@ineffable3107
|
Sabah gözümü adliyede açtıktan sonra başka bir ihbarla olay yerine gitmek zorunda kalmıştım. İşin garip tarafı ilk defa bir ormanda yaşanan olay için gidiyordum. Kadın cinayetiydi. Garipti. Çok garipti hem de. Bir insan, bir insanı neden öldürmeye ihtiyaç duyardı? Birini sevmiyorsan hayatından çıkarırdın. Öldürmek neyin nesiydi? ‘’Savcım siz gelmeden cesede dokunmadık.’’ Memura anlayışla kafamı salladığımda komiserden bilgileri alıp siyah örtüye yaklaştım. Gericiydi. Bana verilen eldivenleri giydikten sonra örtüyü kaldırmalarını istedim. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi. ‘’Reha.’’ Dediğimde anlam verememiştim. Gerçekten oydu. ‘’Tanıyor musunuz?’’ Cevap veremediğimde idrak etmeye çalıştım. Daha geçen hafta tartıştığım kız gözlerimin önünde ölü bir biçimde yatıyordu. Nasıl olurdu? ‘’Otopsi için alabilirsiniz.’’ Görünürde bir sorunu yoktu. Kafasından darbe alındığı bilgisi vardı. Etraf incelendiğinde ben de bakındım. Aklımdaki tek soru Defne neredeydi? Haberi var mıydı ya da? Kafam yine darmaduman olmuştu. Her ne kadar kötü birisi de olsaydı ölümü beni üzmüştü. En azından bu şekilde ölmesi doğru değildi. ‘’Yakınlarda bir eşya var mıydı bulduğunuzda?’’ Komiser hayır anlamında kafasını salladı. ‘’Yoktu efendim. Telefon, cüzdan hiçbir şeye rastlamadık.’’ ‘’Anladım.’’ Benim bilgim sadece adıydı. Bunu onlara da bildirdikten sonra olay yerinde işim bitene kadar kaldım. Tekrar arabaya yürüyecekken ayağım bir şeye takıldı. Bileğim biraz yan döndüğünde hızla dengemi sağladım. ‘’Savcım iyi misiniz?’’ Hemen kafamı salladığımda dikkati üstüme çekmek istemedim o an. Farkettiğim şey çarptığım taştı. Onu işaret ettim. ‘’Taşı çıkarın. Üstünde kan var.’’ Birkaç kişi yöneldiğinde toprağı eşeleyip bir kısmı gözüken taşı çıkardılar. Kim yaptıysa iyi bir şekilde cinayet silahını saklayamamıştı. ‘’İncelemeye alın onu da. Parmak izi kalmıştır elbet.’’ Belli bir vakte kadar orada durduğumda başka kanıt olabilecek şeyleri araştırdım. Tutanağı imzalayıp adliyeye döndüğümde otopsinin çıkmasını bekledim. Bugün içinde belki mümkün değildi ama olabildiğince hızlı çıkmalıydı. Kendi odama girdiğimde düzgünce düşünmeye çalıştım. Kapıda adımı her gördüğümde içimi bir burukluk kaplıyordu. Aylar öncesi kulis odalarında ismim yıldızla yazılırken şimdi adliye koridorlarında yazıyordu. Bu o kadar acıydı ki benim için. Hareketleri unutmamak için bazı geceler tekrar tekrar sanki gösterideymişim gibi dans ediyordum. Unutmak istemediğim tek şeydi. Bir de Araftı. Yine görmüyordum onu. Kahretsin ki görmüyordum. Sadece Buğra ile konuşuyordum, ondan alabiliyordum haberini. Onu özlüyordum. Bu düşüncelerden sıyrıldığımda odanın kapısı çalmıştı. ‘’Gir.’’ Reha’nın kimlik tespiti yapıldığında onun hakkında bilgiler verilmişti. Gerisi adli tıpa kaldığında girmem gereken duruşma için hazırlandım. Annemin aradığını görmemle odamdan çıkarken onu yanıtladım. ‘’Canım.’’ ‘’Çiçeğim napıyorsun?’’ Elimdeki dosyalarla yürürken onu yanıtladım. ‘’Duruşmaya gireceğim birazdan dosyalarımı inceliyorum. Sen napıyorsun?’’ Koşuşturmaca içindeydi her zamanki gibi. ‘’Ay bende hazırlanmaya çalışıyorum. Akşam gelecek misin diye sormak istedim.’’ ‘’Geleceğim. Zaten duruşmadan sonra işim kalmadı bugünlük, çıkarım hemen.’’ Başka zaman olsa kalırdım ama görmek istediğim biri vardı. ‘’Tamam elbiseni hazırlattım ben. Eve gelince görürsün.’’ Onu onaylayıp telefonu kapattığımda salona ilerledim. Birkaç kişi ile selamlaştıktan sonra başlayacak duruşmaya girdim. İnsanlar bir garip bakıyordu. Sadece birkaç sorguya girmiştim buna rağmen çok katı olduğumu düşünüyorlardı. Konuşurlarken duymuştum. Bence değildim. Her işin bir ciddiyeti vardı, bu da böyleydi sonuç olarak. Hakimin sözüyle hazırladığım dosyadaki delilleri okuduktan sonra geri yerime oturdum. Tutuklanması sonucu cezaevine gönderilirken birkaç belgeyi imzalayıp oradan da ayrıldım. Yeterince geç olmuştu bugün için zaten. Eve dönerken yol üstünde bale kursunu görmemle burukça gülümsedim. Birkaç gün