Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@ineffable3107

Bu sabah daha geç uyanmıştım. Tuana ile konuştuktan sonra telefonda bakınıyordum. Aklıma gelen isimi yazdığımda baya bir takipçisi olduğunu gördüm. Kendisi de az kişiyi takip ediyordu fakat gizliydi. Postlarına baktığımda yine azdı ve yüzü görünmüyordu. Halbuki yakışıklıydı. Ne diyorum ben! Üstsüz olduğu ve arkası dönük bir fotoğrafı vardı. Gömlekten bile belli olan kaslarını baya sergilemişti beyefendi. ''Bozuntu!''

 

Telefonu yatağın üstüne bıraktığımda kalkıp havlusu bozulmamış saçlarımı taradım. Yeterince düzdü zaten. Banyoya girip rutin işlerimi de hallettikten sonra aşağı inmek için hazırlandım. Askıdan çıkardığım kısa ceketi yatağımın üstüne bırakıp makyaj masama oturdum. Günlük bir şeyler yaptıktan sonra ceketimle telefonumu alarak aşağıya indim. Annemle babam masadayken kapıdan ''Ben çıkıyorum.'' Diyecekken annem durdurmuştu. ''Kızım bir baksana. Bu ne acele?'' Tekrardan kapıya döndüğümde babamla göz göze geldik ama odağımı anneme verdim. ''Ablan dönmüş.'' Sadece başımı salladım. Muhtemelen Başar abinin ailesinin evindeydi. ''Hoş gelmiş anne.''

 

''Akşam davet var. Sende bizimle geliyorsun.'' Bunu diyen babamdı. ''Ceketini de giy, hava soğuk.'' Masadan kalktığında annemin saçlarını öptü. Aynısını bana yapmak istediğinde geri çekildim. Buna bozulmuştu ama hakkım vardı. Kırıkken onunla konuşmak istemiyordum. ''Çıkıyorum ben.'' Gittiğinde anneme döndüm. ''Ablan gelecek aslında birazdan. Çok işin yoksa sen de kal evde. Birlikte hazırlanırdık.'' Kafamı hayır anlamında salladım. Yarın sahnem olduğunu anneme söyleyemezdim çünkü artık hamile bir kız vardı. Ona yardımcı olması gerekirdi. En azından kendimce böyle düşünüyordum. ''Gerek yok akşam gelirim ben. Ablama selam söylersin.''

 

Kapıdan çıktığımda arabama bindiğimde arabanın içinden eve baktım. Annem cama yaslanmış buraya bakıyordu. Hüzünlü bir hali vardı. Bana üzülmesine gerek yoktu.

 

Sabah Tuana elbise alacağını söylediğinde nedenini sormamıştım ama artık benimde elbiseye ihtiyacım vardı. Onun yanına gitmeden yol üstünden kahve aldım. Arabamı otoparka bırakıp yanına gittiğimde bıkkınlığı yüzünden okunuyordu. ''Nerede kaldın sen?'' Masumca gülerek koluna girdim. ''Özür dilerim hayatım. Trafik vardı yolda yoksa bekletir miyim seni?'' Hiç inanmamıştı. Gözünü devirdiğinde görmemezlikten geldim. ''Sanırım akşam banada elbise gerekecek.''

 

''Ecmel Sera Sayar sahalarda demek.'' Ecmel'i kullanması hoşuma gitse de istemezdim. Kimsenin bana Ecmel demesini istemiyordum. O avukattı ama Sera balerindi. İkisi çok farklı kişilerdi. ''Akşam birlikteyiz o zaman. Bir dakika ayrılmam yanından.'' Hevesle dediği cümleye cevap vermedim. Mağazanın birinde elbise denerken bir yandan da konuşuyorduk. ''İrem'de gelmiş.'' Dedi yüzünü buruşturarak. İkisi kavgalılardı önceden beri. İrem, Tuana'nın eski sevgiliyle çıkmıştı. Normalde de arkadaş değillerdi ama İrem sürekli Tuana'ya laf attığı için Tuana bir gün bunun cevabını çok güzel vermişti. İrem şımarık biri sayılmazdı ama burnu çok havadaydı. Küçük dağları o yaratmış gibi davranıp insanlarla uğraşırdı. Bir masada otursanız size bile laf edecek bir şey bulurdu. Onun huyu böyleydi. Ablamla arası iyi olduğu için zaten onu sevmem mümkün değildi. Ama Başar abiyi severdim. O da beni severdi. ''Umurumda değil.''

