@ineffable3107
|
Duyduğum şeyi idrak edemezken benim odadan çıkmam ile hemşire gelmişti. "Hocam hasta geri döndü!" Doktorlar tekrar ameliyathaneye girdiklerinde hala ilerleyemiyordum. Duvardan aldığım destek bile zor tutuyordu beni. "Maral!" Azra direkt olarak benim yanıma koştuğunda gözler bana dönmüştü. Koluma girdiğinde ayakta tutmaya çalışmıştı. "İyi misin? Gel oturalım." En yakındaki koltuğa oturttuğunda yüzümü kendisine çevirdi. "Bebeğim bak Doruk iyi tamam mı? Konuşabilecek misin benimle?" Bilmiyorum." "Hastayı...Hastayı kaybettik, dediler." Yutkunarak kafasını salladı. "Demediler canım. İyi bak gayet." Kimsenin yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Bu sefer gerçekten benim yüzündendi. Beni vurmak yerine onu vurmuşlardı. Eda da vurulmuştu ama tamamen aklımdan çıkmıştı. O nasıldı acaba? "Abla iyi misin?" Didem yanıma oturduğunda ona bakmadan kafamı salladım. Ayağa kalkma gücü bulduğumda Elçin anneye doğru ilerledim. Elif teyze benim oturmam için kalktığında tepki veremedim. "Anne." Elçin anne sadece susuyordu. Hiç kimseye tepki vermiyordu. Kafam omzuna düştüğünde gözlerimi yumdum. "Özür dilerim." fısıltım ona ulaştığında saçımı okşadı. Kafamı kaldırdığında ona baktım. "Güçlü kalmalısın." Kalamazdım. Önüne dönüp bir yere odaklandı. "Ben onu suçladım. Her şey için. Seni o yangından kurtardığı gün, ona tokat attım." Acıyla yutkundum. "Haketmemişti belki de. Sonra Şermin'in yaptığı olayda bile konuşamadım. Yine ona kızdım. Şimdi ona bir şey olursa ne yaparım bilmiyorum." "Ben de onu suçladım." dedim cılız bir sesle. Katta erkek olmadığı için rahattım. Az önce Oğuz ve Fatih'in Nihat babayı hava aldırmak için çıkardıklarını görmüştüm. "Ondan öncesinde öğrendiğimiz bir şey vardı." Elçin anne bana bakmıyordu ama dinliyordu. "Doğum yaparsam bebeğin ya da benim riskim vardı. O da bana aldır demişti." Yutkunuşunu izlediğimde gözünden damla aktı. "Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. O da bunu söyleyince çok çıkmazda hissetmiştim. Arabadayken evde düzgünce konuşalım demişti. Konuşamadık tabi." Burukça gülümsedim ama canım acıdı. "Eve geldiğimizde hiçbir şey eskisi gibi olmadı." "Benim bir ailem yok ama o benim ailem oldu. Bana bir aile verdi." Elimi tuttuğunda bunu haketmediğimi düşündüm. "Anneannem üstüme çok titredi. Annemin yokluğunu hissettirmemeye çalıştı. Bana sürekli derdi, anne gitti ama gelecek." Kafamı iki yana salladım. "Annem gitti ama hiç gelmedi. Ben bunu çok sonradan anladım." "Bir gün beni bir yere götürdüler. Annen burda kalacak artık dedi. Yerin altıydı. Sordum ben de. Hiç gelmeyecek mi?" Gelmeyecek. "Siz annesiniz." dedim kırık bir şekilde. "Benimle bile annemmiş gibi ilgilendiniz. Eğer burdan çıktıktan sonra beni sevmezseniz anlarım. Ama ben sizi annemmiş gibi sevdim." "Çocuğum o nasıl söz?" Elif teyze hemen kafasını sallamıştı. "Hiçbirinizin suçu yok bunda. Ne senin ne Doruk'un. Şimdi yapmamız gereken sadece onun iyi olması için çabalamak." Gözlerini silip bana döndü. "Teyzen doğru söylüyor. Öyle