@ineffable3107
|
Sabah uyandığımda evden çıkabilmek için Doruk'un gitmesini beklemiştim. Sonunda gittiğinde hızla odaya gidip hazırlanmıştım.
Hızlı gittiğimi farketmeden önüme araba çıkınca ani fren yapmak zorunda kalmıştım. Arkamdaki arabama bana çarpınca bugün daha neler gelecekti başıma. Kemerimi çıkarıp inerken arkamdaki arabadan kimse inmemişti. Gerçi altındaki arabaya bakınca inmemesi normaldi. Arabama çok bir şey olmadığı için rahatlamıştım. Kendi arabamın derdine düşerken arabanın arka kapısından bir adam inmişti. Takım elbisesiyle gayet iyi gözüken bir adamdı. "Ehliyeti kasaptan mı aldınız hanımefendi?" dediğinde şok içinde adama döndüm. "Anlayamadım?" dedim. Gayet iyi anlamıştım. "Maganda mısınız? Şehir içinde bu kadar hız yapmak nedir?" dedi. Sanane be adam. "Acelem olduğu içindir belki de keyfimden değildir." dedim alayla. Daha fazla oyalanmak istemediğim için "İsterseniz numaramı falan vereyim neyse karşılarım hasarınızı. Şu an acelem var." dedim hızla. "Siz bence iyilik yapacaksanız trafiğe çıkmayın." dediğinde alaylı bir kahkaha attım. "Sizin şoförünüz sürmeyi bilmiyorsa ben napayım? Önüme adam çıktı." dedim sakin kalmaya çalışarak. "Hatta siz durun." Arabanın plakasına baktım. "Ben size ulaşırım merak etmeyin." diyip arabama tekrar bindim. Dikiz aynasından baktığımda adam şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Hızla gaza bastığımda çoktan araba kalkmıştı. Salak adam. Firmanın olduğu binaya geldiğimde Azra beni bekliyordu. "Nerede kaldın sen?" diye kızarak sorduğunda ona baktım. "Ay hiç sorma. Yeterince sinirim tepemde zaten. Adamın birisi çarptı sabah sabah. Mal mal konuştu bir de." Arabayı işaret ettiğimde Azra gülmüştü. "Yanlış insana çarpmış." dedi. İçeri girdiğimizde adımızı söyleyince kız bizi yönlendirmişti. Odaya girdiğimizde orta yaşlı ama bir o kadar da genç duran bir adamla karşılaşmıştık. Normal sohbet ettikten sonra adam konuya girmişti. "Emin olabilirsiniz Maral Hanım. Sizin isminiz geçmeyecek." dediğinde kafamı salladım. Gizlilik en önemli şeydi şu an. "Doruk'tansa Nihat beyi tanırım. Onların gelini olduğunuzu bilmiyordum ama sizinle çalışmamızla onur duyduğumu söylemeden edemeyeceğim." dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim. "Ne demek yani. Ben sadece nerden bana ulaştığınızı anlamadım?" diye sordum merakla. "Sitenizde yazanlara göre o bilgilere ulaşmak zordur. Bu bilgileri elde eden insanla tanışmalıydım." demişti. "Anlıyorum tabi." dedim. Belleği kurduktan sonra her şey hazırdı. Resmen bomba üretiyordum ve kocamdan gizliyordum. Muhtemelen bana çok kızacaktı. İşimiz bittiğinde oradan ayrılıp bir kafeye oturmuştuk. "Tek istediğim gerçekten ismimin geçmemesi." diyip suyumdan bir yudum almıştım. "Niye bu kadar takıyorsun ki?" diye sordu. "Sence Azra? Doruk hala bir şey bilmiyor. Üstüne bir de bunu açıklamam gerekirse işin içinden kalkamam." dedim. "Sen yine de dikkat et ismimin geçip geçmemesine." diye tembihledim. Akşama kadar kafede oturup dedikodu yaptığımızda Doruk arayınca onların oturduğu yere geçecektik. Azra'ya teklifimde başta istemese de zorla getiriyordum. Tek kalamazdım. Doruk'un korumaları ben gelir gelmez arabamı aldıklarında içeri geçmiştik. Doruk karşısında bir adamla otururken