Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.Bölüm

@ineffable3107

Gece uyumamıştım bile düşünmekten. Bir yanım uyandırıp hesap sormak istese de içten içe bunun yanlış olduğunu düşünüyordum. Ama kaç kere baktıysam da o resmin dünden çekilmiş olması içimi yiyordu.

Uyku ve uyanıklık arasında Doruk'un telefonla konuşmasını duydum. "Daha dün oradaydım." dediğinde neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum. "Uğrarım bugünde." diyip kapanmıştı telefon.

Düşündüğüm şey olmasın. Giyinme odasına girdikten sonra ben de yerimden kalktım. "Nereye uğrayacakmışsın?" diye sordum. "Sen uyanık mıydın?" diye şaşkınca sorduğunda ona baktım.

"Dün neredeydin Doruk?" dan diye sormuştum bunu. Gayet rahat bir şekilde "Şirketteydim nerde olmamı isterdin?" diye sordu.

"Yine hangi saçma şeyi söyleyeceksin merak ediyorum." dedi saatini takarken. "Dün Özge'nin evinde değildin yani?" diye sorduğumda yüzünü buruşturdu. "Cidden saçmalıyorsun." yanımdan geçip gitmişti. "Ben mi saçmalıyorum?" diye peşinden giderken yeterince sinirliydim.

Mutfağa girip su aldığında da peşindeydim. Telefonumu açıp mesajı gösterdim. "Bu ne o zaman?" diye gösterdiğimde şaşkınlığı belliydi. "Ne işin vardı o evde?" diye sordum. O rahatça suyunu içiyordu.

"Kesin çağırmıştır sen de koşa koşa gitmişsindir." diye dalga geçer gibi konuştum. "Nasıl olsa geçende o çağırdı diye gelmiştin." dediğimde bardağı sertçe bırakıp yanımdan gitti. "Cevap bile veremiyorsun daha." dedim.

"Ortada cevap verecek bir şey yok çünkü." dedi. "Ne kadar rahatsın ya?" dedim şaşkınca.

"Çünkü yapmadığım bir şeyi şu an önüme getiriyorsun." dediğinde ona doğru yürüdüm. "O zaman senin eski sevgilin neden bana mesaj atıyor?" diye sorduğumda güldü. Sinirlenmeye başlıyordu.

Cevap vermeyip salona yürüdüğünde "Derdin ne senin ya?" diye peşinden gittim. "Benim bir derdim yok. Atılan resme inanan sensin." dediğinde sinirden kafayı yiyecektim.

"Diyelim ki gerçekten gittim. O zaman ne yapacaksın?" diye sorduğunda yutkunamadım. "Şu konuşmayı yapmış olmamıza bile inanamıyorum." diyip merdivenlere yöneldi. "Niye inkar etmiyorsun?" diye sordum.

"Yeter, Maral." diye sertçe konuştu. "Kimsenin evine gittiğim falan yok. Saçma şeyleri kafanda kurup gelme yanıma." dediğinde kırıldığımı hissettim.

"Sana demiştim." diyip devam ettim. "O kızın adı bu evde geçerse giderim dedim." nefes almayı unutmuştum. "Bunu bile bile nasıl yaparsın?" diye sordum.

"Hiçbir şey yapmadığımı söylüyorum sen bana inanmak yerine ona inanıyorsan çok da diyecek bir şey yok bence." dedi sadece. "Beni bir daha gitmekle tehdit edersen." sinirden konuştuğunda devamını getirmeden çıkıp gitti evden.

Kalbimi kırmıştı ve bundan haberi bile olmamıştı.

                                         ***

O an içime düşen kurtla hızla hazırlanıp evden çıktım. Doruk'u takip edecektim tüm gün. Gerçekten de şirketteydi.

Otoparktan çıkan arabasını görünce farkettirmeden de olsa peşinden gidiyordum. Restoran gibi bir yere geldiğinde dışarısının cam olduğu için şükrettim. Arabasını park ettiğinde hemen içeri geçmeyip telefonundan birini arıyordu. Kimi aradığını sorgulasam da çantamda çalan telefonla irkildim.

Bilerek telefonu açmadım. Açmadığıma sinirlenip içeri geçtiğinde oturduğu masayı görmeye çalıştım. Arkadaşları olduğunu Oğuz'u görmemle anlayınca rahat bir nefes aldım.

Biraz daha bekledikten sonra oradan gidecektim ki ileri de duran taksinin içinden ineni görmemle yerime çakılı kaldım. O taksiden inen Özge'den başkası değildi.

