@ineffable3107
|
Güç bela trafikten çıkıp yolun kenarına park etmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Gizli kalmasını istediğim şey yayılmıştı ve bunu yapan kocamdı. Bu bana olan kırgınlığının göstergesiydi. Beni hala aramamıştı ve ben de onu aramadım. Kötü bir şey yapmamıştım sadece gizli kalsın istemiştim. Düşüncelerimle boğuşurken Doruk aradı. Açıp açmamak arasında kalmışken açmıştım. "Eve git." diyip yüzüme kapattı. Rica bile değildi. Arabayı çalıştırıp Azra'yı aradım. "Haberleri kaldırma sakın. Her yerde kalacaklar." diye tembihledim. "Hayatım neden bunu istiyorsun?" diye şaşkınlıkla sordu. "Bunu Doruk yaptıysa bizim kaldıracağımızı bildiği için yapıyor. Salak bir adam değil o. O yüzden kalacak her yerde." dedim. Bilerek yapmıştı. "Tamamdır." diyip kapattı. Eve geldiğimde Doruk yoktu. Salonda oturup beklemeye başladım. Araba sesi geldiğinde kapıya gitmedim. Halim yoktu. Eve girdiğinde o tarafa da bakmadım. Salona gelip benden uzak oturdu. "Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" diye sorduğunda ona baktım. Bekledim. "Gizli kalmasını istemiştim sadece." diye fısıldadım. "Niye? Mecbur muydun?" dedi soğuk bir şekilde. "Değildim." dedim. "Nerden öğrendiğimi merak etmiyor musun?" diye sorduğunda hayır anlamında kafamı salladım. "Hasan aradı. Karım için tebrik etti beni." diye bağırdı. Cidden mi? "Adama teşekkür ediyoruz ama ne için olduğunu bilmiyoruz tabi." diyip sinirden güldü. "Meğer karımız bomba ustasıymış." dedi. Gözlerimi ondan kaçırdım. "SABAH SANA SORMADIM MI BEN?" diye bağırdığında korktum. İlk defa bu denli kavga ediyorduk. "SENDEN BİR CEVAP BEKLEDİM GİTMEDİM. SEN NE YAPTIN?" diye devam etti. "SUSTUN KALDIN." Ona baktım. "Ben kötü bir şey yapmadım." Sakin konuşuyordum. "Gizli olması için çok uğraştım. Sana da söylemedim işte bilmiyorum." dedim. "SÖYLESEN NE OLACAKTI? LAN SEN DEĞİL MİYDİN EVLENDİĞİMİZ İLK GÜN YALAN SÖYLEME DİYE? BU YAPTIĞIN NE?" dediğinde yıkılmıştım. Bunu hatırlıyor muydu gerçekten? "Özür dilerim." diye fısıldadım. "Bu kadar kızacağını bilmiyordum." diye devam ettim. "Sence yaptığına mı kızıyorum?" dediğinde ona baktım. "Bana söylemediğine kızıyorum. Ben sana her şeyi söylüyorum. Amına koyayım Özge konusunda bile ağzıma sıçtın sesimi çıkarmadım seni dinledim. Sırf elini yaktı diye halamı kovmaktan beter ettim. Bunları yine yaparım çünkü seni seviyorum." dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. "Sana nasıl inanıcam bundan sonra?" Hızla kafamı sallayıp yanına gittim. "Her şeyi anlat-" dememe kalmadan durdurdu. "Yeterince güvenimi kırdın, Maral." dedi. Sustum kaldım. "Ya da Maya mı demeliyim?" dediğinde kendime küfretmiştim. Sitede yayılan haberlerin altına hep Maya yazılırdı. Kimsenin bilmediği ikinci adım. Ya da annemin adı. "Bunu bile bana söylemedin. Gerçekten başka bir şey demiyorum sana." diyip gitti. Ağlamadım. Bağırıp çağırmadım. Koltuğa oturdum sadece. Telefonum çalınca çantam çıkardım. Azra arıyordu. "Doruk kaldırmamızı istiyor haberleri." dediğinde cevaplamadım. "Maral? Noldu?" dedi hızla. "Gitti." dedim. O an ağlamaya başlamıştım. "Tamam bebeğim. Bak sakin ol. Ben geliyorum hemen." diyip kapattı telefonu. Gelme demedim. Birine