Yeni Üyelik
9.
Bölüm
@ineffable3107

Arabadan inmek istemiyordum. Tuana olmasa o yemeğe gitmezdim. Doğu abinin bizim için kapattığı mekanın önünde bekliyordum. Bir de Araf'ı. Arabasını hala görmemiştim. Muhtemelen tanımadıklarımda olacaktı. Tuana da yan tarafıma yanaştığında arabadan inip bana bakıyordu. ''İnmeyi düşünmüyorsun herhalde?'' Camdan ağzını okuduğumda kafamı iki yana salladım. Niye yemek yani? Düğünde görüştünüz bitti işte. Elleri belinde hala beklediğinde bıkkınlıkla arabadan indim. ''Ben niye geliyorum ya? Düğün benim düğünüm mü?'' Sadece gençler vardı bir de.

Kolunu omzuma atıp yürüdüğümüzde topuklularla merdiven çıkmak ölüm gibi gelmişti. Çoraplarımı aramıyor değildim. Cinayet masası gibi bir ortam vardı. Simge, Doğu abi, Başar abi, ablam, ben, Tuana, İrem.. Birkaç sandalyede boştu. Gelecek kişiyi tahmin etmesi zor değildi. Başar abi ve Doğu abi ile selamlaştıktan sonra Simge'nin yanına oturdum. Tuana da yanıma oturmuştu. Simge ile konuşurken iki kişi daha gelmişti. Birinin adı Ayazdı onu biliyordum. Diğerini tanımıyordum. Ayaz olan sanırım bilerekten Tuana'nın hemen yanına oturmuştu. ''Bu da gelmiş.'' Bana fısıldadığına gülmüştüm. İkisi de selam verdiğinde tanımadığım için çok yakın olamamıştım.

Doğu abinin yanındaki boş sandalyeye takıldığımda tek olmayan Araftı. Cama bakmaya çalıştığımda birini göremedim. Yanımda Simge varken de telefonumu açamazdım. Tanımadığım adamın bana baktığını farkettiğimde sadece tebessüm edip önüme döndüm. Sanırım halimi komik bulmuştu ya da masadakileri tanımaya çalışıyordu. Madem gelmeyecekti neden geleceğini söyledi bu adam? Masanın altından telefonumu açacakken beklediğim ses ''Geciktim sanırım.'' dediğinde rahatlamıştım. İrem'in yüzünde güller açtığında göz devirerek önüme döndüm.

''Kuzey de geldiğine göre masamız tamamlandı.'' Dedi tanımadığım adam. Umarım adını söylerdi çünkü bu hitap ona çok uzundu. Tuana'ya eğilip adamı işaret etmeye çalıştım. ''Bu kim?'' Omuzları kalkıp indi. ''Ben de görmedim.'' Araf ile göz göze geldiğimizde bir şey demeden önüme döndüm. Birkaç yemek geldiğinde hiçbirine dokunmadım. Sadece birkaç kez içeceğimden içmiştim. Midem almazdı bu saatte. Simge tabağımı boş gördüğünde bana dönmüştü. ''Sen neden bir şey yemiyorsun canım?'' Bir şey diyecekken İrem atlamıştı her zamanki gibi. ''O şimdi yerse gece kusmak zorunda kalır.'' Masada sessizlik olduğunda bir şey deme gereğinde bulunmadım. ''Yanlış mıyım?'' Tuana bıçağını sertçe masaya vurdu. ''Sanane.'' Rahatça suyumdan içtim. İrem benden cevap alamayacaktı. ''Geçti sanıyordum.'' Ablamın cümlesiyle ona döndüm. ''Kardeşin senden daha iyi biliyor.''

Araf'a bakmak istemediğimde tanımadığım adam konuştu. İrem'i işaret ederek ''Sen Ece'nin kardeşi misin?'' Diye sordu. Yazık bu adamda kimseyi tanımıyordu ama ablamı tanıyordu. Başar abi, İrem'i uyarsa da konuşmaya devam ediyordu. ''Hayır. Ablamın kardeşi bu.'' Güldüm. Ablasıymış. Beni gösterdiğinde adam bana döndü. ''Sera sen misin şimdi?'' Ayaz onu dürttüğünde kafamı salladım. ''Maalesef.'' Araf bana bakıyordu. O da bir şey yememişti. ''Siz kimdiniz? Bir tek sizi tanımıyorum sanırım.'' Sanki bu soruyu bekliyormuş gibi gülümsedi. ''Buğra.'' Hatırlamıştım. O gece telefonda konuştuğum adam. Araf'a bakıp tekrar ona döndüm. ''Tanıştığıma memnun oldum.''

''Ben de.'' İmalı şekilde bakarak önüme döndüm. Ablama baktığımda uzun bir süre gözleri ben de oyalandı. Bir şey demeden ona bakmayı sürdürdüm. Allahım bu gece bir an önce bitsin. Simge ve Tuana ile konuşurken bir yandan bacak bacak üstüne attığımda bacağıma giren kramp canımı yakmıştı. Sesim çıkmasın diye bacağımı sıkmaya çalıştığımda canım daha çok acımıştı. Hemen geçtiğinde şükretmiştim. Gözümden bir yaş geldi ve Araf bunu gördü. Zaten gözü sürekli bendeyken görmemesi imkansızdı. İrem'e baktığımda ona bakıyordu. Ona bakarken Tuana kolumu dürtmüştü. ''Noluyor? Her an üstüne atlayacak gibisin.'' Sadece onun duyacağı şekilde ''Biraz daha ona bakmaya devam ederse atlayacağım.'' Dedim. Bu isterse kıskançlık olsundu ama benim inadım Araf'ın yaptığına karşılıktı. Metin benim kuzenimdi ve bana onun yüzünden bağırmıştı. İrem bana döndüğünde yapmacık şekilde gülümsedi. ''Bir şey mi diyecektin canım?''

''Yok.'' Doğu abi ve Başar abinin konuştuğunu görünce şaşırmadım. Yakın olmaları normal olabilirdi çünkü Başar abi iyi birisiydi. İrem gibi bir kızla nasıl kardeş oluyordu hala anlamıyordum. Telefonum titrediğinde gördüğüm kişi ile ekran parlaklığını kıstım. Ben bile zor görürken yanımdakilere imkan yoktu herhalde.

Kuzey Araf Yıldırım: Yemek ye.

Ecmel Sera Sayar: Sen de yemiyorsun ki.

Kuzey Araf Yıldırım: Sen bana lazımsın.

