Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm

@ineffable3107

Yatmama rağmen düşünmekten duramıyordum. Üstümü değiştirip tekrar yatağa oturdum. Hala aynı şekilde bekliyordum. Masadaki suyu içmek için kalktığımda bardağı alırken elimden kayıp düşmüştü. Bardak tuzla buz olurken ne olduğunu anlamamıştım. Kapı açıldığında Doruk endişeli bir sesle "Maral!" demişti.

Ardından Elçin anne ve Didem ben de bir şey olmadığını gördüklerinde rahatlamış ifadeleri vardı. Doruk cam kırıklarını umursamadan yanıma gelip beni kucağına almıştı. "Napıyorsun?" diye sordum hızla.

Evdeki çok kullanılmayan oturma odasına geldiğimizde koltuğa bırakmıştı beni. "Bir şeyin var mı?" diye sorduğunda ona baktım. "Doruk sadece bardak düştü. İyiyim ben." diye onu rahatlatmak amaçlı konuştum.

O hala bacaklarıma bakıyordu. Çoraplarım ıslandığı için üzülebilirdim sadece. Çorap giymek benim için çok önemliydi.

"Çoraplarım ıslandı ya!" diye sızlandım sadece. Ayağa kalkıp odadan çıktığında ne olduğunu anlamamıştım. Elinde beyaz çorapla geri geldiğinde oldukça şaşkındım. Islanan çoraplarımı çıkarıp yenisini giydirdiğinde hala şaşkındım.

"Neden yapıyorsun bunu?" diye sorduğumda bir şey demedi. "Oda temizlenmiş. Geç sen." dediğinde ona baktım. "Sen gelmiyor musun?" diye sorduğumda o da bana baktı. "Gelirim ben. Sen geç dedim." dediğinde bunu yapmadım. "Sen gelmeden gitmem." dedim inatçı gibi. Az önce bitti diyen ben değilmişim gibi.

"Sabır." diyip elimden tutup yürüdüğümüzde mutluydum. Odaya girdiğimizde temizlenmişti hemen. Kapıyı kapattığında sinirden üstündeki tişörtü çıkarıp atmıştı. Ben böyle konuşamazdım ki.

Üstüme yürüdüğünde geri gidip kapıya çarptım. "Nasıl endişelendim senin haberin var mı? Odaya gelene kadar aklıma bir ton şey geldi." dediğinde ona bakmaya çalışıyordum. "Ne geldi?" diye sordum. Daha fazla kavgalı kalmak istemiyordum.

"Dalga mı geçiyorsun benimle?" dediğinde parmaklarım vücudunda geziyordu. "Dalga geçmiyorum." dedim. Huylandığı belliydi ama ses çıkarmıyordu.

"Napıyorsun?" diye sorduğunda elim eşofmanının ipine gitti. İpin bir kısmını açtığımda elimi tuttu. "Ne yapıyormuşum kocam?" dedim.

Yutkunduğunu görebiliyordum. Bir elimi hala tutarken öbür elini kapıya koymuştu. "Her ne yapıyorsan. Yapma." diye fısıldadı. "Daha bir şey yapmadım." dedim hemen.

Elimi uzatıp kapıyı kilitledim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Aşağıda insanlar demem seni şu yat-" demeye kalmadan durmuştu. "Ne yaparmışsın o yatakta?" dedim.

"Ne içtin sen?" dediğinde hiçbir şey içmemiştim. "Hiçbir şey." dedim. "Hadi geç yat sen." dedi bir anda. "Sen olmadan yatmam ben o yatağa." dedim yine.

"Maral sen iyi misin?" dediğinde sabrını sınıyordum. "İyiyim kocam. Şimdi yatıyor muyuz?" diye sorduğumda derin bir nefes aldı. "Yürü kadın, yürü." dediğinde amacıma ulaşmış bir şekilde güldüm. İkimizde yatağa yattığımızda ona sarıldım. O bana sarılmamıştı.

"Sarılsana bana." dedim. "Niye böyle yapıyorsun?" diye sordu. "Çünkü kıskandım seni. Ayrıca tek hatalı ben değilim." dedim. Öyleydi çünkü. "Aynısı benim başıma gelseydi sen ne yapardın?" dediğimde sinirlenmişti. "Karşına çıkamayacak hale getirirdim." dedi. "Empati kur o zaman tamam mı? Ben o kıza hiç bulaşmadım. Bana alerjin olduğunu sen söylerdin zaten. Ona gerek yoktu." dediğimde haklıymışım gibi düşünüyordu.

