Yeni Üyelik
44.
Bölüm
@ineffable3107

Sabah hastaneye geldiğimde bizimkileri göremedim. Daha doğrusu kimseyi göremedim. Odaya girdiğimde Ece ve bebeği uyuyor, Başar abi de koltukta uyukluyordu. Ses çıkarmamak için kapıyı kapattığımda çantamı bırakıp bebeğe ilerledim. Küçücüktü. ‘’Merhaba.’’ Diye fısıldadım.

Parmağımı eline koyduğumda nasıl olduysa beni hissetmiş, parmağımı tutmuştu. ‘’Seni alabilir miyim acaba?’’

Dün teyzemin bana verdiği gibi onu aldığımda sessizce yataktan uzaklaştım. Gözlerini açmıştı. Ağlamıyordu. ‘’Günaydın bebeğim.’’

Sadece bakıyordu. Ece’ye baktığımda hala uyuduğunu farkettim. ‘’Gece anneyi uyutmamış sanırım birileri.’’

Kapı çaldığında hala uyanmayan bebeğin annesine ve babasına baktım. Kapıya yürüdüğümde fısıltıyla konuştum. ‘’Girin.’’

Kapı açıldığında Araf’ı görmeyi beklemiyordum. Daha sabah onun yanından gelmiştim buraya. Beni elimde bebekle gördüğünde bir süre tepkisiz kalmıştı. Gözleri bir süre üstümüzde oyalandığında yutkundu. Ona gülümsediğimde bebeğe eğildim. ‘’Benimki de geldi.’’

‘’Bak.’’ Ona doğru döndüğümde bebeğe bakıyordu. Elini beresine koyduğunda dokunmaya korkar bir hali vardı.

‘’Yakıştı elinize.’’ Dedi bir ses. Başar abi uyanmış bize bakıyordu. ‘’Şey.’’ Yanaklarımın kızardığını hissettiğimde ondan uzaklaşıp bebeği bıraktım.

Onlar aralarında konuştuğunda dışarı çıkmışlardı. Ece uyandığında direkt olarak gözleri beni bulmuştu. ‘’Günaydın.’’

Bebekten gözlerimi çekmedim. ‘’Günaydın.’’

‘’Annemler yok mu?’’ Bilmiyorum dercesine kafamı salladım. ‘’Geldiğimde biri yoktu.’’

‘’Başar, o nerede?’’

Bunu demesinin ardından kapı açıldığında Başar abi gelmişti. ‘’Kuzey’e bir bak istersen.’’ Kafamı salladığımda odadan çıktım. Onu görmek beni tekrar tekrar gülümsettiğinde yanına ilerledim. ‘’Sevgilim, hoşgeldin.’’

Eğilip yanağımı öptüğünde kafam yana eğildi. ‘’Neden buradasın?’’

‘’Telefonunu unutmuşsun evde.’’ Cebinden çıkarıp bana uzattığında unuttuğumun farkında bile değildim. ‘’Çıkmış tamamen aklımdan.’’ Ondan alıp cebime koyduğumda gözü yüzük olmayan parmağıma kaydı. ‘’Bugün söyleyeceğim, merak etme.’’

‘’İyi edersin.’’ Ayakta kaldığımızı farkettiğimde elinden tuttum. ‘’Oturalım gel.’’

‘’İşim var.’’ Dediğinde kafamı salladım ama bu elimi bırakmasına engel olmadı. ‘’Adamlarından gönderseydin, ya da acelesi yoktu yani sen de kalabilirdi.’’ Gün içinde neredeyse herkesi gördüğüm için çok lazım değildi açıkçası. ‘’Seni görmeliydim.’’

‘’Bir de Başar’ı tebrik etmek istedim yani sonuçta tanışıyoruz. Bir daha nerede görürüm belli değil.’’ Onu onayladığımda asansöre kadar onunla ilerledim. ‘’Burada mı kalacaksın hep?’’

‘’Akşam çıkacakmış zaten, kursa gitmeliyim öğleden sonra.’’ Neticede ben doğurmamıştım ve dönmem gereken bir sahne hayatı vardı. ‘’Kurstan erken çıkarsam yanına gelirim.’’

