@ineffable3107
|
Sabah uyandığımda yine yalnızlığım yüzüme vurmuştu. Ses yoktu. Aşağı indiğimde de görünürde kimse yoktu. Kapıdan çıkıp baktığımda Doruk'un arabası buradaydı. Dönüp eve yürüdüm. Uyanmamıştı anlaşılan. Mutfağa girdim. Mutfak dopdoluydu. Gerçekten her şey var diyebilirdim. Normal zamanda da çok kahvaltı yapmadığım için bir şey demedim. Sadece suya ihtiyacım vardı. Kahvaltı hazırlamalı mıydım? Yemek yapmayı bilmezdim ama kahvaltı en kolayıydı. Mutfaktan çıkacakken Doruk mutfağın kapısındaydı. "Günaydın" dedim. Ansızın gelmesi beni korkutmuştu. Hala eşofmanlarıyla duruyordu. Gitmiyor muydu bugün? "Günaydın." dediğinde düşüncelerimi bırakıp ona baktım. "Kahvaltı yapıyor musun? Yani hazırlamamı ister misin?" diye sordum nazikçe. Bu hayatta herkesin iyiliğini düşünürdüm ama beni düşünen yoktu. Omuz silkti. "Sen bilirsin. Hazırlarsan yerim. Hazırlamazsan yemem ama bir şey de demem. Kendini böyle şartlandırma. Temizlik için gelenler oluyor zaten, istersen yemek için de gelebilirler." dedi. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. "Ben yemek yapmayı bilmiyorum." diye mırıldandım. Bakışlarım yerdeydi. Güldü. Bakışları samimi miydi anlamamıştım. "Annem öğretir sana." dediğinde hızla ona baktım. Nasıl? Yutkundum. Onun bir annesi vardı sonuçta. "Annen beni kabul edecek mi ki? Belki de istediği bir gelin değilim." dedim. Önce biraz baktı. "Annem benim kararlarıma her zaman saygı duyar." dediğinde içime bir şey oturdu sanki. Kimse benim kararlarıma saygı duymazdı. Saygıyı geçeyim. Benim kararlarımı umursayan yoktu. "Merak etme seni seveceklerinden eminim." dediğinde burukça güldüm. "Dışarı çıkacağım." dedim sadece. "Bunun için benden izin almana gerek yok. Arkanda her zaman korumalar olacaktır zaten. Sana belli etmeseler de olurlar." dedi. Yine bir şey demedim. Eski hayatımdan bir fark yoktu. "Bir şey demeyecek misin?" dediğinde kafamı salladım. "Yani eski hayatımdan bir fark görmedim. Yine aynı şeyler." dedim umursamazca. "Aynı şeyler derken?" dedi anlamayarak. "Yalnızlık, sessizlik, sadece parasal şeyler." diye sıraladım. Dahası da vardı ama benim gücüm yoktu. "Sana yalnız olmadığını söylemiştim." dedi. Söylemişti evet. Ama ben içimde yalnızdım. Cevap vermedim. Bana yaklaştı. Dibime girdi diyebilirim. Kafamı kaldırıp ona baktım. Bu adam niye yakışıklıydı ya? "Yalnız hissettiğin her an yanıma gel. Nerede olursan ol. Ya da ben nerede olursam olayım. Şirkete gel ya da öbür eve git." diye önerilerini saydı. "Didem seni merak ediyor zaten. İstediğin bir akşam yemeğe gidebiliriz. Ya da sen tanışmak istersen istediğin zaman gidebilirsin." dediğinde şaşkındım. Kardeşi beni mi görmek istiyordu? Kararları neden bana bağlıyordu? Gidelim dese giderdim zaten ben. "Sen bilirsin. Sonuçta senin ailen. Gidelim dediğinde gitmeyelim diyecek biri değilim." dedim kibarca. "Benim ailem sensin artık. Ayrıca gitmeyelim de diyebilirsin bunda bir şey yok. Tek sorunumuz var sadece." dediğinde eli ensesine gitti. "Annem ve kardeşim bu evliliği gerçek sanıyorlar." dediğinde garip bir bakış attım. "Zaten gerçek." dedim. "Öyle değil. Birbirimizi severek evlendiğimiz falan işte." dediğinde şimdi anlamıştım. Yalandı yani. "Ayak uydurabilirim merak etme." dedim. Uydururdum zaten. "Neden hiçbir şeye itirazın yok?" diye sordu. Gülümsedim. Ama