Yeni Üyelik
27.
Bölüm

25 | Kül İzleri̇

@inviernonoctis


"Kül izleri kalbimin derinliklerinde gizliydi. Sahi insanlar duygularını ne zaman açığa çıkarır? Kalbimizin içindeki yangını göz göre göre harlıyoruz"


Ruhumun üzerinde babamın yokluğunun bıraktığı darbe izleri vardı. Hayatımın bir köşesinde olmana. Kalbimde bir iz bırakabilmene tutundum.


Ben Açelya Bulut, kendimi tamamen kaybettim.


Ben Mila Bulut, sahiden de duygularını kaybetmiş bir kadınım, duygularımı yansıtmayacak bir kadınım.


Nefes almakta bile zorlanan bir kişi vardı. O kişi Çağrı.


Duygularına karşılık veremeyecek bir kadın vardı. O kadın bendim.


Tükenmez siyah kalemim ile başlık atarken düşüncelerim Kandemir'e kaydı. Çağrı Kandemir...Kandemir aynı kişiler mi? Dalgınca hocanın anlattıklarını yazıyordum. Yeşil gözlerini hatırladım, mavi ve yeşilin karışımı gözler.


Ders bittiğinde sınıftan acelece çıktığımda Elif arkamdan bağırdı. Onu dinlemeden Akel'in sınıfının olduğu kata çıktım. Akel ve Kandemir aynı sınıftılarmış. Ellerimi dizlerime koyup derin nefesler aldım. Neden bu kadar hızlı koştum?


"Böyle hızlı nereye koşuyorsun?" Dizlerimdeki elleri çekip sesin sahibine döndüm.Mavi gözler endişeyle üstümde gezinde."Ne? Ah... Senin yanına geliyordum." Akel şaşkınlığını gizlemeye çalıştı ama beceremedi.


"Neden?"


"Dün basketbol oynadığın kişi...adı ne?" Akel bakışlarımı şüpheyle kaçırdı.


"Kandemir mi?"Başımı evet anlamında salladım."A...Anıl Kandemir." Kaşlarımı çattım, buna inanmak istemiyorum. "Neden sordun?"


"Boşver." Diye geçiştirdim.Uzaklaştığımda Akel'in arkamdan baktığını biliyordum. Ara geçitten geçip basketbol sahasının olduğu yere geçtim. Oturma bankın olduğu yere geçip oturdum.


Bakışlarımı sahanın olduğu yerde gezdirdim. Bir an Çağrı'yı bulduğumu düşündüm. Ama yine olmadı, bunun bir yalan olmasını istiyorum. Cebimden telefonumu çıkardım. Çağrı yazmıştı.


Çağrı:Mila iyi misin?


Mila'm:Evet.


Çağrı:Yalan söyleme, bir şeyler olmuş belli.


Çağrı:Bana anlatabilirsin.


Derin nefes alıp bakışlarımı etrafta gezdirdim. Ne söyleyecektim? Olayı kısaca anlattım.


Çağrı:Üzgünüm


Çağrı:O ben değilim, soy isim benzerliği sadece.


Çağrı:Hem Akel ile yan yana olmak mı?


Çağrı:Asla.


Mila'm:Yalan söylediğini düşünüyorum.


Mila'm:Bilmiyorum ama yalan söylüyor gibisin.


Mila'm:Kim olduğunu, seni bulacağım.


Mila'm:Artık kaçışın yok Çağrı.


Çağrı:Ben değilim diyorum.


Çağrı:Sence o kişi ben olsam karşında kayıtsız olur muyum?


Çağrı: Karşında kayıtsız kalır mıyım?


Çağrı:Orada olsaydım kayıtsız kalmazdım.


Mila'm:Çünkü kim olduğunu gizlemek istiyorsun.


Mila'm:Anıl sen olmasan bile seni bulacağım.


Mila'm:Ayrıca Anıl'ı daha önce görmedim, ve okulda Açelya ismimle biliniyorum.


Mila'm:Sadece okuldan Akel, Neva, Elif, Buse, Cihan ve sen biliyorsun.


Mila'm:Peki Anıl nereden biliyor?


Mila'm:Öyle olsun Çağrı.


