Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@ineffable3107

Prova odasından çıktığımda kapının köşesinden küçük sınıfları izledim. Bir zamanlar ben de oradaydım ve sanırım anılarım depreşmişti. Erkenden çıkarak yağmura yakalanmak istememiştim. Üstüme ceket ya da mont almamıştım ve üstümde yine rezalet bir kombin vardı. Arabaya binip eve yol aldığımda sitenin girişindeki yerde durup anneme bir şeyler aldım. Bağırmak istememiştim ona ama olmuştu bir kere.

 

Eve geldiğimde annemin kapalı bahçede çiçeklerle ilgilendiklerini söylediler. Aldığım şeyleri hazırlayıp ona kahve yaptım. Kendime de portakal suyu koyarak tepsiyi aldım. Beni fark ettiğinde gülümsemişti. ''Erkencisin.'' Tepsiyi ortada bulunan sehpaya bırakıp sandalyeye oturdum. ''Öyle oldu bugün.'' Eldivenlerini çıkarıp kenara bıraktığında karşıdaki sandalyeye de kendisi oturdu. ''Ne güzel şeyler almışsın. Anneciğine kilo aldırmak istiyorsun sanırım.'' Kıkırdadığımda bardağıma uzanıp bir yudum aldım. Bir yandan yediğinde ciddileşerek ona baktım. ''Dün için özür dilerim anne. Bağırmak istememiştim sana.''

 

''Sorun değil bebeğim. Anne kız arasında olur böyle şeyler.'' Anlayışla kafamı salladım. ''Olsun yine de. Sana bağırmaya hakkım yoktu. Sonuçta annemsin yani, yaşadığınız hayat belli olunca sana da hak vermiyorum değil.'' Annem her yere şoför ve koruma eşliğinde giderdi ve ben genelde tek çıkardım. Babamın dostu olduğu kadar düşmanı da vardı. Beni de tanımadıkları için ben gayet rahat bir hayat yaşıyordum. Sahne ismimde Sera olduğu için kimse soyismimi bilmezdi. Olsa bile kim anlam verebilirdi ki buna? Sonuçta bir sürü Sayar soyadı olabilirdi. Anneme baktığımda sanki bir şey demek istiyor ama diyemiyor gibiydi. Bardağımı bırakıp sandalyede rahatça yayıldım. ''Söyle bakalım hanımefendi. Ne saklıyorsun?''

 

''Ne saklayacağım canım?'' İmayla başımı salladım sadece. Kurabiyelerin birini ısırdığımda annem konuştu. ''Evlenmeyi düşünüyor musun hiç?'' Kurabiye boğazımda kaldığında öksürerek ''Nerden çıktı şimdi?'' Annem güldüğünde bana baktı. ''Anlaşılan biri var.'' Masadaki sudan bir yudum aldım. ''Hayır yok.''

 

''Gitmeme ramak kalmışken birine aşık olmam imkansız.'' Bunu dememle yüzü düşmüştü. ''Gerçekten gidecek misin?'' Bunu annem mi soruyordu gerçekten? ''Seni desteklediğimi biliyorsun ama gitmekten emin misin?'' Sanki içten söylüyordu bunu. ''Anne konuştuk bunu. Ayrıca, burda kalsam da bir şey yapmıyorum ki.'' Etrafı gösterdim. ''Ev ve kurs arasındayım sadece. Bir de Tuana ile buluşursam çıkıyorum.'' Bir şey demeden gözlerini kaçırdı. ''Gitmemi istemiyor muydun?''

 

''Bu senin başarın ama bilemiyorum işte. En azından şuan gözümüzün önündesin.'' Kaşlarım havalandı. ''Ablam yurtdışında ama.'' Ablamla aramızdaki fark ben aileme bağlıydım ama o değildi. Annemi bile sevmediğini düşünüyordum bazen. O kendinden başkasını sevmez. Bir de İremciği vardı tabi. ''Ablanın düzeni var ve kaç sene oldu evleneli yani.''

 

''Benim evlenmem demek her şeyimin açığa çıkması demek.'' Doğruları söyleyebilirdim. ''Avukat olduğum öğrenilsin istemiyorum. Evleneceğim kişiye de sadık kalmam gerekir. Ve sürekli bir yerlere gidip gelen bir insanım yani nasıl bir evlilik yürütebilirim?'' Tekrardan sandalyeye yaslandım. ''Ayrıca içinde bulunduğum o kadar komik ki. Babam mafya, ablam doktor, ben avukat.'' Bu annemi güldürdü. ''Her türlü şey var evimizde.''

 

Gözlerinin dolduğunu farkettim. ''Avukatlığa geri dönsen peki? Babanın yanında çalışırsın en kötü.'' Hayır anlamında kafamı salladım. ''Her şeyin bir zamanı vardı anne. Benim avukatlığımda bitti.'' Aslında bitmemişti, sadece danışmanlık almıyordum. Yoksa belgelerde hala avukattım. Ruhsatım ve kimliğim de duruyordu. İlk aldığım cübbe bile duruyordu. ''Neyse canım. Daha gitmene çok var. Ama sen yine de bir düşün.'' Kafamı salladım. Ayağa kalkarken konuştu tekrardan. ''Akşam Kübra yemeğe davet etti. İzellerde gelecek.'' Bu demek oluyordu ki ablam ve kabilesi de gelecekti. ''Size iyi eğlenceler.''

