@ineffable3107
|
Uçağım hava şartları nedeniyle ertelendiğinde boş boş bekliyordum. O kadar da binesim yoktu zaten. Karşımda duran büyük televizyondaki haberleri izlediğimde benim uçağımdan önce kalkan uçak düşmüştü. Normalde o saate alacaktım ve son dakika vazgeçmiştim. Bir hayır varmış demek ki. Gözüm bir anlığına kaydığında haber dikkatimi çekti. Haberde Araf vardı. Ne alakaydı? O tarafa ilerlediğimde haberi düzgünce okuyamamıştım. Bir olay yüzünden gözaltına alınmıştı.
Tüm beyin fonksiyonlarım kapanmıştı. O an sadece ben kaldım. Kimseden öğrenemezdim. Telefonumu bilerek kapatmış kartımı da çıkartmıştım. ‘’Düzgün düşün Sera.’’ Sera düşünemiyordu. Şuan Ecmel gibiydim. Gidip onu korumalıydım. Sera gitmeliydi, Ecmel kalmalıydı. Kapının oradaki güvenliğe koştuğumda yeterince telaşlıydım. Bundan sonrası ne olurdu bilmiyordum. ‘’Merhaba! Ben yani telefonumun şarjı bitti de telefonunuzu kullanabilir miyim?’’
Adam telaşlı halde beni incelediğinde telefonunu bana uzattı. ‘’Buyur kızım.’’ Ondan fazla uzaklaşmadım ama arayacağım kişiler kimdi ki? Beynim donuktu ve hiçbirini hatırlamıyordum. O an geldi. Dün gece Buğra’nın demiş olduğu şey. Gözümün önüne sayılar geldi. Sözelciydim, hukukçuydum, ezberim kuvvetliydi, bir gördüğümü bir daha unutmazdım. Buğra’nın telefonunu yazdığımda açmasını bekledim. Dudaklarımı koparırcasına dişlediğimde hiçbir şey düşünemedim. ‘’Ne?’’
‘’Buğra benim. Sera. Fazla vaktim yok yanında kim varsa uzaklaş. Nerede olduğunu biliyorum. Rahat konuşacağın bir yer olsun lütfen.’’ Telaşla konuştuğumda kimsenin onu duymasını istemedim. ‘’Nerdesin lan sen? Uçağın düştü diye kafayı yedik hepimiz.’’ Ne? ‘’Ne? Hayır! O benim uçağım değildi. Siktir et şimdi uçağı.’’
‘’Beni buradan alman lazım. Haberleri gördüm. Onu oradan çıkaracak tek kişi benim.’’ Çoktan gelmiş olan araba çalıştırma sesiyle gülümsedim. ‘’Biliyordum be! Biliyordum.’’ Neyi bildiğini umursamadım. ‘’Sen kimden arıyorsun amina koyayım!’’ Sinirle konuştu. Bir yandan da adama mahçup hissediyordum şu an. ‘’Gelince anlatırım. Dış hatların orada bekleyeceğim seni, telefonum yok.’’ Suratına kapattığımda adama sayısız teşekkür ederek çantama sarıldım. Dışarı çıktığımda havanın soğukluğuna rağmen onu bekledim.
Gözüm sürekli dış kapıda olduğu için gelen arabaları tanımaya çalışıyordum. Buğra’nın arabasını gördüğümde öne çıkıp el salladım. Önümde durduğunda hemen arabaya bindim. ‘’Eve sür.’’
‘’Baştan anlatayım. Ben bir savcıyım, aynı zamanda da balerinim. Sadece işimi yapmıyorum. Benim yerime dosyalarıma da bakan biri olduğu için rahattım ama şu an geri dönmem gerekiyor anlaşılan.’’ Hızla konuştuğumda nefes nefese kaldım. ‘’Motorun soğusun. Bunu biliyorduk zaten.’’
‘’Nasıl?’’ Şaşırarak sorduğumda ona döndüm. Rahattı. ‘’Ah Sera ah. Bazen cidden safız olabiliyorsun. Kuzey salak mı sence? Ne olduğunu bilmiyor mudur?’’ Biliyor muydu yani? ‘’Of şu an bunu düşünemeyeceğim. Sen beni eve götür. Gerisini ben halledeceğim. Bu iyiliğini de unutmayacağım.’’
‘’Unutmazsan iyi olur çünkü yalan söyledim herkese.’’ Yüzümü buruşturdum. ‘’Sanki hiç söylemediğin bir şey.’’
Hızlı sürmesinin ardından eve geldiğimde ciddi bir hale dönüp ona baktım. ‘’Bu saatten sonra ne olur bilmiyorum ama yapacaklarım için şimdiden özür dilerim.’’ Ondan uzaklaştığımda bahçeye girdim. ‘’Ne için lan!’’ Arkamdan bağırdığında duymadım. Aklımda bir şeyler vardı ve bedeli ağır olacaktı. Kapı hemen açıldığında annem boynuma atlamıştı. ‘’SERA!’’
‘’Anne.’’ Sıkıca ona sarıldığımda tüm gücü ondan aldım. İhtiyacım olan oydu. ‘’B-Ben öldün sandım bebeğim.’’ Ondan çekildiğimde yanaklarını ellerimin arasına aldım. ‘’Yaşıyorum anne. Kanlı canlıyım bak. Şimdi çıkmam lazım hemen tamam mı?’’
‘’Nasıl? Nereye?’’ Ben çoktan odaya çıktığımda üst kattaki odanın anahtarını aldım. Lazım olacak her şeyi aldığımda annem peşimden geliyordu. ‘’Düşen uçak benden önceki uçakmış. Ondan dolayı benim uçağımda ertelendi.’’ Yutkundum. ‘’Haberde Araf’ı gördüm. Gözaltına almışlar.’’
‘’Ne?’’ Şok olmuşçasına baktığında kafamı salladım. ‘’Anne.’’ Bunu ilk defa söylüyordum birine. Anneme. ‘’Ben galiba onu seviyorum. Ve onu orada bırakamam.’’ Sonuçları umurumda değildi. Eşyalarımı alıp odama döndüğümde giyinme odasına ilerledim. Kendim olmayarak giyindiğimde lazım olacak diye siyah eldivenlerimi de aldım. Bugün çok farklı olacaktı. Hiç ummadığım şeyler yapacaktım belki de. ‘’Dikkat et anneciğim tamam mı?’’
Kafamı salladığımda evden çıkarken babama denk geldim. ‘’Sera!’’
‘’Baba şimdi değil.’’ Arkamdan bağırdı. ‘’Seni bekliyor. Onu çıkaracak tek kişi sensin.’’ Bunu biliyordum. Lanet olsun ki biliyordum. Arabama bindiğimde nasıl sürdüğüm aşikardı. Torpidodan geçen aldığım telefonu çıkardım. Değiştirmeye vakit bulamadığımdan kartı taktım. Tüm bilgilerimin gelmesini beklediğimde bir yandan da karakola sürüyordum.
Geldiğimde bir süre arabadan inmedim. Ne yapacaktım? Nasıl çıkacaktım karşısına? Gözünün içine bakmasam da onu sevmediğimi söyledim. Onu kaybettim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yemin ederim ki bilmiyordum. Defne’nin girdiğini görmemle gözlerim kısıldı. Hiçbir fırsatı kaçırmıyordu gerizekalı. Ne ara geldiğini anlamadığım babamda gelmişti. Gazabım başlıyordu. İçeri girdiğimde kimliğimi gösterdim. Beni yönlendirdiklerinde o tarafa ilerledim. Tuana beni görünce ayaklandığında Defne üzerime yürüdü. ‘’Senin uçağın yok muydu?’’ Evet vardı ama dönmem gereken biri de vardı. ‘’Kuzey’i rahat bırak artık. Bak senin yüzünden nerelere düştü!’’
‘’Artık yok Defne.’’ Gülümsedim. Herkes şaşkınlıkla bakarken bir anda hiddetlendi. ‘’Git o zaman burdan!’’ Gülümsememi bozmadığımda arkamdan bir ses yükseldi. ‘’Karşında Cumhuriyet Savcısı var! Laflarına dikkat.’’ Sus pus olduğunda Tuana gülümsemişti. ‘’Aldın bence cevabını.’’
Buğra koştur koştur geldiğinde beni gördüğüne şaşırdı. ‘’Ne kaçırdım!’’ Diye sızlandığında güldüm. ‘’Hiçbir şey. Daha yeni başlıyor.’’ Gürkan amcaya bakmaya utanıyordum. Onları es geçtiğimde başsavcının odasına ilerledim. Beni gördüğüne şaşırmıştı. ‘’Sera! Bu ne güzel bir sürpriz.’’
‘’Nasılsınız efendim?’’ Leman’ı iyi tanıyordum. O da beni iyi tanıyordu ve beni idare eden kişi oydu. ‘’Ben iyiyim. Bence sen benden daha iyisin. Bale geliştirmiş seni.’’ Güldüğümde çok fazla vaktim olmadığına kanaat getirdim. ‘’Ben geri döndüm ve almak istediğim bir dosya var.’’
‘’Dosya bol tatlım. Seç beğen al.’’ Derince yutkunduğumda karşısına oturdum. ‘’Kuzey Yıldırım.’’ Bunu duyduğunda bakışları garip bir hal aldığında düz bakmaya devam ettim. ‘’Olmaz. En önemli savcımı ona atayamam.’’ Ne vardı bu kadar? ‘’Benim için önemli gerçekten!’’
‘’Sera bak o adamlar sandığın gibi değil. Mesleğin gider.’’ Kafamı iki yana salladı. ‘’Bir şey olmayacak gerçekten. Ben halledeceğim onu.’’ Sıkıntılı bir nefesle kafasını hayır anlamında salladı. ‘’Bahsettiğimiz kişi Alman hükümetine bağlı.’’ Ne? ‘’Bu haberlere göre de Almanya ayaklanmış durumda. Eğer yeterli delil bulamazsan mesleğini kaydırırlar. İçeri atamayız çünkü doğruluğu olmayan bir şey yüzünden burada.’’
