Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@ineffable3107

Sabah uyandığımda biraz spor yapıp duş almıştım. Ablam ve Başar abi gece bizde kalmışlardı ama çok görmemiştim. Doğumdan sonrada burada kalacağı için birkaç işleri olduğunu biliyordum. Ablam acaba iyi bir anne olur muydu? Beni küçüklüğümde sevmezdi ama kendi bebeğini severdi diye düşünüyordum. Ben doğduğumda 7 yaşındaymış. Belki de sonradan doğduğum için istememişti beni. Belki gitmeden aramız düzelirdi fakat bu sefer o istemeliydi. Gideceğimi biliyordu sonuçta. Son yıllarda artık ablamı önemsemiyordum. Eskisi kadar can yakmıyordu. Evlendiğinde İrem ile olan yakınlığı hep gözüme batardı ama şimdi etki etmiyordu. Umurumda değillerdi. Şu aralar tek düşündüğüm Tuana'ya gidecek olmamı söylememdi. Onu kırmak istemiyordum. İkimizinde başka arkadaşları olabilirdi ama en yakınım oydu. Kahvaltıya inip her zamanki yerimi aldım. Babam tek oturuyordu. ''Günaydın baba.''

 

Beni farkettiğinde gülümseyerek bana döndü. ''Günaydın canım.'' Masayı gösterdim. ''Neredeler? Bu saat oldu kalkmadılar mı?'' Bunu dememin üzerine teyzemle ablam gelmişlerdi. ''Günaydın herkese.'' Teyzeme gülümseyerek başımı salladığımda ablama bakmamıştım. Başar abi de gelip ablamın yanına oturduğunda gelmeyen sadece annemdi. Bardağıma koyulan kahveden bir yudum aldım. Annem gelip yanıma oturduğunda herkes yemeğine bakmıştı. ''Cinsiyeti ne zaman belli olacak?'' Teyzemin sorusuyla gözler ablamlara dönmüştü. ''Biraz daha var teyzeciğim. Küçücük zaten şimdi.'' Teyzem bize bakarak güldü. ''Uzun zaman oldu ikinizi de aynı anda görmeyeli.'' Anlık gülümseyerek yemeğime tekrar döndüm. ''Özledim evimi.'' Sesinden belliydi zaten. O sadece annemleri özlerdi. Odasını bile benden daha çok özlemiştir. Annemle babam buna cevap vermemişlerdi.

 

''Seracığım sen gitmeye kararlı mısın peki?'' Dün gezerken ufaktan bahsetmiştim ama çok üstünde durmamıştı. ''Evet.'' Annem babama döndüğünde aklıma nedense Araf gelmişti. ''Aslında şey.'' Annem hemen yönünü bana çevirdi. ''Hiçbir şey kesin değil daha. Kendimi gitmeye hazırladım ama kalabilirim de.'' Buna en çok sevinen annem olmuştu. ''Nasıl yani?'' Ablamın sorduğu soru ile ona dönmedim. ''Öyle işte. Her an vazgeçebilirim. Aslında vazgeçmek değil, oraya gidersem döneceğim kesin değil.'' Babam öksürdü. Gerçek olmadığı belliydi. ''Bunu istiyor muyum diye düşünüyorum. Belki de gitmem.'' Annem sevincini saklamayarak alkış yaptı. ''Ay bugün aldığım en güzel haber.''

 

Ablam anneme bakıp gülümsedi. Gözlerindeki pişmanlık mıydı onun? İnanmıyordum. ''Kızıma bir şeyler olmuş.'' Babamın dediğine göz devirdiğimde annem güldü. ''Bir şeyler mi olmuş yoksa birinin etkisi mi?'' Suyumu içerken teyzemin dediği ile öksürmeye başladım. ''Ne alaka?'' Ağzımı kapattığımda yutkundum. ''Ne alakası var teyzeciğim?'' Babama bakmamıştım. Öksürmem hiç iyi olmamıştı. ''Yemeğinizi yiyin.'' Babamın demesiyle masada sessizlik oluştuğunda bir süre sonra babam şirkete gideceği için kalkmıştı. Başar abi ve ablamda kalktığında onlarda kendi evlerine gideceklerdi. Ben de ayaklanıp annemlere döndüm. ''Hanımlar size de eşlik etmeyi çok isterdim ama malum akşama hazırlanmam lazım.'' Kafamdaki havluyla oturuyordum, evet. Annem imalı şekilde baktı. ''Kalk bakalım. Sonra konuşacağız seninle.'' Eminim anneciğim. ''Var bir şeyler baksana yüzüne. Dün de bir mutlu geldi eve.'' Teyzem'in dediklerine bir şey demeden yukarı çıkmıştım. Tuana'yı da birlikte hazırlanmaya ikna etmiştim.

 

Eşyalarımı alıp evden çıktığımda Tuana'nın yanına gittim. Daha tırnaklarımı da yaptıracaktım. Salona girdiğimde Tuana'nın saçı yapılmıştı bile. Erkendi bence. Tırnaklarım yapılırken her zamanki kız saçımı da yapıyordu. En basiti, topuzdu. ''Bir gün açık kullansan ne olurdu?'' Tuana'nın dediğine güldüm. ''Bana bu daha çok yakışıyor.'' Kıza doğru baktım. ''Perçemlerim uzadı da onları da biraz kesebilir misin?'' Sürekli düzeltmek zorunda kalıyordum uzunluğundan. ''Aynı şekilde kesiyorum.''

 

Tırnaklarım ve saçım bittiğinde sadece makyajım kalmıştı. Tuana ile tek kaldığımızda ona döndüm. ''Ben gidiyorum.'' Gülümseyerek bana döndü. ''Nereye aşkım? Makyajın var daha.'' Ah bebeğim benim. ''Öyle değil.'' Yüzü değişti. ''Temelli ya da uzun bir süre.'' Telefonunu bıraktı. ''Ne demek oluyor bu?'' Usulca başımı salladım. ''Kursa bir teklif gelmiş. Turne için. Beni söylemişler onlarda.'' Alayla güldü. ''Tamam hepsinden iyi olabilirsin ama bir sen yoksun o kursta.'' Yüzüme eğildi. ''Gitmek gibi bir saçmalık yapmayacaksın umarım. Daha dün o adamla görüştüğünü söyledin, şimdi ne oldu?'' Masaya yaslandım. ''Bir şey olduğu yok.''

 

''Erken düşünme hemen. Burada daha iyi bir hayatın var. Oraya gittiğinde ne olacağını biliyorum ben.'' Saçlarını arkasına attı. ''Turnede daha çok teklif alacaksın ve orda kalacaksın. Dönmeyeceksin.'' Öyleydi. Burada daha iyi olduğum konusunda değildi. ''Kesin değil zaten ama sana söylemeliydim. Gittiğim gün söyleyecek halim yoktu. Senden bir şey saklayamadığımı biliyorsun.'' Sadece başını salladı. Yaklaşıp elini tuttum. ''Yapma böyle lütfen. Burada mutlu değilim işte anlasana. Bu şekilde yaşamak istemiyorum. Burada tanınmaktansa gittiğim yerde kimse tanımasın. Gelirsin, ben de gelirim yanına.'' Hayır gelmezdin. ''Orada mutlu mu olacaksın sanki? Neyden bahsettiğinin farkında mısın, hayatın değişecek resmen. Altüst olacak belki de.'' Sanki şimdi değilmiş gibi. ''Bak istersen birlikte bir yerlere gidelim. Ya da ne bileyim bir şeyler yapalım. İyice düşünürsün hem fevri karar vermezsin.''

 

''Düşüneceğim tamam.'' Kızlar tekrar geldiğinde vakit de yaklaşıyordu bir yandan. Abartılı olmayan makyaj yaptırdığımda işim bitmişti. Pembe elbiseyi giymeye karar verdiğimde arabadan onu alıp giyindim. ''Oldu bence bu.'' Kırılıp kırılmadığını anlamaya çalışıyordum. ''Olmuş canım.'' Kendisi de giyindiğinde elbisesi çok güzel oturmuştu üstüne. ''Sen benden daha güzel oldun.'' Alayla güldü. ''Geberteceğim seni.'' Kolunun altına aldığında hızla uzaklaştım. ''Aa manyak!'' Aynaya dönüp saçımla oynadım. ''Saçım bozulacak.'' Göz devirdi. ''Yesinler senin saçını.''

 

Birlikte çıktığımızda kendi arabama ilerledim. Araf aramamıştı, ben de aramamıştım. Anlaşmaya sadık kalıp kendi çabalamalıydı. Hoş ben de ne bulacaktı acaba, öylesine bir kızdım. Büyük bir salonun önüne geldiğimizde çoktan gelen insanlara baktım. Gerçi böyle zamanlarda o kadar kalabalık oluyordu ki bu sadece kadınlardı. Erkeklerle olan kısmı düşünmek bile korkunçtu. Arabadan indikten sonra Tuana ile birlikte içeri geçtik. Annemlerin olduğu masaya geldiğimde annemin yanına oturdum. Selamlaşma faslı bittiğinde etrafa göz attım. Çok güzel bir havası vardı ve bayağı bir büyüktü. ''Çok beğendiysen düğününü burada yapalım.'' Anneme bakıp yüzümü buruşturdum. ''Hayır tabi. Güzel yer ama ben açık alan isterim. Kapalı alan bir süre sonra boğucu oluyor.'' Bir de ışıklar da kapanınca iyice çekilmez oluyordu. Kübra teyze ile gülüştüklerinde onlardan gözlerimi çektim. Tuana yanıma oturduğunda onunla etrafı gözlüyorduk. Bunu her davette yapabilirdim. Kim gelmiş, kim gelmemiş hep konuşulurdu. Çok geçmeden başladığında herkes oturmuştu.

 

Klasik giriş yapılıp şarkılar çalınıyordu. Annemler bile pistte oldukları için telefonumu elime aldım. Sıkılmıştım. Araf'ın çevrimiçi olduğunu görünce ona yazdım.

 

Ecmel Sera Sayar: Aldatılıyor muyum?

 

Kuzey Araf Yıldırım: Nasıl?

 

Kıyamam anlamamıştı.

 

Ecmel Sera Sayar: Hiç, öyle.

 

Kuzey Araf Yıldırım: Nerdesin?

 

Ecmel Sera Sayar: Pistte dans ediyorum. Annem benim için direk koydurmuş. Direk dansı işte. Biliyor musun sen?

 

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

Kuzey Araf Yıldırım: ?

 

Kelime dağarcığı da bol bu adamın. Aradığında hemen kapatmıştım çünkü o ortam bu ortam değildi.

 

Kuzey Araf Yıldırım: Sinir etmeye mi çalışıyorsun?

 

Ecmel Sera Sayar: Sinirli gibisin. Bünyene çok zararlı. Hep böyle misindir?

 

Kuzey Araf Yıldırım: Gelince göreceksin ne olduğumu.

 

Ecmel Sera Sayar: Erken dönsen iyi olur çünkü buradaki tüm kadınlar beni oğullarına almak için sıraya girdiler. Ne yalan söyleyeyim birisinin oğlunu beğenmedim değil.

 

Kuzey Araf Yıldırım: Ben de beğeneceğim oğullarını hiç merak etmesinler. Onların benden iyi olduğunu sana düşündüren ne?

 

Ecmel Sera Sayar: Burada olmayışın.

 

Kuzey Araf Yıldırım: İşim var şimdi, bitince ararım.