 

Yürüyecekken o da kalktı. ''Beni tek mi bırakacaksın?'' Omuzlarım kalkıp indi. ''Babam var, ablam var.'' Bir de gidip sessizce oturmak istemiyordum o ortamda. ''Peki.'' Bahçeden çıkıp açık alana gittim. Havuzun başındaki şezlonga oturup düşündüm. Ne yapmalıydım gerçekten? Burdan gittiğimde biliyordum ki orada daha çok teklif alacaktım ve onlar beni cezbedip buraya dönüşümü engelleyecekti. İstediğim de bu değil miydi zaten? Annemin dedikleri de aklımı karıştırmıştı iyice. Şu an bunu düşünmek istemiyordum. Tuana aramıştı ama açamamıştım sesten. Tekrar döndüğümde toplantıda olduğunu söyleyip arayacağını söyledi.

 

Eve doğru baktığımda odamın üst katında olan küçük pencereye baktım. O oda tüm anılarımı kaplıyordu. Küçükken çatı katıydı ama şu an eski bale kıyafetlerim ve küçüklükten kalma şeylerim duruyordu. Köşede birini farkettiğimde annem olduğunu anladım ama o yöne dönmedim. O odaya baktığımı biliyordu. Gidersem tüm anılarım silinecekti. Ne zaman geleceğim belli olmayacaktı. Ablam belki doğurmuş olacaktı ve ben olmayacaktım. Hoş gerçi olduğumda da bir şey değişmeyecekti. Ondan çıkacak bebeğin bana değil İrem'e teyze diyeceğinden emindim bile.

 

Yavaş adımlarımla içeri girdiğimde odamdan o odanın anahtarını aldım. Kimsenin girmesini istemiyordum. Adımlarım merdivene yöneldiğinde girmeye tereddüt ettim. Anahtarı 2 kere çevirdiğimde kapı açılmıştı. Üstümden tekrar kapattığımda odaya döndüm. Hala aynı tertemizdi. Annemin ben yokken gizlice temizlediğini biliyordum. Odağım tek bir yerdeydi. Büyük dolabın kapağını açıp yere çömeldim. Aşağıdaki kutuyu alarak dışarı çıkardım. Bağdaş kurarak oturduğumda kutuyu açtım. Bedenime ve boyuma tam olan cübbeyi gördüğümde gözlerim doldu. Bu hayattan nefret ediyordum. Hiçbir suçum olmadan insanların beni suçlamasından nefret ediyordum. Işte bu yüzden gitmeliydim buradan.

 

Ağlamamak için direnip kutuyu kapattım. Geri yerine koydum. Bulunduğu yeri hak etmiyordu. Beni bile hak etmiyordu. Dolabı tekrar kapatarak ıslanan gözlerimi sildim. Odadan çıkmadan gözüm askılığa iliştiğinde küçük kıyafetlerimi gördüm. Bade'ye söz verdiğim aklıma geldiğinde onun yaşlarındayken giydiklerimden bir tanesini aldım. Annem benim adıma verebilirdi. Aşağı inerken tekrar kapıyı kilitledim. Annemlerin kapısı açık olduğunu görünce sesinin yükseldiğini farkettim. Konuştuğu kişi ablamdı. ''Şimdi mi aklına geldi, Ece?'' Bağırması ile ben bile yerimden sıçramıştım. Bu beni biraz olsun sinirlendirebilmişti. Sessizce otursam bile akşam gitmeye karar verdim çünkü ne olursa olsun onun anneme bağırmaya hakkı yoktu. Ablam dahi olsa karşılığını alırdı.

 

Elimdeki kıyafeti hiç anneme vermeden odama geçtim. Kendim hazırlanmaya başladığımda kayık yaka bir kazak ve altına etek giydim. Uzun çizmelerimi de giydiğimde güzel gözüküyordu. Saçımı her zamanki gibi topuz yapıp perçemlerimi önde bıraktım. Sade bir makyaj yaptığımda da hazırdım. Aşağıya indiğimde babamın geldiğini gördüm. ''Hoş geldin baba.'' Yüzü güldüğünde elindeki telefona bakıp beni yanına çekti. ''Hoş buldum tatlım. Geleceğini bilmiyordum. Annenle konuştuğumuzda gelmeyeceğini söyledi.'' İçten içe mutlu olmuşa benziyordu. ''Bir değişiklik oldu öyle.'' Merdivenden inen annemin beni görmesiyle şaşkınlıkla karışık gülümsemesi yüzünden okunuyordu. ''Hani gelmiyordun?'' Babamdan uzaklaşıp kapıyı açtım. ''Birilerinin yalnız kalmasını istemedim.'' Annem babama kaş göz yaptığında ikisinden de bakışlarımı çekip kapıdan çıktım. Elimdeki poşeti yan koltuğa bırakıp sürücü koltuğuna geçtim. Annemle babam baş başa bir yolculuk çekebilirdi. Camımı açarak onlara döndüm. ''Sizinle gelmeyi çok isterdim ama babamın şarkı zevki çok kötü.''

 

Annem kahkaha attığında babam bozulmuştu. ''Siz ne anlarsınız acaba?'' Somurtarak kendi arabasına bindiğinde annem bana baş parmağını kaldırdı. Gülerek camı örttüğümde arabayla uzaklaştım. Bu yemeklerin ve davetlerin amaçlarını hala anlamamıştım. Hadi davetler neyse de bu yemeği hiç anlamamıştım. Zaten her gün birlikte değillermiş gibi bir de evlerine gidip gelmeler başlamıştı. Benim şuan düşündüğüm ablama ne diyebilirdim? En azından bu ortamda ona karşı susup kalmak istemiyordum.

 

Asıl önemli şey aklıma geldiğinde seslice ''İşte şimdi sıçtım!'' Gittiğim ev Araf'ın eviydi ve onun orada olmama ihtimali yoktu. Umarım olmazdı. Aklıma dün akşam geldiğinde elindeki sargıyı düşünmeden edemedim. ''Sanane be kızım.'' Allahım umarım bu gece erken biterdi. Her an yoldan dönebilirdim ama yapmak için çok geçti. Önüme bir araba geçtiğinde o da aynı yönden gidiyordu. Büyük kapılar açıldığında ilk o araba geçti. Peşinden ben de girdiğimde arkamdan babamlar girmişti. Çok garip bir andı ama öyleydi işte. Arabadan inen kişiyle eve geri dönmek istedim. Kuzey Araf Yıldırım karşımda duruyordu.

 

Babam arabasını park ederken ben arabadan inmiştim. Araf hala kenarda beklediğinde niye beklediğini anlamamıştım. Arka kapıdan poşeti aldığımda babamlar inmişti. ''Hoş geldiniz.'' Bize dönerek kurduğu cümleye ben sadece başımı sallamıştım. Eli cebinde olduğu için sargısını göremiyordum. ''Hoş bulduk oğlum.'' Annemin demesiyle şaşırmıştım çünkü geçen gün bana uzak dur diyen kadın şimdi ona oğlum diyordu. Babamların ilerlemesiyle ben de arkalarından ilerledim. Babamlar içeri geçtiğinde ben girişte kalmıştım. Üstümdeki ceketi çıkarırken Araf girmişti. ''Sen de hoş geldin.''

 

''Hoş buldum.'' İkimiz varken onunla konuşabilirdim. Ben bir şey demeden elini cebinden çıkardığında sargıyı gördüğümde güldüm. Çıkarmamıştı. ''Çıkarmamışsın.'' Tepki vermedi. ''Bir dahaki görüştüğümüzde bakacağını söyledin. Bir gün bile geçmedi.'' Eline uzanacağım sıra kapı çaldığında kaçarcasına oradan ayrıldım. Sırıttığını son an gördüğümde salona girdim. Gürkan amca ''Hoş geldin kızım.'' Dediğinde gülümseyerek başımla onayladım. ''Hoş buldum efendim.''

 

Benim gelmemle Simge ayaklandığında hemen sarılmıştı bana. ''Tatlım hoş geldin.'' Sarılmasına karşılık verdiğimde konuştum. ''Hoş buldum. Bu arada geçmiş olsun.'' Ayrıldığımızda kolumu sıvazlayıp gülümsedi. ''Teşekkür ederiz.'' Ona doğru eğilip ben de gülümsedim. ''Girişteki poşette Bade için getirdiğim kıyafet var. Geçen söz vermiştim.'' Birlikte oturduğumuzda hala ağzı kulaklarında gülümsüyordu. ''Ne gerek vardı ya? Sürekli aldırıyor zaten babasına.''

 

''Olsun. Hediyem olmuş olur.'' Bahçenin kapısı açıldığında babasının kucağında olan Bade bana gülümseyerek koşmuştu. Ona gülümsediğimde bana sarıldı. ''Hoş geldin!'' Dizime oturttuğumda ''Hoş buldum canım.'' Dedim. Bugün izlediğim sınıfta o da vardı ve şimdiki enerjisine hayrandım. ''Bugün gördüm seni. Bizi izliyordun.''

 

''Öyle mi?'' Farkettiğini görmemiştim. ''Evet. Anneme söylesene nasıldım? Babama da söyle.'' Hızlı konuşmasına güldüğümde salondakiler de gülmüştü. Doğu abi de oturduğunda ''Hoş geldiniz.'' Demişti. Aynı şekilde karşılık verdiğimde tekrar Bade'ye döndüm. ''Çok güzeldin tatlım.''

 

Bana eğilip fısıldadı. ''Sana bir şey gösterebilir miyim?'' Kafamı salladığımda elimi tutarak yürütüyordu. ''Aa, dur.'' Birlikte durduğumuzda girişe gidip poşeti aldım. Yukarı çıkacakken Kübra teyze ile annemi mutfaktan çıkarken gördüm. ''Hoş geldin canım.'' Onunla da sarıldığımızda gülümsedim. ''Hoş buldum Kübra teyzeciğim.'' Benden ayrıldığında torununa döndü. ''Bebeğim. Uyanmışsın sen de.''

 

''Evet. Şimdi bizim gitmemiz lazım ama babanneciğim.'' Elimden tutmasıyla hepimiz gülmüştük. Benimle birlikte yürüdüğünde yukarı çıkarmıştı. Odasına götürdüğünde girmeden bir üst kattan Araf inmişti. Bade hemen amcasına dönerek ona koştu. Bu çocuk enerjisini koşarak buluyordu sanırım. ''Amca! Sen de mi geldin?'' Onu kucağına aldığında yüzünü buruşturdu. ''Kendi evime neden gelmeyeyim?'' Tepkisizliği beni bile öldürmüştü şu an. ''Sen de gelsene bizimle.''

 

Araf bana döndüğünde bir şey diyememiştim. ''Sen geç odana bakalım. Geleceğim ben.'' Bade odasına girdiğinde sadece ikimiz kalmıştık. Elinde duran sargı sinirimi bozuyordu hala. ''Çıkartmayı düşünmüyorsun herhalde.'' İmayla ona baktığımda yanıma yürümüştü. Gerilemediğimde aramızda çok az bir mesafe bırakmıştı. ''Belki o çıkartılmayı bekliyordur.'' Yutkunduğumda bir yandan da merdiven tarafına baktım. Kimse yoktu. Eline uzandığımda sargıyı çıkardım. O ise eline değil bana bakıyordu. Sadece birkaç iz kaldığını gördüğümde rahatlamıştım. Benim yüzümden olmuştu zaten. ''Yara bandın duruyordur umarım.''

 

Hiç beklemediğim halde cebinden çıkardığı yara bandını gördüğümde dumura uğramıştım resmen. ''Duruyor.'' Elinden onu da aldığımda çiziği kaplayacak şekilde üstüne yapıştırdım. ''Özür dilerim tekrardan.'' Ellerini cebine koyup duvara yaslandığında hala bana bakıyordu. ''Daha kaç kere dileyeceksin?'' Kollarımı göğsümde birleştirdim. ''Kaç kere dilemem gerekiyorsa o kadar. Benim yüzümden olduğunu söyledim.'' Güldüğünde gözlerim dudaklarına kaydı. Kahretsindi gerçekten. ''Senin yüzünden olan bir şey yok. O adamın mekanımda olmaması gerekiyordu zaten.'' Alayla güldüm. ''Peki onu anladım. Babama ne ara söyledin?''

 

''Seni bıraktıktan sonra toplantımız vardı. Arabanda ben de olduğu için söyleme gereği duydum.'' Sadece kafamı salladım. Biraz daha konuşursak ondan etkilenmeme neden olacaktı ve bunu istediğimi sanmıyordum. ''Ben gideyim artık.'' Odaya girecekken kolumu tuttu. Bir şey diyecek gibi oldu ama sonrasında kolumu bıraktı. Telefonu çaldığında benden uzaklaşarak gözden kayboldu. Bu kadar yüz yüze gelmemiz gerçekten normal değildi. Odaya girdiğimde Bade'nin beklediğini gördüm. Konunun değişmesi amaçlı elimdeki poşeti ona uzattım. ''Bu sana hediye.'' Elimden poşeti aldığında gülümsedi. ''Teşekkür ederim.''

 

Çizdiği resimleri gösterdiğinde odasında epey vakit geçirmiştik. Hatta bir resim bile çizmiştik birlikte. Kapının açılmasıyla ikimizde o yöne döndük. Simge gülerek bize baktığında kapıyı kapatarak yanımıza geldi ''Napıyorsunuz bakalım?'' Annesine çizdiğimiz resmi gösterdi. ''Anne bak! Sera ablam kendini çizdi.'' Buna güldüğümde saçlarını sevdim. Sadece bir balerin çizmiştim ve onu bana benzetti. ''Ne kadar güzel çizmişsiniz.'' Kızına doğru eğilip saçlarını öptü. ''Ama şimdi aşağıya gelmeniz lazım tamam mı? Başka misafirlerimiz de geldi.'' Ona baktığımda ablamların gelmiş olduğu aklıma geldi. ''Tamam.'' Üçümüz birlikte odadan çıktığımızda onlar tuvalete gittiği için ben aşağı inmek zorunda kalmıştım. Hiç de istemiyordum. Babamlar bahçede oldukları için içerde annemin yanına oturdum. Ablamların olduğu tarafa bakıp İzel teyzeye döndüm. ''Hoş geldiniz.'' İzel teyze bana bakarak gülümsedi. ''Hoş bulduk canım, sen de hoş geldin.''

 

Kafamı salladığımda İrem bana dönmüştü. ''Asıl sen hoş geldin Sera. Antalya iyi miydi?'' Bu kızın benimle ne alıp veremediği vardı bilmiyordum ama bir gün gerçekten elimde kalacaktı. Tuana'dan daha beter dövecektim onu. ''Çok güzeldi, İrem. Sanada tavsiye ederim bu mevsimlerde.'' Ablamla göz göze geldiğimizde onunla muhattap olmadan bakışlarımı ondan çektim. Karnı hala büyümemişti. Keşke bu heyecanları onunla birlikte yaşayabilseydim. Düzgün bir abla kardeş olmak için nelerimi vermezdim bilemezdi. Bacaklarımın ağrısı yeni zonkladığında yüzümü buruşturdum. ''İyi misin, Sera?''

 

Bunu soran ablamdı. Bu tepkiyi beklemediğim için garipsemiştim. Tepki vermeden ''İyiyim.'' Dedim. Beni düşünmesi aklıma gelecek en son şeydi. Başka bir şey daha diyecekken yemek odasının hazır olduğu söylendiğinde oraya geçmişti herkes. Kalabalık ortamları hiç sevmezdim. Annemin yanına oturduğumda tepkisizce bakıyordum. Çok yemek vardı ve hepsinden yiyecek gibi değildim. Annem birkaç bir şey uzattığında azar azar alıp tabağıma koydum. Sadece bakmakla yetiniyordum çünkü şu an iştahım yoktu. Ablamın bana doğru eğilip ''Bir şeyler ye.'' Demesiyle irkilsem de cevap vermedim. ''İştahı yoktur ablacım. Her zamanki hali.''

 

Neyse ki ben uç tarafta oturuyordum da babamlar duymuyordu. ''Aç değilim bugün.'' Tabağımdan biraz yediğimde kimseyle konuşmak istemiyordum. Yanımda Bade oturduğu için bana dönmüştü. ''Yemekten sonra birlikte bale yapalım mı?'' Sorduğu soruyla kıkırdadığımda Simge onu uyarmıştı. ''Annecim! Rahatsız etme ablanı.'' Sorun değil anlamında kafamı salladım. Tekrar önüme döndüm. ''O sever çocuklaşmayı. İlgi alanı.'' İrem'in dediğine cevap vermedim. İzel teyze koluyla ona vurduğunda bana döndü. ''Bence çok tatlı bir şey. Eminim güzel bir teyze de olacaktır kendisi.'' Annem buna gülümsediğinde ben gülümsemedim. ''Ablamın çocuğu olduğunda göreceğimi pek sanmıyorum. Burada olmayabilirim.'' Masada sessizlik oluştuğunda gözlerin bana dönmesiyle bardağıma uzanıp suyumdan içtim. İrem buna güldüğünde ablam sorgulayıcı şekilde bana baktı. ''Nereye?''

 

''Yurt dışında bir kurstan teklif alınmış. Umay teyze de beni uygun görmüş.'' Ablama baktığımda verdiği tepkiyi anlayamıyordum. Buna sevinmesi gerekiyordu. ''Birkaç aya burda olmayabilirim yani.'' Tekrar önüme dönerek yemeğime baktım. Bu masada olacak iş değildi. Öbür tarafta Araf ile göz göze geldiğimde bir şey yapamadım. Ablam yemeğine dönerek konuştu. ''Saçmalık. Gitmeyi düşünmüyorsundur umarım.'' Cevap vermedim. ''Bence düşünüyordur ki cevap vermiyor abla. Baksana.'' Yusuf amca kızına sert bir bakış attı. ''İremcim sen karışma.'' İmayla gülerek kafasını salladığında önüne döndü. Dikkat tekrar dağıldığında alttan annem elimi tutmuştu. Ona bakıp gülümsediğimde tekrardan önüme döndüm. Babamlar kalktığında ortamın dağınıklığından ben de izin alarak kalktım. Lavaboya ulaştığımda içeri girip kapıyı kilitledim. Amacım sadece o ortamdan uzaklaşmaktı. Kapıya yaslanıp yere çömeldim. Gitmek istiyordum gerçekten. Tuana mesaj attığında mesajını açtım.

 

Tuana Vardar: Nerdesin canım?

 

Ecmel Sera Sayar: İnanmayacaksın ama Yıldırım malikanesinde yemekteyim.

 

Tuana Vardar: Ooo,

 

Tepkisine gülerek tekrar telefona döndüm.

 

Tuana Vardar: Seninki orda mı? Konuştunuz mu?

 

Ecmel Sera Sayar: Konuşmak ne kelime hayatım? Öpüştük bile.

 

Tuana Vardar: NE?

 

Telefonum çaldığında minik bir kahkaha atarak aramasını açtım. ''Ne demek öpüştük? Ne oluyor o aşağılık yerde?'' Hızlıca sorduğu sorulara güldüm. ''Saçmalama iki gündür görüştüğüm adamı öpecek değilim. Sargısını çözdüm ama, bekletmiş.'' Dedim. Heyecanla ''Ayy!' Diye bir tepki verdim. ''Aranızda bir şeyler var işte. Kabul et.'' Ayaklanıp aynaya baktım. ''Aşık olmuşum gibi konuşmayı keser misin? Aramızda bir şey yok.''

 

''Öyledir tatlım. Kesin görüşmezsin bir daha.'' Güldüm. ''Şimdi kapatmalıyım. Ablamlarda burada.'' Homurdandığında tepki vermedim. ''Gece bize gelsene kalmaya.'' Olabilirdi ama bacaklarım biraz ağrıyordu ve o halde değildim. ''Başka zaman gelirim hayatım. Bugün çok çalıştım ve bacaklarım ağrıyor.'' Ona yalan söyleyecek değildim. ''Sen bilirsin.'' Birlikte kapattığımızda kilidi çevirip çıkacakken Araf ile çarpışmayı beklemiyordum. Bu adam çok yürek yemişti bugün. Babam ya da başka biri görse açıklayamazdım. ''2 gündür gördüğün bir adamı aşık olmuş gibi mi anlatıyorsun?'' Rahatça kurduğu cümleyle hayretçe ona baktım. Bir de beni mi dinlemişti? ''Konumuz sen değildin.'' Bakışlarımı kaçırdığımda yüzünü eğdi. ''Benden başka sargısını çözdüğün olmadı. Beni de öpecek değilsin değil mi?'' Sesi biraz yüksek çıktığında onu olduğum yere çekip kapıyı kilitledim. ''Derdin ne senin?''

 

Duvara yaslandığında ona bakıyordum ve neden bu evin tuvaletinde baş başa olduğumuzu sorguluyordum. ''Benim bir derdim yok ama senin benimle var anlaşılan.'' Etrafı gösterdi. ''Bizi buraya kilitlediğine göre.'' Elimi alnıma vurduğumda buna gülmüştü. ''Gülmesene!'' İlerleyip klozetin üstüne oturdum. ''Sanki ben ne yaptığımı biliyorum.'' Ellerini cebine koyarak beni izlediğini fark ettim. ''Gidecek misin gerçekten?'' Sorusuyla ona döndüm. ''Bilmiyorum. Ayrıca seni ilgilendirmez.'' Başıyla onayladı. ''Ailen istemiyor gitmeni. Ablan bile. Davette kovmasına rağmen gitmeni istemiyor gibiydi.'' Elimle perçemlerimi önümden çektim. ''Burada kalmak için bir sebebim yok.''

 

''Dün ki kız?'' Tuana'yı kastetmesiyle gülümsedim. Onu çok seviyordum. Gülüşüm soldu. ''Herkesin kendi bir hayatı var. Benim peşimde koşacak değil.'' Ona baktığımda sorgulayıcı olması dikkatimi çekmişti. Ayaklanıp üstüne yürüdüm. ''Ne o? İki gündür gördüğün kadına mı aşık oldun. Ne bu sorular?'' Yüzüne doğru iyice eğildim. ''Gitmemi istemiyor gibisin.'' Sırıttığında ondan geri çekildim. ''Birbirimizi tanımıyoruz, gitmen ya da kalman benim için önemi yok.'' Bu biraz kırıcıydı sanırım. ''Ama istersen sana kalman için bir sebep yaratabilirim.''