‘’Ne?’’ Sorguyla ona baktım. ‘’İlk davanı hatırlıyorsundur.’’ Onu onayladım. ‘’Rüzgar Bağlı.’’ Adını duyar duymaz buz kestiğimde pür dikkat onu dinledim. ‘’Onun babasını öldürme suçuyla burada. Ama hiçbir kanıt yok. Muhtemelen o şikayet etti ve adamı boş yere tutuyoruz neredeyse. Biraz daha kalırsa elçilik bile devreye girecek.’’ Ne dediğinin farkında mıydı? Bu kadar küçük bir şeyde ne elçiliği? ‘’O kadar önemli biri mi?’’ Başıyla beni onayladı. ‘’Tamam ben halledeceğim. İçeri de girse salınsa da ben yapacağım.’’
‘’Yetki veriyor musun?’’
‘’Yarına kadar vaktin var. Konuşmadığı için en erken duruşmaya çıkacak muhtemelen.’’ Kafamı sallayarak odadan çıkmak için kalktım. ‘’Dikkat et!’’ Onu duymadığımda bir hışımla odadan çıktım. Onu öldürmeliydim! Onu o gün öldürmeliydim hatta! ‘’Noluyor?’’ İlerlediğimde hiçbirine bakmadım. ‘’Kendini tehlikeye atacak şeyler yapma, Sera. Mesleğini kaybedersin!’’ Beni son kez uyardığında ona bakmadım. Görevliye baktım. ‘’İçerdeki adamın üstünden çıkanlar nerede?’’
‘’Savcım-‘’ Hızla konuştum. ‘’Yetkim var. Bana ver onları.’’ Sinir tüm bedenime yayıldığında adam içeri odadan bir poşet çıkarmıştı. ‘’Sera noluyor?’’ Babam sorduğunda ona bakmak istemedim. Hiçbirine bakmak istemiyordum. ‘’Buyrun efendim.’’ Kontrol edip verdiğinde üstünkörü inceledim. ‘’Arabayı nereye çektiniz?’’
‘’Dışarı otoparkta.’’ Şu saatten sonrası umurumda değildi. Gürkan amca yanımıza geldiğinde üçümüz kalmış gibiydik. ‘’Her ne yapacaksan ben arkandayım.’’ Gürkan amcanın dediği ile bin parçaya bölündüğümde gözlerimi kaçırdım. ‘’Onu oradan çıkar sadece.’’
‘’Baba bana verdiğin sözü hatırlıyor musun?’’ İhtiyacım olduğu anda her şeyi yapabilme sözü. ‘’Halledeceğim.’’ Ondan da onayı aldıktan sonra yanlarından uzaklaştım. Poşetin içindekileri çantama boşalttıktan sonra arabasına ilerledim. Aptal herif! Mahvetti her şeyi. Arabaya bindiğimde yapacağım şey belliydi. Önce telefonu açtığımda onun adından Rüzgar’a mesaj attım. Onu gebertmeliydim. Buğra aradığında açmıştım. ‘’Buğra nerdesin?’’
‘’O piçi gebertmeye gidiyoruz!’’ Hayır böyle bir şey yapmamalıydı. ‘’Bir delilik yapma o adam bana lazım!’’ Hızla konuştum. ‘’Bekle sadece lütfen.’’
‘’Bekleyemem Sera. Halledeceğim ben!’’ Telefonu kapattığında hızla arabayı sürdüm. Gerizekalı mahvedecekti her şeyi! Onun konumuna ilerlediğimde depo gibi bir yerdeydi. Ne zaman gitmişti bu oraya? Hangi ara gitmişti? Tüm gaza yüklendiğimde önümü zor gördüm. Ani frenle deponun önünde durduğumda hızla indim. Sadece eldivenleri ve silahı aldığımda hiçbir şey düşünmedim. ‘’Orospu çocuğu!’’
Buğra’nın bağırışı tüm etrafı inlettiğinde o tarafa koştum. Rüzgar ona silah çekmişti ve Buğra karşısındaydı. Tanımadığım kişiler de vardı. Bunu düşünmedim. ‘’Savcım da geldi!’’ Beni işaret ettiğinde iğrenerek ona baktım. Bir sürü adam hem Buğra’ya hem o tanımadıklarıma tutulmuştu. Görebildiğim dört adam iki kadın bulunuyordu. Bizim tarafımızdalardı anladığım kadarıyla. Hiç çekinmeden Buğra’ya doğrulttuğu silahı tutan elini vurduğumda acı içinde inledi. ‘’LAN!’’
Tüm adamları silahı bana doğrulttuğunda çoktan içeri başkaları da girmişti. Bana silah doğrultan kim varsa onlara doğrultuyordu. ‘’Noluyor?’’ Hem acı içinde kıvranıp hem de konuştuğunda ona ilerledim. ‘’Rüzgarcığım! Görüşmeyeli çok oldu değil mi?’’ Alayla güldü. ‘’Oldu baya savcım. En son bırakmıştın sanki mesleği.’’
