Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22.Bölüm

@ineffable3107

Yaptığım şeylerle keyfim yeterince yerine gelirken şirketin yolunu tutmuştum. Doruk toplantıda olduğu için odasında oturuyordum. Kapı çaldığında kimin geldiğini anlamamıştım. Cevap gelmeyince açıldığında karşımda Zeynep'i görmüştüm.

"Kız buradaysan neden ses vermiyorsun?" diyip içeri girdiğinde gülümsedim. "Bilemedim ki başkasıdır diye ses etmedim." diye açıklarken yanıma gelip öpmüştü.

Karşıma geçip oturduğunda onu inceliyordum. Kumral saçları ve buğday teniyle çok güzel kadındı. "Ne zamandır arkadaştınız?" diye meraklı sorumu yönelttim. "Liseden beri." dediğinde kafamı salladım.

"Doruk'un evlendiğine gerçekten inanamıyorum." dediğinde gülmüştü. "Güldüğüme bakma gerçekten şaşırtıcı."

"Herkes öyle söylüyor. Ailesi de hep söylüyordu yani şaşırmıyorum artık ben." diye omuz silktim. "Doruk hep soğuktu. Herkese karşı yani. Bir şey dediğimizde bile kafa sallar geçerdi. Dinlediğini de düşünmüyorum aslına bakarsan." dediğinde güldüm. "Bir plan yaptığımızda bile fikir belirtmeden tamam diyip geçiyordu. Hadi biz arkadaşıyız alışkınız da. O herkese öyleymiş onu anladık sonradan." Sadece onu dinliyordum.

"Bilmiyorum ya. Bunları sizden dinlemek garip gerçekten. Evdeki adamla bu anlattığın aynı adam olmadığını düşünüyorum şu an." diye açıkladım. "Özge ile ilişkilerini biliyor muydun?" diye sordum.

"Evet. Özge benim yakın arkadaşımdı. Aralarını ben yapmıştım hatta." dediğinde yüzüm değişmişti. "Yanlış anlama gerçekten. Şu an görüşmüyoruz." Kafamı salladım sadece. "Sürekli ayrıl barıştı zaten ilişkileri. Doruk ona bile katlanamıyordu çünkü. Soğuk davransa da konuşmak istemese de Özge sürekli dibinde bitiyordu. En sonunda Özge gittiğinde gerçekten bitmişlerdi."

Kızın gerçek yüzünü bilmiyordu anlaşılan. Daha normal şeylerden bahsettikten sonra Doruk ve Fatih içeri girmişlerdi. Doruk telefonla konuştuğu için öbür tarafa geçmişti.

"Nasılsın maganda?" diye soran Fatih'e baktım. "İyiyim kaybeden taraf, sen nasılsın?" diye sordum. Güldü. "İyiyim şekerim." dedi.

Aklıma gelenle "Azra nasıl?" diye sordum. Haberi olmalıydı. "Orta sanırım. Pişman olmuş söylediklerinden." dediğinde kafamı sallayıp başka cevap vermemiştim. "Konuşmayacak mısınız artık?" dediğinde saçmalama der gibi baktım. "Kardeşim o benim. Sadece bana kırgın olduğunu biliyorum. Zamana ihtiyacımız olabilir." dedim. Herkesi bırakırdım onu bırakmazdım. "Sen yalnız bırakma yine de onu." diye ekledim.

Onunla sadece yüz yüze gelmek istemiyordum. Şu anlık. "Azra?" diyen Zeynep'e geri döndüm. "Yakın arkadaşım. Ufak tartıştık sadece." diyip kısa kestim. "Aynı zamanda Fatih'inki." diye ekledim.

"Arkadaşlarımı teker teker kaybediyorum." dedi yalandan üzülmeyle. Doruk koltuğumun başına yaslandığında ona baktım. Gülümsemişti bana. "Hoş geldin."

"Hoş buldum." dedim aynı gülümsemeyle. Aniden kapı açıldığında hepimizin bakışları oraya dönmüştü. İstediğim manzara buradaydı. Sekreter kız "Özge hanım giremezsiniz!" diye bağırsa da kapı açılmıştı.

Bize dönüp "Doruk Bey, kusura bakmayın." dediğinde Doruk sinirle "Tamam çık sen." diyip Özge'ye baktı. "Ne işin var senin burada?" diye sordu. İzlemekle yetiniyordum.

