@ineffable3107
|
Sabah uyandığımda oldukça gergindim. Doruk'un annesi ve kardeşiyle tanışacaktım. Bu nedenle nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Kendilerini çoktan araştırdığım için bilgi sahibiydim ama davranış olarak tanımam zordu. Görünüş olarak annesi gayet tatlı bir kadındı. Kardeşi de öyleydi. Lise son olduğunu biliyordum. Odanın içindeki giyinme odasına girdiğimde önce havaya baktım. Yağmurlu olduğu için kazak ve etek çıkardım. Hasta olmamak için sadece saçlarımı yıkamıştım. Kurutup şekillendirdikten sonra makyajımı da hallettiğimde hazırdım.
Topuklu botlarımı giyip ve kabanımı da aldıktan sonra aşağıya indim. Siyah giymektense açık renk giyinmeyi her zaman tercih ederdim. Doruk mutfaktan çıkarken karşılaştık. "Günaydın." dedim sadece. Kapıya yaslanıp ellerini cebine koydu. "Günaydın." dediğimde baştan aşağı beni süzdü. "Kötü mü olmuşum?" diye sordum üstüme bakıp. İlk izlenimin güzel olmalıydı. "Güzel olmuşsun ama bir şey eksik sanki." dediğinde telaşla sordum. "Ne?" Cebinden bir yüzük çıkardığında anlamıştım. Derdi hala yüzüktü. Bana bu kadar diretiyorken kendi neden takmıyordu? Yanıma gelip elimi tuttuğunda yutkundum. İnce parmaklarımın arasından yüzüğü geçirdi. Tam olmuştu parmağıma. "Şimdi oldu." dedi gülümseyerek. "Peki." dedim i harfini uzatarak. "Hadi çıkalım. Bekliyorlardır zaten." diyip kapıya yöneldi. Ben de arkasından çıktığımda onun arabasıyla gidecektik. Gün boyu orda mı kalacaktık bilmiyordum ama. "Babamı zaten tanıyorsun. Annem ve kardeşim-" diye devam ederken onu durdurdum. "Biliyorum her şeyi merak etme." dedim dan diye. "Belli." diye mırıldandığında yola bakıyordu. Arabayla bahçeli bir eve girdiğimizde ev kocamandı. Dışarıdan bile güzel gözüküyordu. Birlikte arabadan indiğimizde yürürken elimi tutmuştu. Bir şey demedim. Kafamı kaldırıp ona baktım. Acaba onu sever miydim? Ya da böyle evlenmeseydik bir gün karşılaşır mıydık? diye düşündüm. Kapıyı yardımcılardan biri açtığında annesi hemen gelmişti. Güler yüzüyle "Hoş geldiniz çocuklar!" demişti. Oğlunu bir kenara çekip direkt bana sarıldı. Bu yaptığıyla şok olsam da nezaketen ben de sarıldım. "Merhaba kızım. Gözümüz yollarda kaldı." diyince kızım kelimesinin altında ezildim. Önce Doruk'a bakıp tekrar annesine döndüm. "Merhaba efendim." dedim kibarca. Bir elimden tutup beni uzaklaştırınca beni süzdü. "Çok güzelsin kızım. Maşallah sana." dediğinde güldüm. İlk defa bir anneyle konuşuyordum sanırım. "Teşekkür ederim. Siz de çok güzelsiniz." dedim. Kadın gerçekten çok güzeldi. Eski kadınlara benziyordu aynı. Yukarıdan biri daha indiğinde bu kız Didem olmalıydı. Sevecen bir şekilde yanımıza geldi. "Hoş geldin." dediğinde ona bakıp gülümsedim. "Hoş buldum." dedim. "Didem ben." yanıma yaklaşıp fısıldadı. "Sen bu güzellikle abime nasıl baktın ya!" dediğinde kahkaha attım. Çok samimilerdi. "Didem başladın yine!" diye söylendi Doruk. "Ne dedim sanki." diyip saçlarını savurdu. "Gel sana evi gezdireyim." dedikten sonra koluma girip beni yürütmeye başladı. Annesi arkamızdan söylense de Didem hiç oralı olmayıp beni yukarı götürüyordu. Kendi odası olduğunu