 

Cevap yazmadan çıktığımda gayet keyifliydim. Sahte de olsa sevgilim vardı ve uğraşmak serbestti. Gidene kadar eğlenebilirdim onunla. Tuana yanıma gelip beni kaldırdığında durdurmama fırsat vermeden piste sürüklemişti. ''Birlikte dans edeceğiz.'' Ona ayak uydurmaya çalıştığımda hiç beceremediğim şeylerdi. Oynamayı tabii ki de biliyordum ama bale kadar değildi. Bale yaptığımda bir kez olsun karşıdan izlemek isterdim kendimi. Videolar gibi olmuyordu. Çok gösteri izlemiştim ama kendimi izlemeyi de çok isterdim. Herkes dağılıp yerine oturduğunda biz de geçtik. Hani evlenen kadında genç sayılmazdı ama enerjisi muazzamdı. Kaç yaşında evleniyordu millet ben evde kalmıştım sanırım. Evlenip ne yapacaktın Ecmel?

 

''Sıkılmış görünüyorsun.'' İrem'in bana söylediği cümleyle ona döndüm. ''Sıkıldığım içindir.'' Bu kızdan ne zaman kurtulacaktım acaba. ''Alışık değilsindir ondan. Düğüne de gelmezsin herhalde.'' Senin için geleceğim İrem. ''Sanane.'' Tekrar önüme döndüğümde annemleri göremedim. Teras için çıkmışlardı en son. Hafif sessizlik oluştuğunda İrem yan tarafta arkadaşıyla konuştuğu için duyabiliyordum. ''Dün anlattığım Kuzey işte. Mekandan birlikte çıktık.'' Baya ballandırarak anlatıyordu. Yanındaki de bir şeyler diyordu da duyamıyordum. ''Yalan mı söyleyeceğim?'' Evet canım çünkü bahsettiğin kişi gitmeden benim yanıma geldi. ''Düğünde görürsün bak.'' Önce Tuana şimdi ben miydim? Bana bakıp yapmacık şekilde güldü. ''Düğünümde burada olursun değil mi? Dün gördüğün adam.'' Hemen başımı salladım. ''Hani şu senin yüzüne bile bakmayan adam mı? Bir kere bile göz göze gelmediniz de çünkü.'' Yanındaki arkadaşı kıkırdadığında İrem'in yüzü değişmişti. ''Aptal.''

 

Telefonumu alarak masadan kalktığımda terasa çıktım. Telefonum titrediğinde Araf'ın aramasını gördüm. Açarak kulağıma yasladım. ''Anlat bakalım kimmiş seni oğluna isteyen?'' Normalde gülerdim de aklımı karıştıran başka şeydi. ''Dün benim yanıma gelmeden önce nerdeydin?'' Nefesini hissettim. ''Evde.'' Beklemeden söylemişti. ''Dün mekanına hiç gittin mi peki?'' Bu kıskanmak değildi sadece merak ediyordum. ''Hayır. Kim ne dedi de sen bana bunları soruyorsun?'' Demirliklere yaslandım. ''Biri bir şey demedi de ben merak ettim. Ondan sordum yani.'' Hafif güldü. ''Yalan söylemeyi de beceremiyorsun.''

 

''Bizimkilerle görüşüp eve geçtim. Seni arayacakken sen beni aradın, ondan sonra da mekana gitmeye hiç vaktim olmadı zaten.'' Sesi gayet ciddiydi. Hala onu dinliyordum. ''Saçma şeylere inanıp kafanı yorma kızım, tamam mı?'' Kafamı salladım ama göremezdi tabi. Kızım demesi de ayrı dertti. ''Kim olduğunu sonra konuşacağız.'' Bir şey diyemeden kapattığında telefonu çektim. Kafamı geri yatırıp gökyüzüne baktım. Bunlar niye benim başıma geliyordu ki? Bir şeylere mecbur kalmak beni yoruyordu. İçeri dönüp Tuana'nın yanına oturdum. ''Nerdeydin?''

 

''Terasa çıktım hava almaya.'' Kafasını salladığında önüne döndü. Pistte dans eden annemleri gördükten sonra ona doğru yaklaştım. ''Ben yanlış mı görüyorum yoksa bunlar gerçekten dans mı ediyor?'' Benim baktığım yere o da baktığında gülmeden edemedi. ''Annemi bile ilk defa bu kadar kopmuş görüyorum.'' Simge sandalyesini bize doğru çevirip bacak bacak üstüne attı. ''Ne kaynatıyorsunuz bakalım?'' Çok naif bir kadındı ya. ''Annemlere bakıyoruz. Hiç gelmediler pistten baksana.'' O da o tarafa baktığında üçümüzde oraya bakıyorduk artık. ''Aslında size bir şey sormak istiyorum.'' İkimizde ona dönüp kafamızı onaylama anlamında salladık. ''Arkanızda oturan İrem. Hani bize de gelmişti ya Sera.'' Bana baktığında tekrar kafa salladım.

 

''Siz daha çok tanıyorsunuzdur. Az önce konuşmasına denk geldim de Kuzey ile olduğunu falan söyledi dün.'' Tuana gözlerini belerterek bana döndü. ''Tabi böyle bir şey yok da. Niye böyle söyledi anlamadım?'' Koluma vurduğunda yutkundum. Ne diyecektim ki ben? ''Kötü bir şey mi sordum neden öyle baktınız?'' Ciddileşerek ona döndüm. ''Yok sormadın da İrem işte hep öyleydi. Zamanında Tuana'ya da yaptı aynısını.'' Tuana ona döndü. ''Ay sen bilmiyorsun bak.'' Heyecanlı şekilde konuşmasında Simge de heyecanlanmıştı. ''Bunu bir patakladım ama öyle böyle değil. Normalde böyle şeylere gerçekten karşıyım ama ikimizde sarhoştuk yani. Bir de çok sinirimle oynuyordu.'' Konuşurken ki el hareketleri beni benden almıştı. ''Fena kızmış.''

 

İkimizde onu onayladığımızda konu dağılıp başka şey konuşmuştuk. Düğünden sonra bizi toplu yemeğe davet etmişti. Tuana hemen kabul etmişti ama bana soran yoktu. Ablamlarda geleceği için mecbur gidecektik.