‘’Bugün gelme.’’ Sesi soğuk değildi ama neden böyle demişti ki? ‘’Akşam toplantım var. Boşuna gelme yani.’’ Açıklaması yeterli olduğunda gülümsemeye çalıştım. ‘’Seni görmeyeceksem gelmemin bir sebebi yok o zaman.’’

Gülümsemesi benim günümü aydınlatmaya yetmişti. Gözü etrafa kaydığında ardından yine beni buldu. Ellerini yanağımda hissettiğimde eğilip dudağıma kısa bir öpücük bıraktı. Artık bu tepkilerinden utanmıyordum. ‘’Ben gece gelirim yanına, yüzüğünü de takarım.’’

Benden uzaklaştığında kafamı duvara yaslayıp onu izledim. Yanımda o varken odağımın başka bir şeyde olması mümkün değildi. O başkaydı. O kimse değildi. O her şeydi. O benim her şeyimdi.

"Hasar büyük kalbim gidiyor elden, aşığım yani."

Koridorun solundan gelen annemi gördüğümde çoktan yanıma gelmişti. "Hoşgeldin canım."

"Hoşbuldum." dedim yanağını öperken.

"Hayrola?" Noldu dercesine kafamı salladım. "Yüzün gülüyor."

"Kuzey gitti mi?" diye sordu Başar abi. Kafamı salladığımda annem gülmüştü. "Anlaşıldı."

"Anne!"

Tekrardan odaya girdiğimde çantama uzanıp telefonumu oraya koydum. "Ne zaman çıkacaksın?"

Soruyu direkt olarak Ece'ye yönelttiğimde bana döndü. "Bu akşam sanırım." Kafamı salladım. Odada tek biz kaldığımızda bebeğin yanına ilerledim. "Eve gelmeyi düşünüyorum, sen de istersen."

"Benimle bir alakan yok, orası senin de evin." Elime uzandığında tepki vermedim ama tutmasına da izin verdim. "Lütfen böyle olmayalım. Evde yine tepkini göster ama onların yanında olmasın."

"Bir sorunum yok seninle." Elimi çektiğimde onda boşluk hissi yarattığıma emindim.

Hala bebeğini izlediğimi farkettiğinde konuyu değiştirmeye çalıştı. "Sevdin onu."

"Bana zararı olmayan herkesi severim, bilirsin." diye açıkladım. Ardından yüzüne baktım. Hala güzel kadındı. "Bana zararı olup sevdiğim tek kişi sensin, maalesef."

Yanından kalktığımda çantamı aldım. "Evde görüşürüz, şimdi kursa gitmeliyim."

Eve gelmesinin sebebi de İzel teyzenin ailesinden birinin vefatıydı. Onlar gittiği için sadece annemle teyzem buradaydı.

Kursa geldiğimde önce kendi provamı tamamladım. Umay teyze ile konuştuktan sonra da Tuana ile buluşacaktım. Kafenin birine oturup onu beklediğimde beni arayınca açtım. "Neredesin?"

"Ya şirketten çıkamadım. Bugunlük eksem olur mu?"

"Sorun değil hayatım." Telefonu kapattığımızda boş boş bakındım. ‘’Yemek yiyeyim bari.’’ Garsonu çağırıp yiyecek bir şeyler söylediğimde telefonuma bakınarak bekledim. Ama birkaç kişiden kuşkulanıyordum. Garip tipte adamlar vardı. Yemeğim geldiğinde odağım daha çok adamlardaydı. Korkmamı gerektirmiyorlardı ama işkillenmiştim.

Yemeğime döndüğümde karşıma biri oturmuştu. Göz ucuyla kim olduğuna baktım. Geçen gördüğümüz Yuşa denen adamdı. ‘’Buyurun?’’

‘’Sormadan oturdum ama rahatsız etmedim umarım.’’ Ardından ceketini sıyırarak belindeki silahı göstermeye çalıştığında anladım dercesine baktım. ‘’Yok.’’ Yemeğime geri döndüğümde onu umursamadım. ‘’Neden burada olduğumu merak etmiyor musun?’’

‘’Etmeli miyim?’’ Veliydi en son. O da mı oyundu? Peçeteyle ağzımı siler gibi yaptığımda geri yaslanıp çantamdaki silahı aldım. Emniyetini açıp masaya bıraktığımda bunu beklememiş gibiydi.

