@ineffable3107
|
Sabah uyandığımda halim daha iyiydi. Doruk odada olmadığı için lavaboda rutin işlerimi halledip aşağıya indim.
Dedem, Nihat baba, Elçin anne ve Doruk salondalardı.
Kapıdan girdiğimde Elçin anne hemen yanıma gelip sarıldı. "Güzel kızım!" dediğinde içimdeki fırtınalar koptu. Yüzüme bakıp "İyi misin?" diye sorduğunda ona gülümsedim. "Daha iyiyim." dediğimde Nihat amca söylendi arkadan.
"Elçin bir dur. Kız kendine gelsin." dedi. Sorun yoktu benim için aslında. Sonuçta o bir anneydi. Elçin anne yanımdan ayrılınca dedeme baktım. Hala aynıydı.
"Dede." diyip ona ilerledim. Yanına oturup ona sarıldım. Onu çok özlemiştim.
Küçükken annem öldüğünde dedemlerle yaşıyordum. Sonrasında ben buraya gelmek istemiştim. O adama rağmen yaşamaya çalışıyordum.
Babamın bana zarar vermemesindeki nedendi dedem. Beni esir almasına rağmen bana zararı dokunmamıştı. Evlendiğimi bile söylememiştim ona. Hastalığı ilerlemesin diye. Doruk beni bulurdu zaten ama ben onu da istemiştim yanımda. Beni o adamdan koruyacak kişi oydu.
"Geçti kızım." dediğinde gerçekten öyle hissetmek istiyordum. "Keşke başta koruyabilseydim seni." dediğinde burukça gülümsedim. "Şu an bunları yaşıyor olmazdın." dedi.
"Ben mutluyum dede." dedim. "O adam hiçbir zaman yoktu. Ama ben mutluydum." dedim. Doruk'a baktım. "Belki de onun sayesinde daha mutlu olacağım." dedim. Bu bir gerçekti.
"Babanın değil. Dedenin sayesinde." demişti Doruk. Dedeme döndüm "Nasıl?" dediğimde dedem elimi tuttu. "Bu ihtiyarın çok zamanı kalmadı kızım." dediğinde boğazımda bir yumru oluştu. Bunu biliyordum. "Seni ondan korumamın tek yolu Doruktu." dediğinde anlamıyordum. Niye böyle bir şey olsun ki?
"Deden zamanında benim hayatımı kurtardı. Benimde ona sözüm vardı. Başı sıkıştığı ilk an beni arayacaktı." dedi Doruk. İnanmak istemiyordum buna. "Sonra babanın seni evlendireceğini öğrendik ama adam yaşlı başlı bir şeydi. Dedende bunu öğrenince beni aradı." dediğinde taşlar yerine oturdu kafamda.
Nihat babaya döndüm. "O yüzden bana o gün öyle dediniz. Beni kurtarmak içindi." dediğimde bana gülümsedi. "Evet, kızım." dediğinde kafamı salladım. Bir nevi teşekkürdü bu.
Dedem bana döndüğünde "Artık gitme vakti kızım." dediğinde ona tekrar sarıldım. Gitmesindi. "Gözüm arkada kalmaz artık." diyip Doruk'a baktığını hissettim.
"Peki, dedecim. Siz nasıl isterseniz." dediğinde herkes ayaklandı. Kapıya ilerlediğimizde dedem "Kendine iyi bak." dediğinde gözlerim dolu dolu "Sen de." dedim. Doruk ile konuşacaklarını anladığımda içeri geçtim. Nihat babalarda gittiğinde evde yalnızdım. Olanları idrak etmeye çalışıyordum.
Kapı kapandığında Doruk geldi. Yanıma oturmadı. Niye soğuktu ki? Onun yanına oturdum. "Neden böyle yapıyorsun?" dedim. "Her şey benim yüzümden." dediğinde hızla kafamı salladım.
"Kendini suçlama. Lütfen." dedim. Yeterince hayatımı kurtarmıştı zaten. "Seni yalnız bırakmamalıydım." dedi tekrar.
"Doruk." dediğimde bana döndü sonunda. "Sen beni yalnızlığın içinden çıkardın. Nasıl böyle söylersin?" diye konuştum. Böyle düşünmemeliydi.
"Gel buraya." diyip beni kucağına oturttu. Çocuk gibiydim onun yanında. Ve bu beni mutlu ediyordu. Saçlarımı sevdiğinde kafamı ona kaldırdım.
"Dedem ile nasıl tanıştınız?" diye sordum. Konunun değişmesini istiyordum. "Yurt dışında olduğum bir zamandı. Bulunduğum mekanın birine suikast düzenlemişlerdi. O zaman tabi bu kadar güçlü değildim. İçeriden beni kurtaran deden olmuştu. Yanına aldı. İyileşene kadar onun yanındaydım. Sonra bana hasta olduğunu, çok zamanının olmadığını söyledi." Bu dediğine gülmüştüm. Dedem ne zaman zorda kalsa bunu söylerdi. "Ben de o an aklıma ilk gelen şeyi söyledim. O bana bir can vermişti. Ben de karşılığında benden bir şey istemesini söyledim. Uzun zaman haber gelmedi. Sonra bir telefon geldi. Seninle ilgiliydi. Seni kurtarmamı söylemişti. O an aklıma ilk gelen şey olmuştu seninle evlenmek. Ama pişman değildim. Hiçbir zamanda olmadım." dediğinde erimiştim ona.
"Benim yüzümden hayatın mahvoldu. Neden pişman değilsin?" diye sordum. "Senin sayende hayatıma renk geldi." dedi hemen.
"Benden mi hoşlanıyorsun sen?" diye gülerek sordum. Bu zaten bildiğim bir cevaptı. "Fotoğrafını gördüğüm ilk andan beri." dediğinde şok olmuştum. Bu nedenle o gün öyle demişti.
"İyi bari." dediğimde bana garip bir şekilde baktı. "Sen benden hoşlanmıyorsun galiba?" dediğinde kahkaha attım. "Kocamsın yani mecbur." dedim sadece. "Ha kocan olmasam hoşlanmayacaksın yani?" diye sordu sorgular gibi.
"Hoşlanıyorum." dedim direkt. "Ne zaman olduğunu bilmiyorum ama evet. 1 aydır hayatımdasın ama sanki yıllardır birlikteyiz gibi geliyor. Herkese soğuk olmak istiyorum ama senin yanına gelince çok farklı hissediyorum. Ezgi o gün onu gösterince yüzüme vuruldu bu gerçek. O fotoğrafın gerçek olduğunu düşündüm ve bu canımı yaktı. Bu sevgi midir bilmiyorum. 1 ayda oluşur mu onu da bilmiyorum ama içimde sana karşı bir şeyler olduğunu biliyorum." diyip gözlerine bakıp konuştum.
Bu sefer onu öpen ben olmuştum. Karşılık verdiğinde kollarımı boynuna doladım. Beni iyice kendine çektiğinde altımda hissettiğim şeyle kasıldım kaldım. Geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı. "Senin için yemek yaptım o gün. Yedin mi?" diye sordum alakasız. "Gördüm. Ama yemedim. Çünkü sen yoktun." dediğinde güldüm. "Şekerli çorbayı da içmiştin." dediğimde gülen oydu.
"Yaptığın ilk yemek olduğunu biliyordum. Kırılmanı istemedim." demişti.
Tekrardan beni öptüğünde daha sertti. Bir şeylerin acısını çıkarıyor gibiydi. Birlikte odaya çıktığımızda beni yatağa bıraktı. "İstiyor musun?" diye sorduğunda yutkundum. "İstiyorum ama korkuyorum." dedim. Utanmamı gerektirecek bir şey yoktu. Güldü. "Yavaş olacağımdan emin olabilirsin." dedi. Hiç inandırıcı değildi.
***
Gözlerimi açtığımda ertesi sabah olmuştu. Uyumadan duş aldığımız için daha rahattım. Kasıklarımda ağrı vardı ama çok değildi. Geçmişti biraz.
Yan tarafıma dönüp Doruk'a baktığımda uyuyordu hala. Yeterince canıma okumuştu zaten. Korunmuştuk ama yine de ertesi gün hapı da içmiştim. Şu an bir de onu düşünemezdim.
Doruk uyandığında o da bana döndü. "Beni mi izliyorsun sen?" diye sorduğunda ona garip garip baktım. Egosundan da ödün vermiyordu. "Ne münasebet?" dediğimde beni kendine çekti. "Gece hiç de öyle demiyordun ama." dediğinde utançtan yerin dibine girmek istedim. Koluna vurduğumda gülmüştü. "İlk ve son olmasını istemiyorsan sus bence." diye onu tehdit ettim. "Son olmadığını ikimizde biliyoruz." diyip göz kırptı. Kuduruk.
"Canıma okudun ya. Bi de diyosun yovoş olocoğomdon omon olobolorson." diye onu taklit ettim. Kahkaha atmıştı. "Zevk almadığını söyleyemezsin." dediğinde cevap vermedim.
Eli pijamamın içine gittiğinde kasıklarımdaki sızının arttığını hissettim. "Söyler misin, karım?" diye sorduğunda yeterince tahrik olmuştum zaten. "Neyi?" diye zorla konuştuğumda üstüme eğilip saçlarımla oynadı.
Eli hala orada olduğu için konuşmamı zorluyordu. "Zevk aldığını söyle bana." dediğinde emir verir gibiydi. "Aldım ve alıyorum!" diye cırladım resmen. Sınırlarımla oynuyordu bu adam. Gülerken benden uzaklaşıp yanımdan kalktı. Beni bu halde bırakacak mıydı yani?
Üstsüzdü ama bununla ilgilenmedim. Göreceğimi görmüştüm zaten. Ona doğru döndüm. "Şirkete mi gideceksin?" diye sordum. Tişörtünü giyiyordu. "Hayır." dedi. "Niye?" diye sorduğunda "Bilmem." dedim. "Belki başladığın işi tamamlarsın." diye konuştum. Adam ayarlarımla oynamıştı resmen.
"Emin ol bunu senden çok istiyorumdur ama canın yanıyor. Başka sefere artık." diyip hevesimi kursağımda bıraktı. "İyi bana yemek hazırla o zaman." diyip iyice yatağa yayıldım.
"O niye?" diye sorduğunda 'mal mısın' dercesine baktım. "1,5 gündür yataktayım. Bir zahmet yemeğimi de hazırla." dediğimde güldü. Doğruya doğruydu.
"Ne var yani yemek hazırlamakta?" diyip odadan çıktı. Bir bok yapamazdı o.
Ben de aşağı indiğimde kasıklarımın ağrısına rağmen yürüyebiliyordum. Mutfağa baktığımda çoktan batmıştı. Bir insan 10 dakika boş bırakmaya gelmez miydi? Kapıda beni gören Doruk hızla konuştu. "Aslında annemlere gidebiliriz." dediğinde güldüm. Bu iyi bir fikir olabilirdi.
"Farketmez." diyip omuz silktim. Yanıma gelip konuştu. "Bu hafta işlerim biraz yoğun. İstersen bir süre orda kalabiliriz. Her şey yeniyken yalnız kalmanı istemiyorum." dediğinde kafamı salladım. Bana da iyi gelebilirdi.
"Başka eve taşınsak?" diye bir öneride bulundum. Başta şaşırsa da "Taşınırız." dediğinde gülümsedim. "Eşyaları ben seçerim." diye hızla konuştum. Bu evimizde yeterince büyüktü ama uzak kalıyordu her yere.
"Benim bildiğim bir yer var. Yatırımcısı olduğum bir şirket. Evleri de iyi yapıyorlar genelde." dediğinde onu onayladım. "Hem annemlere de yakın sayılır. Sıkıldığın zaman gidersin." dediğinde "İyi olabilir." dedim.
"Hazırlanayım o zaman ben." diyip merdivenlere yöneldim. "En büyük odası yatak odasıymış." dediğinde güldüm. Delirtirdi bu adam beni.
Taşınmak istememdeki tek amaç küçük bir odayı bilgisayar odası haline getirmekti. Bu evde de yapardım ama başka ev istiyordum. Kocam boşa mı çalışıyordu?
***
Akşama doğru Doruk'un aile evine geçerken yeni evimize bakmıştık. Ev gerçekten güzel ve büyüktü. Bu sefer havuzu da vardı. Eski evimizin de bahçesi büyüktü ama havuz yoktu. Masraftan kaçmış kocam.
Başka seçenek sunsalarda bu evi tutmuştuk. Öbür evde olduğu gibi kalacaktı. Para bol tabi. İnternetten birçok eşya sipariş etmiştim bile.
Yemek sofrasına oturduğumuzda Elçin anne sürekli tabağıma bir şey bırakıyordu. Yiyebildiğimi yiyip diğerlerine dokunmuyordum. Didem'in sınavı yaklaştığından çok görüşemiyorduk ama konuşma fırsatımız olmuştu. Ailesinin emeklerini boşa çıkarmak istemediğinden çok çalışıyordu.