tahmin ettiğim bir odadaydık. Oda bembeyazdı. Pinterestten çıkmış gibiydi. Eski odama çok benziyordu. "Odan ne kadar da tatlıymış." dedim nazik bir sesle. "Ay dimi! Annem çok beyaz dese de ben çok seviyorum odamı." dedi heyecanla. "Beyaz güzel renk. İçimi açar benim." dedim dalmış bir şekilde. "Giydiklerin gibi." dediğinde güldüm. "Tarzın hep böyle mi? Böyleyse kendin kadar tarzın da çok güzel." diye hayranca baktı. Gerçekten öyle miydim? "Yani evet diyebilirim. Etek, elbise, şort giymeyi hep daha sevmişimdir." dediğimde yatağa oturup bana baktı. "Bir gün seninle alışverişe çıkmalıyız!" dedi heyecanla. Onu sevmiştim yalan söyleyemezdim. "İstediğin zaman gelebilirsin tatlım. Ya da ararsın ben gelirim." diye bir öneride bulundum. "Sınava girecekmişsin bu sene? Ne düşünüyorsun?" diye sordum. "Sayısal okudum. Ama ne olacağım belirsiz. Tercih kağıdı önüme gelince karar vereceğim." dedi düşünceli bir tavırla. En zor şeyler olabilirdi. "Sen ne okudun? Ya da okuyor musun? Çok genç duruyorsun." dediğinde güldüm. "25 yaşındayım ben." dediğimde şaşırmıştı. "Yazılım okudum. Bilgisayarda uğraştığım işler var. Abin şirkette çalışmamı teklif etti ama hala düşünme aşamasındayım." dedim kısaca. "Sen 25 isen ben 30 falan olmalıyım." dediğinde kahkahayı patlattım. "Abla demeliyim." dediğinde yüzümü buruşturup ona baktım. "İstediğin gibi seslenebilirsin. Yaşlı değiliz sonuçta." dedim. Doruk odaya girdiğinde ikimizde ona döndük. "Gelmeyi düşünmüyorsunuz herhalde?" dediğinde ayaklandım. "Siz inin ben geliyorum." demişti Didem. Kapıya yürüdüğümde Doruk beni bekliyordu. "Annem bayıldı sana." dediğinde gülümsedim. "Kardeşin galiba senden çok sevdi beni." dedim alayla. "Onlar senin de ailen artık." dedi elini omzuma koyarak. Eski şeyler artık umrumda değildi. "Teşekkür ederim." diye gülümsedim ona. "Her şey için. Ailen için." dedim. "Kocanım ben senin. Ne teşekkürü." dediğinde güldüm. "Annen nerede?" dediğimde "Mutfaktadır o. İstersen sana benim odamı göstereyim." diyip elini uzattı. Düşünmeden elini tuttuğumda koridorun sonundaki odaya yürüdük. Bu onu gülümsetmişti. Odaya girdiğimizde yine bir siyahlık hakimdi. Odayı incelediğimde çok fazla detay yoktu ama karanlık bir oda olduğu belliydi. "Her odanı siyah yapmak zorunda mısın?" diye sordum ona dönerek. "Şirketin siyah. Bu ev siyah. Evimizdeki de simsiyah." diyip cümlemi tamamladım. Bir şey demedi. Çalışma masasına benzer bi masaya baktığımda camlı bir pencereydi. Kol saatleri, kol düğmeleri, güneş gözlükleri vardı. Çoğunun etiketi bile üstündeydi. Arkamı döndüğümde Doruk dibimdeydi. Yutkunup ellerimi masanın üstüne koydum destek almak ister gibi. "Bir şey mi oldu?" diye masumca sordum. Bir şey yapmamıştım. "Yok." diyip nefes aldı. Biraz daha yaklaştığında yüzlerimiz çok yakındı. "Az önce 'evimiz' dedin." dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım. Ne vardı ki bunda. "Evimiz işte. Biz yaşıyoruz hani." dedim fısıltıyla. "Hm." diye bir tepki verdiğinde yine yutkundum. Nefes alıp verişim hızlanmıştı. Beni öpmek için eğildiğinde gözlerimi kapattım. Dudaklarımız tam birbirine değecekken "Abi hadi! Babam geldi." diye bağırışını duyduğumda hızla ondan çekilip odadan çıktım. Elimi kalbime götürdüğümde hızlı atıyordu. Heyecanmış mıydım? Merdivenlerden indiğimde salona girdim. Kapının geri tarafında yemek masası vardı. Bu halde bile genişti. Nihat bey beni görünce gülümsedi. "Kızım. Hoş geldin." dedi babacan bir tavırla. Masada bizim için ayrılan yere oturup "Hoş buldum efendim." dedim. "Efendime falan gerek yok kızım. Sen de bizim evladımızsın artık. İçinden ne geliyorsa onu söyle. Sizli bizli konuşmaya gerek yok." dediğinde kafamı salladım sadece. Çok geçmeden Doruk'un annesi Elçin Hanım da masaya geldiğinde gülümseyerek oturdu. Doruk masaya geldiğinde yanıma oturdu. Ona bakmamaya çalışıyordum. Masada yok yoktu. Herkes tabağına bir şeyler alırken ben bakıyordum sadece. "Kızım, börek al. Kendi ellerimle sardım." diyip tepside olan paçanga böreğini uzatıyordu. En sevdiğim börek olabilirdi. Eski evdeki yardımcımız çok güzel yapardı. "Teşekkür ederim." diyip tabağıma bir tane aldım. "İstediğin bir şey var mı? Söyleyelim hemen yapsınlar." dediğinde gülümsedim. "Teşekkür ederim. Her şey var zaten zahmet etmişsiniz." dedim mahçup bir şekilde. Aile masası hiç oturmadığım bir masaydı. 20 yıl sonra ilk defa oturuyordum. Tabağıma biraz daha bir şeyler aldıktan sonra doymuştum. Didem çoktan masadan kalkıp dershanesine gitmişti. Nihat amca ve Doruk'ta kalktığında masada Elçin teyze ile almıştık. "Kızım doydun değil mi?" diye sorduğunda ona döndüm. "Evet efendim. Her şey için teşekkürler." diyip gülümsedi. "Hadi gel seninle kahve içelim." diyip ayaklandığında ben de onunla yürüdüm. Salondaki koltukların birine oturduğunda ben de köşeye oturdum. "Yanıma gel bakayım şöyle." diyip eliyle yanını gösterdi. Biraz gerilsem de yanına oturdum. "Bir kusurum olmadı değil mi?" diye sordum hemen. "Yani ben ilk defa bir aile sofrasına oturdum. Nasıl davranılır bilmiyorum ama kusurum olduysa üzgünüm." dediğimde gülümsedi. "Olur mu öyle şey kızım. Doruk söyledi biraz zaten. Buna rağmen çok saygılısın. Oğlumun da böyle mutlu olduğunu görmek beni de mutlu etti." dediğinde tebessüm ettim. "Bundan sonra beni annen olarak gör kızım." dediğinde tükürüğüm boğazıma kaçmıştı bile. "Ben seni Didem neyse onun yerine koydum bile. Sen bu evin kızısın artık. İstediğin zaman gelip gidebilirsin." dediğinde gözlerim dolu dolu ona baktım. "Sizde öyle." diye onu destekledim. "Bir de sanırım yemek yapamıyormuşsun." dediğinde gülmeden edemedim. Kötü niyetle söylememişti. "Heh. Gül şöyle." diyip saçlarımı okşadı. "Oy yesinler seni." dediğinde kalbim paramparçaydı. İlk defa bir yabancıdan böyle sevgi görüyordum. "Merak etme ben de ilk evlendiğimde bir şey bilmezdim. Hatta benim kaynanam. Cadının tekidir. Her şeyime laf söylerdi. Sürekli bir şey isterdi. Yapamadığımda dalga geçerdi." dediğinde içten içe ona da üzüldüm. Bazı insanlar böyleydi. Evlerine gelin değil hizmetçi arıyorlardı. "Şimdi teknoloji gelişti tabi. Her şeyin tarifi var. Ama önemli olan elinin lezzetidir." dediğinde biraz öğüt verici konuşmuştuk. "Peki Doruk en çok ne yemeği sever?" diye merakla sordum. O benim için çok şey yapmıştı. Ben de ona yemek yapabilirdim. "Lazanya." dedi parlayan gözlerle. Bu da seve seve bunu mu seviyordu, diye sızlandım. Yarın yapabilirdim diye aklımdan geçirdim. Biraz daha sohbet ettikten sonra Doruk gelmişti. Annesi yemek için ısrar etse de Doruk yorgun olduğunu söylediği için kalkmak zorunda kalmıştık. Arabada giderken ikimizde konuşmamıştık. Eve girdiğimizde de konuşmayıp salona gitmişti. Odaya çıkıp hemen üstüme pijamalarımı giydim. Tekrardan salona indiğimde Doruk televizyondan bir şeyler bakıyordu. Modu düşük gibi olduğundan yanına gittim. "Çok mu yorgunsun? İstersen senin için kahve yapabilirim." diye bir öneride bulundum. Niye onu düşünüyordum ki? "Zahmet etme. Yatacağım zaten birazdan." dediğinde yanına oturdum. Derdi varsa anlatabilirdi. "Neyin var?" diye sordum. "Bir şeyim yok. Başım ağrıyor sadece." dedi sadece. Haline bakılırsa hasta olacak gibiydi. "Odaya çıkıp yat dinlen istersen. İyi gözükmüyorsun." dediğimde kafasını salladı. Ayağa kalkıp odaya çıktığında arkasından baktım. Ne yapabilirim diye düşündüğümde mutfaktaki ecza dolabındaki ilaçlara baktım. Ağrı kesici ve su alıp odaya çıktım. Bu sefer kendi odasında olmalıydı ki ışığı yanıyordu. Odaya girdiğimde üstsüz bir Doruk görmeyi beklemiyordum. Hızla arkamı dönüp "Özür dilerim!" diye cırladım. Güldüğünü hissetsem de acılı bir şekilde olduğunu farkettim. Elimdekileri makyaj masasına bırakıp ona döndüm. Kolunda çiziğe benzeyen bir şey vardı. Korkuyla ona baktım. "Koluna noldu?" Yanına ilerlediğimde anlamaz gözlerle beni izliyordu. Cam kesiği gibi bir şeydi sanki. Üstsüz olmasını umursamadan ona baktım. Daha doğrusu kaslarıyla göz göze gelmeden baktım. "Bakabilir miyim?" diye sordum masumca. Afallayıp "Neye?" diye sorduğunda kolunu işaret ettim. "Yarana bakayım." dedim. Onu yatağa oturttuğumda ses çıkarmadan beni izliyordu. Odanın lavabosunda olduğunu bildiğim bir bakım çantası vardı. Onunla birlikte odaya döndüğümde oturduğu yerden cama bakıyordu. Ben de yanına oturduğumda bana döndü. Kolunu çevirdiğimde ilk önce kenarındaki kanları temizledim. Cildi ve vücudu inanılmaz derece de pürüzsüzdü. Yarasının üstünü temizlerken eliyle yatağa bastırdı. Kafasını da geri attığında canı yandığını anladım. "Özür dilerim!" diye sızlandım. Onun canı yandığında benimki de yanmıştı. "Çok acıyor mu?" diye sorduğumda bana döndü. "Acımıyor." demişti ifadesizce. Sargı beziyle de kapattıktan sonra ona baktım. "Nasıl olduğunu sormayacağım ama kendine dikkat etmelisin. Lütfen." dedim. Hala beni izliyordu. Çantayı yerine bırakıp getirdiğim ilaçla suyu aldım. Tekrardan yanına gelip ona uzattım. "İçebilirsin bunu. İyi gelir." dediğimde ilacı içti. Şu an çocuktan farkı yoktu gözümde. "Yani bir nedeni yok. Kocamsın sonuçta." diyip omuz silktim. Bugün dediği lafı ona çarpmıştım. Güldüğünde ona bakıyordum. "İyi ki girmişsin hayatıma." dediğinde şok olmuştum. Sonuçta 1 haftadır aynı evdeydik ama erkendi sanki. İçimdekileri saklamadım. "Sen de öyle." dedim ona bakarak. O benim şansım gibi bir şeydi. Başka bir zamanda tanışsak ona net aşık olurdum. Yakışıklıydı