bizi görünce ayağa kalkmıştı. Yanına ulaştığımda hızla ona sarıldım. "Kocam. Özledim seni." dediğimde sarılırken boynumu öptü. Karşısındaki adama dönüp "Bu da karım Maral." dediğinde gülümseyerek adama döndüğümde gülüşüm solmuştu. Sabah arabama çarpan adam karşımdaydı! "Siz!" diye yükseldim. Karşımdaki adam rahatça elini uzatmıştı. "Merhaba." dediğinde şaşkınca elini sıkmak zorunda kalmıştım. Azra ile de tanıştıklarından sonra Fatih gülerek Doruk'a dönmüştü. "Sabah anlattığım var ya?" dediğinde Doruk "Arabasına çarptığın deli kadın mı?" dedi. Geliyordu gelmekte olan. "İşte kardeşim." dedi beni göstererek. "O senin karın." dediğinde Doruk hızla bana dönmüştü. Azra karşımdan "Ay iyi ki gelmişim. Eğlence var bu akşam." dedi heyecanla. Yan yana oturdukları için shiplemiştim ama sonra konuşacaktım onu. "Aşkım benim hiçbir hatam yok. Bu arkadaşının şoförü sürmeyi bilmiyor." dedim telaşla. "Ayrıca ben dedim hasarını karşılayayım diye. O benimle dalga geçti." dedim yalancıktan üzülerek. "Fatih!" diyerek ona döndüğünde Fatih sırıtıyordu. "Kardeşim sen bence insanların iyiliği için karını trafiğe çıkarma." dediğinde hızla ona baktım. "Bana da aynı böyle söyledi işte!" dedim hemen. Azra gülerek Fatih'e döndü. "Siz de bence iyiliğiniz için ona bulaşmayın. Sinirlenince yapacaklarının sınırı yok." dediğinde ona bakıp gülümsedim. En azından beni koruyan bir arkadaşım vardı. "Ne yapabilir ki? Plakamı da ezberlemiş ama sanmıyorum." diye dalga geçmişti. Bittin sen Fatih. "Sizde mi böylesiniz yoksa?" diye sormuştu. Ay ne güzel yakıştılar. Önce Fatih'in çekeceği vardı benden. "Yeter ikinizde!" dedi Doruk. Fatih hala sırıtırken ben bir şey demiyordum. Bana dönüp "Seninle evde konuşacağız." dediğinde "Olur." dedim direkt. Sebebi belliydi. Başta 'olur' dememe şaşırıp gülse de devamında bir şey dememişti. "Sen de bana yaptıklarına say lan." dediğinde Azra ile gülmüştük. Mors olan Fatih olmuştu. Aralarında olan şeydi sonuçta. İkimizde tekrardan el sıkıştığımızda konu kapanmıştı ama Fatih için çok geçti. Şirketinin elektriğine sızıp yapısını değiştirmiştim. Evet bunu masanın altındaki telefonumdan yapmıştım. Şirketin konumunu bildiğim için gayet rahat olmuştu. Yemeklerimiz geldiğinde Azra ikisiyle de iyi anlaşmıştı. Doruk biraz kıskançlık yapsa da aralarının iyi olmasına sevinmiştim. Azra benim kardeşim sayılırdı ve ikimizinde birbirimizden başka kimsesi yoktu. Fatihle olan bakışmalarını da yakaladığımda yeni dedikodumuzun konusu belli olmuştu. Yemek yerken Fatih'in telefonu çaldığında yerinden kalkmadan açmıştı. "Efendim?" "Nasıl?" "Oğlum bir elektriği nasıl halledemezsiniz." derken bakışlarımız ona dönmüştü. "Şalteri indirip kaldırsınlar." dediğimde bakışlar bana dönmüştü. Fatih sakin olsa da "Bir magandadan akıl almayacağım." dediğinde Azra gülmüştü. Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda sesli bir nefes verip "Şalteri indirip kaldır. Jeneratör yok zaten koca şirkette şalterle uğraşıyoruz anasını satayım." dedi. Telefondaki her ne dediyse Fatih şaşkın bir şekilde "Tamam." diyip kapattığında bana baktı. "Aferin sana maganda. Doğru hamle." dediğinde sinirle Doruk'a baktım. "Arkadaşın bana maganda demeye devam edecek mi?" diye sorduğumda Doruk gülmüştü. "Bugüne kadar ne dediysem tersini yaptığı için bir süre sonra alışıyor insan hayatım." dedi. Allahım bana sabır versindi. "Sen de alışırsın yenge." dediğinde elimdeki çatalı atmamak için zor durdum. Azra ile bakıştığımızda sorgular gibi bakıyordu. 