Görüldü


"Açelya." Bakışlarımı yeşil gözlere çevirdim. Gülümsedim, Anıl Kandemir."Efendim?" Yanıma mesafe olacak şekilde oturduğunda ona doğru döndüm. "Al." Cebinden çıkardığı fıstıklı çikolatayı uzattığında gözlerimi kıstım.


"İçinde zehir yok merak etme."Çikolatayı almadığımda elinin bacağımla temas etmemesi için yukarıdan dizlerime bıraktı."Teşekkür ederim."


"Mila olan ismimi nereden biliyorsun?" Rengini ayırt edemiyorum gözlerinin. Mavi ve yeşilimsi gözlerini etrafta gezdirdi."Arkadaşlarının bir kaç kere Mila dediğini ve seninde söylememelerini dediğini duymuştum."


"Eğer seni rahatsız ettiyse özür dilerim."


"Özür dileme, istersen Mila diyebilirsin."Anıl tebessüm ettiğinde gülümsedim.Dizimdeki çikolatayı alıp paketini açtım.Çikolatayı yerken düşüncelere daldım. Anıl'ın Çağrı olduğundan eminim, neden yalan söylüyor? Mila demesine bu yüzden izin verecektim. Ayrıca sesi biraz olsa bile benziyor.


"Peki...Mila."Gülümseyip sahaya baktım."Basketbol topu var mı burada?"Anıl ayağa kalktı."Şurada var." Top basketbol sahasının içindeydi. Aslında basketbol oynamayı bilmiyordum sırf Anıl'ı tanımak adına oynayacağım."Biraz biliyorum oynamayı hadi gel."


"Emin misin Mila?" Başımı evet anlamında sallayıp topu aldım. Dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Anıl tan karşıma geçti, topu ortamıza bıraktım."İlk alan başlar."


"1...2..3!" Anıl dalgınca gözlerime bakarken topu aldım. Anıl bana doğru topu almak için yaklaştı. Topu sektirerek potaya doğru hızlandım. Anıl tam topu alacakken zıplayarak potaya attım."Yaşasın!" Gülümseyerek Anıl'a döndüğümde beni izlediğini fark ettim.


"Bu kadar sevineceğini bilseydim daha önce teklif ederdim oynamayı." Bakışlarımı kaçırıp topu ona doğru attım."Devamını sonra oynarız." Topu aldı, yeşil gözlerini gözlerimden ayırmadan topu potaya attı. Bakışlarım potaya kaydı, gözlerime bakarak topu tutturdu."Sonra görüşürüz Açelya Mila."Merdivenlere yöneldiği zaman beni duyması için bağırdım.


"Sadece Mila!"


🍂


Çıkış saati gelmesiyle iç çektim. Aslında aklımda bir plan var. Müdür bu saatlerde daha doğrusu hiç okula gelmiyordu. Şu an bodrum katında saklanabilirsem müdürün odasına girebilirim."Siz gidin bilekliğimi kaybettim bulmam gerek."


"İstersen beraber arıyalım." Dedi Neva.Başımı hayır anlamında salladığımda Elif şüpheli bakışlarını üstümde gezdirdi."Peki." Sınıftan çıktığımızda etrafın dolu olmasından yararlanarak aralarından geçerek hafifçe eğilerek aralarından kaçtım.


Bodrum katına giden kapak basketbol sahasının olduğu yerde.Kapağın iki tutma yerlerini tutarak sıkışmış kapağı çekiştirdim.Kapağın açılmasıyla içeri atladım.Saç bandanamı kapağın arasına sıkıştırdım. Eğer aralıklı olmasa kapak kapanırsa birisi beni fark edene kadar burada kalmak zorunda kalırdım. Bandananın diğer ucunu bileğime bağlayıp sessizce bekledim.


Bir kaç dakika içinde herkes gidecek ve kameralar kapanacaktı.Seslerin gelmesi ile korkudan nefesimi tuttum. "Sen delirmiş olmalısın Buse!" Sesler boğuk geliyordu, Buse ve kim olduğunu bilmediğim birisi vardı. "Seni ilgilendirmez."Buse'nin sesi öfkeliydi."Bu beni ilgilendirir Buse.Mila ile ilgili her şey beni ilgilendirir."


"Seni ilgilendiren kişi ben olmalıyım! Kuzenin olan benim."Bir dakika demin Mila mı denildi."Sen benim hiçbir şeyim değilsin Buse. Mila için her şeyi karşıma alırım."