Normalde buna gülmem lazımdı ama gülümsemekle yetinmiştim. Araf'ın olduğu tarafa bakar gibi yaptığımda rahatça yanındaki Buğra ile konuştuğunu gördüm.

Ecmel Sera Sayar: Tam olarak ne için? Sevgililiğimizin sonu evlilik sanırım.

Tepkisini görmek istediğim için telefonumu kapattım. Tuana tabağındaki böreğin birini bana koyduğunda konuşamadan öldürücü bakışlarını attığında yemek zorunda hissetmiştim. Ucundan yediğimde zafer kazanmış gibi gülümsedi. Araf'ın tepkisini göremeden İrem konuşmuştu. Konuştuğu kişi ablamdı ama herkes duyabilirdi. ''Galiba Sera gidemeyecek.'' Benden önce Tuana duymuştu. ''Senin derdin ne ya? Bu kızla uğraşmadan günü geçiremiyor musun sen?'' Başar abi ikisine de baktı. ''Kızlar lütfen.'' İrem güldü. ''Bırak abi ya. Hem ben sana mı diyorum? Muhattabı cevap vermezken sana ne oluyor?' Avukatı mısın sen onun?'' Sinirle ona döndüğümde bana dönüp imayla kaşlarını kaldırdı. ''Yalan mı? Bacakların eskisi kadar güçlü olmadığı için dans edemiyorsun artık.'' Alayla güldüm. ''Kim söyledi? Beliz mi? Arkadaşına söyle dedikodumu yapmadan önce sevgilisini aldatmamayı öğrensin!'' Sinirimi zıplatmıştı artık. Diğer taraftan ''Oo.'' Diye ses yükseldiğinde ona bakmayı sürdürdüm. ''Ne saçmalıyorsun be sen? Arkadaşım hakkında düzgün konuş.'' Dişlerini sıktığında rahatımı bozmadım. ''Gerçi arkadaşın ne ki sen ne olasın? Kınada sen değil miydin Kuzey beni eve bıraktı diyen, öyle bir şey yokmuş.'' Bilerek abisinin yanında söylemiştim artık. Araf'ın kaşları çatıldığında bize döndü. ''Ne eve bırakması?'' Sesi gayet sertti. ''İrem ne demek oluyor bu?'' Abisine bakıp masumca gülümsedi. ''Abicim yok öyle bir şey. Uyduruyor işte bu.''

Çıldıracaktım artık bu masada. ''Tek ben duymadım ki. Simge de yanımızdaydı.'' Ona döndüğümde kafasını salladı. ''Öyle değil mi?'' Başta Araf'a baktı. ''Öyle evet. Hatta ben kızlara sordum.'' Bizi gösterdi. ''Böyle bir şey var mı diye? Onlar da yok dediği için şey yapmadım çok.'' Başar abi sinirden alnını ovuşturdu. ''Evde konuşacağız bunu.'' Ablam koluna sarıldığında bir şeyler dedi ama duymadım. ''Bıktım bu kızdan.'' Diye mırıltısının ardından Doğu abi konuşmuştu. ''Yeter ama.'' Sesi yükseldiğinde önüme döndüm. ''Ben tartışalım diye çağırmadım bu kadar kişiyi. Hepimizin ailesi ortak bir şeyler yapıyor en azından aranız iyi kalsın diye uğraşıyorum sizin bu yaptığınız hoş mu?'' Cevap vermedim. ''Tamam canım sakin.'' Simge konuştuğunda biraz yumuşamıştı ama bakışları hala sertti. Masada sessizlik olduğunda daha da kimse konuşmamıştı.

Telefonu tekrar elime aldığımda Araf'ın mesajına girdim.

Kuzey Araf Yıldırım: İstiyorsan hemen yarın evleniriz.

Kuzey Araf Yıldırım: Herkes gittiğinde bekle beni.

Bu konuşmanın bir de Araf kısmı olacaktı sanırım. Ablamlar ve Tuana gittiğinde tek biz kalmıştık. Zaten bu gece eve gitmezsem kimse farketmezdi bile. Önce Ayaz, sonrasında Buğra da gittiğinde onlarla konuşmaya da fırsatım olmamıştı. ''Dikkatli git.'' Simge'nin sarılarak söylediği şeye gülümseyerek kafa salladım. Tek başıma kaldığımda Araf'ı bekledim. Merdivenlerden iniş sesi duyduğumda arkamı dönerek ona baktım. Sanırım biriyle konuşmuştu. ''Demek benimle evlenmek istiyorsun.'' Kıskançlık muhabbetine girmek istemiyordum. ''Niye sen benimle evlenmek istemez miydin?'' Olumsuz anlamda başımı salladım. ''Başka bir zamanda belki.''

''Dün o yüzden mi ağlıyordun?'' Neyden bahsettiğini anladığım için usulca başımı salladım. ''Hiçbir şeyim yolunda gitmiyor. Şu halime baksana.'' Daha fazla dayanamayıp arkamdaki taş duvara yaslandım. ''Benim gibi biriyle bu anlaşmayı yaptığın için pişman olacaksın. Çünkü göreceğinin en fazlası o masadaydı.'' Ellerini cebine koyduğunda yaslandığım duvara yaslandı. ''Ne gördüğüm umurumda mı sanıyorsun?'' Omuz silktim. ''Kendinin farkına var, Ecmel. Sen gördüğümün daha fazlasısın.'' Ona döndüm. ''Nerden bilebilirsin ki?'' Cebinden sigarasını alıp bir dal yaktı. ''Hiçbir zaman yanılmadım.'' Öylece kafamı salladım.

Sadece onu inceledim. O fazlasıyla iyiydi. ''Seni seveceğime de inanıyor musun bari?'' Başını eğerek güldü. Başka bir evrende dünyanın en iyi manzarasıydı. Onu çizmek istiyordum. Sigarasından derin bir nefes alıp içine çekti. Üflediğinde bana döndü. ''İnanmasam burada olmazdım.'' Ne gerek vardı ki? Çenem titrediğinde gözlerim doldu. Başka tarafa döndüğümde burnumu çektim. ''Neden ağlıyorsun?'' Gözlerimden akan yaşlarla kafamı sağa sola salladım. ''Hiçbir şeye gücüm kalmadı.'' Ölecektim sanki. Göğüs kafesime bir şeyler batıyordu. Sigarasını söndürdüğünde beni kolunun altına aldı. ''Bana yaslanamaz mısın? Belki de birine ihtiyacın vardır.''