şeyler düşünme sakın. Doruk seni eve getirdiği gün kızım bildim ben. O gün neysen şimdi de öylesin. Nasıl evlendiğiniz önemli değil. Önemli olan evlendikten sonra nasıl olduğunuz." Bir şey dememe kalmadan doktorlar çıktığında bu sefer o tarafa yöneldik. "Her şey kontrolümüz altında. Hayati tehlikesi hala devam ediyor, bu nedenle birkaç gün yoğun bakımda tutacağız Doruk Bey'i." "Şimdilik bu kadar. Geçmiş olsun tekrardan." Doktor gittiğinde ağlamaklı şekilde gülümsedim. Azra bana sarıldığında ağlamama engel olamadan ben de ona sarıldım. Ondan çekilerek gözlerimi de sildiğimde bir de Didem ile sarılmıştık. "Abim yaşıyor!" Sevinçle hastanede bağırdığında gülümsemeye çalıştım. Korumalardan biri gelip poşetler bıraktığında bizim için üst getirildiğini anladım. Ama o kadar gücüm yoktu ki değiştirmeye, kanlı kıyafetlerimle kalmaya razıydım. Tedirgince sandalyeye oturdum. Geri dönmüştü ama hala riski vardı. Çaresiz hissetmekle beraber sessizce oturuyordum sadece. "Maralcığım hadi üstünü değiştir sen de kızım." Elif teyze bana konuştuğunda tepki veremedim. "Azra sen yardımcı ol ona." Elçin teyze de ona destek verdiğinde zorlukla kaldırdı beni. Kat korunuyordu ve bizim için kapatılmıştı. Her türlü önlem vardı Doruk için. "İyi misin?" Usulca kafamı salladım ama iyi değildim. Hala gergindim, tedirgindim. Onu bir daha görememe ihtimali oldukça korkunçtu. Üstümü değiştirdiğimde zaten halimin bir önemi yoktu. "Maral beni korkutuyorsun." "İyiyim." diyebildim. "Bir şey daha var." Bana bakıp yutkunduğunda diyeceği şeyi dinledim. "Nana öğrenmiş her şeyi." Bıkkınlıkla ofladım. "Geliyorlarmış buraya da." Daha geçen konuştuğumuzda iyiydik ve şimdi ne diyecektik bilmiyordum. Hiçbir şeyden de haberi yoktu üstelik. "Bir şeyler yemelisin. Bayılıp kalacaksın yine." "Umurumda mı sanıyorsun? Yeterince dağıldım zaten. Yemek falan istemiyorum." O da çaresizce baktığında üstelemedi. O gittiğinde biraz olsun yalnız kalmak istemiştim. Koridora çıktığımda kimseyi göremedim. Nereye gideceğimi bilemeden hala ameliyathane kapısında beklemeye devam ettim. Buradan gitmek istemiyorum. Yoğun bakıma alınmıştı bile belki ama benim kalbim bu kapının arkasında kalmıştı. Sırtımı duvara dayadığımda yere çömelip dizlerimi karnıma çektim. Gözlerimi kapatıp açtığımda koridorda annemi gördüm. "Anne." Küçüklüğümde hatırladığım haliyleydi. Gerçek miydi rüya mıydı? Artık seçemiyordum. "Anne. Beni duyuyor musun?" Kafasını salladığında yanıma yaklaşmaya başladı. Kalkmak istedim ama yerimde mıhlanmış gibiydim. "Anne. Ben özür dilerim. İstediğin gibi bir kız olamadım." Önümde eğilip elini yanağıma koyduğunda gözyaşımı sildiğini hayal ettim. "Anne seni özledim. Gelemez misin? Çok çaresizim anne bak." Kapıyı işaret ettim. "Anne ben ölüyorum. Bu kapının arkasında kalbim duruyor. Çok kötüyüm anne." Ona dokunmak istemiyordum. Dokunsam giderdi. "Bebeğini getirdim." Annem konuştu. Ben daha da öldüm. Kafasını yan çevirdiğinde bir kız çocuğu gördüm. Doruk. Onu görür görmez aklıma o geldi. Ona benziyordu. Yüzü, burnu, kaşlarının şekli bile benziyordu. Bize ilerlediğinde sadece ona bakmaya devam ettim. Kız çocuğu yanıma oturup elimi tuttu. "Anne. Senin hiçbir suçun yok." O bana anne mi demişti? "Bebeğim." diye fısıldadım. "Babam geldi." Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. "Seni yalnız görünce ona seni gösterdim." Doruk benim için geri gelmişti. "Canı yanıyordu babamın. Sana gelmesi gerektiğini söyledi. Ben sizi hep izleyeceğim anne. Beni merak etmeyin." Küçük kız benden uzaklaştığında "Gitme!" diye seslendim. "Lütfen gitme!" Ama beni duymadı. "Yalvarırım geri dön!" Önüme döndüğümde annem yerine Elçin anneyi gördüm. "Kızım iyi misin? Maral bana bak annecim!" "Anne." diye fısıldadım. Annem bana bebeğimi getirmişti. Hıçkıra hıçkıra ağladığımda kimseyi umursayamadım. Elçin anne ağlayarak bana sarıldığında kolum bile kalkmamıştı. "Yapma anneciğim. Geçecek." "Ben yanında olacağım." Ellerini yanağıma koyduğunda ona bakamadım. Eski halinden eser yoktu. Çökmüştü. Yeni görüyordum ben. Yeni algılıyordum hepsini. "Doktor yok mu!" En son duyduğum bu sesti. ****** Tekrar tekrar gözlerimi araladım. Etraf karanlıktı bu sefer. Yatakta doğrulmaya çalıştığımda kolumdaki serum buna çok izin vermemişti. "Yavrum." Nana yanıma oturduğunda ağlamaklıydı. Elimi tutmuştu hemen. "Kalkma annem." "Bu ne?" Çatallı sesimle kolumu işaret ettim. "Kötü olduğun için takmışlar." Yanıma daha da yaklaşıp elini yanağıma koydu. "Noldu canım? Anlat hadi bana." Ağlamaya bile gücüm kalmamıştı. "Bilmiyorum." diyebildim. "Gözümün önünde vurdular." Acıyla gözlerimi kırpıştırdım. "Ben bir şey yapamadım." "Ben ölmeliydim." dedim. "Ben ölmeliyim." diye tekrarladım. Nana ağlayarak kafasını salladı. "İkinizde ölmeyeceksiniz. Deme öyle şeyler yavrucum." "Biz öldük zaten!" Sesim yettiğince bağırdım. "Nana benim çocuğum öldü." Kaskatı kesildiğinde yutkunamadım. "Hayatımda üçüncü defa bunu yaşamak ne kadar zordu biliyor musun?" Yeterince bağıramıyordum. Annemin ölümü, bebeğimin benden alınması, Doruk'un vurulması. Artık hepsi birer tramva olmuştu bende. Kolumdaki serumu zorla çekmeye çalıştım. "Yapma!" Nana bağırdığında kapı açılmıştı. "Bırak beni!" Ona da bağırdığımda lanet serum çıkmıyordu. "Noluyor?" Elif teyze gelip koluma sarıldığında beni durdurmaya çalıştı. "Yapma çocuğum yapma!" "BIRAKIN BENİ DİYORUM SİZE!" Boğazım yırtılacaktı artık. Hemşireler yine geldiğinde koluma vurulan ilaç ile tüm bedenim gevşedi. "Bırakın...Beni." Gözlerim tekrar kapandığında Elif teyzenin beni sarmaladığını hissettim en son. Gücüm kalmamıştı hiçbir şeye. Kaçıncı ilaçtı? Kaçıncı sakinleştiriciydi? Çökmüştüm iyice. Geçen birkaç saatin ardından yine aralandı gözlerim. Bu sefer hiçbirine gücüm yoktu. Kalkmayı bile düşünmedim. "Kızım iyi misin?" Elçin anne elimi tutup yanıma oturduğunda hemen görmüştü uyandığımı. "Kalkma artık lütfen. Kendine zarar veriyorsun artık." Ağzımı açıp konuşamıyordum bile. "Tepki verebilecek misin?" Nana ve Azra da bir tarafımda durduğunda dönemedim bile. Gözümü kapatmak da istemiyordum