Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.Bölüm

@ineffable3107

Öğleden sonra hastaneden çıktığımızda Elçin annenin ısrarlarına rağmen kendi evimize gitmek istemiştim. Doruk beni kendi arabasına koyduktan sonra diğerleri arkadan gelecekti. Hiçbiri Doruk ile konuşmuyorlardı.

Azra ile konuştuğumda annesinin ona tokat attığını söyleyince çok üzülmüştüm. Babası da bir o kadar bağırmış olduğunu söyledi. Kendisi de bir ton laf etmişti. Buna rağmen 2 haftadır başımdan gitmediğini söyledi.

Hepsinin sebebi bendim aslında. O bilgileri yaymasaydım bunlar olmayacaktı. Belki Doruk zamanında gelmeseydi ölebilirdim de. Düşüncesi bile çok kötüydü benim için.

Eve geldiğimizde gerçekten rahatlamıştım. Yalnız kalmak istediğimi söyleyip odaya girdim. Duş alıp kendime gelmeye çalıştım. Zihnimde sürekli yangının içinden bana bakan annem canlanıyordu.

Ona bakmak için zorla gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Annem kaybolduğunda benim de gözlerim kapanmıştı. Tekrar odaya girdiğimde kimse yoktu. Yavaş adımlarımla aşağıya indim. Aşağıda oturuyorlardı ama Doruk yoktu.

"Kızım niye kurutmadın saçlarını? Hasta olacaksın." diyen Elçin anneye gülümsedim. Annemin aynısıydı bu kadın. Saçlarım zaten kururdu kendisi. Azra yanına çektiğinde bana sarılmıştı hemen. Birbirimizden başka kimsemiz yoktu burada. Beni kaybetmekten korkardı. Ben de onu kaybetmekten korkardım.

"Azra." diye fısıldadım. Burnunu çekip bana baktı. "Bana bunu yaşatmaya hakkın yoktu!" dediğinde ağladığını farkettim. "Ağlama, lütfen." Benim bile gözlerim doluydu. Gözlerini sildi. "Ağlamıyorum tamam." dediğinde ikimizde güldük.

Didem de yanıma gelip sarıldığında ben de ona sarıldım. Sınavı bitmişti şükür. "Ben de çok korktum abla. Sana bir şey olacak diye." dediğinde gülümsedim. "Ama bak iyiyim canım. Düşünme sen böyle bak." dedim. Biraz daha konuştuktan sonra Azra ve Didem mutfağa gidince Elçin anne ile kalmıştık.

Yanına gidip oturdum. Saçlarımı okşamıştı. "Oğlum gerçekten seviyor seni." dediğinde gözlerim doldu. "Ona vurdum ama nasıl pişmanım bir bilsen. Bir yanda kendi çocuğum bir yanda sen. İkinizde evladımsınız benim." dedi. Pişmanlığı gözlerinden okunuyordu gerçekten. "Bir an olsun ayrılmadı yanından. Hiçbirimizle konuşmadı da. Babasına bile cevap vermedi." dediğinde onun için çok üzülüyordum. Benim yüzümden ailesiyle arası kötü oluyordu.

"Senin uyandığını söylediğimde gözleri parladı. Tereddütle girdi odana ilk başta. Ama gözlerinde korku vardı." dedi. Bakışlarım bahçeye döndüğünde Doruk'un sigara içtiğini gördüm. "Kim bilir kaçıncı paketidir?" diye söylendi annesi.

Onu izlediğim sıra kapı çalmıştı. Azra mutfaktan çıkarken ona baktım. "Biri mi gelecekti?" diye sorduğumda "Yoo." demişti. Kapıyı açmaya ilerlediğinde gelen kişiyi hiç beklemiyordum.

Parktaki kızdı bu. Saçlarından tanımıştım. "Maral'ın evi değil mi?" diye sorduğunda Azra'yı tanımadığı için yanlış geldiğini sanıyordu. Kapıya ilerlediğimde beni gördü.

"Lara." dedim şaşkınlıkla. O ise beni daha çok şaşırtarak bana sarılmayı tercih etmişti. Azra bize garipçe baktı. "Hoş geldin." dedim.

Birlikte içeri geçtiğimizde bizi yalnız bırakmışlardı. Azra'nın kıskanç bakışlarını hissedebiliyordum.

"Beklemiyordum seni." dedim şaşkınlıkla. Gülümsedi. "Oğuzdu galiba ismi. Ondan öğrendim adresini. Çok meraklandım senin için." dediğinde anlamaz gözlerle bakıyordum. Sadece bir kez konuşmuştuk nasıl merak edebilirdi?