Alnım göğsüne yaslıydı. ''Hiç kimseye ihtiyacım yok. Ben zaten yaptıklarımı çekiyorum.'' O kadının annesinin dedikleri. Bir an olsun zihnimden çıkacak gibi değildi. ''Ne yapmış olabilirsin ki acı çekecek kadar?'' Kazanma hırsım yüzünden bir kadının ölmesine sebep oldum. Belki de kadınla yolum kesişmemiş olsaydı her şey daha farklı olurdu. Gözlerimi silip kafamı kaldırdım. Belki de ihtiyacım olan oydu. ''Hiçbir şey.'' Bir eli yanağıma geldiğinde sadece ona bakıyordum. ''İnsanların bazen mezara götüreceği sırları vardır. Bu da onlardan biri işte.'' Üstelemedi. ''Seni eve bırakayım.'' Elimden tutup arabaya bindirdiğinde bir şey demeden cama yaslandım. İçimde kötü bir his vardı.

Sessizce eve geldiğimizde ona döndüm. ''Teşekkür ederim.'' Kafasını salladı ama aklında başka bir şey vardı. Uzanıp alnımdan öptü. ''Dikkat et. Her an için.'' Kafamı salladım. ''İyi geceler.'' Arabadan indiğimde kapılar açıldı. Usulca eve yürüdüm. Annemle babam salondaydı. Dinlemedim. Kapıda beni farkettiklerinde ikisine de gülümsedim. Odama çıktım. Aynıydı. Topuklularımı çıkarıp koydum. İyi bile dayanmıştım. Üstümdekilerden kurtulup yatağın içine girdim. Kırıktım. Çok hemde. Paramparçaydım. Parçalarımı toplayan yoktu.

******

Mentalimi ve kendimi biraz olsun toparladığımda hazırlanıp aşağıya indim. ''Cidden bizimle gelmediğine inanamıyorum anne!'' Kendisine gün boyu bizimle gelmesini söylesem de hayır demişti. Neymiş efendim Kübra'lara gidip düğün analizi yapacakmış. ''Hadi hadi.'' Şoför otomatik kapıyı açtığında içeriye oturmuştuk. Annemi de bırakacaktık bir de. ''Hem gelmiyor hem de kendini bıraktırıyor.'' Söylendiğimde güldü. ''Baba kız yalnız bırakıyorum işte sizi. Başka zaman olsa kaçırır mıyım?'' Sanki üzerinde bir gerginlik vardı ama hayırlısı. İnme vakti geldiğinde uzanıp yanağımı öptü. ''Dikkat edin.'' Gülümsedim. Babam hiç konuşmamıştı. Annemi bıraktığımızda nereye gittiğimizi bile bilmiyordum. ''Babacığım iyi misin?''

Gözlerini camdan çekip bana baktığında gülümsedi. ''İyiyim canım. Kızımla yemeğe çıkıyorum, nasıl iyi olmayayım?'' Güldüğümde yerimde kıpırdandım. ''Ablamı da çağıralım mı bir dahakine? Uzun zaman oldu ya hani, belki o da gelmek isterdi.'' Kafasını salladı. Babamla ablam arasında başka bir şey vardı bence. ''Nasıl istersen.'' Araba durduğunda şoför kısmı açılmıştı. ''Efendim geldik.'' Babam göz ucuyla bakıp kafa salladığında kapı açılmıştı. Tüm herkesin üstünde bir gerginlik vardı sanki bugün. Babam kolunu uzattığında koluna girdim. ''Bayım bugün beni şaşırtıyorsunuz.''

İçeri girdiğimizde yine kapalı bir mekandı. Sandalyelerimiz çekildiğinde oturmuştuk.''Sera Sayar, anlat bakalım neler yapıyorsun?'' Yemeklerin gelmesini bekliyorduk. ''Aynı babacığım. Turne işi kesin olana kadar sahne almaya devam edeceğim ama.'' Derin bir nefes aldım. ''Ama?'' Bana baktığında sorun yok anlamında baktım. Bencil olma Ecmel. Bacaklarını söylersen baban üzülecek. ''Öyle işte. Düşünüyorum bir yandan.'' Kafasını salladı. ''Hiç inanmadım o ama kelimesini. Hani gizlimiz yoktu bizim?'' Mahçupça gülümsedim. ''Bir süredir bacaklarım ağrıyor. Bu da onu engelliyor tabi.'' Kaşları çatıldı. ''Yani kötü bir şey yok tabi. Şimdi söylersem bencillik olurdu ama senden bir şey saklamak istemem.''

''Başta kendi işini yapmadığın için kızsam da şu an sana hak veriyorum.'' Dinliyordum sadece. ''Sen orada mutluysan bize söz düşmüyor artık kızım.'' Usulca kafamı salladım. ''Gidecek olsan bile mutlu olacağın şeyi yap.'' Uzanıp elini tuttum. ''Ben burada da mutluyum zaten baba. Ayrıca gideceğim kesin değil. Bu kadar sıkıldın herhalde benden.'' Güldüğünde ben de güldüm. ''Sizden sıkılmak ne mümkün?'' Omuzlarım kalkıp indiğinde tekrar babama döndüm. ''Belki de haklıydın baba. Hep orada kalmalıydım.'' Yemeğinden bir parça aldı. ''Şirkette işin hazır.'' Kendi yemeğimi yemeye devam ettim. ''Sen anlat biraz da. İşlerin nasıl gidiyor?''

''Aynı. Toplantılar, ihaleler falan.'' Bundan ayrı bir işleri daha olduğunu biliyordum ama çok üstelemedim. ''Bir sorun yok değil mi? Birkaç gündür dalgın gördüm seni. Düğünde de öyleydin.'' Sadece babam değil annem de öyleydi. ''Sana öyle gelmiştir canım. Gayet iyiyim.'' Kafamı salladığımda tekrar yemeğime döndüm. ''Geçen teyzenin dedikleri aklıma geldi bak.'' Yutkundum. ''Var mı birileri?'' Herkesten önce babam sormuştu bu soruyu. ''Babana anlatabilirsin her zaman.''