                                        ***

İçeri girmemek için zor dursam da yanlış bir şey olmamıştı. Kalktıkları zaman herkes arabasına binip giderken Özge Doruk'u durdurdu. Gizlice onları dinlemeye çalışıyordum. Hiçbir kelime duymasam da Doruk çok ifadesizdi.

Topuklularım fazla ses çıkarmış olacak ki Özge beni farketmişti. O an çok kötü bir şey oldu. Özge onu öptü. Doruk hemen onu itse de gözümün önündeki görüntü gitmemişti.

"Noluyor burada?" diye onlara yürüdüğümde Doruk beni beklemiyormuş gibiydi. "Göründüğü gibi değil." dedi hemen.

Özge gülerek gittiğinde Doruk'a baktım. "Ne yaptın sen?" diye çaresizce sormuştum. "Açıklayabilirim, Maral. Gerçekten." diyip elimi tuttuğunda hızla ondan çektim. "Daha seninle bu sabah o kız yüzünden kavga etmedik mi? Ne bok yemeye öpüşüyorsun?" diye bağırdığımda sesimin tonu umrumda değildi.

"Ben öpmedim. O beni zorla öptü ve ben hemen ittim zaten." dedi hızlıca. Siniri gözlerinden okunsa da yapacak bir şeyim yoktu. Göreceğimi görmüştüm.

"O kızın senin yanında ne işi vardı, Doruk? Bu sefer de sen mi çağırdın?" diye sordum. Ağlıyordum sanırım. "Öyle bir şey mümkün değil. Bir dinlemiyorsun ki beni!" dediğinde hızla kafamı salladım. "Daha neyini dinleyeceğim senin? Mahvettin her şeyi!" dediğimde bana bakıyordu sadece.

Elim parmağımdaki yüzüğe gittiğinde "Yapma." dediğini duysam da yapmıştım. Ona fırlattığımda gözlerini kapattı. "Sana dedim. O kızla ilgili bir şey olursa giderim dedim." yüzük çoktan yere düşmüştü. "Bitti her şey." diyip nefes aldım. "Buraya kadarmış." diyip arkamı dönüp giderken beni durdurdu.

"Lütfen beni dinle." dediğinde kolumu ondan çektim. "Benden uzak dur artık. O yüzüğü de Özge'ye takarsın artık." diyip yanından uzaklaştım. Taksiye binip ilerlerken ağlıyordum. Buraya gelirken gizli aldığım bir evim vardı. Kimse bilmezdi orayı. Siteyi tarif etmiştim adama.

Evimin olduğu rezidansa geldiğimizde arabadan inip baktım. Uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli. Çoğu eşyam buradaydı. Asıl evim burasıydı. Asansörle çıkarken hala ağladığımın farkında değildim.

Kapımın yanında duran çiçeğin içine sakladığım anahtarı alıp eve girdim. Bir gün ihtiyacım olursa diye yedek anahtarım orda olurdu.

Hiçbir odaya girmeyip kendi odama girdim. Başucumda duran annemle benim küçüklük fotoğrafımı gördüğümde daha çok ağlamak istiyordum.

"Anne çok yalnızım." diyip resme sarıldım. "Çok kırıyorlar beni anne." dedim yatağa girip. "Sen de yoksun anne." dedim gözyaşlarımın içinden. "Anne lütfen bana yardım et. En çok sana ihtiyacım var." dedim. Cevap gelmedi. Ne kadar ağladım bilmiyordum ama en son gözlerim kapanmıştı.

                                         ***

1 hafta geçtiğinde Doruk sürekli arıyordu ama açmıyordum. Nereden bulduğunu bilemesem de kapıma geliyordu sürekli. Kovuyordum hep. Onun evde olmadığı bir vakit gidip laptopumu aldım. Tepkisini görebilmek için kendimin hazırladığı bir boşanma kağıdı bırakmıştım. Gerçeğinden farkı yoktu. Sürekli gittiğim kafeye gidip oturdum. Kendisi olmasa bile korumaları peşimdeydi hep. Laptopumu açıp yazı yazarken karşıma bir kız oturmuştu. Bu kızı Özge'nin yanında gördüğüme emindim.

"Merhaba." dediğinde laptopumu kapatıp ona baktım. "Özge mi yolladı seni de?" dediğimde güldü. "Merak etme onunla uzaktan yakından alakam yok." dediğinde bunu merak etmiyordum bile. "Ne istiyorsun?" dedim direkt.

"Bende sana ait bir şey var." diyip telefonunu açtı. Ses kaydıydı bu. Oynattığında dinledim.