Zeynep, Özge'ye baktığında Özge onu umursamamıştı bile. Üzülmüştüm ona o an. Özge bağırarak "Senin bu karın manyak! Bozmuş kafayı benimle." diyip beni işaret ettiğinde şaşırarak bakıyordum.

Doruk bana döndüğünde "Bir şey yapmadım." dedim direkt. İnanmamıştı. "Tamam bir şeyler yaptım." dediğimde Fatih gülmüştü.

"Çünkü bu kız söylemiş Azra'ya her şeyi. Ameliyat saçmalığı da bundan çıktı." diye rahatça açıklamamı yaptım. "Takip etmiş şizofren." diye homurdandım.

"Çocuğun olmadığında ailesi seni isteyecek mi sanıyorsun?" diye bağırdığında bir şey hissedemedim. "Sana ne Özge! Seni ne ilgilendiriyor?" diye bağıran Doruk'u durdurdum.

"Umurumda değil Özge. Seninde olmasın bu kadar. Karısı olan benim." diyip ayağa kalktım. "Bu kadar bağırmaya meraklıysan buraya gelme sebebini de söylesene." diyip Zeynep'i işaret ettim. Burada olmamalıydı ama benim suçum değildi.

"Ne diyorsunuz siz?" diyen Zeynep'e dönmüştü. "Açıklasın arkadaşın." diyip topu Özge'ye attım.

1-2 saat öncesi

Evden çıkıp Lara'nın attığı konuma ilerledim. Özge Hanım oradaymış meğer. Evden çıkmadan öğrendiğim şeyler beni mutlu etmeye yeterdi.

Kafeye geldiğimde Özge ve arkadaşları otururken yanlarına ilerledim. Yandaki sandalyeyi çekip tam Özge'nin yanına oturdum. "Tatlım selam!" diye şakıdım resmen.

Telaşlandığını görüyordum. "Ne işin var senin burada?" diye sorduğunda öbür kızlar ne olduğunu anlamıyordu. Onlara dönüp yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Tabi siz beni tanımazsınız."

"Ben bu arkadaşınızın eski sevgilisinin karısıyım. Bilmeyeniniz yoktur. Doruk Aydın olur kendisi." dediğinde hepsi şaşkınlıkla dinliyordu. Elimi Özge'nin omzuna koyup gülümsedim. "Bu arkadaşınız evli adamlarla uğraşmaktan keyif alıyor. Mesela kocam ona yüz vermese de o öpüyor falan öyle şeyler."

"İlerde sevgilinizi falan öperse şaşırmayın. Yapmışlığı var çünkü." diyip Özge'ye döndüm. "Öyle değil mi Özge?" dedim.

"Yalan söylüyor!" diye bağırdığında ona baktım. "Ama sakin ol. Böyle konuşmamıştık. Hadi arkadaşlarına eski arkadaşı Zeynep'in sevgilisiyle yattığını ve bu yüzden Doruk'tan ayrılıp yurtdışına gittiğini söyle." dediğimde birkaç kişinin ağzı açılmıştı bile. Bunu öğrenmem zor değildi.

Yeterince yerin dibine girdikten sonra kulağına eğildim. "Sen benim kardeşimi üzersen, ben de seni üzerim." diyip masadakilere döndüm. "Afiyet olsun hanımlar." dedikten sonra geldiğim gibi geri çıkmıştım. Bağırış sesleri geldiğinde mutluydum.

Şimdi

"Saçmalamayı kesecek misiniz artık?" diyen Fatih'e dönmedim. "Burada saçmalayan biri varsa o da bu kız!" dedi Özge.

"Öyle mi?" diyip ona baktım. Doruk'a dönüp "Sen Özge'nin neden gittiğini biliyor muydun?" diye sorunca cevaplamadı. Yeterince sinirliydi zaten. Zeynep'e döndüğümde anlamaz gözlerle bakıyordu. Ona üzülüyordum ama kardeşim daha önemliydi. "Sen biliyor muydun?" Hayır anlamında başını salladı.

"Sus artık!" diyip üstüme yürüdüğünde Zeynep tuttu. "Bırak kızı. Söyleyecek!" dediğinde ona baktım. "Bu dediğim seni üzebilir ama." diyip devam ettim. "Bu kız senin sevgilinle yattığı için Doruk ile ayrılıp gitmiş." dediğimde Zeynep yıkılmıştı. Bunu beklemiyordu.

Doruk sanki bunu biliyormuş gibi rahatça oturuyordu. Bu adam gerçekten soğuktu! "Bunu bana nasıl yaptın!" diye Özge'ye tokat atan Zeynep'e üzülmüştüm. "O yüzden hep dibimizdeydin. Gözün Doruk'ta değil ondaydı dimi!" diye bağırıyordu.