''Birisi yok. Size öyle geliyor bence.'' Bu tepkime güldüğünde suyumdan içtim. ''Anladım ben seni.'' Babamla bunu konuşmayı beklemiyordum tabii ki. ''Bir şey sormak istiyorum ben.'' Üstten bana baktığında konuştum. ''Yani sizin gibi adamları biliyorum. Düşmanlarınız var. Korumalar falan işte. Zor geliyor mu bazı yerde? Mesela korumanız gereken önemli biri olduğunda.'' Peçeteyle dudağının kenarını silip bana baktı. ''Şu an bulunduğumuz durumun tek şeyi benim aslında. Geçmişte deden, yani annenin babası, yollarımız onla kesiştiğinde benden istediği kızını korumamdı. Başta babam çok engel oldu ama anneni gördüğümde işler değişti.'' Bu hikaye bana tanıdık gelmişti sanki. ''Tek odağım oydu. Korumam gereken bir ailem vardı artık. Bu işleri bırakmayı çok denedim ama olmadı. Daha çok güçlendim. Ablan doğduğunda bu kadar güçlü değildim tabi ama sen doğduğunda işler daha farklıydı. Daha fazla düşmanım vardı ve sürekli uğraşmam gerekiyordu.'' Bir de ablamın beni istememesi vardı. ''Şimdi anlarsın belki, ablan gittiğinde ona izin verdim ama sana verdiğim izinle aynı değil. O kendi halinde ama sen benim yanımdasın.'' Kafamı salladım. ''Nereden nereye geldi konu.'' Güldüm.

''Aslında senin gibi biriyle evlenmeyi çok isterim baba biliyor musun?'' Bu onu şaşırtmıştı. Bir yandan da Araf'ı düşünmeye çalışıyordum aklımda. ''Bu işlerin bir yana çok iyi bir adamsın. İyi bir babasın.'' Yemeğime döndüm. ''Umarım senin gibi biri karşıma çıkar.'' Sessizlik oluştuğunda yemeklerimiz bitmiş oturuyorduk. Kalkma vaktimiz yaklaştığında lavabo için izin alarak masadan uzaklaştım. Telefonuma bir mesaj düştüğünde tek açımlık olduğunu gördüm. Gergin bir ortam oluşmuştu sanki. Kaydı oynattığımda görüntü yoktu. Sesi açtığımda Araf'ı duymayı beklemiyordum.

'' Gerçekten sevgilim olacağını sanmadın değil mi? Gitmemesi için kendime aşık edeceğim sadece, başka bir amacım yok. Anlaşma falan yalan.'' Diye başladı ses kaydı. Bunu dememişti değil mi? ''Saçmalama. Kız sana nasıl bakıyor görmedim mi sanıyorsun!'' Konuştuğu kişi de dün gördüğüm Buğra'ya aitti. Daha fazlasını dinlememek için kaydı kapattım. Gerisi umurumda değildi. Kırılmıştım sanırım. Ona bir şey hissetmiyordum ama bu hissetmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Ona alışmışken şimdi neden bunu demişti ki? Peki bana bu kaydı atan kimdi ve bunu nasıl öngörmüştü? ''Nasıl görmesin Ecmel sen salak mısın?''

Telefonu kapatıp kenara koydum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bu kayıt gerçek miydi onu da bilmiyordum ama sesler onlara aitti, imkansızdı. Yine kandırılmış olamazdım değil mi? ''Akıllı düşün kızım. Avukatsın sen. Bilirsin böyle işleri.'' Kafam durmuştu. Çalışmıyordu. Bunları unutmayarak lavabodan çıktım. Daha fazla babamı bekletmemek için dışarı yöneldiğimde babamın kapıda beklediğini görüp yanına ilerledim. ''Babacığım neden arabaya binmedin? Üşüyeceksin.'' Koluna girdiğimde gülümsedi. ''Seni bekledik.'' O an dikkatimi dağıtacak bir şey oldu. Üstümde kırmızı bir nokta gezdiğinde sanki babam bunu anlamış gibi önüme geçmişti. Sonrası bir kabustu. Babam önüme yığıldığında dizlerimin bağı çözülmüş, dilimi yutmuş gibiydim. ''Baba.'' Korumalar çoktan silahlarını çekmiş önümüze dizilmişlerdi.

Bencillik yapma Ecmel. Şu an sırası değil. ''BABA!'' Bağırışımı tüm dünya duymuştu sanki. Babam vurulmuştu. Benim yüzümden babamı vurmuşlardı. Hedefleri bendim ama babamı vurmuşlardı. Şokun etkisinden çıkarak çoktan gelmiş olan korumaların önüne geçip dizlerimin üstüne çöktüm. Gözleri kapalıydı. ''Baba.'' Fısıltımı ben bile duymamıştım. Araba hala gelmemişti. ''Ambulans çağırın! Bir şey yapın lütfen.'' Yalvarır gibi etrafa bağırdım. Çoktan birilerini arıyorlardı ama bulunduğumuz yer o kadar boktandı ki telefon anca çekerdi. Babam hala nefes alıyordu. ''Lütfen biri bir şey yapsın!''

Araba geldiğinde korumalar babamı kaldırarak arabaya bindirmişlerdi. Babam dizlerimin üstünde yatıyordu ve ben ağlıyordum. Her şey o kadar kesik kesikti ki nefes alamıyordum. ''Babacığım lütfen uyan!''

''Belki de son yemeğimizi yeriz.''

''Baba lütfen bu son yemeğimiz olmasın lütfen!'' Araba zaten hızlı gidiyordu ama buna rağmen ''Biraz daha hızlı sürün lütfen!'' Tekrar babama döndüğümde ne yapacağımı bilemedim. ''Baba lütfen dayan. Nefes aldığını biliyorum, lütfen bana cevap ver.'' Çok kötü bir durumdaydım ve çıkmazdaydım. ''Çok özür dilerim baba. Ben ölmeliydim.'' Allahım lütfen benim canımı alıp babama bağışla. ''Sen küçük kızını tek bırakmazsın değil mi? Daha bir sürü yemeğe çıkacağız. Ablam-'' Asıl bomba ablamdı. Şimdi beni hiç sevmeyecekti. ''Babacığım seni çok seviyorum bunu unutma olur mu? Lütfen yaşa. Annem için. Bak annem çok üzülecek şimdi.'' O kadar saçmalıyordum ki ağlamaktan gözüm görmüyordu. ''Ablam da öyle. Dede olacaksın daha.'' Senin için peki Ecmel? ''Onlar için yaşa.'' Babam öksürdüğünde şok olmuştum. ''Yaşıyorsun!'' Ağzından kanlar geliyordu. ''Geldik bak dayan.'' Gözleri açılır gibi olduğunda bana bakmıştı. ''Sen-'' Ben yokum baba.