 

Kına bittiğinde annemle teyzem arkadaşına gideceğini söylediklerinde ben eve geçtim. Babamda daha gelmemişti. Odama çıkıp hızlıca üstümü değiştirdim. Bilgisayarımı alıp bahçeye indim. Hava güzeldi. Havuzun başındaki büyük koltukların birine uzanıp bilgisayarımı kucağıma aldım. Dizimi açıp izlemeye başladım. Biraz geçtikten sonra babam gelmişti eve. Penceredeki yansımasından anlamıştım. Beni farkettiğinde yukarı çıkmadan bahçeye girmişti. Toparlanıp oturduğumda ona doğru döndüm. ''Babacığım hoş geldin.'' Saçlarımı öpüp yanımdaki tekli koltuğa oturdu. ''Hoşbuldum canım.''

 

Sohbet ettiğimizde arkadan bir hışırtı gelmişti. O tarafa döndüğümde bir şey göremedim. ''Pazartesi birlikte yemek yiyelim mi? Baba kız. Eskisi gibi.'' Heyecanla kafamı salladım. ''Olur gidelim.'' Babamla vakit geçirmeyi çok severdim. Her zaman için. ''Belki birlikte son yemeğimiz olur.'' Hayır bu kırıcı olmuştu. ''O nasıl söz babacığım? Ben hep burdayım ya.'' Kafasını salladı. ''Gideceksin. Tek bırakacaksın beni.'' Bunu ilk defa babamdan duyuyordum. ''Düşüneceğim dedim ya baba. Hem gitsem bile hala senin kızın olacağım. Her zaman çıkarız birlikte.'' Çenem titremişti hemen. ''Hadi sen düşünme bunları.'' Bir şey demeden gittiğinde arkasından bakakalmıştım. Yukarı çıkmadan son kez bahçeye baktığında bana gülümsedi. Birini ararken gözden kaybolmuştu. ''Of.''

 

Bu belirsizlikte ne yapacaktım? Annemin hislerini bildiğim için zaten üzülüyordum şimdi daha da yıkılmıştım. Belki de avukatlığa devam etmem gerekiyordu ama o kadının sözleri de hep aklımdaydı. ''Umarım en yakın zamanda ölürüm.'' En azından belirsizlik biterdi. Eşyalarımı toplayıp odama çıktım. Yatağıma girip gözlerimi yumdum. Düşünmek istemiyordum.

 

*****

 

Olmuyordu. Son hareket bir türlü olmuyordu. Kafayı yiyecektim. Umay teyze içeri girdiğinde yerden kalktım. ''Hazır mısın canım?'' Utana sıkıla başımı salladığımda en sonunda bıkkınlıkla yere oturdum. ''Olmuyor. Sondaki dönme kısmı olmuyor.'' Aynalı duvara yaslandığında bana bakıyordu. ''Değiştirelim mi koreografini?'' Olumsuz şekilde başımı salladım. ''Hayır. Çabalıyorum şu an ama bilmiyorum.''

 

''Benimde bazen olmuyordu. Dönmeyi yapsam bacaklarımı açmakta sorun yaşıyordum.'' Ona döndüm. ''Yapamıyorsan bırak bekle. Sonra bir anda kendini yapmış vaziyette bulursun.'' Sadece kafamı salladım. Kapının kenarına gözüm kaydığında Beliz'i gördüm. İrem'in arkadaşıydı da burada ne işi vardı? Aptal. ''Yapacağım.'' Kesin bir şekilde konuşmuştum ama umarım yapardım. ''Bugün yeter daha çalışma.'' Yine kafamı salladım. Zaten sabahtan beri burdaydım. ''Düğünde görüşürüz.'' Odadan çıktığında sinirden gözlerim dolmuştu. Hiçbir şeyim yolunda gitmiyordu. Yerden kalkıp odadan çıktım.

 

Kendi odama girdiğimde üstümdekilerden kurtuldum. Eşofman takımımı geri giydiğimde telefonum çalmıştı. Araf arıyordu. Şu haldeyken onu açamazdım. Gözümdeki yaşı elimle itip dolabı kapattım. Çantamdaki tokayı alıp saçlarımı topladım. Perçemlerimi de düzelttiğimde güneş gözlüğümü taktım. Kimse hem makyajsız hem de ağlarken görmemeliydi. Dış kapıdan da çıktığımda yaşlarımı silmek için gözlüğü kaldırdım. Ağlama Sera. Ecmel böyle yapmazdı. Gözlüğü indirir indirmez aşağıda bekleyen Araf'ı görmeyi beklemiyordum. Hem de bu halde. Beni farkettiğinde kaşları çatıldı. Yanına ilerlediğimde yanağımdan akan yaşa lanet okudum. ''Geleceğinden haberim yoktu. Hoş geldin.''

 

''Hoş bulmuşa benzemiyorum. Neden ağlıyorsun?'' Gülmeye çalıştım. Daha çok ağlayacaktım şimdi. ''Saçmalama nerde ağlıyorum?'' Çenem bile titriyordu bunu derken. ''Burnun kızarmış,'' gözlüğümü kaldırmasına engel olamadım. ''Gözyaşlarını da saklayamıyorsun.'' Ondan uzaklaştığımda gözlük geri düştü. Kolumdan çektiğinde yanağımdaki yaşları sildi. ''Neden ağlıyorsun? İçerdekiler mi bir şey söyledi?'' Hızlıca kafamı salladım. ''Hayır yok. Kimseyle bir alakası yok.'' Gözlüğümü çıkardı. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığında artık kızaran yüzümü daha net görüyordu. ''Biraz daha söylemezsen içeri girip hesap soracağım bak.''