‘’Sevgilin hakkında bazı şeyler bilmen gerek.’’ Alayla kafamı salladım. ‘’Peki, sana inanacağımı düşündüren nedir?’’ Salak birisi değildim. Araf’ın ağzından bir cümle çıkmadıkça bir şeye inanmazdım.

‘’Savcı olduğunu biliyorum.’’ Bunu bilmeyen kalmamıştı zaten. ‘’Ama sevgilinin oyununu da biliyorum.’’

‘’Bilirsin tabi.’’ Suyuma uzandığımda içeriye giren iki kişi tüm ortamı germişti. Sylvia ve Irına buradaydı ve doğrudan benim masama geliyorlardı. ‘’Yoshi! Bu ne güzel bir sürpriz dostum.’’ Irına korkunç bir tavırla yandaki sandalyeyi çekerek oturduğunda beni bile korkutmuştu. Yoshi mi?

‘’Bizi gördüğüne sevinmemiş gibisin.’’ Dedi Sylvia omzuna vurarak.

‘’Burada ne oluyor?’’

Yuşa ayaklanacakken Sylvia oturtmuştu hemen. ‘’Ama nereye, daha Sera’nın yemeği bitmedi.’’

Ortam yeterince gergindi. Etraftaki adamlarda başımıza geldi. Sanırım onlar Yuşa denen adamın yanındalardı. ‘’Anlat bakalım, Yoshi. Neden buradasın?’’

‘’Sizin yapamadığınızı yapmak için!’’ Diye bağırdığında Sid içeri girmişti. Elleri cebinde salına salına bizim masamıza geliyordu. ‘’Neymiş bizim yapamadığımız şekerim?’’ Yuşa gözlerini açarak korktuğunu belli etti. Onlardan korkuyordu.

Ben ise dilimi yutmuş gibi izliyordum onları. Dışardan bir bakan olsa onlardan gerçekten korkardı. Özellikle Irına. Kadın olmasına rağmen bir adamı direkt olarak yere serecek gücü vardı. Tanımasam en korkacağım kişi o olurdu. ‘’Biri bana ne olduğunu anlatacak mı?’’

‘’Kız bu silah ne güzelmiş!’’ Sid yanıma geldiğinde masadaki silahı eline aldı. ‘’Yanında silah mı taşıyorsun?’’ Diye sordu şaşkınlıkla Irına.’’ Yüzümü buruşturdum. ‘’Sadece silah olsa yine iyi.’’

Saçımdaki tokayı aldığımda çevirip bıçak olmasını sağladım. ‘’Oha!’’

‘’Lider bunu biliyor mu?’’ Kafamı salladım. Onun bilmediği bir şey yoktu zaten. Biz bunları konuşurken kapıdan Araf ve Buğra girdi. ‘’Bir siz eksiktiniz!’’ Ellerimi göğsümde bağladığımda olacakları izlemeye başladım. Irına kalktığında Araf yerine oturdu. Yuşa on saattir şekilden şekle girerken ağzını bıçak açmamıştı. ‘’Selam çocuklar!’’

Buğra ortamı beğenmiş gibi selam vermişti. Cidden tek sorunumuz buydu, Buğra!

‘’Yoshi, nasıl gidiyor?’’ Yuşa kızarıp morardığında sesi içine kaçmış şekilde konuştu. ‘’İyiyim efendim, siz?’’ Kafasını önüne eğdiğinde bu sefer şaşıran ben olmuştum. ‘’İyi bizde ne olsun. Ya da Yuşa mı demeliydim?’’ Ardından Sid’e döndü. ‘’Yuşaydı değil mi?’’ Sid hevesle kafasını salladı. Hani toplantısı vardı?

‘’Eski arkadaşınızı misafir etmek istersiniz değil mi, kızlar?’’ Irına hemen kafasını salladığında Sylvia Yuşa’yı yerinden kaldırıp yürüttü. ‘’Biri artık bana ne olduğunu anlatacak mı?’’

Sesim biraz yüksek çıktığında Sid ve Buğra ellerini havaya kaldırarak bizden uzaklaştılar. Sid gitmeden silahımı bıraktığında rahatlamıştım. ‘’Hani yanında taşımıyordun?’’

