@ineffable3107
|
Bugün çok yoğundum. Bugün kendimi yok etmek istiyordum. Önce çekime gitmeliydim, akşam davet vardı. Bir de ayarlayabilirsem yapılacak olan galayı ben üstlenmek istiyordum. Araf’ın adamları sabah arabamı getirdiğinde önce eve uğramıştım. Buradan almam gerekenleri aldığımda annemin evde olmadığını yeni farkettim. Cansel ablaya sorduğumda Kübra teyzelerde olduğunu söyleyince rahatlamıştım. Götüreceklerimi arabaya yerleştirdiğimde kendi koltuğuma geçebildim nihayet. Kasıklarımın ağrısı bir yana çekimin olup olmayacağı konusunda gergindim. Temennim her şeyin iyi geçmesiydi. Babamın aramasıyla şaşırsam da ekrana basıp onayladım. ‘’Engin Bey?’’ ‘’Neredesin?’’ Kaşlarım havalandı. ‘’Yoldayım, kursa geçeceğim.’’ ‘’İyi. Kurs bekleyebilir, Kuzey’in şirketine gelmen gerekiyor.’’ Sesi bir garipti. ‘’Bir sorun mu var baba?’’ Derin bir nefes verdim. ‘’Çocuğum bir sorgulama da gel da!’’ Daha fazla üstelemesini istemedim. ‘’Peki geliyorum.’’ Bunu dedim demesine ama hazır değildim ki. Güneş gözlüğüm beni kurtarırdı. Bir yandan Umay teyzeye uğramam gereken bir yer olduğunu söyledim. Daha vakit vardı ama geç kalırsam diye birinin haberi olmalıydı. Aslında sorgulamam gereken çok şey vardı. Neden Araf’ın şirketi? Onu aramalı mıydım? Ama haberi olsa bana söylerdi, sabah birlikte çıkmıştık neticede. Belki de haberi yoktu. Bu düşünceleri kafamdan sıyırarak şirkete geldim. Gözlüklerimi gözüme takarak arabadan indiğimde babama ait korumalar çoktan gelmişti. Kulağına konuştuğunda muhtemelen geldiğimi haber vermişti. Bu kadarına gerek var mıydı? Telefonumu arka cebime koyduğumda çantamı almamıştım. Gergince yukarı çıktığımda peşimdeki korumalar sinirimi bozuyordu. Toplantı odasının önüne geldiğimde benim için kapıyı açmışlardı. ‘’Sera Hanım geldiler efendim.’’ Herkesin beni görmesi şok etkisi yaratırken Buğra içtiği içkiyi Uğur’un üstüne püskürtmüştü. ‘’Buğra!’’ ‘’Baba?’’ Dedim sorgularcasına. Tanıdığım çoğu iş adamı buradaydı. Ben ne halt ediyordum? ‘’Hasta mısın sen? O gözlükler ne?’’ Buğra’nın sorusuyla ona döndüm. ‘’Makyaj yapmadım Buğra.’’ Araf’a baktığımda da rahat mıydı, sinirli miydi anlamıyordum. Biri neden burada olduğumu açıklar mıydı? ‘’Sera gel yanıma.’’ Usul usul babamın yanına ilerlediğimde gözlerin bende olması canımı sıkmıştı. Bugün sinirli günümde miydim? Önüme bir dosya uzattı. ‘’İmza at.’’ ‘’Neden?’’ Diye sordum aval aval bakarken. Babam suratıma sinirle baktığında korkmadığımı söyleyemezdim. ‘’Umarım başıma bir şey gelmiyordur, Engin Bey.’’ Kaleme uzandığımda adımın altına imzamı attım. ‘’Malum ölümden yeni döndüm falan.’’ ‘’Saçmalama.’’ Dedi Araf. Nihayet sesi çıkmıştı bunun da. Giydiği boğazlı kazak benim güldürme isteğimi getiriyordu. Telefonum çaldığında sessizlik oluşmuştu. Büyükbabanın aradığını gördüğümde sessize aldım. ‘’Bittiyse gitmem gerekiyor. Geç kaldım.’’ ‘’Git.’’ Dedi babam. ‘’İyi.’’ Rahatça odadan çıktığımda bu tantanaya anlam veremedim. Aşağıya indiğimde telefonum bir daha çalmıştı. Büyükbaba arıyordu yine. ‘’Noldu ihtiyar? Özledin sanırım.’’ ‘’Sakın bana babanın verdiği belgeyi imzaladığını söyleme!’’ Omzumun üstünden adamlara baktığımda yanlarında konuşmamalıydım. Arabama bindikten sonra onu yanıtladım. ‘’İmzaladım. Ne oluyor herkes bugün bir garip?’’ ‘’İyi bok yedin bacağına sıçtığım!’’ Telefonum arabaya bağlandığında küfrü tüm kulağımı doldurmuştu sağolsun. ‘’Senin gibi bir ihtiyara yakışmıyor böyle şeyler.’’ Derin bir nefes aldı. ‘’İki dakika ciddiye al be kızım!’’ ‘’Anlat bakalım. Neymiş derdi?’’ ‘’Akşam bir sevkiyat olacak. Eğer masadan birinin adı geçerse o sevkiyat baltalanacaktı ve bu onlar için önemli bir sevkiyat.’’ Hiçbir kelimeyi anlamamıştım. ‘’Düşün bakalım sınırlardan devletin bir adamının malı geçerse sorgulanır mı?’’ ‘’Devlete bağlıysa hayır.’’ Güldüm. ‘’Ama babam gibilerse sorgulanır.’’ Aklıma gelenle ani fren yaptım. ‘’Hassiktir!’’ ‘’Sayar!’’ ‘’Kusura bakma büyükbaba.’’ Dedim hemen. Sesli düşünmüştüm. ‘’Şimdi neden seni savcı yaptığımızı iyi düşün.’’ Telefonu yüzüme kapattığında sinirle arabayı bir kenara çektim. Resmen beni kullanmışlardı! Bana ait bir sevkiyat düzenlenecekti ve ben de seve seve o belgeyi imzalamıştım. Gerçekten malın tekiydim. Umay teyze arayınca tüm sinirimi bir kenara bıraktım. ‘’Sera neredesin? Ekipler geldi sayılır.’’ ‘’Geldim ben de. 5 dakikaya oradayım.’’ Arabayı yeniden sürdüğümde daha hızlıydım. Telefonu kapattığımda yol ayrımından dönüp kursun oraya sürdüm. Hızla içeri koşturduğumda en yukarı kata çıktım. Orada olacakmış. Çoktan beyaz odalar ve arka planlar hazırlanmıştı. İlk kıyafeti giyerek üstüne bir hırka geçirdim. Suratıma da hafif bir makyaj yapıldığında verdikleri tacı taktım. Taç yeterince abartı isteğini karşılıyordu zaten. Hırkayı çıkardığımda klimaların oluşu tüylerimi diken diken etmişti. ‘’Nasıl bir poz vermeliyim?’’ Diye sordum alık alık. Kameraman kadınlardan biri hem etrafa hem de kostüme baktığında bana döndü. ‘’Bacaklarını açarak oturabilirsin birkaç dakika değil mi?’’ Kafamı salladığımda işaret ettiği yere oturdum. Yanıma birkaç kişi geldiğinde hem tütüyü hem de kıyafeti düzeltmişlerdi. Yönetmenlerin istediği pozları verdiğimde bu birkaç kostüm boyunca devam etti. Diğer ekipler de geldiğinde çekim devam etmişti. Eğlenmediğimi asla söyleyemezdim. Tekrar üstümü değiştirdiğimde röportaj için de hazırlanmıştım. Cidden kariyerimde gelebileceğim en iyi noktadaydım şuan. Hem çekenlerle hem de ilgilenenlerle o kadar iyi anlaşmıştık ki çok güzel şeyler ortaya çıkmıştı. Bir işte gerçekten kadının eli olmalıydı. Kadınlar dokundukları her yeri güzelleştirecek güce sahipti. Çok vakit kaybettiğimde yapılan makyajı silmeyip merkeze gittim. Davet için bir elbise aldığımda direkt orada giyerek ödeyip çıktım. Bugün olacak iş miydi yani? Yeterince sinirliyken sakin olmaya çabaladım. Kapıdan girecekken Araf’ın bir adamla konuştuğunu gördüm. Beni gördüğünde adam omzuna dokunup gittiğinde gülümseyerek onun yanına ilerledim. Direkt olarak onun yanına gitmem onu mutlu etmişti. ‘’Hoşgeldin bebeğim.’’ ‘’Hoşbuldum. Erkenci misin sanki?’’ Kollarımı beline sardım. ‘’Şimdi geldim.’’ Kafamı salladım. Ellerini iki yanağıma yerleştirdi. ‘’Çok güzelsin.’’ Uzanıp dudağımı öptüğünde kalbim gitti. ‘’Sana güzelim.’’ Dedim heyecanla. Sabah aklıma geldiğinde gülmeme engel olamadım. ‘’Neden güldün?’’ Kafamı iki yana salladım. ‘’Söyleyemem.’’ Elini tuttuğumda birlikte yürüdük. ‘’Ben ağzından laf almasını iyi bilirim yalnız.’’ ‘’Evet.’’ Diye onu onayladım. ‘’Sonra sabahları boğazlı kazak giyersin.’’ Gülmeye devam ettiğimde yeterince açık vermiştim. ‘’Ha sen ona gülüyorsun?’’ Bana baktığında gözlerimi kırparak kafamı salladım. ‘’İyi bakalım.’’ Bu sakinliği hayra alamet değildi. ‘’Sabah neden şirkete geldim? Ve sen herkesi ayağına çağırmayı nasıl başarıyorsun?’’ ‘’Babanla ilgili bir şey, ben bilmiyorum. Ayrıca herkes benim ayağıma gelir.’’ Kendinden emindi sesi. ‘’Ben bile mi?’’ Beni yanıltmadı. ‘’Sen bile.’’ ‘’Peki sen gitmez misin hiç?’’ ‘’Biri var evet.’’ Durduğumuzda bana döndü. ‘’Uğruna dünyayı yakacağım biri.’’ Yüzümü incelediğinde doğrudan gözlerime baktı. ‘’Uğruna öleceğim birisi.’’ Yanaklarım yine alev alev yandığında nihayet içeri geçtik. Mutlu mutlu annemin yanına ilerledim. ‘’Çiçeğimin yüzü gülüyor. Ne oldu bakalım?’’ Hemen yanına oturdum. ‘’Mutluyum çünkü.’’ Telefonumu çıkarıp alabildiğim birkaç fotoğrafı ona gösterdim. ‘’Ay Sera!’’ Gözleri parlayarak resimleri inceledi. ‘’Çok güzelsin be anneciğim!’’ Bir de Kübra teyzeye gösterdiğinde ikisinin ağız dolu övgüsünü dinlemiştim. Simge abla geldiğinde yanıma oturdu. ‘’Ay nasıl geçti?’’ Hevesli sorusuyla fotoğrafları ona da gösterdim. ‘’Bak. Nasılım?’’ ‘’Düşündüğümden daha güzel çıkmışsın bebeğim!’’ Yanağımı öptüğünde gülümsedim. ‘’Ne zaman çıkacak peki?’’ Telefonu bana uzattığında kapatıp çantama koydum. ‘’Hiçbir fikrim yok ama haftaya kadar yayınlanır sanırsam. Ben daha uzun sürer sanmıştım, baksana bugün bitti hepsi.’’ ‘’Ee, kişi yetenekli olunca kısa da sürer güzel de sürer.’’ Dedikleri beni yeterince mutlu ettiğinde ona sarıldım. ‘’Teşekkür ederim desteğin için.’’ Ellerini sırtımda hissettim. ‘’Asıl ben teşekkür ederim canım. Böylesine iyi kalpli olup yanımıza geldiğin için.’’ Gülümsedim. O gerçek bir ablaydı. Etrafa göz attığımda Ece ve İrem yine yan yanaydı. Ece mutluydu. İrem’in gerçek ablası da oydu işte. Hiç ayağa kalkmak istemediğimden yerimde oturarak Tuana’ya gelmesi için el salladım. Mutlu mutlu yanıma geldi. Arkasından Ayaz da girdiğinde mutluluğunun sebebi belliydi bile. ‘’Hoşgeldin!’’ Bana sarıldığında konuştu. ‘’Hoşbuldum. Eskiden ben gelirdim buralara, şimdi sen benden önce geliyorsun.’’ Güldüm. ‘’Ee, devir değişiyor hayatım.’’ Bir yandan da Araf’ı gözlüyordum. Kapıdan girerken İlke’yi görmem bu gecelik sinirimi arttırmıştı. Sürekli bir yerlere gidip geliyordu ve gelince hep onun yanına gidiyordu. Bugün herkese sinirliydim sanırım. Arkadaşı olduğu için sesimi çıkarmak istemiyordum. Babamla Gürkan amca da bir masada konuşuyorlardı. Bu akşamki sevkiyatla alakalı olduğuna yüzde yüz emindim. Gözlerim tekrardan Araf’a kaydı. Zaman dursun da sürekli onu izleyeyim istiyordum. ‘’Yiyeceksin çocuğu gözlerinle!’’ Tuana’nın söylemesiyle hızla gözlerimi çekerken ona sinirle baktım. ‘’Aa ne münasebet! Kendin bakmıyorsun sanki hiç.’’ Bana güldüğünde burun kıvırarak önüme döndüm. ‘’Pis seni.’’ ‘’Sensin pis.’’ Omzuma vurduğunda güldüm. ‘’Bakayım fotoğraflarına.’’ Hevesle ona döndüğümde fotoğraflarımı ona da gösterdim. ‘’Çok güzel!’’ Herkesten övgü aldığımda akşamım güzelleşmişti. Araf telefonla konuşarak kalktığında peşinden gitmek istedim. ‘’Ben bir kalkayım.’’ Tuana anladığında imayla güldü. ‘’Git tabi.’’ Bir anda nereye kaybolduğunu anlamadığımda iki adam çıkmıştı. Bir şey konuşuyorlardı. Duvarın köşesine sinip onları dinlemek zorunda kaldım. ‘’Neredeymiş bu sevkiyat?’’ Bugün bu kelimeyi çokça duymuştum. ‘’Engin’den duyduğum kadarıyla sınırı geçmeden bir alan var ya. Tırlar oraya yanaşacakmış. Kaç tane olduğunu bilmiyorum ama o kadar duyamadım.’’ ‘’Güzel.’’ Dedi karşısındaki. ‘’Bakalım Engin’in kızına aldığı mallar kızı kadar güzel miymiş?’’ Birlikte gülüşerek yürüdüklerinde arkalarından bakakaldım. Sevkiyat benimdi ve onlara müsade edeceğimi hiç sanmıyordum. Hızla lavaboya ilerlediğimde kapıları kilitledim. Kimsenin olmadığından emindim. Büyükbabayı aradım. ‘’Sayar.’’ ‘’Sevkiyatta kaç tır olacak biliyor musun?’’ Ondan habersiz kuş uçmazdı. Babamın dahil olduğu her şeyi bilirdi. ‘’Sekiz tır.’’ ‘’İyi o zaman. Şimdi beni iyi dinle, ihtiyar.’’ Kendi etrafımda döneledim. ‘’Bu gece için bana on altı tır ayarla. Hepsi boş olsun. Boş olan sekiz tırın altına da bomba koy. Adamlarını ayarla dememe gerek yok diye düşünüyorum. Ben o malların hepsini alıp senin tırlarına koyacağım. Sonra boş olan tırları da iki tarafın gözü önünde patlatacağım.’’ ‘’Aklını mı kaçırdın sen?’’ Bağırışı kulağımı acıttığında kulağımdan çektim. ‘’Aklımı falan kaçırmadım! Madem siz ailecek beni ateşe attınız, ben de sizi korumaya çalışıyorum.’’ O mallar başkasının eline geçerse başta ben suçlu gözükecektim. Buna imkan veremezdim. İstifa etmiş olsam da Leman bana kimliğimi geri vermişti. İstediğim zaman da dönebilme şansı tanımıştı. Bunu neden yapıyordu bilmiyordum. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. ‘’Şimdi adamlarını verecek misin vermeyecek misin, ona göre başkasını aramaktan hiç çekinmeyeceğim ihtiyar!’’ Son sözlerimi söyledikten sonra derin nefesini verdi. ‘’Tamam lanet olası. Sekiz yeni, sekiz eski tır göndereceğim. Eski olanları zaten anlarsın, bombaları onun altına yerleştireceğim. Toprağı bulursun sana ne yapman gerektiğini söyler. Halledebilirsem babanın adamları ile benim adamlarımı değiştiririm, böylece rahatlıkla içeri girebilirsin.’’ Kendi kendime gülümsedim. Böyle yola gelirdi ihtiyar. ‘’Haber bekle.’’ Telefonu kapattığımda aynaya baktım. ‘’Ecmel.’’ ‘’Bu gece herkes seni tanıyacak kızım. Eğer baban kızına bir oyun oynuyorsa,’’ omuzlarımı dikleştirdim ‘’pekala kızı da babasını bir ateşe atabilir.’’ Bu gece bana oyun oynayan herkesin canına okuyacağım. Kapıyı açıp çıktığımda ilerdeki İlke’yi gördüm. Bu tarafa yürüyordu. Yan yana gelene kadar bana garip baktığında yanımdan geçerken bir ayağımı uzatarak çelme taktım. Yere kapaklandığında bağırmıştı. ‘’Manyak mısın sen!’’ ‘’Devam et İlke.’’ Ona bakmadan içeri yürüdüğümde kalktığım yere geri oturdum. Etrafımdakileri incelemeye başladım. Engin Sayar. Gürkan Yıldırım. İki silah kaçakçısı. Buğra İlhan. Genç iş adamı, milyarder, silah kaçakçısı. Diğerlerine bakamadan gözlerim birine kaydı. Kuzey Araf Yıldırım. Ya da, Girdap. İşte onun kim olduğunu ve ne olduğunu hiç bilmiyordum. ************ Davet bitiminde babamlar beklediğim gibi eve gelmiyordu. Araf’ı bile görmeden arabama ilerlediğimde annemi bekledim. O da geldiğinde eve doğru sürdüm. ‘’Baban geç gelecekmiş. Anne-kız gecesi yapar mıyız?’’ ‘’Çok yorgunum bugün.’’ Diye açıkladım. Gerçekten yorgundum ve gitmem gereken sevkiyatım vardı. ‘’İyi tamam, bu gece ellemiyorum sana.’’ Güldüğümde yola odaklandım. Eve geldiğimizde dikkat çekmemek için biraz annemle oturdum. Bir yandan da mesaj beklediğim biri vardı. İstediğim mesaj dakikalar sonra geldiğinde anneme iyi geceler dileyip odama çıktım. Eşyalarımı kamufle edecek eşofmanlarımı giydim. Bu bendim. En alt çekmeceden kullanacağım arabanın anahtarını aldım. Odamın ışığını ve kapısını kapattığımda kilitleyerek anahtarı cebime koydum. Çalışma odasına girmeden etrafı iyice kontrol ettim. Annemin teyzemle konuşma sesi geldiği için rahatça odaya girdim. Aşağı kapıya açılan merdivenlerden indim. ‘’Bildiğiniz iki, bilmediğiniz on iki.’’ Bu sefer büyük bir siyah araba seçmiştim. Siyah olmasının nedeni bugün için dikkat çekmemekti. Sevkiyat alanına sürerken bir diğer telefonumdan Toprak’ı aradım. ‘’Biz buradayız. Engin Bey ve Gürkan Bey’in adamlarıyla değiştirdik yerleri.’’ Telefonu kapattım. Benim yapacağım bu değildi. Ben direkt olarak malların olduğu tırların yerine gittim. Sevkiyat başka yerde olacaktı çünkü. Burada farklı adamlar vardı. Arabayı gözükmeyen bir yere park ettiğimde eldivenlerimi elime geçirerek arabadan indim. ‘’Bakalım bakalım.’’ Tırlar farklı yerlerdeydi. Şaşırtmaca da olabilirdi elbet. Adamlardan biri beni tanıdığında kulağıma takmak için bir kulaklık verdi. Kulağıma yasladım. ‘’Hazır mısın?’’ ‘’Hiç olmadığım kadar.’’ İlk tırın yanına geldiğimde ona yakın adam vardı. Hepsini alabilir miydim? Pekala alırdım. Belimden çıkardığım tabancanın ucuna susturucu yerleştirdiğimde ön taraftaki üç adamı arkalarından vurdum. ‘’Kaldı sekiz.’’ Diye mırıldandığımda benim için gönderilmiş adamlar arka taraftakileri öldürmüştü. Kulaklığa basıp konuştum. ‘’Birinci tır hazır.’’ Tırın kapısını açtığımda malların hepsini kontrol edip gönderdim. Gece hepsini geri alacaktım zaten. Kalan yedi tırı da bulmaya çalıştığımızda dağılmıştık. Önüme çıkan herkesi gözümü kırpmadan öldürdüm. Toprak’ı gördüğümde anlaştığımız gibi bomba olan tırları bir yere çekmişlerdi. Düğmeyi ondan aldığımda basmamak için dikkatlice taşıdım. ‘’Öbür tırlar dolacak mı?’’ ‘’Şimdilik hayır.’’ Dedim ona bakarak. ‘’Babamları gördün mü?’’ Kafasını salladığında köşedeki ışıkları yanan ev gibi yeri gösterdi. Kocaman alandı zaten. ‘’Bodrumdalar. Üst tarafta olanlardan haberleri olması imkansız.’’ Bok imkansızdı. Sevdiğim adamı biraz tanıyorsam bu gece tüm adamlarını etrafa koyar kuş dahi uçurmazdı. Burada olduğumu biliyordu, beni koruduğu için rahattı. Bunun için onu suçlamayacaktım ama bir güzel dersini alacaktı o da. Diğerleri gibi. ‘’Dedenizin getirdiği tırlar sağ tarafta. Oraya gönderirsiniz, benim içeri geçmem gerekli.’’ Kafamı salladığımda şapkamı geri kafama geçirdim. Arabama doğru yürüdüğümde kulaklığa doğru konuştum. ‘’Sol taraftaki tırlarla takas edebilirsiniz malları.’’ Gece daha bitmemişti. ********* ‘’Apo’nun adamları buradaymış.’’ Dedi Buğra. ‘’Malları almak istiyorlarmış.’’ ‘’Başlarına tonlarca adam diktik. Yiyorsa alırlar.’’ Herkesin keyfi yerindeyken Araf telefonuna bakmakla meşguldü. Adamların biri geldiğinde onlara baktım. ‘’Sanırım bir düşmanımız daha var. Karşı tarafın adamları öldürülmüş. Tırlar başıboş kalmış hep.’’ ‘’Nasıl?’’ Dedi Gürkan. ‘’Bu nasıl mümkün olur?’’ Engin hemen evdeki adamlarından birini aradı. ‘’Sera evde mi?’’ ‘’Arabası burada efendim.’’ Beklediği gibiydi. Sinirle masaya vurdu. ‘’Aşağıdaki yere bak!’’ Telefonu kapattı sinirden. ‘’Sera’nın ne işi olur burada?’’ diye sordu Buğra. ‘’Öğrenmiş demek ki bir yerden. Böyle bir geceyi asla kaçırmaz.’’ ‘’Sadık Sayar torununu sizden daha çok seviyor sanırım.’’ Diye mırıldandı Araf. ‘’Öğrendiği gibi tırların yerini değiştirmek için dedesini aramış. O da sonrasında beni aradı. Mallar her türlü bizde yani.’’ ‘’Engin amca kızını neyle besledin sen?’’ Buğra’nın sorusuna çoğu adam gülmüştü. Birkaç silah sesi geldiğinde herkes gerilmişti. Çünkü Sera yukardaydı. Tüm üyeler yukarı çıktığında ortalıkta olan sadece sekiz tır ve Apo denen adamın kendisiyle korumaları bulunuyordu. ‘’Beyler!’’ ‘’Kızım nerede?’’ Diye sinirle konuştu Engin. Apo’nun yüzü değişti. ‘’Kızın mı? Nerden bileyim ben senin kızını.’’ Ardından tırlara gülümsedi. ‘’Ama malları burada.’’ ‘’Sen öyle san.’’ Dedi Araf. Diğer adamlara doğru konuştu. ‘’Açın tırları.’’ Hepsi tırları açtığında herkes o yöne baktı. Herkes şok olmuştu, çünkü tırlar boştu. Arkadan bir araba sesi geldiğinde o yöne döndüler. Yine sekiz tır ve bir siyah araba vardı. Tırlar arka tarafta kaldığında siyah araba adamların önünde durdu. ************ Görünmez camlar sayesinde hiçbiri beni görmüyordu. Kulaklığa tekrar basıp konuştum. ‘’Tırlardaki adamlar inebilir. Olabildiğince uzaklaşsınlar, belli olmaması için de ışıkları açık bırakabilirler. Ne de olsa eskiler.’’ Arabadan indiğimde herkes bana bakıyordu. ‘’Sera.’’ ‘’Sana da iyi akşamlar babacığım.’’ Kapıyı kapattığımda tekerleğin üstüne basıp arabanın kaputuna çıktım. ‘’Ya da iyi akşamlar beyler mi demeliyim?’’ Kendimce güldüm. ‘’Sen.’’ Diyerek bana parmak doğrulttu biri. Kendimi işaret ettim. ‘’Ben.’’ ‘’O parmağın inmezse güzel bir yerine sokacağımdan emin olabilirsin.’’ Dedi sakin ama sinirli olan bir ses. Kuzey Araf Yıldırım. ‘’Benim sevkiyatımda bensiz iş demek.’’ Kafamı salladığımda kafamdaki şapkayı çıkardım. ‘’Güzel güzel.’’ Babamların tarafı sakindi çünkü olayı bildiklerine adım kadar emindim. ‘’Neyse ki ben bana ait olan malları almış bulundum.’’ Arkamdaki tırlara baktım. ‘’Ne kadar para eder acaba burası?’’ ‘’Neyse.’’ Dedim önüme dönerek. ‘’Ben bir balerinim sonuç olarak. Silahla ne işim olur değil mi?’’ Cebimden çıkardığım düğmeye basarak sekiz tırın sekizi de patlamıştı. ‘’Sera!’’ ‘’Ecmel!’’ İşte bu kısımdan sonrasını bilmiyorlardı. ‘’Geçmiş olsun.’’ ‘’Aptal mısın sen?’’ Buğra’nın sorusuna omuz silktim. Bir şey diyecekken öbür tarafın adamlarından biri konuştu. ‘’Efendim, tırlardaki tüm adamlarımız saldırıya uğramış. Seksen tane-‘’ Konuşmasından sıkıldığımda belimden silahı çıkararak onu vurdum. Benden sonra herkes silahlarına davrandığında savaş alanı gibiydi. ‘’Tüh. 81 oldu.’’ Bu gecelik silahla işim bittiğinde silahı bırakarak eldivenlerimi çıkardım. En rahatları bendim. ‘’Sen yaptın!’’ Diye kükredi biri. Bana yanaşamıyordu çünkü öleceğini biliyordu. Gülümseyerek kafamı salladım. Silahını bana doğrulttuğunda hiç korkmadım. ‘’İndir o silahı.’’ Diye konuştu babam. ‘’O siktiğimin silahından bir ateş çıkarsa seni öldürmekten beter ederim!’’ Hızla onlara döndüm. ‘’Ben bilmem ama siz daha iyi bilirsiniz.’’ Göz ucuyla bana döndüler. ‘’Ateş edebilmesi için önce silahının dolu olması gerekir.’’ Sonra Apo’ya döndüm. Sweatimin cebinden çıkan şarjörünü ona gösterdim. ‘’Ne yazık. Arkadaşın şarjörü hiç dolu değil.’’ Apo silahından birkaç kez ateş etmeye çalıştığında bunu yapamamıştı. ‘’OROSPU!’’ Diye bağırması her şeyi mahvetmişti. Araf korkunç bir şekilde onun üstüne yürüdüğünde kaç kez sıktı sayamadım. Ona ait adamları da diğerleri vurduğunda her şey çok korkunçtu. Belki de hiç gelmemeliydim. Hepsini izlediğimde hınçlarını alana kadar dövüşüp vuruştular. Söylemem gerekirse korkunç bir hayatları vardı hepsinin. Babam Araf’ı durdurdu. ‘’Yeter. O burada.’’ Bunu yeni idrak etmiş gibi bana bakıyordu. Ona kırılmıştım aslında. ‘’Şimdi gelelim size.’’ Dedim kısık bir sesle. ‘’Hatta bir dakika.’’ Eşofmanımın cebinden telefonumu çıkardığımda büyükbabayı arayıp hoparlöre aldım. ‘’Sayar! Hallettin mi?’’ Araf’ın gözlerine baktım. ‘’Hallettim büyükbaba.’’ ‘’Ama bunu seninde duyman gerekir diye düşündüm.’’ Hepsine tek tek baktım. ‘’Gerçek mallarınızı istiyorsanız her biriniz kişi başı iki milyon ödeyeceksiniz.’’ Telefona döndüm. ‘’Sen de dahil büyükbaba.’’ ‘’Kuzey biz bölüşelim oğlum.’’ Dedi Gürkan amca. Bu adama hastaydım!’’ Ona döndüğümde gülmedim. ‘’Sizin iki buçuk bile verebilirsiniz.’’ ‘’Karşılığında sınırsız içli köfte yapacaksan üç bile olur.’’ Gözlerim parladı. ‘’Kabul.’’ Araf bize bakıp sabır çekiyordu. Buğra ise bize gülüyordu. ‘’Şovunu bozmak istemem ama aldığın sandığın tırların hepsi bende.’’ Araf’a döndüm. Bakabildiğim en kırgın gözlerim şuan karşısındaydı. ‘’Şovumu bozamazsın çünkü mallar gerçekten bende.’’ Telefona döndüm. ‘’Benden sonra Araf’ı arayıp tırların yerini değiştirmesini söylemişsin. Sağ tarafa koyduğun tırlar senindi. Sol tarafta olanlar benimdi.’’ ‘’Mallar sol tarafa kondu.’’ Araf kendi kendine mırıldandığında içten içe bunu onaylamıştı. ‘’Neyse. Zaten işlerim kesattı şu ara.’’ Buğra kıkırdadığında ben de gülmek istedim. ‘’Vuruldum, ameliyat oldum derken para suyunu çekti tabi.’’ Babam sinirden gülüyordu kesinlikle. ‘’Gözüm iki para görür fena mı?’’ Araf ‘ben sana göstereceğim’ dercesine baktığında kendine bir sigara yaktı. Telefonumun arkasından kimliğimi çıkardım. ‘’Bir savcıyla uğraşmamanızı söylemeleri lazımdı.’’ Alayla güldüm. ‘’Ya da sizin deyiminiz ile devlet adamı.’’ ‘’Bir yaşıma daha girdim!’’ Diye söylendi babam. ‘’Herkese iyi geceler. Paralarınız onaylandığında mallarınıza kavuşursunuz.’’ Telefonu kapattığımda kaputun üstünden inip arabaya bindim. Geri geri gelip onlardan uzaklaştığımda kulaklığımdan bir ses geldi. ‘’Aferin kız sana.’’ Güldüğümde kulaklığı çıkarmadan konuştum. ‘’Geliyorum.’’ *********** Saatler Öncesi Araf telefonu çaldığında arayan kişiye şaşırdı. "Efendim?" "Sera'nın sevkiyattan haberi var." dediğinde oturuşu değişti. Nasıl haberi vardı? "Anlamadım." "Duydun işte evlat." dedi Sadık Sayar. "Benden tır istedi. Boş olacak şekilde. Gelen tırlardaki malları kendine çekecek." "Bu nasıl mümkün?" Davette gözü Ecmel'i arıyordu. "Ben söyledim çünkü," "Bunu neden yaptınız?" diye sinirle sordu. "Onun nasıl biri olduğunu biliyorsunuz!" Derin bir iç çekiş geldi. "Çünkü ondan bir şey saklayamam, evlat." "Ondan saklamadınız ama beni arıyorsunuz?" Sorguladığında Ecmel'i gördü. "Çünkü onu koruyacak kişi sensin. Onu kendinden bile koruyabilirsin." Buna hak verdi. "Ne yapmamı istiyorsunuz?" "Çok basit. Benden babasının adamlarıyla benimkilerinin yer değiştirmemi istedi. Sen de benim adamlarım yerine kendi adamlarını koyacaksın." Onu onayladı. "Adamlarımdan Toprak. Sera'yı tanır ve bilir. Tek o konuşursa diğer adamları tanımadığından çok anlamaz, adamlarına bunu söyle." "Halledeceğim." Telefonu kapattığında Ecmel'e baktı. Gülerek Simge ile konuşuyordu. Böyle bir kızdan nasıl öyle bir kişilik çıkıyordu, hayretti doğrusu. O sırada Uygar Yıldırım, Sera'ya ulaştı. Sera tanımadığı numarayı açtığında kulağına yasladı. "Buyrun?" "Sera, merhaba. Ben Uygar." Aklına gelenle gülümsedi. "Fırlamanın amcası!" "Aynen öyle. Duyduğum bilgilere göre sevkiyatın varmış." Kaşları çatıldı. "Siz nereden biliyorsunuz?" "Ah küçük kızım. Bizim dünyamızdan o kadar haberin yok ki. Bugün ülkeye döndüm, yeğenim bahsetti." Kafasını salladı. "Ama şöyle bir durum var ki, deden Araf'a ulaşmış. Adamları değiştirmek adına." "Anlamadım?" diye sorguladı Ecmel. "Anladın aslında. Deden babanın adamları ile değişecek, dedenin adamları ise Kuzey'in adamları ile yer değişecek. Böylelikle mallar sana hiç ulaşamayacak." "Anladım. Peki benden ne istiyorsunuz?" diye sordu anlamazca. "Sevkiyatı başarıyla tamamlamanı." "Anladığım şeylere göre Araf'ın adamları geçerse benim yapacağım bir şey yok. Davette duyduğum kadarıyla sevkiyatı basmak isteyen birileri var ve benim isteğim onları durdurmak, gerisi beni bağlamaz." "O zaman küçük hanım, beni iyi dinle." dediğinde devam etti. "Benim adamlarım orada olacak, boş tırların başında. Biri sana kulaklık verecek, benimle konuşmanı sağlayacak." Alayla güldü. "Peki ben sizin adamlarınızı nasıl tanıyacağım?" "Amcan onu da halletti. Hepsinde birer kol düğmesi olacak. Bilirsin diğer adamlar böyle şeyler takmaz ama bu gece benim adamlarımın hepsinde kol düğmesi olacak, ayırt edebilirsin diye düşünüyorum." Kafasını salladığında mantıklı geldi. "Bunu neden yapıyorsunuz?" "Bunu sana gecenin sonunda söyleyeceğim. Şimdilik bol şans. Kılına bile zarar gelmeyecek, emin ol." Telefonu kapattığında birkaç saniye düşündü. Mantıklıydı. Bir kere de o kazanan olacaktı. *********** Konum atılan yere geldiğimde sekiz tane tır görmemle gülümsedim. Adamlar benim için hepsini tek tek açtığında sekizi de doluydu. Sevkiyat başarılıydı. Beni bekleyen kişinin yanına ilerledim. ‘’İyi iş çıkardın.’’ Elini uzattığında seve seve sıktım. ‘’Kim olduğumu biliyorsunuz.’’ Elini bıraktığımda tırlara döndüm. ‘’Sağ salim yeğeninize teslim edebilirsiniz.’’ Ellerimi cebime sokup yanından uzaklaştım. ‘’Gitmeden söyleyeyim!’’ Arkamdan seslendiğinde omzumun üstünden ona baktım. ‘’Furkan Yıldırım’ın selamı var!’’ Gülümsediğimde arabaya geri ilerledim. Aleykümselam.
37.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |