@ineffable3107
|
Yarış bittiğinde tabi ki Doruk kazanmıştı. Sinirinden yapıyor olacaktı ki bir kere bile önüne geçmemişti Akif. Aşağıda ne konuştuklarını deli gibi merak etsem de yukarıdan izliyordum sadece. Fatihler aşağıya indiği için locada tek kalmıştım. Doruk'un arabadan iner inmez buraya girdiğini görünce odadan çıktım. Koridorda ilerlerken beni görünce direkt yanıma gelip elimden tuttu. Odaya tekrar beni soktuğunda bir şey diyemeden dudaklarıma kapanmıştı. Geri çekildiğinde nefesimi düzene sokmaya çalıştım. "İyi misin?" diye sorduğumda masasındaki bardağı alıp bir dikişte bitirdi. "O it sana bakıyordu değil mi?" "Ben ona bakmadım." diye açıklamamı yaptım. Sinirinin sebebi belliydi. "Çok güzel." diye sinirle mırıldandığında yanına gidip koluna dokundum. "Sakin ol lütfen." diyebildim. "Hadi evimize gidelim bak bitti zaten." diye konuştuğumda sakinlemiş miydi anlamıyordum. "Fatihlerin yanına inelim sonra gideriz." dediğinde odadan çıkıp aşağıya indik. Elimi bir dakika bile bırakmamıştı. O arkadaşlarının yanına giderken ben arabaya gitmek istediğimi söyleyip yanından ayrıldım. Anahtarı onda olduğu için arabaya binemeyip telefonuma bakıyordum. Önüme biri dikildiğinde kim olduğunu anlamak zor değildi. Akif Özsoy. "Merhaba." dedi nazik bir sesle. Kötü amaçla değildir belki diye ben de "Merhaba." dedim nazikçe. Elini uzattığında mecbur sıkmıştım. "Doruk Aydın'ın meşhur karısıyla tanışmak büyük bir zevk." diyip elimi öptüğünde kaskatı kesilmiştim. Niye böyle bir şey yapıyordu? Elimi geri çekerken "Yani normal evlilik işte." dedim sıkıla sıkıla. "Doruk asla normal bir evlilik yapmaz. Tek geceliklerinden birisindir muhtemelen. Sizi sevmiyordur bile." dediğinde neye uğradığımı şaşırıyordum. "Ne saçmalıyorsunuz siz?" diye söylenirken sesim biraz fazla çıkmış olmalı ki Doruk gelmişti. Şimdi ne olacağını bilmiyordum işte. Yanıma gelip belimden tuttuğunda sıkıyordu. Elini tuttum. Sinirli bir sesle "Ne oluyor burada?" diye sordu. "Karınla sohbet ediyorduk Dorukcuğum. Bu kadar güzel bir kadını ancak sen tavlarsın zaten." dediğinde yüzüne geçirmişti Doruk. İlk defa bu denli sinirini görüyordum. Yumruklarını tekrar geçirirken şok olmuş gibi bakıyordum. Korkunç bir manzaraydı. Fatihler bile zorla üstünden alırken ona bakmıyordum bile. Akif hala sırıtıyordu. "Tek geceliklerinden biriyle mi evlendin?" diye sorduğunda Fatih bile sinirlenip Doruk'u bırakmıştı. "Ne yaparsan yap." Bu sefer ben müdahale etmeliydim. Yanına gidip sarıldım. "Doruk lütfen dur. Korkuyorum." diye fısıldadığımda kaskatı kesildiğini hissettim. Daha fazla ileri gitmemeliydi. "Fatih götür şunu." dediğinde bir tek biz kalmıştık. Hala ona sarılırken "Özür dilerim." diye fısıldamıştı. "Gördüğün için özür dilerim." diye devam ederken ben sadece sarılıyordum. "Eve götüreyim mi seni?" diye sorduğunda kafamı salladım. Arabaya bindiğimde konuşmuyordum bile. Dokunsalar ağlayacak durumdaydım. Onu öldürecekti nerdeyse. O adamı vurduğunda da yanındaydım ama bu farklıydı. Sinirlenince gözü dönüyordu. Çok geçmeden o da geldiğinde arabayı hareket ettirmeden bana döndüğünde ona bakmadım. "Bebeğim." dediğinde gözümden yaş gelmişti. "Ağlıyor musun?" Çenemi kaldırıp ona bakmamı sağladı. Beni yerimden kaldırıp kucağına çekti. "Sarıl bana." Bu isteği ilk defa duyuyordum. Elini gördüğümde kıpkırmızı olmuştu. Daha çok canım yanmıştı. Elini tuttuğumda "Elin kanıyor." dedim konudan bağımsız. "Elimi siktir et. Ben bana sarılmanı istiyorum." dedi. Hala elini tutuyordum. "Burada var mı sargı bezi falan?" diye sordum. Hala elini düşünüyordum. "Derdimiz bu mu?" diye sinirle soludu. "Evet. Benim derdim senin elin. Canımı acıtıyor." dediğimde sesli bir nefes verdi. "Evde bakarsın. Şimdi bana sarıl sadece." dediğinde daha fazla dayanamayıp ona sarıldım. Elleri sırtıma gitmişti. "Benden korkmana dayanamam." dedi. Hızla kafamı sallayıp ona baktım. "Senden korkmuyorum. O an ne diyeceğimi bilemedim çünkü gözün dönmüştü." diye açıkladım. Elimle yanağını okşadığımda elimi öpmüştü. "Özür dilerim." "Bebeğim benim." diyip beni öptüğünde nasıl nefes alınır bilmiyordum. Tekrar kendi yerime geçtiğimde "Yerin iyiydi aslında." demesine gülmüştüm. Eve geldiğimizde bir şey konuşmadan odaya girdim. Üstümü değiştirip yatağa yattıktan sonra onu beklemiştim. Sadece eşofmanıyla gelip yanıma yattığında "Bana bak." dedi. Bu sefer ikiletmeyip ona döndüm. "Hayatımın hiçbir anında tek gecelik ilişkiler yaşamadım." dedi. İstediğim bu değildi. Olsa da beni ilgilendirmezdi. "Olabilir. Bunun için seni yargılamam." dedim. "Hiç kimse senin hakkında öyle konuşamaz." dedi tok bir sesle. "Hiç kimse sana öyle bakamaz da." diye ekledi. "Sana nasıl baktığını gördüm." dediğinde bir şey diyemedim. Eli yanağıma gittiğinde aklıma gelen şeyle doğruldum. "Bekle." Banyodaki eşyaları alıp tekrar geldiğimde anlamaz gözlerle bakıyordu. Yanına oturduğumda eline uzandım. "Hala mı?" dediğinde cevaplamadım. Krem sürüp elini sardığımda bir şey demeden bakıyordu sadece. "Benim yüzümden birini dövdün." "Saçmalıyorsun." diyip elini çektiğinde ona baktım. "Canın acıdı. Senin acırken benimde acıdı." dediğimde nefes verdi. "Benim canım acımadı. Sen benim karımsan herkes seninle nasıl konuşması gerektiğini bilmeli. Bilmezse sonucu onun gibi olur. Her zaman." dedi keskin bir dille. "Sadece senin yanında olmaması gerekliydi ama oldu." "Çocuğum." Belimden tutup kendine çektiğinde kollarına tutundum. "Gel yanıma." "Dün ne dedim ben sana? Sen benimsin, dedim." Saçlarımla oynarken "Kimse sana laf edemez. Kimse sana yaklaşamaz." dediğinde ona bakıyordum. Dudağımı öptü. "Çok güzelsin. Biliyor musun?" diye sorduğunda güldüm. "Sen de öylesin." dediğimde garip bir şekilde baktı. "Ben de mi güzelim?" diye sordu. "Hayır." Saçlarıyla oynadım. "Yakışıklısın." diye ekledim. Yutkundum. "Çok iyisin yani." "Bebeğim." diyip beni öptü. "Bebek miyim ben ya? Bir bebek diyorsun bi çocuk." diye söylendim. "Benim bebeğimsin." "Ben karınım karın. Millet ne iltifat ediyor, sen yok çocuğum yok o." dediğimde garip baktı. "Millet?" diye sorguladı. "Lafın gelişi o. Konuyu dağıt anca sen." diyip yatağa yattığımda direkt kendine çekmişti. "Buna mı trip atıyorsun gerçekten?" "Ha birde trip atıyor olduk! Ben böyle şey görmedim." diyip çekilecekken dudağıma yapıştı. Karşılık verip alt dudağını ısırdığımda hızla geri çekildi. "Oha kızım! Manyak mısın?" diyerek elini dudağına götürdü. "Bir de manyak olduk." "Sabır ya." dedi. "Sabır tabi. Sabır dile sen. Yakında evden de kovarsın. Ah ah." diye yakındım. Dalga geçtiğimi anlamıyordu bile. Elini alnıma koyduğunda garip garip baktım. "Ateşinde yok." dediğinde gülmek istemiştim. "Hayatım seni neden evden kovayım? Ne içtin sen bana söyle hadi?" dedi sakince. "Bir şey içmedim ya dalga geçiyordum." Normal bir şeymiş gibi söyledim. Ellerini çırptı. "Aferin sana." Gülümsedim. "Sigara falan yok değil mi?" diye sorguladığında direkt "Hayır." dedim. Yalandı. "Ama sen içiyorsun?" diye sorguladım ben de. "Zararlı onlar senin için." Bir şey demeden göz devirdim. "Neyse. Hadi uyuyalım." dedim. Bunu beklemediği belliydi. "Planlarım o yönde değildi ama uyuyalım bakalım." dediğinde güldüm. ***** Arabaya ilerlerken Fatih arıyordu. "Efendim?" diyerek açtım. "Doruk şu an bir kızla yemek yiyor." dediğinde ne alaka diye sorguladım. "Yani?" Arabaya bindiğimde sesi arabada yankılanıyordu. "Gelip basman gerekmiyor mu?" diye sorduğunda güldüm. "Kendi kafana sık Fatih." dedim. Ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. "Ben naptım kızım ya? Yemek yiyen kocan, suçlu ben." diye söylendiğinde konuştum. "Hadi kocam yemek yiyor. O ayrı mal zaten. Boğazında kalır inşallah." dedim çünkü duyduğunu biliyordum. "Sen neden müdahale etmiyorsun?" "Ben neden müdahale ediyorum?" diye sorguladı. "Yakın arkadaşısın ya hani. Evli barklı adam sonuçta Doruk." dedim. Sinir etmek için "Azra biriyle yemek yese sen mutlu olacaksın herhalde." dedim. "Hop hop. Ne yemeği yiyecekmiş?" diye sesi değiştiğinde gülmeden edemedim. "Dorukcuğum akşam eve gelmek istiyorsa bu telefonu kapatsın." diye söylendiğimde telefon yüzüme kapanmıştı. Fatih'in her zamanki haliydi. Azra demişken onu da aramak isterdim ama aramamıştım. Birbirimize zaman tanıyorduk ama ilk kim yazmalıydı, bunu bilmiyordum. Didem ile alışverişe gideceğimiz için ilk onların evine gelmiştim. Kapıda beklediği için direkt yola çıkmıştık. "Naber tatlım?" diye sorduğumda gülümseyerek "İyi ablacım sen?" diye yanıtladı. "Ben de iyiyim. Tercihlerin açıklanmış mıydı?" diye sordum tekrar. Tercihlerini yapmıştı ama açıklandı mı bilmiyordum. "Daha değil." "Bakalım. Hayırlısı." dedim. Alışveriş merkezine geldiğimizde otoparktan yukarı çıktık. Ağustos bitmeye yaklaştığı için çoğu yerde uzun şeyler vardı. "Etek yok mu etek?" diye söylendim. Etek benim için bir bağımlılıktı. Didem benim için gülse de o da kendine göre bir şey bulamamıştı. Sadece yeni bir çanta ve ayakkabı almıştım. Didem vitrinde gördüğü takımı alırken onu bekliyordum. Şükür bir yere oturduğumuzda soğuk bir şeyler almıştık. "Estetik olmak istiyorum ama babam dalga geçiyor." dediğinde gülmeden edemedim. "Gayet güzelsin nereni yaptıracaksın?" Eliyle burnunu kaydırak gibi yaptı. "Burnumu istiyorum." dedi. "Seninki de estetik mi? Çok güzel duruyor çünkü." dediğinde yalan söylemek istemedim. "Kimseye söyleme ama evet." derken gülmüştü. "Niye birine söylemiyoruz?" "Çünkü ergenlik zamanında burnumu yaptırmak için kendimi yere düşürdüm. Aslında küçükken de güzeldi ama büyüdükçe estetik olmak istemiştim. Dedemde izin vermeyince kendim düştüm. Mecbur oldular yani." diye açıkladım. Kahkaha attığında kötü kötü baktım. Bu kesin gider birine söylerdi. Küçüklük fotoğrafımı gösterdiğimde "Gerçekten güzelmiş ama sen biraz delisin sanırım. Bende mi kendimi yere