Omuz silktim. ‘’Her an tehlikede olabilirim gibi geliyor.’’

‘’Koy onu geri çantana.’’ Dedi gözüyle işaret ederek. Alayla güldüm. ‘’Peki efendim.’’

Sinirle masadakileri alıp çantama koyduğumda ona döndüm. ‘’Gerçekten burada olduğuna inanmak istemiyorum. Hani toplantın vardı senin?’’ Güldü. ‘’Senden önemli işim olamaz.’’ Adamı tanımıyordum bile. Bıkkınlıkla konuştum. ‘’Bana bu kadar mı güvenmiyorsun?’’ Bakışları değiştiğinde yüzümü inceledi.

Kafamı iki yana sallayıp suyuma uzandığımda elim bardağa değmeden elimi tuttu. ‘’Yüzüğün nerede senin?’’

Yutkundum.

‘’Bence benim güvenimi sorgulayacağına kendine bak.’’ Tavırlı bir şekilde baktığında kırılmamama imkan yoktu. ‘’O yüzüğü parmağına takmayacaksan ne sikime evlenme teklifi ettim lan ben sana?’’

‘’Sana bunun açıklamasını yaptım.’’ Dedim rahatça. Çantama uzandığımda kutuyu aldım. İşte şimdi siktirdi. Yüzük kutuda yoktu. ‘’Çok güzel.’’ Mırıldanışı beni gergin ettiğinde hızla çantamı karıştırdım. ‘’Ama eminim, kutusuna koydum.’’ Hala çantamı karıştırırken masaya sertçe yüzüğü bıraktı. ‘’Giyinme odasında bırakmışsın.’’

Yüzüne bakmayarak yüzüğü parmağıma geçirdiğimde ondan ve bakışlarından kaçmak istedim. ‘’Sabah gerçekten telefonun için mi geldiğimi sanıyorsun?’’

Tekrar yutkundum. ‘’Yanından gitmedim lan! Sormanı bekledim kaç dakika!’’

‘’Kutuda sandım.’’ Dedim kısık bir sesle. Bu hali beni korkutuyordu şuan.

‘’Sandın işte.’’ Kafasını salladı.

‘’Yeter!’’ Sinirlendiğimde elimi alnıma götürdüm. ‘’Bence de yeter.’’ Ayağa kalktığında yüzümü ona çevirdim. ‘’Sana sadece hastane için taviz gösterdim. Alt tarafı gidip annene benim sana evlenme teklifi ettiğimi söyleyeceksin. Ne uzatıyorsun bu kadar?’’

‘’Görüyorum ki sen de çok istekli değilsin bu konuda.’’ Kafasını salladı. ‘’Güzel, ne yaparsan yap bundan sonra. Takmışsın, takmamışsın gram umurumda değil.’’ Cümlelerinin beni kırdığından haberi yoktu. Bir nokta da haklıydı belki ama ben böyle şeyleri aniden söyleyemezdim ki.

‘’Dışardayım ben.’’ Soğuk bir sesle masadan uzaklaştığında eşyalarımı alıp kalktım. Hesabı ödeyeceğim sıra zaten ödendiğini söylediklerinde burukça kafamı sallayıp çıktım. Onun yanına gittiğimde bir şey demeden arabasına bindi. İkimizde hiç konuşmadığımızda sadece parmağımdaki yüzüğü izledim.

Araba durduğunda eve geldiğimizi farkettim. Ona doğru baktığımda kollarımı boynuna doladım. Boynunu öpüp geri çekildiğimde konuştum. ‘’Gelsen de gelmesen de bu gece seni bekleyeceğim. Bana kızgın da olsan sen bensiz uyuyamazsın.’’ Dudağının kenarı kıvrıldığında tepki vermedi. O hareketten sonra tepkisine gerek kalmamıştı zaten. Onu tanıyordum. Her halükarda gelecekti.

Arabadan indiğimde camları kapalı dahi olsa beni izlediğini biliyordum. Bahçeye girene kadar araba sesi gelmediğinde kapıya kadar yürüdüğümde anca duymuştum. Bu beni gülümsetmeye yettiğinde eve girdim. Sadece teyzem bizdeydi. ‘’Bebek burada mı?’’ Cansel abla gülümseyerek kafasını salladığında elimdeki yüzüğü gördü. Tepki vereceği sıra onu susturdum. ‘’Annemler bilmiyor.’’