 

Elbise kısmına geldiğimde gözüme sade kırmızı bir elbise çarpmıştı. Elime alıp Tuana'ya gösterdim. ''Bu nasıl?'' Üstüme tuttuğunda inceliyordu. ''Aşırı iyi. Elinle koymuş gibi bulmuşsun aynı aşkım.'' Bu dediğine güldüm. ''Denememe gerek yok bu yeter.'' Aynı şekilde ona uygun bir ayakkabı seçtiğimde ben hazırdım. Tuana ise benden farklı uzun bir elbise seçmişti. Fiziğine giden bir elbiseydi ve harika görünüyordu. O da benden daha kadınsıydı. Bunu bana hiç belli etmiyordu ama benden olgundu her zaman. Benim yanımda çocukça davranmasından farklı bir insandı. Birlikte bir şeyler yedikten sonra o eve hazırlanmaya gitti. Ben kendi kuaförüme gitmeyi tercih ettim. Sahneye çıkmadan da hep buraya gelirdim. Her zamanki topuz gibi yaptırdım. Önden iki tutamı bıraktığımda gayet elbiseyle uyumluydum. Hızlıca eve gidip giyindiğimde çok abartı olmayan takılarımı da taktım. Annemle babam çoktan gitmiş zaten. Ne daveti olduğunu bilmesem de hazırlanmıştım işte.

 

Havanın kararmasıyla evden çıktığımda davet alanına gelmiştim. Kapıda Yıldırım ailesi ile karşılaşmayı beklemiyordum. Korumam gelip arabamı aldığında ilerlerken merdivenden düzgün çıkmayı unutmadım. Simge beni farkettiğinde hemen gülümsedi. ''Sera! Bu ne güzel bir sürpriz!'' Ben de ona aynı şekilde gülümsediğimde yanına yaklaştım. Bana sarılmasıyla ben de ona karşılık verdim. Yanında eşi Doğu Yıldırım da bulunuyordu. ''Hoş geldiniz.'' Başımla onayladığımda tekrar Simge'ye döndüm. ''Ne kadar güzel olmuşsunuz.'' Çok güzel hazırlanmıştı gerçekten. ''Emin ol benden daha güzelsin bebeğim.'' Samimiyetle kurduğu cümlesine gülümsedi. Arkasından Araf çıktığında onunda yeni geldiği belliydi. Beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. ''Kuzey beyler de teşrif etmiş.'' Abisi söylemişti alayla. Hiç benzemiyorlardı. Onlarla selamlaştıktan sonra bana dönmüştü. ''Sen de hoş geldin.''

 

''Hoş buldum.'' Simge'nin imalı bakışlarını üstümüzde hissettiğimde utanmıştım. ''Ben içeri geçeyim artık.'' Kaçarcasına ordan ayrıldığımda annemleri bulmaya çalıştım. Başar abinin sesini duymamla o yöne dönmüştüm. ''Sera!'' Gülümseyerek baktığında nezaketen gülümseyip o yöne gittim. ''Hoş geldin güzellik.'' Abi gibi sarıldığında ben de ona sarıldım. ''Hoş buldum. Asıl siz hoş geldiniz.'' Ondan ayrılıp yüzüne bakarak gülümsedim. ''Hayırlı olsun bir de. Sağlıkla gelsin inşallah.'' Gülümsemesi büyüdüğünde ne kadar heyecanlı olduğu belliydi. ''Teşekkür ederim. Teyze oluyorsun bak ne güzel.'' Yapmacık şekilde kafa salladığımda yanında durarak etrafa baktım. Araf'ı gördüğümde göz göze geldik. Bu adam iyiydi gerçekten. Yanı boş olduğunda bir cesaret yanına gittim. Hangi hakla hizmet olduğunu sorgulamadım. Anlamsızca baktı sadece. ''Ben dün için özür dilemek istedim de.'' Çekinerek kurduğum cümleye inanamıyordum. Hiç gelmemeliydim işte. ''İyi bir gün geçirmiyordum ve sana denk geldim yani. Kusura bakmayın tekrardan.'' Bir cümlede sen derken bir cümlede siz demiştim. Bu onu gülümsetmişti. ''Sorun değil. Bana siz demene gerek yok özellikle.''