Araba durduğunda kafamı kaldırıp etrafa baktım. Bir hastanenin arka tarafındaydık sanırım. Kapı açılır açılmaz sedyeye babamı aldıklarında koşarcasına ilerledim. ''Katı kapatın. Engin Bey'in ailesi dışında kimse girmesin.'' Doktor'un dediği üzere korumalar dağılmıştı. Ameliyathaneye geldiğimizde hızlıca doktora döndüm. ''Babam yaşayacak değil mi? Lütfen bana bir şey söyleyin.'' Babam gittiğinde sadece doktor kalmıştı. ''Her şey için erken hanımefendi. Bekleyin lütfen.'' Doktor da içeri girdiğinde yalnız kalmıştım. O ana kadar ellerimdeki ve kazağımdaki kanlardan habersizdim. Bunları da görüp yere yığıldığımda ağlamaya başladım. ''Baba.''

Kanlı ellerimle telefonuma ulaştığımda arayan annemi duymamıştım bile. Tekrar aradığımda gözlerimi silmeye çalıştım. ''Anne.'' Sanırım haberleri olmuştu çünkü sesi ağlamaklı geliyordu. ''Geliyoruz kızım. Sen sakin ol tamam mı? Bir şey olmayacak babana.'' Daha çok ağladığımda bir şey dememişti. ''Anne çok özür dilerim.'' Hıçkırdığımda telefon elimden kayıp gitmişti bile.

Kimse girip çıkmıyordu ve ben kanlı ellerimle dizlerimi kendime çekmiş yerde oturuyordum. Babam benim yüzümden oradaydı. Babam benim yüzümden ölümle savaşıyordu. Keşke beklemeden vursalardı en azından bana isabet ederdi. Koridorda sesler geldiğinde annemi görmemle ayaklandım. Üstümü farkettiğinde duraksadı ve daha çok ağladı. Koşarak bana sarıldığında kollarım kalkmadı. Gürkan amca ve Kübra teyze de gelmişti. "Anne."

"Sen iyi misin bebeğim?" Üstümü yokladığında kafamı iki yana salladım. "Ben iyiyim ama babam-" Hızlıca beni susturdu. "Şş. Bir şey olmayacak." Çenem titremekten ölüyordu. "Benim yüzümden oldu." Gürkan amca bile bana döndüğünde kafamı iki yana sallayarak daha çok ağladım. "Hedefleri bendim ama babam önüme geçti." Annem kaskatı kesildiğinde susmak zorunda kaldım. "Ne?"

Beni mi suçlayacaktı? Hakkıydı. "Anne gerçekten çok özür dilerim. Önceden farketseydim babamın geçmesine izin vermezdim. Yemin ederim vermezdim." Bunu beklemiyor gibiydi. "Ben-" Bir şey demeden sandalyeye oturduğunda Kübra teyze hemen yardımcı olmuştu. Koridora ablam ve eşi de girdiğinde tepkinin en büyüğü geliyordu. "Babam nasıl? İyi mi?"

Annemden yanıt alamayınca bana döndü. Gözleri üstümde oyalandı. "Senin bu halin ne?" Başım öne eğildi. "SANA BU HALİN NE DEDİM!" Bağırışıyla irkildiğimde herkes bize dönmüştü. "B-Benim yüzümden." Hıçkırdım. "Benim yüzümden oldu."

O anı belki de hayatım boyunca unutamayacaktım. Babam uyansa da ölse de, ablam beni bir gün affetse de unutmam mümkün değildi. Ablam bana tokat attı. Tokat o kadar acı vericiydi ki başım yana düştü. "ALLAH BELANI VERSİN SENİN!" Annem hızla onu tutmaya çalıştığında Başar abi bile tutamamıştı. Bir de hamileydi. Bebeği düşebilirdi. "NAPTIĞINI SANIYORSUN SEN!"

"BABAM ONUN YÜZÜNDEN ÖLÜYOR VE SEN HALA ONU MU KORUYORSUN ANNE?" Gürkan amca beni sardığında sesim çıkmıyordu ama zihnimde dönüyordu. Ablam bağırıyordu. Zihnim bağırıyordu.

"Kızım sizin yüzünüzden öldü."

"BENİ BABASIZ BIRAKTIN! MUTLU MUSUN ŞİMDİ?" Ben bir şey yapmamıştım ki. Keşke ben vurulsaydım babacığım.

''Umarım mutlusunuzdur çünkü torunum annesiz büyüyecek."

Daha fazla dayanamayıp yere çömeldiğimde başımı ellerimin arasına aldım. Hiçbir ses duyamıyordum şu an.

"Sizin gibiler yüzünden aileler dağılıyor. Bir kavga etti diye boşanma mı olurmuş?"

"Umarım mutlusunuzdur çünkü torunum annesiz büyüyecek."

"Kızım sizin yüzünüzden öldü."

Biri beni sarstığında sesler kesilmişti. "Ecmel." Araf karşımdaydı ve yanımızda ailelerimiz vardı. Bu yaşanacak mıydı? Annem başucumda korkuyla bana baktığında bir şey diyemedim. Önümde Araf vardı ve endişeliydi. Ablam şok olmuş şekilde bana bakıyordu. Başka ölmek istediğim bir an olamazdı. Hiçbirini umursamadan Araf'a sarıldım. "Yalvarırım." Nefesim yetmiyordu. "Yalvarırım götür beni buradan."

Kendi ailesini bile umursamadan elimden tutup götürdüğünde bir şey diyemeden yanında yürüyordum. Dışarı çıktığımızda elini bıraktım. Bana döndüğünde ona baktım. "Çok iyi bir oyuncusun biliyor musun?" Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Ne geçicekti eline ya? He! Ne geçicekti, söyle!" Kimse yoktu. Onu ittirdim. "Senin onlardan ne farkın kaldı şimdi?" Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu kadar iyi oyuncuydu demek ki. "Neyden bahsediyorsun?"

"BUĞRA İLE KONUŞMANDAN." Sesim yırtılırcasına bağırdığımda sinirlenmişti. "Gitmemesi için kendime aşık edeceğim sadece, başka bir amacım yok." Hatırlamış gibi buz kesti. "Hatırladın değil mi?"