"Aptalsın sen Çağrı! Seni sevmeyecek birisini seviyorsun."


Sonra uzaklaşma seslerini duydum. Çağrı... Çağrı'nın kim olduğunu bilme şansını kaçırdım. Derin bir nefes alarak kapağı ittirdim. Kenarlardan tutunarak çıktım.Saç bandanamı çıkarıp cebime koydum. Kameraların hepsi şu an kapandı. Dizlerimin üstündeki tozları silktim.


Seni sevmeyecek birisini seviyorsun...


Başımı iki yana sallayıp müdürün odasının hangi katta olduğunu düşünmeye çalıştım.Bir...hayır...iki sanırım evet. Merdivenlere yöneldim umarım kimse yoktur.


Müdür


Yazan kapılı odanın kulpunu tedirginlikle tuttum. Hafifçe kapıyı aralıklayıp başımı aralıklı kapıdan içeri soktum. Hapşırdığımda daha çok tedirgin oldum.


Küçükken hastalığımda ya da düşüp acı çektiğimde çok korkardım çünkü bazı çocuklar hastalanıp ailelerinin ilgilenmelerini isterken ben ise korkardım.


Ne zaman hastalansam daha kötü olurdu, kendi çabamla kendimi iyileştirir ve babamdan azar işitirdim. Artık her şey geride kalmıştı ama yine de korkular devam ediyordu. İçeri girip kapıyı sessizce kapadım. Cebimden telefonumu çıkarıp fenerini açtım. Öğrencilerin kayıtları tam olarak karşımdaki dolaptaydı. Telefonumun feneri dolaba gelecek şekilde telefonumu masaya yasladım. Cebimden eldivenlerimi çıkarıp giydim. Parmak izimin çıkmasını istemiyorum.


Dolabın kapağını açıp binlerce dosyalara iç çekerek baktım. Neyseki şubelere göre ayırmışlardı. İşaret parmağımı dosyaların üstünde gezdirdim.Ama Çağrı hangi şubede olabilirdi? Ayrıca Anıl'dan şüphe duyuyorum.12/G yazan dosyaların olduğu klasörü aldım.


İşaret parmağımla teker teker bütün öğrencilerin isminin üstünden geçtim.


Akel Demir...Anıl Kandemir


Kahretsin...neden tek Anıl yazıyor? Yoksa gerçekten Çağrı değil mi? Belki Anıl Çağrı değildir o zaman diğerlerine bakmam gerekiyor. Geri yerine koydum. Bu bir saatten bile fazla sürebilir...


Bir saatin sonucunda elim boş kalmıştı. Hepsine teker teker bakıp yerine koymuştum. Sadece Anıl Kandemir vardı. Çağrı başka okulda okumuyordu kendisi söyledi aynı okulda olduğumuzu. Telefonumu masadan alıp feneri kapattım. Telefonumu cebime koydum. Ya ikinci ismi ile yazıldıysa okula? Ama sadece Kandemir olan Anıl vardı... Ya onu bulamamam için sonradan Anıl diye yazdırdıysa ismini?


Şüphelerimi bir kenera bıraktım. Sandalyeye oturup sandalyeyi döndürdüm. Bakışlarım hâlâ dosyaların olduğu yerdeydi. Bunda bir iş var eminim. Ağzımda el hissetmemle çığlık atmaya çalıştım. Elini sıkıca ağzımın üstüne bastırmıştı."Elimi çekeceğim bağırma.Benim Anıl." Sessiz kaldığımda elini çekti. Geri çekilerek telefonumu cebimden çıkarıp feneri açıp Anıl'ın gözlerine tuttum. Elini öne doğru uzatıp gözlerini kıstı. Dalgınca gözlerine daldım. Neden gözlerinin rengi her gün değişiyor? Bazı güneş mavi iken bazı güneşte yeşil oluyor.


Bazen yeşilimsi mavi şimdi ise feneri tuttuğum için mavi olmuştu."Lens mi kullanıyorsun?" Gözlerini kısarak telefonumu işaret etti."Feneri kapatır mısın? Ayrıca hayır kendi gözlerim." Feneri kapatıp telefonumu cebime koydum."Gözlerinin rengi neden hep değişiyor?" Alçak bir sesle bilmiyorum dedi.