Onu sinir etmek için "Düşün benim eski sevgilim bu eve geliyor." dediğimde sinirle bana baktı. "Devamı gelmeyecek umarım o cümlenin." dediğinde ona bakıyordum. "Cümlesi seni kızdırırken benim ne yaşadığımı düşünmüyorsun işte." diyip arkamı döndüm.

Çok geçmeden karnımdan tutup çektiğinde güldüm. "Bak bana." dediğinde dönmedim. Zorla kendine çevirmişti. "Bana bak dedim Maral." dediğinde ona baktım sonunda. "Haklısın tamam. İkimizde de var hatalar ama sen her bitti dediğinde daha çok dokunuyor bana anladın mı?" dediğinde bir şey demedim.

Dudağına uzunca bir öpücük kondurup geri çekilip ona sarıldım. "Bu niyeydi?" diye sordu. "İyi geceler öpücüğü." dedim. Uyumak istiyordum.

Çenemden tutup ona bakmamı sağladığında beni öpmeye başlamıştı. Ona karşılık verdiğimde nefesim bittiğinde geri çekildim. "İyi geceler öpücüğü böyle olur." dediğinde güldüm.

O da bana sarıldığında uyuyabilirdim artık.

                                            ***

Sabah olduğunda Doruk bugün gidecekti ve ben ailesiyle yalnız kalacaktım. Banyoya ilerleyip duş aldım. Rutin şeylerimi de hallettikten sonra çıktım.

Tekrardan yatağa yatıp telefonumu elime aldım. Medyada gezerken karnımdan çekilmemle telefonu bırakmıştım. "Bebeğim." diyen Doruk'a gülümsedim. "Bebek mi?" diye sordum. "Sen benim bebeğimsin." diyip yüzünü boynuma yerleştirdi.

"Çok güzel kokuyorsun." dediğinde garipçe ona baktım. Yeni duş almıştım çünkü. "Ne yani duş almadan önce kötü mü kokuyordum?" dediğimde şaşkınca bana döndü. Her sabah duş almaya çalışırdım zaten. "Nerden çıktı? Sen hep güzel kokuyorsun." dedi.

"Yalancı." dedim ona tripli bir şekilde. "Hiç söylemedin bile." dedim. "Tamam bundan sonra hep söylerim." dediğinde güldüm. Bir anda beni öpmeye başladığında ne olduğumu anlamayarak karşılık verdim.

Geri çekildiğimizde bana baktı. "Şimdi uyandım." dedi. "Alıştın sen de hep öpmelere falan." dedim. "Karımı öpmeyeyim de kimi öpeyim? Oğuz'u mu?" dedi. Bu çok saçma gelecek olacaktı ki yüzünü buruşturdu.

Bu hikayede yanan Oğuz oldu.

"Sen beni öp." dedim. "Her zaman öp." diye ekledim. Yataktan kalkıp banyoya girdiğinde onu bekledim. Üstünü de değiştirdiğinde işi bitene kadar onu izlemiştim. "Doymadın herhalde izlemeye." dediğinde saatini takıyordu.

"Yok doymadım." dedim gülerek. "Çok yorma kendini." dedim. Zaten sadece oturuyordu. "İşlerim var bugün." dediğinde yatakta doğruldum. "Ne işin varmış?" diye sorguladım.

"Atarım sana fotoğraf." diyip göz kırptığında hiçbir şey anlamamıştım. Giyinme odasına gidip eteğimle bluzumu giydim. Makyajımı da yapınca hazırdım. "Kızım senin hiç ortan yok mu?" dediğinde ona baktım. "Neden ki?" diye sordum. Anlamamıştım.

"Ya eşofmanlısın ya da etekli. Bir karar ver ne giyeceğine." dediğinde güldüm. Öyleydi gerçekten de. "Niye kötü mü olmuşum?" diye sordum eteğimin fırfırıyla oynayıp etrafımda döndüm. Çocuk gibiydim galiba. "Çok güzelsin." dedi direkt. Ona baktım.

Bana yaklaşıp ellerini belime koydu. "Her zaman çok güzelsin." diyip boynumu öptü. "Sen gitmesen mi bugün?" dedim.