"Belki anlatmamışlardır. Eşin galiba kamera kayıtları bulmuş. Kaçırılmadan önce en son benimle konuşmuşsun." dediğinde anlamıştım her şeyi. O da mantıken onunda parmağı olduğunu düşünüp sorgulamıştı. "Bir an kendimi şirkette bulunca korkmadım değil. Eşin çok sinirliydi gerçekten." dediğinde güldüm. Her zamanki haliydi. "Bağırıp çağırdı ama dediklerinden hiç anlamadım gerçekten. Sonra kısaca anlattılar işte. Özür dilerim senden." dediğinde ona baktım. "Ne özrü?" dedim. "Bana anlattığın şeyi onlara anlatmak zorunda kaldım. Bana güvenip anlattığını biliyorum ama kaçırıldığını duyunca başka çarem yoktu." dedi mahçup bir şekilde. Kızmadım ona. Ben de olsam ben de yapardım.

Doruk'un bilmesinin sebebi buydu. Ondan öğrenmişti. Elimi tutunca ona baktım. "O seni gerçekten seviyor. Bunu dert etmeyeceğine eminim. O gün gerçekten gözlerinde korku vardı." dediğinde içim parçalanıyordu artık.

"Yaptığın şey için sana kızamam. Sen de aynı durumda olsan ben de bunu yapardım. Mantıklı olan o yani. Teşekkür ederim sana da." dedim.

Bana doğru eğilip konuştu. "Arkamızdaki ablan ya da kardeşin mi? Çünkü beni öldürecek gibi bakıyor." dediğinde gülmeden edemedim. Azraydı.

"En yakın arkadaşım. Kardeşim gibidir kendisi. Seni tanımadığı için kıskandı muhtemelen." dedim. Onu seviyordum. Her zaman.

"Ben artık kalkayım. İyi olduğunu görmek istemiştim sadece." diyip ayaklandığında ben de kalktım. Kapıya ilerlerken Doruk çıkmıştı. "Yukarıdayım ben." diyip gitmişti.

Kapıya geldiğimizde gitmeden "Hastaneye de geldim ben bir kere. O gerçekten kötüydü." dedi. "Sadece bir kere konuştuk ve şu an evime gelip benim iyi olduğumu soruyorsun." dedim şaşkınlıkla. Kötü niyetle demediğimi anlamıştı. "Hayat işte. Çok garip değil mi?" dediğinde kafamı salladım.

"İstersen numaramı vereyim sana. Görüşebiliriz bundan sonra." dediğimde gülümsedi. "Olabilir." dedi. Numaramı verdiğimde çok geç olmadan gitmesi gerektiğini söyleyince tutmamıştım. O kıza güvenmek istemiştim. Belki de annem göndermişti onu.

Azra bana baktı. "Kimdi o?" diye sordu. Gülerek ona sarıldım. Kısaca özet geçtiğimde biraz daha yumuşamış gibiydi. Akşam olurken hepsini göndermiştim. Yarın yine gelirlerdi zaten. Yukarı çıktığımda Doruk'un uyuduğunu gördüm. Gözlerinden yorgunluk akıyordu zaten.

Sessizce yanına oturup saçlarına dokundum. O da duş almış olmalıydı ki saçları nemli ve üstsüzdü. "Çocuk." dediğinde gülmeden edemedim. Bana böyle demekten vazgeçmeyecekti.

"Çocuk muyum ya ben?" diye söylendim. Kafasını salladı. "Benim çocuğum." diyip güldü. Bir şey demedim. Yatakta doğrulup beni kucağına aldı. "Uyumuyor muydun sen ya?" dedim hemen. "Evet ama uyandım." dediğinde güldüm.

Ellerimi çıplak omzuna yerleştirip ona baktım. Yine bileğimi öpmüştü. Muhtemelen hep o dövmeyi öpecekti. "Benim içinde olsa sana acı verecek bir şey yapma." demişti. Hissetmemiştim bile.

"Aşkım küçücük bir şey zaten. Hissetmedim acısını."dedim normal bir sesle. "Ayrıca seninde dövmelerin var." diye yakındım.

"Olabilir." dediğinde göz devirdim. "Hastaneye neden gittin?" diye sordu direkt. Eksiksiz anlattım.

"Ama varmış tedavisi." diye ekledim. "Ne?" diye sordu. "İlaç kullanamam ama ameliyatla alınabilirmiş." diyip derin nefes aldım. "Fakat ameliyatın riskleri varmış." dedim.

"Yok ameliyat falan." dedi direkt. Bir şey dememe kalmadan ağzımı açmama izin vermedi. "Bana bak. Aklındakileri biliyorum. Onları silip at." dedi. Ya ameliyat olacaktım ya da ayrılacaktım çünkü. "Bana ayrılmayla gelme sakın. Bunu yapmayacağımı biliyorsun." dedi direkt. Gerçekten biliyormuş manyak.

"Ameliyat falan da olamazsın. Karnına bebek koyucam diye seni kaybedemem ben." dedi. Gülmek istedim bu dediğine.

"Ailen?" diye sorduğumda yüzünü buruşturdu. "Hangi devirdeyiz Maral? Kim sikler milletin dediğini. Benim için önemli olan sensin." dedi. "Sen zaten istemiyordun." dediğinde kafamı salladım.

"İstememek farklı, olmaması farklı." diye ekledim. Bir şey demedi. Gözleri hala yorgun bakıyordu. "Hadi uyuyalım artık." dedim. Yanına yattığımda bu sefer ben sardım ona kollarımı.

                                         ****

1 haftadır sadece evde pijamalarımla yatıyordum. Depresyonda değildim ama istediğim buydu. Bazen şirkete gidip Doruk ve arkadaşları ile uğraşıp geri dönüyordum. Bugünde aynısı olacaktı.

Makyaj masamı es geçip beyaz eşofmanlarımı giyip çıktım evden. Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordum. Sadece araba anahtarı ve telefon alıp çıktım. Saçımı da üstten topuz yapmıştım. Saçımı toplamaktan nefret ederdim.

Şirkete geldiğimde kimseyle konuşmadan Doruk'un odasına girdim. Sekreteri bile normal karşılıyordu bu halimi. Toplantıda olduğu için onu bekledim. Telefonumdan video açıp masaya yaslayıp izlemeye başladım. İşsizdim çünkü.

Fatih ve Doruk odaya girdiğinde istifimi bozmadan oturmaya devam ediyordum. "Sen yine burda mısın?" diyen Fatih'e üstten baktım. Doruk yerine geçerken "Hoş geldin." dedi.

"Hoş bulduk." dedim sadece. Fatih tepemde dikilip izlediğim videoya baktı. Eski kısmetse olur videolarıydı. "Kısmetse olur mu?" diye yüzünü buruşturdu.

"Git başımdan Fatih." dememe rağmen tepemdeydi. Kafasını sallayıp karşımdaki koltuğa oturdu. Videoyu kapatıp ikisine döndüm. "Ne olacak senin bu paspal halin?" diyen Fatih'e baktım. "Ne varmış halimde?" diye sordum.

"Çirkin miyim ben?" diye Doruk'a döndüm. Hızla kafasını salladı. "Değilsin hayatım. Fatih çirkin." dedi. Gülümsedim. "Bak değilmişim." derken yüzünü buruşturdu. "Oğuz yok mu?" diye sordum. Normalde üçü gelirlerdi.

"İşi varmış. Gelir gün içinde." demişti Doruk. "Yemek yedin mi sen?" diye sordu. Kafamı salladım. Evde tost yemiştim.

İnandı mı inanmadı mı bilmiyordum. Onlar iş konuşurken ben sadece dinlemiştim. Doruk odadan çıkınca Fatih ile kalmıştık.

"Ee maganda. Ne zaman yarışıyoruz?" dediğinde ona baktım. "Ne zaman istersen?" dedim. Her türlü yarışı kazanırdım.

"Akşam yarış var. Uzun zaman sonra ilk kez oluyordu ama iptal olacaktı." dediğinde gözlerim parlayarak ona baktım. "Ben yarışacağım ama rakibim yok maalesef." dediğinde onu dinliyordum. "Magandalığını göstermek istersen sen gel." dedi.

"Şoförünle gidip geliyorsun Fatih. Ayrıca Doruk ağzımıza sıçar." dedim direkt. Ellerini kaldırdı. "Ben teklifimi sundum." dediğinde biraz düşündüm.

Ayağa kalktım. "Doruk'a ağlayarak çıktığımı söyle. Konum atarsın." diyip odadan çıktım. Maya olma vaktim gelmişti sanırım.

****

Eve geldiğimde çok geçmeden Fatih aramıştı. "Bu adama büyü falan mı yaptın sen? Söylediğini söyledim ve bir hışımla çıkıp gitti." dediğinde kahkahayı patlattım. "Öyledir o."

