Yeni Üyelik
29.
Bölüm

27 | İnti̇hardaki̇ Nergi̇sler

@inviernonoctis


"İhanet alın yazgısı, kendine dört duvar ör."


Karanlığın bile ulaşamayacağı bazı yerler vardı.


Aydınlığı öğrenmek ve hissetmek gerekirdi, eğer karanlık sizi yuttuysa karanlığın kendisi olun.


Karanlıkta bir mum, sönecek bir mum.


Kalbine bir mum yak, kalbinde sönmeyen bir mum oldun. Bu karanlık dünyada kalbin aydınlık kalsın.


Başımı dizeme yasladım, kollarımı bacaklarıma sardım. Ağlamak istedim ama gözyaşlarım akmadı.Çağrı yetmiş üç gündür arayıp mesaj atıyordu ama hiçbirine yanıt vermedim. Kendimde o gücü bulamadım ben bundan sonra Çağrı ile konuşmayı düşünmüyorum. Belki üstüne çok gitmiş olabilirim ama onun amcası yüzünden Adel öldü.


Yataktan kalkıp dolabın kapağını açtım. İnce hırkamı alıp giydim.Üstümde şort ve siyah tişört var.Yastığın altından telefonumu alıp cebime koydum.Herkes şu an uyuyor olmalı.Kapıyı sessizce açmaya dikkat ederek kapıyı araladım. Aradan geçerek merdivenlere yöneldim. Işıklar kapalıydı, telefonumun fenerini açıp ayaklarıma tuttum. Dış kapıyı açmadan bahçenin ışığını açıp dışarı çıktım.


Umut'un her gün oynadığı yere geçip sallancağa oturdum. Yavaş bir şekilde ayaklarımla ileri geri sallandırdım sallancağı. Kafam bulanıktı her şey nasıl bu kadar hızlı oluyor? "Mila!"Başımı yan tarafa çevirdim.Anıl elini demirliklerin arasına sokmuştu. Sallancaktan kalkıp dış kapıyı açtım, dışarı çıkıp kapıyı kilitledim.


Anıl evinin dış kilitlerini açtığında içeri girdim.Masanın olduğu tarafa geçip sandalyeye oturdum. Anıl karşıma oturup tek kaşını çattı."Ne oldu?"


"Neden bahsediyorsun?"


"Gözlerinden belli üzgün ve yorgunsun."Dedi aniden.


"Gözlerimden nasıl anlıyorsun?"


"Gözler kalbin aynasıdır, duygularını gözlerinden okursun." Kapüşonlu hırkamın şapkasını gözlerim görünmeyecek şekilde taktım. "Beni gerçekten seven birisini üzdüm."


"Nasıl?" Masada olduğunu fark etmediğim cipsi paketini açarken sordu. Bir tabakta ceviz, fıstık gibi kuruyemişler varken diğer boş kalan tabağa cipsini döktü."Hemen geliyorum.Kahve mi kola mı?"


"Kahve."

Anıl içeri giderken sessizce onu bekledim. Cipsiden bir tane alıp yedim.


Bir kaç dakika sonra gelmişti. Kendi kolasını masaya koyup benim kahvemi bana verdi. Yerine oturduğunda kahvemden yudum içtim."Anlat bakalım." Ceviz alıp ağzıma attım."Neyi?"


"Neler olduğunu." Kahvemden içip iç çektim. Belki hata yapmıştım ama zamanı geriye alamam.Hatalar yapıldı, acılar çekildi."Suçu olmadığını biliyorum...Hayır inanmıyorum bunlar nasıl tesadüf olur? Oyun oynuyor...Belki başından beri yalan söyledi."


Yağmur yağsaydı keşke.


Yağmur yağarsa gözyaşlarım gizlenirdi.


Yağmurda bile gözyaşlarımı fark eden tek kişi sensin Çağrı.


"Emin misin? " hırkanın şapkasının altından endişeli gözlerine baktım."Değilim." Hırkanın şapkasını geriye ittirdiğinde baş parmağıyla gözyaşımı sildi.


"Eminim seni anlayacaktır."


"Onun ölmesini istedim, intihar etmeye çalıştığı zamanı hatırlattım." Gözleri donuklaştı, sessiz kaldı."Ona çok kötü şeyler söyledim Anıl."diye mırıldanıp cipsi alıp yedim.


"Üzgün müsün?" Gözlerine baktım, başımı hayır anlamında salladım."Üzgün değilim ama ölmesini istememin ağır olduğunu biliyorum." Anıl fıstık yerken Çağrı'yı düşündüm.Anıl Çağrı olamaz eğer Anıl Çağrı olsaydı benimle konuşmazdı.


"Beni o kişi olarak düşün hissettiklerini söyle."


"Omuzlarında, kalbinde ölü bir çocuk var kaldıramıyorsun ağırlığını ama seni hiçbir zaman anlayamayacağım"Sessiz kaldı, bakışları yüzümde oyalandı. Düşüncelerini merak ediyordum, yüz hatlarımı unutmamak için teker teker inceliyor gibi bakıyordu. "Hislerin?"


"Seni sevmiyorum Çağrı...Bazen duyguların içinde boğulmak gerekiyor ama ben yapamıyorum.Sana kapıları açamıyorum, kilidi bende bile değil." Kapılarım hiçbir insana açılmayacak geçiş, ben kapıdan çıkamadığım gibi diğerlerini içeriye alamıyorum. Anahtarlarımı karanlıkta kaybettim kapı ışığın girmesine engel oluyor.


Sessizlik.


Ruhuma sızan mavimsi gözler, aldığı cevaptan fazlasını bekliyormuş gibi üzerimde dolandı. Bakışları ruhumu eziyordu.


Kendimi boşluğa atmama, ölmek istememe neden olan gözler.Düşeceksem boşluğa sırtımda Çağrı'nın ellerinin olmasını istemiyorum.


Onunla bağım olsun istemiyorum.


Bazı insanların sözleri ölümden beterdi, dillerindeki sözcükler bıçaktan keskin olup derimizi ölümcül şekilde keserdi. Bir bıçak seni öldürebilir ama sözcükler seni yaşadığın her gün öldürür.


"Bunları konuşmasak olur mu?" Bakışlarında bir şeyler değişti. Başını tamam anlamında sallayıp sessizliği dinledi.Gecenin soğuğu içime işliyordu."O gün iyi değildin...neden?"


Kaşlarımı çattım onun evinde neredeyse bayılacağım zamandan bahsediyor. Alnımı ovuşturup donuk bakışlarıyla karşılaştım."Bilmiyorum. Anlayamıyorum."


"Hep mi oluyor?"


"Senin ve Çağrı'nın yanında olmuştu sanırım."


🍂


Bir zamanlar...


Kötü günlerimde, kötü gecelerimde gözyaşlarım kor ateş gibi yakar canımı. Kulaklarımda sesin, düşüncelerimde babam sırtımı okşuyor. Gerçek ise...


Yapayalnızım ama bir savaş ordusunda gibiyim. Bugün trende, cam kenarında yolları izlerken ölümü düşündüm. 17 yaşımda, ölümümü düşündüm.


Cam kenarlarında yolculuk yapmak, üstelik şarkı dinleyerek hayal kuruyorsan... Hayatımda ihtiyacım olan bu.


Evin şu göğsümdür, sebep tebessümdü.


Şarkının sözleri kulağımda çınlarken gülümsedim. Başımı cama yasladım. Bunun geri dönüşü olmayacaktı biliyorum. Eve döndüğümde olacakları düşünemiyorum bile.


Ilgın'ın arkadaşı doğum günü partisi veriyordu, arkadaşı beni çağırmış ilk başta istemedim ama Ilgın'ı kıramadım.