Arkamdan sevindiğini görüyordum aynadan. Gülümseyerek odama çıktığımda üstümü değiştirdim. Ellerimi hırkamın cebine koyup indiğimde salona oturdum. ‘’Napıyorsunuz hanımlar?’’

‘’Biz iyiyiz şekerim, oturuyoruz kız kıza.’’ Kafamı salladım. ‘’Asıl sen anlat. Nasıl gidiyor damatla?’’ Gülümsemeye çalıştım. ‘’Gayet iyi.’’ Son ettiğimiz kavga hariç iyiydik tabi. Kolumun birini koltuğa dayayıp elimi alnıma koydum. Topuzu çok sıkı yapmış olmalıyım ki beynime bir ağrı çökmüştü. ‘’Var mı yakında gösteri?’’

‘’Haftaya başlıyor hepsi. Dışardayım vallahi full.’’

‘’Dikkat kendine kuzucuğum. Gösteri diye koşuşturup hasta olma bir de.’’ Kafamı salladığımda gözlerimi yumdum.

‘’Sera götürür mü acaba?’’ Ece’nin sesini duyduğumda ardından annemin sesini duydum. ‘’Sorarsın gelince.’’ Gözlerimi açmadan konuştum. ‘’Nereye?’’

‘’Sen geldin mi?’’ Kafamı salladım. Görüp görmediklerinden haberim yoktu.

‘’Eve gidip bebeğe bir şeyler alacaktım da, Başar gelmedi daha.’’ Kapıda tonla adam varken mi? ‘’İyi gideriz birazdan.’’

‘’Uyukluyor musun kız sen?’’ Annem yastık fırlattığında kafama gelmemesi için gözlerimi açıp yastığı yakaladım. ‘’Kız!’’ Diye bağırdığında korkmuştum. ‘’Noluyor?’’

‘’Oha!’’

Annem yanıma yanaştığında elimi tuttu hemen. ‘’Sera!’’

‘’Evlenme teklifi mi etti?’’ Kafamı salladım. ‘’Ay hadi gözümüz aydın!’’ Teyzem sevinçle konuştuğunda annem bana sarılmıştı. ‘’Ay çok mutlu oldum şuan!’’ Üçü birden sevindiğinde ortamı bebek ağlaması bozmuştu. Annem gözlerini silerek benden ayrıldı. ‘’Ben torunuma bakayım!’’ Yukarı çıkıp ağlayacaktı. Ece bana sarılıp sarılmamak arasında kaldığında bunu istemedim. ‘’Tamam yeter sevindiğiniz, hazırlan da gidelim. Çok geçe kalmak istemiyorum.’’

Gece Araf gelecekti.

Odaya çıktığımda çantamdan birkaç şey alıp aşağıya geri inecekken ablamın odasından çıkan annemi gördüm. Gözlerini siliyordu. ‘’Annem üşümez misin öyle?’’ Diye sordu bacağımdaki şorta bakarak.

‘’Yok bebeğim üşümem. Arabayla gideceğiz zaten.’’ Yanağından öptüm. ‘’Ağlama, ben hep yanında olacağım.’’ Güldüğünde gözlerini sildim. ‘’Mutluluktan hepsi, valla.’’

‘’Hadi gidin gelin de konuşalım bakalım neymiş ne değilmiş!’’ Teyzeme güldüğümde Ece ile evden çıktık. ‘’Evleniyorsun.’’ Bahçeden çıkarken kafamı salladım. ‘’Ay çok garip.’’

‘’Neymiş garip olan?’’ Bir yandan ona bakmaya çalıştım. ‘’Annemin en yakın arkadaşının oğluyla evlenmen. Ben Doğu’dan başkasını bilmiyordum.’’ Bunu demesi bana da garip hissettirmişti şuan. ‘’Düğününde yoktu değil mi?’’ Kafasını iki yana salladı. ‘’Yani biliyorduk da hiç görmemiştik. Şimdi bir an ortaya çıkması, üstelik seninle evleniyor olması.’’