artık. Doruk gözümün önüne geliyordu. Vuruluş anı, yere yığılış anı. Benim hiçbir şey yapamıyor olmam. Beni kurtarmak uğruna vurulmuştu. Artık annemi özlüyordum. Bir tek onu istiyordum yanımda. İmkansızdı. Elçin anne elimi sıktığında gözlerim yine ona takıldı. "Ben gördüm onu. Gayet iyi. Tehlikesi de geçti yavrum. Kendine gel sen de artık." Ne kadar geçtiğini de bilmiyordum. "Görmek." diyebildim zorla. Ağzım dilim kurumuştu. "İstiyorum." Nana tedirgince ona bakıp kaşlarını kaldırdı. "Şimdi değil. Göreceksin ama tamam mı?" Konuşmak istemedim. Sadece kafamı salladım. "Bir şey ister misin? Getirelim hemen." Nana da diğer elimi tuttuğunda zorla yutkundum. "Su." Yan tarafımdaki suyu dudaklarıma koyduğunda kafamı kaldırmıştı. Bir yudumu zor içtiğimde geri çektim kendimi. Halim yoktu hiçbir şeye. Dışardan sesler geldiğinde Nana ayaklanıp gitmişti. Duyuyordum ama anlam veremiyordum. "Onu görmek istiyorum. O benim kızım!" Kimin dediğini anlamamıştım. "Şimdi olmaz. Kendine gelmiyor bile. Seni de görüp yıkılmasın daha çok." "Bu kim?" Elçin anneye döndüğümde bir şey diyemedi. "Onu alıp gideceğim bu sefer! Hiçbiriniz engel olamayacaksınız artık." Odanın kapısı açıldığında tekrar kapandı. "Bir dursana oğlum! Yeterince acı çekiyor zaten görmüyor musun?" Olaya dedemin sesi de girdiğinde artık seçememiştim. "Anne sussunlar." Azra'ya döndüğünde Azra kafasını sallayarak odadan çıktı. Kalkmak için yeltendiğimde beni durdurmuştu yine. "Kalkma kızım." "İyiyim artık. Böyle yatmak istemiyorum ben. Buna hakkım yok. Hiçbiriniz benimle ilgilenmek zorunda değilsiniz. İlgilenilmesi gereken biri varsa o da Doruk." Sakince kalktığımda odanın içinde olan lavaboya ilerledim. Kapıyı kilitleyip yere çömeldiğimde sessizce ağlamaya başladım. Biraz orada kaldığımda yüzümü düzgünce yıkayıp oradan da çıktım. Odadan çıktığımda tüm gözler bana çevrilmişti ama kimseye bakamadım. Usulca yürüyüp pencereyi farkettiğimde görmek istediğim manzarayla kalbim kırıldı. Sevdiğim adam oradaydı. Makineler ve nefes almasını sağlayan borular vardı. Korkunçtu. Vücudumu duvara dayadığımda elimi cama yasladım. Dedem yanıma gelip elini omzuna koyduğunda ona dönmedim. "Yanına girmek ister misin?" Kafamı iki yana salladım. "O kadarına gücüm yok, dede." Gözlerimi ondan çekmedim. "İçeriye girmelisin, kızım." Nihat baba seslendiğinde cevap veremedim. Daha fazla üstelemesinler diye gelen hemşire ile gittim. Onun yardımıyla bana verdiği bone ve önlüğü giymiştim. Gözlerimi kimseye değdirmeden odaya girdiğimde hemşire konuştu. "Çok temas etmeden yakınında konuşabilirsiniz." Usulca kafamı salladığımda kapıyı kapattı. Adımlarımı gitmeye zorladım. Uç tarafta ayakta durduğumda onu inceledim. "Elden ayaktan düştün iyice." Aramızda böyle bir konuşma yine geçmişti. Onun kaza yaptığında uğraşmak için söylemiştim. "Uyansan olmaz mı? Bana yine bakmamana razıyım." "Yine evimize gidelim. Gerekirse yine benimle konuşma ama bana çilek almaya devam et. Ben yine yerim ki onları." Burnumu çektim. Maske yeterince sıkıyordu ve