 

''Peki.'' Diyebildim sadece. Niye hala yanındaydım? ''Başar'ın neyi oluyorsun?'' Sorduğu soruyu garipsemedim çünkü onun yanından gelmiştim. ''Ablamın eşi. Eniştem oluyor yani.'' Diye açıkladım. Nedense şu an rahat hissediyordum çünkü bazı davetler kasıntı oluyordu. Bazen değil her zaman kasıntı oluyordu. ''Engin Sayar'ın kızı demek.'' Babam ve bir adamın yanımıza geldiğini gördüğümde kendimi biraz geri çektim. Babam beni kolunun altına alıp saçımı öptü. ''Kızım.'' Yanındaki adam bana ''Hoş geldin Sera.'' Dediğinde tanımama rağmen elini uzatmıştı. Ben de önce babama bakıp elini sıktığımda babam hemen konuştu.

 

''Arkadaşım Gürkan Yıldırım. Hem de Kuzey'in babası. Siz tanışmışsınız gerçi ama.'' Son kurduğu cümle imalıydı ama sonra sorardı zaten. Gürkan denen adamda oğluyla bir şeyler konuştuktan sonra bize döndü. Babama dönerek ''Kursta tanıştık yani yeğeni bizim kursta da. Onu almaya geldiğinde karşılaştık sadece.'' Hızla kurduğum cümleye gülmüştü. Kızmamış mıydı yani? Öbür kısmı söyleyememiştim çünkü babam öyle mekanlara gittiğimi duyarsa fena olurdu. ''Sorun yok kızım. Tanıştıracaktım zaten sizi. Kızımı herkes tanımalı öyle değil mi?'' Dün dediklerim ağrına gitmişti belli ki. ''Ben annemlerin yanına gideyim artık baba.''

 

''Kendine dikkat et Seracım.'' Gürkan amcanın cümlesini başımla onayladığımda Araf'a bakmadan babamın kolunun altından çıkarak uzaklaştım. Annemin yanına geldiğimde yanında sadece Kübra teyze olması üzmüştü. ''Anneciğim. Hoş geldin.'' Beni görmesiyle ayağa kalkıp sarılması bir olmuştu. ''Hoş buldum.'' Kübra teyze de gülümseyerek ''Hoş geldin kızım.'' Dediğinde aynı gülümsemeyle ona da karşılık verdim. Hala ablamı görmemiştim. Onu özlemiştim gerçekten. ''Ablam nerede?'' Etrafa bakıp tekrar bana döndü. ''Bilmiyorum ki. İrem ile kalkıp gittiler. Fotoğraf mı ne çekilecekler herhalde.'' Başımı sallayarak çantamdan telefonumu aldım. Bildirimi görünce nedense gülümsemiştim. Ben de onu takip ettim ama diğer fotoğraflarını beğenmeden geri çıktım. İlk defa böyle bir şey başıma gelmişti. Onun yanına gittiğimde pişman olmamıştım. Tuana'yı görmemle onun yanına gitmek için ayaklandım. ''Nereye kızım?'' Tuana'yı işaret ettiğimde kafasını sallamıştı. Bir şey demeden onun yanına ilerledim. Annesi ile selamlaştıktan sonra o annemlerin yanına gitmişti.

 

Bizim sayemizde arkadaş olmuşlardı. ''Bebeğim. Bak ne güzel olmuş elbisen.'' Gülümseyerek bakışlarımı elbiseme eğdim. ''Ay öyle mi gerçekten?'' Kafamı tekrar kaldırıp onu inceledim. ''Asıl sen kendine bak! Çok güzelsin.'' Birlikte bir tarafta dururken etrafa bakıyordum. Ablamı görmek istiyordum. Nihayet gördüğümde masaya gittiklerini fark ettim. Yanında yine İrem vardı. ''Masaya geçelim mi?'' Tuana önce masaya bakıp sonra bana döndü. ''Geçelim de umarım kan çıkmaz o masada.'' Buna gülsem de bir şey diyemedim. Her türlü gelecekti çünkü annesi de bizimle oturuyordu. Ablam ayaktayken karşısına geldiğimde yapmacık gülümsemesi yüzündeydi. ''Hoş geldin abla.'' Birbirimize sarıldığımızda benim sarılışım ne kadar içtense onunki soğukluktan başka bir şey değildi. ''Özledim seni.''

