Yeni Üyelik
25.
Bölüm
@ineffable3107

Sabah uyandığımda gözlerimi açmadım. Kalkmak istemiyordum. Kalkasım yoktu. Nihayetinde gözlerimi araladığımda dirseklerimin üstünde doğruldum. Araf uyuyordu. Odaya göz attığımda ne kadar dağıttığımızı farkettim. İşin garip tarafı uyumadan duş bile almıştık ama bu kadarını hatırlamıyordum. Doğru muyduk acaba? Ben bu kadar gitmeyi kafaya koymuşken onunla birlikte olmam doğru muydu mesela? Bunu düşünmek istemedim. Düşünmeliydim aslında. Beynim yorgundu. Yatakta doğrulduğumda gözlerimi ovuşturdum. Havanın biraz açtığını görmek hoşuma gitmişti. Yine de nemli saçlarımla üşümeyeyim diye sweatin kapüşonunu kafama geçirdim. Odanın balkonuna ilerlediğimde koltukların birine oturdum. Nişan bugündü. Saat erkendi. Tuana ile birlikte kuaföre gidecektik. Akşam da onunla kalacaktım. Ona da veda edecektim. Çok zordu. Bu kadar savunmasız ve kendime güvenemediğime inanamıyordum. Hayatımın en zor dönemiydi belki de. Kırıktım. Yarımdım. Bana emanet olan bu bedende ağrımayan tek bir milimim kalmamıştı. Bağdaş kurarak oturduğumda bir hareketlilik hissettim. Oydu. Sessizce yanıma geldiğinde arkamdan sarılarak beni kendine yaslamıştı. ‘’Çiçeğim.’’

Boynumdan öptüğünde gülümsedim. Böyle demesi aşırı hoşuma gidiyordu. Boynuma eğilmesiyle tüm kokusu burnuma dolduğunda nefes aldığımı hissettim. Her şeyiyle mükemmeldi, en önemlisi benimdi. Yönümü ona çevirirken sarılmayı bırakmamıştı. ‘’Günaydın.’’

Yanağını öperek ondan çekildim. ‘’Günaydın da bu ne hal? Üşüyor musun?’’ Kafama rağmen saçlarımı sevdiğinde iki yana salladım. ‘’Hayır sadece biraz ıslaktı. Hava çarpmasın diye kapattım.’’ Başıyla beni onayladı. Ona sokulduğumda konuştum. ‘’Hem sen varsın. Nasıl üşürüm?’’ Güldüğünü hissetmem beni de gülümsetti. ‘’Doğru.’’ Çenemden tutup kafamı kaldırdığında ona baktım. Dudağımı öpüp geri çekildi. Telefonumun çalması tüm ortamı bozmuştu. Ondan çekilip yan tarafımdaki telefonuma uzandığımda Tuana olduğunu görmemle hemen açtım. ‘’Nerdesin kız sen?’’

‘’Evde.’’ Dedim rahat bir şekilde. Evdi. Burası evdi.

‘’Gelsen mi diyorum hani? Heyecandan öleceğim kızım!’’ Bu tavrına güldüm. Araf ise beni dinliyordu. ‘’Çıkarım birazdan. Daha elbisemi alacağım gerçi ama kuaföre gelirim hatta ben direkt. Aynen öyle yapayım.’’ Normalde eve gidecekti fakat hediyeyi de hallettiğimde kendim almaya karar vermiştim. Kuaförde giyinirdik. ‘’Nasıl istersen canım benim. Bekliyorum.’’ Telefonu kapattığımızda tekrar ona döndüm. ‘’Sanırım gitmeliyim. Felaket heyecanlı bir gelinimiz var.’’ Gülerek ayaklandığımda bir yandan da ona bakmaya devam ettim. ‘’Sen de muhtemelen Ayaz’ın yanına gidersin.’’

Kafasını salladı. Birlikte odaya girdiğimizde hala olan dağınıklık biraz yüzümü kızartmıştı. ‘’Biraz fazla dağıtmışız sanırım.’’

Yerdekileri kaldırıp bir yere bıraktığımda o sırıtıyordu. Deli! ‘’Gece pek umurunda değildi ama öyle olsun bakalım.’’ Gerçekten deliydi. Elimin altındaki yastığın birini ona fırlattığımda yakalamıştı bile. ‘’Çok kötüsün!’’ Gülmeye devam etti. ‘’Bunu hep söylerler.’’

‘’Adisin!’’ Diğer yastığı da fırlattım. Onu da yakalayarak yanıma yürüdü. ’Yavaş gel!’’

‘’Gelen sensin!’’ Sesim biraz yükseldiğinde hemen sustum. Ne ara olmuştu bu? ‘’Kim adi?’’ Yatağın üzerinde iki dizimin üstünde durduğumda ona baktım. ‘’Sen.’’

‘’Bu adi sana neler yapar biliyor musun?’’ Ondan utanacağımı sanmıştı sanırım. Ama hayır. Yaşadığımız iki gece bize her şeyi yaptırmıştı zaten. Kollarımı boynuna doladım. ‘’Neler yaparmışsın? Gece yeterince sinirli değilmişsin gibi.’’ Alaycı bir gülümseme yerleşti dudaklarına. ‘’En sakin halimdi.’’ Buna yutkunduğumda gözleri boynuma kaydı. Dudağımı sertçe öptüğünde elleri belimde birleşti. Kaçınılmazdı. ‘’İstersen görebilirsin.’’ Öptü. ‘’Bence istersin.’’ Başka zamanda evet. Nefes nefese kaldığımda ondan çekildim. ‘’Nişan var!’’