atsam?" dediğinde omzuna vurdum. "Yapma öyle şeyler. Gider bakarız olursun." dedim. "Kendi doktoruma götürmeyi çok isterdim ama İngiltere'ye kim gidecek?" "Tatil ayağına gidemez miyiz ikimiz?" diye ısrar ettiğinde ona baktım. "Abin yer mi sence?" diye sorduğumda güldü. "Abim nereden anlayacak? Bizim burada olduğumuzu bile bilmiyordur." dediğinde göz devirdim. "Peşimizde gezen korumalardan olabilir mi acaba? Yoksa bin kere arardı." diye homurdandı. Bir an mantıklı geldi ki düşünüp "Doğru." dedi. "Şuradaki Azra abla değil mi?" diye arka tarafı işaret ettiğinde hızla arkamı döndüm. Gerçekten de oydu. Tek başına oturmuş kitap okuyordu. Bir an içim acısa da bir şey diyemedim. Normalde biz olurduk. "Çağırsana." dedim. Sorgulayıcı bakışları ikimizin arasında gelip gitti. "Sen neden çağırmıyorsun?" diye sorduğunda aklıma gelen ilk yalanla "Kalkmaya üşendim." diyip omuz silktiğimde yüzü değişmişti. Azra'ya seslendiğinde başta tereddüt ettiğini görsem de eşyalarını alıp gelmişti. İlk bana sarıldığında kulağıma "Özür dilerim." diye fısıldadı. Ben ise "Didem bilmiyor." dedim sadece. Onunla sonra da konuşurdum. Didem ile de sarılınca yanımıza oturdu. "Bizde tam ablamın estetiğinden bahsediyorduk." Azra hafif güldüğünde o güne gittiğini gördüm. "Kendini merdivenden düşürdüğünü mü?" dediğinde ikisi gülerken ben somurtmakla kaldım. "Evet. Nasıl oldu anlatsana?" diye heyecanla Azra'ya sordu. "Aslında çok bir şey yok da. Bunun burnu da güzeldi." diyip beni işaret ettiğinde güldüm. "Tutturmuş ben estetik olacağım diye. Eyfel Kulesi'ni çekiyorduk hatta." dediğinde onu onayladım. "Bir baktım bu yerde burnunu tutuyor. Apar topar geri döndük." Elindeki telefondan fotoğrafı açtığında arkadan çekilmiş bir fotoğrafımızdı. Bundan benim bile haberim yoktu. Siyah tulumum vardı üstümde. "Bu merdivenden düştü işte." diyip hikaye bittiğinde gülüşmüştük. "Agah dede ne katıydı ama." dediğinde kafamı sallamakla yetindim. "Zor olmuyor muydu orada?" diye sordu Didem. "Dışarda İngilizce konuşsak da eve dönünce herkes Türkçe konuşurdu." diye açıkladık. "Siz ne zaman tanıştınız peki? Ya da nasıl?" dediğinde bir şey demedim. Azra anlatırdı. "Lisedeydik. İlk gündü hatta evet. Maral benden bir yaş küçük. Bir dönem altımdaydı yani. Sakardı tabi o zamanlar." dediğinde güldüm. Gerçekten çok sakardım. "Türkçe konuşan çok yoktu. Hatta hiç yoktu benim dönemimde. Sonra katlar karışınca dolaplar falan değişti. Bu ilk günden kitaplarını düşürünce Türkçe konuştu. Kimse anlamadığı için bir şey demediler tabi. Ben gittim yanına. Öyle anlaştık yani." dediğinde ona bakarak dinliyordum. "Ne kadar tatlı hikaye. Bugüne kadar yan yana olmanız bile çok güzel." dedi hayran hayran. "Üniversiteden sonra da burada yaşamak istedik birlikte." dediğinde yutkundum. Devamını dinlemek istemiyordum. "Öyle işte yani." diyip konuyu kapattım. O adamın olduğu hiçbir anıyı istemiyordum. Türkiye'ye geldiğim ilk günden beri hayatı zehir etmişti bana. Hakkı olmadığı halde hem de. Bir gün gelip gerçek baban benim demişti. İnanmasam da kanıtları vardı. Çok kez Allah'a yalvarmıştım yalan olsun diye. Ama DNA testi yaptığımızda gerçekten onun kızıydım. Belki babam gibi bir adamdır sanıp inansam da değildi. Başta herkese yalan söylemiş olsam da içimdeki