‘’Dünya küçük.’’ Yol ayrımından döndüm. ‘’Sana anlattığım formasını çaldığım çocuk var ya.’’ Yurtdışında olduğunda ona telefonda bahsetmiştim. Her ne kadar dinlemediğini düşünsem de hayatımı bilsin istemiştim. ‘’Hatırlıyorum. 12 numara diye sayıklıyordun telefonda.’’ Vay dercesine baktığımda kafamı salladım. ‘’O çocuk, Araf.’’

‘’Ne?’’ Saçma bir şey demişim gibi bakıyordu. ‘’İyi de o Almanya’da okumuş. Karıştırıyor olmayasın.’’ Yutkunduğumda bunu bilmediğimi farkettim. ‘’Belki son sene geçmiştir, olamaz mı?’’

‘’Bence senin yanlışın var.’’ Dedi düşüncesini doğrulayarak. ‘’Eminim ben, Kübra teyze bir davette bahsetmişti. Oğlum hep orada okudu, daha yeni geldi diye.’’

Evin önüne geldiğimizde sohbetimiz yarıda kesilmişti. Benim aklım hala Araf’ın o çocuk olduğundaydı. Oydu. Hatırlıyordum. Bu sefer yanlış değildi. Ama gerçekten Ece’nin dediği gibiyse bunu neden benden saklıyordu? ‘’Mantıklı bir açıklaması vardır, Ecmel.’’ Kendi kendime mırıldandığımda Ece’yi bekledim.

Hala düşündüğümde Ece’nin kapıyı açması tüm aklımı dağıtmıştı. ‘’Lazım olan her şeyi aldım. Aslında annem dedi çocukları gönderelim ama şimdi eve girsinler istemedim.’’

‘’Mantıklı olan o zaten. Evine kimseyi sokma.’’

Arabayı yeniden çalıştırıp çıktığımızda ilerdeki yol yapımı bizi farklı yola atmıştı. ‘’Hiç geldin mi bu yoldan?’’

‘’Yeni yaptılar burayı ama açılmadı diye biliyordum.’’ Kafamı salladığımda yola devam ettim. Açılmıştı demek ki. ‘’Şu şeye bir bakayım.’’ Telefonuma uzandığımda navigasyonu açtım. İçten içe geri gittiğimizi hissediyordum. ‘’Sera.’’

Ece’nin sesiyle başımı kaldırdığımda yolda duran arabaları ve adamları gördüğümde telefonu bıraktım. ‘’Bunlar kim be!’’

‘’Hiç tekine benzemiyorlar.’’ Dedi korku dolu bir sesle. Tüm camları kapattığımda arabayı durdurdum. Geri dönmek için yeltenirken arkamızı da kapatmışlardı. ‘’Anlaşılan gece uzun sürecek.’’

Adamları saymaya başladığımda Ece konuşuyordu. ‘’Birilerini arayalım gelsinler!’’

‘’On beş kişi.’’ Diye mırıldandığımda Ece’ye döndüm. ‘’Araba kullanmayı hatırlıyorsundur umarım.’’ Torpidoya uzanıp silahımı çıkardım. ‘’SERA!’’

‘’Kulağımın dibinde bağırmayı kes de gaza bastığımda arabayı sola kır, direğe çarpmamak için de sağa.’’ Bende olan silahı gördüklerinde arabama sıkmaya başlamışlardı. ‘’Arabam!’’ Arabam önemliydi ama! Üst camı açtığımda önde duran üç hayvanı vurmayı denedim. Üçü de isabet ettiğinde onların kurşunları artmıştı. ‘’Şu arabayı sağa kır!’’

Koltuğun dayanağına oturup gaza basmaya çalıştığımda bunu yaptım. Arabam tuzla buz olurken canım yanıyordu. ‘’Bu araba nasıl bu kadar sağlam?’’

‘’Engin Sayar.’’ Diyebildim.’’ Kurşunun biri tam yanımdan geçtiğinde nefes nefese kalıp içeri geçtim. ‘’Allahın belaları nerden çıktılar gece gece!’’

************

Yol kenarında durup yere oturduğumda hurdaya dönen arabam için sigara içiyordum. Ece çoktan birilerini aramıştı bile. ‘’Sen ne zamandır silah kullanıyorsun?’’

Sigaramdan bir duman üfledim. ‘’Sen kullanmıyor musun?’’