'Sen mi yaptın?' bakışıydı bu. Omuz silktim. Bu da onun için 'Evet' demekti. Birlikte güldüğümüzde bakışlar bize dönmüştü. "Ne çeviriyorsunuz siz?" diyen Doruk olmuştu. "Hiçbir şey." diyip önümüze dönmüştük. "İçimden bir ses bu işin altından senin küçük magandan çıkacağını söylüyor ama hayırlısı." dediğinde Azra kıkırdayınca Doruk bana bakmıştı. "Gerçekten mi?" dediğinde masumca ona baktım. "İnanmıyorum sana Maral." dediğinde koluna dokundum. "Ama hayatım senin bu arkadaşın." Parmağımla Fatih'i gösterdim. "Benimle dalga geçti." diye kendimi savundum. 1- Sokratesin savunması, 2-benim savunmalarım "1 Sokrates 2 senin maganda." diyip gülerek önündeki yemeğe odaklanmıştı. İçimi mi okumuştu bu yaratık? İçimdeki ses bu adamla çok iyi anlaşacağımızı söylüyordu ama bakalım. Benimle uğraşmaması gerektiğini öğrenecekti. "Sabır." diyip önüne dönen Doruk'a gülmüştük. "Sizi tanıştırdığıma pişman ettiniz gerçekten!" Suyundan yudum aldı. "Aa deme öyle canım. Arkadaşın ile çok iyi anlaşacağımıza eminim." dedim gülerek. Sıkıntıyla başını salladı. Fatih'e göz dağıydı bu. Yemeğin ilerleyen dakikaları kasvetli hava gidip daha eğlenceli bir ortama dönmüştü. Fatih daha sıcaktı Oğuz'a göre. İşi olduğu için bize katılamamıştı ama bir dahakine onunla da çıkacakmışız. Doruk ile birlikte döndüğümüzde arabamı görmek istememişti. Azracığımı da Fatih bırakacağı için içim rahattı. Eve geldiğimizde üstümdekilerden kurtulup özüme dönmüştüm. Yeni pijama takımımı giyip aşağıya indim. Salona girer girmez Doruk "Gel bakayım sen." dedi çocuğunu azarlayan babalar gibi. Yutkundum. Dediğini yapıp yanına oturmuştum. "Yavrum sen gerçekten maganda mısın? O kadar hızla gidilir mi? Ya başkasına çarpsaydın? Ya da sana bir şey olsaydı?" dediğinde hızla kafamı salladım. "Ya ama öyle olmadı ki. Ben normal gidiyordum." dediğimde yüzüme garip baktığında nefesimi verdim. "Tamam hızlı gidiyor olabilirdim biraz. Sonra sağımdaki adam önüne kırınca ani fren yaptım. Sonrası öyle işte." dedim. Yalan yoktu. "Ya adam Fatih değil de başkası çıksaydı?" dedi. Bunu hiç umursamamıştım. "Haklısın." dedim çocuk gibi. "Bana bak." dedi. Baktım. "Bir daha hız yapmak yok tamam mı?" dediğinde belli belirsiz başımı sallamıştım. Hızlı gitmeyen arabaya araba mı denirdi? "Tamam mı?" diye tekrarladığında anlamıştı. "Ay iyi be. Tamam." diyip kestirip attım. "Şimdi gelebilirsin." Kucağına çektiğinde tripli bir şekilde ona bakmamaya çalıştım. "Noldu yine?" diye sordu. Cevaplamadım. "Ne yapacağım ben seninle?" dedi. Ona bakmadan ellerimi vücudunda gezdirdim. "Ne yapacakmışsın benimle?" diye sordum. Sesli bir nefes verdi. "Ateşle oynuyorsun haberin yok." dediğinde güldüm. Kafasını geriye attığında boynuna minik bir öpücük kondurdum. "Beni kışkırtıp sonra Doruk yapma diyorsun." dediğinde yüzüm çoktan kızarmıştı. Yalan söylemiyordu. "Oyundaki kız kışkırtsın. Sen seversin kızla-" demeye kalmadan dudağıma yapışmıştı. Geri çekildiğinde nefes nefese kalmıştım. "Sevdiğim kız bir tek sensin. Başkası