Deli danalar gibi yatakta zıplayarak indiğimde gülmüştü. Bu konu dağılmalıydı. ‘’Önce beni merkeze götür, sonra da kuaföre bırak.’’ Kaşları çatıldı. ‘’İyiden iyiye şoförün oldum farkında mısın?’’ Koca mafyaya ağır gelmiş olmalıydı tabi. ‘’İyi ben de adamlarına söyleyeyim. Birlikte gideriz.’’ Hiç çekinmeden homurdandı. ‘’Sikerim!’’

‘’Çok ayıp!’’ Ona göz devirerek odadan çıktığımda giyinme odasından normal bir şeyler giydim. Yüzüme hiçbir şey sürmediğim için mutluydum. Halimde yoktu zaten. O da giyinirken çantamdan geçen aldığım hapı çıkarmıştım. Onu da içtiğimde vicdanım rahatlamıştı. Aptalca bir şey olmamalıydı. Kahvaltı yapmadığımız için ikimizde çıkmıştık. ‘’Yürüyün bakalım küçük hanım.’’ Kapıyı açtığında gülümseyerek başımı salladım. Böyle anlaşmayı sevmiştim. Kendi kıyafetlerini ayarlamış olmalıydı. Arka koltuğa poşet bıraktığında ben çoktan oturmuştum. Birlikte merkeze geldiğimizde benimle mağazaya gelmedi. Elbisemi aldığımda bir de yaptırmış olduğum hediyeyi de paketleyip aldım. Bunu arabaya koyardım muhtemelen çünkü kuaföre götürmek olmazdı.

Arabaya tekrar döndüğümde beni bekliyordu. ‘’Sonunda.’’ Homurdanışına cevap vermediğimde elbisemi arkaya koydum. ‘’Ne biçim sevgilisin. Sadece bir yere bıraktın yani sanki yürüyerek geliyoruz altındaki son model araba boşuna yok.’’ Hızlı hızlı konuşarak arabaya bindiğimde bu halime güldüğünü farkettim. ‘’Gülme!’’

‘’Bir şey demedim.’’ Arabaya çalıştırıp kuaföre sürdüğünde kucağımdaki kutuya baktı. ‘’Bu ne?’’ Gülümseyerek konuştum. ‘’Benim hediyem. Annemlerden ayrı takmak istedim.’’ Düğününü göremezsem benden hatıra bir şeyi olmalıydı. ‘’Ortaokuldayken tasarım dersimiz vardı.’’ Hevesle anlatmaya başladım. ‘’Ben bir bileklik o da bir kolye tasarlamıştı. İkimizde birbirimize vermiştik taslaklarımızı. Şimdi aynısını ona yaptırdım.’’ Pırlantadan özel yaptırmıştım. Bu hayatta onu çok seviyordum. Her şeyimiz özeldi ve bu aramızdaki bir özeldi. Boynunda görmek de beni mutlu ederdi. Bu gece belki de sondu bizim için. Onun yeni başlangıcı ve benim yeni başlangıcım.

‘’Anlamlı.’’ Kafamı salladım. Geldiğimizi anladığımda araba durdu. ‘’İnebilirsiniz efendim.’’ Gülerek kollarımı ona doladım. Yanağını öpüp geri çekildim. ‘’Birlikte de gider miyiz?’’ Bıkkınlıkla nefes verdiğinde gülmeden edemedim. ‘’Parmağında oynatıyorsun.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Hayır sadece sevgilimle vakit geçiriyorum.’’ Ondan çekildikten sonra elbiseme uzandım. ‘’Bu arabada kalsın. Malum yanına götüremem.’’ Kafasını salladığında arabadan indim. ‘’Görüşürüz.’’

Arkamdan baktığında kapıda ona el salladım. İçeri gittiğimde arabanın sesiyle de gittiğini anladım. Tuana beni görür görmez ayaklandığında hemen sarılmıştı. ‘’Hoş geldin!’’ Ben de ona sarıldığımda gülümsedim. ‘’Hoş buldum. Kız bu ne heyecan, bir sakin ol.’’

‘’Ay olamıyorum olamıyorum.’’ Yerinde kıpırdandığında gülmeme engel olamadım. Birkaç kuzeni de buradaydı. Onlara da başımla selam verdiğimde bir yere oturdum. ‘’Bakıyım elbisene.’’ Poşeti benden aldığında çoktan fermuarını indirmişti. Kırmızı sade bir şeydi işte. ‘’Ay çok güzel Sera!’’

Herkesin bir yandan saçı bir yandan makyajı yapılırken baya bir zaman harcanmıştı. ‘’Sana bir sürprizim var.’’ Beni işaret ettiğinde parmağımla kendimi gösterdim sorgular gibi. Hevesle kafasını salladı. ‘’Neymiş?’’ İmayla gülerek önüne döndü. Bir yandan da tırnağı yapılıyordu onun. ‘’Görürsün.’’

‘’Benimde var o zaman.’’ Gülüştüğümüzde benim saçım bitmişti. Zaten vakit de geliyordu. Tuana tamamen hazır olduğu için yakın çekim yapılıyordu. Makyajım da bittiğinde aynada kendime baktım. Güzeldim. Arka tarafta elbisemi de giydiğimde ilk defa uzun bir şey aldığım için bir garipsemiştim. Kısa giyinirdim ama uzun da fena değildi. Takılarımı da taktığımda hazırdım. Annem aradığında onlarla da konuşmuştum. Babam bir şey dememişti. Okuyup okumadığından haberim de yoktu haliyle.

‘’Nasılım?’’ Tuana hevesle etrafında döndüğünde gülümsedim. ‘’Prenses gibi olmuşsun hayatım.’’ Gözlerim dolmuştu bile. ‘’Ay ağlama ben de ağlayacağım.’’ Güldüğümde gözlerime doğru hava yaptım ağlamamak için. ‘’Ayaz alacak seni değil mi?’’ Kuzenleri çoktan gitmişlerdi. Kafasını salladığında rujunu tazelemek için aynaya yürüdü. ‘’Ay çok heyecanlı!’’