 

Parmak ucumda yükselip ona sarıldım. Sarılmak istediğimden değil gözyaşlarımı görmesin diyeydi. ''Bir şey yok tamam mı? Sadece biraz sinirlerim bozuk.'' Elleri belime dolandığında bana sarılıyor olması iyi gelmişti. Minik tebessüm edip ondan ayrıldım. Hızlıca gözlerimi sildiğimde gülümsemeye çalıştım. ''Bak artık ağlamıyorum.'' Konu değişsin diye bir yandan gözlüğümü aldım. ''Hem neden geldin buraya? Yine beni bir yere mi götüreceksin?'' Gözlüğümü takıp gözlerine baktım. Bu şekilde bakmak iyiydi. Hala tavırlı bakıyordu. ''Bakma öyle. İyiyim ben.'' Sen de öyle bakma bana.

 

''Nasıl bakıyorum?'' Herkes gibi. ''Tavırlı gibisin işte. Yoksa dün dediğime mi sinirlisin hala?'' Bunu dememle yüzü değişmişti. Kurstayken kızlarla eğlencesine yapıyorduk ama çok bildiğim bir şey değildi tabi. ''Bir de o var değil mi? Yarın düğünde gösterecekti bana o herifi.'' Güldüğümde hala bana bakıyordu. ''Öyle biri yok ki.'' Perçemlerimi yüzümden çekip konuştum. ''Aslında var.'' Neymiş der gibi baktı. ''Bir kadın geldi yanıma. Oğlunu böyle övdü övdü.'' Çenesinden sinirlendiğini anladım. ''Kadının adı da Kübra mıydı neydi, heh Kübra teyze.'' Yüzü yumuşadığında gülmek zorunda kalmıştım yine. ''İyi anlaştınız mı bari?''

 

Kafamı salladım. ''Çook!'' Annesinden bahsetmem hoşuna gitmişti ama bir yerde yalan değildi. Beğendiğim bir adamın annesiydi.

 

Arabasına bindirdiğinde bana bir kutu uzattı. ''Bu ne?'' Kutuyu aldığımda ona bakıyordum. ''Bak.'' Bana dönmediğinde kutuyu açtım. Taşlı bir toka vardı ve adeta parlıyordu. Elmastan bile yapılmış olabilirdi. Takmaya kıyamazdım neredeyse. ''Ama bu çok güzel.'' Hayranca söyledim resmen çünkü gerçekten çok güzeldi. Tokayı kaldırdığımda asıl altındaki şey beni şok etmişti. Çok zarif, ince bir kuğu kolyesiydi. Özel yapımdı muhtemelen. Böyle bir şeyi hiç görmediğime emindim. ''Yani teşekkür ederim ama ne gerek vardı ki?'' İlişkimiz gerçek değildi, hala aramızda his yoktu. ''İçimden geldi.''

 

''Tokayı taksana.'' Kendi saçımdaki tokayı çektikten sonra düzgünce elimde sarıp onun aldığı tokayı taktım. Gözlüklerimi çıkarıp önümü de düzelttikten sonra ona döndüm. ''Bak olmuş mu?'' Araba kullanmasına rağmen bana döndüğünde kafamı çevirdim. Bu halime gülmüştü. ''Yakıştı.'' Heyecanla yerimde kıpırdandım. Güzeldim. Bir anlık şeyle uzanıp yanağını öptüm. Direksiyondaki eli bile kasıldığında boğazını temizler gibi yaptı. ''Araba kullanıyorum.'' Biz görmüyoruz sanki. Önüme döndüğümde kucağımdaki kutuyu kapattım. Kolye benim için fazlaydı. Gerçekten çok güzeldi ama o an takmak istememiştim. 'Niye kapattın? Beğenmedin mi onu yoksa?''

 

Sanki onun için önemliydi. ''Çok beğendim, hatta gördüğüm en güzel kolye ama,'' yüzüm düşmüştü biraz ''Bunu hak ettiğimi sanmıyorum. İlerde başkasına verirsin.'' Hafif sinirle çenesini ovuşturduğunda bir şey demek istemedim. Aklıma gelen şey ile tekrar ona döndüm. ''Şey yarın Simge bizi düğünden sonrası için yemeğe davet etti. Sende gelecek misin?'' Kafasını salladı. ''Bizimkilerde olacak.'' Yoldan döndüğünde devam etti. ''Buğra biliyor. Birine söylemez.'' O kimdi ki? Sanki bunu duymuş gibiydi. ''Geçen gece telefonumu açan.'' Anladım dercesine kafamı salladım. ''Tuana sadece görüştüğümüzü biliyor. Gerçek anlamda ama yani sahte olarak değil tabi.'' Göz ucuyla bana baktı. ''Sahte miyiz ki?'' Bu ne demekti ki şimdi?

 

Büyük bir mağazanın önünde durduğumuzda arabadan inmedi. Elimdeki kutuyu alıp kolyeyi çıkarttı. ''Yaklaş bana.'' Ona doğru kaydığımda yutkundum. Kolyenin klipsini açtığında başımı döndürdüm. Zaten topuz olan saçlarım engel olmadığı için kolayca takmıştı. Kolyenin ucuna dokunduğumda niyeyse çok hoşuma gitmişti. Boynumdaki elleri geri çekildiğinde ona döndüm. Yüzlerimiz çok yakındı. ''İlerde ya da şimdi. Hayatımdaysan her şeyi hakettiğini bilmeni istiyorum.'' Bu tavır sanki sadece banaydı. ''Sen şu an benim sevgilimsin. Dışardakiler bilsin ya da bilmesin sen benim yanımdasın.'' Sanırım en çok onu özleyecektim.

 

Arabadan indiğinde mağazaya girip çıkması bir olmuştu. Özel bir yerdi galiba. Elindeki elbise poşetlerini bagaja koyduğunda tekrar bindi. ''Şimdi nereye gidiyoruz?'' Hava biraz kararmıştı çünkü. ''Eve.'' Hızla ona döndüm. ''Ne demek eve?'' İstifini bozmadan sürüyordu. ''Ama ailen ne olacak? Beni geri götür o zaman!'' Hiç duymuyordu bile. Cevap vermediği için susmuştum. Büyük bir villanın önünde durduğumuzda büyük kapılar açılmıştı. Başka bir evde mi yaşıyordu? İki katlıydı ama bayağı bir büyüktü. Arabadan indiğimizde bahçede bir köpek vardı. Simsiyah ve kocamandı. Beni yerdi bu. Üstümüze doğru geldiğinde hızla Araf'ın elini tutup arkasına saklandım. Bu halime güldüğünde sinirlenmiştim. ''Bu köpek yiyecek beni!''