olamaz." dediğinde bu sefer onu öpen bendim. Ellerini belime koyup beni daha fazla kendine çekerken kollarımı ona dolamıştım. Geri çekildiğimde "Dur." demiştim. "Noldu?" diye sorduğunda güldüm. Heyecanla kalktım. "Bugün de oyun oynamayacak mıyız?" diye sordum. Sıkıntılı bir nefes verip oyunu açtığında sevinçle yerime oturdum. "Oynayalım bakalım." Oyunun sonu nasıl biterdi, orası muallak. *** Sabah uyandığımda Doruk uyuyordu hala. Bugün haber yayınlanacaktı ve bir aksilik çıkmamasını umuyordum. İsmimin açıklanması her şeyi mahvederdi. Banyoya girip rutin şeylerimi hallettim. Saçlarım biraz uzadığı için kestirmem lazımdı bugün. Zaten ortalama uzunluğu vardı ama çok da uzun sevmiyordum. Odaya girdiğimde Doruk uyanmış telefonuna bakıyordu. Tekrardan yanına yattığımda Fatih ile mesajlaşmasını görünce bakmamıştım. Beni ilgilendirmezdi. Telefonu bırakıp bana sarıldığında ona baktım. Vücudundaki tırnak izlerimi farkettiğimde dudaklarımı dişledim. Tırnaklarım uzun olduğu için biraz canını yakıyor olabilirdim. "Noldu?" Bakışlarımı farketmişti. "Hiç." dedim sadece. "Canımı yakmıyorsun merak etme." Sesli mi düşünmüştüm bunu? "Ayrıca oyun işini de sevdim." Göz kırptığında yüzüm kızardı. Oyunu değil oyunun sonunu seviyordu. "Pisliksin." diyip omzuna vurdum. "Kocaya denmez öyle. Çarpılırsın." Gülmüştü. Onu gülüşünden öpmek istiyordum. "Kocam bana neler yapıyo da ben çarpılıyorum? Sen çarpıl." diye söylendim. "Ben sana daha neler yapar-" demesine kalmadan onu öptüm. Bana istediğini yapabilirdi. Bu yaptığıma şaşırmış olacaktı ki karşılık vermemişti. "Her seferinde şaşırtıyorsun beni." dediğinde güldüm. Benden beklemediği şeylerdi. Eli karnımda ve kasıklarımda gezerken gerilmiştim. Bu sefer ondan önce davranıp üstüne oturdum. Kendi zorlansındı biraz da. Zorlandığı belliydi zaten. Ellerim tırnak izlerinin üstüne gitti. "Bu izlere acımadığını söylemen imkansız, Doruk." dedim. Gerçekten de öyleydi. Belki de kas yığını olduğu için gerçekten hissetmiyordu. Cevap vermedi. Biraz daha aşağı indiğimde parmaklarım eşofmanının etrafındaydı. Ona en ufak dokunuşum bile onu zorlamaya yetiyordu. Bu bir tek ben de olduğuna emindim. Elimi tuttuğunda ellerimize baktım. "Oturduğun yerde kalman ikimiz için daha iyi." dediğimde neyi ima ettiğini anlamıştım. Oturduğum yer hiç de iyi değildi. Şortumun inceliğinden hissedebiliyordum. Bu durumdan hoşlanmadığımı da söyleyemezdim orası ayrı bir konuydu. Elimle eşofman ipini çözdüğümde kafası geriye gitmişti. "Kızım sen rahat duramıyor musun?" dedi. İsterse durdurabilirdi. "Duramıyorum belki?" diye sızlandım. Altımdaki şeyin sertleştiğini anlamıştım. Beni hızlı bir hareketle altına aldığında yutkunup ona baktım. "Şu saatten sonra bana dur dersen." Onu öpmeye başladım. Karşılık verirken pijamamın düğmelerini çözüyordu. Sutyenim olmadığı için küçük göğüslerime karşılaşmıştı. Biri ile oynayıp beni öpmeye devam ettiğinde ağzının içinde inliyordum. Onun telefonu çaldığında umursamadan işine devam ediyordu. Onu itip nefes nefese "Bakmayacak mısın?" diye sordum. Anlamsız bakışlarla "Şu an da işim var." diyip tekrar öptüğünde güldüm. Telefon susmuştu zaten. Eli şortuma giderken telefon tekrar çaldı. Sinirle kalktığında "Sikeceğim şu telefonu!" diye söylendi. "Ne