"Neden buradasın?"


"Asıl benim sormam gerek. Neden müdürün odasındasın Mila?" İşaret parmağımla dosyaları işaret ettim."Birisini arıyorum." Kaşlarını çattı."Kimi arıyorsun?"


"Ç...Boşver bulamadım zaten." Hayal kırıklığıyla iç çektiğinde gözlerinde bir şeyler değişti."Senin için önemli biri mi?" Ne diyebilirdim? Önemsiz değil ama önemli de değil."Evet." Hafifçe gülümseyip 'anladım' diye mırıldandı.


"Çıkalım artık buradan."


"Kapılar kapanmadı mı?" Gülümseyerek kapıya doğru yürüdü. Anahtarı salladı."Anahtar bende olduğu sürece sıkıntı yok."Yanına koşup elimi anahtara uzattım. İşaret parmağıyla alnımdan ittirip anahtarı cebine koydu."Bu yedek anahtar merak etme yarın yerine koyacağım." Kapıyı açtığında eğilerek kolunun altından fırladım. Gülerek peşimden geldi."Çocuk gibisin."


"Hayır."


"Evet."


"Seninle hayır evet kavgasına girmeyeceğim." Yanımda yürürken sessiz kaldım. Anıl Çağrı olabilir mi? Yoksa saçmalıyor muyum? "Ne düşünüyorsun?" Anıl bahçe giriş demir kapısını açarken mırıldandım." Boşver."


"Eğer yanlış anlamayacaksan sana bir şey rica edeceğim. Aslında yeni bir eve taşımdım ve market alışverişinde ne almam gerek bilmiyorum. Bana yardım eder misin?" Sessiz kaldım.


Etrafa bakıp yerden aldığı kafayı yaracak kadar olan taşı bana doğru uzattı."Bana güvenmiyorsan bunu al, oldu ki sana zarar vereceğimi düşünüyorsan tereddüt etmeden vur kafama."Elindeki taşı alıp yere bıraktım."Gerek yok. Öyleyse gidelim."


Çıkışta duran motora doğru yürüdük. Çağrı'nın motorunun aynısıydı. Anıl kaskları motorun üstünden alırken ben alnımı ovuşturdum. "Kaskı takabiliyor musun yoksa ben mi takayım?" Başımı hayır anlamında salladığımda elindeki siyah kaskı başıma taktı. Saçlarımı geriye doğru ittim. Anıl diğer kaskı başına taktı.


Anıl motora bindiğinde ben de ayaklarımı sağ taraftan sarkıtarak motoruna bindim.Motorun kenarlarından tutundum."Öyle düşersin Mila." Her ne kadar Çağrı olduğunu düşünsemde motora bindiğimde bir tek Çağrı'ya sarılmak istiyorum."Hayır, sen sür motoru."


"Peki." Gaza bastığında ilk başta sarsıldım. Kenarlardan destek alarak sabit durdum.Bir anda yavaşlayınca şaşırdım."Neden yavaşladın?"


"Düşeceksin diye endişelendim."


Ses tonu gerçekten endişelendiğinin kanıtıydı. Sessiz kaldım, konuşacak bir yanıtım yoktu.


Motoru durduğunda kaskı başımdan çıkarıp elimde tuttum. Anıl motoru park edip yanıma geldi."İçeri girelim."


İçeri girdiğimizde Anıl alışveriş arabasını yan taraftan aldı.Anıl bana baktığında başımı evet anlamında salladım.


"Bu arada merak etme sırrın benimle güvende." Göz kırptığında kaşlarımı çattım."Sen neden okuldaydın?"


"Senin yüzünden."


"Benim yüzümden mi?"


"Evet, seni müdür odasına giderken gördüğüm için kaldım."Alçak bir sesle anladım diyerek sebze ve meyvelerin olduğu yere doğru yürüdüğümde Anıl peşimden geldi."Alerjin var mı? Ayrıca tek mi yaşıyorsun ona göre alışveriş listesi ayarlayayım kafamda."