‘’Senin için geri döndüm canım.’’ Aramızdaki mevzu bambaşkaydı. ‘’Sevgilin parmaklıkların ardındaymış. Tüh. Ne üzüldüm. ‘’ Topuğumun ucunu eline bastırdığımda acı içinde bağırdı. ‘’Kaltak karı!’’ Yüzüne eğildim. ‘’Ama çok ayıp. Kadınlarla böyle konuşmaman gerektiğini öğretmiştim sana.’’
Cebimden boş olan telefonu çıkardım. ‘’Şimdi ne yapıyoruz biliyor musun? Sen yaptıklarını bir bir itiraf ediyorsun. Ben de seni öldürmüyorum.’’ Gayet naziktim bu konuda. ‘’Nah konuşurum!’’ Kimse bana müdahale etmiyordu çünkü birbirlerine silah doğrultmakla meşgullerdi. ‘’Anneni kimin yatalak ettiğini bilmek ister misin?’’
Herkes bir anda bana döndüğünde hiçbirine bakmadım. ‘’Bu kızı sevdim!’’ Kadınlardan biri konuştuğunda umursayamadım. Bir kere daha bastırdığımda yine acı içinde bağırdı. ‘’Ama çok bağırıyorsun bak. Kulağım acıdı.’’ Nefes nefese konuştu. ‘’Tamam konuşacağım. Allah belamı versin ki konuşacağım.’’
‘’Dinliyoruz.’’ Ses kaydını açtığımda tüm yaptıklarını ve Araf’ın tüm suçlarını kendi yapmış gibi anlatmıştı. Ses kaydı bitmeden onu vurduğumda tek kurşunumla ölmüştü. Bir nevi intihar süsüydü. Ses kaydını kapattığımda silahı eline verdim. ‘’Ne yaptın lan!’’ Buğra bana bağırdığında ona döndüm. ‘’İhtiyacım olanı.’’
‘’Bu kim?’’ Beni işaret edip Buğra’ya sordu. ‘’Liderin sevgilisi.’’ Lider kimdi? Ya ben neyin içindeydim? Buğra’nın yanına ilerledim. ‘’Asıl bunlar kim?’’ Kısık sesle sordum. ‘’Liderin bir numaralı adamları.’’ Şifreli mi konuşuyorduk. ‘’Hepsi Almanya’dan geldi. Kuzey için.’’ Şimdi anlıyordum. Bir keresinde Buğra bana Alman işkencesi demişti. Bağlantılı mıydı acaba? ‘’Şimdi ne olacak?’’ Şimdisi çorap söküğü gibi gelecekti. Korumalardan biri ile konuştuğumda ne yapması gerektiğini bir bir anlattım.
‘’Benim işim bitti.’’
*******
Yanlarından ayrıldığımda gerisi beni bağlamazdı. Ben yapacağımı yapmıştım. Arabayı ve eşyaları karakola geri bıraktığımda başsavcı ile konuşmaya tekrar girdim. ‘’Naptın?’’
‘’Hallettim sayılır. Hakim dediklerimi kabul ederse tutuklanacak.’’ Tepkisiz bir şekilde söylemiştim ama içim kan ağlıyordu. ‘’Doğru olanı yaptın, Sera. Emin ol.’’ Kafamı salladım. ‘’Şimdi git dinlen. Yarın sabah duruşması var.’’ Ondan uzaklaştığımda odadan çıktım. Bütün vücudum ağrıyordu. Bir güne çok şey sığdırmıştım. Onu hala göremememin acısı da vardı. Göremezdim. Haketmiyordum. Gecenin bir yarısı eve döndüğümde anneme sarılarak uyudum.
Sabah erkenden kalktığımda hemen hazırlandım. İlk duruşmaydı. Benimde ilk duruşmamdı. Lanet olsun ki ağlamamak için zor duruyordum. Annem Kübra teyze ve Simge’nin haberi bile olmadığını söylediğinde içim rahatlamıştı. Sadece gitmekten vazgeçtiğimi biliyorlardı. Araf’ı Gürkan amca kendi söylememişti. Sadece Doğu abi biliyormuş. Gürkan amca haberleri hemen kaldırdığı için görmemeleri isabet olmuş. Ben ise denk gelmiştim.
‘’Hazır mısın?’’ Babamın sorduğu soruyla kafamı salladım. ‘’Dünyamıza hoş geldin.’’
Birlikte gittiğimizde hala onu görmemiştim. Adliyeye sevk edildiğini biliyordum. Leman binlerce kez arayıp uyarmıştı. Gerginlikten ağlayacaktım. Duruşma salonuna çağırıldığında getirmişlerdi. Hali kötüydü. Elinde neden sargı vardı ki onun? Beni farketmesin diye geri çekildim. Gerçekten de görmediğinde hakim ile birlikte bizde girdik. Asıl şimdi başlıyordu. Araf kafasını kaldırdığında beni farketti. İlk defa göz göze geldik. Bana öyle bir baktı ki ölmek istedim. Hiçbir şey demeden sadece baktığında gözlerimi ondan kaçırdım. Asıl onu yıkacak şeyi yaptığım için kendimden nefret ediyordum. Hep de edecektim.
