@ineffable3107
|
Sabah uyandığımda yine aynı baş ağrısıyla uyandım. İçmemeliydim hiç. Üstüne Doruk ile de kavga etmiştik. Bir de onu çekemeyecektim gerçekten. Özrümü 'siktir et' demesine rağmen giderken bir şey dememişti. Beynimin açılmasına ihtiyacım vardı şu an. Ağrı kesici almak için aşağıya indim. Hava güzel ve ılıktı. Yürüyüş yapmaya karar vermiştim bir anda. Yukarı çıkıp tayt ve spor ceketimi giydim. Siyah şapkamı da taktıktan sonra çantamı alıp aşağıya indim. Sitede yürüme fikrini es geçip sahile gidecektim. Hangi insan öğlen 2'de yürüyüş yapardı? Arabaya binip ilerlediğim sıra yolda havlayan minik bir köpek görmüştüm. Cins olduğu çok belliydi. Arabayı kenara çekip onun yanına ilerledim. Bir de yolda duruyordu minik şey. "Ay sen ne kadar güzelsin!" Kucağıma aldığımda beni hemen benimseyip yalanmıştı. "Sahibin var mı acaba?" diye sesli düşündüğümde tasması falan yoktu. Çipi vardır diye veterinere götürmeye karar verdim. Yürüyüşüm iptal olmuştu. Arabaya yerleştirdiğimde umuyorum ki düzgün durardı. En yakın veterineri araştırdığımda oraya sürdüm. Tekrar kucağıma alıp içeri girdiğimde güler yüzle karşılanmıştık. "Hoş geldiniz? Şikayetiniz nedir?" diye sorduğunda ben de gülümsedim. "Ben yoldan geçiyordum da bu minik şeyi orda gördüm arabalar arasında. Tasması falanda olmayınca getirmek istedim." dediğimde bizi bir odaya yönlendirdiler. Bırakacağım sıra kucağımdan inmek istememişti. Bebek gibiydi aynı. Kadın kontrol ettiğinde tekrar bana döndü. "Bir sıkıntısı görünmüyor ama çipi yok yani sahipli olduğunu düşünmüyoruz." dediğinde köpeğe baktım. Çok tatlı bakıyordu. "Siz sahiplenmek isterseniz-" demesine kalmadan "Evet." dedim heyecanla. Hiç evcil hayvanım olmamıştı. "Tamam." dedi kadın bu halime gülerek. "Ben işlemleri halledeyim sonra bakalım." diyip odadan çıktığında minik şeye baktım. "Yürüyüşe gidiyordum güya hayvan sahiplenip çıktım!" diye söylenip onu sevdim. Çok mahsun bakıyordu bu kedi. Kız mıydı acaba? Kadın elinde kağıtlar ve pasaporta benzeyen bir şeyle geldiğinde ona dönüp sordum. "Cinsiyeti nedir?" "Dişi olduğunu anladım ama bir daha kontrol edeyim." diyip minik köpeği kontrol etti. "Aynen." dediğinde gülümsedim. Artık bir kızım vardı! "Şimdilik bir parazit aşısı yapalım kendisine. Sonrasında size bilgi mesajları gelir zaten." dediğinde onu onayladım. Temiz olduğunu söylemişti çünkü. Belgeleri doldurduktan sonra pasaportu dolduruyordu kadın. "İsmi ne olsun?" dediğinde düşündüm. Doruk'un haberi bile yoktu. "Lucky." dedim direkt. "Benim gibi annesi olduğu için şanslı olmalı." dedim egomdan ödün vermeyerek. Kadın gülerek doldurduğunda işlemler tamamdı. Birkaç tavsiye de aldıktan sonra yeni evladımı ve kimliğini alarak arabaya bindik. Minik havlama sesiyle gülerek ona baktım. Cidden bebekti. "Şimdi sana bir şeyler almak lazım." Arabayla giderken pet shop gibi bir yere uğrayıp kadının dedikleri şeyi almaya çalıştım. Evladım sakince beni bekliyordu. Rafta gördüğüm kurdele dikkatimi çekerken onu da almak istemiştim. Çok tatlıydı çünkü. Eşyaları aldığım sıra telefonum çalmıştı ama şu an bakacak durumda değildim. Bagajın düğmesine basıp otomatik açıldığında eşyaları yerleştirdim. Tekrar otomatik kapanırken arabaya bindim. Evladım meraklı gözlerle bekliyordu beni. Ödül maması gibi bir şeyi ona yedirene kadar ilerlememiştik. Acıktığı belliydi çünkü az bir zamanda yemişti hepsini. Telefonumu cebimden çıkardığımda arayana baktım. Azraydı. Arabadan onu aradıktan sonra yola koyuldum. Çok geçmeden açıldığında tiz sesi arabada yayıldı. "Başım çatlıyor! Biz ne içtik öyle dün?" "Bir de bana sor. Hadi sen teksin. Ben evliyim bir de." diye yakındığımda minik evladım havlamıştı. "Köpek sesi miydi o?" diyen Azra'ya "Evet!" dedim heyecanla. "Artık bir kızım var!" "Tanışmam lazım!" diye seslendiğinde gülmeden edemedim. "Tanışırsınız. Hala başım çatlıyor var ya!" diye sızlandım. "Bir de nasıl bir şeyse her şeyi unutmuşum kafamda." "Ben de öyle. Eve gidene kadar Fatih'e ne sövdüm bilemezsin." dediğinde güldüm. "Aman ne sanki?" diyip omuz silktim. "Neyse yarın kahve içeriz. Bugün evden çıkmasam yeri." dedi. "Olur." diyip kapattık. Miniğim uyuyakalmıştı yolda. Eve geldiğimizi anlamıştı sanırım araba durduğunda gözleri açılmıştı tekrar. Kolum kadar bile yoktu bu bebek. Onu kucağıma aldığımda bahçedeki korumalardan rica edip eşyaları getirmelerini söyledim. Bahçeye bile girmeyip en dış kapıda bekliyorlardı. Eve girdiğimizde pıtı pıtı adımlarla evi gezmeye başlamıştı. Merdivenleri çıkar mı bilemediğim için salonun camdan taraftaki köşesine yatağını ve eşyalarını koydum. Sonrasında minik bir alan yapardık onun için. Telefonum çaldığında sehpaya uzanıp telefonu aldım. Doruk arıyordu. Hele şükür. "Ne?" diyerek telefonu açtım. Bir de ona iyi mi davranacaktım? "Ne mi?" dediğinde yapmacık şekilde "Evet." dedim. "Sabır. Napıyorsun?" diye sorduğunda koltuğa yayılıp konuştum. "Valla ne yapayım. Bir yanımda Ali, bir yanımda Veli. Oturduk laflıyoruz." dediğinde sinirli nefesini duymuştum. "Kadın sen sabrımı mı sınıyorsun? Ali'ni, Veli'ni siktirtme bana!" diye homurtusuna güldüm. "Noldu? Bozuldun herhalde." dediğimde arkadan minik havlaması gelmişti. Koltuğa çıkmaya çalışıyordu ama minik patileri izin vermiyordu. Yanıma geldikten sonra koluma yatmıştı. "Sürprizim var sana." dedim heyecanla. Az önceki sinirli sesi gitmişti. "Neymiş sürprizin?" "Evde görürsün artık." dedim. "Erken gel. Seni tanıştırmak istediğim biri var." dedim. "Toplantım var." dediğinde yüzümü buruşturacakken aklıma bir şey geldi. "Kadın var mı?" "Yok." dedi. "Öyle toplantı değil." dediğinde kast ettiği şeyi anlayıp üstelemedim. "Anladım." Minik köpeğim kolumu yalamaya başladığında onu sevesim gelmişti. "Kapatmalıyım. Görüşürüz hayatım." diyip cevap vermesini beklemeden kapattım. Bu onu çok sinir ederdi. Yanımdaki bebeği sevmeye başladığımda o da yayılmıştı. Onu sevmem hoşuna gidiyordu. "Bana bak çocuk! Babanı daha çok seversen seni salarım dışarı." dedim. En çok beni sevmeliydi. O ise hiç bozulmadan yayılıyordu. Evde vakit geçirdiğim bir gün olurken hava kararmıştı bile. Küçüğüm uyurken mutfağa geçip bir şeyler hazırlamıştım. Yemek yapmakla uğraşmadığım için mutluydum. Kapı çaldığında mutfağı kapatıp çıktım. Kapıyı açtığımda kocam heybetiyle karşımdaydı. Soğuk tavrım devam etmeliydi. "Hoş geldin." "Hoş buldum." dediği sıra pıtı pıtı gelen kızımıza baktı. "Sürprizin bu muydu?" diyip köpeğimizi işaret ettiğinde kafamı salladım. "Evet. Ayrıca bu değil. Onun bir adı var, Lucky." Doruk'un bacağına süründüğünde Doruk onu kucağına almıştı. Onu daha çok sevmişti bile! Sanki kırk yıldır ailesiymişiz gibi Doruk'u benimsemişti. "Merhaba." diyip onu sevdiğinde bu haline gülümsedim. Onu sevmişti. "Şimdiden seni çok sevdi!" diye homurdanırken içeri geçmiştik. "Babası benim ondandır." dediğinde garip bir şekilde ona baktım. "Pardon? Kaç çocuğun var senin?" diye sinirle sorduğumda güldü. Beni inceleyip durduğunda kucağındakine döndü. "Artık 2." Dediğinden gram anlamamıştım. "Ne demek 2?" diye sorguladım. "Aldatıyor musun beni?" Ofladı. "He aldatıyorum. Sabır ya." diye söylendiğinde gözlerimi devirdim. "Çocuksun ya sen. Benim çocuğum." diye sahiplenir gibi söylemişti. Bu adamı öldürürdüm ben. Pıtı pıtı adımlarla salonu gezdiğinde Doruk beni yanına çekti. "Benim karım neden böyle?" diye sorduğunda suratımı çevirip cevap vermedim. "Noluyor?" dediğinde bu sefer daha ciddiydi. "Ben bilmem." diyip kestirip attım. Bir an kendimi kucağında bulduğumda şaşırdım. Ani refleksleri beni öldürüyordu. Yutkunarak ona baktım. Sinirli değildi. "Dün gece konuşmadık mı?" diye sorduğunda yüzünü inceliyordum ben. Parmaklarımı yanağına sürterek konuştum. "Konuşmaktan başka her şeyi yaptın." Sadece öpüşmüştük abla ne bu abartı? Garip şekilde baktı. "İçtin mi yine?" dediğinde hızla kafamı salladım. "Hayır ya!" Bu adam maldı. Benim malım. "Sabah bir şey demeden çıktın. Trip atasım geldi sana." diye açıkladım. "Deli edersin sen. Sabah uyuduğun için hatırlamıyorsundur." dediğinde mantıklı geldiği için susma hakkımı kullandım. "Hadi yemek!" diyerek mutfağa ilerlediğimde gülerek peşimden geliyordu. Benden başka şansı yoktu çünkü. Yemeğimizi yedikten sonra odaya çıktığında mutfağı toparlayıp salona geçtim. Minik patilerini sürüyerek yanıma gelen Lucky'i koltuğa çıkardım. Hemen büyümeliydi! Onu severken kapıda bizi izleyen Doruk'u gördüm. Ona gülümsediğimde aynı şekilde o da karşılık verdi. Bu adam hep gülebilir miydi? Yanıma gelip oturduğunda yanağımı öptü. Kalbim teklemişti bir an. Televizyon açıldığında o yöne dönmüştü köpeğimiz. Büyük ekran gözlerini parlatmış olmalıydı ki tekrardan yüzünü çevirdi. Doruk onu alıp ortamıza koyduğunda o da bunu bekliyormuş gibi Doruk'un dizine yattı. Karnımdan çekip beni de kendine yasladığında mutlu aile tablosu gibiydik. **** Küçük kızımı Azra ile tanıştırmaya gelmiştim. İçeri kısımda rahatsız olmasınlar diye dışarda oturuyorduk. Zaten küçük olduğu için hareketleri kısıtlıydı yavrumun. Karşıdan heyecanla gelen Azra'yı görünce gülümsemeden edemedim. Benden önce köpeği kucakladığında çok tepki vermemiş onu koklamıştı. "Ay sen ne tatlısın!" "Annesi benim ondandır." diye havalanarak konuştuğumda bana gülmüştü. Birlikte sarıldıktan sonra karşıma oturmuştu. Kahvaltı yapmadan çıktığım için kahvemin yanına yiyecek bir şeyler de istemiştim. "Ee nasıl gidiyor Fatih ile?" dediğimde gülümsemişti direkt. "Güzel." diye yayarak konuştu. "Sevgilisiniz artık herhalde. Dün öyle demiştin." Kahkaha attı. "Fatih beni öyle kandırdı çünkü! Aklımız yerinde değildi kızım. O an öyle gelişti." dediğinde ben de güldüm. "Cidden neydi öyle ya? Hala şaşırıyorum." Uzun sohbetimizin ardından şirkete gitmiştim. Evladiyem ve ben yürürken bize bakıyorlardı ama sorun değildi. Asansörden inip odaya girdiğimizde kimse yoktu. Toplantıdaydı çünkü. Korkarak masada yürüdüğünde yerden uzak olan taraftaydı. Kapı açıldığında bundan korkup yanıma gelmişti. Korkaktı biraz. Doruk ve Fatih bir şey hakkında konuşuyorlardı. "Yan etki yaparsa kendine mezar bulabilirsin." Fatih gülerek "Yapmaz yapmaz." derken beni farkettiklerinde susmuşlardı. "Hoş geldin." diyen Doruk'a gülümsedim. "Köpeğini de getiriyor artık. Kumalarım çoğalıyor." diyen Fatih'e de göz devirdim. "Kocamdan uzak dur. Artık çocuğumuz bile var!" "Ah ah. Dertliyim." diyerek karşıma oturdu. Pıtı pıtı adımlarla giden kızıma baktığımda gittiği yer babasının yanıydı. "Ben de çok dertliyim artık." "Sen besle sahiplen o gitsin elin adamının kucağına." diye yakındım yalandan. "Elin adamı?" diye homurdanan Doruk'a bakmadım. "Kader ortağım benim." demişti Fatih. Bu sefer ona hak veriyordum. "Gece bile birlikte uyudular inanabiliyor musun?" diye yakınarak Fatih'e anlattım. Cidden öyleydi. Ortamızdaydı ama olsun onun tarafındaydı. "İnanabiliyorum. Sen de her gece onunla uyuyorsun." dediğinde tip tip baktım. "Karısı olduğum içindir? Sen mi uyuyacaktın?" diye sorguladığımda üzgün bir ifadeyle bakıyordu. Yalandı tabi. "Evet." Doruk'a döndüğümde sadece bizi dinliyordu. "Arkadaşının yerimde gözü var!" O ise hiç keyfini bozmadan dizinde oturan kızı seviyordu. "Neyse ki evliyim." Bu adamı boğmak istiyordum. "Avukat tanıyor musun, Fatih? Çıkışta lazım olacak." dedim gülerek. Yerinde yayılarak ağzını fermuarlar gibi yaptı. "Hiçbir avukatın götü yemez buna." Bunu diyen Doruk'tu. Tabi canım tabi. "Hıhı." diye mırıldanıp önüme dönerken gülerek kafasını dallamıştı. "Bu Fatih neden hep burada?" diye söylendim. Kesintisiz her gün buradaydı. "Sen niye buradasın?" "Kocamın şirketi. Benim şirketim olsaydı ona giderdim. Seninde var ona git." dedim sinirle. En yakın zamanda şirket alacaktım kendime. "Burası daha iyi." diyerek yayıldı. Odanın telefonu çaldığında Doruk açmıştı. Sekreter ne söylediyse "Neden?" diye sormuştu. Sesli nefes vermesinin ardından "Gelsin." diyip telefonu kapattı. Fatih ile birbirimize bakıp anlamamıştık. Biri mi gelecekti? Kapıdan giren kişiyle şok olsam da sessizliğimi sürdürüyordum. Yemekteki kadın, yani ceketteki parfümün sahibi olan kadın karşımda duruyordu. Yüzünde yapmacık bir gülümseme vardı. Onlar iş hakkında konuşurken ben minik köpeğimle ilgileniyordum. Şükür babasının dizinden kalkıp anasına gelebilmişti. Nasıl oluyordu da bu adamın etrafındakiler buna bayılıyordu? Kadın o kadar parlak gözlerle konuşuyordu ki ona odaklanmaktan konuşulanları duymuyordum bile. Kadın gitmeden Doruk ile el sıkıştıklarında sinirleniyordum. Sürekli bana bakıp durmuştu zaten. Her günümüz ayrı olaydı. Niye benim başıma gelmiyordu bunlar? Doruk koltuğumun tepesine oturup yanağımı sevdiğinde elini uzaklaştırdım. Bir de bana dokunmasındı o elleriyle. "Yine başladık." diye homurdandığında ona baktım. "Git o pis ellerini yıka sen!" Fatih buna güldüğünde bu adamın hala burada olduğunu sorguluyordum. "Gülme sen de!" desem de gülmeye devam etti. Odası maşallah 4+1 ev gibi olduğu için arka kısma gitmişti. "Manyaksın kızım iyice." diyen Fatih'e baktım. "Sensin manyak. Kadınla el sıkışıyor bir de!" diye söylendim. "Öpse miydi?" diye gülerek sorduğunda fırlatacak bir şey aradım ama yoktu. "Azra'ya öptürcem ben başkalarını gör sen." Yüzü hemen değişmişti. "Yavaş gel kızım. Kim kimi öpüyormuş?" diye sinirle soluduğunda yapmacık şekilde gülümsedim. "Nasıl oluyormuş Fatih efendi?" Doruk tekrardan geldiğinde ifadesizliğimi sürdürüyordum. "Evde konuşacağız bu saçma kıskançlıklarını." dediğinde hızla ona döndüm. O kadının ne yaptığını bilmeden bana bunları demeye hakkı yoktu. "Aynen." "Haklı bence." diyen Fatih'e güldüm. Sonunda anlıyordu beni. "Aferin size yani gerçekten. Birbirinizle takıla takıla aynı oldunuz." dedi Doruk. "Fatihciğim ben gidiyorum canım." Çantamı ve köpeğimi aldıktan sonra kapıya yöneldim. "Kendine iyi bakarsın." diyip Doruk'a bakmadan odadan çıktım. Eve geldiğimde köpüşüm rahat rahat gezerken ben de üstümü değiştirmiştim. Evde olduğum bir dakika bile pijamalarım olmadan gezemezdim. Temiz olabilirdim ama dışarıya sürünüyordu sonuçta. Pislik, mikroplar hep doluydu. Televizyon izlerken çok sevgili kocam geldiğinde yine sinirliydi belli ki. Kapıyı kendisi açma zahmetinde bulunmuştu. Yukarı çıktığında yüzüme bile bakmamıştı. Köpeğimin uyuduğunu kontrol ettikten sonra ben de pıtı pıtı peşinden ilerledim. Giyinme odasında girdiğinde gömleğini açıyordu. Tam zamanında gelmişim. "Ne bu tavır?" diye sorduğumda sinirli nefesini hissettim. "Tavrım yok." diyip sonuna bastırarak "Canım." kelimesini eklemişti. Belliydi şimdi karın ağrısı "Buna mı sinirlendin gerçekten?" diyip ona ilerlediğimde bana döndü. Hello kocamın baklavaları! "Bilmem sen düşün." diyip odamıza geçtiğinde yine peşindeydim. "Ona bakarsan sen de kadınla el sıkıştın!" dedim hemen. "Ee yani?" diye umursamazca sorduğunda bir şey dememiştim. "Bir günümüz normal geçmiyor ki." diyip aşağı gittiğinde yine yanına gidiyordum. Bu adam evde üstsüz gezmemeliydi. Aşağı iner inmez kızımız hemen dibimizde bitmişti. Kucağına alıp koltuğa geçtiğinde yanına oturdum. "Ceketinde o kadının kokusu vardı." dediğimde bana döndü. "Kadınla uzaktan yakından alakam yok Maral. O ceketi giymediğimi sana söyledim." dedi televizyonu açarken. "Şimdi gelmiş elini sıkıyor. Üstüne bana tip tip baktı!" diye açıklamada bulundum. "Sen de ona öyle bakıyordun zaten. Fatih'e de canım diyordun. Evet." derken 'canım' kelimesini bastırmıştı yine. "Ben ona bakabilirim çünkü yanındaki benim kocam hani." dedim. "Ben ne yapmam gerektiğini biliyorum." "Benim kıskandığım kişi bir başkası farkındaysan? Arkadaşını kıskanmış olamazsın!" diye söylendim. "Umurumda değil." "Ne ara bu kadar umursamaz oldun sen? Böyle değildin." dediğimde bana döndü. "Canım istiyor demek ki şu an." Kırmıştı bu. Yine herkes gibi davranıyordu bana. "Olaysız kavgasız bir anımız yok ki." diyip yanımdan kalktığında arkasından bakmıştım sadece. Cidden beni kırıyordu son zamanlarda. Tekrardan indiğinde üstüne tişört giyiliydi ve kapıya gidiyordu. Yine aynı boku yiyecekti. "Anca git zaten sen! Yaptığın tek şey bu." diye bağırdım artık. Hiddetle bana dönüp "Ne istiyorsun o zaman? Kavga etmemek için uğraşıyorum ama yok." diye bağırdığında bir şey demedim. Sadece ona bakıyordum. Ne zaman kavga etsek çareyi gitmekte buluyordu o. "Ne yaparsan yap." diye mırıldanıp odaya çıktım. Beni kırdığını görmüyordu bile. Çalışma odasının kapısı sertçe kapandığında hala evde olduğu için mutluydum. En azından gitmemişti. Herkes gibi. 26.Bölüm Sonu.
|
0% |