"Hiçbir şey bildiğin yok." Sinirle kurduğu cümlesine alayla güldüm. Ona yaklaşıp parmağımı göğsüne doğrulttum. "Biliyor musun daha az önce babama onun gibi biriyle evlenmek istediğimi söyledim." Babam gibi biriden kastım Araftı. "Niye böyle bir şey yaptın ki? Çok mu kolaydım senin için? Çok mu güçsüzdüm?" Göğsüne vurduğumda ağlamam şiddetlendi. "Belki seni sevecektim! Aileme bile gitmeyi düşüneceğim dedim sadece! Aramızda gerçekten bir şey olur diye düşünmekten söyledim bunu!" Ellerimden tutup bana sarıldığında artık gücüm kalmamıştı. Ne ağlamaya ne de ayakta durmaya. "Neden ya neden?"

"Özür dilerim." Bu cümleyi hiç kimseden duymamıştım. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Bana biraz zaman ver, her şeyi anlatacağım sana tamam mı?" Ona güvenecek miydim? "Güvenini sarstım biliyorum. Mecbur olduğumuzu bil sadece." Olduğumuzu derken? "Senden nefret ediyorum." dedim acımasızca. Sesim bile zor çıkarken bunu demiştim. "Bir daha karşıma çıkma."

Ellerini çekip ondan ayrıldım. Yavaş ve korkak adımlarla hastaneye geri girdim. Koridorda yürüdüğümde erkeklerin olmadığını farkettim. Ablamı es geçip annemin yanına gittiğimde ayaklanmıştı ama umursamadan sandalyeye oturdum. Kübra teyze kolumu sıvazladı. Annem elimi tuttu. Ablam sadece izledi. Önemlisi babam yoktu. Beni yalnız bırakmazdı değil mi?

Annem bana sarıldığında sustum. "Senin hiçbir suçun yok anneciğim." En büyük suçlu bendim. Engin Sayar'ın kızı olmam suçtu. Öğrenildiğim ilk an beni hedef almışlardı. "Tepki ver lütfen." Yalvarıştı sanki. "Korkuyorum."

Yanağım hala sızlıyordu. Ellerimde babamın kanı vardı. Hala yaşıyor olmam bile haksızlıktı.

48 Saat Önce...

Engin Sayar bahçesindeki adamı farkettiğinde korumalarına yakalatmıştı bile. Eve girip Gürkan'ı aradı. "Sanırım korktuğum başıma geldi. Sera'yı gözleyen biri var." Ne yapılacağı belliydi aslında. "Masayı toplayalım acilen." Sıkıntıyla başını salladı. O kadar büyük bir şey olmayabilirdi. "Masaya gerek yok. Kendim halledebilirim. Pazartesi yemeğe çıkacağız ve bunu duydu. Bilerek söyledim aslında oltaya gelsin diye." Gürkan engel oldu. "Saçmalama Engin. Kardeşimsin sen benim. Senin kızın benimde kızım sayılır. Sakin ol önce yarın adam akıllı konuşalım."

Babasının araması üzerine ilk uçakla dönen Araf soluğu onların yanında aldı. "Noluyor? O iyi mi?" Aralarındaki ilişkiyi bilen yoktu. Sadece masada konuşulmuştu ve Araf geri kalanını kendisi halledecekti. "Şimdilik." Kaşları çatıldı. "Ne demek şimdilik? Engin amca düzgün söyle şunu." Gerilmişti ortam. "Dün bahçede konuşurken bahçenin arkasından bir ses geldi. Sera görmedi ama ben gördüm. Belliydi yani birisinin dinlediği. O görmeden konuyu değiştirdiğimde ağzımdan yemek fikri çıktı. En azından kim olduğu karşımıza çıkar." Dinleyerek başını salladı. "Çocuklar yakaladı ama ağzını açmadı hiç." Daha çok gerilmişti. "Yemeğe gittiğinizde onu yalnız bir anda yakalamaya çalışırlar muhtemelen." Hayır anlamında başını salladı. "Bu olmaz çünkü sadece korumalar oluyor. Mekan kapattırdığımı bilen biri olmalı." Gürkan dahil oldu. "Ya da birini ayarlayıp uzaktan vurmaya çalışacaklar." Cıkladı. "Olabilir."

"Aklımda bir şeyler var ama daha sonra söylerim. Şimdi gitmeliyim."

Gideceği yer belliydi. Tahmin ettiği gibi arabası hala kursun oradaydı. Zaten onu başka yerde görmesi imkansızdı. Gelmesini beklediğinde arabasından indi. Fakat görmek istediği ağlayan kız değildi. Biraz olsun konu dağıldığında onun için aldıklarını verdi. İş için gitmişti ama ziyaret etmeden dönemeyeceği biri vardı. Onun için bunları yaptırdığında ona layık olacağını düşünüyordu sadece. Evine götürmek istedi çünkü onu tanımasını istiyordu. Fakat orda da başlarına bir bela bulaşmıştı. Köpeğin havlamasıyla aşağıya indiğinde bahçedekini o da farketti. Korumalar onu yakalayamamıştı ama adam kendini tekrar göstermişti.

Kızı eve götürdükten sonra mekana geçti. Buğra onu beklediğinde az çok ona da bahsetti. Adamlarından biri başına geldi. ''Abi bunu görmen gerek.'' Telefondaki kaydı izlediğinde arkasında oturan adamın onları dinlediği ve ses kaydı aldığı belli oluyordu. Bahçedeki adamdı. Adam eğildiğinde talimat vererek bir süreliğine kapıları kapatmasını istedi. Oldukça sessiz söyledi ki adam hala oturduğu için duymasın diyeydi. ''Noluyor?'' Buğra'nın dediği ile ona döndü. ''Hiç. Kız hakkında bir şeyler söyledi.'' Kaşları çatıldı. Dün kendisine kız dediği için ismi var demişti. ''Kız derken? Sera.'' Güldü. ''Gerçekten sevgilim olacağını sanmadın değil mi? Gitmemesi için kendime aşık edeceğim sadece, başka bir amacım yok. Anlaşma falan yok.'' Maksat adamın dikkatini dağıtıp konuşmaları sayesinde mekanda tutmaktı. İşi sonra görülecekti. ''Saçmalama!'' Diye çıkıştı Buğra. ''Kız sana nasıl bakıyor görmedim mi sanıyorsun?''