Herkes odasına gittiğinde ben de Doruk'un odasına gittim. Getirdiğim birkaç eşyayı dolaba koydum. Benimkiler hep beyazken onunkiler hep koyu renkti. Pijamamı giydiğimde Doruk'ta odaya gelmişti. En son bahçede Oğuz ile konuşuyordu. Yatağa yattığımda o da üstünü değiştiriyordu. Farketmeden onu izlediğimde yanıma yatarken güldü.
"Doymadın herhalde." dediğinde ona göz devirdim. "Başkası izlesin seni o zaman. Başkasının koynuna gir sen." diyip arkamı döndüm. Kahkaha atıp beni tekrar çevirdi. "Başkası izlese kıskanmaz mısın?" dediğinde düşüncesi bile sinirlendirmişti beni. "İzlediği zaman görür canım." dedim gülümseyerek.
Hızla dudağıma yapıştığında kafam yastığa gömüldü. Geri çekilip konuştu. "Sadece sen izle." diyip öptü. "Sadece senin koynuna girerim." dediğinde yine öptü.
İşleri kızıştırmaya başladığında ondan geri çekildim. "Annenlerin evindeyiz." dedim fısıltıyla. Odamız uzak olabilirdi ama aynı evdeydik sonuçta. "Bizde ses çıkarmayız." diyip tekrar yaklaştığında onu ittim. "Buna kendin bile inanmadın bence." dedim gülerek. Dünden sonra aslaydı.
"Of ya." diyip kendini yatağa bıraktığında şekeri elinden alınmış çocuk gibiydi. "Hızlı taşınmamız lazım." dediğinde minik bir kahkaha attım. "Yarın eşya bakalım." dedi. "Bakarız." diye onayladım onu.
"Bir sürü yeni kıyafet almak istiyorum." dedim. Ben biraz alışveriş bağımlısıydım. "Zaten alıyorsun ya? Kızım bir ay boyunca her gün eve kargo geldi farkında mısın?" dediğinde ona göz devirdim. "Hayır anlamıyorum aldığın ne varsa giyiyorsun da." diye devam etti. Giymediklerimi bağışlıyordum zaten.
"Bu mu yani? İyi bundan sonra kendimden harcarım." dedim. Bir keresinde bunun yüzünden kavga etmiştik ve o günden beri onun kartını kullanıyordum. Ellerini belime koyup kendine çekti. "Yavrum onu mu diyorum ben? İstediğin gibi harca. Buna karışmam bile." dediğinde masumca güldüm. "Sonuçta benim için çalışıyorsun dimi?" dediğimde düşünmeden "Evet." dedi.
"Ama yani ne yapayım? Biraz bağımlılık var işte." dedim. "Benimde var bağımlılıklarım. Ben bir şey yapıyor muyum?" dediğinde sorgularcasına ona baktım. "Neymiş senin bağımlılığın?" dediğimde dudaklarıma baktı. Hızla kafamı çevirip "İyi geceler." diyip gözlerimi kapattım. Kahkaha attı. "Buraya gel." diyip kollarının arasına aldı. İşte şimdi uyuyabilirdim.
Sabah uyandığımda Doruk yanımda değildi. Kafamı çevirdiğimde odanın balkonunda olduğunu gördüm. Sigara içiyordu. Babasının evinde yürek yemişti bu adam.
Kalkıp lavaboya girdiğimde rutin işlerimi halledip çıktım. Balkona girdiğimde havanın sıcak olduğunu farkettim. "Dertli misin? Sabahın köründe sigara içiyorsun?" diye sorguladım. Sigarayı küllüğüne bastırıp konuştu. "Öyle içesim geldi." dedi sadece.
İkimizde içeri girdiğimizde kıyafet alıp banyoya ilerledi. Su sesi geldiğinde duş aldığını anladım. Odayı toplayıp hazırlanmıştım. Sevgili kocamda çıktığında bir de onu beklemiştim. Birlikte odadan çıktığımızda tavırları bir garip gibiydi.
Kahvaltımızı yapıp dışarı çıktık. Güya alışveriş yapıyorduk ama her şeyi ben seçiyordum. Birlikte yürürken onu durdurdum. "Neyin var senin?" dediğimde "Bir şey yok." diyip kestirip attı.