"Hayır.Ayrıca evet tek yaşıyorum." Beş tane poşet çıkarıp eline sıkıştırdım."Ne yediğini nasıl bilebilirim? " Gülerek bir poşete domates koyma devam etti. Beş poşete sebze ve meyve yediklerini doldurup alışveriş arabasının içine koyacakken durdurdum."İçine binsem olur mu? Lütfen Anıl." Başını tamam anlamında salladığında kolundan destek alarak alışveriş arabasının içine oturdum. Anıl poşetler kucağıma koyup alışveriş arabasını sürdü.


Cebimden telefonumu çıkarıp Çağrı'yı aradım ama çaldı çaldı açmadı."Açmıyor..." Anıl'ın telefonuma baktığını fark ederek telefonumu cebime koydum."Sağ taraftan giderek temizlik reyonuna gidelim." Anıl bir güçle ittirdiğinde yanlardan destek alarak çığlık attım. Tam reyona çarpacakken Anıl durdurmuştu."Anıl kaç bence."


Gülerek reyonu işaret etti."Ne almam gerek?" Zor bela dediklerimi hızlıca alarak yanıma geldi. Bacaklarımı katladığımda eşyaları koydu."Şimdi şu tarafa doğru!"


Diğer gıda olsun veya ne yiyorsa her şeyi aldıktan sonra kasaya gitmeden elinden destek alarak indim. Gülerek kulağıma doğru fısıldadı."İstersen kasaya kadar öyle gitseydin." Kaşlarımı çattığımda ürünleri alışveriş arabasından çıkarmaya başladı. Bir kaç dakika sonucu parayı ödeyip kartını cüzdanına koyarken dört poşet aldım."Hey dur! Onlar ağırlar ben taşırım."


"Hepsini taşıyamazsın Anıl."


"Ev zaten bir kaç dakikalık yol."


"Öyleyse sen motorla gidip motoru evine bırak. Ben burada poşetlerle seni beklerim." Tereddüt etmesine izin vermeden elimle onu susturdum."Anıl hayır demek yok." Anıl bir süre gözlerimde oyalandı."Peki." Kaskı ona uzattığımda aldı.Ben markette poşetlerle onu bekliyordum. Telefonumu cebimden çıkardım Çağrı mesaj atmıştı.


Çağrı:Beni aramışsın iyi misin?


Çağrı:Bir şey mi oldu?


Mila'm: :)


Mila'm:Hiç, sesini duymak istemiştim.


Çağrı:Ne?


Mila'm:Sesini duymak, seninle konuşmak istemiştim.


Mila'm:Ne oldu yoksa artık beni sevmiyor musun?


Çağrı:Sence bunun imkanı var mı Mila?


Çağrı:Sorun çok saçmaydı.


Çağrı:Seni canımdan çok severken senden nasıl vazgeçeyim?


Çağrı:Ölünceye kadar seninim.


Görüldü


Derin bir nefes alarak parmaklarımı klavyenin üstünde gezdirdim ama yanıt verecek gücü kendimde bulamadım. Çağrı benim şansımken, ben Çağrı'nın en büyük şanssızlığıyım. İstanbul kocaman bir şehirdi ve bu şehirin içinde duygularına karşılık veremeyecek kişiye Mila'ya aşık olmuştu. Mila'nın sevgisi onu öldürürdü, çünkü Mila'nın tek hayali babasının kızı olmaktı. Bunu başaramayan Mila'nın sevgiye inanması için yıllar lazımdı.


Diğerlerinin anlayamadığı konu buydu. Mila aşık olamaz, Mila güvenemez ya da Mila birisine kalbini veremez.Kalbi olmayan bir kadın nasıl sevebilir? Anlayacak, bir gün beni anlayacaklar.Beni anlayan insanlar elbette olacak.Kalbim ateş alıyordu her geçen gün, Çağrı'yı göz göre göre küle çeviremem.


"Mila!" Nefes nefese kalan Anıl'ın poşetlerin yarından çocuğunu almasını izledim."İyi misin?" Kalan hafif dört poşeti aldığımda başını evet anlamında salladı." İyiyim...Seni yalnız bırakmak istemedim."


"Ben kendimi korurum."


"Konu o değil Mila.Sen güçlü bir kadınsın kendini koruyabilirsin. Sadece yalnız kaldığında çok fazla düşüncelere dalıyorsun ve bu beni korkutuyor." Tek kaşımı kaldırarak gözlerine baktığımda gülümseyerek arkasını dönüp hızlıca yürüdü.İç çekip peşinden gittim."Elindekiler ağır mı?"