ihtiyacım vardı. Çok geçmeden Azra geldiğinde ona sarılarak ağladım. Çok çaresizdim. "Anlatmak ister misin?" dediğinde gözlerimi sildim. "Hangi birini anlatayım?" dedim sadece. "Maral bir şeyler gizlediğini biliyorum bebeğim. Hadi anlat kurtul." dedi. Derin bir nefes aldım. Baştan sona her şeyi anlattım. Şok üstüne şok yaşıyordu. "Seviyor musun peki onu?" diye sordu. "Sevmesem niye kalıyım Azra? Tamam başta boşanmayı düşünmedim değil ama şu an ona alıştım ve seviyorum." dedim. "Ah güzel kızım benim." diyip bana sarıldı. Artık ağlamıyordum. Sonunda birine bir şeyleri anlatmak iyi gelmişti. "Peki Maya'yı nasıl öğrenemedi?" dediğinde burukça güldüm. "Dedem koydu o ismi. O adamın haberi bile yoktur muhtemelen. Nikah günü kayıtlardan ismimi değiştirdim. Kimliğimde yazıyor hala." dedim. Annemin adını vermişti dedem bana. 20 yıl öncesi Dedesi küçük Maral'ı alıp yurtdışına gidiyordu. Kızının öldüğünü öğrenen Agah Kayalı, buradaki tek varlığı olan torununu alıp götürdü. Babasının umurunda bile değildi küçük kız. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Pamela hanım torununu gördükçe aklına kızı Maya geliyordu. Bembeyaz teni, sarı saçları, renkli gözleri... Aynı Maya'nın küçüklüğüydü Maral. Bir çocuk annesine bu kadar benzeyebilirdi. Sanki Maya gideceğini anlamış gibi onu doğurmuş, ailesine emanet etmişti. Uzun yıllar orada yaşadı. Hayatı hep teknolojik aletlerle geçmişti. Bu nedenle yazılım okumuştu. Mezun olduktan sonra Türkiye'ye dönmek istemişti. Dedesi başta itiraz etse de onun büyüdüğünü anlayınca izin vermişti. Gitmeden ona annesinin adını hediye etmişti. Küçük kız zaten annesinin soyadını kullanıyordu. Maral Kayalı. Artık yeni bir hayatı oluyordu. Bu hayata Maral Maya Kayalı olarak devam edecekti. Gün geçtikçe annesinin sesini ve görüntüsünü unutuyordu. Küçük kız değildi artık. Ülkeye gelir gelmez babası onu esir almıştı. Dedesine yalan söylüyordu her seferinde. Babası hiçbir zaman sevmedi küçük kızı. Maya'yı da sevmiyordu zaten. Bir hevesle evlenmişti onunla. Ancak Maya başkasını sevmeye başlamıştı. Boşanmıştı kocasından. Boşandıktan sonra hamile olduğunu öğrenmişti. Aldırmak istedi ama bebek yeterince gelişmişti. Sevdiği adam onu her haliyle kabul edeceğini söylediğinde evlendiler. Evlendiği adam onu çok seviyordu. Tolga Şahin. Küçük maral ilk ona baba demişti. İlk adımlarını ona atmıştı. Kendisi araştırıp asıl babasının o olmadığını öğrenince yıkılmıştı. Annesinin katiliydi o adam. Maya ölünce Tolga'da gitmişti. Maral'ı da dedesi alınca o aileden kimse kalmamıştı geriye. Maral bu gerçeklerden kaçmıştı hep. Annesinin öldüğünü değil terk ettiğini söylüyordu. Ama biliyordu ki annesi gelmeyecekti. Agah Kayalı birini kurtarmıştı zamanında. Doruk Aydın. Ünlü iş adamı olarak bilinse de yurtdışında öyle değildi. Ona söz vermişti. Onun hayatını kurtarmıştı. O da her ne zaman olursa olsun dediğini yapacağını söyledi. Agah Kayalı her şeyi öğrendiğinde geç olmamıştı. O adam kızı evlendirecekti. Tek derdi ondan kurtulmaktı. Öldüremezdi çünkü Agah Kayalı diye bir gerçek vardı. Orada yaşamadığı halde ondan korkuyordu. Ama torununu da alıkoyuyordu. Kendi kızını. O an aklına tek bir şey gelmişti. Doruk'a