‘’Sıra sana geliyor.’’ Aynadan bana baktığında göz devirdim. ‘’Tabi canım.’’ Mantıken çevremizde öyleydi. Onu gördükçe duygulanıyordum. ‘’Bakma öyle alık alık.’’ Tavrına güldüğümde kafamı iki yana salladım. ‘’Akşam bizdesin değil mi? Kritik yapacağız daha!’’ Onu onayladım. ‘’Konuşmamız lazım zaten.’’

‘’Ne konuda?’’ Omuz silkerek omzuna elimi koydum. ‘’Öylesine işte. Her zamanki gibi canım.’’

Biraz daha oyalandığımızda akşam olmaya başlamıştı. Birlikte de fotoğraf çekildiğimizde gitme vaktimiz gelmişti. ‘’Ay düşüp bayılacağım şimdi!’’ Konvoy tarzı bir şey istemediği için birlikte gideceklerdi. Bence en mantıklısıydı. Düğüne daha vardı. ‘’Sakin ol biraz. Ne çok ay dedin bugün.’’

Kuaförden çıktığımızda dışarıda bir sürü araba vardı. Tuana merdivenlerden dikkatlice indiğinde arkasından bakakaldım. Duygusallıktan ölecektim bugün. Araf ve Buğra’yı görmemle onların yanına ilerledim. Topuklu ayakkabı zulümdü. ‘’Kız ne güzel olmuşsun.’’ Buğra’nın söylediğine gülümseyip ona baktım. ‘’Teşekkür ederim tatlım sen de yakışıklı olmuşsun.’’

Araf yalandan öksürdüğünde bu haline güldüm. Kıskanılmadığım tek kişiydi. ‘’Oynayacak mıyız bugün?’’ Heyecanla başımı salladım. ‘’Siz çok yan yana durmasanız mı?’’ Araf beni kendine çektiğinde omzumdan sarıldı. ‘’Hadi abi!’’ Ayaz’ın bağırmasıyla herkes arabasına yönelmişti. Araf kapımı açtığında gülümsedim. ‘’Teşekkür ederim.’’

Oturmamla kapıyı kapatmıştı. Elbisem kırışmasın diye girmediğim hal kalmamıştı. Dar olmasına rağmen uzun olduğu için biraz sıkıntılıydı. ‘’Nasıl olmuşum?’’ Kafasını öylece salladı. ‘’Eh işte.’’ Yalandan omzuna vurdum. ‘’Ya doğru söyle!’’ Sola döndüğünde bir yandan da gülüyordu. ‘’Çok güzelsin.’’

‘’Ay evet!’’ Hevesle önüme döndüğünde yandan bana baktı. ‘’Ben? Buğra’ya gelince iltifatlar bana gelince sus.’’ Bu tavrına güldüm. Eline uzandığımda parmaklarımızı birbirine geçirdim. ‘’Sen her zaman çok yakışıklısın. Kıskandın mı?’’ Bıkkınlıkla kafasını iki yana salladı. Bir süre sustuğumuzda sessizliği bozan o olmuştu. ‘’Deme bir daha öyle şeyler. Bana söyle sadece.’’

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda kafamı salladım. Boş yolda bir anda durduğumuzda ileriye baktım. ‘’Noldu?’’

‘’Buğra işte.’’ Karşıyı işaret ettiğinde son ses horon açarak arabasından inmişti. Karadenizliydi sanırım. Kendi kendine oynamaya başladığında yalnız kalsın istemedim. ‘’Ay ben de!’’ Araf’ı dinlemeden arabadan indiğimde Buğra hemen elime sarılmıştı. ‘’Gel kız!’’

‘’Duman geliyor duman dağını karlamaya
Dumanda benim gibi meraklı ağlamaya
Yine geldi aklıma geliyor ağlamağumm
Yar yaylanın uzun yolu yoldur benim durağım of off’’

Nerden çıktığını anlamadığım bir şekilde Tuana da bizimle horon tepmeye başlamıştı. ‘’Sera düzgün oyna!’’ Bir de bana laf çarpıyordu. Tam bilmiyordum zaten ama gördüğüm kadarıyla oynuyordum. Üçümüz deli gibi yolda oynarken Araf sigara içmekle meşguldü. Çok komik mi duruyorduk?

‘’Oyna güzelim oyna oyna çimen kurusun
Yaktın yüreklerimi bir bakar bir durursun
Oyna ufağım oyna oyna çimen kurusun
Yaktın yüreklerimi bir bakar bir durursun’’

Biz kendimizi kaptırmış oynarken bir anda müzik kesilmişti. ‘’Yeter hadi!’’ Ayaz kapattığında üçümüzde kötü kötü ona baktık. Tuana’ya bakarak bakışlarını yumuşattı. ‘’Geç kalacağız hayatım. Bu gece bol bol oynarsınız.’’ Üçümüzde bıkkınlıkla nefesimizi verdiğimizde onlardan ayrıldım. Dünya yansa umurunda olmayacak sevgilime ilerlediğimde sigarasını söndürmüştü. Yanımda içmiyordu. ‘’Bitti mi eğlencen?’’

‘’Maalesef.’’ Güldüğünde yanağıma bir öpücük bıraktı. ‘’Yürü hadi.’’ Bıkkınlıkla yan tarafa ilerlediğimde arabaya tekrar bindim. ‘’Buğra’nın gazına gelme çok.’’ Alayla yüzümü buruşturdum. ‘’Tabi efendim.’’ Kafasını iki yana salladı. Hiç enerjik değildi bu adam.

Saray gibi bir yere geldiğimizde mekana bayılmadan edemedim. Girişte ikisinin ismini yazan bir pankartta vardı. Ön tarafın denize baktığını biliyordum sadece. Biz içeri geçerken onlar diğer tarafta fotoğraf çekilmek için durmuşlardı. ‘’Ben annemlerin yanına gideyim.’’ Elini bıraktığımda ona baktım. ‘’Gözümün önünden kaybolma da.’’

Sadece kafamı salladığımda bizim masamıza doğru ilerledim. ‘’Canım!’’ Annem beni görür görmez ayaklandığında ona sarıldım. ‘’Ne güzel olmuşsunuz Eylem Hanım.’’ Ellerimden tutarak geri çekildi. ‘’Sen daha güzelsin bebeğim.’’ Beni incelediğinde gülümsedi. Babamı da gördüğümde onunla da sarıldım. ‘’Hoş geldin birtanem.’’

‘’Hoş buldum babacığım. Nasılsınız?’’ Hiç görüşmemişiz gibi. ‘’Biz iyiyiz valla seni sormalı o konuda. Kaçak gibisin evde kaldığın yok.’’ Annem kınarcasına konuştuğunda gülerek ikisinin ortasına oturdum. ‘’E ne güzel işte.’’ Bundan sonra hep öyle kalacaklardı. ‘’İkinci baharınızı yaşıyorsunuz.’’

Annem omzuma vurduğunda gülmeye devam ettim. Teyzem ve eniştem de geldiğinde ayağa kalkıp onlara da sarıldım. ‘’Hoş geldin enişte.’’ Teyzemi zaten görüyordum ama eniştemi görmeyeli baya olmuştu. Metin’i bile görmüştüm yani. ‘’Hoş buldum canım. Nasıl gidiyor?’’ Omzumdan sarıldığında ben de beline sarıldım. Çok iyi bir adamdı, severdim. ‘’Iyiyim. Senin nasıl gidiyor?’’

‘’İyi valla ne olsun. Bir koşuşturma gidiyor,’’ Etrafına baktı. ‘’Metin’i gördün mü?’’ Kafamı iki yana salladım. Ben de yeni gelmiştim zaten nerede görecektim? Bir yandan da Araf’ı gözlediğimde babası ve birkaç kişiyle konuşuyorlardı. Karşıdan gelen Metin’i görmemle gülümsedim. ‘’Metin!’’ Direkt olarak sarıldığımızda özlediğimi de farkettim. Aile başka bir şeydi her zaman. ‘’Tatlım naber?’’

Bir yandan babasıyla da görüşünce tekrar bana döndü. Eniştem teyzemin yanına giderken biz ayakta kalmıştık. ‘’İyi senden naber? Gerçi çok olmadı ama görüşeli.’’ Gülüştüğümüzde Araf’ın bize baktığını gördüm. Hiç kaçırmazdı. ‘’İyi ya. Yaşayıp gidiyoruz. İşe yaradı mı istediğin şeyler?’’ Gözlerimi ondan çekip tekrardan Metin’e baktım. ‘’Çok!’’

Ablam ve Başar Abi de bizim yanımıza ulaştıklarında onlarda Metin ile selamlaştılar. ‘’Ne güzel olmuşsun.’’ Diyen ablama gülümsedim. ‘’Sen de öyle.’’ Büyüyen karnına dokundum. ‘’Güzel olmuş elbisen.’’ Buz mavisi bir elbise giymişti o da. Şişen karnına rağmen vücut olarak zayıftı. Aklıma gelen şeyle ondan uzaklaştım. ‘’Geleceğim ben hemen.’’

Araf’ın yanına ilerlediğimde yanındaki adamdan uzaklaşmıştı. Noldu dercesine baktığında adımlarım durdu. ‘’Hediyem arabada kaldı!’’ Birazdan başlayacaktı ve ben arabada unutmuştum. ‘’Dert etme sen ben getirtirim masana.’’ Rahatlıkla söylediğinde ellerimi belime koydum. ‘’Ne kadar rahat bir adamsın!’’

‘’Huyum bu.’’ Omuzları kalkıp indiğinde onu inceledim. Beyaz gömleği ilk defa giyiyordu, emindim. Siyah giyerdi hep. ‘’Neye baktın?’’ Yüzüne baktığımda omuz silktim. ‘’Hiç.’’ İki elini de cebine koyduğunda anladım dercesine kafasını salladı. ‘’Gece yeterince görmedin mi?’’ Yüzüm çoktan alevlendiğinde o gülümsemişti. ‘’Kuzey!’’

Kübra teyze yanımıza yaklaştığında yüzüm eski haline geldi. ‘’Nasılsınız çocuklarım?’’ Hem ona hem bana sarıldığında gülümseyerek ona baktım. ‘’İyiyiz siz nasılsınız?’’ Bana baktığında o da gülümsedi. ‘’Ben de iyiyim canım.’’ İkisi yalnız kalsın diye hemen konuştum. ‘’Siz konuşun, ben annemlerin yanına geçeyim.’’

Hemen inkar edeceği için yanlarından uzaklaştım. Gideceğimden dolayı Kübra teyzeye karşı bir mahcubiyet vardı içimde. Ne zaman denk gelsek hep güleryüzle ve kızım, canım diyerek karşılıyordu beni. Bu ağrıma gidiyordu her seferinde. Yürürken Simge ile de görüştüğümüzde o da kendi masalarına gitmişti. Yan yanaydık ne yazık ki. Annemle ablamın yanına oturduğumda İzel teyze ile de selamlaştık. Ne çok tanıdık vardı be. Bu gece sondu. Hepsini toplu şekilde gördüğüm son geceydi. Halamlarda gelecekti ama işi yüzünden gelememişlerdi. Onu da görmek isterdim.