Çantamdan kitap çıkardım. Bir süre kitabımı okudum. Bakışlarım karşı koltukta oturmuş kitap okuyan çocuğa kaydı.


Göz göze geldik.


Ona bakar bakmaz gözlerime baktı. Bakışlarını kitabına çevirdiğinde kitabıma baktım. Mavimsi yeşil gözleri parlıyordu.


Elimi yanağıma yaslayıp onu izledim. Anında bana baktı, gülümseyerek geri kitabına odaklandı. Gülümsememe engel olamadım, bakışlarımı kitaba çevirdim.Alttan alttan onu izledim.


Güldü, gülüşü melodiydi.

Şarkıların melodisi.


"Ben Alper." Sesi tıpkı rüyalarımda bulduğum huzur sesiydi. Huzurun temeli.Uzattığı elini tuttum."Ben Açelya."Gözleri gülüşüme takıldı, başını yana yatırdı."Sen hep gül olur mu?" Yanımdaki boş yere baktı, sonra bakışlarını gözlerime çevirdi. "Gel." Diye mırıldandığımda yanıma oturdu.


Bir süre sessizlik hüküm sürdü.


Ensesini kaşıyıp bakışlarını kaçırdı."Kitabını okumadın, yolculuk boyunca bakıyorsun." Gülümseyip gözlerime ışıl ışıl parlayan gözleriyle baktı.


"Kitabı okumuyordum, seni izliyordum."


"Camın yansımasından, kitabın kenarından seni izliyordum." Başını geriye doğru yasladı. Kafamı cama yaslayarak ona doğru baktım. Yüzünde huzurlu, mutlu bir ifade vardı.


Sonra kalkıp gitti, varlığı bir anda yok olmuştu.


Göz açıp kapayıncaya kadar gitmişti. Hayal mi görmüştüm? Alper gerçek değil miydi? Alper...


Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Demin gördüğüm neydi? Alper kim? Ben böyle bir anı yaşadığımı hatırlamıyorum. Evet doğum günü partisine gitmiştim ama Alper diye birisini görmedim.Dün Anıl ile biraz daha konuştuktan sonra eve dönmüştüm.


İç çekerek masanın kenarından telefonumu aldım. Yetmiş üç gündür onunla konuşmuyorum.


Çağrı:Bitti mi yani?


Çağrı: Her şey başlamadan bitti mi?


Çağrı: Canım çok yanıyor Mila. Canımı yakıyorsun...


Çağrı:Tek seferde sildin bizi.


Çağrı:Ölmemi istedin.


Çağrı:Beni bırakıp gittin.


Çağrı: Her konuda vazgeçildim Mila...


Çağrı:Sende benden vazgeçtin.


Mila'm:Tıpkı baban gibi mi?


Çağrı yazıyor...

Çağrı çevrimiçi...


Mila'm:Babanda seni böyle bırakıp gitmişti dimi?


Mila'm:Annende seni korurken ölmüştü.


Mila'm:Abin desen, kendini kaybetti.


Mila'm:Bak işte yabancılık çekmedin sen alışmışsındır sevgisizliğe.


Mila'm:İlk vazgeçilen olmaya.


Mila'm:Terk edilen olmaya.


Mila'm:Acıttı mı? Umarım öyle olmuştur.


Çağrı:Acıttı.


Çağrı: Senin tek bir sözün ölmek istememe neden oluyor.


Çağrı:Beni sevmeyen kalbinden öpüyorum.


Çağrı: Her neyse Mila, her neyse.


Çağrı: Bu kez ben unutacağım.


Mila'm:Ne?


Çağrı:Dediğin şeylerin ağırlığını.


Görüldü


Vazgeçmeyecek, asla.


