@ineffable3107
|
2 Hafta Sonra Hastaneden ayrılışımın üçüncü gününde artık rahatlamıştım. Dün tüm dikişlerim alınmıştı bile. Ablam her gün arıyordu ama hiç açasım gelmiyordu. Hastaneye gelmemişti. Eve gelir miydi bilmiyordum ama geldiği zamanda aşağı inmeyi hiç düşünmüyordum. Bu süreçte Tuana çok yanımda kalmıştı. Onu çok seviyordum. Benim için önemli toplantılarını bile iptal edip şirketine gitmemişti. Hep yanımda çalışmıştı işi olsa bile. Araf ise her gece benimleydi. Hastaneden çıkana kadar hiçbir işiyle ilgilenmemişti. Önemli bir işi olduğundan dolayı da hastaneden beni eve bıraktığında başka bir yere gitmişti. Sürekli beni arıyor, ilaç ve yemek saatlerimi hatırlatıyordu. Onu şimdiden çok özlemiştim ve görmek için can atıyordum. Ayrıca kolyemi almayı ve mektup konusunu da konuşmak istiyordum. Hastanede olduğum süre boyunca hep aklımdaydı ama hep bir aksilik çıktığından ya da o an konu dağıldığından sormamıştım. Bu sefer sormalıydım. Eşyalarımı onlara verdiklerinden haberim vardı ama benim için önemli olan kolyeydi. Yavaşça aşağıya indiğimde annem merdivende hemen yanıma gelmişti. ‘’Yavrucuğum neden haber vermiyorsun indiğini, ben gelirdim yardım etmeye.’’ Telaşlı haline güldüm. ‘’Anne rahat ol, iyiyim artık. Kaç hafta oldu aynı şey.’’ Yine de koluna girdiğimde birlikte salona girdik. Dikkatlice beni oturttuğunda tekli koltuğun birine geçti. ‘’İstediğin bir şey var mı? Hemen hazırlasın kızlar.’’ Bana kalsa Gürkan amcanın yaptığı pankekten günlerce yiyebilirdim ama şu an yoktu. ‘’Şimdilik yok canım. Şey soracağım ben.’’ ‘’Sor bakalım.’’ Karşımda bacak bacak üstüne attığında rahat bir pozisyonda bana bakıyordu. ‘’Hastanede kıyafetlerimi verdiklerinde kolye vermişler miydi?’’ Annem kısa bir süre düşündü. ‘’Ay hiç hatırlamıyorum ki canım.’’ Anlayışla kafamı salladım. ‘’Niye ki, önemli bir kolye miydi?’’ Ondan saklayacak değildim. Kafamı sallayarak onu onayladım. ‘’Araf hediye etmişti de o da vermeyince kayboldu sandım.’’ ‘’Sor kendisine.’’ Zaten bunu yapacaktım. ‘’O niye gelmiyor kaç gündür? Hastanede seni görmek için can atıyordu.’’ Gülerek onu yanıtladım. ‘’İşi varmış, burada değil.’’ ‘’Çok bekletmesin seni, annem böyle söylüyor de ona. O beni anlar.’’ ‘’Emredersiniz efendim.’’ Aramızda gülüştüğümüzde birlikte masaya geçtik. Telefonum çaldığında Araf sanıp hevesle elime aldığımda Umay teyzeyi görünce biraz hayal kırıklığına uğramıştım. ‘’Umay teyze.’’ ‘’Canım. Nasıl oldun?’’ Umay teyze bile birkaç kez hastaneye kadar gelmişti. İlk geldiğinde dikişlerimin kontrolünden dolayı oda kapalı olduğundan içeri girememişti. İkinci gelişinde birlikte görüşmüştük. ‘’Daha iyiyim bebeğim. Sen nasılsın?’’ ‘’Ben de iyiyim. Hazırsan müjdemi veriyorum.’’ Telefonu hoparlöre alıp masaya koyduğumda annemin de duymasını sağladım. ‘’Dinliyoruz.’’ Annem de benim gibi telefona bakıyordu. Bir yandan da tabağıma bir şeyler koyuyordum. ‘’Yurt dışındaki bir dergi ajansıyla konuştuk. Bu sene dansla ilgili olan Bale kategorisinde manken olarak seni kapağa koymak istiyorlarmış.’’ Annemle birbirimize bakıp gülümsediğimde heyecanla telefona döndüm. ‘’Bana sormadan kabul ettin diye umuyorum.’’ Şen kahkahasını duyduğumda bu gülüşü tanıdığımı hissettim. ‘’Ettim tabii ki de. Numaranı verdim, bu hafta sana ulaşacaklarını söylediler. Ekipleri de burada olacağından seninle bizzat tanışmak istediler.’’ ‘’Ay günüm daha da güzel olamazdı. Teşekkür ederim Umay teyzeciğim!’’ Annemde konuya dahil olduğunda benden çok birlikte konuşmuşlardı. Umay teyze kursla ilgili çok çalıştığından gün içinde görüşmeye çok vakitleri olmuyordu haliyle. Telefonu kapattıklarında annem hemen bana döndü. ‘’Senin adına çok sevindim bebeğim. Kitaplığıma bir dergi daha eklenecek anlaşılan.’’ ‘’Evet!’’ Sevinçle söyleyip kahvaltıma geri döndüm. Çok geçmeden Tuana’ya da bununla ilgili bir mesaj attığımda görmediği için beklememiştim. Resmen dergi kapağı olacaktım. Normalde dergilerin içinde kısa konuşmalarım ve sahne öncesindeki röportajlarım yazılırdı ama ilk defa kapak olacaktım. Çok mutlu bir haberdi benim için. ‘’Yakında sahnelere de geri dönersin değil mi?’’ Hemen kafamı salladım. ‘’Bunu bekliyorum zaten.’’ Dedim hemen. ‘’Sadece bazı otelleri iptal etmekle meşgulüm.’’ ‘’O niye?’’ Kaşlarını kaldırarak sordu. ‘’Bu haberlerim çıkar çıkmaz benimle anlaşmalarını iptal eden oteller şimdi döndüğümü duyunca tekrardan benimle çalışmak istiyorlarmış.’’ Suyumdan bir yudum aldım. ‘’Bunu istemiyorum. İlk fırsatta tekme atan onlarken şimdi tekrardan götlerini kaldıramam.’’ ‘’Vay!’’ Dedi bu konuşmama şaşırarak. ‘’Aferin kız sana.’’ Kahvaltı bittikten sonra Cansel abla ilaçlarımı getirdiğinde onları içtim. Salonda kitabımı okurken annem gelmişti. Bir şey söylemek istiyor da bunu söylemek istemiyor gibiydi. ‘’Çıkar ağzındaki baklayı, Eylem Hanım.’’ ‘’Ablan gelmek istiyormuş. Sana sormadan bir şey demedim.’’ Alayla gülerek kitaptan kafamı kaldırmadım. ‘’Gelebilir. Burası onun da evi sonuçta.’’ Gayet rahattım bu konuda. ‘’Seninle konuşmak istiyor, Sera.’’ Kafamı salladım. ‘’Konuşabiliriz tabii ki.’’ Sanki benden çok annem onun gelmemesini istemiyor gibiydi ve annem bana hastanede olanlardan söz etmemişti hiç. ‘’Hastanede olanlardan bahsetmek ister misin?’’ ‘’Sen nereden biliyorsun?’’ ‘’Ben senin yüzünden anlarım ne olduğunu anne. Eğer dersen ki bu onunla benim aramda, ağzımı açmam. Anlatmak istersen de buradayım her zaman, biliyorsun.’’ Ağır ağır kafasını salladı. ‘’Ah yani.’’ Koltuğun birine oturdu. ‘’Bugüne kadar hep kardeşini sevmeyen birini doğurduğumu düşünürdüm ama,’’ ‘’Öyle değilmiş.’’ Kitabın kapağını kapattığımda oynamayan televizyona diktim gözlerimi. ‘’Sanırım benim doğurduğum da beni sevmiyor, Sera’’ Bunu söylerken üzgündü ama ağlamıyordu, mimiği oynamıyordu. ‘’Ona karşı o kadar çok şey düşünüyorum ki nerede hata yaptım diye, ama yok. Bana kızacaksın belki ama senden fazla ilgileniyordum onunla.’’ Bunu zaten biliyordum. Bu annemi sevmeme engel asla değildi. Olamazdı da. Benim gitmediğim her yere ablam gittiği için aile bağları, onlar açısından daha iyiydi. ‘’Sen bilirsin hayatım.’’ Dedim. ‘’Ev senin evin, istediğini çağır.’’ Bacaklarımdaki örtüyü göğsüme kadar çektim. ‘’Biraz karnım ağrıyor, dinlenmeliyim.’’ Her ne kadar iyi görünsem de karın ağrım vardı. Regl gibi dayanılmaz değildi ama ağrıydı işte. Umay teyze bana mesaj attığında iki hafta sonraki tüm gösterilerimin olduğu programı inceledim. İlk defa kalabalık bir programdı. İlk defa çıkacağım şehirler bile vardı. Annemin kafası dağılsın diye telefonumu ona uzattım. ‘’Bak bakalım.’’ İnceledikten sonra telefonu bana geri uzattı. ‘’Hepsinin gidiş dönüşü yakın tarihlerde, yorulmaz mısın?’’ Bu benim sevdiğim şeydi. Yorulmazdım. ‘’Sanmıyorum.’’ Dedim omuz silkerek. Koltukta doğrulduğumda yatmaktan vazgeçtim. Annemi anlamak istiyordum. Yerimden kalkarak bahçeye ilerledim. ‘’Nereye? Hava soğuk.’’ Onu dinlemeden bahçeye çıktığımda üstüme bir şey almadığım için rüzgar direkt olarak bacaklarıma çarpıyordu. Hava gerçekten soğuktu. Aklıma o an geldiğinde çimenlerin olduğu tarafa ilerledim. Çoraplarım battığı için annem kızacaktı. Havuzun kenarına oturduğumda o anı kafamda canlandırdım. ‘’Napıyorsun?’’ Bahçenin kapısından beni izliyordu. ‘’Çocukluğumu hatırlamaya çabalıyorum.’’ Derin bir iç çektiğinde bahçeye girdi. Her zaman oturduğu masaya gittiğinde ona karşı konuştum. ‘’Şimdi havuza bakmanın nedenini iyi anlıyorum.’’ ‘’Bence beni kimse anlayamaz.’’ Anneme hak vermiyor değildim. Annem çok güzel bir kadındı. Ailesi bakımından da güzel ve zengindi. Ablası ve abisi vardı ama ailesi olmamıştı. Zamanında geçirdikleri bir trafik kazasında anneannemi ve dedemi kaybetmişti. Dedem annemi öbür dedeme, yani Sadık Sayar’a emanet etmişti. Teyzem ve dayım büyük oldukları için kendi işlerini görebilecek yaştalardı. O zamanlar da akrabaları onlarla ilgilenmedikleri için dayım, teyzeme bakmak zorunda kalmıştı. Annem küçüktü, ona bakamazdı haliyle. Dayımı teyzem kadar görmezdim. Samimiyetimiz de yoktu pek. Babamın anlattığına göre küçükken dedeleri onları birbirleriyle evlenmelerini öngörmüştü. Buna ne denirdi bilmiyordum ama onlar birbirleri için en doğru insanlardı. Babam bazen anlaşılmaz olabiliyordu fakat anneme olan sevgisini hayatımda hiç kimsede görmemiştim. ‘’Sera!’’ Hayal dünyamdan çıkıp anneme döndüğümde bana bakıyordu. ‘’Kız sana sesleniyorum kaç dakikadır, daldın gittin!’’ ‘’Duymadım gerçekten de.’’ ‘’Içeri geç diyorum. Çoraplarını da pisletmişsin zaten. Sakın girme onlarla içeriye!’’ Son uyarılarını da yaptığında yerimden kalkmıştım. Sanki bu evde hiç topuklularla gezmiyormuş gibi bana laf yapıyordu hanımefendi. Odama girdiğimde üstümü değiştirerek birkaç hareket yapmayı denemek için benim katımdaki odaya girdim. Bu odada genelde kursa gitmediğim zamanlar çalıştığım için ekipmanlar bulunuyordu. Annem yaptırmıştı. Duvardaki kocaman aynaya baktım. Şortumu sıyırarak ameliyat izime baktım. Yok gibiydi bile ama vardı. En azından benim için. Araf doktorlardan özel operasyon isteyip ameliyat izimi en iyi şekilde belirsiz hale getirtmişti. Bazen de onu anlamak da güçlük çekiyordum. Bir gün hayatımda görüp görebileceğim en iyi adam olabiliyordu, bir günde de o kadar çok değişiyordu ki önceki halinden eser olmayan, soğuk, acımasız birine dönebiliyordu. Bunu o kafeste yaptıklarından sonra anlamıştım. İnsanlara acı vermekten korkmuyordu. Kendine zarar gelir diye korkmuyordu. İç sesimle birlikte tüm yapacağım hareketleri birçok kez tekrarlamıştım. Biraz zorlandığımı hissetsem de pes etmedim. Daha vaktim vardı. Kendimi böyle motive edebilirdim. Ayrıca ben iyiydim. Ben ağlarken bile çalışabilen bir insandım. Bunu da yapardım. Telefonum çaldığında o yöne ilerledim. Tuana arıyordu. Mesajıma cevap vermeyip aramıştı. ‘’Canım!’’ ‘’Bebeğim! Mesaj atmışsın da yoğunluktan anca bilgisayardan gördüm, kusura bakma.’’ Güldüm. ‘’Sorun değil canım. Napıyorsun?’’ Arkadan klavye sesi de geldiğinde hala şirkette olduğunu anladım. ‘’Çalışıyordum da ancak boşluk buldum. Şimdi görmezsin diye de arayayım dedim.’’ ‘’İyi yapmışsın, ben de gösterilerime hazırlanıyordum. Göremezmişim.’’ ‘’Çok yorma kendini, hemen iyileştim havalarına girdin.’’ Kıkırdadım. Beni benden çok düşünüyordu. ‘’Tatlım ben her zaman iyiyimdir.’’ ‘’Ona ne şüphe!’’ Odadan çıktığımda kendi odama girmeden korkuluklara yaslandım. ‘’Ay neyse o zaman haberi sesli söylüyorum.’’ Hevesli sesi hemen telefonda duyuldu. ‘’Gelsin bakalım.’’ ‘’Bir sonraki ay dergi kapaklarında olacağım. Balerin olarak.’’ ‘’Sen ciddi misin?’’ Telefonda olmama rağmen kafamı salladım. ‘’Hiç olmadığım kadar. Hem de onlar beni istemiş yani, düşünebiliyor musun?’’ ‘’Güzel bebeğim benim. Senin adına çok sevindim. Dergiyi ilk alacağımdan hiç şüphem olmasın.’’ Güldüğümde onu daha fazla rahatsız etmek istemedim. ‘’Şimdi kapatayım, sen işlerine bak. Yarın buluşup bol bol konuşuruz her şeyi.’’ ‘’Olur!’’ Dedi hemen. Telefonu kapattığımızda korkuluklardan çekilip odama yürüdüm. Akşam olmaya yaklaşmıştı bile. Havalar erken karardığından bana öyle geliyordu ya da. Bu düşünceleri kafamdan atıp duşa girdim. Biraz garip hissettiriyordu. Sadece saçlarımı kurutup pijama giydiğimde odamda oyalandım. Hala ablamın gelebilme ihtimali yüzünden aşağı inmek istemiyordum açıkçası. Beni sevmemesini gerçekten anlayabiliyordum. Bu düşünce bana bile saçma gelirken anlamamı da anlamıyordum zaten. Beni sevmeyebilirdi ama beni öldürmek istemesi çok ağır değil miydi? Sevilmeyen kardeş olarak kalsam hiçbir acım olmazdı. Şuan tüm acılarımın kaça katlandığının haddi hesabı yoktu. Aksine üstüne gitmek istemiyordum çünkü karnında bir can taşıyordu. Ben o değildim. Bencil değildim. Onu düşünmüyordum ama karnındakinin de hiçbir suçu yoktu. Eğer kavga edersek ve o kavga büyürse bebeğine bir şey olma düşüncesi beni korkuturdu. Bu nedenle onunla yüzleşmek istemiyordum. Gün geçtikçe karnı büyüyor, doğumu yaklaşıyordu. Ben bunu hesaba katmamıştım. Araf’tan önce gideceğimi düşünür hiçbir şeyden haberdar olmam sanmıştım. Öyle değildi. Araf gelmişti ve beni değiştirmişti. Beni sevmişti, kendini sevdirmişti. Telefonumu son kez kontrol ettiğimde Araf’a dair ne mesaj ne bir arama rastlamıştım. İkinci ilaç saatim de yaklaşıyordu oysa. Ben aramak istemiyordum. Eğer toplantıda ya da bir görüşmedeyse o telefonu her ne olursa olsun açardı. Benim yüzümden işine ara vermesini istemiyordum. Umarım bir gün herkesin hayatındaki kendimi düşünebilirdim. Aşağıya indiğimde masanın hazır olduğunu görmem onların geleceğini anlamama yetmişti. ‘’Babacığım hoşgeldin.’’ Salonun girişinde babamı gördüğümde güler yüzle tekli koltuğa geçtim. ‘’Hoşbuldum canım. Nasıl oldun?’’ Kafamı salladım. ‘’Daha iyiyim.’’ İyi anlamında beni onayladığında ekledi. ‘’Ağrıyan sızlayan bir yerin olursa söyle, olmadı bir ilaç falan buluruz.’’ Bilmiyordu ki damadı şimdiden bunları halletmişti. ‘’Hiç gerek yok. Bu ilaçlar bana fazla bile.’’ Annem konuyu bana getirdiğinde yakında sahnelere dönecğeimden ve aldığım tekliften bahsetmiştim. Babam eskinin aksine bunu çok iyi karşılamış, benimle gurur duyduğunu bile söylemişti. Engin Sayar’dan beklenmedik hareketlerdi tabi. Başıma taş yağabilirdi. Beklenen zil çaldığında mecbur kapıya gitmiştik. Sadece Başar abi ve Ece gelmişti. Diğerleri bir zahmet gelmesindi. O kadar terbiyesizlikten sonra annemden önce ben almazdım eve. "Hoşgeldin Başar abi." Annemle selamlaştıktan sonra benimle de sarıldığında yüzündeki mahcubiyet belli oluyordu. Ece'ye sıra gelmeden koridordan uzaklaştığımda salona geçtim. "Nasılsın