"Kızım niye böyle bir şey yaparsın ki?" diye konuştu biri. Muhattabı Özge olmalıydı. "Doruk'u o kızla görmeye dayanamıyorum. Görmüyor musun nasıl mutlu onunla. Benimle bu kadar değildi." dediğinde şok içindeydim. Bizi mi gözlüyordu? "O fotoğrafı niye çektin?" diye bir soru yöneltildiğinde bu soruyu soran karşımdaki kızın sesiydi. "Ben çekmedim bile. Kardeşim çekti. Evde değildim o gün." dediğimde kendime küfür ediyordum. Cidden hiçbir şey yapmamıştı ve ben onu dinlememiştim. "O gün onu görünce kıskansın diye öptüm. Hemen itti zaten beni. Onu sevdiği çok belli." dediğinde beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Cidden neyim vardı benim?

Ses kaydı bittiğinde kendimi toplayıp karşımdaki kıza baktım. "Arkadaşı değil misin sen? Bunu niye bana dinletiyorsun?" diye sordum. "Üvey ablamın arkadaşı ama kendisini hiç sevmem. Çok burnu havada bir kız. Bunu her kim olsa yapardım. Sonuçta hemcinsimsin." dediğinde gözlerine baktım. Doğru söylüyor gibiydi. "Bu kaydı bana atabilir misin?" dediğimde numaramı alıp atmıştı.

Oturup konuştuğumuzda gerçekten iyi bir kıza benziyordu. Aynı yaştaymışız. Kızın yanından kalktığımda saate baktım. Akşam olmuştu bile. Özge'nin icabına sonra bakardım ama şu an evde bir boşanma kağıdı vardı. O kağıdı yok etmeliydim hemen.

Hızla eve geldiğimde Doruk evdeydi. Aldığım bilgilere göre eve gitmiyordu ama şu an evdeydi. Odadaki makyaj masasına bırakmıştım. Ses gelmediği için sessiz adımlarla yukarı çıktım. Odanın kapısı açıktı. Her şey yerli yerindeydi.

Makyaj masasına ilerleyip kağıda baktığımda farketmediğini anladım. Banyodan biri çıktığında kağıdı hızla arkama alıp buruşturdum. Doruk'tan başkası olamazdı zaten. Beni gördüğüne şaşırmıştı.

"Ne işin var senin burada?" diye sorduğunda ona baktım. Yeni giydiği belli olan eşofmanlarıyla hala iyi gözüküyordu. "Gelmiyim mi?" diye sordum masumca.

Başta afalladığını görsem de bana doğru yürüdü. "Gelebilirsin tabi de. Bir haftadır kapından kovuyorsun ya. Şaşırıyor insan tabi." dediğinde gayet rahattı.

"Bazı şeylerin farkına vardım diyelim." dediğimde şaşırarak bana baktı. "Her şeyi öğrendim." dediğimde derin bir nefes aldım. "Dinlemediğim için özür dilerim." dediğimde sakince beni dinliyordu. "Bir şey demeyecek misin?" dedim.

"Bilmiyorum, Maral. Geldin hiçbir şey diyemeden yüzüğü çıkardın. Bitti dedin. Yetmedi kaç kere yanına geldim. Kovdun. Şimdi ne değişti?" diye sorduğunda yutkundum. "Sana inanmalıydım çünkü." dediğimde kafasını salladı. Elimdeki kağıdı görünce değişik bir şekilde baktı. "Elindeki ne?" dediğinde daha çok buruşturmaya çalıştım. "Önemli değil." desem de inanmadı.

"Bakayım." dediğinde ondan çekmeye çalışana kadar benden almıştı. Kağıdı açtığında ne yapacağımı bilemedim. "Bu ne?" dediğinde ona bakamadım. Yavaşça çenemden tutup ona bakmamı sağladı. "Benden boşanmak mı istedin?" dediğinde kafamı hızla hayır anlamında salladım. O kağıdı yırtmalıydım.

"İnanmıyorum sana!" diye bağırdığında korkudan sıçradım. "Bunu çok önce bıraktın değil mi? Şimdi öğrenince pişman oldun." diye bağırmaya devam ettiğinde bir şey diyemez olmuştum. Beni bırakıp çalışma odasına gittiğinde yapacağı şeyi anlamıştım. "Doruk!" diye bağırsam da dinlemiyordu.

Masadan kalemi alıp imzaladığında kalbimi yerinden sökmüşler gibi hissettim. "Al!" diyip kağıdı yüzüme fırlattığında yutkunamadım bile. "Mutlu olursun şimdi. İstediğin yere gitmekte özgürsün." dediğinde yaşaran gözlerimle ona baktım. "Hatta sen kal. Bu sefer ben gidiyorum." dediğimde durdurmaya çalıştım.

"Doruk, lütfen bir dinle." dedim. Kolunu benden çekti. "Kalbini kırdırtma bana." diyip çıkıp gitmişti. Masadaki her şeyi yere fırlattığımda kriz geçirmiştim. En son dayanamayıp yere çöktüm. O belge sahteydi ama gerçeği olsaydı ne yapardım?

O an aklıma ilk gelen şeyi yapıp Özge'nin evini öğrendim. Hızla oraya gittiğimde yapacaklarımı ben bile bilmiyordum.

Bahçede beni gördüğünde hızla yanıma geldi. "Maral senin ne işin var burada?" diye telaşla sordu. Arkadaşları burada olduğu için rezil olacağından korkmuştur. Ona tokat attığımda çıkan sese ben bile şok olmuştum. "Sen ne biçim bir kadınsın ya! Hiç mi gururun yok kızım senin?" diye bağırdığımda arkadaşlarının birkaçı gelmişti bile. Canı yandığı için cevap veremiyordu. "Ben ne yaptıysam onu sevdiğim için yaptım!" dedi ağlayarak. Bu nasıl sevmekti?

"Ama o seni sevmiyor!" diye gerçeği onun yüzüne vurdum. "Sen ayrılmışsın? Nasıl onu sevebilirsin?" dediğimde şok içinde baktı. Bana bağırıp çağırdığında arkadaşları onu tutmuştu. Daha fazlasını midem kaldırmadığı için oradan ayrıldım.

Nereye gittiğini bilmiyordum bile. Kaç kere arasam da açmamıştı. Çıldırmak üzereydim. Şirkette yoktu, öbür evde yoktu, ailesinin evinde yoktu. Kafayı yiyecektim.

Didem aradığında açtım. Ağlıyor muydu anlamamıştım. "Maral abla abim kaza yapmış. Babamı aradılar şimdi. Lütfen gel." dediğinde beynimden vurulmuştum. Ne kazasından bahsediyordu.

Arabayı nasıl kullandığımı bilemeden hastaneye gelmiştim. Doruk'un adını söyleyince ameliyatta olduğunu söylediler. Hızla oraya gittiğimde ağlamaktan gözüm görmüyordu bile. Ailesinin hiçbir şeyden haberi yoktu. Didem beni görür görmez ağlayarak sarıldı. Daha çok ağladım. "Nerede abin? Nasıl?" diye sorularımı sıraladım.

"Bilmiyoruz." diyip hıçkırdı. "Babama bir telefon geldi. Abimin arabasını bulmuşlar. Pert haldeymiş. Bizde buraya geldik direkt. Ameliyata almışlar çoktan." dediğimde o arabanın içindeki ben olmalıydım diye geçirdim içimden. "Elçin anne nerede?" diye sordum direkt. Katta korumalardan başka biri yoktu.

"Kriz geçirince bayıltmak zorunda kaldılar. Babam başında bekliyor şimdi." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

Hemşirenin biri çıktığında direkt sordum. "Doruk nasıl? İyi mi?" dediğinde "Bilgi veremiyoruz hanımefendi." diyip hızla yanımdan ayrıldı. Ne demek bilgi veremiyorduk?

***
Ne kadar bekledik bilmiyorum ama ameliyat bitmek bilmemişti. Sessizce ağlayarak otururken karşıdan gelen Elçin anneyi görünce o tarafa bakamadım. Oğlunun burda yatmasının sebebi bendim ve bilmiyorlardı. Bana gelip sarıldığında tükürüğüm boğazımda kalmıştı. Hiçbir şey demeden bana sarılıp ağlıyordu. Nihat baba da omzumu sıvazladığında daha çok ağlamak istemiştim.

Birkaç saat sonra hala aynı yerde bekliyorduk. Gece kaç olduğunu bilmesem de gözüme uyku girmiyordu. Sonunda doktor çıktığında hepimiz ayaklandık. Tıbbi şeylerden bahsettiğinde anlamamıştım. "Biz elimizden geleni yapıp yaralarına müdahale ettik. Hayati tehlikesi hala devam ediyor. Bundan sonrası ona bağlı." dediğinde ne yapacağımı bilemedim. Elçin anne 'oğlum' diye ağlamaya başladığında ben daha çok ağladım.

Doruk'u yoğun bakıma aldıklarında camdan ona baktım. Yüzündeki yaralara rağmen yüzü hala pürüzsüzdü. Vücudundaki sargıları gördükçe içim acıyordu. Bir an önce uyansın istedim.

Hala aynı yerimde beklerken hemşireler gelip gidiyorlardı. Elçin anne ve Didem, Nihat babanın zoruyla gitmişlerdi. Bana da çok ısrar etselerde gitmedim. Oğuz yanıma geldiğinde ona dönmedim bile. "Maral, sen de eve gidip kendine gelmelisin. Bak o iyi. O seni bırakıp gitmez." dediğinde daha çok ağladım. "Gidemem." dedim sadece.

Çoktan sabah olmuştu bile.

Elçin anne geldiğinde daha iyiydi. Ne kadar iyi olabilirse tabi. "Kızım hadi sen de git bir kendine gel." dediğinde kafamı salladım. Gitmek istemiyordum. "Gitmek istemiyorum." dedim kısılan sesimle. Çok ağlamaktan sesim çıkmıyordu.

"Bak biz buradayız. Hadi kızım." dediğinde daha fazla konuşmak istemeyip dediğini yaptım. Korumalardan biri beni eve getirdiğinde eve baktım. Dağılmış bir haldeydi. O yokken bu eve gelmek bile istemedim. Dağıttığım her şeyi toplayarak evi eski haline getirdim. Ağlayarak duşa girdiğimde bedenimi hissetmiyordum. Üstüme normal bir şeyler geçirip tekrar hastaneye döndüm.

Herkes yine aynı şekilde beklerken doktor gelip bir kişinin içeri girmesini isteyince Elçin anneye bakıp girmesini istemiştik. O istemeyip beni göstermişti. "Kızım sen gir şimdi." dediğinde burukça ona baktım.

Hazırlanıp içeriye girdiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Yanına oturup eline dokundum. Tepki yoktu.

"Seninle tanışmadan önce hayatım yoktu. Yurtdışında bilmediğim bir yerde dedemlerle büyüdüm büyüdüm. O günü iyi hatırlıyorum." dedim. Beni duymuyordu belki ama anlatıyordum. "Yağmur yağıyordu. O adamın annemi öldürdüğü yerdeydim. O aramasaydı o gün kendimi öldürecektim belki de." diye anlatmaya devam ettim. Bunu kimse bilmezdi. Yaşamaya hevesli değildim hiçbir zaman. "Şirkete gittim sonra. Niye gittiğimi ben de bilmiyordum ama içimden bir ses gitmemi söylemişti. Karşımda babanı görünce başta anlamadım tabi. Babam yüzüme bile bakmadan 'gelinin' demişti. Anlamamakta ısrar ettim. Babanı ve seni tanıyordum. Başta kabul etmedim ama sonra baban bana bir şeyler söyledi. Senin nasıl biri olduğunu bilmiyordum ama belki o adamdan kurtulmamın tek yolu belki buydu. Sonra sen geldin hayatıma. Başta arkadaş gibi olursak belki birbirimize alışırız diye düşündüm. Hoşlanmaya başladım. Üniversitede de bu duyguları yaşadım ama sana hissettiklerim farklıydı. Kısa zamanda bu duyguları yaşadığım için sorguladım ama gerçekti. O adam beni kaçırdığında anladım senden ayrılmak istemediğimi." daha fazla vaktim kalmayınca "Senden gizliyorum ama o yazıları yazan benim. Seninle olduktan sonra hepsini senin için yazdım. Senin bilgilerini de kaldıran bendim. Kendini haber etmek istediğinde de karşı çıkan bendim." diye itirafta bulundum.

"Maral hanım, çıkmanız gerekiyor." diye seslendiklerinde ona baktım. "Seni seviyorum, Doruk. Sen olmadan çok yalnızım. Lütfen uyan." diyip ayağa kalktığımda elimi tuttu.

"Doruk." diye fısıldadım. Elimi tutmuştu. "Maral." diye kesik kesik konuştuğunda "Burdayım ben." dedim sadece. Ben çıkmadan makinesinden sesler gelince çoktan odaya gelmişlerdi.

"Maral hanım. Dışarı çıkın lütfen." dediklerinde bir şey diyemeden çıkmıştım.

Herkes cama baktığında ben de yanlarına gittim. Ne olduğunu anlayamıyordum. Doktor odadan çıktığında "Hastamız kendine geldi. Normal odaya alın." dediğinde herkes çok mutluydu. Didem gelip sarıldığında şok içinde olsam da ben de ona sarıldım.

9.Bölüm Sonu.

 

Loading...
0%