@ineffable3107
|
En son yine gözlerimi yumduğumda karanlığa yeniden merhaba dedim. Etrafımdaki sesleri duyuyordum. ‘’E ne zaman uyancak?’’ Dedi annem. Telaşlıydı sesi. ‘’Uyanır birazdan Eylem teyze. Makinelerden kurtuldu ya çok şükür, ona bakalım biz.’’ Simge’nin sesini duydum. O da mı buradaydı? ‘’Evet evet. Şimdi birazdan gelir kendine.’’ Dedi Tuana rahatlatıcı bir sesle. Peki benim duymak istediğim ses neredeydi?’’ Araf’ı istiyordum. İki kelimeydi, Araf’ı istemek. Ve gözlerimi araladım. ‘’Uyandı!’’ Diye sevinçle konuştu Kübra teyze. Başımda sadece dördü vardı zaten. Ece yoktu. Olmasını da istemiyordum zaten. ‘’Anneciğim!’’ Annem hem saçlarıma dokunup hem beni sevdiğinde yönümü ona çevirdim. Sadece vurulmuştum oysaki, neden tüm bedenim ağrıyordu? ‘’Anne.’’ ‘’Söyle canımın içi.’’ Usulca yanağımı öptü. ‘’Seni ne çok özledim bir bilsen. Çok şükür döndün bize yavrucuğum.’’ Gülümseyemedim. ‘’İyi misin canım? Ağrıyan eden bir yerin var mı?’’ Sorunun muhattabı Kübra teyzeye baktığımda kafamı iki yana salladım. ‘’İyiyim.’’ Tuana bana ağlamaklı gözlerle baktığında başucuma eğildi. ‘’Sera çok korktum bir şey olacak diye!’’ Endişesinde hak veriyordum ona. Kardeştik neticede. ‘’İyiyim ben.’’ Nefes almaya çalıştım. ‘’Gerçekten.’’ Bana güler yüzle bakan Simge’yi farkettim. ‘’İyisin iyi. Biraz ayrı kaldık ama olsun, yanımızdasın artık.’’ Serum olmayan elimin üstünü okşadığında destek vermek istediğini çokça belli etti. Annem gözlerini sildiğinde ayaklandı. ‘’Babanları çağırayım ben. Büyükbaban sinirlenmesin şimdi.’’ Ah o da mı vardı! Gazam şimdiden mübarek olabilirdi. Üstümde hala hastane kıyafetleri olması sinirimi bozmuştu. Çoktan değiştirmeleri gerekirdi. ‘’Sayar!’’ Büyükbabamın sesi bana ulaştığında gözlerimi yine kapattım. ‘’Aç o gözlerini.’’ Tehditkar sesinden sonra tek gözümü araladım. Babam gelmemişti. ‘’İhtiyar. Hoşgeldin.’’ Dedim çatallı bir sesle. Bastonunu getirmişti. ‘’Hayrola sakat mısın? Baston getirmişsin yine. Baştan söyleyeyim bacaklarımın hiç dermanı yok.’’ İlk uzun cümlemi kurduğumda derin nefesler alıp verdim. ‘’Kızım!’’ Babam hemencecik yatağımın başına koştuğunda saçlarımı ve yanaklarımı öptü. Onu ilk defa bu denli dağılmış görüyordum. ‘’Nasılsın çiçeğim?’’ Kafamı salladım. ‘’İyiyim.’’ ‘’İyi olacak tabi.’’ Diye homurdandı büyükbaba. ‘’Benim güzel kızım.’’ Elimi tuttuğunda karşılık vermeye güç bulamadım. ‘’Daha iyi olacaksın inşallah.’’ Gülümsediğinde öylece baktım. Gürkan amcayı gördüğümde beni görmesi onu rahatlatmış gibiydi. ‘’Korkuttun beni küçük hanım. Bir daha içli köfte yiyemeyeceğim için üzgündüm.’’ Odadaki herkes kıkırdayıp güldüğünde gülümsememe engel olamadım. Yine yapardım ki. ‘’Gürkan!’’ Kübra teyze onu uyardığında o hiç oralı olmadı. Yerimden kalkmaya çalıştığımda annem hemen durdurdu. ‘’Anneciğim yavaş!’’ ‘’Anne iyiyim!’’ Diye hiddetlendim. ‘’Vuruldum alt tarafı. Sizin günlük rutinleriniz gibi!’’ Hepsi bir an sustuğunda ne olduğunu anlamadım. ‘’Niye hepiniz öyle bakıyorsunuz?’’ İstediğim kişi nihayet geldiğinde hepsine bakmayı es geçtim. Adeta gözlerim parıldadı. ‘’Araf.’’ Dedim. Sesim ona ulaştı mı belirsizdi ama o duyardı. Duyardı değil mi? Odadaki birkaç kişi çıktığında annemler kalmıştı tek. ‘’Bizde çıkalım.’’ Dedi annem. Babama söylediği cümleden sonra onlarda çıkmıştı. Dedem gitmeden Araf’ın omzuna dokunduğunda ne olduğunu anlamak istedim. Kapıyı kapattığında yavaş adımlarla yanıma geldi. Yorgundu. ‘’Nasılsın?’’ ‘’İyiyim.’’ Dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesimle. ‘’Yanıma otursana. Neden uzaksın?’’ Bir an kendime bakmak istedim. ‘’Saçım başım dağılmıştır şimdi. Senin karşına böyle çıkmak istemiyordum ama.’’ Yan tarafıma yatar şekilde oturduğunda elini yanağıma koydu. ‘’Çok güzelsin, kızım.’’ Yanağımı öptüğünde kafam yana eğildi. ‘’Kalkamıyorum.’’ Dedim üzüntüyle. ‘’Yani göğsümden vuruldum ama tüm bedenim vurulmuş gibiyim sanki.’’ Bana dokunsalar ağlayacaktım ama karşımda o varken bunu yapmak istemiyordum. Gözlerini benden kaçırdı. ‘’Ne saklıyorsun sen?’’ ‘’Hastalığını herkes öğrendi.’’ Dediğinde vurulduğum yer beynim olmuştu. Bu nasıl olurdu? ‘’A-anlamadım.’’ Annem çok üzülürdü. ‘’Vurulduğun için midenden de ameliyat olmak zorundaydın.’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Hayır.’’ Bana bakmamaya devam etti. ‘’Hayır. Bu olmadı.’’ Elimi sıkıca tuttuğunda ellerimize baktım. ‘’Özür dilerim. Başka çarem yoktu.’’ Sesimi yüksek çıkmaya zorladım. ‘’O ameliyatı olmak istemediğimi söyledim sana!’’ Canımın tüm parçaları yandı ama kendimi ona duyurmak istiyordum. ‘’Bile bile beni nasıl ateşe atarsın?’’ Kafasını kaldırdı. Bomboş ve yorgun gözlerle baktı. ‘’Seni yaşatacağımı söyledim. Başına bir şey gelirse dünyayı yakarım dedim.’’ Sesi artık sakin değildi. ‘’Seninle ilgili bir karar verilecekse bunu kimseye soracak değilim.’’ Alaycı bir şekilde güldü. ‘’Kim karışabilecekti bana? Siksen kimseyi karıştırmam böyle bir konuda!’’ Kalan nefesimi harcadım. ‘’Ya ölseydim?’’ Konuşmaya gram halim kalmamıştı ama o vardı karşımda. ‘’Ölseydim ne yapacaktın? Benim yanıma nasıl gelecektin? Hangi yüzünle mezarımın başı-‘’ ‘’SUS!’’ Ona kırgın gözlerle baktım. Ya dediğim olsaydı, ya ölseydim? ‘’Gerçi doğru, ben kimim değil mi?’’ Hızla kafamı kaldırdım. ‘’Kendini hasta eden senken benim seni yaşatmam suç. Sen o kağıdı imzaladığında kendi ölümünü kabul etmişsin zaten! Bana ne gerek kaldı?’’ Okumuştu. Ona yazdığım mektubu okumuştu. Biliyordu. Her şeyi biliyordu. Kapıya yöneldiğinde kalbimi bir kez daha kırdı. ‘’Eğer o kapıdan çıkarsan bir daha sakın gelme. Defol git!’’ Son gücümle de bağırdığımda duraksadı. Kapının kulpundaki eli durdu. Bana dönmedi ama kulpu bıraktı. Çıkmadı. Sırtından bile gerildiğini anlayabiliyordum. Bunu yaparsa beni kaybederdi. Beni kaybetmek onu korkuturdu değil mi? Gitmezdi. Beni, bizi bırakmazdı. Geriye dönerek hırsla yürüdü. ‘’Beni kendinle tehdit mi ediyorsun sen?’’ ‘’Ne olarak algılarsan algıla.’’ Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. ‘’O kapıdan çıktığın an beni kaybedersin. Bir daha beni asla göremezsin. Şimdi bunu bil.’’ Gözlerimi ve yönümü ondan çektim. ‘’Öyle çık çıkacaksan.’’ Kafamı tekrar yastığa koyduğumda üstümdeki örtüyü çektim. Sırtımı ona dönmeye çalışarak bu düşüncelerle onu bıraktım. Yatakta bir ağırlık hissettiğimde oturduğunu anladım. Gülümsemek istedim. Serumum yan tarafta kaldığı için rahattım. Tüm acılarımı almak istercesine elini karnıma koyduğunda nefesini boynumda hissettim. ‘’Dönme bana sırtını.’’ ‘’Sen de dönüyorsun ama.’’ Dedim ağlamaklı bir sesle. Yönümü yavaşça çevirdiğimde canım yandı ama belli etmek istemedim. ‘’Gitme bir daha benden. Uzaklaşma.’’ Güldü. ‘’Böyle bir şey mümkün bile değil çiçeğim.’’ Gülümsemeye çalıştım. ‘’Çok bekledin mi beni? Başıma gelenler seni üzdüyse özür dilerim.’’ ‘’Yapma bunu, sakın.’’ Uyarırcasına konuştuğunda avucumun içini öptü. ‘’Seni hep bekleyeceğim, her zaman. Sensiz bir hayatım olmasın bile.’’ İçim gidercesine ona baktım. ‘’Seni çok seviyorum.’’ Ağlamaya başladığımda gözyaşlarımı hemen sildi. ‘’Bebeğim. Yapma ama.’’ Kafamı iki yana salladım. Gözlerimi öptü. ‘’Benimle olmak istediğini biliyorum ama annen senin için çok ağladı. Hepimizden önce onun seni görmesi hakkı.’’ Gözlerimi sildiğinde iki yanağımı da öptü. Dudağımı öpmemişti. ‘’Ben burada olacağım.’’ ‘’Tamam.’’ Yanımdan kalktığında düzgün bir şekilde yatmamı sağladı. O çıktığında sadece annemle babam gelmişti. ‘’Kızım, daha iyi misin?’’ Babama kafamı salladım. ‘’İyiyim. Gerçekten.’’ ‘’Niye hasta olduğunu bilmiyorum, Sera?’’ Annem ağlamaklı sorduğunda yanıma oturdu. ‘’Bu yüzden gitmek istediğini biliyorum.’’ Tuana ona da vermiş olmalıydı. Sanırım gerçekten öleceğimi anlayıp okumuşlardı. Bu kırıcıydı. ‘’Seni üzdüğümün farkındayım anne. Özür dilerim bu yüzden.’’ Çenem titremeye başladı. ‘’Kendim hallederim sanmıştım.’’ ‘’Bebeğim.’’ Bir diğer yanıma da babam geldi. ‘’Biz yanında olurduk her zaman. Böyle daha mı iyi oldu?’’ Bir şey diyemedim. ‘’Tamam neyse. Bunları evde konuşuruz.’’ Dedi annem. Aklıma geleni sormak istedim. ‘’Ece nerde?’’ İkisi de bana baktı. İlk defa Ece dediğimi duymuşlardı. ‘’O eve gitti.’’ ‘’İyi olmuş.’’ Dedim içimdekileri duşa vurmak istercesine. ‘’Sanırım aile olarak konuşmamız gerekenler var.’’ Annem bana döndüğünde tedirgince baktı. ‘’Ne gibi canım?’’ İkisine de sırayla baktım. ‘’Havuzda boğulup hafızamı kaybetmem gibi. Ve sonrasında hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmamız gibi.’’ ‘’Hatırlıyor musun?’’ Diye sordu babam. ‘’Bugüne kadar hayır. Ama gözlerimin kapalı olduğu andan itibaren eski günlerimi görmeye başladım. Eskiden çok derdim çocukluğumu hatırlamıyorum diye, meğer gerçekten çocukluğumu hatırlamıyormuşum.’’ Kafamı salladım. ‘’Ece’nin neden beni sevmediğini ve buradan gitmek istediğini şimdi anlıyorum.’’ ‘’Kızım-‘’ annem konuşacakken müsaade etmedim. ‘’Hiçbirimizin bir suçu yok anne, biliyorum. Lütfen artık konuşmayalım böyle şeyleri. Bakın iyiyim.’’ ‘’Nasıl dersen canım.’’ Babam omzuma elini koyduğunda ona bakıp gülümseye çalıştım. Daha fazla konuşamayacağımı anladığımda yatar pozisyona geri döndüm. ‘’Biraz dinlenmek istiyorum. Dışardakilere geldikleri için çok teşekkür ettiğimi iletin, kaç gün olduğunu bilmiyorum ama hepiniz yorgunsunuz.’’ Odaya da kimse girsin istemiyordum. Annem beni anlamış gibi kalkmıştı. ‘’Doktor gelene kadar uyu sen.’’ Yastığımı ve yatağımı düzelttiğinde gözlerimi daha fazla açık tutamayarak kendimi bıraktım. ********** Engin çoktan odadan çıkarken Eylem kısa bir zaman daha odada kaldı. Ellerini göğsünde bağlamış bir şekilde camın önünde duruyordu. Ne yapmalıydı? Bir kızı ölümden dönmüştü, bir kızı kendisi yerine kocasının ailesini seçmişti. Ona o kadar laf edilirken bir ses çıkarmamıştı. Gitmesinden daha çok bu koymuştu ona. Gittiği yerde huzurlu olması isteğiydi sadece. Son kez kızını kontrol ettikten sonra odadan çıktı. ‘’Uyudu mu?’’ Kübra’nın sorusuyla kafasını salladı. ‘’Uyudu.’’ ‘’Eve gitseydiniz keşke.’’ Dedi mahçup bir sesle. ‘’Kaç gecedir bizimle bekliyorsunuz.’’ Kübra konuşmaya kalmadan Doğu atlamıştı. ‘’Olur mu öyle şey Eylem teyze? Biz bir aileyiz.’’ Dedi destek vermek istercesine. ‘’Sera da ailemizin bir parçası.’’ İş ilişkileri ve çocukların ilişkisi bir yana gerçek bir aileydiler. Bir yandan Buğra ve Ayaz geldiğinde onlar Araf’ın yanına geçmişti. Bir diğer taraftanda doktorlar geldiğinde ailesinin olduğu tarafa geçtiler. ‘’Sera Hanım’ın durumu gayet iyi. Kendine de geldiğine göre bundan sonrası tamamen kendinin elinde. Bir süre gözetimimiz altında kalacak. Yine bir süre verdiğimiz yemekleri yiyecek, dışına çıkılsın istemiyoruz. Zaten şu an katı şeyler yemesi yasak.’’ ‘’Peki ne zaman taburcu olacak?’’ Diye sordu Tuana. ‘’Aslında normal bir ameliyat geçirmiş olsaydı hemen çıkma şansı olurdu ama ameliyatı gerçekten zordu. Bir süre hastanede kalması hem dikişleri için hem de iyileşme süreci için daha iyi.’’ Doktor ailesine de ameliyatı ile bilgiler verdiğinde doktorlar Sera’nın yanına girmişlerdi. Kimsenin girmesini istemedikleri için herkes dışarda bekliyordu hala. Gecenin ilerleyen dakikalarında Ece tekrar geldiğinde kimse ona bakmamıştı. ‘’Uyandı mı Sera?’’ Kimse cevap vermediğinde babası sadece kafasını sallamıştı. ‘’Gördünüz mü peki? İçeri girebiliyoruz.’’ Eylem kafasını eğdiği yerden kaldırdı. ‘’Biz girebiliyoruz ama senin girmeni istemiyor.’’ ‘’Nasıl yani?’’ Diye sordu şaşkınlıkla. ‘’Kardeşim o benim anne nasıl beni istemez?’’ Tuana alayla güldüğünde yaslandığı yerden uzaklaştı. ‘’Sera her şeyi hatırlıyor, Ece.’’ Babası gerekli hatırlatmayı yaptığında Ece beyninden vurulmuşa döndü. ‘’Hatırlıyor mu?’’ ‘’Neden şaşırdın?’’ Diye sordu annesi. ‘’Belki de en başından hata yaptık, söylemeliydik her şeyi.’’ Gözlerini kızına dikti. Gözlerinde öfke vardı artık. ‘’Ablasının nasıl biri olduğunu, onu öldürmek için havuza atıp kurtarmamasını.’’ Kübra kolundan tuttuğunda herkes şaşırmaktan ne diyeceğini bilemedi. En çok sinirlenen Araf olmuştu ama belli edemedi. ‘’Gel biz hava alalım, Eylem.’’ İkisi birlikte zorlukla dışarı çıktığında Ece bir yere oturup bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Hemşirenin biri çıktığında dışardakiler hemen ona dönmüştü. ‘’Sera Hanım’ın üstünü değiştireceğiz ama o sizden birilerini istiyor.’’ Tuana hemen atıldı. ‘’Ben yardım ederim,’’ Hemşire hemen kafasını salladığında Tuana’yı içeriye aldılar. Doktorlar çıktığında onların işi bitmişti. Tuana tekrardan kapıyı açtığında Simge’ye baktı. ‘’Simge abla, bir bakabilir misin?’’ ‘’Geleyim canım.’’ Simge de odanın içine girdiğinde kapıyı kilitlemişlerdi. Ece bu manzara karşısında iyice yıkıldığında kimseye bir şey söyleyemedi. Bunu haketmişti. Bunu kendisi istemişti. Engin, Ece’nin yanına oturduğunda babasına baktı. ‘’Baba lütfen bir kere göreyim onu. Lütfen.’’ ‘’Evine git, kızım. Şu an onun nasıl bir psikolojide olduğunu bilemeyiz. Bunu söylemek istemem ama kardeşin gerçekten seni görmek istemiyor. Kendi sağlığını ve bebeğini düşün, evine dön.’’ Omzuna dokunup kalktığında artık babası da onu yalnız bırakmıştı. Giderken Başar’ı arayıp karısını buradan götürmesini söylemişti. Hemşire odadan çıktığında elinde serumla geri dönmüştü. Araf hemen hemşireyi durdurdu. ‘’Bu ne?’’ ‘’Ağrı kesici, merak etmeyin doktorun haberi var. Hastamızın ağrıları olduğu için sabaha kadar bu onu rahatlatacak.’’ Kafasını salladığında hemşire tekrar odaya girmişti. ‘’Kuzey sen artık bir eve mi gitsen?’’ Diye söylendi abisi. Kardeşini hiç iyi görmüyordu. ‘’Gitmek istemiyorum.’’ Arkadaşları zorlamıyorlardı çünkü hepsi ne halde olduğunu biliyorlardı. Simge odadan çıktığında onların yanına geldi. ‘’Nasıl? İyi mi biraz daha?’’ Burukça Araf’a bakıp omzunu sıvazladı. ‘’İyi olacak.’’ ‘’Bir şey dedi mi peki?’’ Diye sordu Buğra. ‘’Ailesi ile ne konuştularsa hiç o halde değil. İyice psikolojisi çökmüş durumda.’’ Üzüntüyle onlara baktı. Aklına gelenle de yüzünü düzeltti. ‘’Sabah Bade’yi getireceğimi söyledim. Onu özlediğini ve görmek istediğini söyledi. O kadar naif bir kız ki gerçekten oturup onun için ağlamak istiyorum.’’ Sıkıntıyla kocasının yanına oturdu. ‘’Kim niye onun canını yakmak ister ki?’’ ‘’Ne yaptınız içeride?’’ ‘’Sargısını yenileyip üstündekileri çıkartmışlardı da giyinmesine yardım ettik sadece. Sonrasında kimseyi görmek istemediğini söyledi.’’ Tuana odadan çıktığında o da onların yanına geldi. ‘’Buğra,’’ dediğinde hepsi ona döndü. ‘’Seni görmek istiyor şuan. Buradaysa çağırır mısın dedi-‘’ ‘’Giderim tabi.’’ Yüzünü düzeltip odaya ilerlediğinde Tuana da Ayaz’a yaslandı. ‘’Kimin yaptığı belli mi?’’ Sıkıntıyla nefesini verdi. ‘’Sormak istiyorum ama söyleyeceğini hiç sanmıyorum.’’ ‘’Bunun cezasını çoktan çektiler, hayatım.’’ Saçlarını öptü. ‘’Sen merak etme.’’ Sorgulamak istedi ama bunu yapmadı. Doğu ve Simge ayrıldığında üçü kalmıştı. Onlarda Araf’ı yalnız bırakmak istediklerinde dışarıya çıkmışlardı. *********** Kapının kapanmasıyla benim gözlerim aralandı. Boş boş duvara baktığımda küçüklüğümü hatırladım. Bu zamana kadar hiç sorgulamamıştım ama şimdi taşlar yerine oturmuştu. Tekrar gözlerimi kapatacağım sıra odanın kapısı açılmıştı. Zihnimi toplayana kadar kimseyi görmek istemiyordum. Doktorumun geldiğini görmemle toparlanmaya çalıştım. ‘’Seracığım, nasılsın?’’ Kanada da benimle ilgilenen doktoru görmemle şaşırmıştım. Araf gerçekten başka bir adamdı. Ulaşabileceği herkese ulaşmıştı. ‘’İyi olacağım sanırım.’’ Dedim gerçek bir şekilde. ‘’Ah Sera ah. Beni dinleseydin bu kadar acı çekmene gerek kalmazdı.’’ Gülmeye çalıştım. ‘’Her şey son zamana kadar belli olur.’’ ‘’Neyse, iyi edeceğim seni merak etme.’’ Dedi güven vermek istercesine. ‘’Ama benden tavsiye, o çocuğu bırakma.’’ Bu sefer güldüğümde o da gülümsedi. ‘’Seni seviyor, hiç ayrılmadı başından.’’ Bunu bilmemem mümkün değildi. ‘’Bırakmaya niyetim yok zaten, hocam.’’ ‘’Şimdi şöyle yapalım. Seni bir süre misafir edeceğiz, en azından dikişlerin çıkana kadar. Bu demek değil ki serbestsin.’’ Sıkıntıyla ona baktım. ‘’Birkaç gün benim yaptığım listeden yemekler yiyeceksin, bugün ve yarın sıvı şeyler tüketeceksin, miden düzene girdiğinde ve tedaviye yanıt verdiğinde de eski hayatına dönebileceksin.’’ ‘’Anladım.’’ Kısık sesle konuştuğumda sesim çatallaşmıştı zaten. ‘’Şimdilik bu kadar. Son kez bir sargılarını değiştirelim. Sen de üstünü değiştir.’’ Hemen söylendim. ‘’Dışardan birini çağırsanız olur mu?’’ İkiletmeden kafasını salladı. ‘’Bir de ağrı kesici istesem.’’ Yalvaran gözlerle baktım. ‘’Sanırım anestezinin etkisi geçmeye başlıyor ve ağrılarımı hissediyorum.’’ Ağrılarıma dayanabilirdim ama en azından annemin karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranmak istiyordum. Dışardan sesler duyduğumda Ece’nin geldiğini anladım. Mümkün olduğu sürece onu görmek istemiyordum. Artık işler değişmişti, artık birbirini sevmeyen biri varsa o bendim. Hemşire çıkıp Tuana’yı çağırdığında gözlerindeki acıyı ve korkuyu gördüm. Buna rağmen gülümsedim. ‘’Ben çıkayım. Zaten daha buradasın, bol bol görüşeceğiz küçük hanım.’’ Doktorum çıktığında Tuana’nın sayesinde kalkmıştım. ‘’Birini daha çağır istersen.’’ Hemşirelerin beni görmesi biraz utandırıyordu açıkçası. ‘’Kimse yok ki. Ablan burada.’’ Aklına gelenle tekrar bana döndü. ‘’Simge burada, çağırabilirim istersen.’’ Şu an kim olsa kabulümdü gerçekten. Yeter ki şu üstlerden kurtulayım. ‘’Olur.’’ Beni oturttuğunda kapıya yöneldi. Tuana ona abla dediğinde benim hiç demediğimi farkettim. Yaşını söyleyip söylemediğini de hatırlamıyordum ama Araf abla derdi ona. Ben de derdim. ‘’Canım.’’ Dedi yanıma geldiğinde. Elini çeneme koyduğunda gülümsedi. ‘’Daha iyi misin?’’ Kafamı salladım. ‘’Nasıl olunursa yani. İyi olacağım.’’ Emin olmak istediğim için ona sordum. ‘’Olurum değil mi?’’ Ardından ekledim. ‘’Abla.’’ Gözlerinin dolduğunu farkettiğimde kafasını salladı. ‘’Olacaksın tabi bebeğim. Gerekirse birlikte atlatacağız.’’ Tuana ise hiç konuşmadan bana yardım ettiğinde üstüme bir atlet ve şort giymiştim. İkisi de bana üzülerek bakıyordu. ‘’Bakmayın öyle. Hala yaşıyorum.’’ Tuana ağlamaklı şekilde baktığında ona sarılmak istedim. Kollarımı hafifçe kaldırdım. ‘’Gel buraya.’’ Yavaşça vurulmadığım göğsüme yaslandığında ağlamamak için zor durdum. O ağlamıyordu ama benim içim kan ağlıyordu. ‘’Canın yanıyor mu?’’ Ağlamaya başladığımda dudağım büküldü. Kafamı salladım. ‘’Eskisi gibi olamam diye korkuyorum Tuana.’’ Savcılıktan istifa ettiğimde ağlamak içimden gelmemişti ama şu an bir daha bale yapamam diye ölesiye korkuyordum. ‘’Bebeğim benim. Düzelecek her şey.’’ Yatağın kenarına oturduğunda elimi sıkıca tuttu. ‘’Hem biz neyi atlatamadık, bunu mu atlatacağız?’’ Simge abla da elimizin üstüne elini koydu. ‘’Olacaksın. Hatta eskisinden daha iyi olacaksın canım benim.’’ Ellerimi çektiğimde gözlerimi sildim. ‘’Birazdan eve gideceğim, Bade malum ananesine bıraktığım için tüm gece bizi sormuş. İstersen yarın yanına getireyim.’’ Hevesle ona baktım. ‘’Gerçekten mi?’’ Gülümseyerek kafasını salladı. ‘’Hastaneler onun için zararlı ama onu görmeyi çok isterim. Çok özledim onu.’’ ‘’Canım benim.’’ Yanağımı sevdiğinde nedense çok canım yanmıştı. Dışarda ablam vardı ve ondan başka herkes benim ablamdı. Bunca zaman yapamadığını Simge benim için on dakikadır yapıyordu. Bunu hiç unutmayacaktım. ‘’Sizi yalnız bırakayım ben. Hem Kuzey meraklanmıştır.’’ Kafamı salladığımda son kez eğilerek saçlarımı öpüp çıkmıştı. ‘’Gerçek bir abla.’’ Dedim arkasından. ‘’O da hiç gitmedi biliyor musun?’’ Şaşırmıştım. ‘’Bunu söylemek bana düşer mi bilmiyorum ama,’’ söyleyeceği şeyi az çok anladım. ‘’Bundan sonra ablana hiçbir şekilde iyi davranmayı düşünmüyorum. Gram haketmiyor çünkü.’’ Kafamı salladım. ‘’Ne desem az yani Tuana. Haklısın. Ben hiç sorgulamazdım, nasıl bir çocuktum diye ama keşke sorgulasaymışım.’’ Ellerimi tuttu. ‘’Bebeğim keşke sadece o olsa.’’ Dışarıda yaşanan birkaç şeyi anlattığında inanmak istemedim. Ablam kendi ailesi yerine onları seçmişti. Bunu beklememiştim. Bu neden gittiğini daha iyi açıklıyordu. Ece her zamanki Eceydi. Hiçbir zaman değişmeyecekti. Ve anladığım bir şey daha vardı. Ece beni sevmediği gibi kendi annesini bile az seven bir kızdı. ‘’Buğra burada mı?’’ Diye sordum. Bir tek onu görmemiştim. ‘’Buradaysa çağırır mısın, onu görmek istiyorum sadece şu an.’’ Kafasını salladığında yanağımı öptü. ‘’Odaya az az girmemiz gerekiyormuş, ben hep buradayım canım tamam mı?’’ Biliyordum zaten. Onu onayladığımda dışarı çıkana kadar izledim. Kafamı dağıtacak tek kişi oydu. Çok geçmeden kapı açıldığında gülümsemeye çalıştım. ‘’Cici kız!’’ Onun da diğer gelenlerden farkı yoktu. Dağılmış, ruh gibiydi. ‘’Selam.’’ Dedim cılız bir sesle. Konuştukça gücüm azalıyor gibi hissettim. Ayakta kaldığında bu sinirimi bozdu. ‘’Otursana.’’ Dedim yan tarafımı işaret ederek. ‘’Çok çirkinim sanırım, gören kaçıyor.’’ ‘’O nasıl söz öyle? Herkesten daha güzelsin şu an.’’ Yanıma oturduğunda elimi tuttu. ‘’Çok korktum senin için. Valla haberi nasıl aldım nasıl geldim bilmiyorum!’’ Gülümsemeye çalıştım. ‘’Hep siz vurulacak değilsiniz ya.’’ Benim aksime hiç gülmedi. ‘’Sen bir de karşı tarafa gör demek isterdim ama ben bile görmedim.’’ ‘’Abin halletti canım. Hiç merak etme.’’ Havalı havalı söylediğinde göz devirdim. Boş durmamışlardı. ‘’Ee anlat cici, nasıldı diğer taraf?’’ ‘’Valla nasıl olsun şekerim, çok güzeldi. Her şey vardı.’’ Gülüştüğümüzde onu iyiki çağırdığımı bir kez daha anladım. Diğerleri gibi değildi. Beni anlıyordu. Gülüşüm solduğunda ona baktım. ‘’Aslında seni çağırmamın bir nedeni var.’’ Neymiş dercesine göz kırptığında oturduğu yerde rahat bir pozisyon aldı. ‘’Sana ilk gün favorim olduğunu söylemiştim.’’ Kafasını salladığında devam etti. ‘’Hatırlarsın belki.’’ Bedenim biraz da olsa gerildi. ‘’İkimiz atış yaparken sana bir şey söyledim.’’ Yine beni kafasıyla onayladı. ‘’Gitmezsen bana bir şey söyleyecektin.’’ Sıkıntıyla kafamı salladım. ‘’Savcı olduğumda bir kereliğine bir avukatlık yapmıştım, bir kadın için.’’ Bedeni geridliğinde oturuşu düzeldi. Daha ciddi dinliyordu beni. ‘’Belki o kadını koruyamadım ama oğlunu korudum.’’ ‘’Adı neydi?’’ Diye sordu. Bunun cevabını biliyormuş gibiydi. ‘’Buğra. Adı Buğraydı.’’ Elimi tutan elinin üstüne bir diğer elimi yerleştirdim. ‘’Ne zaman sana baksam o çocuğu görüyorum. Garip bir şekilde bu bana acı vermiyor. O çocuğun iyi bir yerlerde olduğunu biliyorum, umuyorum ki de hayatı boyunca hep iyi yerler de olur, iyi insanlarla karşılaşır.’’ ‘’Görme imkanın yok mu?’’ Burukça gülümsediğimde kafamı iki yana salladım. Görmek istesem de anneannesinin bunu isteyeceğini sanmıyordum. ‘’Sen olsan da olmasan da, bir şekilde o çocuğu bulup ona her şekilde yardım edeceğim.’’ Dediğinde kalbim gitti. ‘’Sana acı verdiğinin farkındayım şuan, yaşadığı kaybı geri getiremeyiz ama onun için bir şeyler yapabilirim.’’ Tekrardan ağladığımda usulca kafamı salladım. ‘’İyi ki varsın.’’ ‘’Kıyamam.’’ Dediğinde yanıma oturup beni göğsüne yasladı. ‘’Canım benim.’’ Saçlarımı sevdiğinde herkesin bunu yapması ağrıma gidiyordu. Buraya hiç gelmemiş olmak istiyordum. Vurulmak istememiştim, ameliyat olmak istememiştim. Ağlamam dinene kadar beni göğsünden çekmediğinde ayrılan ben olmuştum. ‘’Şimdi ben çıkmalıyım.’’ Kafamı salladım. Hepsi iyiliğimi düşünüp az dakika kalıp çıkıyorlardı. ‘’Kapıda biri var, seni görmek için can atan.’’ Gülmeye çalıştığımda gözlerimi sildim. ‘’Gelebilir artık.’’ O çıkarken benim sevdiğim gelmişti. Bana yakın olmaktan hiç çekinmeyip yanıma oturmuştu. Biraz kayarak rahatça oturmasını sağladım. ‘’Benim kızım neden kimseyi görmek istemiyormuş?’’ Bu kısma kendini dahil etmesi korkusuyla ona baktım. ‘’Ben hariç, biliyorum.’’ Konuşmama gerek kalmadan o açıklamıştı. ‘’Kimsenin beni bu halde görmesini istemiyorum.’’ ‘’Ne varmış halinde bebeğim?’’ Bir eli omzumu sarmalamışken bir eli yanağım ve boynum arasındaydı. ‘’Gördüğüm en güzel hastasın.’’ Yüzüme eğilip dudaklarımızı birleştirdiğinde nefes aldığımı hissettim. Kısa süren öpüşmemizin ardından geri çekilmiştim çünkü nefesim yetmiyordu ona. ‘’Az önce beni neden öpmedin?’’ ‘’Ne zaman?’’ Diye sorguladı. Zaman algımız yoktu sanırım ikimizinde. ‘’İlk geldiğinde. Kaç saat oldu bilmiyorum,’’ Anlamış gibi kafasını salladı. ‘’Bana kalsa ne dudağını ne bedenini benden ayırırım ama zorlandığını biliyorum. Bunu farkettiğim için az önce öptüm seni.’’ Düşüncesi beni bitirmeye yeterdi. ‘’Senin için ölebilirim, bunu biliyorsun değil mi?’’ ‘’Saçmalamayı kes.’’ Uyarırcasına konuştu. ‘’Sik sik düşünceler sokma kafana. Benim için bir şey yapmak istiyorsan benimle birlikte yaşamayı düşün.’’ Pes edercesine kafamı salladım. Aklıma gelenle yüzüne döndüm. ‘’Ben yeni hatırlıyorum, belki sen hatırlıyorsundur.’’ ‘’Neymiş o?’’ Hevesle konuştum. ‘’Küçükken de görüştüğümüzü, ayakkabım çözülmüştü ve sen yapmıştın. Yanlış değilsem sana bir taş hediye etmiştim.’’ Düşündüğünde kafasını salladı. ‘’Ecmel.’’ Diye mırıldandığında gülümsedim. ‘’O sensin.’’ Çoktan dolan gözlerimle kafamı salladım. ‘’Seni hatırlamadığım için özür dilerim.’’ Biraz daha ona sokuldum. ‘’Başka bir şey unutsaydım keşke ama bunu unutmasaydım.’’ Dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. ‘’O zaman bile kendini Araf diye tanıttın.’’ Uzanıp dudağını öptüm. ‘’Seni seviyorum. Yemin ederim seni seviyorum.’’ Onu unutmak bende kötü bir etki bırakmıştı. Oysa bu onu sinirlendirmişti. Bu siniri bana değildi, biliyordum. Siniri bunları benden çalan ablamaydı. Ve onu hiçbir zaman affetmeyecektim. 33.Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayınn.
Ecmel'in ilk defa başka birine abla demesii🥹 Bu detayı yazmayı çok bekliyordum ve sonunda oldu bence çok da tatlı bir yerde denk geldi. Çünkü kurgunun planlamasında bile Ece'nin hayatının hiçbir yerinde Ecmel'e yer olmadığının farkındaydım. Sadece Ecmel bunu bilmiyordu ve artık anlamış oldu. Eylem... Ah annem ah, seni de mutlu edeceğim inşallah ama başındaki kızlarla biraz zor olacak. Kübra'nın ona hep destek olması detayı ❤️ Buğra karakterini de ayrı seviyorum ve Ecmel'in hassas noktası olan çocukla adını aynı yapma sebebim buydu. Silah atma sahnesinde de bunu söylemek istiyordu zaten, böylelikle söylemiş oldu. Araf. Araf, Ecmel'i o kadar seviyor ki gerçekten ailesini bile dinlemez en ufak bir şeyde herkesin önüne geçer. Tekrardan okuduğunuz için teşekkürlerimi sunuyor sizi bölümle bırakıyorum. Bir diğer bölümde de Lider ve üyelerinin hastane ziyaretini ve çıkardığı olayları okuyacağız. Ay bence çok eğlenceli olacak! 🖤 |
0% |