var Fatih?" diye hışımla telefonu açtığında gülmeden edemedim. Pijamamın düğmelerini geri kapatırken onu izledim. Bana bakmıştı. Fatih ne dediyse "Tamam. Gelince konuşuruz." dedi soğuk bir sesle. Bir şey demeden banyoya girdi. Su sesi geldiğinde duşa girdiğini anlamıştım. Umursamadan giyinme odasına girip üstümü değiştirdim. Azra ile buluşacaktım. Makyaj masama geçtiğimde Doruk çıkmıştı. Belindeki havluyla giyinme odasına girerken de bir şey dememişti. "Noldu?" diye sordum. Normal bir sesle "Bir şey yok." dediğinde üstelemedim. Anlatmak istiyorsa anlatırdı. "Sen nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Azra ile buluşacağım." dedim. Masamda işim bitince ona döndüm. Saatini takıp parfüm sıktı. Kokusu tüm odaya yayılırken onu izliyordum. Bir şeyi bekliyormuş gibi yavaş hazırlanıyordu. Ayağa kalktığımda karşıma gelmişti. "Sana gömlek giymeyi yasaklamalıyım bence." dediğimde güldü. O bile işe yaramazdı çünkü normal tişört giydiğinde de vücudunu çok iyi gösteriyorlardı. Eteğimi süzdükten sonra bana baktı. "Ben de sana eteği yasaklamalıyım." dediğinde telaşla kafamı salladım. "Olmaz!" Eteklerim benim her şeyimdi. Gülmesine devam ediyordu. "Etek giymeden yaşayamam ben." diye savundum. Dudağımı öptü. Bir şey demek ister gibi oldu ama demedi. "Arabanı düzgün kullan." diye ikaz edip aşağıya indi. Arkasından ilerlerken kapıda gitmesini bekledim. "Bir şey demeyecek misin?" dediğinde anlamaz gibi baktım. "Ne demeliyim hayatım?" dedim. Bir şey dememi beklemeden yürüyüp gitmişti. Arabasına binip ilerleyene kadar arkasından bakakalmıştım. **** Doruk arabaya bindi ve aynadan arkasındaki kadına baktı. Firmanın sahibi Hasan bey Doruk'u arayınca Doruk hiçbir şey anlamamıştı. İşin aslını öğrendiğinde karısından bekledi ama hiç söylemedi. Şirkete giderken Fatih'i aradı. "Ne kadar istiyorlarsa ver. Haberde Maral'ın adı da geçecek." İki cümleyle kapatmıştı telefonu. **** Akşama kadar Azra ile oturup konuşmuştuk. Dün Fatih ile dönerken birbirlerinin numaralarını bile aldıklarından söz edince iş tamamdı. Arabaya tekrar binip giderken trafiğe takılmıştım. Azra tekrar arayınca anlamayıp açtım. "Daha on dakika önce birlikteydik. Özledin mi hemen?" diye sorduğumda beklediğim karşılığı alamamıştım. "Bittik biz." dediğinde yüzüm değişti. "Ne oldu?" diye sordum hemen. "Haberlere bak." diyip telefonu kapattığında elim ayağım birbirine girmişti. Haberleri açtığımda gördüğüm şeyle ağzım açıldı. Haberlerde büyük harflerle adım yazıyordu. "Ünlü iş adamı Doruk Aydın'ın karısı olduğunu öğrendiğimiz Maral Maya Aydın'dan yeni üretim!" Sadece benim adım değil Doruk'un adı da geçiyordu. İşte şimdi sıçmıştım her şeye. Hızla Azra'yı aradım. "Bu nasıl olur?" diye konuştum. Trafik olduğu için takılıp kalmıştım. "Bilmiyorum. Allah kahretsin ki bilmiyorum. On kere teyit ettim hiçbiri böyle değildi." dedi hızla. Sessiz kaldı. "Asıl sorun bunu yapanda. Bunu öğrenince daha da şok olacaksın." dediğinde sessizce dinliyordum. Daha ne olacaktı? "Haberi sızdıran Doruk." dediğinde etrafımdaki tüm sesler kesilmişti sanki. Azra'nın sesi bile uğultu gibi gelirken telefonu kapattım. Sabah o yüzden bana öyle davranmıştı. Başından beri biliyordu. İşte şu an bittiğimi hissetmiştim. 14.Bölüm Sonu. |
0% |