Yine yürürken "Benden hiç bir şey sakladın mı?" dediğinde yüzümü buruşturdum. "Ne alaka?" diye sordum. Aklıma gelen hiçbir şey gelmemişti. "Merak ettim." dese de kafasını kurcalayan bir şey olduğunu farkettim.
Evin büyük bir kısmı bittiğinde kalanını sipariş vermiştik. Her şeyi kendi zevkime göre almıştım. Kocamınsa tek isteği yatak odasının siyah olmasıydı.
Yemek yemek için bir yere geçtiğimizde sipariş verip bekledik. Azra arıyordu ama normal telefondan değildi. İş cebindendi. İki telefonu da farklı kaydettiğim için anlayabiliyordum.
"Buna bakmam gerekiyor." diyip masadan kalktım. Onun yanında konuşamazdım bunu. "Efendim?" diye açtım telefonu. "Doruk hakkındakileri bilgileri sildik biliyorum ama biri istiyor." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Kim neden istesin ki?" diye sordum. "Buna çok şaşıracaksın ama arayan Doruk. Kaç kere teyit ettirsem de o." dediğinde masaya döndüm. Göz göze geldiğimizde bana gülümsedi. Zorla ona gülümseyip tekrar döndüm. "Seni öğrenmiş olabilir mi?" diye sorduğunda hızla konuştum.
"İyi de beni öğrense gelip sorabilirdi. Gelip sorsa hayır diyecek halim yok. Niye böyle bir şeye başvurduğunu anlamadım." diyip derin bir nefes aldım. "İşi kabul etmediğimi söyle. Bizde bilgi falan yok." dedim. "Tamam canım sen nasıl istersen." dediğinde telefonu kapattık. Kafayı yemek istiyordum.
Masaya döndüğümde direkt sordu. "Kimdi?" diye sordu. "Azra. Buluşalım diyordu da. Taşındığımızı söyledim." dediğinde kafasını salladı sadece. Yemek boyunca konuşmayı reddetmiştim.
Tekrar eve döndüğümüzde saat geçti. Herkes odasında olduğu için ben de direkt odaya çıktım. Pijamalarımı da giydikten sonra rahatladığımı hissettim. Doruk'u beklediğimde gelmesi uzun sürmüştü. Daha fazla beklemek istemediğim için yatağa geçip yattım. Yeterince kafam karışıktı zaten.
Üstünü değiştirip yanıma yattığında bana dönmedi. "Cidden derdin ne olduğunu söyleyecek misin?" dedim bilgileri istediğini bir kenara bırakarak. "Sana derdim olmadığını söyledim." diyip arkasını döndü. Bu yaptığını ona ödetecektim.
Ayağa kalkıp kapıya yürüdüm. Hızla yatağından kalkıp dibime geldi. Sırtım kapıyla buluşurken yutkundum. Kapıyı kilitleyip bana baktığında "Nereye gittiğini sanıyorsun?" diye kısık sesle konuştu. "Senden uzak olduğu kesin. Arkanı dönmeden önce düşüncektin." diyip kollarımı bağladım. "Sabır." diye fısıldadığında bana yaklaştı.
"Benim yatağımdayken hiçbir yere gidemezsin." dediğinde alayla güldüm. "Tabi." diye dalga geçercesine konuştuğumda "Gösteririm ama sana bunu." dediğinde "Gösterebilirsin." diye fısıldadım.
Sertçe beni öpmeye başladığında istediğinin bu olduğunu anladım. Kuduruktu çünkü. Kucağına aldığında bacaklarım beline dolandı. Sırtım sertçe kapıyla buluştuğunda inledim resmen. Neyin acısını çıkarıyordu benden? Yatağa ilerlediğimizde beni bırakıp tişörtünü çıkardı. Baklavaları bana gösteri yaparken tekrar dudaklarıyla buluştum. Çok geçmeden odada bir telefon sesi yankılandı.
Doruk üstümden kalkıp telefonu sinirle açtı. "Umarım bu saatte çok önemli bir şey için arıyorsundur yoksa kendine mezar bul." diye konuştuğumda gülmeden edemedim. Telefondaki her ne dediyse yüzü değişti. Yatakta oturup ona baktığımda o da bana döndü. Dediği şey ile çakılıp kalmıştım.
"Kurucularıyla görüşme ayarla." demişti. İşte o zaman anlamıştım beni öğrendiğini.
6.Bölüm Sonu. |
0% |