Sera?" Gülümsemeye çalışarak "İyiyim." dedim. O iyi biriydi. En azından ablama göre iyi biriydi yani. "Kuzey yok mu?" Bir anda sorması şaşırtsa da babam tepki göstermediği için cevaplama gereğinde bulundum. "Bugün yok, maalesef ki." "Maalesefmiş!" Babam ağzının içinde homurdandığında gülmemek için zor duruyordum. Başar abiyi çok tanımadığından onu kıskanacak kadar bağları olmamıştı ama Araf'ı sürekli görüyordu ve deli gibi sinir olduğuna emindim. "E hadi oturalım madem." dedi babam. Ortam o kadar gericiydi ki ilk defa bu denli bir gerginlik vardı ailemizde. Sorun bu sefer tek ben de değildim. Masaya geçtiğimizde de Ece'nin suratının, bizimkinden bir farkı yoktu. "Eylem anne." Başar abinin söylemesiyle annemle babam birbirine bakıp ardındından ona döndüler. Ben kafamı tabağımdan kaldırmasam bile onları dinlemeye devam ettim. "Ben annem ve kardeşim adına sizden özür dilerim. Öyle bir günde olmaması gerekirmiş ama öyle olmuş, orada olsam mutlaka müdahele ederim. Annem de zaten pişman oldu sonrasında da, iş işten geçti tabi." "Sorun değil çocuğum." dedi annem. "Aileler arasında olur böyle şeyler." Ece'ye döndü. "Herkesin sinirleri yıpranıktı üst üste geldiğinde öyle bir şey yaşandı haliyle." Anlayışla kafasını salladı. "Ben de özür dilerim." Ece'nin özrü benim için hiçbir şeyi ifade etmiyordu. "Sorun değil, kızım." Sessiz bir yemek geçirdiğimizde babamla Başar abi bahçeye çıkarken biz kalmıştık. "Sera biraz konuşabilir miyiz, artık?" "Ne konuşalım?" diye sordum bomboş bakan gözlerle. "Beni görmek istememeni anlıyorum." Alayla güldüm. "Sen beni hiçbir zaman anlayamazsın Ece. Sen ölmedin çünkü, sen hafızanı kaybetmedin, sen çocukluğunu hatırlamamakla sınanmadın. Senin hep bir ailen vardı." "Kız-" "Anne, lütfen." Elimi kaldırdığımda beni bölmesini istemedim. "Siz beni korumaya çalışırken aslında beni yalnız bıraktığınızın farkında değildiniz. Niye sürekli büyükbabayla kaldığımı yeni yeni idrak ediyorum aslında." Gülerek kafamı salladım. "Benim yanımda televizyon açmazdı, sizin magazin haberlerinizi görmeyeyim diye." Bu sefer annem de başını eğmişti çünkü haklıydım artık. "Senin ailen senin yanındaydı, Ece. Benim yanımda sadece büyükbabam vardı." "Geçmişi geri getiremem." dedi gözleri dolu bir şekilde. "Bencilliğim için hayatını mahvettim. Bu yüzden senden özür diliyorum. Özrümün de bir şeye yaramadığını biliyorum senin için." Kafamı salladım. "Güzel o zaman." "Bir şey söylemeyecek misin?" "Hayır." dedim acı içinde gülümsemeye çalışarak. Gözlerim büyümüş karnına kaydı. "Karnındakinin, teyzesini magazinlerde görmesi biraz üzücü olacak tabi." "Döndüğün ilk gün bana ne dediğini hatırlıyor musun?" Gözlerini yumduğunda bir yaş geldi. Önceki ben olsaydım ona üzülür ve sarılırdım. Şimdi hamile olması bile beni acıtmıyordu. "Hiçbir zaman senin gibi bir teyzesi olmayacak." Dudağımı ısırarak kafamı salladım. "Doğru düşünmüşsün. Bundan sonra ne benim gibi bir kardeşin, ne de karnındakinin benim gibi bir teyzesi var." İkisine de bakmadan merdivenlere yöneldim. İlk defa ağlamıyordum. Onların karşısında ağlamamak iyi hissettirmişti. Odama gelip kapıyı açtığımda Araf'ı görmeyi beklemiyordum. Yüzüm hemen güldüğünde kapıyı kilitleyip ona koştum. "Yavaş!" "Çok özledim seni!" Boynuna atladığımda ellerini belimde hissettim. "Ben de seni çok özledim küçüğüm." Beni özlediğini her şekilde belli ettiğinde