torunuyla evlenmesini söyledi. Doruk itiraz etmedi. Babasına söyledi. Nihat bey oğlunun kızını sevdiğini söyledi o adama. Adam için hava hoştu. Yeter ki kızdan kurtulsundu. Sonradan onu almak istedi. Ama çok geçti. Agah Kayalı tek bir istekle oraya gelmişti. Torununu öldürecekti. Onu kurtarmaya gelmişti ama çoktan Doruk bulmuştu. Doruk onu vurmuştu ama öldüren o değildi. Agah Kayalı yıllar önce yapması gerektiğini o gün yapmıştı. Onu öldürüp ondan kurtulmuştu. Şirketini de kapattırıp tüm geliri bağışlamıştı. Azra benimle kalmıştı gece. Doruk gelmemişti. Azra zorla öğrenip Fatihle olduklarını söyleyince içim rahattı. Geçen gittiğinde kaza yapmıştı ama bu ondan büyük bir kavgaydı. Sabah Azra gittiğinde evde yine tektim. Yüzümü toplayacak bir makyaj yaptım. Etek veya elbise giymedim. Siyah bir eşofman takımı giydim. Topuklularımı da es geçip sporlarımı giydim. Yerden yüksek olmak istemiyordum artık. Arabaya bindiğimde ilk işim kuaföre gitmekti. Normal kestirdiğimden farklıydı. Kısa ve katlıydı. Perçemin bu kadar yakıştığını bilseydim daha önceden kestirirdim. Çıkınca gideceğim tek bir yer vardı. Doruk'un yanı. Şirkete geldiğimde otoparktaki arabasını görünce rahatladım. Yukarı çıkarken herkes bana dönüp bakıyordu. Haberler kalkmıştı ama yayılmıştı bir kere. Doruk'un toplantıda olduğunu öğrenince odasında bekliyordum. Çantam bile yoktu yanımda. Telefonumda bakınıyordum. Doruk telefonla konuşarak içeri girdiğinde kafamı ona kaldırdım. Beni gördüğünde baktığı ilk şey saçlarım olmuştu. Telefonu kapattı. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu soğuk bir sesle. Koltuğa oturduğunda ona döndüm. "Eve gelmedin." dedim direkt. Güldü. Ama normal bir gülme değildi. "Yani?" dediğinde cümlemi tekrarladım. "Eve gelmedin yanisi bu." dedim net bir sesle. "Sorunumuz bu mu?" dediğinde kafamı salladım. Hiçbir şey olmamış gibi "Saçlarım nasıl olmuş?" diye sordum. "Sabır." diyip önündeki bilgisayara döndü. "Kötü mü olmuş?" diye tekrarladım. Cevaplamadı. "Kestirmeli miyim biraz daha?" dediğimde bana döndü nihayet. "Kesme. İyi böyle." dedi soğuk bir sesle. Ciddi bir hale bürünüp "Doruk." dedim. Hala bana bakıyordu. "Özür dilerim. Her şey için." Kafasını çevirdi. Pencereye bakıyordu artık. "Haklısın yani bak söylemeliydim ama çok ani oldu zaten çok karışıktı her şey. Azra'nın aradığı gece konuşmuştuk ama nasıl bir iş olduğunu bilmiyordum bile. Kabul etmiş bulundum. Öbür evdeyken aklımdan çıkmıştı." diye anlattım. Şermin'i, Özge'si derken anca eve gelince halletmiştim. "Sonra?" dediğinde devam ettim. "2 gün oldu zaten. Fatih bana çarptığı zaman aslında oraya gidiyordum. Ben çıkar çıkmaz da aramış zaten." dedim mutsuzca. Bir şey demesini beklerken kapı açılmıştı. Fatih ve Oğuz girdi. Oğuz bana gülümserken ben de ona güldüm. "Doruk beni aldatıyor musun?" diyen Fatih'e sinirle baktım. Geldiğinden beri kocama yürüyordu. "Hem de bu bombalı magandayla." dediğinde Oğuzla güldüler. "Senden iyiyimdir Fatih." dedim. "Var mısın yarışa?" dediğinde gözlerim parlayarak ona baktım. "Ne zaman istersen." diyip alayla güldüm. "Şoförünle gelme ama." diye ekledim. Oğuz kahkaha atarak gülerken Fatih bozulmuştu. "Doruk buna pek sıcak bakmıyor