Ailesi ve kocası yedi alem mafyaydı kadının. ‘’Allahım çıldıracağım!’’

‘’Arabamın anası sikildi ben çıldırmıyorum. Sana ne oluyor?’’ Sinirle homurdandığımda kafamı direğe yasladım. Ağlamamak için zor duruyordum. Sigarayı dudaklarımın arasına koyduğumda çok kez dumanını soludum. ‘’İster misin?’’ Paketi ona uzattım. Bazen içtiğini biliyordum. ‘’Ver!’’

‘’Hayatını kurtardım!’’ Yanıma oturduğunda ikimizde oturmuş etrafta on beş adamın ölüsüyle sigara içiyorduk. ‘’Teşekkür ederim.’’ Kafamı salladım. ‘’Senin kadar olamasam da.’’ Beni öldürmeye teşebbüs eden oydu sonuçta. ‘’Ama önemi yok artık.’’ İkimizi gösterdim. ‘’Şu halimize bak.’’

‘’Onunla evlenecek misin?’’ Kafamı salladım.

Kavgalı da olsak ona hiçbir zaman hayır demem.

‘’Hep mutlu ol, Sera.’’ Dumanı üflediğimde yeni bir sigara yaktım. Onu onayladım. ‘’Olacağım.’’

Karanlıkta nihayet birileri geldiğinde geliş hızlarından bizimkilerin olduğunu anlamak normaldi. Bu sefer hiçbirini umursamadan bir sigara daha yaktım. Utanacağım bir pozisyonda değildim. ‘’İyi misiniz?’’

‘’İyiyiz.’’ Dedi Ece. Araf önüme geldiğinde yüzüne baktım.

Kimsin sen?

‘’İyi misin?’’ Kafamı salladım. Elimdeki sigarayı farkettiğinde sinirle elimden alıp söndürdü. Bu durumda bile bana soğuk olması şaka gibiydi. ‘’Kızım!’’ Babamın seslenmesiyle beni ayağa kaldırdığında elini hemen bıraktım. Bana sıkıca sarıldığında ben ona sarılmadım. ‘’İyisin çok şükür.’’

Elimdeki yüzüğü yeni farkettiğinde yutkundu. Araf’a baktığında ikisinden de uzaklaştım. Başar abi ve Ece’ye baktığımda başımla selam verdim. Arabama ilerlediğimde dokunmaya kıyamadım. Oysa ne mutlulukla almıştım bu arabayı. Araf’ı arkamda hissettiğimde ona döndüm. ‘’Nasıl olduğunu bilmiyorum ama söz veriyorum düzelteceğim.’’

Parmağımdaki yüzüğe baktım. ‘’Sakın benim için bir hata olma, Araf. Yoksa beni her anlamda kaybedersin.’’

Ondan uzaklaştığımda arabanın plakalarını söküp bagaja koydum. ‘’Onunla gitme.’’ Diye bağırdı babam. Ece’ye döndüm. ‘’Geliyor musun?’’ Önce Başar abiye sonra bana döndüğünde kafasını salladı. Arabaya bindiğimde hiçbirine bakmadan geçebildiğim kadar arabaların arasından geçtim. Gerçi çarpsam da arabam pert olmuştu. ‘’İyi misin?’’

Ece’nin sorusuyla gülümsedim. Gözümden gelen tek yaşı sildiğimde kafamı salladım. ‘’Hiç olmadığım kadar.’’

*********

Yatağımda öylece uzanırken düşünüyordum. Neyi düşünecektim ki? Hangi birini?

Odama biri geldiğinde kafamı kaldırıp bakmadım. Kapı kilitlenme sesinden anladığım kadarıyla Araftı. Artık nereden geldiğini bile sorasım yoktu, o derece yorgundum. Odamın tüm ışıkları kapalı olduğundan gece lambamı yaktı. Arkama yattığında karnımdan sarılarak kendine çekti. Boynumu defalarca öptüğünde içim gitti. Arkamı döndüğümde saçlarımı geri çekerek yastığa attım. Yüzünü inceledim.

Bunca zaman tanıyamadığım insanı inceledim.

‘’Çok güzelsin.’’ Gülümsedim ama ilk defa gerçek değildi. ‘’Sana güzelim.’’ Ondan başkasını istemiyordum zaten.