dudaklarımda nefes aldı. Ellerini hem saçlarımda hem de yanaklarımda hissettim. "Nasıl oldun?" Nefes nefese kaldığımda gözlerimi açtım. "Seni görene kadar kötüydüm." Güzel gülümsemesini bana sunduğunda ben de gülümsedim. Aklıma gelenle hemen yüzümü düzeltip omzuna vurdum. "Neden haber vermiyorsun sen? O yüzden tüm gün aramadın!" "Şimdi indim uçaktan, hemen geldim yanına." "Olsun." Omuz silktiğimde yüzümü astım. "Bana haber vermeliydin!" "Nasıl telafi edeceğim güzel sevgilim?" Kollarımı ona doladığımda dudaklarımı ona yaklaştırdım. Öpmedim. Bunu haketmiyordu. "Edemezsin." "Hm." Ellerini belimde birleştirdiğinde bana ayak uydurdu. "Çünkü aynısını sana yapacağım." Kafasını salladı. "Yaparsın." "Yaparım." Nefeslerimiz birbirine çarparken onu öpme isteğim çokça artıyordu. Onunda bunu istediğini biliyordum ama ben onu öpmeden beni öpmeyecekti. Gülümsediğimde ondan geri çekildim. "Kolyem nerede?" "Bu anda soracağın soruyu siksinler!" "Terbiyesiz!" Homurdanarak ondan uzaklaştığımda yatağın üstüne oturdum. Koltuğa ne zaman bıraktığını anlamadığım cekete ilerlediğinde iç cebinden kolyemi çıkardı. Yanında taşıyordu. "Gel baş belası." "Sensin baş belası!" Yanıma oturduğunda kendisi saçlarımı kenara çekti. Boynuma kolyeyi taktığında eksik bir parçam tamamlanmış gibi hissettim. "Oldu mu şimdi?" Kafamı salladığımda ona doğru döndüm. "Başka?" "Ne başka?" Anlamaz gibi sorduğunda üstelemedim. "Mektuptan söz ediyorsun anlaşılan." O zaten anlamıştı. Onu onayladım. Yatağa rahatça yattığında ellerini kafasının altına yerleştirdi. "Seni korkutuyor muyum?" Birden sorduğunda yutkunmama sebep olmuştu. Ve bunu görmüştü. "Hayır." dedim ama sesim çok korkak çıkmıştı. Ani sorularında gerildiğimi biliyordu. "Bundan sonra bana bir şey söylemek istediğinde yanıma gel." Usul usul kafamı salladım. "Böyle aptal aptal işlere girişince sonuçları hiç iyi olmuyor." "Beni tanımıyordun!" diye onu uyardım. "Ben hep böyleydim. Gizliydim, saklıydım." "Ben varken değilsin." "Neyse." dediğimde konuyu kapatmak istedim. Gelmek istediğim konuyu konuşamamıştık da zaten. Benim beklediğim yüzük konusuydu. Hiçbir şekilde ne belli ediyordu ne de konusunu açıyordu. Benim değilse kimindi? "Beni aldatıyor musun?" Sinirleri gerildiğinde bana baktı. "Ne saçmalıyorsun?" "Basit bir soruydu." Omuz silktim. "Anlaşıldı senin derdin." Yataktan kalkacakken göğsünden ittirip geri yatmasını sağladım. "Bir dur be!" "Hemen kızma." Önüme döndüğümde göz ucuyla ona baktım. "Kim bilir ne yaptın oralarda!" Ben güldüğümde o da güldü ama benimki gibi değildi. Sinirliydi. Onunla uğraşmayı seviyordum. "Hoşuna gidiyor." Beni hemencecik anladığında kafamı salladım. "Sen hoşuma gidiyorsun." Bir elimi bedenine sarıp göğsüne yattım. "Her şeyinle hoşuma gidiyorsun." Aşağıya inmek istemediğimden ona bir şeyler anlatmalıydım. "Evine yeni bir dergi almamı ister misin?" "Sebep?" Gülümseyerek ellerimi göğsünde birleştirerek ona doğru baktım. İçimden boynuna bir öpücük kondurmak geldiğinde bunu yaptım. "Kapağında ben olan bir dergiyi evimize koymak istemez miydin?" "Gerçeği varken mi?" Yüzünü buruşturdu. Birkaç dakika yüzümü inceledikten sonra konuştu. "Göz önünde olmanı sevmiyorum sanırım." Bu beni bozguna uğratmıştı. "Ama bunu sevdiğimi biliyorsun." Kafasını salladı. "Neymiş bu dergi olayı?" Benimle ilgili her konuyu detayına kadar öğrenmek istemesi beni mutlu ediyordu hevesle