"Sizin yüzünüzden yatıyorum kaç gündür. Yoksa ben ilk gün uyanır giderdim." dediğinde göz devirdim. "Tabii giderdin." dedim. Bıraksak gerçekten giderdi.

Elimi tutup aşağı indiğimizde herkes ayaktaydı. Bizi el ele gören halasının yüzü düşmüştü. Kapıya ilerlediğimizde koridorda kimse yoktu. Doruk beni dudağımdan öptüğünde küçük çaplı bir şok geçirmiştim. "Napıyorsun sen? Bir gören olacak." dedim hızla.

Benim aksime o çok rahattı. "Karımı öpüyorum." dedi. "Sabır ya. Çocuk gibisin aynı." dedim gülerek. "Senin çocuğun olabilirim." dediğinde saçma gelmişti. "Hayır olmam." diye düzeltti. Mümkünse çocuk istemiyordum.

"Hadi git artık." dedim kovar gibi. Babaannesi bir ton laf ederdi şimdi. "Kovuldum resmen." diyip ilerlediğinde gülerek kapıyı kapattım.

İçeri geçtiğimde Özlem teyze ile sohbet ediyorduk. Çok tatlı kadındı. Yaşı ileri olmasına rağmen oldukça genç gözüküyordu. Ardından Elif geldiğinde onunla da sohbet etmiştik. Elif daha cana yakındı. Halası gelip bana döndü.

"Gelin hanım senin annen baban nerededir? Hiç göremedik kendilerini." dediğinde yutkundum. Elçin anne dahil olmuştu hemen. "Şermin sana ne kızın ailesinden? Sana mı kaldı görmek?" dediğinde burun kıvırmıştı. "Anası bir şey öğretememiş belli." dediğinde hızla ona döndüm.

"Şermin hanım bakın beni sevmiyor olabilirsiniz ama yeter." dediğimde bana dönmüşlerdi. "Doruk'un halası olduğunuz için değil bir büyüğüm olarak saygı gösteriyorum size ama bu kadarı yeter gerçekten. Kocamın eski sevgilisini burnumun dibine kadar getirdiniz yine sesim çıkmadı ama anneme laf edemezsiniz. Benim annem ben çocukken öldü." dediğimde dediğinden pişman olmuş gibi bakıyordu ama çok geçti. Bir şey demeden salondan çıktığında ağlamadığım için mutluydum. Koymuyordu artık bana.

"Kızım sen ona bakma. Çenesi boşta kalmış yine." demişti Elçin anne. "Önemli değil." demiştim sadece. Anneannesi geldiğinde benim yanıma oturmuştu. "Nasılsın kızım iyi misin?" dediğinde gülümseyerek ona döndüm. "İyiyim efendim siz nasılsınız?" dediğimde "Ben de iyiyim evladım. Çok konuşamadık seninle. Evdeki şeyler yüzünden." dedi mahçup bir şekilde.

"Daha buradasınız diye biliyorum ben. Dert etmeyin böyle şeyleri. İstediğiniz vakit konuşabiliriz." dediğimde bana gülümsedi. Burada kalmaları benim işime gelirdi çünkü öbür evdeki gibi yalnız kalmıyordum.

"Gel seninle bahçeye çıkıp baş başa bir sohbet edelim." dediğinde kafamı salladım. Onun arkasından ilerlediğimde çardağa oturmuştuk.

"Bir sorun mu vardı yani? Kötü bir şey yapmadım değil mi?" diye panikle sordum. Hayatım boyunca babam tarafından bu hareketlere maruz kaldığım için travmalarım vardı.

"O nasıl laf öyle kızım? Duymamış olayım." dediğinde gülümsedim. "Şermin'i de takma kafana sen. Evde kaldığı için millete sataşacak yer arıyor." dediğinde gülmeden edemedim.

"Yani benim için sorun değil gerçekten. Doruk olduğu için katlanıyorum." diyip hemen düzelttim. "Sizi seviyorum ama yanlış anlamayın lütfen." dediğimde güldü.

O an karşımdaki bir anneye içimi dökmek istemiştim.