"Ben nasıl gireceğim içeri? Tanımazlar mı orada?" diye sordum. "Abin halletti her şeyi. Ben otoparkta bekleyeceğim seni. Sen direkt arabaya bineceksin. Tabi sen dersen kocama selam vereceğim. En üstteki locada izliyor olacak kendisi." dediğinde bu daha mantıklı gelmişti.

"Kime kaybettiğini görsün Fatihciğim. Locayı kilitle sen." dedim. "Hay hay efendim. Yarışta iyiyimdir." dediğinde gözümü devirip kapattım. Kiminle yarıştığını bilmiyordu daha.

Salona geçip gözlerimi ıslatmaya çalıştım. Ne yalan söyleyeceğimi de bilmiyordum. Çok geçmeden kapı açıldığında Doruk gelmişti. Ellerimi yüzümde tutup zırlamaya çalışıyordum.

"Maral! Bebeğim noldu sana?" dediğinde gerçekten ağlıyordum sanki. "Doktor aradı. İstiyorsam ameliyat günü verecek." dedim.

"Bunun için mi ağlıyorsun sen? Olmayacaksın ameliyat falan." dediğinde kafamı salladım. "1 haftadır bunu düşünüyorum, Doruk. Olmak istiyorum belki ben." dedim. Gerçekten ağlıyordum artık.

"Ne saçmalıyorsun sen?" diye bağırdı. "Sana hayır dedim!" diye devam etti.

"Bana sordun mu hiç?" diye bağırdım ben de ona. Role çok kaptırmıştım sanki. "Sana hayır diyorum!" demeye devam etti.

"Öğrendiklerinde ailenin tepkilerini bilmemezlikten gelme. Halan olacak Şermin her yolu deneyecektir!" dedim. "Kızım sen iyi misin? Bizene milletten? Başlatma şimdi Şerminine!" diye bağırdı.

"İster kabullen ister kabullenme. Ben olacağım o ameliyatı." diyip yürüyecektim ki kolumdan sıkıca tuttu. "Bana bak. O beyninde neler dönüyor bilmiyorum ama bu saçmalığa izin vereceğimi aklından bile geçirme!" dediğinde korkmuştum artık. Gerçekten damarına basmıştım. Ameliyat olmak istemiyordum zaten.

"Ben diyeceğimi dedim." diyip merdivenlere yürüdüm. Merdivenden bağırdı. "Sana yemin ederim o masaya yattığın gün boşanırım senden!" diye bağırdı. Kapıyı çarpma sesi geldiğinde rahat bir nefes vermiştim.

Bir an gerçek olduğunu düşünüp zırlayacaktım. "Aptal." diye mırıldanıp hazırlanmaya başladım.

                                       ****

Hazırlanmam bittiğinde stilettolarımı da giyip aşağıya indim. Yerden yüksek olmam gereken bir gündü. Fatih'in attığı konuma sürüyordum. Gece nasıl bitecek bilmiyordum.

Geldiğimde gerçekten çok büyük bir pistti. Şehir çıkışında sayılırdı. Boş bir araziye yarış pisti kurulmuştu resmen. Çok dönemeçli ve virajlıydı. Usta şoförlüğümü konuşturabilirdim ama kocam nasıl karşılayacaktı bilmiyordum.

Otoparka girdiğimde Fatih gerçekten beni bekliyordu. Üstünde daha rahat kıyafetler vardı. Etek giymeme rağmen ben de rahattım. "Nerdesin kızım sen? Kocana ne dediysen bağırıp çağırıyor." dediğinde güldüm. "Aman." diye geçiştirdim.

Hava yeterince karanlıktı. Pistin ortasında iki tane araba bekliyordu bile. Köşede beklediğimizde kimse bizi görmüyordu. "Kazanınca ne olacak?" dedim. Sırıttı.

"Ben kazanırsam Azra'yı bana ayarlayacaksın." dediğinde şok içinde baktım. "Azra'yı mı seviyorsun sen?" diye sorduğumda cevaplamadı. Gözlerinden belliydi.

"Ben kazanırsam da arabanın anahtarını alırım." dedim. Arabasına çok değer verdiğini biliyordum. Kendi sürmeye kıyamayıp şoförü sürüyordu. "Şeytanın vücut bulmuş halisin." diyip sigarasını yaktı.

"Doruk nerede?" diye sordum. "Locasında sinirden viskisini yudumluyordur." dediğinde güldüm. "Mahvedecek bizi." dedim.

"Evden çıkmana sebep oldum işte. Kaç gündür ne haldesin haberin var mı?" dediğinde cevap vermedim. "Ama yarışta bunu kullanmayacağıma emin olabilirsin." diyip göz kırptı.

