@ineffable3107
|
Yüzüm kireç gibi hastaneden çıkarken Doruk'u görmemle yüzümü biraz olsun düzeltmeye çalıştım. Ona nasıl söylerdim? "Şirkete mi bırakayım?" "Eve gitsem iyi olur aslında. Bugün işim yok." Elimden tuttuğunda arabaya doğru yürüdük. "Kime benzeyecek acaba?" Heyecanla sorduğu soruyla bir şey diyemedim. "Dün o yüzden erkek doğar da beni sever dedin." "Evet." Belli etmek istemiyordum şuan için. "Yalan mı ama? Köpeğimiz kız ve seni çok seviyor." Güldü. "Annesi kadar değildir." "Tabii bir ben olamaz ama olsun işte." "Bebeğim." Yanağıma elini koydu. Biraz duyguluydum. "Ne olursa olsun. İkinizi de çok seveceğim." Ben bu adama nasıl söyleyecektim? An bozulmasın diye elimi karnıma koydum. "Biz de seni çok seveceğiz." Rol yapıyor olmak çok kötüydü. Dudağımı öpüp geri çekildiğinde arabaya bindik. Yol boyunca çok konuşamamıştık çünkü o bir yandan telefonla konuşuyordu. Beni eve bıraktığında bir sürü tembihte bulunmuştu. Eve girer girmez üstümdekilerden kurtulup rahat şeyler giydim. Eşofmanımın cebine telefonumu atıp bilgisayarımı ve defterimi alarak aşağıya indim. Birkaç işimi hallettikten sonra aklımı kurcalayan şeyleri araştırdım. Küçük bir umut bile onu içimde taşımaya yeterdi. Nereyi okuduysam doktorun dediği ile aynı yere çıkıyordu. Çok düşük bir ihtimaldi. Yaşayan insanlar genelde aldırdıklarından bahsediyorlardı. Göz göre göre ona nasıl kıyardım? Sağlıklı olan bir ya da iki kişi anca okumuştum ve onlara da ne kadar güvenebilirdim? Ya doğumlarımız aynı olmazsa? Kafam çok doluydu artık. Telefonum çaldığında Elçin annenin aradığını görünce elime alıp açtım. "Kızım napıyorsun?" "Evdeyim Elçin anneciğim, siz napıyorsunuz? Bir şey yok değil mi?" Bir anda araması bir garipti sonuç olarak. "Yok tatlım ne olsun. Her şey yolunda şükür. Ben şey için aramıştım." Bölmeden dinledim. "Hafta sonu Nermin hanımlar yemeğe gelecek." İşte bu iyi değildi. "Doruk ile sizde gelin diyecektim. Ailecek toplanmış oluruz." Gülümsedim. "Geliriz tabii. Akşam Doruk ile konuşurum ben." Zaten konuşacak çok şeyim vardı. "Tamam kızım. Hadi dikkat et kendine." "Siz de." Telefonu kapattığımızda bir şey yapamadım. Gitmezsem yanlış anlaşılabilirdi belki de. Kalabalık ailelerden çok uzaktım bu yüzden nasıl davranmam gerektiğini bilemez olmuştum. Evin içinde dolanıp soluğu mutfakta aldığımda biraz da burada çalışayım dedim. Ofiste geçen günlerim gerçekten daha iyiydi. Evde kalmak beni bunaltıyordu artık. Yeni bir uygulama üzerine çalıştığım için tüm gün şirkette olmam yetiyordu. Bilgisayar ekibi de olduğu için yalnızlık çekmiyordum. Telefonum çaldığında Azra'nın aradığını görmemle onu da açtım. Bugün kabul günümdü sanırım. "Efendim?" "Geldiniz mi kontrolden?" Heyecanlı sorusuna gülmeye çalıştım. "Geldik hayatım. İyiymiş yeğenin." Güldüğünde tepki veremedim. "Ay çok şükür. Şimdiden bir patiğini aldım bile." "Ne?" Anlamsızca sordum. "Ne ne? Patik aldım diyorum bebeğine." "Teşekkür ediyormuş. Sordum ben ona." O kıkırdadığında ben gülemedim. "Yorgun musun? Sesin halsiz geliyor." Omuz silktim. "Değilim ya. Şu yeni uygulama işiyle ilgileniyorum." "Ay o da efsane bir şey olacak biliyor musun? Çünkü sen yapıyorsun." Güldüm. "Herhalde tatlım." "Şimdi kapatıyorum. Yarın görüşürüz." O da kapattığında derin bir nefes aldım. Elim karnıma gittiğinde eğilerek konuştum. "Umarım doğarsın. Çünkü arkamda bırakacaklarım benden daha heyecanlı." Onu doğurmamaktansa ölmeyi tercih ederdim. Minik bir sancı hissettiğimde çok takmadım. Olabilirdi herhalde. Akşam olana kadar çalıştıktan sonra kapı çalmıştı sonunda. Mutlulukla kapıya gittiğimde kocamı görmemle boynuna atladım adeta. "Yavaş." "Hoş geldin." O da bana sarıldığında güldü. "Hoş buldum güzelim de," ayrılıp bana baktı "Ani hareketler yapma böyle." Kaşlarımı çattığımda içeri geçti. Kapıyı kapatarak peşinden ilerledim. "Bana bak. Sen şirkete diye gidip hamilelik seminerine mi katılıyorsun?" Dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi bakıyordu. "Araştırmış olabilirim biraz." Kim araştırmış? Kimseyle konuşmayan kocam? Soğuk nevale Doruk? "Sen?" Odaya çıktığında tekrar peşinden gittim. "Araştıramaz mıyım? Artık çocuğum olacak. En iyi şekilde öğrenmeliyim her şeyi." Arkası dönük olduğu için şükredip yutkundum. "Erken konuşuyorsun." Yatağın ucuna oturup ellerimi yatağa dayadım. Onu izlemek zevkliydi her zaman. "Film mi çekiyoruz?" Vücuduna bakmaktan anlamamıştım. "Efendim?" Güldüğünde beyaz tişörtünü giydi. Bir de dar giymişti yani. Yanıma yaklaştığında ona bakmayı sürdürdüm. "Manzaran güzeldi herhalde." Hormonlarım coşmuştu galiba. "Hıhı." "Hmm." diye mırıltı çıkarıp üstüme eğildi. Nefesini hissettiğimde yutkunup gözlerimi kapattım. Dudaklarını dudağıma yasladı ama öpmedi. Gülümsedim. Boynuna kollarımı dolayıp kendime çektim. Özlüyordum onu. Her zaman. Nihayetinde öpüştüğümüzde hormonlarım düzene girdi. Sırtım yatakla buluştuğunda ağırlığını vermeden üstümdeydi. İçimdeki bebek umarım iyisindir çünkü baban da çok iyi. Nefesim yetmediğinde geri çekildik. "İçimde bebek var." Baştaki sırıtışı gülüşe döndü. Az önceki tişörtünü çıkardığında dudaklarımı birbirine bastırdım. "Benimde altımda olacak merak etme." ***** Sabaha karşı uyandığımda Doruk hala uyuyordu. Sessizce yataktan kalktığımda hırkamı alıp balkona çıktım. Gördüğüm rüyadan dolayı mutsuz uyanmıştım. Bebek doğuyordu ve ben ölüyordum. Çok kötüydü. Güneş daha doğmamıştı. Saçlarım ıslaktı. Hasta olmak istemiyordum. Koltuğa oturup dizlerimi kendime çektiğimde gözyaşlarıma engel olamadım. Böyle mi olacaktı gerçekten? Kapı açılma sesi geldiğinde kafamı çevirip gözlerimi sildim. Onu da üzmek istemiyordum ama tek başıma düşünmek çok yormuştu beni. İki gündür ne çektiğimi bilmiyordum