Ama o kimdi?

‘’Seni öpmek istiyorum.’’ Diye fısıldadım. Yalan değildi. Elini yanağıma koyup yüzüme eğildiğinde dudaklarımızı buluşturdu. ‘’Seni özledim.’’

Kafamı göğsüne koyduğumda bedenine sarıldım. ‘’Bu gece burada uyumak istiyorum.’’

‘’Sadece bu gece mi?’’ Kafamı salladım. Kafamı kaldırıp son kez dudaklarımızı birleştirdim. ‘’Bu geceyi hiç unutmak istemiyorum.’’

‘’Sen nasıl istersen.’’

Bundan sonra zaten ben nasıl istersem, Alberto.

*********

Saatler önce

Sadece odama çıkmak istediğimde hiç kimseyle konuşmak istemedim. Kapıda bana gelen kargoyu aldıktan sonra yukarı çıktım. Merakla açtığımda bir kağıt çıkmıştı.

Alberto Baldric Reynard.

Sadece bu yazıyordu. Bu kimdi?

Masaya ulaştığımda laptopumu açtım. Arama yerine bunu yazdığımda tek bir sayfa çıkıyordu. Alman eyaletine bağlıydı. Siteye tıkladığımda gördüklerimi görmek istemedim.

Hafızam gitsin istedim.

Araf karşımdaydı.

Kimsin sen?

Benim sevdiğim adam kim?

Almanya'nın en güçlü mafya lideri.

Lider.

Taşlar şimdi yerine oturuyordu.

David'in geçen gün Alberto diye bağırması, onların Almanya'dan geliyor olması, Sid'in Buğra'ya Conrad demesi, Ece'nin söyledikleri, hepsi uyuşuyordu.

Peki ben neredeydim?

Araf gerçekten Araf mıydı?

"Alberto." diye mırıldandım ekrana bakarken.

Bir sürü basketbola dair bilgisi vardı. Orada kazandığı maçların haddi hesabı yoktu. Ailesine dair hiçbir bilgi yoktu. Bir tek kendisi vardı.

"Conrad." diye tekrarladım. O kimdi? Onun sitesinde yazan bir şey araştırdığımda yazısına tıkladım.

Conrad, Buğraydı.

Bana abilik yaptığını söyleyen, benim en yakınım olan Buğra.

"Lider'in bir numaralı adamı."

Onu es geçtiğimde Alberto'ya geri döndüm. Yazan her bir kelimeyi beynime kazıdım. Onu tanımıyordum. Bana gösterdiğinden daha farklı şeyler yazıyordu burada.

"Lütfen yalan olma." dedim kendi kendime. "Yalvarırım."

Siteyi açık bırakarak bilgisayarı kapattım. Bu geceyi hiç unutmayacaktım, tek bildiğim oydu.

40.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Ay herkese merhabaaaa!

Aslında yarın atacaktım ama hazır tamamlamışken atayım dedim. Küçük bir aksaklıktan bahsetmek istiyorum. Normalde bu bölüm daha uzun olacaktı. Ecmel'in bunu yüzüne söylediği kısmı da koyacaktım ama bu sefer bölüm çok saçma bir yerde bitmiş olacaktı. Bunu istemediğimden tiktoka attığım alıntılar bir sonraki bölüme kaldı. Bölümün yarısı hazır sayılır, bitirir bitirmez atmayı düşünüyorum hatta.

Bir de açıklamak istediğim videolar hakkında, çoğu zaman evde olmadığım için bölümleri gece yazıyorum. Ayrıyetten zaten ben gece insanıyımdır yani gündüz bir şey yapmaktansa gece yapmayı daha çok seviyorum açıkçası, neyse. Gündüz aklıma geldikçe notlar kısmına bazı ara sahneler yazıyorum, diyalog halinde. Bunları da hazırlayıp tiktoka atıyorum, bu nedenle attığım videolar ve hikayeler arasında ufak değişiklikler ve sahneler olabilir. Ama büyük bir ölçüde tiktokta gördüğünüz, okuduğunuz tüm ara sahneleri bölümlerde okuyacaksınız.

Bu gecelik benden bu kadar, en kısa zamanda görüşmek üzere. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyinn, hepsini okuyor olacağım. 🫶🏻🤍

Loading...
0%