Özge bir şey demeden çıktığında arkasından bakıyorduk sadece. Fatih Zeynep'e "Gel hava alalım." diyip balkona yürüttüğünde Doruk'a baktım.

"Bu kadar soğuk olamazsın gerçekten!" diye isyan ettim. "Bana ne Maral? Kaç yıl geçti aradan. Ben zaten bilmiyorum sanki." dediğinde yerime oturup ona baktım. "Nereden öğrendin?" diye sordum. Zor olmalıydı.

"Çocuk kendisi söyledi. Umurumda da değildi açıkçası. Bir de onunla uğraşamazdım." diyip bilgisayarına bakmaya devam etti. "Zeynep'e üzülüyordum sadece ama zamanı buymuş demek ki."

"Normalde beni ilgilendirmezdi ama ne olursa olsun bizim aramıza girmeye çalıştı." dedim Azra'yı kastederek. "Haklısındır hayatım." dediğinde gülümseyerek ona bakıyordum.

"Gerçekten haklı mıyım yoksa soğukluğun yüzünden geçiştirmek mi istiyorsun?" diye sorduğumda güldüğünü hissettim. "Seni hiçbir zaman geçiştirmem." dedi. "Hele bir geçiştir." diye ağzımın içinden konuşup önüme döndüm.

Duyduğu belliydi. "Bir şey mi dedin?" dese de kafamı sallamakla yetindim.

Zeynep geri geldiğinde bizden özür dileyerek gitmişti. Üzülmüştüm kıza da. Fatih yerine otururken bana döndü. "Sen nereden öğrendin kızım bu kadar şeyi?" diye sordu.

"Özge'yi yeterince iyi tanıyorum Fatih. O Zeynep'in bu Zeynep olduğunu bilmiyordum sadece." dedim. "Azra meselesi?" dediğinde derin nefes aldım. "Bilmiyorum şu an."

"Tüm bunları onun için yaptın." dediğinde başımla onayladım. "Başka kim için yapacaktım? Bir kavga ettik diye küsecek değilim onunla. Barışırız elbet." dedim. Bir şey dememişti daha fazla.

"Yarın yarışacak mısın?" diye sorunca muhattabı Doruktu. Bana bakıp "Hayır." dedi sadece.

"Doruk mu yarışacak?" diye sordum. Heyecanla kafasını sallamıştı. "Ben de izlemek istiyorum." dedim hemen. Nasıl araba kullandığını biliyordum ama bu farklıydı.

"İzleyecek bir yarış yok çünkü yarışmayacağım." diyip kestirip attı. Gülümseyerek Fatih'e baktım. "Ben yarışırım onun adına." dediğimde sinirleniyordu. "Ne de olsa seni bile yenmiş insanım." diye havalandım.

"Size hayır diyorum. Duyuyor musunuz?" diyen Doruk'a döndüm. "Sen yoksan ben varım kocam. Sen hiç canını sıkma." dediğimde Fatih güldü. "Tamam. Ayarla şu yarışı amına koyayım. Bir çocuğa laf geçiremiyoruz daha." dediğinde çocuk lafını umursamadan ellerimi çırptım. "Oley!"

"Cidden çocukmuş." diyen Fatih'e göz devirdim. "Sen niye sürekli buradasın? Kendi şirketin yok mu?" diye yakınarak sordum. "Doruk'u özlüyorum. Kokusuna hasret kaldım onun." diye dalga geçti.

"K9'sun gerçekten." diye homurdandığımda Doruk güldü. "Kocamdan uzak dur artık sen!" diye söylendim sonrasında.

"Bunca zaman uzak kalmışım. Gitmem daha." dediğinde bir an ciddi söylüyor sanmıştım. "Kocama mı aşıksın sen ya? Doruk bir şey söylesene şuna." dediğimde bizi izliyordu sadece. Kafamı yukarı kaldırıp yakındım. "Allah'ım ben kiminle evliyim ya!"

"Benimle." diyip sırıttığında Fatih de gülüyordu. "Doruk ile evlendiğinde Fatih promosyon demediler bana!" diye söylendim. Ayağa kalkıp kapıya yöneldim. "Ben gidiyorum! Akşam Fatih'in koynunda uyu!" diyip odadan çıktım. Dalga konusu olamazdım bir de.