Ablamla konuşurken biraz modum düşmüştü. Metin de bize eşlik ettiğinde onunla da konuştuk. Annemi izlediğimde arkadaşlarıyla gülerek konuştuğunu gördüm. Bu beni gülümsetti. Ablam omzuma dokunduğunda ona baktım. ‘’Bir şey mi var? Dalgın gibsin.’’ Kafamı iki yana sallayarak gülümsemeye çalıştım. ‘’Gidiyorum.’’

‘’Nasıl?’’ Gerildiğinde gözlerimi ondan çektim. ‘’2 güne uçağım var. Kanada’ya gidiyorum.’’ Yutkunuşunu izledim. ‘’Gezmeye falan değil mi?’’

‘’Temelli, abla.’’ Derin bir nefes aldım. ‘’Seninle konuşacaktım ama bu zamana kısmetmiş. Sana da ayrı bir mektubum var.’’ Usulca kafasını salladı. ‘’Annemler biliyor mu?’’ Gözüm anneme kaydı. ‘’Hayır. Sadece babam biliyor.’’ Babama döndüm. Araf ve Gürkan amcaların oradaydı. ‘’Peki o?’’ Araf’ı kastetti. ‘’Bilmiyorum onu. Burada daha fazla yapamıyorum.’’ Gündüzleri mutluydum ama eve döndüğümde, tek kaldığımda olanları ben biliyordum. ‘’Benim yüzümden değil mi?’’ Evet.

Çıkacaklarını anladığımda herkes masalara dağılmıştı. ‘’Keşke bu ilgini 26 yıldır gösteriyor olsaydın, abla.’’ Gülümseyerek önüme döndüm. Masanın kenarına ayağa kalktığımda Sevil teyze gelerek tepsiyi elime tutuşturmuştu bile. Işıklar kapandığında loş bir ışık yansıttılar. Müzik çaldığında ikisi birlikte girmişlerdi. Tüm duygularım tavan yaptığında gözümden akan yaşa engel olamadım. Çocukluğumuz tüm gözümün önünden geçmişti. Tuana bir anlığına bana baktığında kafamı yana eğerek gülümsedim. O da bana gülümsediğinde yüzündeki ifadeyi anlayabildim. İkisi de yerlerine geçtiğinde büyükler gelmişti. Bu sefer makası bantlamak yerine elimde tutuyordum. Bir rezaleti daha kaldıramazdım. Dualar eşliğinde yüzükleri taktıklarında meşhur makas kesmiyor şakası da yapmıştım tekrar. Bu sefer kısa tuttuğumda diğerlerine gerek kalmamıştı. Tepsiyi de bıraktığımda takı töreni başlamıştı. Büyüklerden anca sıra geldiğinde Araf’ın masama getirmiş olduğu kutuyla ilerledim. Tepkisini merak ediyordum.

Bir yandan da Araf arkamdaydı. Ona da gelenlerin dedikodusunu yaptığımda sadece dinliyordu. Dışardan görsem bu çift deli derdim çünkü bir tek ben konuşuyordum o da kafasını fino gibi sallıyordu. ‘’Senden de nefret ediyorum artık.’’ Sıra bana geldiğinde ikisine de yaklaştım. Tuana merakla bakıyordu. Kutuyu açtığımda heyecanla ona baktım. ‘’Bunu hatırlıyor musun?’’ Duygulu bir şekilde kafasını salladı. ‘’Hatırlamaz mıyım? Seninki de bende duruyor.’’

Ayaz ona kolyeyi takmasında yardımcı olduğunda birbirimize sarıldık. ‘’Seni çok seviyorum.’’ Burnumun direği sızladığında gözlerime engel oldum. ‘’Ben de seni çok seviyorum. Hep mutlu ol.’’ Geri çekildiğimizde Ayaz’a da sarıldım. ‘’Hep mutlu olun.’’ Bana gülümsedi. ‘’Sen de hep mutlu ol, Sera.’’

Kenara geçip Araf’ı beklediğimde o da Ayaz’a bir hediye vermişti. Ona sarıldığında Tuana^ya da bir şeyler söylemişti. O yanıma ilerlediğinde sıra Buğradaydı. ‘’Ağlama.’’ Omzuma sarıldığında kendine yaslamıştı. ‘’Ağlamıyorum gözlerim doldu.’’ Bana güldüğünde diğer eliyle de gözyaşımı silmeye çalışmıştı. ‘’Makyajımı bozacaksın!’’

‘’Bozmam, merak etme.’’ Ona gülümsediğimde Buğra da yanımıza gelmişti. ‘’Sulu göz.’’ Benimle dalga geçtiğinde ona göz devirdim. ‘’İkinizden de nefret ediyorum artık.’’ Takı bitene kadar biz birlikte durduğumuzda onlar gelin odasına gitmişlerdi. Bizde arkalarından gittiğimizde Tuana bazı takılarını çıkarmak durumunda kalmıştı. Dedesi ve akrabaları biraz aşiret gibi olduklarından kızın üstü full takı olmuştu. ‘’Ay hadi eğlence vakti!’’

O piste giderken ben Araf ile kalmıştım. O hiç oralı değildi. Biz kendi aramızda konuşurken sadece ona bakıyordum. Sanki bu ortamda tek biz vardık. ‘’Biraz daha bana böyle bakarsan baban beni vuracak haberin olsun.’’ Gülerek gözlerimi ondan çektiğimde babama baktım. Bardağını bize kaldırdığında el sallamakla yetinmiştim. O sırada çalan şarkı beni piste götürmeye yeterliydi. ‘’Sera!’’

Bana sürpriz dediği buydu. Elbisemle aynı renk mendil almıştı. ‘’Ay ben gidiyorum!’’

Bursalı birine ancak bu yapılırdı. Elbisemin eteklerini tutarak ilerlediğimde elinden mendili aldım. Onda da elbisesine uygun vardı. Önce anneme baktığımda yanındaki Kübra teyzeye gözüm kaydı. Beni izliyordu. İkisine de bakıp temenna aldığımda annem gülümsemişti. Adet buydu. Tuana’ya döndüğümde birlikte oynamaya başladık.

‘’Bursalı mısın kadifeli gelin
Çaydan mı geçtin
Yanakların al al olmuş
Konyak mı içtin
Konyak mı içtin’’

Bir yandan şarkıyı söylerken o da benimle söylüyordu. Bayılıyordum böyle şeylere. Evet bir balerindim ama geleneklerime de bağlıydım sonuç olarak.

‘’İçtiğimiz konyak
Mezemiz kaymak
Sen kimin yarisin yavrum
Her yanın oynak’’

Bu sırada meşhur üçlü de bizi izliyordu. Bir tek Buğra oynar hareketler yapıyordu. Ona da ayrı bayılıyordum.

‘’Arabaya sen bin
Faytona ben
Anasını sen al, kızını da ben
Yavrum
Kızını da ben’’

Bir an Araf’ı göremediğimde etrafa göz attım, teyzemle konuştuğunu gördüğümde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Ah teyze yaktın beni! Pistten yavaşça çıktığımda onlara ilerledim. ‘’Teyze. Teyzeciğim naber?’’ Koluna girdiğimde bana gülümsemişti. ‘’İyiyim canım. Kuzey oğlumla konuşuyorduk.’’ Ne ara oğlun oldu be teyze! ‘’Ya ya ne güzel. Eniştem de seni çağırıyordu.’’

Hızla ve nefes nefese konuştuğumda Araf gülmemek için zor duruyordu. ‘’Aa ben bir bakayım.’’ İmayla bakarak yanımızdan uzaklaştığında Araf’a döndüm. ‘’Ne konuştunuz?’’ Teyzem felaket bir kadındı, her şeyi söylemiş olabilirdi bir konuşmayla. ‘’Sohbet ettik öyle. Sen oynuyordun niye geldin?’’

‘’Hiç.’’ Omuz silktiğimde koluna girdim. ‘’Seni özledim öyle geleyim dedim yanına.’’ Kafasını salladı. Şu an kimse olmasaydı da onu öpebilseydim. ‘’Noldu?’’ Kafamı iki yana sallayarak gülümsedim. ‘’Bir şey olmadı.’’

‘’Biz evlenseydik nasıl olurdu acaba?’’ Birden bunu sorduğumda vücudu gerilmişti. Hissettim. ‘’Bazı şeylerin farkındayım, Ecmel.’’ Yutkundum. ‘’Evlenir miyiz?’’ Konu dağılmalıydı. Kötü hissetmemeliydim. Cevabını duyamadan Tuana’nın çağırmasıyla onu yalnız bırakmak istemedim. Ondan uzaklaştığımda içimden ağladım ama güle oynaya dans ettim. Bu gece zordu. Her anlamda.

*******

Genel olarak herkes dağıldığında sadece biz kalmıştık. Annem Tuana’da kalacağımı bildiğinde üstelememişti. Ablam tüm gece üzgündü ve bir kere bile kalkmamıştı. Açıkçası gram umurumda değildi çünkü bugüne kadar hep ben öyle kalmıştım ailelerimizin olduğu yerde. Biraz da o kalabilirdi. Araf ile de kısa konuştuğumuzda o da gitmişti. Onunla yarın konuşacaktım. Gösteriden sonra.

Sevil teyzeler ile döndüğümüzde arabada muhabbet etmiştik. Güle oynaya eve geldiğimizde biz direkt olarak Tuana’nın odasına çıkmıştık. İkimize de giyecek bir şeyler çıkardığında ben lavaboya girmiştim. Üstümdeki elbiseden kurtularak rahat şeyler giymek tüm bedenimi gevşetti. Oradan çıktığımda elbisemi bir poşete geçirdim. Kenara bırakarak yatağa oturdum. Telefonuma bakındığımda geldiğime dair Araf’a mesaj attım. Uzun bir süre cevap gelmediğinde Tuana’nın odaya girmesiyle telefonu bıraktım. ‘’Çok yoruldum.’’

Gülümseyerek ona baktım. ‘’Tatlı şeyler bunlar.’’

Beni onayladığında kaşları çatılmıştı. ‘’Ay ne diyeceğim. Ablanın nesi vardı bugün? Böyle oturduğunu hiç görmemiştim.’’ Derin bir nefes aldığımda yanına ilerledim. ‘’Ben de onu konuşacağım aslında bu gece.’’ Elini tuttuğumda anlam veremediğini görebiliyordum. ‘’Gidiyorum ben.’’

‘’Hemen şey yapma.’’ Konuşmasına izin vermedim. ‘’Lütfen. Bugünün geleceğini zaten biliyorduk.’’

‘’Ama vazgeçmiştin. Hani gitmeyecektin ya?’’ Üzgünlüğü hemen sesine yansıdığında kafamı salladım. ‘’Evet ama olmuyor. Ben gerçekten iyi hissetmiyorum, Tuana. Ve çocuk değiliz artık. Kendi kararlarımızı verebiliyoruz.’’ Beni onayladı. ‘’Peki Kuzey? Kör değilim bugün yanından ayrılmamak için dört döndün kızım. Ona nasıl baktığını görüyorum.’’