resmen. "Bebeğim, noldu?" Koltuğun yanına eğildiğinde ona bakamadım. "Ağlıyorsun." Şaşırmıştı. Ellerini yanağımda hissettiğimde ona bakmamı sağladı. "Noldu canımın içi? Neden ağlıyorsun? Canını mı yaktım yoksa bilmeden?" Hala suçu kendinde arıyordu. "Yok ya öyle bir şey değil." Ellerini yüzümden çekip oturduğum yerde doğruldum. "Otursana konuşalım." Gerginliği belliydi her halinden. "Kötü bir şey mi var?" Yanıma oturduğunda hemen elimi tuttu. "Geçen doktora gittik ya hani." Kafasını salladı. "Doktor o zaman bana bir şey söyledi. Sen odadan çıktığında." Çenem titrediğinde gözümden yaşlar aktı. "Eğer bu bebek doğarsa sakat olma ihtimali varmış." "Ee? Sağlıklı da doğabilir. Bebeğim cidden bunu mu takıyorsun?" Bıkkınlıkla ofladım. "Bebek doğarsa ikimizden biri olmayacak." Elini yavaşça çektiğinde ona bakamadım. "Saçmaladın iyice. Yürü yatağa." "Anlamıyorsun ki." Hıçkırdım. "Doğumda ya ben ya o ölecek." Buz kestiğinde ona baktım. Ben gidersem ona bakar mıydı? "Bir yolu yok mu peki?" "Var." Bakışları yumuşadı. Cevabımı beklediğinde ona belki de daha yıkıcı şeyi söyledim. "Doktor aldırabileceğimi söyledi. Daha çok gelişmeden." Derince yutkundu. Bir süre bir şey demedi. Ben de üstelemedim. Ağzını açmasıyla benim yıkılmam bir olmuştu. "Aldır." Beynimden vuruldum. "Ne?" "Aldır." Ondan uzaklaştım. "Ne diyorsun sen?" Sesim yükselmişti. "O SENİNDE BEBEĞİN!" Bakışlarını kaçırdı. "BUNU NASIL SÖYLERSİN?" Sesim titreyerek konuştum. "Ona kıyamam Doruk. Daha çok küçük." Kasıldığını farkettim. "Ben de seni kaybedemem Maral." "Ya ikimize de bir şey olmazsa?" Eline uzandığımda geri çekildi. "Aklıma şüpheyi soktun şuan. Hayır." Kalbim orta yerinden ayrılmıştı sanki. "Düzgünce düşün." Ayaklandığında bir şey diyemedim. İkimizde suçlu değildik. "Düşüncelerine bunu da ekle," Derin nefes aldığında bana bakmadı. "Seni öldürecek bir çocuğa babalık yapmam." Yapamam demedi. Yapmam dedi. İki cümle arasındaki fark beni o kadar dağladı ki. O an hiç hamile kalmamayı istedim. Doktorun söylediğini mal gibi dinleyip birlikteliklerimizde korunmadım. Olmayacağını sanıyordum. Arkasına bir kez olsun bakmadan gittiğinde kireç gibi önüme döndüm. Ağlamadım. Sessiz kaldım. Yalnız kaldığımda çekmecedeki defteri elime aldım. "Baban öyle demek istemedi. Sadece bize bir şey olsun istemiyor tamam mı bebeğim? Lütfen annenden vazgeçme. Sen de gidersen çok yalnız kalacağım. Sen benim parçamsın. Babanın parçasısın. Sağlıklı doğacağına eminim. Lütfen sağlıklı gel. Lütfen bebeğim. Geçen bebek yazdığım için kendimi kötü hissettim ama artık hissetmiyorum. Bebeğimsin. Benimsin. Babanınsın. Bizimsin. Bizi seçtin. Benimde kolay bir hayatım olmadı ama buna rağmen yaşıyorum biliyor musun? Anneni kırma. Babanı da daha fazla üzme ve bize iyi haberler getir olur mu?" Bunun üzerine bir sancı hissettiğimde ağzımdan bir inilti çıktı. Niye iki gündür oluyordu? Acaba