Ona iyi gelmiyorum, benden uzaklaşsın istiyorum ama hâlâ istemiyor uzak durmayı. Başımı ellerimin arasını aldım. Kendime bir söz vermiştim, bu cehennemden kaçacaktım kardeşlerim ile. Eğer kardeşlerim yanımdaysa hiçbir ateş, yangın bana zarar veremez.


Kaçamadım.

Tenimde yanık izleriyle kaldım.


Bir insanı sevmek onu hayatına dahil etmek, kalbini avuçlarına bırakmak. Kalbinin içinden geçenleri onun kalbine aktarmak, duyguların içinde boğulmaktır.


Ben boğulamam.

Duygular beni zayıflatır.


Bir zamanlar...Kasım 13


Ben Mila, kendimi kontrol edemiyorum.


Doğum günüm.


Doğum günümü ailemle kutlamak her zaman hayalimdi. Olmadı, benim sarılacak bir babam, sevgi dolu bir yuvam olmadı.


Babaların kırdığı kalpler iyileşmez, annelerin akıttığı gözyaşları kurumaz.


Aynı evde yaşayan iki yabancıydık. Veli toplantılarıma gelmez, dikkatini çekmek için yaptığım hiçbir şeyle ilgilenmezdi.Babam için ölüydük, yaşayan üç beden.


Küvetteki suya kafamı soktuğum da beyin hücrelerimin donduğunu hissettim. Suyun altında bir süre nefessiz bekleyişin ardından kafamı yavaşça suyun içinden çıkarınca kahverengi saçlarım enseme doğru yapışmıştı. Küvetin içinden çıkıp bornozumu üzerime geçirdim. Saçlarımı havluyla sardım. Banyodan çıkıp odama geçtim.


Burası odamdı, evimdi ama bana ait değildi. Kendimi buraya ait görmüyordum. Benim evim değil, benim yuvam değil.


Açelya Mila Bulut ismim buydu.İkisi tamamen ayrı karakterlerdi.Açelya tamamen sadece olaylardan uzak duran bir tarafım olmuşken Mila ise tamamen kendi, başkalarının yıkımını yaratan bir kadındı.


Ben Açelya, tamamen aklımı yitirdim.


Dolabın kapağını açtım, siyah bol paça pantolon, beyaz sweatshirt alıp giydim. Kahverengi saçlarımı atkuyruğu yapıp askılıktan siyah montumu alıp giydim.


Bugün Buse ile buluşacaktım. Odamın kapısını açarak dikkatlice etrafa baktım. Kimse yoktu, iç çektim. Ilgın Umut ile dışarı çıkmıştı, annem ve babam işteydi.

Elimdeki telefonumu cebime koydum. Kapıyı açtığımda Buse'yi görmemle şaşırdım. Attığı konuma gidecektim. "Günaydın doğum günü kızı."


Beni kollarına aldığında ilk başta şaşırdığım için kalakaldım. Kollarımı etrafına dolayıp sıkıca sarıldım. Saçlarımı okşadı."Hadi gidelim."Gülerek elimden tutup peşinden sürükledi. Bugün doğum günüm olmasına rağmen içimde sevinç yokken Buse mutluluk doluydu.



"Açelya öncelikle saçlarına yıldızları indirmek istiyorum." Kaşlarımı çatarak Buse'nin gülümseyen yüzünü inceledim.İşaret parmağıyla sandalyede oturan ablayı işaret etti."Boncuk."Gülümsedim, saçlarıma küçük yıldız şeklinde boncukları taktırmak istiyordu.Ben sandalyeye oturduğumda Buse karşımdaki sandalyeye oturdu."Hangisinden istiyorsun?"


"Yıldızlı olan.Saçını ben örmek istiyorum siz boncukları takar mısınız?"Dediğinde Buse satıcı abla tamam dedi. Buse ayağa kalkıp sağ tarafıma geçti. Örgüyü örürken kıkırdadı."Çok güzelsin."