 

Alayla güldüm. ''Neymiş o?'' Üstüme doğru eğildiğinde çekilmedim. ''Bana aşık ol.'' Kararlı sesiyle yutkunduğumda geri çekildim. ''Ne?''

 

''Sana sebep işte.'' Ellerini cebinden çıkardı. ''Sevgilim ol. Eğer bana bir şey hissetmezsen gidersin. Ama hissedersen.'' Sorguyla ona baktım. ''Hissedersem napıcaksın?'' Perçemlerimi düzeltti. ''O zaman gitmemen için bir sebep olmuş olacak. Ben.'' Ona bir şey hissetmem mümkün değildi. Etik değildi bir kere. O mafyadan beterdi ve ben bir avukattım. Avukat olmasam bile balerindim. Hayatlarımız çok farklıydı. ''Sana bir şey hissetmem mümkün değil.'' Bakışlarımı kaçırdım. ''Mümkün kıl o zaman.'' Kesin sesi ile konuştuğunda ona baktım. ''Neden böyle bir şey istiyorsun benden?''

 

''O da bana kalsın.'' Benden ne kadar büyük bir şey istediğinin farkında değildi. ''Saçmalıyorsun sanki biraz. Mekanında kaç kadının sana baktığını gördüm. Niye ben?'' Kollarımdan tutup aynaya bakmam için çevirdi. ''Kendinin farkına var biraz.'' Aynadan ona baktığımda bir şey diyemedim. ''Böyle bir şeyi kabul etmemi bekleme benden. Karşıma da çıkma bir daha.'' Hızla ordan çıktığımda kimsenin olmaması beni rahatlatmıştı. Koskoca mafya benden ona aşık olmamı istiyordu. Şaka gibiydi gerçekten. Çok büyük bir çıkmazdaydım. Salona girdiğimde sadece ablam ve İrem vardı. Çantamın olduğu tarafa oturup telefona bakmaya karar verdim. İrem'in kalktığını gördüğümde o tarafa dönmedim. ''Gidecek misin gerçekten?''

 

Telefona bakmaya devam ederek konuştum. ''Şartlar gerekirse evet.'' Telefonu bırakıp ona döndüm. ''Buna en çok senin sevinmen gerekmez miydi, abla?'' Abla kısmını bastırarak söylediğimde yaptığım imanın farkındaydı. Davette söylediklerini unutacak değildim. Tepkisiz kaldığında acıyla güldüm. ''Teyze olmayacaksın demiştin değil mi?'' Ellerimi iki yana açtım. ''Ben gittiğimde gerek kalmayacak işte.''

 

''Babam izin verecek mi sanıyorsun?'' Kaç yaşında insandım ben. Babama tabii ki de söyledim ama onun gitme demesiyle olacak değildi. ''Babamı geç, annem?'' Alayla güldüm. ''Abla.'' Ona baktım. ''Bu senin işine gelecek işte. Her zaman istediğin gibi tek çocuk kalacaksın. Gitmeyecekmişsin zaten artık.'' Orda doğurmayacağını biliyordum. ''Kardeşini sevmeyen bir abla için fazla düşünüyorsun beni. Bebeğine zararlı olabilir. Beni düşünme sen.'' Ben başımın çaresine bakardım. Her zaman bakmıştım da. ''Annem zaten benimle gelmek istedi.'' Hızla bana döndüğünde güldüm. ''Merak etme izin vermeyeceğim. Hamile bir kızı varken benimle ilgilenmesini istemiyorum.'' Bu bencillik olabilirdi belki de. ''Belki de bu yemek bizim son aile yemeğimizdir. Ailecek olmasak bile yani. Sonuçta sen bu insanları tanırdın hep.'' Ben tanımazdım. Yanına gidip oturdum. Benden uzaklaşmadı. Karnına doğru konuştum. ''Umarım teyzene benzemezsin. Yoksa annen seni de sevmez.'' Ben onun küçük annem olacağını sanarken o benim hiçbir şeyim olmamayı tercih etmişti. Kaskatı kesildiğini fark etsem de Başar abinin içeri girmesiyle yerimden kalkarak eski yerime oturdum. ''Ece, nasılsın? Miden falan bulanmadı değil mi?''

 

Yüzü değişerek güldüğünde onun elini tuttum. ''Hayır hayatım iyiyim. Bulantım sabahki kadar değil ama var birazcık.'' Nazlanarak konuştuğunda nedense hoşuma gitmişti. Belki de hormonlar ablamı değiştirmişti. Cam tarafına baktığımda Araf ile göz göze geldik. Bakışlarımı ondan çektiğimde nereye döneceğimi bilemedim. ''Sen nasılsın Sera?'' Neyse ki Başar abi bu durumdan beni kurtarmıştı. ''İyiyim Başar abi. Sen nasılsın?'' İçten gülümsemesiyle ''Ben de aynı işte. Tebrik ederim bu arada. Başaracağını biliyordum.'' Gülümsedim. Ablam ablalık yapmamıştı ama eşi çok iyi bir adamdı. Beni İrem'den ayırmamıştı hiçbir zaman. Kardeşi de kardeş değildi ama olsun. ''Teşekkür ederim.''

 

İrem'in gelmesiyle üçü sohbet ettiğinde tek kalmıştım. Benim yerim her zaman buydu işte. Simge geldiğinde beni tek görüp hemen yanıma gelmişti. ''Niye tek başına oturuyorsun sen?'' Yanıma oturduğunda yönümü ona çevirdim. ''Kimse gelmedi yanıma. Oturdum ben de öyle.''