galiba." diyen Oğuzdan sonra Doruk'a baktım. "Karımla uğraşma Fatih." demişti sadece. "Olmaz yarışacağız." diye üsteledi. "Gece Doruk benimle uyudu. Kokusuyla uyudum." dediğinde sinirle ona baktım. Silah üreten adama bak. "Neden kocamı kokluyorsun? Nesin sen K9 falan mı?" dediğimde Oğuz kahkahayı patlattı. Doruk da gülmüştü buna. "Yalan bu arada benimle uyudu." diyen Oğuz'a baktım. Kocama göz dikmişler bunlar. "Biri silah üretir biri şirket yönetir ama şu hallere bak." diye yakındım. Doruk'a bakıp gülümsedim. "Kocam öyle mi hiç?" dememe şaşırmıştı. "Tarzını da değiştirmişsin sen sanki? Bu ne hal böyle paspal paspal." dediğinde masadaki arabamın anahtarını onun kafasına fırlattım. "Paspal dediğin takım senin donundan pahalıdır." diye söylendim. Oğuz keyifle kahvesini içerken Fatih kafasını ovalıyordu. Yerimden kalkıp anahtarımı aldım. "Görüyor musun Doruk? Hem donuma laf etti hem de kafama anahtar fırlattı." dediğinde sabır diliyordum. "Sana uğraşma demiştim." dedi ciddiyetle. İkimize nazaran daha ciddiydi aramızda. Oğuz ve Doruk biraz daha ciddiyken Fatih dalgasına yaşıyordu. "Maya 2. adın mı?" diyen Oğuz'a bakınca bu sorunun cevabını Doruk da merak ediyordu. "Annemin adı. Dedem sonradan benim ismimin yanına ekletti." dedim. Yalan yoktu. "Kullandığım bir isim değildi." dedim Doruk'a bakarak. Dinliyordu sadece. "Haberleri yayılan sitenin sahibi sensin." dedi Doruk. Her şeyi söyleyebilirdim artık. "Evet." dediğimde tüm gözler bana döndü. "Sorsan söylerdim ama sormadın. Sakladığım bir şey değildi." diye ekledim. Sinirden güldü. Fatih bile ciddiyetle dinliyordu. "İstersen biz çıkabiliriz." demişti. Omuz silktim. "Ben o adamla büyümedim." dedim direkt. "Benim babam başka biri. O adam sadece biyolojik olarak babamdı." Araştırıp öğrendiğim şeyleri açığa çıkarıyordum. "Annem ölünce dedem beni götürdü burdan. Babam beni dedeme emanet etmişti. Sonra gitti zaten o da." dedim hüzünlü olmayan bir sesle. Üçü de ciddiyetle dinliyordu beni. "Orda okuyup bitirdim her şeyi. Sonra buraya dönmek istedim. Küçük olmama rağmen hatırlıyorum." Gülümsedim. "Babam beni her yere götürmüştü." O adamı seviyordum. "Dedem istemedi başta. Benim için ev aldı burda. Herkesten uzaktım. Sonra o adam buldu beni. Dedemden korkmasına rağmen beni tehdit ediyordu. Yani son 4 yılım onunla geçti sadece. Geçmese de olurmuş." dedim bitirdim. "Peki baban? Onu bulamadın mı?" demişti Doruk. Bulmuştum. "Buldum ama gitmeye cesaretim olmadı hiçbir zaman. İsviçre de yaşadığını biliyorum sadece." dedim. "Evlenmemiş hiç." diye ekledim. Annemi çok seviyordu. "O siteyi neden kurdun?" diye sordu Oğuz. Tek bir cevabı vardı. "Çok eğitim aldım teknolojiyle ilgili. Bunu kullanmak istedim. O adamın yandaşı olan çoğu kişinin belgelerini sızdırdım her yere. İkinci adımı kimse bilmediği için sanki annem o adamı bitirmek ister gibi yazılar yazıyordum. Tek amacım buydu." dedim. Yeterliydi bu kadarı. "Belgeleri almak zorlamadı mı?" diye şaşkınlıkla sordu Fatih. Hayır anlamında kafamı salladım. "İki tane telefonum var. Biri normal telefon. Diğerinde her türlü uygulama var. Çoğunu ben ürettim. Giriş yapmak için parmak izim ya da yüzümün okunması gerekiyor." dedim. "Evdeki