bir tepkisi miydi olanların? Odanın kapısı açıldığında kendimi düzeltmeye çalıştım. "İyi misin?" Yanıma geldiğinde bir şey diyemedim. Elini karnıma koymadı. "Doruk sana ihtiyacı var." Yalvarırcasına ona baktım. "Benim değil onun ihtiyacı var." "Sen iyi misin?" Hızla kafamı salladım ama iyi değildim. "İyi o zaman." Benden uzaklaştığında daha da yıkıldım. "Doruk." "Ne Doruk?" Sinirlenmişti. "Seni üzmek istemediğimden susuyorum şuan." Bir şey diyemedim. "Tamam." Sinirle saçlarını karıştırdı. "Deli ediyorsun beni." Gözlerimi kaçırdım. "Özür dilerim." "Saçmalama artık." Kapıyı çarpıp çıktığında mutsuzluğumla birlikte yatağa uzandım. Kendim karnıma sarıldım. "Senden de özür dilerim." "Beni göremeyeceğin için özür dilerim şimdiden." Ne pahasına olursa olsun onu doğuracaktım. ***** Şirketten çıkma vaktine yakın Doruk'u beklediğimde ailesinin evine gideceğimiz için kendi arabamı almamıştım. Telefonum çaldığında ruhsuzca uzandım. Doruktu. Açıp kulağıma yasladım. "Geldim ben. Dikkatli gel." Onu istediğini biliyordum ama dediklerimden sonra değişmişti. Öğrendiğinden beri beni arayan adam bugün hiç aramamıştı. Telefonumu kapattığımda ceketimi giyip cebine koydum. Aşağıya indiğimde direkt olarak arabaya yürüdüm. Sessizce bindiğimde ona bakmadım. "Maral." Elime uzandığında tepki vermedim. "Akşam evimizde düzgünce konuşalım tamam mı?" Sadece kafamı salladığımda uzanıp beni öptü. Öylece gülümsedim. Öylece. "Şimdilik söylemeyelim evdekilere." Kendim bile emin değilken kimseye söylemek içimden gelmiyordu. "Nasıl istersen." Destek almak istercesine elini tuttuğumda gidene kadar hiç çekmedi. Bana destek olmalıydı. "İçimde kötü bir his var sanki." "Nasıl?" Omuz silktim. "Var işte. Kendimi de kötü hissediyorum zaten." Elimi tutan eli sıkılaştı. "Gitmeyelim istersen, hasta olduğumuzu söyleriz." "Gerek yok." Bir de laf yemek istemiyordum. Bahçeye girdiğimizde Doruk tekrardan elimi tutmuştu. Birlikte yürüdüğümüzde topuklularımın sesi gelmiyordu. Normalde gelirdi. Giyesim gelmemişti bugün. Eskisi gibi etek bile giyesim gelmiyordu. Hevessizdim sanki. İçeri geçtiğimizde herkesle selamlaşıp salona geçtik. Nermin karısı samimiyken Şermin'in suratsızlığı hala devam ediyordu. Didem'in yanında otururken Elçin anne bana dönmüştü. "Kızım, bir solgun gördüm seni." Gülümsemeye çalıştım. "İyiyim efendim. Bugün işlerim çoktu da." diyerekten geçiştirmeye çalıştım. "Dikkat et çocuğum." Gülümseyerek başımı salladım. "Ee, torun ne zaman?" Şermin'in sorusuyla yutkundum. Doruk babasıyla konuştuğu için ortamda değildi. "Şermin sanane." Annesi kolunu dürterek söylese de o aldırmadı. "Sananesi mi var anne? Bir yıl oldu neredeyse? Hasta falan mı acaba?" Karnımın ağrısından konuşmak istemiyordum. "Hasta değilim Şermin Hanım. İstemiyoruz şuan." Didem kulağıma eğildi. "Sanki kendisi doğurmuş. Daha evlenmedi bile." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yemek hazır efendim." Görevlinin gelip söylemesiyle birlikte kalkmıştık. Doruk yanıma oturduğunda rahat bir nefes almıştım. Kavgalı da olsak yanımda durmalıydı. Yemek yerken genel şeylerden konuşuluyordu. "Maralcığım." Nihat babanın demesiyle ona döndüm. "Yeni uygulama çıkarıyormuşsun. Hayırlı olsun şimdiden." Gülümseyerek başımı salladım. "Saolun efendim." Belki de o olmasa yapamazdım. Beni oradan kurtaran onlardı. "Aa öyle mi?" Didem'in demesine de kafa salladıktan sonra o da beni tebrik etti. Şaşırtıcı şekilde Nermin karısı da tebrik etmişti. Geçirdiği kalp krizinden sonra ölüm korkusu sarmıştı herhalde. En sonda o zaman görmüştüm sanırım onu da. Daha fazla konuşamadan masadan kalktığımızda Didem ile odasına geçtik. Üniversite anılarından bahsederken karnıma bir sancı gelmişti yeniden. "Geleceğim ben hemen." Üst kata çıktığımda lavaboya girdim. Gördüğüm şey ile kaskatı kesildim. Kanamam vardı. İçimi bir korku kapladı. Kendimi toparladıktan sonra oradan çıktım. Merdivenin başında beklerken telefonuma uzandım. "Sakinim." Bunu derken bile bacağımdan akan kanın farkında değilmişim. Doruk'u arayacağım sıra çok kötü bir şey oldu. Biri tarafından itildim. İtildiğime eminim çünkü merdivene karnımın çarptığına da eminim. Yuvarlandım. Hem de çok kötü. Çok canım yandı. Gücümün yettiği kadar bağırdım. Telefonumda benimle düşmüştü. Doruk görmüş müydü aramamı? Ellerimi karnıma sardım. En son duyduğum ses Didem'in "ABLA!" diye bağırmasıydı. ***** Doruk Aydın Hayatım boyunca hep soğuk ve suratsız bir adam olmuştum. Ama işler onu gördüğümde değişmişti. Yine herkese soğuktum ama o hariç. O benim hayatımdı. Bedeninde de bir diğer hayatımı taşıyordu. Dediklerimden pişman mıydım? Evet. Onu kırdığımında farkındaydım. İsteyerek de olmamıştı. Bir anlık sinirimle ilk defa ona böyle şeyler söylemiştim. Onu kaybetmek isteyeceğim en son şeydi. Çocuğu olmadığını öğrendiğinde o gece ağladığını biliyorum. Beni uyudu sanıyordu ama uyumuyordum. Tüm gecede uyumamıştım. Ağlamalarını dinledim. Ağlasın istedim çünkü benim yanımda ağlamazdı o. Kendini iyi hissedecekse ağlasındı. Geçen hafta eve geldiğimde odaya çıktım. Çantası açık duruyordu. Kağıt vardı ama normal bir kağıt olmadığını anlamak zor değildi. Ona belli etmedim. Bana söyleyeceği ve beni sevindireceği günü bekledim. Çocuk seven biri değilim. Seslerine de tahammülüm yoktur. Ama iş kendi çocuğuma geldiğinde öyle olmayacağınında farkındaydım. Olmuştu. Ne zaman olduğunu da bilmiyordum. Bana söylediği an dünyalar benim olmuştu sanki. Her şey bir kenara annesi oydu. Onun bebeğiydi. Benden olan bebeğiydi. Kısa bir sürede hayatıma girip hayatım olmuştu. Onu her şeyden, herkesten koruyordum. Bilmiyordum ki kendi ailemden korumalıymışım aslında. Halamı kaç kez uyarmama rağmen beni dinlememişti. Anneme yaptıklarını ona