Hakim konuşmasına başladığında sözü bana vermişti. Hiç eksik vermeden konuşmam gerekenleri anlattığımda gözlerimi hiçbirine değdirmedim. Konuşmam bittiğinde kimseye bakmak istemedim. ‘’Savcımın kararı tutuklanması yönünde.’’ Yutkunamadığımda salonda sesler yükseldi. ‘’SESSİZ’’
Avukatına baktığımda ona işaret verdim. ‘’Bir tanığımız var, Sayın Hakim.’’
Avukata döndüğünde konuşmasına müsaade etti. Salona biri girdiğinde dün konuşmalarımızın aynısını söylemişti. Ses kaydını da dinlediğinde karar değişmişti. Tüm suçlar Rüzgar’a kaldığında Rüzgar’ında intihar etmesi sonucu yanına kar kalmış gibi aksedildiğinde Araf suçsuz kalmıştı. İstediğim buydu zaten. Kimseyle konuşmadan salondan çıktığımda kendi görevimi yaptığımın sevinci vardı üstümde. Cübbeyi çıkarmadan dışarıdaki banka oturduğumda kafamı eğdim. Beynim dopdoluydu. Tuana yanıma gelip oturduğunda bana sıkıca sarıldı. ‘’Yapma. Sakın.’’
‘’Tuana.’’ Çaresizce konuştum. ‘’Bittim ben, mahvoldum.’’
Kafasını iki yana salladı. ‘’Hayır mahvolmadın. Ben anladım senin ne yaptığını.’’ Bir o anlardı zaten. ‘’Seni götüreyim mi? Kalma burada daha fazla hadi.’’
Babam ve Gürkan amca hariç hepsi çıktığında bizde ayaklandık. Uğur hırsla üstüme yürüdüğünde Tuana önüme geçmişti bile. Onu durduran Ayaz olduğunda konuşmasına engel olamadı. ‘’Ne yaptığını sanıyorsun lan sen?’’
‘’Yapma. Sırası değil.’’ Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdığımda Araf’a bakamadım. Buğra yanıma gelip kolumu tuttuğunda ona baktım. ‘’Zorundaydım, Buğra. Sana söyledim.’’ Beni anlarcasına kafasını salladı. ‘’Şimdi git tamam mı? Yeterince sinirli zaten.’’
Yanlarından geçerken Araf’ı göremedim. Park alanına ilerlediğimde üstümdeki lanetten kurtuldum. Leman’ı arayıp haber verdiğimde beni tekrar arayacağını söyledi. Araf’ı gördüğümde doğrudan bana bakıyordu. Bakmaya gücüm yoktu. Adımlarım önünde durduğunda beni inceledi. ‘’İyi oyuncusun.’’
Kafamı iki yana sallayarak ‘’Özür dilerim.’’ Dedim çaresizce. İsteyerek yaptığım bir şey değildi. Onu kurtarmam içindi. Kafasını salladığında bir yandan da güldü. ‘’Şu özrünün bile değeri yok.’’ Acı içinde bakışlarım değişti. ‘’Ben oraya girdiğimde bile seni bir daha göremeyeceğimi düşündüm. Öldüğünü söylediler lan bana!’’ Elinin sebebi buydu. Ona da söylemişlerdi. ‘’Sen ise beni içeri sokmaya çalışıyormuşsun!’’ Kafamı çevirdiğimde gözlerim benden bağımsız aktı. Mecburdum desem de olmazdı. Bana kızgındı. ‘’Daha fazla karşıma çıkma. Ben de çıkmayacağım emin ol.’’
‘’Şimdi gidebilirsin.’’ Yüreğimi yakan cümleleri kurduğunda sadece dinliyordum. ‘’Beni orada nasıl bıraktıysan şimdi de git. Arkana bile bakmadan gittin ya hani.’’ Ben ona onu sevmediğimi söyledim. Ben onu suçladım. Yanımdan geçip gittiğinde tüm şehrin soğuğu bedenime vurdu. Arabaya ilerlediğimde şoför kapıyı çoktan açmıştı. Halim de yoktu zaten. Büroya geri döndüğümde kalan işlerimi hallettim. Akşama kadar başka davalarla da ilgilendiğimde kimseden haber almadım. Gerçekten istediğim hayat bu muydu?
Geri gelişime birkaç kişi sevindiğinde çıkmadan onlarla sohbet etme fırsatım olmuştu. Berbat bir şekilde oradan ayrıldığımda her zaman geldiğim sahile geldim. Genelde gösteri sonrası gelirdim, o günleri şimdiden özlemiştim. Geri dönülemez bir yoldaydım. Bankın birine oturduğumda tüm gün giymiş olduğum topuklular ayağımı mahvetmişti. Çantamı yanıma bıraktığımda içinden almış olduğum sigarayı çıkardım. Aromalıydı. Normalini içmeyi düşünmüyordum ama şu an içecektim. Dudaklarımın arasına koyduğumda çakmağı aldım. Elimi siper ederek yaktığımda direkt olarak içime çektim. Çoktan gözümden bir yaş aktığında dumanı üfledim. Titreyen ellerime rağmen sigarayı tuttum. Ben bu muydum?
Ben sigara, alkol kullanmazdım. Alkol bazen alırdım, Tuana ile çıktığımızda içerdim genelde. Öbür türlü alkolsüz kokteyl içerdim. Sigaradan da kokusundan da nefret ederdim. Şimdi hepsi vardı.
Ne zaman bittiğini anlamadığım sigarayı söndürdüğümde bir tane daha da yaktım. Kusacaktım sonunda. Bir tane daha. Bir tane daha. Bir oturuşta pakette sadece iki tane kaldığında içmeyi bıraktım. Yanıma biri oturduğunda burnumu çekerek tüm gözyaşlarımı sildim. ‘’Sera.’’
Buğra’yı sesinden tanıdığımda ona dönmedim. ‘’Her şeyi mahvettiğinin farkındasın değil mi?’’ Ses tonundan kırgınlık akıyordu. Hepsi öyleydi gerçi ama ona değer veriyordum. O benim abim gibiydi. Usulca kafamı salladığımda çenem titreyerek ileri baktım. Gözlerimden yaş akmasın diye de dudaklarımı dişledim. Ona dönerek burukça gülümsedim. ‘’Her şey kısmına ben de dahil miyim?’’ Bu uğurda en çok mahvettiğim kendim olmuştum çünkü. Gözlerini benden kaçırması bunu destekliyordu. ‘’Bu ne lan bu kadar?’’
İçtiğim her bir izmariti topuğumla ezdiğim için alt taraf kötü bir haldeydi. ‘’Sigara.’’ Dedim titreyen sesimle. Yine ağlamaktan kısılmıştı. ‘’Yapma bunu kendine be kızım.’’ Bana sarıldığında tekrar ağlamaya başladım. ‘’Noldu bu kadar?’’ Ondan çekildiğimde kafamı iki yana salladım. ‘’Bana karşıma çıkma dedi.’’
Hıçkırdığımda ağlamam şiddetlendi. ‘’Her şeyi berbat ettim.’’
‘’Sera bir sakin ol.’’ Omuzlarımdan tuttuğunda ben hala ağlıyordum. ‘’İkinizde dağınıksınız şu an bak. Sen üzgünsün, o sinirli. Elbet bulacaksınız bir yolunu. Sadece zamana ihtiyacınız var.’’ Hayır anlamında kafamı salladım. ‘’Bana karşıma çıkma, dedi Buğra. Ben ne yapacağım?’’ Onu görmeden yapamazdım ki.
‘’Düşen uçağı senin uçağın sanmışlar, Gürkan amca da gidip bunu söylemiş. Bu yüzden yeterince düzgün düşünemiyor zaten.’’ Cevap veremedim. ‘’Onu da anla be kardeşim. Ama kendini de harap etme böyle.’’
‘’Beni kim anlayacak?’’ Yüzüme eğildiğinde gözlerime baktı. ‘’Bana anlat. Valla dinlerim ben seni.’’
Ölüyorum, diyemedim.
Telefonu çaldığında ceketinin cebinden aldı. Ondan uzaklaştığımda konuşmasını dinlemedim ama sanırım Ayazdı. ‘’Tamam ben geleceğim şimdi.’’ Kapatıp tekrar cebine koyduğunda bana döndü. ‘’Şimdi gitmem gerekiyor. Gel seni de bırakayım hadi.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Ben başka yere gideceğim.’’
‘’Gel gidelim hadi. İyi görünmüyorsun.’’ Ayaklandığımda çantamı koluma taktım. ‘’İyiyim ben Buğra. Boşver sen beni.’’ Ondan çekilip arkamı döndüğümde yavaş adımlarla ilerledim. Arabamı bulduğumda binip ilerledim. Gelmek istediğim yere geldiğimde arabayı bir yere bıraktım. Bahçenin kapısını açtıklarında tökezleyerek ilerledim. Kapıyı çaldığımda beni görmeyi beklemeyen ablama baktım. ‘’Sera.’’
Direkt olarak bana sarıldığında ona sıkıca sarıldım. Annem onun çok ağladığını söylemişti. Her şeyden önce o hamileydi. ‘’Abla.’’
‘’İyisin değil mi? Ben gelecektim ama annem evde olmadığını söyledi.’’ Benden uzaklaşıp beni inceledi. ‘’İyiyim merak etme. Beni gör diye geldim zaten.’’ Gülerek kafasını salladı. Bir yandan gözlerini sildiğinde içeriyi işaret etti. ‘’Gelsene içeriye.’’
‘’Yok ben gideyim, annem bekler şimdi.’’ Üstelemesine izin vermediğimde biraz geriledim. ‘’Görüşürüz sonra.’’ Birkaç gün sonra bir davet vardı. Mutlaka görüşürdük. Artık gitme bahanemde ortadan kalktığında mecbur herkesle görüşecektim. Kapıdan çıktığımda kalan bir sigaramı da arabaya yürürken yaktım. O kadar zarar veriyordum ki kendime. Arabaya binip uzaklaştığımda gideceğim son bir yer kalmıştı.
Mekanın önüne geldiğimde boynumdaki kolyeyi çıkartıp kutusuna koyduğumda titreyen ellerimle ilerledim. İçeriye girdiğimde sadece köşede durdum. Masalarında birçok kişi vardı. Sabaha göre daha iyi gözüküyordu. Etrafında herkes konuşurken o sadece elindeki bardağı izleyip duruyordu. Dün depoda gördüğümde adamın biri omzuna dokunduğunda ona boş gözlerle baktı. Adam beni işaret ettiğinde gözleri beni buldu. Yüzü değiştiğinde aniden yerinden kalktı. Masadakiler sus pus kesildiğinde bana ilerledi. Kolumdan tuttuğunda beni oradan uzaklaştırdı. Sesimi çıkartmadım. ‘’Sana ben karşıma çıkma demedim mi?’’
Elimdeki kutuyu ona uzattığımda elimin hala titriyor olmasına engel olamadım. ‘’Bunu getirdim.’’
Yutkunamadığımda bakışlarını eğdi. ‘’Artık ne bir balerinim ne de bir kuğu. O yüzden al bunu benden.’’ Aylar öncesi bana hediye etmiş olduğu kuğulu kolyeydi. Alayla gülerek saçlarını karıştırdı. ‘’Git. Ne bunu ne de bir başka şeyi istemiyorum tamam mı?’’
‘’Gideceğim zaten. Sadece şunu söylemek istiyorum.’’ Telefonum çaldığında ceketimin cebinden ona uzandım. ‘’Kanada Sağlık Merkezi’’Hızla geri cebime attığımda görüp görmediğini anlayamadım ama aynı anda bakmıştık. ‘’Aramızda yalan kalmadı. Tek bir şey de yalan söyledim, onu da beceremedim. Bugün o kararı ben vermedim.’’
‘’Verilen karar sikimde bile değil!’’ Hiddetlenerek konuştuğunda sadece bakmaya devam ettim. ‘’Ben göreceğimi gördüm.’’ Kolye kutusunu bana ittirdi. ‘’Al bunu da git. Hatta,’’ Nereden getirdiğini anlamadığım şekilde formayı elime tutuşturdu. ‘’Sana ait hiçbir şeyi görmek istemiyorum anladın mı?’’
Kalbim parçaladığında kafamı salladım. Midemin bulandığını hissettiğimde öğürmeme engel oldum. ‘’Özür dilerim, Kuzey. Bundan sonra kendine iyi bak olur mu?’’ Ondan uzaklaştığımda kendimi dışarıya attım. Arabaya yürüyemeden yol kenarında kustuğumda kendimden bir kere daha nefret ettim. Etrafta birisi yoktu. Ağzımı sildiğimde ağlamama engel olamadım. Banktan destek alarak kalktığımda oturdum. Elimdekileri bir kenara attığımı yeni görüyordum. Telefonum bir kere daha çaldığında bu sefer açmıştım. ‘’Sera Hanım, neden gelmediniz?’’
Normalde uçağa binmiş olsaydım bu saatlerde orada olacaktım. ‘’Ben tedaviyi reddediyorum. Yatmaktansa ölene kadar böyle kalırım daha iyi.’’
‘’Ama-‘’ hızla konuştum. ‘’Kararım kesin. İlginiz için teşekkür ederim ama bunu istemiyorum.’’ Telefonu kapattığımda hızlıca oradan uzaklaştım.
İleri düzeyde bir mide hastalığım vardı. İlaçlı tedavi evresini çoktan atlamıştım. Tek çarem bir süre uyutulup tüm hücrelerimin yenilenmesiydi. Bunu kabul ettiğim gece Araf’ı sevdiğimi anladığım geceydi. O gece ölmekten vazgeçmiştim. Eve gittiğimde odama çıkarak bir kere daha kustum. Bu geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Başucumda duran sudan bir yudum aldığımda boğazım acıdı. Çekmecemde duran anahtarı aldığımda yukarı çıktım. Formayı tekrar yerine koyduğumda kolyeyi boynuma geri taktım. Sera gibi yaşayıp Ecmel gibi ölecektim.
Aşağıya inip anahtarı yerine bıraktım. Kilitli deftere birkaç bir şey yazdıktan sonra uyumaya karar verdim.
*******
Bir haftadır eve zor gidiyordum. Leman sağolsun gelişime özel tüm dosyaları bana atıyordu. Tuana da beni boş bırakmayıp sürekli yanıma geliyordu. Her gelişinde farklı bir yemek yapıyordu.
Bir uyuşturucu çetesi ihbarıyla akşamı ettiğimizde olay yerine gitmem gerekmişti. Depo gibi bir yere geldiğimizde görmeyi beklemediğim kişiler vardı. Onlara bakmayıp memurların yanına ilerledim. ‘’Siz gelmeden ellemedik savcım.’’
‘’Olay ne?’’ İleriyi işaret etti. Buğra’yı gösterdi. ‘’Beyefendiyi şikayet etmişler. Sanırım burası onunmuş ama kendisi ilgilenmiyormuş.’’ Buğra’ya baktığımda gülümseyerek bana el sallamıştı. Tekrar memura döndüm. ‘’Tamam siz arayın. Birinizde sorgulasın neymiş ne değilmiş.’’ Herkes bir tarafa dağıldığında her yeri inceliyorlardı. Araf’ı gördüğümde bana hiç bakmamıştı.
‘’Bir çete olsam uyuşturucuyu nereye saklardım?’’ Kendi kendime konuştuğumda etrafı inceledim. Ara bir duvar gözüme çarptığında oraya ilerledim. Çok sağlam gözükmüyordu. Elimi duvara değdirdiğimde pek bir şey anlamadım. Topuğumun ucunu duvarın dibinde olan eşikliğe sürttüğümde bir gevşeklik hissettim. İlerdeki masaya gözüm kaydığında çekici farkettim. O an Araf ile göz göze geldiğimde yutkunarak bakışlarımı ondan çektim. Sadece oturup izliyordu.
Memurun biri yanıma geldiğinde ona döndüm. ‘’Etraf temiz efendim.’’ Gözümle yeri işaret ettim. ‘’Bu eşikliği sökebilir misin?’’ Kafasını salladığında kenara çekildim. Elindeki birkaç malzeme ile eşikliği söktüğünde birkaç torba çıkmıştı. ‘’Savcım.’’ Düşünmekte doğruydum. ‘’Devamı vardır elbet.’’
Birkaç kişi daha geldiğinde onlardan sıyrıldım. Çekiçi aldığımda sertçe duvara vurdum. Duvar direkt yarıldığında memurlar bile korkmuştu. ‘’Ecmel!’’ Bana bir tek böyle söyleyen kişi ayaklandığında ona dönmedim. Duvarın içinden birkaç torba daha düştüğünde çekiçi yere attım. ‘’Devamı varmış elbet.’’
‘’Biz ilgileniriz.’’ Memurların çoğu orası ile ilgilendiğinde yapacak bir şey bulamadım. Birisi elimden tuttuğunda dışarı çıkarıldım. ‘’Napıyorsun lan sen?’’
‘’İşimi yapıyorum.’’ Alnını ovuşturduğunda tekrar bana baktı. ‘’Bir yerine bir şey olacaksa, sikerim ben öyle işi!’’ Sinirini anlamadım. ‘’Öyle mi? Nerdesin bir haftadır? Beni hiç gördün mü? Bana ait bir şeyi görmek istemiyordun.’’
‘’Seni görmek istememem seni sevmediğim anlamına mı geliyor?’’ Cümlesi beni yıktığında geberdim. ‘’Senin aksine ben seni sevdim, Ecmel. Neydi anlaşmamız? Beni seversen gitmeyecektin. Sen ne yaptın? Gittin. Şimdi bir haftadır neden seni görmediğimi mi soruyorsun? Buna hakkın var mı?’’
Yoktu. Benden uzaklaştığında yine beni dinlememişti. Memurların yanına ilerlediğimde son bilgileri aldım. ‘’Beyefendinin ifadesini de aldık. Kameraları inceledik, gizli konulmuş gibi.’’ Kafamı salladım. ‘’Gerisini biz hallederiz efendim. Sizlik bir şey yokmuş.’’ Bunu da ayrı anlamadığımda yine kafamı salladım. ‘’Kolay gelsin.’’
Buğra’yı gördüğümde omzuna vurdum. ‘’Çok kötüsün. İnsanları böyle meşgul etme.’’
Sigarasını söndürdüğünde bana gülerek baktı. ‘’Kız ne yaptım? Adamlar mekanıma girmiş sokmuş. Şikayet edecektim tabi.’’ Alayla kafamı salladım. ‘’Seni tanımasam şikayet edeceğine inanırdım da neyse.’’ İlerde telefonla konuşan Araf’ı işaretledim. ‘’O niye geldi?’’
‘’Senin için. Saat kaç farkında mısın?’’ Değildim ama geceye yakındı eminim. ‘’Bana hala aynı.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Artık çok da ümitli değilim.’’
‘’Bir haftadır Almanya işleriyle uğraşıyor. Eve bile gitmedi bir kere.’’ Bunu duymak beni üzmüştü. Çünkü en son biz birlikteydik o evde. Düşünce algılarım kapanmıştı iyice. Bilmiyorum ne olacaktı, nasıl olacaktı?
24.Bölüm Sonu.
Oy vermeyi unutmayın. |
0% |