Eve giderken markete uğrayıp yiyecek şeyler almıştım. Meyve almak aklımda yokken orada güzel gelmişti. Onlardan da aldıktan sonra eve geçmiştim. Aldıklarımı mutfağa bırakıp önce yukarı çıktım. Üstümü değiştirip rahat halime büründüğümde tekrar aşağıya indim.

Mutfağa geçip aldıklarımı yerlerine yerleştirdim. Yıkadığım çilekleri tabağa koyup yanıma aldım. Canım bir şeyler izlemek istiyordu. Televizyonu açtım.

Kapı çaldığında bilerek açmamıştım. Tripliydim çünkü. Keyifle çileğimi yiyip dizimi izlemeye devam ederken kapı açılmıştı. O yöne bakmadım. Yanıma geldiğinde sinirli nefesini hissedebiliyordum.

"Noldu kovdu mu Fatih?" diye alayla sordum televizyona bakarken. Derin nefes aldı. "Cidden kıskanmış olamazsın!" diyip güldüğünde ciddiyetle ona baktım.

Bir şey demeden tabağımdaki çileği alıp ağzıma tıktı. Sus payıydı güya. "Ye de büyü güzel karım." diye dalga geçtiğinde sinirle bakıyordum. "Fatih'e yedir sen!" diyip önüme döndüm. "Bana bak." dediğinde bakmadım. Bir gün bu yüzden ağzıma sıçacaktı.

Hızlı bir hareketle tabağımı bırakıp kucağına çektiğinde ne olduğumu şaşırmıştım. "Şunu bana yaptırma her seferinde." Sesi gayet sinirliydi. "Bana bak diyorsam bana bak." dedi.

Suyuna gitmeye çalışarak saçlarına dokundum. "Ya bilerek yapıyorsam?" dedim. Bana baktı. "Yapmaman daha iyi senin için." dediğinde ima ettiğini anlamamazlıktan geldim. Yüzlerimiz biraz daha yaklaştığında fısıldadım. "Yapmak istiyorsam?"

Yutkunduğunu görüyordum. "Yapma." dedi. "Yaparım." dedim direkt. "Yeterince sıçıyorsun zaten ağzıma." dediğinde ondan uzaklaşıp baktım. "Ben ne yaptım ki?"

"Bir şey yapmasan da oluyor zaten. Yanımda durup bana bakman bile yetiyor." dedi. Ondaki etkim bu kadar büyük müydü gerçekten? Bir şey diyemedim. Gözümden yaş geldiğinin farkında bile değildim. Parmağıyla sildi.

"Kötü bir şey mi dedim? Neden ağlıyorsun?" diye sorduğunda hayır anlamında kafamı salladım. "Ağlamıyorum. Gözüme toz kaçmış." diye salladım. Yersen. "Hadi sen de çilek ye!" diye ısrar edip tabağı elime aldım. Konu dağılsındı.

"Ben çok sevmem öyle." dediğinde yüzümü buruşturdum. "Etçil ve otçul bir insan olarak mı geldin sen?" diye dalga geçtim. Et ve salatayı sevdiğini biliyordum ama tatlı şeyleri yemiyordu genelde.

"Benim için ye." diyip dudaklarına götürdüm. Düşünmeden parmaklarımın arasındaki çileği yediğinde gülümsedim. "En sevdiğim meyve bu. Dedem hep alırdı bana." diye söyledim ona. Bir şeyler düşünüyordu.

"Yarın için heyecanlı mısın? Ben çok heyecanlıyım!" diye söylendim hemen. Tavrı hala aynıydı. "Senin için kabul ettim başka bir şeyi yok. Heyecanlı değilim." dediğinde tip tip baktım.

"Ben izleyeceğim. Nasıl araba kullandığını biliyorum ama bunu da görmek istiyorum." diye açıkladım. "Sen izliyorsun diye zaten." dedi. Derin bir nefes verdim. "Ben istiyorum diye yarışmak zorunda değilsin. Diretme lütfen. Ben sadece-" dememe kalmadan durdurdu.

"Sen istedin diye her şeyi yaparım." dediğinde yutkundum. "Bir gün ayrılmak istersem?" dedim. Yüzü ciddileşti. "İsteyecek gibi bir halin var herhalde?"

"Hayır. Soruyorum sadece. Başımıza hep iyi şeyler gelecek değil ya." dedim. Ondan ayrılmayı düşünmeyi geçin aklıma gelmiyordu bile. "Zor yani. Ayrıca sevgili değiliz biz. Evliyiz unuttun mu?" dediğinde dinliyordum sadece. "Kavga da etsek, mutlu da olsak günün sonunda geleceğimiz yer bu ev." dedi keskin bir dille. Öyleydi.