"Benim annem ben küçükken öldü. Yani ben terk etti sanmıştım ama saklamışlar meğerse." diyip yere baktım. "Sonra dedem aldı beni yanına. Anneannem benim annemdir aslında. Üstümde çok emeği vardır. İşte büyüdükçe bir takım şeyler oldu görüşmedik. Ama telefonlaşıyorduk hep. Böyle diyince de bayadır konuşmadığımız aklıma geldi. Kızıyordur bana muhtemelen." dedim. Yurt dışında yaşadıkları için görüşemiyorduk ama onu çok özlüyordum. Dedem gizli saklı gelmişti. İlk fırsatta onu arayacaktım.

"Baban peki?" diye sorduğunda önce bir şey diyemedim. "Babam var ama uzakta." dediğimde daha fazla konuyu üstelemedi.

"Güzel kızım benim." diyip yanağımı sevmişti. Annem de böyle sever miydi yaşasaydı?

"Bundan sonra bir evin daha var. Benim torunum bize çok sevgisini belli etmez ama seni sevdiği belli. Hoş bugüne kadar evlendiğini düşünmezdim bile ama." dediğinde güldüm. "Kendini sakın ha yalnız hissetme. Evimizin kapıları sana daima açık." dediğinde kafamı salladım. "Çok teşekkür ederim. Siz de aynı şekilde bize gelebilirsiniz her zaman. Torununuzun evi sizinde eviniz sayılır." dediğimde gülümsedi.

O içeri geçmek istediğinde ben oturmaya devam etmiştim. Dış kapıdan gelen birini görünce o yöne bakmıştım. Didem sırtında çantasıyla geliyordu. Beni gördüğünde sadece gülümsemişti. Dünden dolayı kırgın olduğumu sanıyordu. "Didem." dediğimde bana döndü. "Gelsene yanıma." dedim.

Başta utansa da yanıma gelmişti. Ben konuşamadan kendisi konuşmuştu. "Dün için özür dilerim abla." dediğinde gözlerim parlayarak ona baktım. İlk defa 'abla' diyordu. "Benim haddim değildi." dediğinde elinden tutup yanıma oturttum.

"Senin suçun yok birtanem. Aramızda olan bir meseleydi." dedim sadece. "Yine de söylememem gerekirdi. Ben sadece öyle duyduğuma çok üzüldüm yani. Çünkü seni sevdim gerçekten. Yengeden çok abla oldun bana." dediğinde onu dinliyordum. Sınav stresi onu yorarken bir de bunları düşünüyordu.

"Cidden sorun yok benim için. Abinle de aramız iyi hem. Yani boşanma gibi bir durumumuz yok." dediğimde gülerek baktı. "Gerçekten mi?" diyip bana sarıldığında gülmüştüm. "Evet yani. Öküz abine ölene kadar katlanacağım sanırım." dedim.

"Yarın alışverişe mi gitsek?" diye sorduğunda ona baktım. "Gidebiliriz tabii ama evdekiler ne der?" dedim direkt. Benim için hava hoştu.

"Aman ne dicekler. Hepsi aynı yaş grubu zaten. Bi gelirse Elif teyzem gelir. Anneme derim ihtiyaçlarım var." dediğinde kafamı salladım.

Özlem teyze kapıdan "Kızlar hadi yemek yiyeceğiz." dediğinde birlikte içeri geçtik. O odasına çıkarken ben yemek odasına geçmiştim. Boş kalan bir yere oturduğumda masa yine dopdoluydu.

Yiyeceğim şeyleri tabağıma alıp yerken telefonuma mesaj gelmişti. Meyve suyuma uzanıp eteğimin cebinden telefonumu aldım. Doruk yazmıştı. Mesajı açtığımda gördüğüm şeyle meyve suyum boğazıma kaçmıştı.

Gerizekalı kocam bana spor odasından fotoğraf atmıştı!

Telefonu hızla kapatırken öksürüyordum. Elif teyze hızla su uzattığında içmiştim. "Kız iyi misin?" diye sordu hemen. "İyiyim." dedim.

"Meyve suyundaki parçacık kaçtı da boğazıma." dedim aklıma gelen ilk yalanla. Ona gününü gösterecektim.

Konu değiştiğinde Didem annesine döndü. "Anne yarın ablamla dışarı çıkacağız." dediğinde Elçin anne kafasını salladı sadece. "Teyze istersen sen de gel." dediğinde Elif teyzeye bakıyordu. "Aman ben almayayım." demişti direkt. Onunda yaşı büyük olsa da kafa olarak gençti. İkimizde bir şey dememiştik.