"Locaya çıkıp geliyorum. İşaret ettiğimde arabanın yanına gelirsin." dediğinde kafamı salladım. Etraf cidden film gibiydi. Ufak gerilmiştim ama yapabilirdim. Kafamdaki şapkadan tanınır mıydım bilmiyordum ama o tanırdı beni.

Siren çaldığında Fatih piste inmişti. Önce yukarı dönüp bana baktığında yanına gitmem için işaret yapmıştı. Topuklularımın sesini duyduğumda rahatlamıştım.

İlk defa bir kadınla yarışıyor olmalıydı ki sesler çok yüksekti. Elini bana uzattığında tereddütsüz sıktım. "İstersen 5 dakika önden başla." dediğinde güldüm. "Herkesle nasıl yarışıyorsan benimle de öyle yarış, Fatih." dedim.

"Yukarıya bak." dediğinde şapkamı kaldırıp yukarı baktığımda Doruk ile göz göze gelmiştik. Beni görmesiyle sinirlenmesi bir olmuştu. Oğuz'a bir şeyler diyordu ama o da şaşkındı.

Ona gülümseyip geri yüzümü astım. "O topuklularla yarışabilecek misin sen?" dedi alayla. "Şu senin donundan pahalı olan topuklularım mı? Ben en rahat halimdeyim şu an." dedim gülerek.

"Arabanın anahtarlarını hazırla, Fatih." diyip yanımdaki arabaya bindim. Yarış arabası olmasına rağmen her şey aynıydı. Tek sorun bu araba manueldi.

El frenini indirdiğimde yeterince gergindim. Fatih'e baktığımda gayet keyifliydi. Ama gülüşü solacaktı ne yazık ki.

Silah patladığında yarış da başlamıştı.

****

Doruk sinirle evden çıkıp piste erkenden geldi. Normalde gelmeyecekti ama evdeki kavgadan sonra fikri değişmişti. Locaya çıkıp sertçe kapattı kapıyı. Oğuz, Fatih ve birkaç kişi daha vardı içeride. Oğuz "Noluyor oğlum ne bu sinir?" dedi. "Yok bir şey." diyip camın önündeki büyük koltuğa oturdu.

"Bu kadın delirtecek beni en sonunda!" diyip bardağına uzandı. Fatih keyiflense de ciddiyetle arkadaşının yanına geldi. "Ne dedi de delirtti seni?" diye sordu.

"Manyak ya! Tutturmuş ameliyat ameliyat diye. Başımın etini yedi evde." dediğinde güldü. "Karın şeytana pabucunu ters giydirir." dedi.

"Sen kiminle yarışıyorsun lan? Hani iptaldi." dediğinde Fatih keyiflenmişti. "Tam kendime göre bir rakip buldum biliyor musun? Az sonra göreceksin." dedi. Doruk garipçe baktı. "Hayrola? Hani sen hiç kaybetmezdin." dedi.

"Kaybetmeyeceğim zaten." dedi. "İsabet olur." diyip önüne döndü. Pist Doruk'a aitti ve genelde Fatih ya da kendisi yarışırdı. Evlendiği gün bırakmıştı bu tutkusunu.

Maral'ı aradı. Açmadı. "Şimdi de açmıyor telefonunu!" dedi. "Evdedir nerede olacak." dedi Oğuz. Onun bile haberi yoktu. "Aklı sıra beni kışkırtıyor." diye homurdandı.

"İniyorum ben artık." dediğinde ikisi de "Kazanmadan gelme." demişti. Herkes yeni rakibi merak ediyordu çünkü Fatih çok iddialıydı.

Siren çaldığında herkes cama döndü ama herkes şaşkındı. Çünkü gelen bir kadındı. Siyah eteği ve siyah topuklularıyla yarışa gelir gibi değildi.

Doruk dikkatle izlerken gelen kişiyi inceliyordu ve bu kişi karısından başkası değildi.

"Lan bu ne!" diye bağırdı odanın içinde. "Oğuz durdur şu saçmalığı amına koyayım!" dedi. Oğuz da yeterince şaşkındı. Fatih yine yapmıştı yapacağını.

"Siren çaldı. İptal olamaz artık." dedi şaşkınlıkla. "Lan Maral'ı getirmiş pezevenk. Verdiği araba manuel bi de!" dedi ama çok geçti artık.

"Bence çok eğlenceli olacak!" dedi keyifle Oğuz. "Eğlencesini de sikeyim, yarışı da sikeyim." diye homurdandı. Koltuğa oturup izlemeye başladı. O da merak etmiyor değildi.

19.Bölüm Sonu.

 

Loading...
0%