 

''Eminim özlemişsindir kardeşim.'' İğneleyici cümlesinden sonra ayrıldığımızda gülümsedim. ''Hayırlı olsun bebeğin.'' Dediğimde yanıma yaklaşarak kulağıma doğru konuştu. ''Teyze olmak heyecanlandırmasın seni. Senin gibi bir teyzesi olmayacak hiçbir zaman.'' Gülümsemem solduğunda boğazıma takılan yumruyu görmezden geldim. Gülümsemesi büyüdüğünde benim yerim olan annemin yanına oturdu. Onun yeri her zaman orasıydı çünkü. Tuana'nın yanına oturduğumda bir şey demedim. Telefonumda geziniyordum sadece. Yeterince sıkılmıştım şimdiden. Bu zamana kadar neden gelmediğimi şimdi anlıyordum. Sıkıcıydı. Simge yanıma oturduğunda telefonu kapatmıştım. Doğrudan bana bakıyordu çünkü. ''Birileri sıkılmış anlaşılan.''

 

''Öyle oldu. Bade neden yok?'' Bardağına uzanıp suyundan bir yudum aldı. ''Çok sıkılıyor dışarı çıkınca. Ne zaman bir yere gitsek hemen kalkalım istiyor. Ben de annemlere bıraktım bugünlük.'' Kafamı salladım. ''Keşke getirseydin. Burda biri daha sıkılıyor.'' Buna gülmüştü. ''Geleceğinden haberim yoktu ki canım. Bugünün konusu sen oldun zaten. Engin amcanın bir kızı daha olduğunu kimse bilmiyordu. İyi saklamışlar gerçekten seni.''

 

''Ben istemiyordum hiçbir zaman. Bu kalabalık bir yere kadar yani.'' Etrafa bakarak kurduğum cümleye cevap verecekken eşi gelip yanına oturmuştu. Odağı ben olduğumda gülümseyerek bana döndü. ''Engin Sayar'ın küçük kızı ortamlara karışmış.'' Buna gülmüştüm. ''Bade'nin beğendiği kız olur kendisi.'' Simge'nin dediği şeyden sonra Doğu ona dönmüştü. ''O kız bu Sera mı?'' Simge gülerek ''Günaydın hayatım.'' Demişti. Yan yana bakılınca gayet yakışıyorlardı. ''Koruması gayet doğal o zaman.''

 

Odağım Tuana olduğunda birlikte insanları gözledik. O benden daha çok bu ortamlardaydı bu nedenle çoğu kişiyi tanıyordu. Ben ise sadece kim olduklarını öğrenip anında unutuyordum. Sonrasında o annesinin yanına gittiğinde tek kalmıştım. Anneme bakıp gülümsediğimde o da bana gülümsemişti. Telefonumu elime alıp gezinirken bir numara aramıştı. Tanımıyordum. Açıp kulağıma götürdüğümde karşıdan ses gelmemişti. ''Efendim?'' Birkaç saniye sonra tanımadığım bir ses gelmişti. ''Avukat Ecmel Sayar.''

 

Kaskatı kesildiğimde telefona cevap verememiştim. Masadakiler varken konuşamazdım. ''Bir dakika.''

 

Masadan atar topar kalktığımda birkaç göz bana dönse de umursamadım. Hızlıca ordan çıkarken kimseye çarpmamaya dikkat ettim. Dışarı çıktığımda boş bir alan için göz gezdirdiğimde köşede Araf ve yanındakileri görmeyi beklemiyordum. Araf'ın gözleri beni bulduğunda ben hemen çekip ordan uzaklaştım. Allah'ın belası topuklularım yüzünden yavaş yürümeye çalışıyordum. ''Numaramı nerden buldunuz?''

 

Korkuyla sorduğum soruya yanıt verilmemişti. Telefon kapandığında telefonu yüzümden çekip bir daha aradım. Açılmadı. Birkaç kez daha aynı şeyi yaptığımda en son telefon kapanmıştı. Sinirden gözlerim dolduğunda bir şey yapamadım. Peşimde bırakamadığım bir gerçek vardı. Kimseye söyleyemiyordum ve çok canımı yakıyordu. Tekrar içeri yürürken gözümden akan tek damlayı sildim. Masaya döndüğümde babamın beni çağırdığını duyunca o yöne döndüm. Mükemmel ailesi ile fotoğraf çekiliyordu. Normalde gitmezdim ama annem de seslendiği için gitmiştim. Yüzümü görünce ''Noldu?'' Diye sorması bir oldu. Bir şey yok anlamında kafamı salladım ki ablam atladı. ''Şımarık işte. Bulmuştur yine bir sebep.''