içimde olanların gülümsemesiydi bu. "Bugüne kadar babamın gözüne girebilmek için her şeyi yaptım. İtiraz etme hakkım yoktu. Kararlarım ya da ne düşündüğüm umursanmıyordu." dedim acı içinde. "Sonuç; hiçbir şey." odada dediklerini saymamıştım bile. Doruk'un sinirlendiğini farkettim. Anlam veremedim bu sinirine. "Bu evde bunlara yer yok. Gözüne girebileceğin birisi de yok. İtiraz et. Bağır, çağır. Kararların ve düşüncelerini bana söyle." dediğinde suskunluğum hakimdi. "İşin bitince şirkete gelirsin." diyip yukarı çıktı. Gidebilirdim. Evde yalnız kalmaktan iyiydi. Kartımda yeteri kadar para vardı. Salona geçtiğimde kartlar gözüme çarptı. Onları da aldım. Ne de olsa benim için olduğunu söylemişti. Eski halime dönmek istiyordum artık. Benim için bırakılan ev ve araba anahtarını da alıp yukarı çıktım. Kıyafet alacağım için şu an üstümdekilerin önemi yok. Çantamı da alıp aşağı indiğimde Doruk hazırlanmış telefonuyla konuşuyordu. Sinirli olduğu belliydi. Ne konuştuğunu duymak istedim. "O Yılmaz piçi benimle uğraştığı sürece her türlü ihalesini alırım." demişti. Bugün olacak toplantıydı konu. Yılmazdan nefret ederdim. Pisliğin tekiydi. Onunla uğraşabilirdim. "Adam üstümden elini çekmiyor ki amına koyayım!" dediğinde şaşırmıştım. Küfür ediyordu. Gerçi normal olabilirdi diye düşündüm. Salonun kapısına ilerlediğimde beni farketti. "Şirkette konuşuruz." diyip telefonu kapattı. "Çıkıyor musun?" diye sorduğunda "Evet." dedim. Kapıya ilerlediğimde o da yürüyordu. İkimizde evden çıktığımızda söyledi. "Bir şey olursa arayabilirsin." dediğinde kafamı salladım. Arabaya baktığımda kendi arabasının aynısı olduğunu farkettim. Eski arabamın 1-2 üst modeli falandı. Arabasına bindiğinde bekledi. Benim çıkmamı beklediğini anlamıştım. Bahçeden çıktığımda kapılar açılmıştı. AVM'ye sürdüğümde aklıma bir şey geldi. Onu halletmeliydim ilk. AVM'ye geldiğimde otoparktan çıkıp ilk Apple mağazasına gittim. Yeni bir telefon ve yeni bir macbook aldım. Laptopum eski evdeydi. Bir an önce onu almalıydım ama o eve dönmek istemiyordum. Yeni bir SIM alıp içine yerleştirdim. Yeni hayatımın ilk adımıydı bunlar. Alışverişten önce kafeye oturup kurulumlarını yaptım. Hepsi benim için çocuk oyuncağıydı. Çantamdaki belleği alıp macbookuma taktım. Tüm bilgiler onun içindeydi. Herkes hakkındaki. Yılmaz hakkındaki bilgileri toplayıp bir yazı haline getirdim. Bunlar onu rezil etmeye yeterdi. Telefonu alıp Azra'yı aradım. "Tatlım! Nasılsın?" diye açtı telefonu. Azra üniversiteden arkadaşımdı. Beni çok sevdiğini bilirdim. "İyiyim. Sana güzel haberlerle geldim." diyip yazıyı ona attım. Basına sızdırabilirdi. "Kızım sen var ya! Nesin böyle?" dediğinde güldüm. "Parayı atarlar hesabına." diyip kapattık. İşte şimdi keyfim yerine gelmişti. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Doruk için yaptığımı kendime söylemiyordum. Haber sayfalarına girdiğimde çoktan yayılmıştı. Eşyalarımı toplayıp gezmeye başladım. *** Aklıma gelebilecek her şeyi aldım. Bazılarını da eve söyledim. Bagaj ve içeri koltuklar dolmuştu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Hepsini kendimden ödemiştim. Öbür kartları kullanmak istemiyordum şu an. Makyaj malzemelerimle arabada hızlı bir şekilde yüzümü düzeltmiştim. Aldığım ilk şeyleri giydiğim için rahattım artık. Şirkete geldiğimde nereye gideceğimi bilmiyordum. Aradığımda açmamıştı. Toplantıdadır diye umursamadım. Giriş kısmındaki görevliyle konuştuğumda odasının olduğu katı söyledi. Asansörle çıkarken oldukça gergindim. İlk defa böyle bir ortamdaydım. Asansörden inip yürüdüğümde bu katta az oda vardı. Yöneticilerin olduğu katmış. Danışmadaki kıza yöneldim. "Doruk Bey'in odası nerede acaba?" dediğimde yargılar gözle bana baktı. Pardon yani? "Doruk Bey toplantıda yalnız. Sizinle görüşeceğini sanmıyorum." dediğinde sinirlenmiştim. "Karısının geldiğini söylerseniz ben de görüşeceğimi sanacağım." dediğinde alayla güldü. "Sen ve Doruk Bey'in karısı olmak?" dediğinde kan beynime sıçramıştı işte. "Pardon ne varmış?" dediğimde karşıdan gelen birini gördüm. Bu Oğuz Kaplan olmalıydı. Doruk'un yakın arkadaşlarından biriydi. "Hanımefendiye Doruk Bey'in odasına kadar eşlik et." dediğinde kızın mora dönmesini zevkle izledim. "Pardon efendim buyrun." diyip kafası eğik bir şekilde yönlendirmişti. Odaya girdiğimde kimse yoktu. Odada siyahlık söz konusuydu. Evimizdeki odası da böyleydi gerçi. Evimiz mi demiştim? Koltukların birine oturup telefonuma baktım. Yılmaz haberleri kaldırtmıştı ama yayılmıştı bir kere. İhaleden çekildiğini de duyunca sevinmiştim. Haberlere bakarken kapı açıldı. Doruk ve Oğuz içeriye girince Doruk direkt beni farketti. "Hoş geldin." diyip koltuğuna yöneldi. Ayağa kalkmamıştım. "Haber verseydin keşke." dediğinde ona döndüm. "Aradım ama açmadın. Toplantıda olduğunu söyleyince şey yapmadım bir daha." dedim. "Ayrıca sekreterine de söyle bir daha bana öyle bakmasın." dediğinde kaşları çatıldı. "Nasıl bakmasın?" diyip Oğuz'a döndü. "Ben hallettim." demişti direkt. Oğuz keyifle Doruk'a döndü. "Yılmaz iti gelemedi gördün mü? Kim yaydıysa onları helal valla." dediğinde benden bahsettiklerini anladım. Belli etmeyecektim tabii ki de. Kollarımı diz kapağıma yaslayıp içeriyi izler gibi yaptım. "Hala şaşkınım valla. O haberleri kim yaydı acaba?" dediğinde ona baktım. Sanki ben yaymamışım gibi "Ne haberi?" diye sordum merakla. Sonuçta yanımda konuşuyorlardı. Dahil olabilirdim. Oğuz bana döndüğünde Doruk bilgisayarına dönmüştü. "Yılmaz diye bir it var. Sürekli bizle uğraşıyor. Sabah bir baktık haberlerde Yılmaz. Rezil olmuş. Korkusundan toplantıya bile gelemedi." diye yanıtladı beni. "Anladım." diye mırıldandım. Zaten ben yapmıştım. "Oğuz bu bilgisayarcılardan birini çağırsana." dediğinde ben atladım. Ne alakaysa. "Ben bakabilirim." dediğimde şaşkınlıkla ikisi de bana döndü. Doruğa dönüp "Yazılımcı olduğumu söylemiştim." dedim garip bir bakışla. Hiç ihtimal vermediğine emindim. "Gel bak bakalım." diyip koltuğundan kalktı. Heyecanla oraya ilerleyip oturdum. Bilgisayara baktığımda bir belgeye ulaşmaya çalışıyordu ama şifreliydi. "Ne belgesi bu?" diye sordum. "Yılmaz ile ilgili." dediğinde tekrar bilgisayara döndüm. Oğuzun da yanımıza geldiğini görünce Doruk o an beklemediğim bir şey yaptı. Elbisem kısa olduğundan dolayı bacağıma kıvrılmıştı. Bu nedenle ceketini bacağıma örttü. Bu yaptığıyla sertçe yutkundum. Tekrar odaklanmaya çalıştığımda şifreyi kırmıştım. Belgelere bakarken oldukça şaşkındım. Bunlar bende olanların daha fazlasıydı. "Bu kadar." dedim. "Oha!" diye bir ses duyduğumda bu Oğuz'a aitti. Doruk'a baktığımda o bilgisayara değil elime bakıyordu. Kahretsin! Yüzüğüm yoktu elimde. "Gerisi sen de Oğuz." dediğinde Oğuz kafasını sallayıp çıktı odadan. Ben de koltuktan kalkıp ona döndüm. "Yüzüğün nerde?" diye sorunca yutkundum. Eski odamda kalmıştı. Hiç takmamıştım ki. "Unuttum." dedim aklıma gelen ilk yalanla. "Unuttun." diye tekrarladı beni. "Nerede unuttun sevgili karım?" diyip bana yaklaştı. Korkmalı mıydım bu halinden? "Evde." dedim hemen. Elini belime koyup kendine çekti. Ne yapıyordu bu adam bana? "Hangi evde? Bizim evimizde mi yoksa eski evinde mi?" dedi sinirli bir sesle. "Eski evde." diye fısıldadım. Elleri saçlarımı buldu. Kulağımın arkasına sıkıştırıp konuştu. Bu yakınlık çok zordu bana. "Hiç takmadın." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Farketmişti. Ne zaman konuşsak elim dikkatini çekmiyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. "Takamadım." dedim sadece. "Benim mi takmamı bekledin?" dedi şaşkınlıkla. Hemen "Evet!" diye parladım. "Tamam yenisini alırız." dediğinde gözlerim açıldı. O yüzük zaten çok pahalıydı. "Bir şey isteyebilir miyim?" diye sordum. "Söyle." dedi. "Eski evimden bir şey almak istiyorum ama o eve girmek çok zor benim için. Sen alabilir misin?" diye sordum çocukça. "Ne istiyorsun?" dediğinde "Laptopum lazım." dedim hemen. "Tamam." dediğinde gülümsedim. "Teşekkürler!" diyip heyecanla sarıldım. Ne yaptığımı bilemedim o an ama içimden gelmişti. Hızla geri çekildim. "Özür dilerim yani birden oldu." dediğimde güldü. "Sorun değil." dedi sadece. "Eve gideyim ben o zaman?" dediğimde kafasını salladı. "Sen bilirsin. Benim biraz daha işlerim var. Geç kalmamaya çalışırım." dedi. Odadan çıkıp aşağıya indim. Biriyle konuşmak istemediğim için kimseye bakmıyordum. Eve doğru sürdüm. Eve geldiğimde eşyaların hepsini giyinme odasına koydum. Hepsini yerleştirdiğimde çok vakit geçmişti. Çok yorulmuştum. Normal bir eşofman giyip aşağı indim. Eski evde olsa yemekler hazırlanıyordu ama bu evde başkasını istemiyordum. Saate baktığımda 8'e geliyordu. Yemek mi hazırlamalıydım? Ben ne kadar evli olacaktım ya da? Kapı çaldığında düşüncelerimden kurtuldum. Açmadan aynaya baktığımda tipim iyiydi. Ne yapıyordum ben ya? diye sızlanıp kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi sahte kocam gelmişti. "Hoş geldin." dedim normal bir şekilde. Aynı şekilde "Hoş buldum." diyip içeri geçtiğinde kapıyı kapattım. Salona geçtiğinde ben de arkasından ilerledim. "Naptın evde?" diye sormuştu. "Hiçbir şey. Eşyalarımı yerleştirdim." dedim sadece. "Yemek yapmak isterdim ama işte bilmiyorum yani." diye mırıldandım. "Sorun değil yedim zaten ben. Sen yedin mi?" diye sorduğunda düşündüm. Kafede içtiğim kahve dışında midemde hiçbir şey yoktu. "Evet." dedim yalan söyleyerek. Adama dedim bana yalan söyleme diye benim söylediğim yalanların çokluğu beni bitiriyordu. Koltuğa oturduğunda ben de ona döndüm. "Ne zamana kadar evli kalacağız?" diye sordum çat diye. Bana garip bir şekilde baktı. "Boşanmak mı istiyorsun?" dedi. "Bununla alakalı değil. Sadece her şey çok ani oldu ve hayatımda 10 evlilik yapmadığım için hiçbir şey bilmiyorum." dedim. Gerçeklerdi bunlar. "Benimde bir şey bildiğim yok zaten. Sadece babandan nefret ediyorum ve o eve gitmeni istemiyorum." dediğinde ona baktım "Neden bunu isteyesin ki?" diye sordum. "Çok soru soruyorsun." diyip telefonunu aldı eline. Biriyle yazışıyordu. "Pişman mısın evlendiğine?" diye sorduğunda afalladım. "Hayır sadece o evden kurtulduğum için mutluyum bunu saklayamam. Hem baban bir şeylerden bahsetti ama çok sorgulamadım. Bugüne kadar hiçbir kararımı ben vermedim zaten." diyip umursamadım. "Niye ayrı eve çıkmayı istemedin?" diye sorduğunda güldüm. "Denemedim mi sanıyorsun? Adam beni görmüyordu ama üzerimde baskısı vardı her zaman." dedim. "Olur da bir gün ayrılırsak." diyip nefes aldı. "Ondan uzaklaşman için her yolu deneyeceğimden emin olabilirsin." dedi. "Maddi açıdan bir sorunum yok ki. Kendim çalıştığımdan beri onun parasına dokunmuyorum bile." dedim omuz silkerek. "Kartlarına da dokunmamışsın. Nerede çalışıyorsun ki sen?" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. "Öyle bilgisayardan bir şeyler işte." diyip geçiştirdim. "Şirkette çalışabilirsin istersen. Ayarlayabilirim bir şeyler." dediğinde heyecanla ona baktım. "Gerçekten mi?" dedim. "Evet. Bugün yaptığından sonra etkilenmediğimi söyleyemeyeceğim." dedi içindekileri dışa vurarak. "Yani isterim tabii ki. Ama hiçbir yerde çalışmadım. Alışabilir miyim bilmiyorum." dedim omuzlarım düşerek. "Evden çalışırsın." dedi. "Bunu babamdan istediğimde şirkette ne işin var, otur evinde demişti." dedim. O günden beri kimin pisliği varsa açığa çıkarıyordum zaten. "Bu yüzden kendim çalışmaya başladım. Bana sadece maddi konularda babaydı." diye devam ettim. "Evlendiğin kişi ben olmasaydım ne olurdu?" dediğinde burukça gülümsedim. "Seni de çok tanımıyordum ki. O evde olmadığım sürece her yerde yaşayabilirim." dedim. "Şiddet uygulasaydım? Yani öyle bir şey asla olamaz zaten." dediğinde ona bakıyordum. "Kaçardım ya da intihar ederdim. Çok yaşama isteğim yok zaten öyle." dedim. Doğruydu da. "Yaşayan ölüden farkım yok zaten." diye mırıldandım. Sinirden yumruğunu sıktığını gördüm. "Bunları yaşadığın için üzgünüm." dediğinde kafamı salladım. "Senin suçun yok. Tek suçu olan benim. Doğumum bile hataydı." dediğimde elini yanağıma koydu. "Bu düşünceleri sil kafandan. Ben senin hayatında olduğum sürece kimse bir şey yapamaz sana." dedi güven vermek ister gibi. Bunlara alışkındım zaten ben. "Sen neden kabul ettin?" diye merakla sordum. "Çok bir sebebi yok aslında. Evlenme yaşım gelmişti zaten." dediğinde güldüm. "Aramızda 3 yaş var?" dedim. "Olabilir. Ben genç evlenmek istiyordum belki." dedi. Gülümsemişti bana. "Boşanırsak genç dul olarak kalırsın." dedim. "Yalnız genç dul olacak sensin." dediğinde haklıydı. "Bu arada annem yarın kahvaltıya çağırıyor. Sana sormadan haber vermedim." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. "Sen bilirsin." dedim sadece. "Sana sormak istiyorum ben. Gitmeyiz dersen ertelerim. Dert etmezler zaten onlar." dediğinde hızla kafamı salladım. "Hayır." dediğimde anlamsızca bana baktı. "Gidebiliriz yani. Sorun değil benim için. Sorunca garip geldi sadece." dedim. Bana çok uzaktı bunlar. "Tamam ben haber veririm." dediğinde onayladım. "Ben çıkayım o zaman. İyi geceler sana." dediğimde "İyi geceler." demişti sadece. Odaya girdiğimde olanları düşündüm. Beni tanımak isteyip dertleşiyordu benimle. Mutluydum belki de uzun zaman sonra. Yatağa geçip gece lambasını yaktım. Işıksız uyuyamazdım. Çok geçmeden uykuya dalmıştım." 2.Bölüm Sonu.
|
0% |