Birkaç kez uzaktan denk gelmişti ikisine. Konu devam edecekken adam kalktı. Araf da sinirle kalkıp adamın ensesinden yakaladı. ''Nereye böyle?'' Adam koşmaya çalışsa da çoktan Araf'ın elinden alıp mekandan çıkarmışlardı. ''BIRAKIN BENİ!'' Adamın çırpınışları yetersizdi. Buğra hızla geldi. ''Lan ne oluyor? Bu sefer kim bulaşıyor?'' Sinirle adamın arkasından yürüdü. ''Bana değil bulaşmaması gereken birine bulaştılar.'' Sessizce mırıldandı. ''Benim kızıma.'' Mırıltısını duydu. ''Lan az önce ne dedin şimdi ne diyorsun!'' Sakince ona döndü. ''Buğra gerçekten sen salak mısın? Adam sesimizi kaydediyordu. Konuyu değiştirerek burada durmasını sağladım. Tek sorun o ses kaydının ona ulaşmaması.'' Güvenini ve sevgisini kazanmaya çalışıyordu ama bu biraz kötü olmuştu. Başka yol bulamazdı. ''Başka şey deseydin amına koyayım. Ya kız yanlış anlarsa?'' Sinirle kafasını salladı. ''Amacım konuyu ona çekmekti. Çünkü adamlar onun peşinde. Dün bizi evde gördüler, başka şeyden bahsetsem anlaşılırdı.''

Depoya geldiklerinde adamı çoktan bağlamış, üstüne dövmüşlerdi. ''Konuşmadı abi.'' İşaret yapıp adamlar odadan çıktığında adama döndü. ''Anlaşılan konuşmayı sevmiyorsun.'' İpi alıp eline doladı. Yavaş ve korkunç bir sessizlikle adama doğru yürüdü. Başında durarak adamın kulağına fısıldadı. ''Ben de hiç sevmem bilir misin? Dinlemeden öldürmek daha kolay.'' İpi adamın boynuna dolayınca adam hızlıca nefes alıp vermeye başladı. Biraz sıktığında adam kıpkırmızı kesildi. ''Başındakilere ulaşmadık mı sanıyorsun?'' Öksürmeye başladı. ''Ama çalıştığın adam şerefsiz çıkıp seni sattı.'' Blöf yapıyordu. Biraz daha sıktı. ''D-Dur.''

Alayla güldü. ''Durmamı mı istiyorsun?'' Biraz daha sıktı. ''Evime kadar takip edip kızımı korkuttun. Durmamı mı istiyorsun gerçekten?'' Adam morarmaya yakındı ama hala nefes alıyordu. ''Katil.'' Dedi adam. ''Kız.'' Duydukları ipin gevşemesine neden oldu. ''Ne?'' İp düştüğünde adam öksürüğe boğuldu. ''Kız katil.''

Zihnine bir cümle düştü. ''İnsanların mezarına kadar götüreceği sırları vardır. Bu da onlardan biri.'' Belki anlatır diye sonraya sakladı ama bu kadarını beklemiyordu. ''Düzgün anlat şunu!'' Diye kükredi boş deponun içinde. Alayla güldü. ''Koruduğun kız avukat.'' Bunu zaten babası söylemişti ama kız daha söylememişti. Ondan bekliyordu. ''Karımın aklına girdi. Çocuğumu aldılar benden.'' Öldürecek gibi bakıyordu adama. ''Onu öldürmeliydim.'' Araf'a döndü. ''O ölmeliydi ama benim karım öldü! Ben öldürdüm!'' Bunu beklemiyordu. ''Ben öldürdüm ama katili o kız!'' İşte bu son damlaydı onun için. Belinden silahını çıkarıp kafasına dayadı. ''Seni öldüreceğim!''

Sanki depo değil tüm herkes duymuştu bu bağırışı. ''Benim çocuğum babasız kaldığı gibi o kaltak da babasız kalacak.'' Sinirden silahı bırakıp yumruk attı. Sandalye düştüğünde hırsla yerinden kaldırdı. ''SENİ ÖLDÜRECEĞİM!'' Yumruk atmaktan yüzü kanla dolmuştu neredeyse. ''Engin Sayar. Hedef o. Yemek.'' Öksürdüğünde ağzından kan boşaldı. Sinirden gözü döndüğü için hala yumruk atmaya devam ediyordu. ''Seni piç!'' Bağırışından dolayı Buğra içeri girmek zorunda kaldı. ''LAN DUR! ÖLDÜRECEKSİN DUR!'' Hırsla üstünden aldı. ''GÖTÜRÜN ŞU ADAMI!'' Adamın nefes alması bile mucizeyken yaşaması imkansızdı. ''Napıyorsun oğlum sen?''

Sinirle saçlarını çekiştirdi. ''Orospu çocuğu.'' Ne onu bu kadar sinirlendirmişti? ''Sakin ol lan! Sakin ol.'' Sarstı. ''Ne dedi sana?'' Kız ona söylememişken o başkasına söyleyemezdi. ''Enginmiş derdi. Kız sadece şaşırtmaca.'' İnanmadı başta. ''Ne diye bu kadar köpürdün o zaman?'' Sinirle ona baktı. ''Buğra bi sal! Ara herkesi masayı toplasınlar.'' Hışımla çıktı oradan. Arkasında kim olduğunu az çok öğrenmişti. Adamı arayıp arabaya bindi. ''Öğrenebildin mi bir şeyler?''

''Evet efendim.'' Karşıdan cevap gelmesini bekledi. ''Engin Bey'in mekan kapattığını öğrenmişler. Yemeklerle oynayacaklarmış ama sonra planı değiştirdiler.'' Kaşları çatıldı. ''Engin Bey tanıdığı kişileri yanına aldığı için tetikçi tutmuşlar. Mekandan çıktıkları an vuracakları söylendi.'' Masanın toplanacağı yere sürdüğünde hala dinliyordu. ''Mekanlarını patlatalım mı yoksa bekleyelim mi?'' Sinirden gaza bastı. ''Bekleyin. Vurulma haberi geldiği an öldürün hepsini. Bir tane bile sağ kalmayacak.'' Planı başkaydı. Telefonu kapattığında adamın kıza kaltak demesi hala kafasında dönüyordu. Mekana geldiğinde arabadan indi. Hemen hemen herkes burdaydı. Kızı riske atamazdı çünkü kimin neyi bildiğini bilmiyordu. ''Oğlum noldu?''

Babasını es geçip Engin'e döndü. ''Yemeğe giderken çelik yelek giy Engin amca. Hedefi o gibi gösterip seni vurmayı düşünüyorlar.'' Nedenini anlamamıştı ama kafasını salladı. ''Başka bir şey mi var?'' Söyleyemezdi. ''Adamlarından birini yakaladım. Kim olduğunu öğrenemedim ama planları ya yemeklerinize zehir katmaktı ya da restoran çıkışında tetikçi tutup seni vurmak.'' Sinirlenmişti sanki. ''İstiyorsan yemeği iptal et ama bu sefer nereden vuracaklarını bilemeyiz.'' Hayır anlamında kafasını salladı. ''Gerek yok. Giderken yelek giyip tüm korumaları hazırlarım. Sera üzülecek belki de ama dediğin gibi öbür türlü devamını getiremeyiz.'' Sadece kafasını salladı.