 

İşte bu yeterliydi çekilmemem için. Dediği cümleyi de çoğu kişi duymuştu. ''Siz çekilin ailecek.'' Onların yanından ayrılıp masadan çantamı alarak ordan çıktım. Babam seslense de duymadım. Hızlı adımlarla çıktığımda kapıda birkaç kadınla çarpıştım ama görmezden geldim. ''Sera!'' Tuana'nın dışarıda olduğunu bilmiyordum. Bana doğru geldiğini gördüğümde hızla gözlerimi sildim. ''Bebeğim noldu? Biri mi bir şey dedi?'' Kafamı hayır anlamında sallarken ellerini yanağıma koydu. ''Banada mı söylemeyeceksin? İrem mi bir şey dedi ya da yaptı he?'' Yine kafamı salladım. İrem'i görmemiştim bile. Birkaç gözün üstümüzde olduğunu farkettim ama bir şey yapamazdım. ''Yalnız kalmak istiyorum.''

 

''Tamam şimdi yalnız kal ama sonra benim yanıma gel olur mu? Birlikte çözeriz ne varsa.'' Gülümsemeye çalıştığımda yanağımı öpmüştü. Bunları ablamın yapması gerekmez miydi? Bir anlığına Araf ile göz göze geldiğimde sorgulayıcı şekilde baktığını gördüm. Bu adam beni ne zaman görse ağlıyordum ya da üzgündüm. Gözlerimi ondan çekerek uzaklaşacaktım ki babam dışarı çıkmıştı. Babamın yanıma gelmesiyle Tuana bizden uzaklaşmıştı ama gözü benim üstümdeydi. ''Bebeğim. Yapma böyle bak. Evde konuşalım ama şimdi gitme olur mu?'' Elini omzuma koyduğunda alayla güldüm. Kapıda Ece'yi gördüğümde tekrar babama döndüm. Ona bakarak omzumdaki elini çektim. Bu onu yeterince bozguna uğratırdı. ''Kızının yanına dön baba.''

 

Yanından uzaklaşırken daha fazla etrafa görünmeden arabama bindim. Hızlı şekilde sürerek ordan ayrıldım. Engin Sayar bugün en büyük darbeyi düşmanlarından değil de kızından yemişti.

 

*****

 

Araf sadece izledi olanları. Kızı 2 gündür görüyordu sadece ama aralarında bir çekim vardı. ''Engin amcanın bir kızı daha mı varmış?'' Ayaz'ın sigarasını söndürerek kurduğu cümleyle ona döndü. ''Küçük kızıymış.'' Ayaz sorgulayıcı şekilde baktı. ''Senin yanındaydı. Ne konuştun?''

 

Tekrar bir sigara yaktı. ''Hiçbir şey.'' İnanmadılar tabii ki. Önemsiz bir şey olsa bile söylemezdi. ''İçeri geçiyorum ben.'' Ayaz gittiğinde düşündü. Neden karşısına çıkıyordu? Neden gelip ondan özür dilemişti? Bunu umursamamalıydı. Daha önemli işleri olmalıydı. Tekrardan içeri döndüğünde abisinin yanına gitti. Herkes ona bakıyordu ama o kimseyi umursamıyordu her zamanki gibi. Böyle yerlerde işi olmazdı hiçbir zaman. ''Sera nerde? Az önce burdaydı.'' Simge'nin sorusuyla ona döndü. Cevap verecekti ama vermedi. Tuana masaya döndüğünde elindeki telefonla sürekli onu arıyordu. Başta çalsa da en sonunda kapanmıştı tamamen. Bir köşede de Ece ve Engin konuşuyordu. Kızının hesabını diğer kızından soruyordu. Peşinden kimse gitmedi çünkü herkes onun tavrını biliyordu. Korumalarını bile almamıştı yanına.

 

Ece annesinin yanına geldiğinde konuşmak istedi ama annesi oralı olmadı. Asıl şımarık olan Ece'ydi o ailede. Onun şımarıklığı dağıtıyordu aileyi. Burdan gitmesinin sebebi evliliği değil babasının ona koyduğu yasaklardı. Hiçbir zaman o kızı benimsemedi. O ise bu yaşına rağmen hala deniyordu onunla iyi anlaşmayı. Ece yaptığının farkına varıp pişman olmuş mudur acaba? Bu büyük bir soru işaretiydi.

 

*****

 

Tuana çok kez aradı ama en sonunda telefonu kapatmıştım. Yolun kenarında durmuş bekliyordum. Tekrar yola çıkarak stüdyoya sürdüm. Odaklanmam gereken ablamın kalbimi kırması değil yarın çıkacağım sahneydi. Işıkları açtıktan sonra odaya girip üstümü değiştirdim. Her zaman provalarımda kullandığım şarkıyı açarak önce esnemeye çalıştım. Beynim o kadar yoğundu ki aklıma her şey geliyordu. Üniversite okuduğum yıllar boyunca çok çalışamazdım ama kendimi hep aynı şekilde tutmaya çalıştım. Aslında benim hayalim balerin olmak değildi. Avukat olmaktı. Küçüklükten beri dansa ilgim olabilirdi ama ben hep avukat olmak isterdim. Bu konuda babamı suçlayamazdım ama kendim bırakmak zorunda kalmıştım. Küçüklükten beri bale kursuna gelirdim. En ünlü eğitmenlerden ders alırdım. Şimdi onlarla konuştuğumda hareketlerimin onlardan da iyi olduğunu söylerlerdi. Lise son sınıfa geldiğimde çok ders çalışırdım çünkü babama söz vermiştim. Her zaman en iyi olacağıma söz vermiştim. O zamanda dansa zaman ayırmaya çalışmıştım çünkü onu da seviyordum. Aslında hedefim konservatuara hazırlanıp baleden devam etmekti. Küçükken tutturduğum bir hayali yapacağımı bende bilmiyordum. Sayısalım iyi değildi ama onu da iyi yapmaya çalışmıştım her zaman. Orta yaşlarımda çok aktif bir hayatım olduğu için ilerleyen bu günlerde hiç sıkıntı çekmedim. Dil kursları, bale kursu, özel dersler, eğitimler... Çünkü evde durduğum zaman konuşabileceğim ya da vakit geçireceğim bir ablam yoktu. Bedeni vardı ama kendisi benim hayatımda hiç olmamıştı. Nedenini de hiç bilmezdim.

 

Dans ederken kafamdaki düşüncelerden kurtulup şarkıyı kapattım. Saat yeterince geç olmuştu. Telefonumu açtığımda kimseyi aramamaya devam ettim. Konuşmak istemiyordum. Tuana'ya iyi olduğuma dair bir mesaj attım. Annemleri zaten evde görürdüm. Sabah uçağım vardı. Gösteri Antalya'da olacaktı. Bu nedenle anneme söylememiştim zaten. Ablamların yarın bize geleceğinden emindim. Bugünden sonra da onu görmek istediğime de emin değildim zaten. Stüdyoyu kapatıp arabaya binerek eve sürdüm. Bu saat olmasına rağmen ışıklar yanıyordu. Zile basmadan kapı açıldığında görevli abla babamın beni beklediğini söylemişti. Çantamı ve elbisemi ona verdiğimde o götürmüştü. Salonun kapısında beklediğimde içerde ne olacağını bilmiyordum. Umarım kızmazdı bana. Ağır adımlarla salona girdiğimde babam tekli koltukta oturmuş büyük camdan bakıyordu.

 

Ben de yan tarafındaki koltuğa geçtiğimde beni farketti. Bakmasa da baktığını hissediyordum. Sigarasını küllüğe basıp söndürdükten sonra konuşacağını anladım. ''Hatırlıyor musun küçükken bir davette veya düğünde birlikte dans ederdik, ne zaman annenle dans etsek tuttururdun bende babamla dans etmek istiyorum diye.'' Aklıma gelen anılarla tebessüm ettim. Gerçekten öyleydi. Sadece düğünlerde değil ailecek bir şey yapacaksak da hep babamın yanında durmak isterdim. ''Öyleydi.'' Gözlerim doldu. ''Hatta sonrasında ablamda gelirdi. Ben sizi yalnız bırakırdım.'' Başımı eğip parmaklarımla oynadım. ''O zamanlardan belliymiş yani ablamın beni sevmediği.'' Boğazıma takılan yumruyu yutmak istedim. ''Ablan seni seviyor. Emin ol.''