nefesimi engelliyordu. "Böyle ayakta durduğuma bakma. Beni görmesen bile ayakta kaldığımı hissetmeni istiyorum. Yoksa gücüm kalmadı." "Daha ne kadar kendimi tutabilirim bilmiyorum." Bir dakika bile ona konuşmadan durmak istemiyordum. "Konuşmaya bile gücüm yok ama beni duy istiyorum. Beni duyduğunu biliyorum." Elini tutmak istedim ama yapamadım. "Bir şey gördüm ben Doruk." Çenem titredi. "Kızımız geldi. Onu da sen mi gönderdin? Kendin yoksun diye senden olanı mı gönderdin?" Konuşmak çok zordu. "Sana benziyordu aynı. Her zaman da sana benzeseydi keşke." Kafam bir anlığına cama kaydığında yine rüya gördüğümü sandım. Babam oradaydı. Tolga Şahin. Karşımda mıydı? "Yine rüya görüyorum baksana." "Ben buradayım." Tekrar ona döndüm. "Eve dönelim. Birlikte." Konuşamıyordum artık. "Özledim." "Kendi isteğimle uyuyamıyorum. Sen yoksun. Aylardır uyuyamadın diye beni böyle mi cezalandırıyorsun?" Bana kırgındı tabi. "Cezamı çekiyorum ben. Gözüm kapandığında hep önümdesin." Kapı tıklatıldığında çıkmam gerektiğini anladım. Yanına eğilip elini tuttum. "Ben burada bekliyor olacağım sevgilim. Özledim seni. Kızımızı da gördün. Artık benim yanımda olman gerekli." Elimi sıktığında şok içinde ona baktım. Duyuyordu. O duyuyordu. Yanındayım demeye çalışıyordu. "Doruk." "Konuşmanı bile özledim." Bunu dediğinde ona daha da yaklaştım. "Uyandın!" Gülmeye çalıştı. "Dur hemen şey yapma. Doktor çağırmamı ister misin?" "Şimdi değil." Kafamı salladığımda akan gözlerime engel olamadım. O ne zaman isterse istediği şeyi yapardım. "Ağlıyor musun?" Sesi çok boğuk ve kısıktı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. "Uyandın diye. Yoksa ağlamam ben." "Yalan da söyleyemiyorsun." Yine kafamı salladım. Acıyla boğuk bir şekilde inlediğinde korkuyla ona baktım. "İyi misin? Doktoru çağırayım bak kıpırdama tamam mı?" Konuşamadan kafa salladığında hızla odadan uzaklaştım. "Uyandı!" diye bağırdığımda herkes pencereye yöneldi. Doktorlar ve hemşireler bir anda odaya yöneldiğinde geri çekilmek zorunda kaldım. İdrak ediyordum. Cama yöneleceğim sıra kafamdaki boneyi çıkardım. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm şeye inanamadım. Karşımda olan kişi gerçekti. "Baba." Çatallı sesim ona ulaştığında bana doğru geldi. "Kızım." Büyümüştü o da. Hatırladığım gibi değildi. Beyazları yoktu ama tanıdığım gibiydi. "Sen." "Geri döndüm." Herkes bir anda kayboldu ve sadece ikimiz kaldık. Bunu beklemiyordum. Karşılaşacağımızı umuyordum ama bu şekilde değildi. "Hoş geldin." diyebildim sadece. Bedenim gerilmişti. Doktorlar çıktığında o yöne baktım. O daha önemliydi. "Birazdan normal odaya alacağız kendisini. Sizden ricam bir anda doluşmamanız. Yaraları henüz kapanmış değil bu nedenle riski hala devam etmekte. Geçmiş olsun." Doktor yanımızdan geçtiğinde hemşireler onunla ilgilenmeye devam ediyorlardı. Sadece oturduğumda idrak etmeye çalışıyordum. Herkes buradaydı. Bir tek kişi yoktu. Annem. O hiç gelmeyecekti. Dün o acı gerçeği bir kez daha anlamıştım. 44.Bölüm Sonu Oy vermeyi unutmayınn.
|
0% |