Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31.Bölüm

@ineffable3107

''Bunu mu arıyordun?''

Yutkunarak ona baktım. ''Evet.''

Bu adama baktığımda benim içimde bir şeyler kopuyordu. Korkuyla ona yaklaştığımda elindeki ilaca baktım. Elimi ilaca uzattığımda ilacı geri çekmişti. Ona ihtiyacım vardı. ''Onu bana verir misin?''

''Ne için kullanacaksın bunu sen?'' Sesi gayet sinirliydi. ''Söylemem doğru olmaz ama lütfen onu bana ver.''

''Cık.'' İlacı cebine koyduğunda ona baktım. ''Neden ilaç kullanıyorsun?''

''Rüya görmemi engelliyor. Unutkanlığımı alıyor. Daha bir sürü neden sayabilirim ama bana ver.'' Yalvaran gözlerle baktım. ''Nolur.''

Dişlerini sıktığını gördüm. Cebinden çıkarıp elime bıraktığında hızla ondan uzaklaştım. Başucumda duran suyu alıp ilaç ile birlikte içtim. Umarım erken fayda ederdi. Bunu yaparken gözlerini benden bir saniye bile çekmemişti.

Tekrardan yanına gittim. ''Doruk.''

Gözlerinin içine bakıyordum ama hiçbir şey göremiyordum. Bu çok acı veriyordu kalbime. Rüyamda görmüştüm sadece bu etkide neyin nesiydi? ''Beni tanımıyor musun gerçekten?''

''Bugün gördüm sadece. Ondan öncesi imkansız.'' dediğinde içimden bir şeyler gitti. Çenem titriyordu. ''Hangimiz hafızamızı kaybettik ki? Rüyamda gördüm seni. Ama rüya olmadığını biliyorum gerçekten.''

''Tanımıyorum seni.'' dedi soğuk sesle. Çok çaresiz hissediyordum. ''Dün havaalanındaydık. Senin uçağın inmediği için geldim hatta. Türkiye haberlerine baktım ama yoktu hiçbir şey. Şaka yapıyorsundur belki.'' Böyle olmasını istiyordum sanki. ''Bana su verdin hatta.''

''Cidden sorunlu bir kızsın.'' diyip çıkacakken elini tuttum. ''Doruk, lütfen.''

Başta elimi tutar gibi olsa da hemen geri bıraktı. Kalbim kırılmıştı. Odadan sertçe çıktığında arkasından bakakalmıştım. Rüya olmadığına emindim artık. Onu tanıyordum. Ama o ve diğerleri beni tanımıyordu. Diğerleri umurumda değildi, onun tanımaması yetiyordu bana.

Ağlamamı durdurup aşağıya indiğimde kimsenin olmadığını farkettim. Yardımcılar dahil kimse yoktu etrafta. Büyük cama baktığımda bahçedeki adamı farkettim. Doruk. Onu her yerde tanırdım. Bahçeye girdiğimde aklımı oynatıp oynatmadığımı sorguluyordum. ''Doruk.''

Elleri cebinde önünü döndüğünde beni kalbimden vuran gülümsemesine baktım. ''Bebeğim.''

Kafam karışmıştı baya. ''Nasıl yani?''

''Kocana sarılmayacak mısın?'' diye sorduğunda afalladım. 10 dakika önce beni tanımıyordu bu adam. Bunları es geçip ona sarıldım. Elleriyle belimi sardığında hala gerçekliğini sorguluyordum. ''Gerçeksin değil mi sen? Oynamıyorsun benimle.''

''Seni tanımamam mümkün mü bebeğim?'' Bir eliyle saçlarımı sevdiğinde dolu gözlerle ona baktım. ''Peki biz niye buradayız? Sabahtan beri hiçbir şeyi hatırlayamıyorum.'' Benden uzaklaştığında ona bakıyordum. ''Bunun için.''

Dizinin üstüne çöküp cebinden yüzük çıkardığında şok üstüne şok yaşıyordum. Umarım rüya değildir. Lütfen rüya olmasın. ''Biliyorum bunun için geç kaldım ama seninle ufak bir oyun oynadım. Hatırladığın her şey doğru biz onları yaşadık.'' Gözümden yaş aktı ama ağlar gibi değildim. ''Rüya olduğunu sandırdı herkes. Biliyorum belki çok saçma ama senin bu evde büyüdüğünü biliyorum bu nedenle herkes ve her şey burada olsun istedim.''

''Benimle evlenir misin? Yeniden.'' Gözlerim benden bağımsızdı. Üzüntü olmadığını biliyordum sadece.

''Evet.'' Sesim fısıltıdan farksızdı. ''Evlenirim seninle.'' Güldüğünü gördüğümde ben de güldüm. ''Yeniden.''

Yanıma gelip parmağıma yüzüğü geçirdikten sonra öpmüştü. ''Seni çok seviyorum bebeğim.''

''Ben de seni.'' dedikten sonra gökyüzüne ışıklar ve havai fişekler saçılmıştı. Bunlar benim içindi. Emindim. Mutlulukla yukarı baktığımda elleri belimi bulmuştu. ''İyi ki doğdun sevgilim.''

O kadar karmaşık duygular içindeydim ki gece yarısı olduğunu farketmemiştim bile. Artık doğum günümdü ve o buna denk getirmişti. Hızla kollarımı boynuna doladım. ''Her şey için teşekkür ederim.''

Onun bana baktığı sırada herkes bahçeye gelmişti. Hepsi de alkışladığında gülerek onlara baktım. Ağlayan tek biri vardı. Annem, anneannem, Nanam, her şeyim. Herkesten önce ona koşup sarıldım. ''Hep mutlu ol bebeğim olur mu?''

''Seni çok seviyorum, Nana.'' dedim kollarının arasında. Ondan ayrıldığımda gözlerim dedeme kaydı. Ne kadar mutlu olsa da içinde olanları görüyordum. ''Dede.''

''Torunum!'' dedi hemen. Ona da sarıldım. Tek ailem ikisiydi. Artık çoğalmıştı bi de. Nihat baba ile de sarıldığımda bana kızıymışım gibi bakıyordu. ''Ailemize iyi ki girdin kızım.''

Elçin annenin de gözleri dolu doluydu. Ona da sarıldığımda ağlıyordu sanırım. ''Ağlamayın lütfen.'' desem de benimde ondan farkım yoktu. Ondan ayrılıp gözlerini sildiğimde avuç içlerimi öptü. ''Güzel kızım. Hep mutlu ol.''

Sıra kumalarıma geldiğinde onlara yalancı sinirle baktım. ''Siz!'' Fatih gülmüştü hemen. ''Kandırdınız beni!''

''Kanmasaydın kızım.'' dese de bana sarılmıştı hemen. Oğuz ile de sarıldığımda bir abim gibi hissetmiştim. ''İyi ki doğmuşsun Maral. İyi ki Doruk ile yollarınız kesişmiş.''

Gülümseyerek ona baktım. Didem ile de sarıldıktan sonra sıra Azra'ya gelmişti. ''Hepsi senin başının altından çıktı dimi.'' dediğimde gülerek ellerini kaldırdı. ''Ben sadece yardım ettim. Her şeyi kocan yaptı.'' dedi Doruk'u işaret ederek. Güldüğümde ona da sıkıca sarılmıştım. ''İyi ki varsın.''

''Asıl sen iyi ki varsın.'' dedi. İkimizde birbirimizin hayatına iyi ki girmiştik.

''Hadi içeri girelim artık!'' diyen dedemle birlikte hep birlikte içeri geçmiştik. Doruk elimi tutmuştu yine. Bırakmaya niyeti yok gibiydi. Artık yüzüğüm vardı bir de. Diğerlerinden biraz büyüktü ama güzeldi. Misafir odaları hazırlandığında Elçin anne ve Nihat baba odalarına geçmişti. Fatih ve Oğuz gidecekken dedem onlarında kalması için rica etmişti. Azra'yı da ikna ettikten sonra herkes mutlu bir akşam geçirecekti anlaşılan.

Doruk, dedem ve anneannemle konuşurken ben gitmemiştim. Didem ve Azra'nın kaldığı odaya girdiğimde ikisi de gayet mutluydu. İkisiyle de saatlerce sohbet ettiğimizde geç olduğunun farkında değildim. Odadan çıktığımda etraf sessizdi yine. Kendi odama çıktığımda odanın ışığının açık olduğunu gördüm. Doruk odamdaydı. Masamın kenarına yaslanmış camdan bakıyordu. Kapıyı kapatıp ona ilerledim. Beni görmesiyle gülümsemesi bir olmuştu. ''Bebeğim.''

Kollarımı ona dolayıp sarıldığımda eli belimi bulmuştu. ''İyi ki varsın.''

''O kadar korktum ki seni unuttum diye.'' dediğimde yüzü değişmişti. ''Her şeyi rüya sandım. Başa döndüm sandım.''

''Konuşalım mı biraz?'' Sesi ciddi geliyordu. Yatağımın üstünde oturduğumuzda ona bakıyordum. ''Ne konuşacağız?''

''İlaç kullanıyormuşsun. Bunu bana hiç anlatmamıştın.'' dedi. Sanırım anlamıştım ne konuşacağımızı. Elim yanağına gitti. ''Kullanmayı bırakalı çok oldu. Ergenlikten kalma bir şeydi ama Türkiye'ye dönünce bıraktım. İhtiyacım yoktu.''

''Kötü kötü rüyalar görüp uyanınca annemi sorardım hep. Başta normal gelse de anneannem şüphelenmişti küçükken. Sonra tedavi görmeye başladım. İlaç kullandığımda düzeliyordu. Rüya görmüyordum. Unutmuyordum. Türkiye'deyken de sadece rüya görürdüm ama unuturdum hep.'' dediğimde şüpheyle baktı. ''İnsanları değil sadece rüyalar.'' Sanırım tekrar kullanmam gerekecekti.

''Daha erken gelmediğim için özür dilerim.'' dediğinde minnettar gözlerle ona baktım. ''Ne zaman geldiğinin önemi yok. Şu an buradasın.'' Odayı işaret edip güldüm. ''Baksana benim odamdayız!''

Üstündeki gömleği farkettiğimde hızla konuştum. ''Böyle uyuyamazsın ki sen. Kıyafet bulayım ister misin?'' diye sorduğumda güldü. ''Telaşlanma. Var benim kıyafetim.''

''Tamam o zaman. Üstünü değişir hadi sen. Yorulmuşsundur 2 gün üst üste uçağa bindin.'' Hala beni buraya nasıl getirdiklerini merak ediyordum ama bunu soracak ve dinleyecek kadar yorgundum. ''Peki. Karım nasıl isterse.'' diyip odadan çıktığında bende hemen üstümü değiştirip yüzümü gözümü düzene soktum. Yatağın üstüne tekrar oturduğumda çocuklar gibi bekliyordum.

Çok geçmeden kapı açıldığında Doruk gelmişti. Her zamanki siyahlığı üstündeydi. Yanıma geldiğinde direkt olarak beni kendine çekip sarılmıştı. "O kadar özledim ki seni."

4-5 gündür ayrı sayılırdık ve bugün tam bir faciaydı. "Ben de seni. Özellikle de bugün."

Hızla doğrulup ona baktım. "Cidden senden iyi oyuncu olur." Kollarını başının altına aldığında dikkatle beni dinliyordu. "Bir an gerçekten inanacaktım ya!"

"Zor tuttum kendimi. Seni ağlarken görüp bir şey yapamamak nasıl zordu biliyor musun?" dediğinde içim acımıştı.

"Çok kötüydü ya. Sabah uyandım buradayım. Herkes normal davranıyor. İlaçların etkisindeyim sandım." İlaç lafı geçince yüzü değişiyordu. "Çok değişikti yani. İnanmak zorundaymışım gibiydi."

"Doktoruna birlikte gidelim. Ya da eve döndüğümüzde ayarlarız bir şeyler." dediğinde onayladım. Doktorum yabancıydı ama anlaşabiliyorduk.

"İlaç kullanmamı istemiyor gibisin."

O ilaçlar olmasa ben zor yaşardım sanırım. "Eğer seni iyi eden şey oysa bir şey diyemem ama yanında ben varım. Ben seni iyi edemezsem ilacın ne anlamı kalır? En azından neyin olduğunu bileyim ona göre birlikte mücadele ederiz senin için."

Çok başka bir adamdı gerçekten. Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Gidelim."

"Unutamayacağın bir evlilik teklifi aldın." demesiyle güldüm. "Bir şeyler bekliyordum ama bu kadar beklemiyordum."

"Senin için değer her şey." dediğinde onu öptüm. "Nasıl aklına geldi bu şeyler?"

"Öylesine oldu aslında. Azra'dan yardım almış olabilirdim. Tek şeyim uyku ilacıydı zaten. O beni biraz korkutmuştu ama bir şey olmadı."

"Anneannenle de konuştuk o ayarladı odanı evi falan. Dedende aynı şekilde annemler ayrı." Güldü. "Tüm aile senin için seferber olduk."

Bu beni gülümsetmişti. Aklıma gelen şeyle duraksadım. "Uyku ilacı yüzünden tekrar tedavi görmem değil mi? Belki fazla gelmiştir."

Doktorumla konuşurken ilaçların yeterince zorlu süreçten geçtiğini anlatırken uyku ilacı almam işleri zora sokmuştu sanki. "En son ne zaman kötü bir rüya gördün?"

Geçen günlerde hep görmüştüm ama bunu söylemeyi reddettim. "Evlendiğimiz ilk zamanlar. Seninle uyuduğumdan beri görmedim hiç."

"Ben nasıl duymadım?" diye mırıldanmıştı.

"Hadi uyuyalım." diyip ışığı kapattığımda gece lambam açıktı. "Uyuyalım bakalım." diyip kollarını bana sardığında yerimi bulmuş gibi uykuya daldım.

Tek istediğim başa dönmemekti.

*

Sabah gözlerimi araladığımda Doruk'un beni izlediğini farkettim. "Kocam."

Bir şey demeden dudaklarıma kapandığında ne olduğumu şaşırmıştım. Geri çekildiğimde nefes nefese kalmış sayılırdım. "Ne oldu?"

"Karımı öptüm. Ne ne oldu?" dediğinde güldüm. "Peki."

Ona doğru döndüğümde ellerimi başımın altına koydum. "Düzgün uyudun mu?"

Burnumun ucunu öptü. "Sen yanımda olduğun için gayet rahat uyudum."

"Hadi kahvaltıya inelim. Sonra seni götürmek istediğim biri var." dedim heyecanla. Annemle tanıştırmak istiyordum. "Senin kıyafetlerin nerede? Biz ne kadar kalacağız? Ne zaman döneceğiz?"

Ardı ardına sorduğum sorular onu güldürmüştü. "Bir sakin mi olsan? Kıyafetlerim senin odanda artık. İstediğin zaman döneriz."

"Birkaç güne dönelim. Ben evimizi özledim." dedim hemen. Burası benim evim olabilirdi ama Doruk yoktu. "Sen nasıl istersen."

"Benim birkaç görüşme yapmam gerekiyor. Sen hazır olduğunda ineriz." diyerek balkona gittiğinde bir şey demedim. Başucu çekmecemde duran ilacı göstermeden içmiştim. Bana iyi gelirdi tüm gün. Dolabımı açtığımda Doruk'un kıyafetlerini de görmek gülümsetmişti.

Kendi kıyafet dolabımdan bir şeyler alıp giydim. Masaya oturduğumda Doruk girmişti odaya. Saçlarıma öpücük kondurduğunda gülümsedim.

Tekrardan aynaya döndüğümde ne kadar kötü halde olduğuma baktım. Hiçbir şey hak etmeyen insanın tekiydim. Her şey o kadar çok zordu ki benim için.

Makyaj yapıp toparlanmış gözüksem de altımda yatan insanı ben biliyordum. Geceleri ben yüzleşiyordum onunla. Evde tekken ben yüzleşiyordum.

Doruk da hazırlanırken onu izliyordum. Yanıma gelip elini uzattığında elini tuttum. "Gel bakalım."

Aşağıya inerken Doruk'un elinde bir şey farketmiştim. Elinde çizikler vardı. "Eline ne oldu?"

O ise beni dinlemeyip masaya oturtmuştu. "Günaydın çocuklar."

Kahvaltımız bittiğinde Oğuz ve Fatih dönmek için yola çıkmışlardı. Akşam da Elçin anneler dönecekti ama biz ne zaman dönecektik bilmiyordum.

Nihat baba ve dedem kendi aralarında konuştuğunda Elçin annenin yanına gittim. "Kızım nasılsın? Doruk'un aklına uyup yaptık bir şeyler ama yani." dediğinde gülümsedim. "Biz annemin yanına gideceğiz."

Bunu duyunca bakışlarını kaçırmıştı. "İsterseniz sizde gelebilirsiniz. Türkiye'de olmadığı için göremeyiz." diye açıkladım.

"Gelirim." demişti hemen. "Azra ile Didem birlikteler zaten. Anneannemle gelirsiniz sizde."

"Tamam kızım. Sen nasıl dersen." dediğinde ona sarılma ihtiyacı hissettim. "Kendinizi kötü hissetmeyin lütfen."

Anneannem içeri geldiğinde ona bakmıştım. "Birtanem nasılsın?"

"İyiyim." dedim neşeli bir sesle. "Özledim seni." diyerekten ona sarıldım.

"Annemin yanına gidicez. Sen gelmek istemezsen-" demeye kalmadan beni durdurmuştu. "Gelirim bebeğim o nasıl söz? Senin olduğun her yere gelirim ben."

Gülümseyerek ona baktım. "Dedemle konuşsam. Sizde bizimle gelseniz?" Sanırım buna ihtiyacım vardı. "Denemedim mi sanıyorsun Maya? Kaç kere konuşsam da istemiyor adam."

"Peki." dedim sadece. Dedem böyle bir adamdı her zaman. Dediği olmalıydı her zaman.

Doruk geldiğinde ona döndük. "Çıkalım mı?"

Başımla onaylayıp yanına gittiğimde evden çıkmıştık. Biz onun arabasıyla giderken arkamızdaki arabadan da anneannemler geliyordu. Çok halsiz hissediyordum hala. Doruk'un eline uzanıp tuttuğumda bir anlığına dönmüştü. "İyi misin sen?"

"İyiyim canım. Hatta benden iyisi yok! Tüm sevdiklerim yanımda." dedim konudan bağımsız.

"Dün dinledim seni." dediğinde yutkundum. "Annen seni çok seviyor. Emin ol senin gibi bir kızı olduğu için gurur duyuyordur."

Annem benim bu halimi görse yüzüme bakmazdı. Arkasında sadece bir harabe bırakmıştı. Benim ne olduğum belliydi. Enkazdım ben.

Geldiğimizde arabadan indik. Bizim yerimize geldiğimizde önce anneannem ve Elçin annenin girmesini beklemiştik. Önce tek konuşmak istiyordum.

Biraz zaman geçtikten sonra birlikte çıktıklarında iyi gibilerdi. Doruk annesiyle konuşup yanıma tekrar geldiğinde ona bakıp gülümsedim. Annesine çok değer veriyordu. Kartımı okuttuğumda kapılar açılmıştı. Birlikte girdiğimizde ne diyeceğimi de bilmiyordum ki. Cevap alamadığım bir şeyle konuşmak çok zordu.

Annemin yanına geldiğimizde duruyordum sadece. Doruk ise beni bekliyordu. "Anne merhaba."

"Rüyama gelmedin yine." dedim. "Ama merak etme kötü rüya da görmedim. Doruk yanımdaydı hep. Onunla uyuduğum zaman öyle şeyler görmüyorum anne." Doruk'un elini tuttum. "Ben evlendim. Çok oldu gerçi ama damadın teklifi yeni etti."

"Gülmüş gibi hayal ediyorum şu an." Deli gibi kendi kendime konuşuyordum sanki. "Döneceğiz birkaç güne. Gitmeden yine gelirim anne olur mu?"

Yere eğilip konuşmaya çalıştım. "Anne lütfen rüyama gel. Babam gelirse de yanıma gelmesini söyle tamam mı?"

Güler yüzle Doruk'a baktım. "Gidebiliriz şimdi."

"Sen beni bekle. Ben geleceğim." dediğinde bir şey demeden kapıya yürüdüm. Onu izlediğimde ne dediğini duyamamıştım. Cebinden çıkardığı bir şeyi bıraktığında çiçek olduğunu fark etmiştim. Bu beni gülümsetmeye yetmişti.

Umarım başa dönmezdi hiçbir şey ve ben onu zor durumda bırakmazdım.

"Gidelim mi artık?" diyip elimi tuttuğunda gülümseyerek ona baktım. "Gidelim."

Birlikte vakit geçirip diğerlerini de gönderirken Azra'da ailesiyle vedalaşıp dönmüştü. Sadece biz kalmıştık.

Odama çıkmadan anneannemin yanına girdiğimde gülümseyerek karşılamıştı. "Canım. Geldiniz mi?"

"Evet Nana. Odaya çıkmadan seni görmek istedim." dedim.

"İyi olmuş benimde sana vermem gereken bir şey vardı." diyerek dolabına yürüdüğünde yatağa oturup ona bakıyordum. Alyansa benzeyen bir yüzük verdiğinde bu bir kadına ait değildi. Erkek yüzüğüydü. "Al kızım. Annen babana verecekti ama nasip olmadı."

Dolu gözlerimle ona baktım. "Teşekkür ederim."

Saçlarımı okşayıp yanağımı sevdiğinde huzurlu hissetmiştim. "Sabah kahvaltıda konuşalım olur mu? İkinizle de konuşmak istiyorum." dediğinde onu onaylayıp çıkmıştım.

Odaya girdiğimde Doruk telefonunda bir şeylere bakıyordu. Benim gelmemle bıraktığında bana döndü. "Gel."

Yanına gidip sarıldığımda her şeyi kenara bırakmak istemiştim. "Bugün benim doğum günüm ama sana bir şey vermek istiyorum."

"Neymiş?" diye sorduğunda yüzüğü ona gösterdim. "Takmak istemiyorsan zorlayamam seni."

"Takacağım." dediğinde gülümsedim. Eline uzanıp parmağına taktım. Ama aklımda başka bir şey vardı. "Elindeki çizikler ne?"

"Bir şey değil. Sürtmüşümdür bir yere." dediğinde inanmasam da inanmıştım. Sürtmeyle olacak iş değildi sanki ama çok kurcalamak istememiştim.

Uyumadan önce yine kollarıyla beni sardığında gülmüştüm. Artık birbirimizin yüzüklerini takıyorduk. Bundan daha güzel bir şey varsa o da oydu. Yanımda olmasıydı.

31.Bölüm Sonu.

 

Loading...
0%