‘’Düzgün bakmıyorsun demek ki.’’ Hemen inkar ettim. ‘’Birkaç aylık bir hevesmiş işte. Bitti gitti. Ben kararımdan eminim. Arkamdan üzüleceğinizi biliyorum fakat ben üzüldükçe hiçbir şey düzelmeyecek yani.’’ Gözleri hemen dolduğunda başını yukarı kaldırdı. ‘’Peki. Geleceksin ama değil mi?’’ Benimde gözlerim dolduğunda kafamı salladım. ‘’Seni yalnız bırakmam. Geleceğim tabi.’’

Gelmeyeceğim Tuana. Maalesef ki seni yalnız bırakacağım.

O gece sadece anılarımızdan bahsettiğimizde sabaha karşı uyumuştuk. Kahvaltıyı yapıp çıkarken Tuana bir türlü sarılmayı bırakmamıştı. Mümkünse kimse havaalanına gelmemeliydi. İstemiyordum. En zoru bu geceydi benim için. Araf. En önemlisi de Annem.

Araf beni aldığında gösteri yerine gelmiştik. Bir zamanlar ben de buraya gelirdim. ‘’Biz hep burada gösteri yapardık.’’ Yeni restore edilmişti muhtemelen çünkü geçen senelerde böyle değildi. Büyük bir saraydı ve içerisi buna en uygun alandı. Umay teyzeyi görmemle onunla karşıdan selamlaştık. Bu gece dans etmemi çok istemişti ama hayır, edemezdim. Çünkü o sahneye çıkarsam o uçağa binemezdim. Simge ve Doğu abi ile selamlaştığımızda yanlarına oturdum. ‘’Sen çıkmayacaksın değil mi?’’

Burukça kafamı iki yana salladım. Araf’a baktım. Bugün hiç iyi gözükmüyordu. Bende öyle. Elini tuttuğumda bana baktı. ‘’Bir şey mi oldu?’’ Hayır anlamında kafasını salladı. ‘’İşle ilgili de.’’ Üstelemedim. ‘’Girişte seninde resimlerin vardı.’’ Evet vardı. ‘’Güzel miydim bari?’’ Gülümseyerek sorduğum soruya gülümsedi. ‘’Evet.’’

Işıklar kapanıp sahneye ışık yansıtıldığında o yöne döndüm. O kadar özlemiştim ki o sahnede olmak için yanıp tutuşuyordum. Birkaç küçük kız müzikle beraber çıktığında gözlerimin dolmasına engel olamadım. Her şeyden nefret ediyordum. Gösteri bitene kadar gözlerim dolu dolu izlediğimde Araf elimi hiç bırakmamıştı. Bir nevi bu bana cezaydı. Anlamıştı bazı şeyleri. ‘’Yapma.’’

Gözlerimi silmeye çalıştığında tepki vermedim. Gösteri bitiminde biz onlarla kalmamıştık. Bade ile konuşup yanlarından ayrılmıştık. ‘’Eve bırakayım seni.’’ Birlikte yürüdüğümüzde ikimizde konuşmadık. ‘’Akşam gelirim ben yanına.’’ Kafasını salladı. ‘’Mekanda olacağım.’’

Araba geldiğinde sessiz yolculuğumuzun ardından eve gelmiştik. ‘’Akşam görüşürüz.’’ Belki de son kez onu öptüğümde hemen çekildim.

Eve ilerlediğimde gözümden akan iki damlayı sildim. Direkt olarak odama çıktığımda akşama kadar sadece düşündüm. Hiçbir eşya almayacaktım. Kalacağım yerde, pasaportumda, biletimde hazırdı. Bir benim gitmem kalmıştı. Önce anahtarı alıp yukarıdaki odaya çıktığımda koyacağım şeyi çantama sıkıştırdım. Usulca aşağıya indiğimde annem salondaydı. ‘’Konuşalım mı?’’

‘’Konuşalım canım. Ne oldu?’’ Halime baktı. ‘’Kötü bir şey mi var?’’ Hayır anlamında kafamı salladım. Yanına oturduğumda elini tuttum. ‘’Beni dinlemeni istiyorum sadece. Bu gece gidiyorum.’’ Yutkunduğunda tepki vermedi. ‘’Sen beni anlarsın. Zor zamanlar yaşadığımı da biliyorsun. Başka bir çarem olmadığını da.’’ Kafasını salladı. ‘’Seni seviyorum anne.’’ Sweatimin cebindeki mektubu çıkarıp kucağına bıraktım. ‘’Bunu ne zaman okursun bilmiyorum ama içimdekileri, sana söyleyemediğim ne varsa burada yazıyor. Bir gün beni affedeceğini umuyorum.’’

‘’Gitme diyemiyorum çünkü sen kafana koyduğunu yaparsın. Bu sefer engellemeyeceğim. Her zaman yanında olduğumu bil sadece. Kendini kötü hissettiğin her an telefonum sana hep açık olacak.’’ Beni en iyi tanıyan oydu. Bunu bu cümleyle anlamıştım. Ağlamasını görmek istemediğim için yanağını öptüm. ‘’Bu bir veda değil, unutma.’’

Yanından kalktığımda sadece kapıya yöneldim. Çantamı alarak çıktığımda arkama bile bakmadım. Bu olacaktı ve olmalıydı. Bugüne kadar acı çeken ben olmuştum. Bugünden sonrası beni bağlamazdı. Arabama bindiğimde gözyaşları içinde önümü görmeye çalıştım. Sakin ol Sera. Yeni bir hayata gidiyorsun kızım. Ecmel'in hikayesi bitiyor. Artık seni mutlu edeceğim. Söz veriyorum sana.