sabah Umay teyzenin anlattıklarını ona da anlattığımda beni dimlemişti. Hatta kendisi de buna para yatıracağını söylemişti. Bunu kesinlikle istemiyordum. Yine atıştıktan sonra nihayetinde beni dinlemişti. Gecemi onun göğsünde uyuyarak bitirdiğimde onu görmenin sevinciyle kalbim dolup taştı. ******* Sabahın erken saatlerinde kursa gittiğimde gelen ekiplerle ve menajerlerle görüşme yapılmıştı. Araf'a ne kadar karışmamasını söylemesem de her şeyi halletmişti bile. Üstelik benimle ilgilenecek herkesi de kadın olarak değiştirmişti. Ciddi anlamda kıskançlık sorunları vardı sevgilimin. Yarın hemen çekimlere başlanması biraz hızlı olmuştu tabi. Bugüm giyilecek kıyafetler ayarlanıyordu. Kimseyle konuşmaya vakit bile bulamamıştım. Umay teyze de gelenlerle ilgilenmekten çoğu öğrenciyle diğer hocaları değişmişti. Bade beni görür görmez el sallamıştı. "Sera Abla!" "Canım!" Eğilip kollarımı açtığımda bana doğru gelmişti hemen. "Nasılsın bebeğim?" "İyiyim!" Kollarını bana doladığında kucağıma aldım. "Çok güzel olmuşsun." Ardından eğilerek kulağıma fısıldadı. "Neden fotoğrafını çekiyorlar?" Güldüğümde hafifçe burnunu sıktım. "Çok tatlısın!" Etraftaki insanları gösterdim sonra. "Bunlar benim arkadaşlarım. Bugün birlikte çalışacağız onlarla." "Ama onlar bizim gibi bale yapmıyorlar." Meraklıydı. "Çünkü onların işleri farklı canımın içi," Kucağımdan bırakarak çenesini tuttum. "Şimdi arkadaşlarının yanına git, çıkışta Kuzey bizi alsın mı?" Hızla kafasını salladı. Kuzey diyince bu kızda akan sular duruyordu. "Tamam. Hadi dikkat et, ben seni görüyor olacağım." Pıtı pıtı gittiğinde arkasından baktım. Unutmamak için Araf'a mesaj attığımda kabul etmişti. Telefonumu tekrar bıraktığımda gelen Zerrin'i selamladım. Bazı olmayan kostümler iptal edildiğinde çoğunluğu beyaz ve pembe ağırlıklıydı. Bazılarına tül ve desenler ekleneceğinden de ayarlanmak için stilistlere götürülmüştü. Akşama kadar bunlar devam ettiğinde hepsi bitmişti neredeyse. Bade'nin dersinin bitmesini bekliyordum. Bu sırada da Simge Abla ile konuşup ona haber vermiştim. Öğrenciler çoktan dağıldığında eteğimi düzeltip yerimden kalktım. Bade yanıma geldiğinde elinden tuttum. "Nasıl geçti?" "Çok eğlenceliydi. Hepimiz dönmeye çalıştık ama bir tek ben becerebildim." Tatlı konuşmasına güldüm. "Bir tek sen mi becerebildin?" Hevesle kafasını salladı. Dışarda beklediğimizde yanımızda da birileri bekliyordu. "Bade!" Kız bizim olduğumuz tarafa el salladığında yanındaki adamla göz göze gelince gülümsemek zorunda kalmıştım. "Yanına gidebilir miyiz?" Tereddütte kalsam da onu kırmak istemedim. "Tabi." Onların yanına ilerlediğimizde kızla hemen konuşmaya başlamışlardı. "Ablası mısınız?" Bana sorduğunu anladığımda ona döndüm. "Yok, ben burada çalışıyorum yani." Ne diye açıklama yapmıştım ki şimdi ben? "Anladım." Elini uzattığında göz ucuyla eline baktım. "Yuşa ben." Nazik olmaya çalışarak elini sıktım. "Sera ben de." Bade "Kuzey!" diye bağırınca adamdan elimi elektrik çarpmış gibi çekmiştim. "İyi akşamlar size." "İyi akşamlar." Bana gülümsediğinde koşturan Bade'nin arkasından gittim. "Yavaş kız, düşeceksin!" Araf hemen arabadan indiğinde kucağına atlamıştı. "Babana söyleyeceğim seni artık." Onu uyarırken gözü benim ve arkamdaki adamın üstündeydi. "Gel bakalım." Arka koltuğa Bade'yi oturttuğunda bana yaklaştı. "Hoşgeldin!" Elini belime koyup kendine çektiğinde