sonraki bir gösteri için protokol olarak davet edilmiştim. Gitmeyi de düşünüyordum ne yalan söyleyeyim. Ama izlemektense o sahnede olmayı özlemiştim. Şu an için oluru yoktu. Umarım gözlerimi kapatmadan o sahneye son kez de olsa çıkabilirim. Eve döndüğümde annem çoktan çıkmıştı. Havada kararmıştı üstelik. Hızla odaya çıktım. Elbiseyi giydikten sonra küpelerimi taktım. Bir balerin gibi hissetmediğimden saçlarımı açık bıraktım. Zaten yapılılardı. Altına uzun topuklularımı da giydiğimde hazır sayılırdım. Önce annemlerin odasına indiğimde geçen ona verdiğim çantayı takmak istemiştim. Masanın üstünde duran maşayı gördüğümde kaldırmak için elime aldığımda avucumun yanması bir olmuştu. Aferin anne gerçekten! Elimin iç tarafı kızarırken acıyla inlemiştim. Çantayı alıp çıkarken bir yandan da aşağıdaki odaya iniyordum. Dolaptan yanık kremi çıkarıp sürdüğümde tüm elim daha fazla yanmıştı. Avucumun içi küçük küçük su toplarken sargı beziyle kapatıp bantladım. Vaktim yoktu. Başıma ne geliyorsa elime geliyordu zaten. Midemin bulanmaması için bir ilaç içip çıktığımda hazırdım. Arabayla davet yerine geldiğimde arabada hafif makyajımı tazeledim. İş kadını gibi hissettiğimden her gün yapıyordum artık. Eğlenceliydi. Neyse ki elim sargıya rağmen hareket edebiliyordu. Sadece avucumun içini sardığımdandı o da. Telefonumu ve çantamı alarak indiğimde kapıda kimseye rastlamadığım için mutluydum. Kimseye bakmadan annemin yanına ilerledim. ‘’Hoş geldin!’’ Yanağımı hemen öptüğünde elimi gördü. ‘’Ne oldu?’’ Bir anda telaşlandığında elimi çektim. ‘’Hoş buldum anneciğim.’’ Çantamı masaya bıraktım. ‘’Maşayı açık bırakmışsın. Ben de onu alayım derken komple tuttum. Yandı her yeri.’’ ‘’Ah kızım ya. Niye dikkat etmedin sıcak mı değil mi? Gerçi hata ben de. Aslında Cansel’e de söylemiştim ama unuttu sanırım.’’ Bir anda konuştuğunda onu susturdum. ‘’Ay anne bir şey yok!’’ Oturup önüme döndüğümde görmek istediğim kişiyi göremedim. ‘’Gelmediler daha.’’ Annem kolumu dürterek söylendiğinde boğazımı temizledim. ‘’Ona bakmadım zaten.’’ Annem imayla bir şeyler mırıldandığında Ayaz ile gelen Tuana beni görünce onun elini bırakıp bizim yanımıza ilerlemişti. ‘’Aşkım!’’ Ayaklandığımda hemen sarıldık. ‘’Ay çok özledim seni.’’ Yanağını öptüğümde bana gülümsedi. ‘’Ben de ben de!’’ Onunla hasretimizi giderdikten sonra yanımda kalmayı tercih etmişti. Her ne kadar Ayaz’ın yanına göndermeye çalışsam da yanımda durmuştu. Ona Reha’yı söyleyip söylememek arasında kalmıştım. Defne’yi de görmediğim için ona da soramıyordum. Çünkü yoktu. ‘’Onu gördün mü?’’ Hayır anlamında kafasını salladığında bir şey diyemedim. ‘’Ayrısınız.’’ Onu onayladığımda elimi farketti. ‘’Ay eline ne oldu?’’ ‘’Yaktım ya bir şey olmadı.’’ Üzülerek baktığında tepkisiz kaldım. Kapıdan giren Araf’ı gördüğümde ona döndüm sadece. Yanında bir kadın vardı ve kadın gülüyordu. Bu manzara biraz acı vermişti. Kadını incelediğimde gayet güzel olduğunu farkettim. Beni gördüğünde bir süre gözlerimde oyalandı. Yanındaki kadının yine bir şey demesiyle ona döndüğünde kız beni işaret ederek bir şey sordu. Araf gülümseyerek onu onayladı. Ona gülümsemesi beni ayrı kırarken bir şey yapamadım. ‘’Ben Ayaz’ın yanına gidiyorum. Gel sen de.’’ Ayaz da oradaydı ve gitmek istemiyordum. ‘’Yok sen git.’’ Üstelemediğinde arkasından bakmadım. Çantama uzanıp telefonumu aldığımda atılmış birkaç dosyaya baktım. Elim titremeye başladığında annem görmesin diye telefonu geri bıraktım. Kafamı kaldırdığımda İrem’in Araf’ın yanına gittiğini gördüm. Tuana da bana döndüğünde ne yapacağımı bilemedim. Şu an oraya gidemezdim. Kendime engel olamadan oraya ilerlediğimde Tuana gülümsedi. Beni iyi tanıyordu. Araf’ın yanında durduğumda bir diğer taraftaki İrem susmuştu. ‘’İremciğim nasılsın? Uzun zaman oldu görüşmeyeli.’’ Yapmacık şekilde gülümsedi. ‘’Ben iyiyim tatlım sen nasılsın? Gitmemişsin gördüğüm kadarıyla.’’ Araf’ın koluna girmek yerine eline uzanmıştım. ‘’Evet gitmedim.’’ Yanık elim denk geldiğinde canım biraz yanmıştı. Elimi sıkı sıkıya tutmadı ama çekmedi de. ‘’Eline ne oldu?’’ Buğra hemen sorduğunda bir şey yok dercesine omuz silktim. Araf ellerimize eğildiğinde sargıyı farketti. Yüzüme döndüğünde gözlerimi ondan çekmedim. ‘’Ay siz yakışıyormuşsunuz!’’ Yanlarındaki kadının biri konuştuğunda bu az önceki kadındı. Hafif aksanı da vardı. Bana gülümsediğinde elini uzattı. ‘’İrina ben.’’ Araf’ın elini bırakarak onun elini sıktığımda nazik davranmıştı. ‘’Sera ben de.’’ O depoda gördüğüm kadındı. Bana ‘bu kızı sevdim’ dediğini hatırlıyordum. Yanındaki kızda bana nazikçe uzattı. O ona nazaran daha soğuk bir kızdı. ‘’Sylvia ben de.’’ Ona da aynı şekilde karşılık verdim. İki tane daha tanımadığım erkek vardı. Onlarla da kısa bir tanışmıştık. Sid ve David, isimleri buydu. Abi kardeşlermiş. Sid aynı Buğra gibiydi. Konuşma tarzını daha çok sevmiştim. Elim tekrar boş kaldığında Araf şaşırtıcı bir şekilde tutmuştu. Gerçekten beklememiştim. İrem bunu görüp bozulduğunda ona doğru eğildim. ‘’Sakın Tuana’ya yaptığını bana yapma. Ben ona benzemem.’’ Alayla gülerek bizden uzaklaştığında Buğra ile göz göze geldim. İmalı baktığında gülümsedim. Araf tarafından yürütüldüğümde ona ayak uydurdum. Elimi hala bırakmamıştı. Elim biraz acıdığında öbür elimle tuttum. ‘’Canım yanıyor!’’ Elektrik çarpmış gibi bir anda bıraktığında elimi tuttum. ‘’Napıyorsun!’’ ‘’Asıl sen napıyorsun?’’ Sesi yükseldiğinde etrafta biri olmadığı için sorun etmedim. ‘’Senin yapamadığını!’’ Benimde sesim yükselmişti. ‘’Sana karşıma çıkma dedim. Benimde çıkmayacağımı söyledim. Hala ne istiyorsun?’’ Alayla güldüm. ‘’Buğra öyle demedi ama o gün sen yaptırmışsın bilerek!’’ Yüzü değişti. ‘’Götünden uydurmuş sen de inanmışsın. Birisi hayır diyorsa hayırdır.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Aynısını sen yapsaydın gerçekten peşimden gelmez miydin? Sen cidden kör birisi misin? Sadece sen mi sevdin? Ben o uçağa binmediysem senin içindi.’’ Çoktan akan bir yaşımı sildim. ‘’Eğer bugün savcıysam seni kurtarmak içindi. Gerçekten seni sevdiğimi göremedin mi?’’ ‘’Giderken aklın nerdeydi? Kendin söylüyorsun işte. Sen sevdiğin birisini bırakan bir kadınsın.’’ Kalbim kırıldı. Onun için onu bıraktığımı bilmiyordu. ‘’Pişman olacağın şeyler söyleme, lütfen.’’ Çaresizce çıkan sesimle bana döndü. ‘’Ben mi pişman olacağım?’’ Tepki vermedim. ‘’Sana sinirlenmek istemiyorum. Bana bunu yapma.’’ ‘’Sinirlen. Bağır bile ama yanımdayken susma. Ben hala seni isterken sen beni böyle bırakıyorsun.’’ Benden uzaklaştı. ‘’Ya ölürsem?’’ Bu onu durdurduğunda buz keserek yüzüme baktı. Ben ise ona yaklaştım. ‘’Ölürsem ve bir daha beni göremezsen, pişman olmaz mısın?’’ Gürkan amcanın sesini duyduğumda ondan çekildim. ‘’Çocuklar!’’ Ardından babamda çıktığında bize baktı. İkisi de beklemiyorlardı. ‘’Hallettiniz mi sorunlarınızı?’’ Babamın bu soruyu soracağını tahmin etmemiştim. Hala olmamızı istemeleri garip kaçabilirdi. Araf’ın cevabını beklemeden kendimi dışarıya attığımda köşede bir yere ilerledim. Midem bulanmıştı yine. Öksürük krizine girdiğimde boğazımı tuttum. Nefesimi düzene soktuğumda içeri girdim. Tuvalete ilerlediğimde kusmak için kendimi zorladım. Yoksa midem altüst olacaktı. Bir yandan saçımı tutup öğürdüğümde dayanamayıp ağladım. Çok kötü bir haldeydim. Oradan çıktığımda kapımın önündeki Sylvia’yı görmeyi beklememiştim. ‘’Sera! Sen miydin?’’ Onu cevaplayamadan lavaboya ilerlediğimde elimle boynumu ıslattım. ‘’İyiyim merak etme.’’ Beni kendine çevirip yüzüme baktığında korkmuş gibiydi. ‘’Tanrım! Ruh gibi olmuşsun. Emin misin iyi olduğuna?’’ Kafamı salladım. Ona soğuk demekte hata ettiğimi anladım. Yeni tanışmamıza rağmen hali endişeli gözüküyordu. ‘’İyiyim, gerçekten.’’ ‘’Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Su falan ister misin?’’ Aslında vardı. ‘’Çantam. Onu getirebilir misin? Ama birine söyleme yalvarırım.’’ Endişeyle konuştum ama çantama da ihtiyacım vardı. ‘’Okey! Ben hemen geleceğim. Dikkat et.’’ Ellerim lavaboya dayalı bir şekilde beklediğimde çok geçmeden gelmişti. ‘’Anne sordu ben de telefonunu istediğini söyledim.’’ Kafamı sallayarak ona teşekkür edercesine baktım. Çantamdan ilaç kutusunu çıkardığımda bir tane alıp yuttum. Suyu düşünmeye vaktim yoktu. ‘’Sera.’’ Bir ilaca bir bana baktığında anlayamadım. ‘’Sen hastasın. Tanrım!’’ Aksanlı sesi korku dolu geldiğinde kafamı iki yana salladım. ‘’Değilim. Ağrı kesici sadece.’’ Hızla elimi tuttu. ‘’Bu ilacı biliyorum. Özel bir ilaç. Mide hastaları kullanır.’’ Nerden biliyordu? ‘’Kardeşimde öyleydi.’’ Yüzü değiştiğinde bir şey diyemedim. ‘’Birine söyleme lütfen. Kimse bilmiyor. Bilmemeli de.’’ ‘’Böyle olmaz!’’ Onu durdurdum. ‘’Lütfen! Bu gerekli sadece.’’ Tuvalete tanımadığımız biri girdiği için susmak zorunda kalmıştık. En sonunda gözlerime baktığında kardeşini gördüğünü anladım. ‘’Tamam.’’ Kafasını salladığında minnettarca ona baktım. Oradan çıktığımızda ilerlerken Araf’ı görmeyi beklemedik. İkimizin önünde durdu. Sylvia yanımızdan çekildiğinde çoktan gözden kaybolmuştu. Bakışları yeterince sertti. ‘’İyi misin? Ne bu halin?’’ ‘’İyiyim.’’ İnanmadığı belliydi. ‘’Eline ne oldu?’’ Bakışlarım elime kaydı. Islatmamaya çalışmıştım. ‘’Ufak bir yanık sadece. Önemli bir şey değil.’’ Aramızdaki soğukluk onlarca metre öteden belli oluyordu. ‘’Babamlara aramızda bir sorun olmadığını söyledim.’’ Anlayışla kafamı salladım. ‘’İyi olmuş. Medenice de ayrılabiliriz sonuçta.’’ Bir şey demediğinde yanından geçtim. İçeriye geçtiğimde annemlerin yanına ilerledim. Kübra teyze ve Simge’yi bizim masamızda gördüğümde biraz gerilmiştim. ‘’Gitmedin mi?’’ Simge’nin sorusuyla kafamı iki yana salladım. ‘’Vazgeçtim.’’ Yanındaki Bade ile sarıldığımda hemen sarılmıştı zaten. ‘’Hoş geldin!’’ Dizime oturduğunda Simge ile sohbet etmiştik. Doğu abinin yanına gittiğinde Kübra teyze ile göz göze gelmiştik. Gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi. Yanını işaret ettiğinde Bade’yi bırakmadan yanına geçtim. ‘’Nasılsın kızım?’’ Anlayışla kafamı salladım. ‘’İyiyim siz nasılsınız?’’ ‘’Ben de iyiyim.’’ Genel olarak Araf hakkında konuşsak da pek bir şey farketmemişti çünkü benden ayrıydı. Bizi desteklediğini söylemişti. Annesiyle konuştuğumu gören Araf bize bakmıştı. Ben ise cama bakan Defne’yi farkettiğimde Kübra teyzeden ayrıldım. Bade’yi de oturttuğumda yanına ilerledim. ‘’Defne.’’ ‘’Ne?’’ Kibarlık beklememiştim zaten. ‘’Reha’yı gördün mü son zamanlarda?’’ Alayla güldü. ‘’Arkadaşımı dövdükten sonra bunu sorman çok komik oldu sanki.’’ Yüzünü değiştirdi. ‘’Fransa’ya döndü o.’’ Gözlerini benden kaçırdığında sorguyla baktım. ‘’Emin misin?’’ ‘’Ya sen kimsin de bana bunu soruyorsun?’’ Sesi biraz yüksek çıktığında ben gayet rahattım. ‘’Vasfın ne kızım senin?’’ Güldüm. ‘’Bana sorarsan çok vasfım var. Balerin Sera, sizin şu yalanınız hani gayrimeşru kız Sera.’’ Düşünürmüş gibi yaptım. ‘’Bir de senin bilmediğin Savcı Ecmel Sera var. Aslında geçen tanışmıştık.’’ Kaskatı kesildiğinde cevaplamadı. ‘’Uzak dur bizden!’’ Yanımdan uzaklaştığında ailesinin yanına döndü. Yapacak bir şey kalmadığında dışarıya hava almaya çıktım. Boş bir köşede son kalan sigaramı da yaktığımda kendimden yine nefret ettim. Kimsenin görmesini istemiyordum. Yanıma biri gelip sigarayı elimden aldığında babam olabilir korkusuyla kafamı kaldırdım. ‘’Napıyorsun?’’ ‘’Sigara içiyorum gördüğün gibi.’’ Araf elimden çektiği sigarayı ezdiğinde tepki vermedim. ‘’Benim yüzümden kendine yapma bunu.’’ Yanıma oturdu. ‘’Kendime yeterince şey yaptım zaten, Kuzey.’’ İstemediği ismi söylediğimde bedeni gerildi. ‘’Arkadaş mı kalacağız?’’ Güldü. ‘’Sana arkadaş olamayacağımızı söyledim.’’ ‘’Görüşmeyecek miyiz?’’ Ona yanaşıp elini tuttum. ‘’Ben bunu istemiyorum.’’ Aklıma gelenle yüzüne baktım. ‘’Yaptığım iş buna engel mi?’’ Kafasını salladı. ‘’Beni bıraktın.’’ Yutkundum. ‘’İstersen beni içeri atan sen ol, bunu sorgulamam. Bana sakladığın bir şey olduğunu söylediğinde bile üstelemedim.’’ ‘’Buğra söyledi, biliyormuşsun bunu.’’ İnkar etmedi. ‘’Buğra’ya gerek kalmadan baban söylemişti.’’ Usulca başımı salladım. ‘’Avukat dedi ama bunu söylemedi.’’ Bilmiyordu zaten. ‘’Anlattığın hikaye sendin.’’ İnkar etmedim. Elini belimde hissettiğimde yüzüme eğildi. Saçlarımı öptükten sonra benden uzaklaştı. ‘’Kendine iyi bak, Sera.’’ O an onun için herkes olduğumu anladığımda yıkıldım. Bana Sera dedi. Ben ona Kuzey dedim. İkimiz için de herkes olmuştuk. Davet bitiminde herkes dışarı dağılırken Araf ile göz göze dahi gelmemiştik. Buğra ile ayaküstü konuştuğumuzda da ona da bir şey söylememişti. Yarın akşam bir açılış varmış. Herkes görüşürmüş. Aman ne güzeldi. Gelmeyi düşünmüyordum artık böyle yerlere. Onun beni görmediği hiçbir yere adım atmazdım daha da. Telefonum çaldığında annemlerden uzaklaştım. Adli tıptan arıyorlardı. Reha’nın otopsi sonucu çıktığı için gitmem gerekliydi. Geleceğimi söyleyerek telefonu kapattım. Anneme geç kalacağımı söylediğimde gidene kadar arkamdan baktı. Başıma bir şey gelmesinden korkuyordu. ****** ‘’Güzel kız.’’ Dedi İrina. ‘’Kim, Sera mı?’’ Soruyu soran Sid’e kafasını salladı. ‘’Alberto bulmuştur kendine yakışanı.’’ Gözler Araf’a döndüğünde hiç kimseyi cevaplamadı. Alberto Baldric Reynard. Bir diğer kimliği ile Kuzey Araf Yıldırım. ‘’Cesaretine hayran kaldım.’’ David’in söylediklerinin ardından Sid konuştu. ‘’O günden belliydi zaten. Sevdim ben.’’ Buğra hemen karıştı. ‘’Yavaş gel lan!’’ Gülüştüklerinde ona sordu. ‘’Seninle bile iyi anlaşıyorsa gerçekten iyidir, Conrad.’’ Conrad Marvin. Bir diğer kimliği ile Buğra İlhan. ‘’Kardeşim o benim.’’ O sırada Sera telefonla konuşurken Araf onu gördü. Gerçek bir veda mıydı? Ölme ihtimalini düşünüyordu. İzin vermezdi. Bir anlığına telefondaki kişiye güldüğünde kim olduğu hakkında içi içini yedi. Konuşabileceği herkes yanındaydı. Kendi mesleğine döndüğünden beri onu hiç mutlu görmemişti ama şimdi gülmüştü. Telefonu kapatıp annesine bir şeyler söylediğinde oradan ayrıldı. Mekana döndüklerinde korumalarından birinden haber aldı. Adli Tıp Kurumundaymış. Nerede olduğunu bildiği için rahatladı. ‘’Sen ne düşünüyorsun? Ne zaman yaparız baskını?’’ ‘’Hangisini?’’ David ona döndü. ‘’Otele yapacağımız baskını diyoruz.’’ Kafasını salladı. ‘’Birkaç gün sonra eğlence mi ne düzenleyecekmiş, o akşam patlatırız. Odağı insanlara olunca depoyu sikine takmaz o herif.’’ ‘’Size doyum olmaz çocuklar! Ben odaya kaçıyorum, detayları konuşuruz.’’ Sylvia otele döndüğünde Buğra, İrina’ya sordu. ‘’Bunun neyi var? Tüm akşam ağzını bıçak açmadı.’’ Omuz silkti. ‘’Bilmiyorum. Tuvalete gitti geldi böyle ondan beri.’’ Araf şüphelendi. Birlikte çıkmışlardı. ‘’Kardeşini düşünüyordur belki de. Unuttuğunu pek sanmıyorum.’’ İrina da peşinden gitmişti hemen. ‘’Zavallı kız, çok acı çekti.’’ Sid üzülerek konuştu. ‘’Son zaman hep birlikteydik ve kız sürekli kusuyordu. Zayıflığı da etkiliyordu elbet.’’ David kafasını iki yana salladı. ‘’En güçlümüz gibi gözükse de duyguları o kadar güçlü değil.’’ Aralarında bir şey var gibiydi. ‘’Vardır herkesin bir zaafı, zayıf noktası. Onunki de budur.’’ Araf, Sid’e döndü. ‘’O günden dediğin ne?’’ Aklı dağınıktı sormadı. O günde herkes onunla ilgilendiğinden kimin onu kurtardığını bilmiyordu. ‘’Bilmiyor musun?’’ Buğra anlatır sandılar ama onunda aklında değildi. ‘’Seni kurtaran sevgilindi. Yolda görsem inanmazdım onun birini öldüreceğine.’’ ‘’Ne?’’ Birini mi öldürmüştü diye geçirdi içinden. Buğra ona döndü. ‘’Rüzgar’ı öldüren de ses kaydını alan da Sera. O gün avukata veren de oydu. Çok garipti. Kendi gibi davranmıyordu.’’ David konuştu. ‘’Belki de kendisi hep böyleydi ama siz görmediniz.’’ Görmediler değil Sera göstermedi. ‘’Taşlar şimdi yerine oturdu.’’ Üçü de Araf’a döndü. ‘’Böyle durumlarda savcıların delilleri önemlidir. Eğer aramızdaki ilişkiyi hakim biliyorsa ki biliyordu, o yüzden öyle söylemeliydi. Başka bir şey talep etseydi ondan şüphelenilirdi. Gördüm onu, avukata işaret verdiğinde avukat konuştu.’’ Sid atıldı. ‘’Ay ben sevdim bu kızı!’’ Sinirle ona baktı. ‘’O anlamda değil! Belertme o gözlerini hemen Lider.’’ ‘’Asıl şok olacağın şeyi söylüyorum.’’ Buğra’nın söylemiyle hepsi ona baktım. ‘’Yanında gelen korumaları baban göndermiş. Gürkan amca ona dokunulursa herkesi vurun demiş.’’ Olaylar gittikçe sarpa sarıyordu. ‘’Telefonumdan mesaj atmış ona.’’ Gözleri bardağında oyalandı. ‘’Öldüreceğim seni yazmış. Eşyalarımı ona vermişler.’’ ‘’Mutlu gözükmüyor.’’ Dedi David. ‘’İnsanları iyi anlarım ve o kızın mutlu olmadığına da eminim. Sanki içinden gelmiyormuş gibi.’’ Öyleydi de. Onu mutlu eden şey dans etmekti. ‘’Sen de öyle gözüküyorsun, Lider. Toplamalısın kendini.’’ Ona baktı sadece. ‘’Siz nasıl kardeşsiniz amına koyayım!’’ İkisi de güldü. Sid, eğlenceliydi. David, ciddiydi. ‘’Kimliklerinizi birine söylemeseydiniz bari.’’ İkisi de söylememişlerdi. ‘’Bundan sonra yengenin yanındayım ben.’’ ‘’Sid sikeceğim belanı ama he!’’ Buğra’nın dediklerine güldüler. ‘’Hangimizle daha iyi anlaşırsa o kazanır dostum.’’ Dedi Sid meydan okurcasına. Bilmedikleri şey o artık Lider’in sevgilisi değildi. Ya da Lider öyle sanıyordu. Hepsi dağıldığında Araf gidecek yer bulamadı. Gitmek istediği tek yere gitti. ******* Gece işim bittiğinde otopsi anca tamamlanmıştı. Reha’yı öldüren şey başına aldığı darbe ve fazla kan kaybetmesiydi. Vücudunda kırık çıkık yoktu. Zehirlenme de yoktu. Hala garip geliyordu. Taştaki parmak izleri hala incelendiği için bir şüpheli bulamıyorduk haliyle. Utku ile çıkarken bir yandan da konuşuyorduk. ‘’Ölümünde hayırlısı yani. Gencecik kız sadece bir taşla ölmüş.’’ ‘’Öyle.’’ Derin bir nefes aldığımda çantamdan telefonumu aldım. Anneme mesaj attığım için aramamıştı neyse ki. Aramasını istediğim kişi de yoktu artık. ‘’Uykumda gelmedi değil valla. Kaç saattir.’’ Güldüm. ‘’Al benden de o kadar ya. Parmak izi ne zaman çıkar acaba?’’ ‘’Yarın çıkmış olur. Kayıtlıdır umarım biri çıkarsa. Yoksa işiniz zor.’’ ‘’Buluruz.’’ Kendimden emin konuştuğumda dışarı çıktık. Utku arabasını beklerken ben de öylesine duruyordum. ‘’Bırakayım mı seni de?’’ Olumsuz anlamda başımı salladım. ‘’Yok ya arabam var benimde.’’ Üstelemedi. Saygısız biri değildi. ‘’Görüşürüz o zaman.’’ Sarılır gibi olduğumuzda biraz garipsemiştim. ‘’Görüşürüz.’’ O gittiğinde kendi arabama yürüdüm. Ellerim ceketimin cebinde yürürken kafamı kaldırmam ile karşıdaki Araf’ı görmem bir olmuştu. Beni mi beklemişti? Ona doğru ilerlediğimde hevesime engel olamadım. ‘’Napıyorsun burada?’’ ‘’Kimdi o?’’ Arkama döndüğümde biri yoktu ama aklıma Utku’nun bana sarılması geldi. ‘’Adliyeden arkadaşım.’’ Bu yeterliydi. ‘’Sarılır mısınız hep?’’ Kafamı iki yana salladım. Ona sarıldığım gibi değildi. ‘’Değmezmiş.’’ Arkasını dönerek ilerlediğinde mırıldandığı şeyi duyamadım. Peşinden gittiğimde kolunu tuttum. ‘’Noldu?’’ ‘’Bir şey olduğu yok. Boşuna gelmişim.’’ Kolunu bıraktığımda yüzüne baktım. ‘’Boşuna mı gelmişsin?’’ Alayla güldüm. ‘’Ben ne kadar mutlu olmuştum beni görmeye geldiğin için. Sen boşuna geldiğini mi söylüyorsun?’’ ‘’Evet. Öyle söylüyorum.’’ Ağzı başka yüzü başka söylüyordu. İnanmamı bekleyemezdi. ‘’Daha ne kadar kıracaksın beni?’’ Bunu beklemiyordu. ‘’Karşıma çıkma dedin, kendime engel oldum yine de çıkmadım. Şimdi buraya kadar geliyorsun. Ne yapmamı istiyorsun?’’ ‘’Hiçbir şey. Senin hayatına yeni birileri girmiş çoktan.’’ Gittiğinde arkasından bağırdım. ‘’Sen olabilirdin!’’ Adımları durdu. ‘’Yanımda olan, bana sarılan, beni öpen sen olabilirdin.’’ Ona yürüdüm. ‘’Şimdi ne oldu da vazgeçiyorsun benden? Bu muydu anlaşmamız?’’ Bana döndü ama yürümedi. ‘’Anlaşma falan yok artık. İkimizinde farklı hayatları ve öncelikleri var.’’ Üzgünce arkasından baktığımda öylece kalakaldım. Cidden yorulmuştum. Eve dönüp yattığımda düşünmekten de uyuyamamıştım. Hiç boş vaktim kalmamıştı neredeyse. Yeni insanlar, kavgalı ortamlar, gürültülü mahkemeler… Asla bana göre değillerdi. İnsanların bana bakışını özlemiştim. Insanların beni alkışlamalarını özlemiştim. Uykum tümden kaçtığında telefonuma uzanıp medyada gezindim. Tüm hesaplarımdaki balerin fotoğraflarımı kaldırdım. Profil fotoğrafımı da değiştirdim. Hiç olmadığım bir insana dönüşmüştüm. Birine mesaj attıktan sonra ışıkları yakıp masama ilerledim. Akşam bakamadığım dosyalarımı incelemeye koyulduğumda mesajıma gelen cevap beni mutlu etmeye yetmişti. Sabaha kadar dosyalarla ilgilenip hazırlandığımda kahvaltıya indim. ‘’Günaydın.’’ ‘’Günaydın.’’ Annem beni görünce şaşırmıştı. ‘’İyi misin?’’ Kafamı sallayarak yerime oturdum. ‘’Son zamanlarda seni hiç iyi görmüyorum, Sera.’’ ‘’Yeterince iyiyim anne.’’ Suyumdan bir yudum aldım. Bu konuşmayı annemle konuşmak biraz gericiydi. ‘’Şu haline bak. Kendin gibi mi davranıyorsun?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Davranmıyorum.’’ ‘’Yapma bunu kendine.’’ Uzanıp elimi tuttu. ‘’Bazı şeyleri yapmak zorundasındır anne. Bu da onlardan biri. Sen nasıl benim çocukluğum için kendine bunu yaptıysan ben de en azından seni gururlandırmak istiyorum.’’ Destek olmak için elimi sıktı. ‘’Sen beni yeterince gururlandırdın zaten Sera. Olduğumuz durum belli ve senin durumunda belli. Eğer biri sana zarar verirse ben bunu kaldıramam.’’ ‘’Bana bir şey olmayacak merak etme. Ben eskisi gibi değilim zaten. Kendimi koruyabilirim.’’ Elimi ondan çektim. ‘’Şimdi gitmeliyim. Akşam geleceğimi de sanmıyorum. Dosyalarım yoğun, çalışmam gerekiyor.’’ Yanağını öptüm. ‘’Hafta sonu herkesi toplayıp yemek mi düzenlesek?’’ ‘’Keyfim yok.’’ Omuz silkti. Aklımda bir şeyler vardı ama nasıl sonuçlanırdı bilmiyordum. ‘’Halledersin sen.’’ Evden çıktığımda önce adliyeye gitmiştim. Oradaki birkaç işimi hallettiğimde Reha’nın cenazesini uzaktan izlemek için oraya gittim. Genel olarak ailesi bulunuyordu. Tek şaşırdığım Defne yoktu. Nasıl olmazdı? Bununla ilgili bir mesajı ilettim. Evine gizli bir arama kararı çıkardım. Bir şey bulunması lazımdı. Tekrar adliyeye döndüm. Akşam olana kadar çalıştığımda bugünkü mesaim uzun sürmüştü. Utku’nun aradığını görünce açtım. ‘’Bir şey mi çıktı?’’ ‘’Evet. Çok şaşıracaksın belki ama taşın üstündeki parmak izleri ve şüphelinin evindeki bulgular eşleşti.’’ Kendimi bir kere daha tebrik ettim. ‘’Gözaltına alabiliriz. Şu an bir davette olduğunun bilgisini aldı ekipler. Biz geçiyoruz siz de gelirsiniz.’’ Hemen ayaklandım. ‘’Açılış mı?’’ Herkesin içine mi gidiyorduk yani? ‘’Evet.’’ Geldiğimi söyleyerek kapattığımda tüm gerginlik bedenimi kapladı. Bunu kimse beklemiyordu bence. Ben de beklemiyordum çünkü. Defne bunu nasıl yapardı? Ekiplerle aynı anda geldiğimizde en eğlenceli kısımdı belki de. Davet alanına ilerledik. Annem beni görür görmez kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Tek şaşırdığım Araf yoktu. O neredeydi? Defne’nin yanına geldiğimizde gözlerinde o gerginliği anlamıştım. ‘’Defne Sarı.’’ Polisler yanına geldi. ‘’Reha Iğdır’ı öldürme şüphesiyle gözaltına alıyoruz.’’ Etraf sustuğunda Defne’nin annesi üstüme yürümüştü. ‘’Benim kızım yapmaz!’’ Utku direkt olarak onu durdurmuştu. Defne’yi götürdüklerinde sadece annemin yanına gittim. ‘’Dikkat et.’’ Asıl dikkat etmesi gereken bendim ama yine de söyleme gereği duydum. Oradan da ayrıldığımızda direkt olarak karakola götürülmüştü. Sorgusunu ben yapacaktım. Gece daha yeni başlıyordu. ****** ‘’Bir günümüz olaysız geçmiyor.’’ Diye yakındı Ayaz. ‘’Bizim olayımız değil.’’ Dedi Araf. Onların olayı değildi elbet. ‘’Ne kadar rahatsın abi ya?’’ Uğur’un söylemi ile ona döndü. ‘’Ne yapabilirim Uğur? Ben de sorguya gireyim ister misiniz?’’ ‘’Eski sevgilini içeri sokan yine eski sevgilin olacak. Ay bayılırım.’’ Buğra ortama katıldığını her şekilde belli etti. İki tane komiserin gelip konuşmalarına şahit oldular. ‘’Kız konuşur mu dersin? Ağzını bıçak açmadı getirirken de.’’ ‘’Sen o savcıyı tanımıyor musun? 2 haftadır girdiği tüm sorgularda itiraf ettirip dosyayı kapatıyor kadın. Deccal mübarek.’’ ‘’Dansçıymış eskiden. Hakkını yemeyelim güzel kadın.’’ Araf sinirlense de bir şey yapmadı. Yeri değildi. Başkomiserlerden biri çıktığında ikisine döndü. ‘’Suçunu itiraf etti. Savcım çıktığında alırsınız.’’ Hepsi biraz olsa şaşırmıştı. Nasıl itiraf etmişti? ‘’Niye çıkmadı?’’ ‘’Çıkar şimdi.’’ Dedi Buğra. Defne’nin ailesinden ses çıkmıyordu. Davet hemen dağıldığında Araf sadece onun yanına gelmek istemişti. O davete gitmeyeceğini biliyordu, bu yüzden kendisi de gitmemişti. ‘’Çıktılar mı?’’ Tuana’nın sorusuyla Ayaz kafa salladı. ‘’Defne suçunu itiraf etmiş. Sera çıkmadı daha.’’ ‘’Ne demek itiraf etmiş ya? Gerçekten en yakın arkadaşını mı öldürmüş?’’ Şaşkınlıkla ona bakıyordu. Başıyla onu onayladığında Tuana beyninden vurulmuşa döndü. Bunu Sera’ya yapmaya gönlü yetmezdi. Düşüncesi bile korkunçken gözünün önüne örneği gelmişti. Sera odadan çıktığında gayet yorgun gözüküyordu. Gözleri şişmiş, saçını bile gelişigüzel toplamıştı. O kadar kendisi değildi ki. ‘’Yarın duruşmaya çıkacak. Halledersiniz.’’ ‘’Tamamdır savcım.’’ İki komiser de uzaklaştığında Sera onu bekleyenlere döndü. ‘’Sera!’’ Tuana hemen ona sarıldı. ‘’Çok merak ettim seni. İyi misin?’’ Yarım gülümseme ile ayrıldı. ‘’İyiyim merak etme. Gelmeseydin bu kıyafetle hayatım. Gecenin bir yarısı olmuş.’’ Bu halde de onu düşünmesi içler acısıydı. İçeride ne olduğunu kimse bilmiyordu. Diğerlerine döndüğünde Araf hariç hepsine baktı. ‘’Sizde zahmet etmişsiniz ama arkadaşınız, arkadaşını öldürdü. Maalesef ki.’’ Günlerdir uykusuz olduğu belliydi. Ne zaman gözünü kapatsa aklına Reha’yı gördüğü ilk an geliyordu. Garipti. En son Araf ile göz göze geldiğinde gözleri dolmuştu. ‘’İyi geceler.’’ Bu da neydi? Koridordaki topuk sesleri kesildiğinde Araf peşinden gitti. Dışarıdaki bankta oturduğunu görünce yanına gitmek istedi ama onu bir şey engelledi. Birinin gelişi. Dün geceki adamdı. Elinde bir bardak vardı. Muhtemelen suydu çünkü Sera sıcak şeyler içmezdi. Bunu hemen içmişti. Ellerinin titrediğini farketti. Sesleri duyuluyordu. ‘’Tanıyordun sanki. Aranızda bir gerginlik vardı.’’ Kafasını salladı. ‘’Sevgilimin eski bir arkadaşı.’’ Hala sevgilim demesine gülümsedi. ‘’Sevgilin mi var? Hiç de belli etmiyorsun.’’ Hafif omzunu dürttü. ‘’Ben de yeni öğrendim senin bir kızın olduğunu. Eşit şartlardayız.’’ Arkadaşıydı sanırım. ‘’Siz geldikten sonra bir adam geldi hemen. Tüm gece de bekledi. O mu?’’ ‘’Orada 4 tane adam vardı, Utku.’’ ‘’Birisi onlar gibi değildi. O adamı haberlerde gördüğüme eminim. Hatta sen de dosyasına baktın. Gerçi dosya açılacak kadar da bir suçu yoktu ama.’’ Sera buna güldü. Adam bir belaydı. Suç kaydı yoktu ama tüm suçların başında geliyordu. ‘’Onu korumak için mi geri geldin?’’ ‘’Biraz öyle oldu. Merak etme çok kalıcı değilim.’’ Kafasını iki yana salladı. ‘’Eskisi gibi değil artık. İstediğimi sanıyordum ama yanılmışım. Hiç hevesim kalmadı.’’ ‘’Ben de aynı. Gideceğim yakında.’’ Bardaktakinden bir yudum aldı. ‘’Nereye?’’ ‘’Her gün ayrı bir olay yaşıyorum. Kızımın hayatını riske edemem.’’ Kafasını salladı. ‘’Balerin yapıyor muyuz?’’ İkisi de gülüştüğünde Araf deli gibi kıskandı. ‘’Öğretmeni olacaksan neden olmasın.’’ Sanırım gülümsedi. ‘’Nasip.’’ Artık yanlarına ilerlediğinde Sera ona baktı. Gözlerinde kırgınlık vardı. ‘’Ben de seni arıyordum.’’ ‘’Ben kaçayım artık. Kızım beni bekler. Yarın görüşürüz adliyede.’’ Vedalaştığında aralarından gitti. Araf arkasından sinirle baktı. Defne'nin dediklerinin aksine onu deliler gibi kıskanıyordu. Sakince Araf’ın yanına geldi. ‘’Bir şey sormak istiyorum.’’ ‘’Sor.’’ ‘’Hangimiz için buradasın?’’ Bu soru onu afallattı ama cevabını hiç bekletmedi. ‘’Sen.’’ Sera cevabını almış, anlamıştı. ‘’Ne sorduğunun farkında mısın sen? Hayatımda sadece sen varsın dedikçe başka şeyler mi anlıyorsun?’’ ‘’Yorgunum.’’ Dedi bıkkınlıkla. ‘’Bana gelince mi geliyor bu yorgunluğun? Yoksa yeni bahanen mi? Aklımı sikeyim ben gerçekten!’’ Sinirle saçlarını geriye yatırdı. ‘’Seni görmek için çabalayan aklımı sikeyim!’’ Ondan uzaklaştığında omzunun üstünden ona baktı Sera. Gün geçtikçe verdiği tepkilerle araları daha da bozuluyordu. Hiç istemiyordu da. Çaresizce eve döndüğünde yatağına yattı. Hali kalmamıştı. Uyumadan yapması gereken bir şeyi de yapıp gözlerini kapattı. Bu işkenceyi bitirmeyi umdu. 25.Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayın.
|
0% |