laptopunda da öyle." dediğinde kafamı salladım. "Benden o yüzden eskisini istedin." dedi. "Çünkü uygulamalar oradaydı. Belleğimde vardı ama kopya sadece o." dedim. "Kardeşim karın ayaklı teknolojik alet." diyen Fatih'e güldüm. Küçüklüğümden beri tutkumdu. "Dahası da var mı?" diye şaşkınlıkla sordu Oğuz. "Arabanın torpidosundaki tablet ve telefonumu saymazsak bu kadar." dediğimde şok içindelerdi. Doruk bir şey desin diye bekledim ama düşünür gibi masaya bakıyordu sadece. Doruk telefonu çaldığı için balkona ilerlerken Fatih işi olduğunu söyleyip gitmişti. Oğuzla tek kalınca bana döndü. "Yaptıklarının bir açıklaması olduğunu biliyordum ama bu kadarını beklemezdim." dedi. "Bundan sonra beni abin olarak görebilirsin." dediğinde gülümseyerek ona baktım. O da odadan çıktığında balkonun kapısına yürüdüm. Doruk'u izliyordum. Doruk balkonundan çıkıp pencerenin önünde durdu. Duvara yaslanıp ona baktım. "Her şeyi anlattım. Başka bir şey saklamıyorum." dedim. "Eve gidelim." diyip kapıya yöneldiğinde beni bekledi. Telefonumu ve anahtarımı alıp çıktım. Otoparka indiğimizde onun arabasına bindim. Konuşmadan eve geldiğimizde o salona girmişti direkt. Ben de mutfağa girip su almıştım. Tekrardan salona girdiğimde konsoldan maç oynadığını gördüm. Oyuna odaklandığında beni farketmemişti bile. Sadece onu izliyordum. Oyunu bitirene kadar sayısız küfürünü ve bağırışını çekmiştim. Sinirini böyle atıyordu belki de. Bana soğuktu hala. "Böyle mi davranacaksın?" diye sordum. Cevaplamadı. "Doruk istersen siteyi kapatabilirim. Yani sorun buysa oradan vazgeçmeye razıyım." dediğimde hızla bana döndü. "Saçmalama. Senden bunu asla istemem. O senin emeğin." dedi. "Sorun ne o zaman? Her şeyi öğrendin." dedim direkt. "Bunu bu şekilde mi öğrenmeliydim sence? Evlendiğimizden beri bilmediğimi mi sanıyorsun sen? Sadece senin söylemeni bekledim. Başkasından ya da internetten değil. Senden bekledim. Ama olan belli." dedi net bir sesle. Bir şey demeden dinledim sadece. "Özür dilerim." demiştim sadece. Cevaplamadığı için odaya çıktım. Pijamalarımı giyip aynaya baktığımda yanaklarım kızarıktı. Hasta oluyordum. Üstelik regl olduğum için hepsi birbirine katlanacaktı. Yatağa yatıp uyumaya çalıştım. Gece uyandığımda saat kaçtı bilmiyordum ama kusacaktım. Tüm midem ağzıma geliyordu. Doruk burada değildi. Odadaki banyoya girdiğimde ne varsa çıkmıştı midemdekilerin. Odanın kapısı açıldığında Doruk hızla yanıma gelmişti. "Maral! İyi misin?" Tekrardan öğürdüğümde saçlarımı tutuyordu. "Git." dedim zorlukla. Görmesini istemiyordum. "Kusacaksan kus. İğrenmiyorum senden." dedi normal sesiyle. Boğazım yeterince ağrıyordu. Mendil uzattığında temizlenip duvara bakmıştım. Birden ağlamaya başladığımda beni kendine çekmişti. "Noldu bebeğim? Niye ağlıyorsun?" diye sordu hemen. "Canım acıyor çünkü." diye sızlandım. Ağlamama devam ederken "Neren acıyor?" diye sordu. Kalbim yeterince acıyordu. "Boğazım çok acıyor." dedim. Kusmaktan tahriş olmuş olmalıydı. Kucağına alıp yatağa götürdüğünde yan tarafıma oturdu. "Şimdi ilaç getireceğim. Geçmezse doktora gideceğiz tamam mı?" dediğinde bir şey demedim. Halim yoktu. O gelene kadar çoktan gözlerimi kapatmıştım. 15.Bölüm Sonu.
|
0% |