 

Köpek yanımıza geldiğinde eşofmanımı kokluyordu. Araf'a sarıldığımda yüzümü ona gömdüm. Biraz korkuyordum sanırım. ''Lütfen bir şey söyle de gitsin!'' Beni geri çektiğinde yere eğildi. ''Oğlum. Korkutma anneyi.'' Köpek kendini ona sevdirdiğinde anne demesine mi şaşırsam köpeğin bana yaklaşmasına mı bilememiştim. Köpek beni kokladığında gergince yutkundum. ''Sev onu şimdi biraz. Bir daha yabancılamasın.'' Çok korkuyordum. Usulca elim kafasına gittiğinde kendisi direkt sakinleşmişti. ''Aferin oğluma.'' Ona karşı çok naifti. Bacaklarımın etrafında dolandığında ona baktım. ''Isırmaz değil mi?''

 

''Etrafında dolanıyor. Bu zararsız olduğunu gösterir onun için. Tehlike hissetse saldırırdı sana.'' Sadece kafamı salladım. Elimden tutarak içeri götürdüğünde evde biri olmadığı için rahatladım. Gerçi kim olabilirdi ki? ''Beni neden getirdin ki?'' Evi incelediğimde garip bir şekilde hoşuma gitmişti. Koyu renk ağırlıklıydı ama çok göze batmıyordu. ''Hayatımı bil diye. Hiçbir şeyini bilmediğin birine mi aşık olacaksın?'' Yeterince biliyordum bence ama bu kadarına gerek var mıydı gerçekten. ''Tek yaşayan birine göre fazla toplu değil misin?'' Mutfağa girdiğimde bir yandan da bakıyordum. ''Çoğu zaman gelmiyorum bile.''

 

''Niye ki? Evin çok güzel aslında.'' Ben mutfaktayken kapıda olduğunu farketmemiştim. ''Beğendiysen birlikte yaşayabiliriz.'' Göz kırpmasıyla göz devirdim. ''Çok iyi ev arkadaşı olurum.'' Kıkırdadım. ''Eve gelmediğini söylüyorsun. Ben burada kalsam köpeğin beni öldürebilir. Hala şüphelerim var.'' Tezgaha kollarımı koyup ona baktım. Hala beni izliyordu. ''Sen varken gelirim.'' Bir şey demedim çünkü onunla aynı evde yaşayamazdım. ''Çarşamba günü bir işin var mı?'' Konu dağılsın diye soruyordum. Çarşamba sahnem vardı. Düşünür gibi olduğunda yanına gittim. ''Önemli bir işim var o gün. Neden sordun?'' Omuzlarım düştüğünde bunu farketse de omuz silktim. ''Hiç sordum öylesine. Ne kadar misafir seviyormuşsun,'' etrafı gösterdim. ''İnsan bir şey yapardı benim için.'' Elleri cebinde benden uzaklaştı. ''Evin hanımı sensin. İstediğini yap.'' Merdivenlerden çıkıp gözden kaybolduğunda dumur olmuştum. ''Sensin evin hanımı.''

 

Homurdanarak içeri gittiğimde büyük camın oraya ilerledim. Bir anlığına gözüm yan tarafa kaydığında birini gördüm. Gerçekten bir anlığınaydı. Gördüğüme emindim. O cama ilerleyecekken bahçedeki köpek birden havlamaya başlamıştı. Araf hızlıca aşağıya geldiğinde direkt yanıma gelmişti. ''Noldu?'' Korkudan kalmıştım öyle. Bahçeye çıkıp baktığında bir şey göremedi. Telefonundan birini aradığında siniri yüzünden okunuyordu. Tekrar içeri girip kapıları kapattı. Yanıma geldiğinde sadece ona baktım. ''Birini mi gördün?'' Usulca başımı salladığımda elleri yanaklarımı buldu. ''Korkma. Bir şey yok.''

 

''Beni korursun değil mi?'' Tereddütle sorduğum soruyla çenem titredi. Sanırım peşimde biri vardı. Dün babamla konuşurken de aynısı olmuştu. İkisinin ortak noktası da bendim. ''Seni eve götüreyim artık gel.'' Elini sıkıca tuttuğumda evden çıkarmıştı. Arabaya bindirdikten sonra kendisi hemen binmeyerek bahçedeki korumalarına bir şeyler söyledi. Gergince arabada oturduğumda bacaklarım titriyordu. Sormaya da ayrı korkuyordum.

 

Arabaya geldiğinde bir şey demedim. Biner binmez bana döndüğünde ona baktım. "Benimle alakalı bir şey. Ben halledeceğim ama sen korkma tamam mı güzelim?" Bacağımın üstünde duran elimi tuttuğunda tepkisiz kaldım. Onunla alakası olması daha kötüydü çünkü ona bir şey olmasını istemiyordum. "Sana da bir şey olmayacak değil mi?"

 

"Bana bir şey olmayacak. Sana da olmasına izin vermem. Asla." Arabayla evden uzaklaştığımızda aslında onlara da yakın olduğunu farkettim. Daha ilerde kalıyordu. Bizim evin önüne geldiğimizde arabam kapıda duruyordu. Yine o getirtmişti muhtemelen. Telefonu çaldığında inmedim. Karşıdaki ne dediyse "Geliyorum şimdi." demişti. Kapattığında ona döndüm. "Nereye?"

 

"Toplantım var." İnanmadım. "Düşündüğün her ne varsa sil at. Sana bir şey olmayacak dedim." Konu ben değildim. "Seni düşünüyorum ben." Kafamı koltuğa yasladım. "Sana bir şey olmasın. Ben o kadar da önemli değilim." Yüzüme baktığında kızgın bir hali vardı. "Sen benim için önemlisin. Tek koruduğum ve koruyacağım sensin." Kafamı salladım. "Ben de seni koruyabilirim."

 

Onlarınki kadar olmasa da hukukçu bir insandım. Gerçi yaşadığım hayatta hukuk geçmezdi bile. Onunla bile farklı dünyaların insanıydık. "O nasıl olacakmış?" Güldüğünde ben de güldüm. "Onu da o zaman görürsün."

 

Sessizlik oluştuğunda inmek için kapıyı açtım. "İyi geceler o zaman." Bana bakışı bir şey söylemek istiyor gibiydi. "İyi geceler." dediğinde hızlıca bahçeye girip eve doğru yol aldım. Kimseye görünmeden odama çıkarak kendimi odaya kilitledim resmen. Odanın içinde dönelediğimde aklıma bir şeyin gelmemesi bir oluyordu. Yatağa girdiğimde de düşündüm ama en son gözlerim kapanmıştı.

 

*****

 

Annemler erkenden salona geçtiklerinde ben onlar kadar hazır değildim. İşlerimi halledip eve döndüğümde elbiselerden birini giydim. Aynadaki yansımama baktığımda elim boynumdaki kolyeye gitmişti. Onu çıkarmadan diğer takılarımı da takınca hazır sayılırdım. Parfüm sıkıp çantamı da alarak evden çıktım. Hava çoktan kararmıştı.

 

Her zaman olduğu gibi trafik vardı. Pazar olması da daha çok kalabalık olmasını sağlıyordu. Tuana aradığında ekrana dokunup açtım. "Kız nerdesin? Annen sorup duruyor kaç saattir."

 

"Geldim sayılır. Trafik var." Yol ayrımından döndüğümde bu yolda da ayrı trafik vardı. Ara sokakların içine girerek bulmaya çalışıyordum. "Şimdi kapatıyorum gelince görüşürüz." Ekrandan kapattığımda bir yandan da bu caddenin sonunun bir yere çıkmasını umuyordum. Öyle de olmuştu. Ana yola tekrar girdiğimde büyük salonun önüne çıkmıştı. Arabayı aldıklarında içeri doğru yürüyordum. Açık alandı ve benim elbisem sıfır kollu, arkası açıktı. Havanın esmemesi için dualar edip yürüdüm. Telefonum titrediğinde elime aldım. Yazanı görmemle güldüm.

 

Kuzey Araf Yıldırım: Nerdesin?

 

Ecmel Sera Sayar: Evdeyim. Biraz hastayım da gelemeyeceğim.

 

Kuzey Araf Yıldırım: Ben geliyorum.

 

Sohbetten çıktığında gülerek ilerlemeye devam ettim. Eğleniyordum bunları yaparken. Salondan çıkarken onu gördüğümde sanki telaşlı bir hali vardı. Beni farketmesiyle kaşları çatıldı ama rahatlamış gibiydi de. "Araf bey nereye gidiyorsunuz?"

 

"Deli mi edeceksin sen beni?" Gülümsedim. "Hiçbir şey yapmadım." Daha yapmadım yani. "Bir kız için düğün mü bırakılırmış?" İlerleyemezdim çünkü burası boştu. İçerdeyken onunla konuşamazdım. "Bir kız dediğin benim kızımsa bırakırım." Bunu demesini beklemediğim için biraz bozguna uğramıştım. "Şey ben gideyim o zaman."

 

Şey diyor olmam ayrı komikti bir de. Salona girip kapıdakilerle selamlaştıktan sonra annemleri görmeye çalışıyordum. Kuzenim Metin'i görmemle gülümseyerek onun yanına gittim. Onu da görmeyeli olmuştu sanırım. "Metin!" Birbirimize sarıldığımızda aynı bir abi gibiydi. "Hoş geldin canım."

 

"Asıl sen hoş geldin. Düğün davet olmasa seni göreceğim yok." diye yakındığımda koluna girdim. Annemlerin olduğu yere yürüdüğümüzde bize bakan Araf'ı görmeyi beklemiyordum. Sanırım biraz sinirliydi. Arabadaki konuşmamız aklıma geldiğinde çekilirdim ama o benim kuzenimdi yani kıskanmasını anlamak istemezdim. "Kız sen beni duymuyor musun?"

 

Araf'tan ayrılıp ona baktığımda gülümsedim. "Kafam gitmiş de duyamadım." O da güldü. "Diyorum ki neler yapıyorsun? Devam mı hala baleye." Saçmalama der gibi ona baktım. "Sence onu bırakır mıyım?" Annemlerin yanına geldiğimizde kolundan sıyrılıp anneme sarıldım. "Hanımefendi çok şıksınız." Elimden tutarak beni döndürdüğünde gülümsedi. "Asıl sen çok şıksın çiçeğim."

 

"Teşekkür ederim." Gülümsediğimde yanındaki Kübra teyzeyi gördüm. "Hoş geldin Seracığım." Onunla da sarıldığımda gülümsememi bozmadım. "Hoş buldum Kübra teyze. Nasılsınız?" Bu kadından Araf gibi bir insan nasıl çıkardı anlamış değildim. "İyiyim canım. Sen nasılsın? Çok güzel olmuşsun ayrıca." Kafam yana yattığında gülüşüm büyümüştü. "Ben de iyiyim. Çok teşekkür ederim o sizin güzelliğiniz." Araf bakıyordu. Hayır sen ona bakma.

 

Masaya geçtiğimde Tuana'yı göremedim ama Araf ile Başar abi konuşuyordu. Yanında da gereksiz İrem vardı tabi olmazsa olmazdı. Ablam yanlarına gelip Başar abi ile gittiğinde ikisi tek kalmıştı. Ne konuşuyorlardı ki onlar? Kıskanmadım ama ikisinin bir ortak noktası yoktu. Tuana yanıma gelip sarıldığında hızla çekildim. "Dur."