"Kavga etsek bile yatağımız ayrılmasın olur mu?" diye sordum. Güldü. "Bunu yapan genelde sen oluyorsun." dedi. Genelde kovuyordum onu odadan. "Kovsam da gitme. Sen olmadan uyuyamıyorum ben." diye açıkladım. Kabus görüyordum çünkü.

"Sen benimsin." dedi beni kendine mühürlemiş gibi.

****

Yarış alanına geldiğimden beri herkes gelmişti ama Doruk yoktu. Her zamanki gibi en son geliyordu. Otoparkta bekliyordum onu. Bugün hiç görüşmemiştik ve ben özlemiştim. Arabasını gördüğümde yanıma gelmesini bekledim. İndiğinde üstünde sabaha nazaran daha günlük şeyler vardı.

Yanıma gelir gelmez bir şey demesine fırsat vermeden dudağını öptüm. "Nerede kaldın?" diye sordum hemen. "Geldim işte." dedi sadece. "Özledim seni." dediğimde güldü.

Dudağımı öpmeye başladığında karşılık vermemle belimden tutup kendine çekti. Öpüşmemiz derinleştiğinde otoparkta biri olmadığı için şükrettim. Tüm gün kırmızı yanakla gezemezdim. Geri çekildiğinde alnını alnıma yaslamıştı. Ben nefesimi düzenlemeye çalışırken o gayet rahattı. "Ben de seni özledim." Gülümsedim.

Beni bırakıp tekrar arabasına ilerlediğinde yan kapıyı açmıştı. Elinde bir buket çiçekle gelince çok şaşırmıştım. İlk defa bana çiçek alıyordu. "Bunlar ne?" diye heyecanla sordum. Çiçek işte abla salak mısın? "Senin için aldım." diyip bana verdi.

Çok tatlıydı. Gerçekten güzel kokuyorlardı. Çiçeklerimle birlikte ona sarıldığımda saçlarımı öptüğünü hissettim. "Normalde evde verecektim ama dayanamadım." dediğinde yanağını öptüm. "Teşekkür ederim ama sen bunları yine arabaya bırak." dediğimde garipçe baktı.

"Yukarda nereye saklayacağım aşkım? Yanımda gezdiremem." diye yakındığımda güldü. Tekrardan arabaya bırakıp yanıma geldiğinde elimi tuttu.

Yukarı çıktığımızda arkadaşlarıyla konuştuğu için çok yanında durmamıştım. Pencerenin önünden aşağıya bakarken bir adamla sürekli göz göze geliyorduk. Direkt odağı bendim. Kim olduğunu bilmiyordum ama normal bir bakış değildi.

Doruk'un arkamdan boynumu öpmesiyle irkilip camdan bakışlarımı çektim. "Korkuttum mu?" diye sorduğunda kafamı salladım. "Hayır. Dalmışım sadece." diye açıkladım. "Gel benimle." diyip odadan çıkardığında ne olduğumu anlamadan dudağıma uzun bir öpücük bıraktı.

"Şimdi gidebilirim." dediğinde güldüm. Arkadaşlarının yanında öpemeyeceği için çıkarmıştı. "Dikkatli ol." dedim. Yüzünü buruşturdu. "Bunu bana mı diyorsun gerçekten?" Gözlerimi devirdim. "Hadi git bakalım. İzleyeceğimden emin olabilirsin." dedim. Yanağına da bir öpücük kondurduktan sonra gitmişti. Odaya girip pencerenin önündeki Fatih'in yanına oturdum. Az önceki adamı gösterdim.

"Tanıyor musun?" diye sorduğumda işaret ettiğim yere baktı. "Akif Özsoy. Doruk ile yarışacak şimdi." dediğinde bana döndü. "Sen tanıyor musun?" diye sordu. "Hayır ama geldiğimden beri buraya bakıyor sürekli. Rahatsız olmadım diyemeyeceğim." diye açıkladım. Yüzü değişti.

"Şu anda da ikisi buraya bakıyor zaten." dediğinde Doruk'a döndüm. Sinirliydi. Ama bu sinirinin bana olmadığını biliyordum. Karşısındakine bir şey diyip arabaya yöneldi.

"Düzgün bir şekilde bitsin lütfen." dedi Fatih. İçimdeki ses böyle demiyordu.

22.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayın!

 

Loading...
0%