Düğün gecesi

Düğünde bile güvenlikler arttırılmıştı. Araf'ın odağı Ecmeldi. Engin ve babası yanına gelince gözlerini ondan çekti. ''Hazır her şey.'' Kafasını salladı ama kurcalayan bir şey vardı. ''Size tepki vermesinden korkmuyor musunuz?'' Engin kıza dönüp gülümsedi. ''Büyük kızım olsaydı beni hayatından bile çıkarırdı ama o öyle değil. Yaşadığımı görünce sevinir bile.'' Tekrar onlara döndü. ''Bir kısmını Eylem'e anlattım. Ece olayın aslını duyduğunda sinirlenip ona tavır almasına karşın yani.'' Anlayışla kafasını salladı. Gürkan da dahil oldu. ''Doktor da hazır. Hemşireler de korumalardan zaten kimse anlamaz. Gireceğin odadaki arka kapıdan geleceksin yanımıza. Bir süre yukarda kalırım çünkü kız şüphelenir bir süre.'' Plan belliydi. Yanındaki Metin'e de ayrı sinir olmuştu ama babasından dolayı bir şey dememişti. ''Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecek.''

Şimdiki Zaman

Engin arka kapıdan çıktıktan sonra kızı ile Araf'ı gördü. Konuştuklarını duyamadı ama ağlayarak ona yaslandığını görmüştü. Bu yakınlıktan haberdar değildi. Gürkan geldi yanına 'Yukarda durumlar kötü. Bir an önce halledip dönmeliyiz.'' Dediğinde Engin'in baktığı yere baktı. ''Galiba aralarında bir şey var. Yukarıda da hiçbirimize bakmayıp ona baktı sadece.'' Kafasını salladı. ''Tanıdık geliyorlar.'' İkisininkine de benziyorlardı. Kızın gitmesiyle Araf boşluğa düşer gibi olmuştu. ''Oğlumu ilk defa böyle görüyorum.'' Başka da bir şey demedi. Normalde kıskanması gerekmez miydi Engin'in? ''Ben de.''

Araf sinirle gittiğinde onlar da peşinden gittiler. Bu işi yapan masanın eski üyelerinden biri Tufandı. İki tarafında ortak noktasının o kız olduğunu anlayıp bir adamın onları dinlediğine denk geldi. O adam sayesinde birkaç bilgi öğrenip para karşılığı susmasını sağladı. Masaya lider olamama hırsından yaptığı plan çoktan suya düşmüş plan onların istediği gibi olacaktı. Vurulduğu haberinden sonra tetikçiyi de öldürmüşlerdi. Tufanı yakaladıklarında arabasının önünü kestiler. Elindeki silaha hızlı davranıp arabadan indi. Karşı arabadan bir adam fırlatıldığında buz kesmişti. Tetikçiyi önüne atmışlardı. ''Lan!'' Arabadan birinin inmesiyle ona döndü. Vurulmasını istediği Engin Sayar sapasağlam karşısında duruyordu. ''Sen?'' Alayla güldü. ''Ben nasıl yaşıyorum değil mi?'' Ona yaklaştığında korkudan silahı düşmüştü. ''Adamlarına fazla güvenmemeyi öğrenmelisin belki Tufan.'' Gözü dönmüştü çünkü beklenmeyen bir şey olmuştu.

''Ama tetikçin yanlış kişiye bulaştı.'' Bir silah patladı. ''Demek kızımı vuracaktın! Seni soysuz.'' Araf bunu bilmiyordu işte. ''Ne?'' Bu vakite kadar karışmamıştı ama işler değişmişti. ''Hedef ben değilmişim. Sera'yı vuracaklardı ben son anda önüne geçtim. Yelek işe yaradı ama plan farklıymış. Sera'nın kazağı beyaz olmasaydı göremeyecektim.'' Sinirden çenesini ovuşturdu. ''Sen kızının yanına git. Ben halledeceğim gerisini.'' Ne demeliydi ki? ''Hastanede gördüm sizi. Sarılıyordu sana.'' Bir şey demedi. Elbet öğrenilcekti. ''Göründüğü gibi değil.'' Tufan yerde sızlanıyordu. ''Biliyorum.'' Ona yaklaştı. ''Onu istiyorsan, sadece koruman yetmez, bunu da biliyorsun değil mi?'' Kafasını salladı.

Engin gittiğinde Gürkan da diğer işlerini halletmişti. Tufan'a ait tüm her şey yakılıp yıkılmıştı. Kaçacağı limanı bile patlatmıştı.

Tufan yerde sızlanırken güldü. Bacağından vurulması hiç iyi olmamıştı. ''Sevgilinin başına babası yüzünden değil senin yüzünden belalar geleceğini biliyorsun değil mi?'' Sinirle ona döndü. ''Kuyruk acını anlayabiliyorum Tufan. Ben olsam ben de lideri kıskanırdım.'' Ona ilerleyip vurulduğu yere bastırdı. Acıyla inledi ama gülmeyi de bırakmadı. ''Ne acıklı ama. Ben sevgilimi koruyacağım ama sen sevgilini koruyamayacaksın bile. Kaçtığını bile bilmiyordur değil mi?'' Hızla ona döndü. ''Ona dokunduysan.'' Acısı yenilendi. ''Seni mahvederim!'' Güldü Araf. ''Sen benimkine dokunduğun halde bunu diyorsan, ama neyse.'' Yere eğildi. Silahı ona doğrulttu. Tufan'ın silahına uzandığının farkında değildi. Omzuna ateş ettiğinde acıdan kıvranmasına rağmen onu vurdu. ''Piç kurusu!''

Omzunun sızlanmasıyle geri çekildi. Tufan ölmüştü ama onu da vurmuştu. Bu şekilde gidebilmesi mümkün değildi. Buğra'yı arayıp haber verdi. Zorlukla kalkıp arabasına bindi. Sürecek gibi değildi. Şimdiden birbirlerinin hayatlarına girmeyi başarmışlardı. Bakalım nasıl sonuçlanacaktı?

9.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

 

Loading...
0%