da yapıyordu. Onun bir suçu yoktu. Aile konusunda hassas olduğunu biliyordum. Evimize geldiği ilk günden herkes bilirdi bunu. Travmaları olduğunu da bilirdim. Benden çekindiği için ilk zaman söylemiyordu ama sonradan söylemişti. Acılarının geçmesi için annesini geri getiremezdim ama birlikte olduğumuz sürece unutmasını sağlardım. Bugün halsiz ve ruhsuzdu. On metreden gören bile anlardı. Yoldan döndürmek istesem de istememişti. Yemekten sonra bahçeye çıktığımda birkaç görüşme yapmıştım. İçeri girecekken Maral'ın aradığını farkettim. Aynı evin içinde neden arıyordu ki? Aynı anda Didem'in bağırışını duydum. Abla demişti. Abla dediği tek kişi vardı. Nasıl girdiğimi bilmeden koştuğumda gördüğüm manzara dehşetti. Maral yerde kıvranıyordu. Karnını tutuyordu. İnanması çok zordu benim için. Beni suçlayacağını biliyordum. Hakkıydı da. Onu tanıyordu. "Abi bir şey yap lütfen." Didem ağlayarak konuşana kadar gördüklerimi idrak edemedim. Bunun hesabını daha sonra soracaktım. Yeri ve zamanı değildi. Annem beni sarsıp Maral'ın başına gittiğinde ağladığını ve bacaklarının arasındaki kanamayı görmemle benimde beynime kan sıçramıştı. Tek düşündüğüm onu götürmekti. Öyle de yaptım. Kucağımda kedi gibiydi. Yaptığı tek şey karnını tutmaktı. "Doruk." Acı içinde adımı söyledi. Adımı dünyadan silmek istedim. "Onu kurtar." Sadece bunu dedi. "Yalvarırım." Arabayı nasıl kullandığım aşikardı. Konu o olduğunda hiçbir hücrem normal tepki vermiyordu. "Söz veriyorum. Onu yaşatacağım." Bundan emin değildim. Kime yalvarmam gerekiyorsa yalvarırdım. Bir kere de olsa yapardım. Hastaneye geldik. Önümüze hemen sedye geldiğinde onu benden aldılar. Bunu bir kere daha yaşamıştık. Üçüncüsüne dayanır mıydım bilmiyordum. "Hamile." Ağzımdan çıkan tek şey bu olmuştu. Algılarım kapalıydı. Hemşire yutkunarak baktığında doktora döndü. "Hasta hamile! Ona göre dikkat edin." Gitti. Nereye gittilerse kapılar kapandı. Öylece kaldım. Oturmadım. Hakkım yoktu oturmaya. Annemler geldiğinde ağlıyordu hala. "Hamile miydi?" Ona döndüm. Konuşmaya gücüm yoktu ilk defa. Ben ki kaç kişiye zarar vermiştim. İnsanları öldüren ben, çocuğumu kaybederken konuşmaya gücüm yoktu. Usulca kafamı sallayarak onu onayladım. Bana sarıldığında ağlaması çoğaldı. Onun için bana attığı tokadı asıl şimdi atması gerekiyordu. Hamile olduğunu bile bile onu kırdım. Ona da hakkım yoktu. Bundan sonrası için sadece ona gözüm gibi bakmak vardı. Tabii beni artık isterse. Ne kadar bekledik anlayamadım. Saatler duruktu. Nihayetinde doktor çıktı. Hala ayaktaydım. "Maral Hanım iyi. Çok şükür kırığı falan yok." Annemler sevindiğinde ben sevinemedim. Bana döndüğünde diyeceği şeyi az çok biliyordum. "Bebek için aynı şeyi söyleyemeyeceğim." İşte yıkılışım o cümleydi. "Sanırım bebeği zaten düşmeden önce kaybetmiş kendisi. Uyandığında daha fazla zehirlemeden almamız gerekli." |
0% |