"Dalga mı geçiyorsun?"Kaşlarımı çattığımda güldü."Tamam kızma." Gülerek yürümeye devam ettim.Şimdi fark ediyorum neredeyse aynı boydayız, ben onun çenesine kadar geliyordum. "Anıl seni okulda daha önce görmedim. Yeni mi geldin?" Bir süre sessizce yürüdü."Gözlerin beni görmedi Mila. Ben her zaman orada bir yerlerdeydim."


Biraz daha yürüdükten sonra bizim evin biraz aşağılarında durmuştuk. Burası Doruk beyin evine yakındı. Hafif bizim eve benziyordu, bahçesi olan büyük bir evdi.Anıl cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açarken etrafa bakıyordum."Gel." Kapıyı açıp içeri girdiğinde peşinden gidip ayağımla kapıyı kapattım. Mutfağa doğru giderken onu takip etmemi söyledi.


Peşinden giderek poşetleri tezgaha bıraktım."Yerleştirmeye yardım ederdim ama neyi nereye koyacağını bilmiyorum."


"Ben hallederim.Sen dinlen."


"Banyo ne tarafta? Bir yüzümü yıkayım."


"Üst kat sağdaki beyaz kapı."Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim. Bu ev tanıdık geliyordu ve bu başımı ağrıtıyordu. Beyaz kapının önünde durduğumda kapıyı aralayıp başımı aradan soktum. Banyo olduğunu gördüğümde içeri girip kapıyı kapattım. Ellerimi lavabonun kenarlarına götürüp destek alarak ayakta durdum. Suyu açıp bir elimle kenarlardan destek alırken diğer elimle yüzüme su sıçratıyordum.


Anıl fark etmesin diye kendimi zor tuttum ama her an bayılacak gibiydim. Derin nefes alarak iyi olduğumdan emin olarak banyodan çıktım. Aşağıya indiğimde Anıl'ın her şeyi düzdüğünü gördüm."Bitti mi?"


"Evet."


"Ben artık gideyim, yarın okulda görüşürüz." Başını tamam anlamında salladı.Arkamı döndüm tam yürüyecekken sarsıldım."Mila!" Anıl ben tam düşecekken kolumdan tuttu."İyi misin? "


"Evet...sadece ben." Kendimde daha fazla konuşacak gücü bulamamıştım. Anıl beni koltuğa oturttu.Mutfağa gittiğinde peşinden baktım. Bir kaç saniye sonra geldi."Tuzlu ayran, kendine gelirsin." Elinden bardağı alıp tek dikişte bitirdim. Anıl elimden bardağı alıp sehpaya koydu.


🍂


Anıl iyi olduğumdan emin olduğunda eve gitmeme izin vermişti. Beni eve kadar motoru ile bırakmayı teklif etmişti ama kabul etmedim.


Mila'm:Çağrı


Çağrı:Efendim?


Mila'm:Sen benim hakkımda her şeyi biliyorsun ama ben bilmiyorum.


Mila'm:Doğum günün ne zaman, ayrıca okulda ismin bile yok?


Çağrı: Bugün yani 24 Temmuz doğum günüm.


Çağrı:Evet, ismim ve soy ismim ile kayıt yaptırmadım.


Çağrı:Babamın tekrardan geri gelmemesi için.


Çağrı:Annemin katilinin gelmemesi için Mila.


Mila'm:Müsait misin?


Çağrı:Evet ama neden?


Mila'm:Konuşmak istiyorum, sesli.


Çağrı arıyor...


Şaşkınlıkla aramasını yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm."Çağrı...Doğum gününde yanında olmayı çok isterdim.İyi ki doğdun , iyi ki her şey için iyi ki." Gülümsedi, hüzünle gülümsemişti. Gözyaşlarının aktığından emindim."Biliyor musun? Hayatımda ilk defa birisi doğum günümü kutladı."


"Ama bir yandan en kötü günüm."


"Neden, Bir şey mi oldu Çağrı? Hıçkırıkları duyuldu.Endişeyle konuşmasını bekledim.


"Mila...yeğenim öldürüldü."


Bugün bir ışık söndü, bir ışığın sönmesiyle felaketlerin yayılacağı güne yaklaşıldı.


Loading...
0%