Herkes masadan kalkarken Nihat baba erkenden gelmişti. Odasına çıktığında biz de salona geçmiştik. Didem yanıma tabletiyle gelmişti.

Tatlı bir elbise gösterdiğinde ona döndüm. "Nerede giyeceksin bunu?" dedim. Heyecanla "Mezuniyette." dediğinde güldüm.

"Daha almadım zaten. Yarın bakarız seninle." dediğinde kafamı salladım. Biraz daha modellere baktıktan sonra odaya çıktım.

Azra ile yeni iş hakkında konuşuyorduk. Bomba imhası ne alakaydı hala anlamamıştım. Emin değildim ama uyku sersemi kabul etmiş bulunmuştuk. Tekrar aşağıya indiğimde salonda kimse yoktu. Baktığımda bahçelerdi bir çoğu. Koltuğun birine geçip telefonumla oynuyordum.

Kapı çaldığında çoktan açılmıştı. Gelene bakmadan telefonumla oynamaya devam ediyordum. Salona biri girdiğinde giren Dorukmuş. Yerimden kalkmadan "Hoş geldin." dedim gülerek. Bir de kalkacak mıydım?

Koskoca salonda gelip dibime oturmuştu. "Herkes nerde?" diye sorduğunda bahçeyi işaret ettim. "Dışarıdalar." dedim. Elini belime attı. "Beğendin mi hediyemi karıcım?" dediğinde güldüm.

"Ne demezsin. İçtiğim su boğazımda kaldı sayende." dediğimde o da güldü. "Anlıyorum." dediğinde ona göz devirdim.

"İstersen gerçeğini de beğenebilirsin." diyip göz kırptığında yüzüm çoktan kızarmıştı. Odada biri olmadığı için şükretmiştim. "Terbiyesiz." dedim.

"Öyledir." dediğinde Efe geldiği için dikkatimiz ona dönmüştü. "Doruk abi!" diye koşup Doruk'a sarılmıştı. "Aslanım!" demişti o da. Dizine oturttuğunda bana bakmıştı. "Senin karın çok güzel biliyor musun?" diye dan diye sorduğunda kahkahayı patlatmıştım.

Doruk hemen kaşlarını çatmıştı. "Karımı mı gözlüyorsun sen?" dediğinde koluna vurdum. "Çocuk o daha." diye uyardım. "Çocuk değilim ben." diyip ellerini göğsünde bağladığında güldüm. "Okula gidiyorum ben bir kere!" dediğinde Doruk da gülmüştü.

"O zaman git okuldan bul kendine. Karımdan uzak dur. Okulunda daha güzelleri vardır hem." dediğinde Efe ona dönmüştü. "Gerçekten mi?" demişti. Hemen kafasını sallamıştı. Kocam bir çocuktu gerçekten!

"Pes ya!" diye yakındım. Çocukla çocuk oluyordu adam. Biraz daha konuştuktan sonra Özlem teyze "Efe buraya gel! Yemek hazırladım sana." dediğinde Efe gitmişti.

"Ne yaptın bugün?" diye sordum Doruk'a. Geriye yaslanıp bana döndü. "Napalım? Karımız için çalıştık." dediğinde güldüm. Odada kimsenin olmadığını on kere kontrol ederek gömleğinin düğmelerine elimi gezdirdim. "Hangi konuda?" diye sordum.

"Çıldırtacak mısın sen beni?" diye sormuştu. Daha hiçbir şey yapmamıştım. Bir şey yapmasam bile gömleğinden belli olan kasları beni yeterince şey yapıyordu zaten. Ne düşünüyordum ben?

Bahçeden biri çıktığında hızla kendimi toparladım. Elçin anne çıktığında bize bakıp gülümsedi. "Çocuklar siz burada mıydınız?" dediğinde kafamı salladım.

Dorukla normal konuştuktan sonra Nihat babanın yanına çıkmıştı.

Doruk tekrardan bana dönüp yaklaştı. "Nerde kalmıştık bebeğim?" dediğinde ona baktım. "Hiçbir yerde kalmadık canım." diyip onu ittirdim.

Zaten ailesinin evindeydik. Bir de salonda basılamazdım.

Yukarıdan Nihat babanın "ANNE!" diye bağırışını duyduğumuzda herkes hızla oraya koşmuştu.

Nermin hanım kalp krizi geçiriyordu!

12.Bölüm Sonu.

 

Loading...
0%