Yeni Üyelik
33.
Bölüm

33.Bölüm

@ineffable3107

Arabaya binerken bir yandan da tırnak randevusu almaya çalışıyordum. ''Akşam gelsem olur mu? Şu an işim var.''

''Akşam boşluğum yok ama ayarlamaya çalışırım aşkım.'' Dedi Nisa. Çok tanımasam da canayakın bir kızdı kendisi. Kuaförüm ve güzellik salonları yakın olduğu için genelde ikisine aynı anda giderdim ama saçım şu anlık iyiydi. Tırnak yaptırmaktan asla vazgeçemezdim bu nedenle döner dönmez ilk işim buydu. ''Tamam canım.''

İlk olarak Lara'nın evine uğramıştım. Sabah uyku sersemi küçük köpeğimin yerini sorduğumda onun yanında olduğunu söylemişti. Aslında onu da davet etmişler ama babası rahatsızlandığı için gelememişti. İlk gün bilmediğim için şimdi kısa bir ziyaret edip geçmiş olsun dileklerinde bulunacaktım. Hafif yağan yağmura rağmen bir yerde durup bir buket hazırlatmıştım. Onu da aldıktan sonra Lara'nın evine doğru gittim. Cidden yağmur yağacak günde ince topuklu botlarımı giydiğime inanamıyordum. Bir gün hava uygun giyinirdim umarım. Bu düşüncelerden sıyrılıp yan koltuğumda olan şemsiyemi alıp dışarıda açtım. Neyse ki fazla yağmıyordu. Elimde çiçekle bahçe kapısının önüne geldiğimde zili çaldım. Beklemeden hemen kapı açılmıştı. Kısa yoldan ilerlerken çoktan kapı açılmıştı ve Lara beni güler yüzle karşılamıştı. ''Hoş geldin!''

Minik kızım benim geldiğimi anlayıp hemen üstüme koşmuştu. Elimde çiçek olmasına rağmen yere eğilip onu da kucağıma aldım. ''Hoşbuldum hayatım.''

Çiçekleri elimden aldıktan sonra sarılma faslımızı da bitirmiştik. Birlikte içeri geçtiğimizde kızım sürekli benim kucağıma çıkıp duruyordu. Bu kadar özlemesini beklememiştim. Daha küçük olduğu için uçağa sokmak istememişlerdi ama keşke olsaydı diye de düşünmedim değil.

''Ee, anlat bakalım yeni gelin.'' Lara'nın demesine gülerek ''Nerem yeni kız! Bir yıl olacak neredeyse.'' Dedim. Cidden 1 yıla yaklaşmıştı ve nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştım. ''Bakayım yüzüğüne.''

Heyecanla söylediği cümlesine kıkırdayarak elimi uzattım. ''Nasıl? Bence çok güzel. Aslında bir tane daha vardı da yüzüne fırlatmıştım zamanında. Şimdi daha büyüğünü almış beyefendi.'' Diye sitem ettim ama Doruk duyamazdı zaten. ''Olsun hayatım. Erkek değil mi hak ediyorlar.''

''Gelemediğim için üzgünüm ama son dakika babamın yanına gitmem gerekiyordu.'' Dediğinde hızla kafamı salladım. ''Olur mu canım öyle şey? Duymadım sayıyorum. Tabii babanla ilgileniceksin hayatım. Biz buradayız her zaman. Çok geçmiş olsun tekrardan, daha iyi mi şimdi?''

''Evet çok şükür iyiler. Minik bir krizmiş sadece. Dün buradalardı aslında ama gece gittiler. Biraz rahat nefes almak istiyormuş.'' Dedi imayla. Bu tavrı beni güldürmüştü. ''İyi olmasına sevindim.''

Keşke benimde hastalandığında tüm işimi bırakıp gideceğim bir babam olsaydı. Baba beni duyuyor musun? Hayır ama sen beni duyamazsın. Çünkü sen yaşıyorsun. Yanımda değilsin sadece. Umarım iyisindir. Umarım olduğun yerde mutlusundur. Ama beni hiç mi özlemiyorsun? Belki de gerçek babam olmadığın için yapıyorsundur ama bilirim ki sen öyle bir adam değilsin. Anne lütfen babam yanına gelirse benim yanıma gönder olur mu? Sanırım biraz aile sevgisine ihtiyacım var. Hayal meyal hatırladığım günlerimizi özledim. En sevdiğim anımız hala aynı. Kapadokya'ya gitmiştik hatırlıyor musun anne? Bacaların arasında fotoğrafım vardı hani. Kar yağıyordu bir yandan. Babamla da fotoğrafım vardı. Birlikte balona binmiştiniz benden habersiz. Uyuyordum ama olsun. Haber vermemiştiniz. İkiniz de mutlu olun her zaman. Ben mutluyum çünkü. Arkanızda bıraktığınız minik kuş kanatlandı ve bulutlara karıştı.

*****

Kendi işlerimi halletmeden önce Doruk'un yanına uğrayacaktım. Her ne kadar bana tavırlı olsa da yapmadan geçemezdim. Yol ayrımından dönecekken telefon çalmıştı. Doruktu. Bir yandan aramasını cevaplamıştım. ''Efendim?''

''Toplantıya giriyorum.'' Dedi düz bir sesle. Haber veriyordu ama istediğim ses tonu bu değildi. ''Bende yanına gelecektim ama-'' diyecekken lafım yarıda kalmıştı. ''Gelmene gerek yok. Uzun sürer zaten.'' Demesiyle sıkıntılı bir nefes verdim. ''Doruk. Bak tamam haklısın ama içmedim o ilacı. Sadece çekmeceye koydum çünkü işim vardı anladın mı?''

''Anlamak istemiyorum. Sana bir şey dedikçe hep burnunun dikine gidiyorsun. Bizi sikleyen kim?'' Dedi umursamaz bir tavırla.

''Küfür etme.'' Dedim hemen. Aferin bana da gerçekten. ''Tek anladığın bu yani.'' Nefesini hissettim. ''Evde konuşuruz akşam. Dikkat et.''

''Sen de.'' Diyebildim sadece. Telefonu kapadıktan sonra oflayarak kendi şirketime sürdüm. Korumalar arabayı aldığı için minik kızımla başbaşa kalmıştık. Birlikte benim odama geldiğimizde onu kendi alanına bırakıp ceketimi çıkardım. Masaya geçtiğim sıra kapı açıldığı için o yöne dönmüştüm. Gelen Azraydı. ''Hoşgeldin.''

''Hoşbuldum bebeğim. Asıl sen hoşgeldin!'' Dedi neşeli sesiyle. ''Bakıyorum da hemen çalışma hayatına atılınmış.''

Bu dediğine gülerek çantamdaki belleği bilgisayara taktım. ''Başka ne olacaktı canım?'' Önümdeki koltuğa oturduğunda ikimize de birer kahve söylemiştim. Şirkettekileri çok tanımadığımdan bilgilerimi hemen bilgisayara atamazdım ki atmayacaktım da. Bu nedenle bellekten kopyalayarak işimi hallederdim. Sonra silerek kurtulurdum. Her an her şey olabilirdi. Onunla da biraz sohbet ettikten sonra köpeği sevmişti. Toplantısı olduğu için kendi işlerini halletmeliydi. O da gittiğinde ben de kendi işlerimi halledip birkaç görüşme yapmıştım. Evden çalışmak kadar kolayı yokmuş aslında ama almıştık bir kere başımıza. Bir yandan aldığım bellekteki dosyaları açıp eski yaşadığım evde çalışmış olan insanları araştırıyordum. Fazla yoktu ama on kişiden de fazlalardı. Birazı sabah birazı da akşam bulunurdu. Yemek ve temizlikten sonra evde kimse kalmazdı. O adamda olmazdı. Ben hep yalnız kalırdım. Bahçede kitap ve dergi okurdum. Bazen iş yapardım ama asla mutfağa girmezdim. O ev bana ait değildi ve ben yabancı gibi hissediyordum her zaman. Aklımda başımdaydı aslında ama ayaklarım o evden çıkamıyordu sanki. Bende kendime ev hapsi vermiştim bir nebze. Kendi evime gideceğim zaman arabayla değil taksiyle giderdim. Yakın bir yerde inip evime yürürdüm. Gelmediği gecelerde kendi evimde kalırdım. Birkaç kez yakalanmıştım ama Azra bahanesiyle yırtmıştım. Zaten çok görüşmüyorduk ama hala anlam veremiyordum bazı şeylere. Neden o evdeyken itiraz etmemiştim?

Aklıma gelen tek şey ilaçlarımın değişmiş olmasıydı. Çünkü benim ilaçlarım beni iyi etmesine rağmen benim o evdeki davranışlarım iyi yönde değildi. Adeta süt dökmüş kedi gibiydim. Her şeye evet diyip geçen bir kadındım. Güçlü de sayılmazdım çünkü beni dedemle tehdit ederdi. Meğer dedemden korkan oymuş ama benim gözüm kör olduğundan anlayamamışım. Bazen bir ay bazen bir hafta eve gelmezdi. Bende kendi evime gidip gelirdim. O yokken her şey bana aitti ama o varken her şey onundu. Benim fikirlerim bile. Arkadaşlarının çocuklarını överdi hep yanımda. Onun kızı mağaza açmış, bunun kızı onu yapmış. Ben anca evde otururmuşum. Beni dışardan soyutlayan kendisi olmasına rağmen aklımla oynamıştı resmen. Bunu çözmeliydim.

Kadınlardan ikisini aradım ama açmamışlardı. Bir diğerini aradığımda çalmasına rağmen en sonunda açılmıştı. ''Merhaba.''

''Buyurun, kimdiniz?'' Dedi karşı taraftaki kadın sesi. Hemen konuya girip yüzüme kapatmasını önlemeliydim. ''Şey merhaba Ünver hanım. Ben Maral. Belki tanırsınız.''

''Nereden buldunuz numaramı? Artık babanızla çalışmıyoruz. Bunun için ara-'' hemen lafını kesmiştim. ''Hayır hayır. Lütfen yanlış anlamayın o yüzden aramadım. Sadece benim merak ettiğim şeyler var ve o evde en uzun çalışan kişi sizsiniz.''

''Bak kızım ben bir şey bilmem. Numaramı da unut napıyorsan yap. Ben kimse hakkında bir şey bilmiyorum.'' Sesinin değişmesinden anlamıştım bile. ''Lütfen bana yardım edin. Bunun için eskiyi boşverip bir kadın olarak istiyorum sizden. Lütfen.''

Sıkıntılı bir nefes vermişti. ''Ev ortamım müsait değil. Evimin yakınında bir park var. Oraya gelirseniz merak ettiğin ne varsa öğrenirsin.''

Bir şey demeye kalmadan yüzüme kapatmıştı. Hızlıca odadan çıktığımda Azra ile karşılaşmıştım. Bir bu eksikti gerçekten. ''Nereye böyle atar topar?''

Nefes nefese konuştum. ''Acil bir işim var. Köpeğe sen bakar mısın? Çıkarken korumalara bırakabilirsin!'' Diyerek şirketten çıktım. Arabama binip kadının evine doğru sürdüm. Biraz ters kalıyordu ama sorunum bu olamazdı şu an için.

Biraz yaklaştığımı anlayınca navigasyonu açıp tam yerini bulmaya çalışıyordum. Mahalle gibi bir yer olduğu için sokaklar dardı ve hareket kısıtlı gibiydi. Güç bela bir yere parkedip parkta bekleyen kadına doğru ilerledim. ''Merhaba tekrardan.''

''Çok vaktim yok kızım. Ne sen zorlan ne ben zorlanayım bitsin gitsin.'' Dediğinde anlam veremesem de direkt konuya girdim. ''O evdeyken ben ilaç kullanıyordum bir süre. Ama bana iyi gelmiyordu. Belki de o adam değiştiriyordu. Bunu biliyor muydunuz?''

Kadının yüzü değişmişti hemen. ''Bunu neden bana soruyorsun? Gidip ona sorsana!''

Burukça güldüm. ''Soramayacağım kadar uzakta çünkü.'' Dedim. Sesli bir nefes verdi. ''İlaç kullandığını biliyorduk evet. Ama beyefendi ekstra olarak yemeklerinize farklı ilaç katıyordu. Ne işe yaradığını bilmiyordum ama biz katmadığımızda da kendi katıyordu. Kaç kere yemek çöpe döktük bu yüzden. Allahın cezası adam. Ne merhameti vardı ne şeyi.'' Diye konuştu tükürürcesine.

Kelimeler kafamda yankılanıyordu resmen. Bir insan bunu nasıl yapabilirdi? ''Peki ilaç nasıl bir şeydi yani? Biliyorum söylemesi zor ama gerçekten kafayı yiyeceğim. Hayatım mahvolmuş resmen ve ben hiç farkında değildim. Beni anlıyorsunuz değil mi?''

''Anlıyorum kızım ama bizimde yapacağımız bir şey yoktu. Emir kuluyduk. Eşim hasta olduğunda mecbur eve bakması gereken biri olurdu. O da bendim ve karşı gelme lüksüm yoktu. Ama çok istiyorsan o eve gidip bak. Kenarında köşesinde saklamıştır belki.''

Kadının rahatça kurduğu cümlelere sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Son 4 yılım yalanmış meğersem. Ben ben değilmişim. Farklı biri yapmışlar beni. Ne suçum vardı benim?

Çok tekin bir yere benzemediği için bir an önce gitmenin yolunu bulmalıydım. Kadın yanımdan ayrılırken kafamı toplamaya çalışıyordum ama nafileydi. Dedikleri sürekli başımda hareket ediyordu adeta. Ceketimin cebindeki hareketlilikle telefonumu elime aldım. Doruktu. Telefonu açıp kulağıma yasladım. Ona bir şey diyemezdim çünkü ne yapacağını az çok kestiriyordum. ''Ne bok yemeye mahallenin birindesin sen? Nerede olduğunun farkında mısın?''

Tabi bir de bu vardı değil mi? ''İşim vardı. Lütfen Doruk.'' Bir yandan ilerliyordum. ''Evde konuşalım mı? Ya da ben yanına geleyim.''

''Yaptığın tek şey beni sinir etmek farkında mısın? Bir kere düşündün mü ben ne derim ne hissederim diye?'' Sonuna kadar haklıydı ama duyduklarımdan sonra tepki vermem mümkün değildi. ''Ama yok! Maral hanım kendi bildiğini okur. Kendi istediğini yapar.''

Arabaya binerken gözümden yaş aktığının farkında değildim. ''Haklısın.''

''Eve git.'' Diyip yüzüme kapattığında sessizce arabayı çalıştırıp eve gittim. Dediğini yaptım.

Korumalardan köpeğimi de aldıktan sonra birlikte eve girdik. Babamızda gelirdi birazdan. Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi resmen. Üstümdekilerden kurtulup pijamalarımı giyecekken bir farklılık yapıp Doruk'un dolabında olan sweatlerinden birini alıp giydim. Kalçamın aşağısında bittiği için biraz elbise gibi olmuştu. Olmazsa olmaz beyaz çoraplarımı da giydikten sonra tekrar aşağıya indim.

Koltuğun köşesine kıvrılırken minik kızımda yanıma gelmişti. Beni özlemişti. Kokumu özlemişti.

Tavana bakıp sorguladım. Neden ben? Ben ne yapmıştım da bu kadar o adam bana bunları yapmıştı? İstemediği bir çocuktum. Buna rağmen beni yanında tutup onun emirlerine uymamı bekleyen bir çocuktum. Şu an bile çocuktum. Ben büyümemiştim ki. Beni kimse büyütmemişti.

Gözyaşım yanağımdan süzülürken silme zahmetinde bulunmamıştım bile. Gözlerimi kapattığımda yok olmak istedim. Gerçekten hayatta olmak istemedim. Duyduklarımı kaldırmak istemiyordum. Doruk'a sarılmak istiyordum bir de. O benim yanımdaydı. O beni korurdu her şeyden.

Bacaklarımı biraz daha kendime çekip kollarımla sarıldım. Kapı çalmasına rağmen açmadım. Girebilirdi. Uyuma numarası yapsam anlamazdı belki. "Maral."

Sesinde kaybolmak istiyordum onun. Sesi etkileyiciydi.

Cevap alamamıştı ama. Muhtemelen beni görmüştü çünkü adım seslerini hissediyordum. Yanıma oturup kafamı dizine koydu. Saçlarımı sevdi. Belki de ihtiyacım olan buydu. Anın etkisinde kalmak isterdim ama sonuçta numara yapıyordum değil mi?

Kafamı dizlerinden kaldırıp ona baktım. "Noldu güzelim? Hadi anlat bana." dedi sakin bir tonla.

Cevap vermeyip doğruldum. Kucağına oturarak ona sarıldım. "Şimdi bir şey anlatmasam da böyle dursak olur mu?"

Elleri tekrar saçımı bulduğunda nefes vermişti. "Olsun bakalım."

Bir süre öyle kaldıktan sonra kafamı kaldırıp ona baktım. Sadece beni inceliyordu. Usulca ona yaklaşıp dudağını öptüm. Geri çekilmeme kalmadan elleri yanaklarımı bularak karşılık verdi. Gözyaşım akıyor muydu anlamıyordum ama bu beni mutlu etmeye yeterdi. Kucaklayıp odaya çıkardığında da öpüşmeye devam ediyorduk.

"Şu üstündekiyle beni deli etmeye çalışıyorsan başarıyorsun, bil." dediğinde nefes nefese gülmüştüm. "Yakışmamış mı?"

"Üstünde olduktan sonra ne mümkün?" diyip tekrar öptüğünde artık üstünde gömleği yoktu. Kahretsin ki vücudu çok iyiydi bu adamın. "Seninde pek bir farkın yok şu an." dedim imayla.

Öpüşleri boynuma ulaştığında kafam geri gitmişti. "Ben her yerindeyim."

Tırnaklarım ensesine bastırırken o rahatça boynumda vakit geçiriyordu. Ellerimizi kenetleyip tekrar beni öptüğünde kendimden geçmiş gibiydim.

*****

İşlerimi halledip hiç istemesem de eski evin yolunu tuttum. Ne kadar arasam da çok bir şey çıkmamıştı. Kendi odamdan birkaç eşya alıp geri dönmüştüm. Ordaki ilacımı da almayı unutmamıştım. Kullanmıyordum evet ama duruyordu paketi. Belki bir güm lazım olur diye saklamıştım, kısmet bugüneymiş.

Neyse ki korumaları atlatıp gidip dönmüştüm ki Doruk'un haberi olmazdı. Odama çıkıp işlerimi yapmaya devam ettim. Yorucu ve garip bir günün ardından evin yolunu tuttum. Eve girmeden de marketten canımın çektiği şeyleri de almıştım.

Eve geçip yerleştiğimde de üstümü değiştirip köpeğimle oynadım. O da yorulduktan sonra evden işlerimi halletmeye devam ettim. Niyahetinde kapı çalmıştı. Heyecanla kapıyı açtığımda karşımda Doruk'tan başkası yoktu. "Hoşgeldin!"

Boynuna atlayarak sarıldığımda çok geçmeden eli belimi bularak kucağında tutmuştu. "Birileri özlemiş anlaşılan."

Bir yandan kapıyı kapattığında gülerek ona baktım. "Evet özledim seni. Çok çalıştım bugün. Hızla eve geldim." diye açıkladım. "Hmm."

Dudağımı öptüğünde hemen karşılığını almıştı. Geri çekildiğimizde gülümseyerek konuştum. "Şimdi salona geç. Sana bir sürprizim var."

Kendisi de gülerek "Geçelim bakalım." demişti. O içeri giderken ben de mutfağa gidip pastamızı hazırladım. Doğum günümü toplu kutlamıştık ama ben onunkinde yoktum. Çekmecedeki çakmağı da alıp mumları yaktım.

Pıtı pıtı içeri girdiğimde şaşkınlıkla bana bakıyordu sanırım. Yanına oturduğumda pasta ikimizin ortasındaydı artık. "Bu ne için sevgilim?"

Gülümsedim. "Bu bizim doğum günü pastamız. Ben seninkinde yoktum. Benimkinde de başbaşa değildik. O yüzden önemli bir şey olsun istedim."

"Üfle o zaman." dediğinde yalancı sinirle ona baktım. "Hayır! Tek olmaz. İkimizin pastası bu." diye söylendim.

Birlikte üflediğimizde pastayı elimden bırakıp hemen alkışladım. "İyi ki doğduk!"

"İyi ki doğduk sevgilim."

33.Bölüm Sonu.

Oy vermeyi unutmayınn.

 

Loading...
0%