 

Kafamı usulca salladım. Sevmiyordu. ''Seven bir abla böyle yapmazdı baba. Seninde ablan var. Halam sana böyle mi davranırdı? Ya da annem, anneminde abisi var mesela. Ben bir gün kavga ettiklerini bile görmedim.'' Güldüm. ''Biz ablamla kavga bile etmezdik. Çünkü beni hiç bu evde yaşayan bir insan olarak görmedi. Annemin beni neden ortamlara sokmadığını şimdi anlayabiliyorum aslında.'' Annemin arkamızdan dinlediğini biliyordum ve bunları duymaya hakkı vardı. Gözümden akan yaşla birlikte konuştum. ''Onu çok seviyorum.'' Annemden bahsediyordum. ''Ablamla ne zaman oynamak isteseydim beni hep kovardı. Tek başıma oyun odasında beklerdim öylece. Sonra annem gelirdi. İşten geldiğinizde yorgun olmasına rağmen benimle oyun oynardı.'' Kafamı yukarı kaldırıp nefes almaya çalıştım. ''Ben gerçekten şımarık biri olmadım hiçbir zaman.'' Ağrıma giden herkesin içinde söylemesiydi. Baş başa olduğumuz vakit dese koymazdı ama herkes vardı orda ve ben tanımıyordum kimseyi. ''Eğer ablamdan sevgi görmek şımarıklıksa, onun için şımarık olarak kalmak isterim.'' Hüzünle kurduğum cümleden sonra babam uzanıp elimi tuttu. ''Benim kızım şımarık değil. Olsan da bir şeyi değiştirmez. Sen benim küçük kızımsın. Her zamanda öyle kalacaksın.''

 

''Dün için özür dilerim.'' Kurduğu cümleyle ona dönmüştüm. ''Sana bağırmak istemezdim.'' Kafamı salladım. ''Sorun değil baba. Ben de çok ileri gittim sanırım.'' Bugün ile birlikte onu yeterince kırdığıma emindim ve onu kırmak hayatta isteyeceğim son şeydi. Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. ''Kuzey ile tanıştığını bilmiyordum.'' Yüzümü düzelttim hemen. ''Öyle tanışmıyoruz yani. Abisinin kızı bizim kursa geliyormuş. Çıkışta denk geldik sadece.'' Kafasını salladı. ''Anladım.'' Ne anlamıştı kim bilir? ''Sonra davette görüp selam vermek mi istedin?'' Söylediği şeyle yapmacık bir kahkaha attım. ''Hayır tabii ki.'' Kaşlarını sorgularcasına kaldırdığında ofladım. ''Başar abinin yanından dönerken karşılaştım. Senin kızın olduğumu bilmiyormuş.''

 

''Söylemedim kimseye çünkü. Senin güvenliğin benim için her şeyden önemli. Ablanında öyle ama ablanın başka bir hayatı var artık. Benim onu korumam bir yere kadar.'' Omuzlarını kaldırıp indirdi. ''Sen ve annen benim için çok önemlisiniz. Bu nedenle önceliğim seni korumak. Doğduğun günden beri bu benim önceliğimdi.'' Anlayışla kafamı salladım. ''Annen o olaydan sonra seni ortamlara sokmamak istemedi.'' Bahsettiği şey aklıma geldiğinde kaskatı kesilerek yüzüm değişmişti. ''Ablanın yaptığı büyük bir şeydi. Annen uzun bir süre toparlanamadı. Bakma sen öyle olduğuna. Üstüne titriyor senin.''

 

Babam tekrardan bir sigara yaktığında bu manzarayı görmek istemediğim için ayaklandım. ''İyi geceler baba.''

 

O da aynı şekilde karşılık verdiğinde salondan çıktım. Annem gitmişti. Yavaş yavaş merdivenleri çıktığımda odasının da kapalı olduğunu gördüm. Bu nedenle onunla konuşmamı erteledim. Yarın için kendime küçük bir çanta hazırladım. Sabah gidip gösteriden sonra dönecektim zaten. Kareografi ve kıyafetler her şey hazırdı. Kıyafetlerim özel olarak oraya gittiği için uğraşmama gerek yoktu. Yatmadan Tuana'yı aramıştım. Aradığımda açmadı ama tekrardan telefonum çaldığında onun aradığını gördüm. ''Nerdesin sen aptal?''

 

''Burdayım.'' Derin nefesini hissettim. ''Merak ettim seni. Gittiğinde çok kötüydün.'' Mahçupça güldüm ama o görmemişti. ''Sorun değil ya. Klasik ailem işte.'' Alaycı gülüşü telefonda yankılandı. ''Klasik ailen değil tatlım. Klasik ablan. Sen gittikten sonra İrem ile de atıştım zaten. Seni sordu, uğraştı falan. Ben de ağzının payını verdim.'' Yatağa girerek uzandım. ''Ona ne şüphe. Mümkünse ablamı da aptal görümcesini de görmek istemiyorum.'' Gerçek düşüncelerimdi. ''Aman boşver. Söyle bakalım uçağımız kaçta sabah?'' Doğrularak dirseklerime yaslandım. ''Ne saati?''