 

"Noluyor be!" Gözümle işaret ettim. "Ne alaka?" diye sorguladığında bir şey demedim ama hala konuşuyorlardı. Araf beni görmüyordu. İrem onun koluna dokunduğunda sinirim artmıştı ama bir şey yapamıyordum. "Kızım sen salak mısın?" Kısık sesle konuşması için uyardım. "Gitsene yanlarına."

 

"Gidemem." Araf ciddiydi ama İrem sürekli gülerek bir şey anlatıyordu. Yeterince sinirim bozulmuştu. "Sen gitme böyle izle anca." Kollarımı göğsümde bağlayıp oturduğumda gerçekten mal gibi izliyordum. Metin gelip yanıma oturduğunda odağım ordan çekilmişti. Konu dağılıp Tuana ile onları tanıştırdığımda çoktan iyi anlaşmışlardı. İrem bu tarafa geldiğinde yüzünde gülücükler açıyordu resmen. Kim bilir neyden ümitlenmişti yine. Araf'ı göremedim ama yan yana olmadıkları için sorun değildi. O beni bulurdu zaten.

 

Ablam Metin ile konuşmak için yanımıza geldiğinde ona bakmadım. "Hoş geldin." Bana demişti. Sadece kafamı salladığımda Metin kolunu omzuma atmıştı. Araf çıldıracaktı iyice. "Yine birlikteyiz eskisi gibi." Ablam gülümsediğinde özler gibi bir hali vardı. İnandırıcı gelmiyordu artık. "Son zamanlarımız artık."

 

"O nasıl söz öyle?" Bana döndüğünde önce ablama sonra ona baktım. "Gidiyorum ben. Temelli." Ablam duymamak için yanımızdan gittiğinde Tuana da telefonuna baktığı için duymamıştı. "Nerden çıktı bir anda?"

 

"Öyle işte. Gerekti." Kısa kestiğimde etrafa baktım. Araf'ın odağı bendim. Yanındaki adam bir şeyler anlatsa da onu dinlemediğine adım kadar emindim. Babam ve Gürkan amca içeri girdiğinde onların yanına gittiklerinde bana bakmayı kesmişti. Teyzem başımıza geldiğinde ikimize de sarıldı. "Çocuklarım napıyorsunuz?"

 

"Oturuyoruz teyzeciğim." Onu süzdüğümde gülümsedim. "Ne kadar güzel olmuşsun. Eniştem kıskanmasa iyidir." Eniştem kıskanç bir adamdı ve bazı halleri beni çok güldürüyordu. Bir anlık babamlara baktığımda babamın da bana baktığını farkettim. Ona gülümsedim. Araf'ı gördüğümde bana bakmıyordu ama siniri yüzünden okunuyordu. Bu halini anlamamıştım ama soracaktım. Belki de babam bir şey demişti. Beni gördüğünde ona gülümsememle bakışları yumuşadı. Babam yanında diye gözlerini benden çektiğinde bu bile yetmişti bana.

 

Düğün başladığında herkes yerine geçmiş gelin ve damadı bekliyordu. Büyük alkışlarla çıktıklarında ilk dansları için piste ilerlediklerinde şarkı çalmıştı. Birkaç kişi daha kalktığında Metin de beni kaldırmak istemişti. Onu reddettim çünkü dans etmek istemiyordum. Araf bunu görmüştü ve sinirle çıkmıştı salondan. Tuvalete gideceğimi söyleyip ordan çıktığımda onu nerede bulacağımı bilmiyordum. Birinin beni kolumdan çekmesiyle bağıracaktım ki Araf olduğunu görünce sustum. "Naptığını sanıyorsun sen?"

 

"Asıl sen napıyorsun? Kim o?" Biraz irkilsem de etrafta biri yoktu. "Kuzenim. Hani arabada konuştuğumuz." Bu onu rahatlatmamıştı. Yaklaştığında yutkundum. "Sana yaklaşmasına izin verme." Kaşlarım çatıldı. "Yoksa bir dahakine bu kadar sakin kalmam." Gidecekken kolunu tuttum. "Ya naparsın?"

 

Bana döndüğünde aramızdaki mesafe neredeyse sıfırdı. "Hani diyorsun ya sen benim sevgilimsin diye," Kesmesine izin vermeden devam ettim. "sen de benim sevgilim gibi davran o zaman."

 

"Neyden bahsediyorsun?" Parmaklarım kolunda gezdiğinde ona baktım. "O da sana böyle mi dokundu?" Gerildiğini hissettim. "Senin kıskandığın kişi benim kuzenim. Belki de aramıza girecek en son kişi." Öyleydi de. "Ama o kız." Ona doğru yaklaşıp kulağına fısıldadım. "O kız bir daha sana dokunursa ben de bu kadar sakin kalmayacağım."

 

Dudağının kenarı kıvrıldı. Hoşuna gitmişti bu tavrım. "Öyle mi?" Kafamı salladığımda öndeki saçlarımla oynadı. "Bunu yalnız kaldığımızda konuşacağız seninle." Yanımdan geçip gittiğinde dışarı çıkmıştı. Nefesimi düzene sokup içeri geçtim.

 

Tuana'nın yanına gittiğimde bana gülmüştü. "Bu halin ne kız? Kıpkırmızı olmuşsun." Elimle yüzüme hava yaptığımda bakışlarımı kaçırdım. "Hiç." İmalı şekilde dudaklarını bastırdı. "Anladım ben seni." Baktığı yere gözüm kaydığında Araf'ın girdiğini gördüm. Hemen beni farketmesiyle sırıtmıştı. Bakışlarımı ondan çektiğimde önüme döndüm.

Bu düğünün bir de yemek kısmı vardı değil mi?

 

8.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

Loading...
0%