ona sarıldım. "Kimdi o?" Parmak ucumda yükselip yanağına bir öpücük kondurdum. "Biri değil hayatım," Omuz silktim. "çocuklardan birinin velisi işte." Kafasını salladığında aramızdaki mesafeyi kapatarak dudağımı öptü. "Napıyorsun? Ya biri görse." "Umurumda mı sence?" Bu tepkisine güldüğümde ellerimi yanağına koydum. "Bugün ayrı bir yakışıklısın sanki sen." Bakışları dudağıma kaydığında konuştu. "Bunun cevabını çok güzel verirdim ama arabada bir çocuk var." Kıkırdadığımda benim için kapıyı açmıştı. Onun binmesini beklediğimde Bade'ye döndüm. "Açız değil mi?" Araf arabaya bindiğinde kafasını salladı. "Bugün iki çocuk bakacağım anlaşılan." Ona göz devirerek önüme döndüm. Yuşa denen adamla yine göz göze gelmiştik. Araf'ın bunu farketmediğini umarak kafamı ondan çevirdim. "Evde konuşalım bence bu konuyu." Yutkunduğumda oradan ayrılana kadar dikiz aynasından bakmıştı. "Bebeğim, sen ne yaptın bugün?" Bade heyecanla gününü anlattığında onu dinlemiştik. Uzanıp elini tuttuğumda dudağının kenarı kıvrıldı. Hoşuna gitmişti. Ona yakın olmam hoşuna gidiyordu. Açık alanda bir yere geldiğimizde yemek söylemiştik. Artık yerken zorlanmıyordum, midem bulanmıyordu. Yedikten sonra kusma isteğim gelmiyordu. Düzelmiştim. Bade üstüne dökmesin diye boynuna peçete koyduğumda Araf hep bizi izlemişti. "Böyle yapalım ki üstüne döktüğünde kirlenmesin tamam mı?" "Tamam." dedi neşeyle. Dışardan bakınca küçük aile gibiydik. Gelecekte de böyle olurduk umarım. Araf'a baktığımda bana bakıyordu. "Noldu, niye öyle bakıyorsun?" "İlerde çocuğumuz olursa annesinin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum." Yanaklarım alev alev olduğunda gülümsedim. "Babasının da ne kadar düşünceli ve yakışıklı olduğunu da düşünmelisin." Omuz silktiğinde tabağına döndü. "Bana gerek yok. Seni düşünmem yeterli." Kendini de düşünmeliydi. Elini tuttum. "Bizi düşün, ileriyi ya da geriyi değil. Şuan biz varız. İkimiziz." Kendi içinde gülümsediğinde elimin üstünü öptü. İçim eridiğinde önüme döndüm. Akşamımız Bade ile tamamlandığında onu evine bırakmıştık. Simge abla ile de ayaküstü konuştuktan sonra arabaya geri döndüm. "Ay! Artık gidebiliriz." Yorulmuştum tüm gün. Evine geldiğimizde gerçekten rahat hissetmiştim. Anneme de haber verdiğimde işlerim bitmişti. Mutfakta bir bardak su içerek içeri geçtim. Sevgilim yine içmekle meşguldü! Benim gelmemle elindeki telefonu kenara attığında kolunu kaldırdı. "Gel." Yanına yanaştığımda kolunun altına girdim. Kalp atışlarını duyuyordum. Duyduğum en güzel melodiydi. "Tek yorgun olan ben değilim sanırım." Kafamı kaldırdığımda ellerimi boynuna yerleştirdim. "Çok güzel bakıyorsun bana." Gülümsedi. Dünyamın aydınlandığını hissettim. "Karşında çok değişik hissediyorum." Çenesinden öptüm. Dediklerimin karşısında beni izliyordu. Ve bu hoşuma gidiyordu. Bardağını bitirmek için son kalan yudumu da içtiğinde elinden aldım. "Yapma artık." Sehpaya bıraktığımda tekrar ona döndüm. "Nasıl ayık kalabiliyorsun onu anlamıyorum!" "Karşımda sen varsın çünkü." Gülümsedim. "Ayık ya da sarhoş, sen hiç kendini bana bakarken görmedin. Bana gülümserken görmedin." Bana ne yapıyorsa ona o kadar çok içim gidiyordu ki bunu ona asla anlatamazdım. Dudaklarına uzandığımda seve seve karşılık verdi. Onu seviyordum. Beni seviyordu. Hayatımız yoluna giriyordu, daha ne isterdim. 36.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |