalıydım. En son vedam Araf ile olacaktı. En zoru en sona saklamıştım. ‘’Hadi eve gidelim artık.’’ Babamla aşağıya indiğimizde valenin önünde bekliyorduk. Beklediğim kişi geldiğinde gülerek babama döndüm. ‘’Dikkatli git babacığım. Anneme selam söyle.’’ Beni anladığında gülümseyerek kafasını salladı. ‘’Dikkat edin.’’ El salladığımda Araf’ın arabasına doğru ilerledim. Bu topuklu çizmelerle yürümek ayrı zordu. Araf babama da kafasıyla selam verdiğinde arabaya bindim. ‘’Selam!’’ Babam varken onu öpemezdim tabii. Babamın arabası gelip babam gittiğinde yanağına uzandım. ‘’Niye buradaydın?’’ Omuz silkerek düzgünce yerime oturdum. ‘’Öyle, babamı görmeye geldim.’’ Kafasını salladığında arabayı tekrar çalıştırdı. ‘’Iyi yapmışsın.’’ Elime uzandığında tutması hoşuma gitmişti. ‘’Özledin mi beni?’’ ‘’Evet.’’ Dediğinde gülümsedim. Nereye gittiğimizi de bilmiyordum. Sadece onunla vakit geçirmek istiyordum. Hayatıma girdikten sonra daha mutlu hissetmiştim. ‘’Arkaya bi baksana.’’ Yönümü çevirdiğinde kocaman bir buket çiçek görmeyi beklemiyordum. Gülümseyerek ona baktığımda bunu görmedi ama hissetti. Buketi kucağıma koyduğumda çiçeklerin ne kadar güzel olduğunu farkettim. ‘’Bu zamana kadar çiçek sevdiğimi bilmiyordum.’’ Bugüne kadar çok çiçek almıştım. Otellerde, gösterilerde, sahnelerde… Bir sürü yerde bir sürü çiçek almıştım. Hiçbiri bunlar kadar anlamlı değildi. Tekrar elini tuttuğumda gayet mutluydum. Ben hiçbir zaman mutlu olmazdım. Bunlara bakıp olmalıydım. Bu benim hakkımdı. Telefonumu çıkarıp çiçeğimi ve tuttuğu elimi çektiğimde anı kalmasını istedim. Araba durduğunda çiçeği arka koltuğa geri bıraktım. Mutlaka alacaktım. Birlikte indiğimizde elimi tutmuştu yine. Anlamadığım bir tavrı vardı. İçeri girdiğimizde bizi hoş bir şekilde karşılamışlardı. Güzel bir yerdi. Masamıza ilerlediğimizde sandalyemi kendisi çekip oturmamı sağlamıştı. ‘’Bir şeyler anlat.’’ ‘’Ne anlatacağım ki?’’ Şaşırarak sorduğumda bilemedim. Bir anda bunu demesi şaşırtmıştı haliyle. ‘’Sen anlat. Mesela neden bahçende kocaman bir basketbol sahası var?’’ Bunu bilerek sorduğumda kaşları çatıldı. Gerçekten salak olduğumu mu sanıyordu? Gözlerini benden kaçırmadı. ‘’Seviyorum oynamayı.’’ Birbirimize benziyorduk. O da olmak istediği kişi değildi, ben de değildim. Yemek geldiğinde konumuz dağılmıştı. Başka şeylerden konuştuğumuzda da soğuk tavrı gitmişti. ‘’Tatlı da yiyelim!’’ Bu kadar yememe gülmeden edememişti. Benim için küçük bir pasta geldiğinde sandalyemi ona yaklaştırdım. ‘’Geçen yiyememiştik.’’ Çatalı batırıp kendim yediğimde bir de ona uzattım. ‘’Şimdi yiyebiliriz.’’ Çataldaki dilimi yediğinde gülümsedim. ‘’Annemle teyzem bugün hep senden bahsettiler. Kulağın çınlamıştır.’’ Pastadan yemeye devam ettiğimde gülen oydu. Yan yana mutluyduk. ‘’Kalkalım mı?’’ Her şey bittiğinde kafamı salladım. Oradan çıktığımızda arabaya el ele yürüdük. ‘’Eve mi bırakayım seni?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Seninle kalmak istiyorum.’’ Yanağından öptüm. ‘’Kalırız.’’ Birlikte binip evine gittiğimizde çiçeğimi almayı da unutmadım. Değerliydi. Çiçekleri vazo gibi bir şeye koyduğumda mutfağa koydum. Benden bir parçaydı. O salonda oturduğunda ona gidip yanına oturdum. ‘’Geldin evine. Mutlu musun?’’ Ona doğru döndüm. ‘’Evim mi?’’ Kafasını salladı. ‘’Evin, evim, evimiz.’’ Kendine çektiğinde kollarımı ona doladım. ‘’Evimiz demek.’’ Diye mırıldandığımda gülümsedim. Ona nasıl veda edecektim? Konu değişsin diye ondan uzaklaşıp elimi belime koydum. ‘’Elbiseme bak! Özel tasarım, ben yaptırdım.’’ Bu tavrıma güldü. Gerçekten özeldi ve duyurasım vardı. Yaz mevsimi dışında elbise giymeyi sevmezdim ama şu an sevmiştim. Çizmeyle güzel duruyordu kahretsin ki. ‘’Çok güzel.’’ Kucağına oturttuğunda dudağıma uzun bir öpücük bıraktı. ‘’Sen daha güzelsin.’’ ‘’Hm.’’ Kollarımı tekrar boynuna doladım. Her günüm böyle geçsin çok isterdim. Onun yanında ve kollarında olmak bana huzur veriyordu. Asıl evim burasıydı. Evimi bulmuştum ve kaybediyordum. Buna mecburdum. ‘’Nişandan sonra Bade’nin gösterisi var. Muhtemelen ben de orada olacağım. Birlikte gider miyiz?’’ ‘’Sen varsan gelirim. Dans edecek misin?’’ Kafamı iki yana salladım. Kariyerim burada bitmişti. Yeni kariyerimin bir başlangıcı olacaktı. ‘’Hiç görmedim bale yaptığını.’’ Derince yutkundum. Buğra bile görmüştü. Buz pateninde yapmıştım ama gerçek gibi değildi tabii. Daha farklıydı. ‘’Senin için yaparım ben bir gün.’’ İmkanı yoktu. Saçlarımı sevdiğinde eli yanağıma kaydı. Vücudum ona göre hareket ettiğinde yüzümü kendine yaklaştırdı. Beni öpmek için yeltendiğinde ondan önce davrandım. Bu onu daha da hırslandırdığında öpüşü sertleşti. ‘’Sen var ya.’’ Boğuk sesiyle kurduğu cümleyle dudaklarımı birbirine bastırdım. ‘’Beni mahvediyorsun. Başkasın sen. Bambaşka.’’ Bir elimi yanağına götürdüm. ‘’Tek taraflı değil. Emin ol.’’ Yemin ederim ki tek taraflı değildi. ******* Engin Sayar’a Bunları yüzüne söylemeyi çok isterdim babacığım ama buna cesaretim hiç olmadı. Seni suçladığım her gün için senden özür dilemekle başlamak isterim. Ben avukat değilim baba. Kızın koskoca bir Cumhuriyet Savcısı. Ve ben senin kızınım. Bundan hiçbir zaman vazgeçmedim. Senin kızın olmaktan vazgeçmediğim gibi. Bunu neden anlattığımı da soruyorsundur eminim ki. Sen sorgulayan bir adamsın. Hatırlarsan senin şikayet edildiğin dönem benim stajım yeni bitmişti ve sen beni gerçekten avukat olduğumu sanıyordun. Yalandı. O yıl yeniydim, kimseyi tanımıyordum, nasıl bir ortamdaydım bilmiyordum. Ama öğrendim. Senin dosyanı bana vereceklerdi, kabul edersem seni kaybedecektim. Kabul etmezsem de mesleğimi kaybedecektim. İkisi de olmadı. Bir kadın çıktı karşıma. Onunla ilgilenirken başka bir dosyayla da ilgileniyordum. Çok garipti. Bunu beklemiyordum. Savcısı olduğum dosya kapandı ve odağım sadece kadınaydı. Onun için kendimi riske atıp avukatlık yaptım. Çünkü ihtiyacı vardı biliyordum. Başkasına söyleyemezdim. Beni sıkıştırırlardı. O kadar güvenim yoktu. Boşanmasına yardım ettim. Çocuğunun velayetini de aldırdım. Hepsi istediğim gibi oldu. Sonrası cehennemdi. Bir gün telefonum çaldı. Yardım ettiğim kadın ölmüş. Boşadığım kocası tarafından. Çocuğun yanında. Kendime gelemedim. Annesi bana ulaştı. Bana o kadar şey söyledi ki utanma gereği hissettim. O gün mesleği bıraktım. O yüzden seni koruyamadım. Umarım bu konuda beni anlarsın baba. Ama şunu da söylemeliyim. Seni yine ben kurtardım baba. Şimdiki başsavcı beni tanıyordu ve senin tutuklanmamanı o sağladı. Belgelerini ben verdim. Eğer savcıyken verseydim benden şüphelenilirdi. Bunu da riske atamazdım. Benden şüphelendiğin günler bile seni kurtarmak için geceleri uyumadığımı hatırlıyordum. Yaşadıklarım ve duyduklarım beni kötü etkiledi ve her şeyi bıraktım. Boşluğa düştüm, evet. Ama annem kaldırdı. Ona da çok şey borçluyum. O benim her şeyim. Seni seviyorum baba. Kavgalarımıza rağmen, küsüp barışmamıza rağmen, evde görüşmemiz az olmasına rağmen… Her şeye rağmen seni seviyorum. Gördüğüm en iyi babasın. Bu hayatı tekrar seçme şansım olsaydı yine sizi seçerdim. İyi ki varsın baba, iyi ki de olacaksın. Ölene kadar seni sevecek olan kızın, Ecmel Sera Sayar. 22.Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayın. |
0% |