 

''Bade'nin odasındaydım ben de. Uykum geldi gidelim artık diyor.'' Şaşkınlıkla ona baktım. ''Siz burada yaşamıyor musunuz?'' İkidir geldiğimde de burada oluyordu ve bu nedenle burada yaşadıklarını düşünmüştüm. ''Yok hayatım nerde? Kendi evimiz var tabii ki. Bade genelde buraya gelmek istediği için burada da odası var yani.'' Anladığımı belli ederek başımı salladım. ''Gideceğini bilmiyordum.'' Sesi biraz üzgündü ama böyle tepkiler olabilirdi. ''Ben de bilmiyordum.'' Kolumu sıvazladığında tebessüm ettim. ''Nerede mutluysan orada iyi ol hayatım.'' Bir anlığına ablama baktığımda bize baktığını gördüm. Sanırım birinin benimle ilgilenmesini doğru bulmamıştı. Ondan bu beklenirdi çünkü. Onunla ilgilenenler vardı çünkü. Hamileliği iki aileyi de mutlu etmişti. İzel teyze zaten ablamı severdi. Şimdi daha çok üstüne titriyordu. Yemekte de birkaç kez bunu farketmiştim. Kendine ne alırsa ablama da İrem'e de onu uzatıyordu. Annemi de üzüyordu belki bu durum. Annem ise sadece bana uzatmıştı. İlerleyen zamanda beni de bulamayacaktı. En çok da ona üzülürdüm. Umarım ablam ona iyi davranırdı. Benim gitmem belki de aralarını düzeltirdi. En çok da bunun için giderdim çünkü annem mutlu olmayı hak ediyordu. Bensiz de olurdu. Bu benim kalbimi kırardı ama bir süre sonra geçerdi. Gözümden bir yaş aktığında dışarı döndüm. Araf telefonla konuşuyordu. Beni gördüğünde bir yaş daha aktı gözümden. Kaşları çatıldığında ona gülümsedim. Zaten gitmiş olan bir kadına bunu teklif etmemeliydi. Umarım o da mutlu olurdu. Yüzüme dokunduğumda yaşları sildim hızlıca. Annemlerde içeri geldiğinde o tarafa döndüm.

 

Dernek hakkında konuştuklarında İrem'inde bazen konuştuğunu farkettim. Onu incelediğimde hiç onun gibi olamadığımı farkettim. Dernekte veya davetlerde hep tanınırdı. Herkesle selamlaşır, konuşurdu. Annemi suçluyordum ama benimde hatalarım vardı. Ablamın ilk gittiğinde o daha çok çalışırdı ve biz sadece evde görüşürdük. Ama yine de sahnelerime gelmeyi ihmal etmezdi. ''Gitmeden davet düzenlememizi ister misin?'' İrem'in sorusuyla aklım dağılmıştı. Onlara döndüm. ''Efendim?'' Ablama dönüp kıkırdadı. ''Duymuyor da artık.'' Buna bu yüzü veren ablamdan da nefret ediyordum. ''Diyorum ki canım, gitmeden önce davet verelim senin adına.''

 

''Gerek yok.'' Dedim düz bir sesle. Annemin sadece bana baktığını gördüm. Ne zaman kalkacaktık artık? Zaten eve gitmek istemiyordum. Mümkünse bu gece kimseyi görmek ve konuşmak istemiyordum. Babamlar geldiğinde şükür ki kalkıyorduk. Yeterince bayılmıştım zaten. Sadece annemin arkadaşları ve Simge ile vedalaşıp çıktım. Arabaya yürüdüğümde babamların gelmesini bekledim. Babam geldiğinde elini omzuma koymuştu. Annem de geldiğinde bir yandan hala konuşuyorlardı. Başar abi ve ablam bir arabayla giderken diğerleri büyük bir arabayla gitmişlerdi. ''Biraz gecikeceğim.''

 

''Nereye?'' Annemin sorusuyla ona döndüm. ''Uğramam gereken bir yer var. Çok geç kalmam.'' Babam arabaya yöneldiğinde ''Dikkat et.'' Demişti sadece. Araf'ı gördüğümde bana bakmıyordu ama nedense beni görmesini istemiştim. Abisiyle konuşuyordu. Kendi arabama bindiğimde hızla ordan uzaklaştım. Bugün kalbim ayrı kırıktı. Hangi gün kırık değildi ki? Yoldan döndüğümde babamlar gözden kaybolmuşlardı.

 

Sahile geldiğimde bu saatte dolu olmadığını biliyordum. Topuklu çizmelerime rağmen yürüdüğümde sadece ağrıyan bacaklarım değildi. İrem'in bana gitmem için davet düzenleyecek kadar ileri gideceğini düşünmemiştim. Artık o kadar gitmek istiyordum ki, bunun olması için yalvaracaktım. Sadece topuk sesim ve ben vardım. Başka biri yoktu. Yalnızdım. Tektim. Belki de bana sunulan hayat hep bu olmalıydı. Belki de benim hikayem yarımdı. Bir yerden sonra kesilecekti. Bugüne kadar hiç ölmeyi ve öleceğimi düşünmemiştim. Hala düşünmüyordum. Çok garip hissediyordum. Ellerim ceketimin cebini bulduğunda öylece yürümeye devam ettim. Deniz havası bana iyi geliyordu. Yaz kış farketmiyordu. Belki güçlü biri olurum diye beklemiştim ama bana öyle sunulmamıştı. Bankın birine oturup öylece baktım. Biraz daha vakit öldürüp ordan da kalktım. Kalkar kalkmaz telefonum çaldığında saatin geçliği ile kimin aradığını merak etmiştim açıkçası. Cebimden telefonumu aldığımda bilinmeyen numaraydı. Açarak kulağıma yasladım. İkimizde konuşmadık. ''Avukat Ecmel ile mi görüşüyorum?''