 

''Festivalde sahne alacağını biliyorum. Herkesten saklarsın ama benden saklayamazsın.'' Oflayarak kendimi tekrar yatağa bıraktım.''12'de uçağım var. 21.00'da benim sahnem. Swan Lake.'' Heveslice konuşuyordu. ''Kuğu gölü balesi demek. Bayılırım! Özellikle sen de bayılırım.'' Dedikleriyle kahkahayı patlattım. ''Ayrıca. Farketmedim sanma.'' Yüzüm değişerek sordum. ''Neyi?''

 

''O çocukla ne konuşuyordun? Camın önünde.'' Bugün bu soru herkes tarafından gelecekti sanırım. ''Bir şey konuşmadım ya. Kurstaki bir kızın amcasıymış. Orda görünce selam verdim sadece.'' İmalı bir şekilde ''Hıhı.'' Dedi. ''Bilirim ben o selamları.''

 

''Başka bir şey yok.'' Nefes aldım. ''Cidden yok.'' Son günlerde onu çok görüyordum ama bir şey olmasına gerek yoktu. İnsanlar tanışabilirdi. Biraz daha konuştuktan sonra kapattık. Işıkları söndürdükten sonra yatarak uykumun gelmesi için gözlerimi kapattım.

 

*****

 

''Siz ne saçmaladığınızın farkında mısınız?'' Diye bağırdı Araf. Kararı yeni öğrendiği için oldukça sinirliydi. Onun sayesinde kurulan masada onun evlenilmesi isteniyordu. ''Alınan karar bu. Madem bu işlerin içine girdin. Düzgün hayatın olsun.'' Sinirle babasına döndü. ''Düzgün hayat mı? Nasıl bir düzgün hayat istersin baba?'' Odanın içinde tur attı ama siniri geçmiyordu. Alınan kararı da geri değiştiremezdi. ''Adam öldürerek mi?'' Alayla güldü. ''İnsanların canını aldığım ve kötü işlerim olduğu sürece hangi düzgün hayattan bahsediyorsun sen baba?''

 

''Bunu sen istedin.'' Gayet rahattı bu kararında. Abisi de aynı fikirdeydi. Abisi ilk baştan beri bu işlerden uzaktı ve kendi şirketini yönetiyordu. Kızından dolayı bu işlere hiç bulaşmaması gerektiğini bilirdi. ''Öyledir eminim.'' Bir hışımla çıktı odadan. Telefonu çaldığında sinirle açtı. ''Ne var?''

 

''Dediğiniz adamı mekana getirdik efendim.'' Telefonu kapattığında evden çıkarak mekana doğru yol aldı. İlerlerken yolda gördüğü ile duraksamıştı. Sera'nın afişiydi. Buz mavisi kostümü ile adeta görkemli gözüküyordu. ''Saçmalama Araf.'' Durduğu yerden hızla ayrıldı. Yapması gereken bir sürü işi vardı. Buna kafa yoramazdı. O kızı görebilirdi ama hayatının bir parçası yapamazdı. Kim bilir belki de hayatının orta yerine koyacaktı. Kadere karşı gelebilecek miydik?

 

3.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

 

Yeni bölümümüz ile karşınızdayımm. Nedense Girdap'ı yazarken çok keyif alıyorum ve yazdıkça yazasım geliyor. İlerleyen bölümler hakkında aklımda o kadar çok şey var ki hemencecik o bölümlerin gelmesini istiyorum. Koşulsuz'u hala yazmaya devam ediyorum. Onu bir yandan da ilk bölümleri açısından düzenlediğim için mantıksal hata yapmamak adına biraz geciktiriyorum ama devam edecek yani o cepte olan bir şeyimiz.

 

Bir diğer sormak istediğim şey de bölümler kısa mı uzun mu geliyor bilmiyorum ama çok sıkmamaya çalışıyorum çünkü ben kısa bölüm olarak okumayı seviyorum. Bu buna yansıyor mu pek anlayamıyorum maalesef. Koşulsuz biraz daha kısaydı ama burda 4K kelime bandında yazıyorum. Bilgisayarda yazarken uzun geliyor fakat buraya attığımda kısa geliyor gibi hissediyorum. Umarım anlatabilmişimdir şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim🫶🏻 Arkadaşlarınıza önerip kütüphanenize eklemeyi unutmayınn.

Loading...
0%