ve anlayışlıydı. "Dinlen hadi sen." dediğimde kafasını salladı. Işığı kapatıp aşağı indiğimde uykum yoktu. Laptopumu açıp bir şeyler izlemeye başladım. *** Diziye daldığım için saatin farkında değildim. Telefonuma baktığımda saat 3 olmuştu bile. Salonu toplayıp yukarı çıktığımda içimdeki dürtüyle onun odasına girmek istemiştim. Yarası içimi acıtmıştı. Odaya girdiğimde gece lambası yanıyordu sadece. Yanına yaklaştığımda terlemiş gibiydi. Yanakları kızarık olduğu için elimi alnına koydum. Ateşi vardı. "Doruk." diye fısıldadığımda bir işe yaramadı. "Doruk hadi kalk." dediğimde de hiç oralı olmadı. "Doruk!" diye hafif bağırdığımda irkilip beni kendine çekti. Ben de korkmuştum birden uyanınca. Yüzlerimiz çok yakındı. Yine hızlı nefes alıp vermeye başlamıştım. "Doruk." diye fısıldadım. Şu yakınlığımız çok saçmaydı. "Hastasın. Kendine gelmen lazım." diye fısıldadığımda beni bıraktı. Tekrardan gözlerini kapattığında "Kalk duş al hadi." diye sızlandım. Çocuk gibiydi adam. "Doruk hadi kalk. Çocuk musun?" diye söylendiğimde gözlerini açtı yine. "Terlemişsin de zaten. Hadi kalk." dediğimde yatakta doğruldu. Gecenin üçünde sahte kocamın hastalığıyla uğraşırken kameralara yakalanmışke. İç sesimi kovup normale döndüm. "Noldu ya? Hasta olamaz mıyım ben!" dediğinde ona baktım. Kolundan tuttuğumda yaralı olana denk geldiği için sızlamıştı. "Ay çok pardon! Yanlışlıkla oldu. Ama kalkmıyorsun ki!" diye söylendiğimde yüzünü buruşturdu. Dövecektim bu adamı. Kalkıp onu banyoya sürükledim. "Duş almadan çıkmıyorsun! Sargına dikkat et." dedikten sonra kapıyı kapattım. Odaya baktığımda hızlıca yorganı kaldırıp nevresimleri değiştirdim. Bir de bununla uğraşıyordum gerçekten. Giyinme odasından kıyafet çıkarıp yatağın üstüne bıraktım. Böyle de düşünceliydim işte. Tekrar aşağı inip dolaptan ilaç aldım. Kapıda beklediğimde banyodaki su sesi kesilmişti. Odaya girdiğini de duyunca ölmediği için rahatlamıştım. Biraz daha bekledikten sonra içeri girdim. Kıyafetleri giyili bir şekilde yatağa yatmıştı çoktan. Uyumadığını bildiğim için "İlaç getirdim sana. Bunu da iç sonra uyu." dedim. İlacı komodine bırakıp çıkacaktım ki kolumdan tuttu. İkidir yapıyordu bunu. "Gitmesene bu gece." dediğinde yutkundum. Bana doğru yaklaştı. Nefesini hissediyordum. "Niye bunu istiyorsun benden?" diye fısıldadım. "İlacım sen ol." diyip dudağımın kenarını öptü. Nefes alamadım. Orda kaldım. Tekrar yatıp benimde yatmam için kaydığında ne yapacağımı bilemedim. İçten içe bunu istediğimi hissettim. Işığa uzanıp kapattım. Gece lambası yandığı için rahatladım. Onun yanına yattığımda benimde üzerimi örttü. Belimden tutup kendine çektiğinde elim göğsüne gitti. Bir eli hala belimdeyken öbür eliyle saçlarımı seviyordu. Bu ilgi beni mutlu etmişti. "Napıyorsun bana böyle?" diye fısıldadığında ona baktım. "Ne yapıyormuşum?" dedim. "1 haftadır hayatımdasın ama kendine çekiyorsun beni." diyip dudaklarıma baktı. Kulağıma doğru fısıldadı. "Ve bundan hiç rahatsız değilim." dedi. İçim titredi. Bir şey diyemedim. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ne kadar mümkünse ya da. 3.Bölüm Sonu.
|
0% |