 

Hızlıca telefonu kapattığımda ne yapacağımı bilemedim. Etrafıma baktığımda da birkaç kişi hariç şüpheli birini görmemiştim. Başımda böyle bir belada vardı işte. O soruya evet cevabını verseydim o kapatacaktı çünkü. Giderken her şeyimi değiştirecektim mutlaka. Yavaş adımlarla geldiğim yolu geri yürüdüğümde daha kısa sürmüştü. Gidilen yol değil de dönülen yol her zaman daha kısa sürüyordu. Ağaçların hışırtısı ile birlikte sessizlik oluştuğunda tekrar baktım. Arabama yönelip ordan ayrıldım. Eve doğru sürdüğümde de bacaklarımın ağrısı devam ediyordu. Eve girdiğimde çizmelerimi çıkarıp elime aldım. Daha fazla yürümeye zorlayamazdım kendimi. Salondan sesler geldiğinde biraz dinlemek istedim. ''Kızımın gitmesine asla göz yumamam, anlıyor musun beni?'' Bunu diyen annemdi. ''Denemediğimi mi sanıyorsun? Mutlu değil burada demek ki.'' Annem alayla güldü. ''Orada bizsiz mutlu mu olacak yani?'' Niye hala tartışıyorlardı? ''Her şeye engel olduğun gibi buna da engel ol. O giderse ben de giderim.''

 

Oradan uzaklaştığımda daha fazla dinlemek istemedim. Gidersem belki mutlu olacaktım ama gitmezsem de bu hayatım böyle sürecekti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. ''Lütfen bir şey olsun da ben ne yapacağımı bileyim.'' Üstümü değiştirerek yatağa girdiğimde saçımdaki topuzu çözdüm. Tarayıp normal hale geldiğinde tarağı geri bıraktım. Işıkları da kapattığımda sadece gece lambası kalmıştı. Telefonu elime aldığımda nerden çıktığını anlamadığım bir şekilde Araf'ın fotoğrafını gördüğümde gülümsemeden edemedim. Niye gülümsemiştim? Acaba olmasını istediğim şey onun yolundan mı geçiyordu? Belki de o teklif boşuna değildi. ''Ne diyorum ben ya!'' Sinirle telefonu bıraktığımda yüzü sürekli gözümün önüne geliyordu. Sinirle gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Yoksa bir delilik yapacaktım. Aklımdan çıkmıyordu.

 

Bir hışımla yataktan kalktığımda sessiz olmaya çalıştım. Babamın çalışma odasına girip telefonunu bulmaya uğraştım. Genelde burada bırakırdı çünkü. Köşedeki masada gördüğümde oraya yöneldim. Şifresini biliyordum. Araf'ın numarasını bulup kendime attığımda mesajı sildim. Telefonu aynı şekil bıraktığımda aynı sessizlikle odadan çıktım. Odama girip kapıyı kapattığımda ne yapacağımı ben de bilmiyordum. Sadece bir hışımla gidip almıştım numarayı. Aklım zaten yerinde değildi. İlk aradığımda açılmamıştı. Bu salaklığı tek ben yapıyordum herhalde. Biri aradığında hemen açardım. Tekrar aradığımda açılmıştı. ''Canına mı susadın?''

 

Bağırışıyla telefonu kulağımdan çektiğimde vazgeçmedim değildi. ''Merhaba.'' Dedim ağzımdan kaçan bir sesle. ''Ben Ecmel.'' Dilimi mi yutmuştum bu ne salakça bir konuşmaydı? ''Dinliyorum.'' Sesi yine aynı sertlikteydi ama bağırmıyordu. ''Bugün dediklerin hala geçerli mi?''

 

''Hayır dediğini hatırlıyorum.'' Dediğinde bir şey diyemedim. ''Nedir bu fikrini değiştiren?'' Derince yutkundum.

 

''Bunu kabul edeceğim ama sadece ben çabalamayacağım. Sen de aynı şekilde bana karşı bir şey hissedeceksin.'' Ketçap mayonez? Derlerdi adama bundan sonra. ''Benim bundan çıkarım ne olacak?'' İşte o kısmı ben de düşünmemiştim. ''Kalmama neden olduğun gibi, tam tersi olursa da gitmeme neden olacaksın. Eğer bir şey hissettiremezsen gideceğim ve bundan sen sorumlu olacaksın.'' Gece gece yediğim yüreğin haddi hesabı yoktu. ''Büyük konuştun.'' Tepki vermedim. ''Şimdiden beni etkiledin bak.''

 

Daha önce kimseye aşık olmamıştım. Sevgililerim olurdu ama derin bir duygu oluşamadan ayrılmıştık hep. ''Ama şimdilik kimse bilmesin. Bir anda aileme açıklayamam.'' Sesi keyifli gelmişti. ''Sen bilirsin. Ne zaman söylemek istersen.'' Derin bir nefes aldım. ''Ama.'' Devamını getirmesini bekledim. ''En ufak bir şey sezdiğimde herkes öğrenir. Zor durumda kalan sen olursun.'' Ne olabilirdi ki en fazla? ''Peki.''

 

Telefonu yüzüne kapattığımda sinirlendiğini anlayabilirdim. Kapatıp kenara koyduğumda yaptığım şeyi sorgulamadım. Gitmeden biraz eğlence iyi gelirdi belki. Hoş gideceğimden de emin değildim artık çünkü karşımdaki böyle bir teklif yapmıştı. Sonucuna katlanmayı göze almasa böyle bir teklif yapmazdı. Daha fazla düşünmeyerek yatağa girdim. Gözlerimi kapattığımda uykumun geldiğini hissettim.

 

6.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Loading...
0%