gerçekler farklıydı. Birkaç kez dönmeye çalışsam da her seferinde başarısız olmuştum. Sürekli beni kandırmasına izin vermiştim. Dedem hasta olduğu için sesimi de çıkartamamıştım. Anneannemi de hala aramamıştım. Değer bilmez insanın tekiydim. Ellerimle hayatımı mahvetmiştim. Biraz daha oturduktan sonra Azra yanımızdan kalkınca bizde Didem ile şirkete geçmiştik. Babası ile dönerdi. Otoparkta Zeynep'in arabasını da görünce burada olduğunu anladım. O günden beri görmemiştim onu. Birlikte yukarı çıktığımızda hepsi odadaydı. Doruk yanımıza gelip kardeşiyle uğraştıktan sonra bana sarılmıştı. "Hoş geldin." demişti. Gülümseyerek ona baktım. "Hoş buldum." dedim. Koltukların birine geçerken koltuğumun tepesine oturmuştu. Benden de ayrı kalamaz kocam. Didem ile Zeynep sarıldığında aralarında konuşuyorlardı. Tekrar oturduklarında ona döndüm. "Nasılsın Zeynep?" diye sorduğumda gülümsedi. Bu hali beni mutlu etmişti. "İyiyim tatlım, sen?" "Ben de iyiyim." dedim. Doruk tepemde telefonuna bakıyordu. "Neyse ki kartım patlamamış." dediğinde bacağına dirseğimi geçirdim. Yalandan acıma numarası yaparken Fatih gülüyordu. "Patlamaması anormal değil mi? Karının taktığı çanta Chanel." dediğinde kızlarla gülünce Doruk anlamaz gözlerle ona bakıyordu. "Sen nerden biliyorsun lan markaları? Karı kesildin başımıza." dedi Oğuz. "Doruk'a yürümesinden belli zaten." diye homurdandığımda güldü. "Doruk ayrı konu." dediğinde göz devirdim. Konu anlamadığım bir şekilde estetiğe gelirken Didem heyecanlanıyordu. "Ben de estetik yaptıracağım." dediğinde Fatih ve Oğuz gülerken Doruk "Saçma şeyler sokma şu kafana. Bak karıma ne kadar doğal." dediğinde zehirli oku atmıştı. Didem sırıtarak "Doğal mı?" diye sorduğunda Doruk bana dönmüştü. "Değil mi?" diye şaşkınca sorduğunda maalesef dercesine kafamı salladım. "Hatta olabilmek için kendini merdivenden atmış. O derece bi doğallık." dediğinde Fatih gülmeye devam ediyordu. "Komik mi Fatih?" diye sinirle sorduğumda gülerek kafasını salladı. "Ay ben bununla yüz yıl dalga geçerim. Aferin kız Didem." "Manyak mısın kızım sen?" diyen Zeynep'e masumca gülümsedim. "Ben de aynı şeyi düşünüyorum, her gün." diyen Doruk'a sinirle döndüm. Dün geceden bahsediyordu. "Evde görüşeceğiz seninle!" diyip Zeynep'e döndüm. "Ergenlikti ya! Bir anlık şeyle oldu." dediğimde gülüşüyorlardı. "Doruk bir şey desene arkadaşlarına!" diye sızlandım. "Dalga geçmeyin lan karımla!" dediğinde herkes susmuştu. Bana dönüp "Dudaklarında mı öyle?" diye sorduğunda tekrar güldüler. Yüzümü buruşturdum. "Saçmalama. Sadece burnum estetik. O da kaç yıl oldu yani." diye açıkladım. "Ayrıca dudağım ne alak-" diye sormama kalmadan anladığımda sustum. Bir tek onunla öpüşüyordum çünkü. Tekrar onlara dönüp "Cumartesi adliyeler açık mı?" diye sorduğumda Fatih güldü. "Hayırlı olsun şekerim. Evlenmek için bir pürüzümüz kalmadı." dediğinde fırlatacak bir şey aradım ama yoktu. "K9" diye alayla söylendiğimde kahkahayı patlatan Oğuzdu. "Bir de arayıp dalga geçiyorsun benimle!" diye sızlandım. Biraz daha sohbet ettikten sonra herkes dağılınca Didem babasının yanına gitti. Biz de eve döndüğümüzde rahatlamıştım. Yarın anneannemi arayacağım diye aklıma not etmiştim. 23.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayın. |
0% |