Güç bela mekanın önüne geldiğimde arabayı park ettim. İndiğimde yavaş adımlarla ilerledim. Gözlerimi de sildiğimde içeriye girdim. Sadece Buğra ve ikisi olduğu için rahatlamıştım. Yanlarına ilerlediğimde Buğra güler yüzle karşılamıştı hemen. "Cici kız hoş geldin!"

"Hoş buldum." dedim çatallı bir sesle. "Bizi biraz yalnız bırakır mısın?"

Kafasını sallayarak gittiğinde omzuma dokundu. O gider gitmez yanına oturduğumda nasıl konuşacağımı, nereden başlayacağımı bilemedim. "Gidiyorsun."

Bunu nerden biliyordu bilmiyordum ama bildiğini hissetmiştim. "Evet."

"Sevemedin mi beni?" O kadar canım yandı ki kalbim yerinden koparıldı sanki. "Sevemedim."

İçkisinden bir yudum alarak ileriye baktı. "Yalan mıydı hepsi?" Başımla onayladım. "Öpüşmemiz, sevişmemiz. Hepsi sahteydi yani." Yine kafamı salladım. "Ben seni sevemem Araf. Biz ayrı dünyaların insanıyız."

Çantamdan zamanında onun olan formayı çıkardım. Evet oydu. "Bu sana ait. Yıllar öncesinden."

Alayla kafasını salladı. "Bildiğini biliyordum."

"En başından beri." Onu onayladım. "KAY. Kuzey Araf Yıldırım." Güldüm. "12 Numara."

"Olamadım." Ona baktığımda gözlerimiz birleşti. "Dediğin gibi bir basketbolcu olamadım." Yüzü sertti. İşte o an bana herkes gibi bakıyordu. Ben oldum diyemedim. İstediğim şeyi oldum diyemedim. Gözlerimi sildim. "Kendine iyi bak, Araf."

Bardağındakini komple diktiğinde kafasını salladı. "Kuzey." İlk kez beni düzeltti. Paramparça oldum. Sadece kafamı salladım. "Dikkat edeceğim."

Ordan da kalktığımda yapacak bir şeyim kalmamıştı. Buğra'yı gördüğümde burukça gülümsedim. "Her şey için teşekkür ederim."

Sadece bana sarıldığında bir şey demedim. Yutkunuşum boğazıma dizildi. "Numaramı unutma tamam mı? Her şey için ara."

"Buğra." Burnumu çekerek ona baktığımda gözlerim buğulandı. "Ona iyi bak olur mu? Beni unutmasını sağla." Kafasını iki yana salladı. "O seni unutmaz. Asla."

Ondan uzaklaştığımda son kez el salladım. İlerlerken tüm her şeyi arkamda bırakmıştım artık. Hep geldiğim sahile geldim. Sadece oturdum. Uçak saatine kadar oturdum. Düşünmediğim bir saniye bile olmadı.

******

"Gitmesine izin mi verdin?" Araf konuşmuyor sadece ileriye bakıyordu. "Sence verdim mi?"

Yeni gelen bardağından bir yudum aldı. "Gitti."

"Gidemez. Daha son kozumu oynamadım."

"Napacaksın?"

"İşte bunu." Polis ekipleri mekana geldiğinde Buğra derince yutkundu. "Sen mal mısın amına koyayım! Tüm ülkeyi ayağa kaldıracaksın!"

"Sikimde bile değil." Polisler yanlarına geldiğinde sadece Araf'a döndüler. "Kuzey Yıldırım. Emniyete kadar bizimle gelmeniz gerekiyor."

******

Sabah olduğunda Ece malikaneye geldi. Eylem Hanım şiş gözlerle kapıyı açtığında gelen kızına anlam veremedi. Yine de konuşmaya çabaladı. "Gitti."

"Anne." Ağladığında Eylem Hanım şaşırdı. "Sera. Kayıp."

"Ne?" Güç bela konuştuğunda anlamadı hala. "Uçağı düşmüş. Hiçbir yolcudan haber alınamıyormuş."

"SERA!" Eylem yas edercesine tüm evi inlettiğine çalışanların hepsi gelmişti. "KIZIM!" Yere yığıldığında ağlamasına engel olamadı. Ece de öylece ağladı. Bir ailenin dağılışıydı.

******

"Onunla görüşebilir miyim?" Polisler birkaç dakikalığına babasına izin verdiğinde oğlunun yanına girdi. Hiçbiri bilmiyordu. "Baba."

"Oğlum." Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. "Sera." Bu onu duraksattığında o da konuşamadı. "Bindiği uçak hava şartlarından dolayı düşmüş. Hiçbir yolcudan haber alınamıyormuş."

"Ondan?" diye sordu hemen. "Ona ulaştınız ama değil mi?" Hani binmemişti uçağa? Kafasını iki yana salladı. "Özür dilerim, oğlum."

Araf sinirden yumruklarını duvara geçirdiğinde Gürkan bile müdahele edemedi. Kimse bunu beklemiyordu. Polisler geldiğinde onları da engelledi "BIRAK!"

Elini kelepçeleyip herkesi çıkarttıklarında herkes öylece kaldı. Buğra yoktu sadece. Sahi o neredeydi? Ayaz hemen yanına geldi. "Kriz geçiriyor."

Gürkan oturduğu yerde başını ellerinin arasına aldı. Engin'i koridorda gördüklerinde rahat bir şekilde geliyordu. Sanki düşen onun kızı değildi. "Aldın mı bir haber?"

Bir yandan Defne geldiğinde Tuana da anlamadı. Fırsattan istifadeydi herhalde. "Aldım."

"Kuzey krize girdi. Polisler zor-" Bir anlığına duraksadığında koridordan gelen kişiyi beklemiyorlardı. Hepsi şaşkınlıkla baktı. Engin Sayar hariç.

23.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Loading...
0%