Gülümsedim, örgüyü bitirdiğinde satıcı abla sağ tarafıma geçti. Boncukları ayarlamıştı. Örgüye yıldız boncuklarını takarken Buse'ye bakıyordum."Bana neden öyle bakıyorsun?"


"Biz hiç ayrı düşmeyelim...lütfen."Adel...


"Asla, biz her zaman beraber olacağız." Umarım öyle olur Buse. Umarım hiçbir şey bizi ayırmaz...Ölüm bizi ayırana kadar. Lütfen ölüm bizi bile ayırmasın.



Gülümsedim. Bir zamanlar gerçekten aramız çok güzeldi. Sonrasında pasta kesmiştik, eve döndüğümde...her neyse. Kapının zil sesiyle Ilgın telefonunu masaya bıraktı. Benim kalkmayacağımı fark ettiğinde kapıyı açtı."Evet kendisi ablam...Ben Ilgın Bulut."


Ilgın kapıyı kapatıp elindeki paketi bana uzattı."Bu ne?" Ilgın kutuyu bana uzattığında aldım."Bak."


Ilgın telefonuyla ilgilenirken kutunun kapağını açtım. Nergis çiçekleri ve bir mektup vardı. İçime korku duygusu oturdu...Umarım düşündüğüm değildir. Mektubu alıp kutuyu ve çiçekleri koltuğa bıraktım.


Aşka inanmayan sana, Açelya Mila Bulut.


Lütfen Çağrı olmasın...


11 Eylül 2023,

Saat 06:00

Doruk Kandemir'in intiharından sekiz saat önce

Bu mektubu sadece iz bırakmak için yazıyorum. Hayır, sevdiğim kadın için yazıyorum...Arya için.

Bu mektubu, bir adamın kızı öldükten ve sevdiği kadının başka bir adamla olduğunu öğrendiğim için yazıyorum.

Evet, ben yaşamayı bile hiç hak etmedim.Senin için yaşadım güzel kızım .

Doğdun, bebektin.Annen ve ben o kadar mutlu olmuştuk ki, seni kollarıma aldığımda içim kıpır kıpır oldu. Dünyalara bedeldin.

Senin ölmen gerek Doruk.


Annen sırf sen öl diye her defasında evden Çağrı'yı alıp çıkarken ocağın gazını açıp seni bırakıp giderdi.

Ama ölmedin, her defasında kardeşin Çağrı bir şey unuttum bahanesi ile eve gelip ocağın gazını kapatırdı. Bunu sen anca annen öldükten sonra, günlüğünden öğrendin.

Annen seni sevmedi, annen senin ölmeni istedi.

Annesi tarafından istenmeyendin, ama annesi için canını verecek kişiydin.

Arya beni neden sevmedin? Her defasında annem gibi neden ilk benden vazgeçtin? Neden hep vazgeçtin benden?

Oysa kalbim sana aitti, senin kalbin ise başkasına.

Beni unut, peki kızın kızını nasıl bırakıp gittin?

Didem, güzeller güzeli kızımız öldürüldü. Küçücük bedeni toprağın altında.Kim neden benim kızımı öldürdü bilmiyorum.

Ne istediler benim miniğimden?

Didem'den, kızımızdan ne istediler Arya?

Benim tek istediğim seninle yuva kurmaktı, ama senin hayalinde ben yoktum.

Hayallerimde sadece sen ve kızım varken seninkinde biz yoktuk.

Söylesene Arya sevilmeyecek kadar kötü bir insan mıyım?


11 Eylül 2023,

Saat 07.12

Doruk Kandemir'in intiharından yedi saat önce

Hayır Arya, ben intihar etmiyorum.

Ben huzura, annemin kollarına gideceğim. Belki annem beni cennette kabul eder?

Sahi...Alır mı beni kollarına? Okşar mı saçlarımı? 'canım oğlum' der mi?

Bu mektup sana anne, ölen sana.

Beni sevmeyen, öldüğümü duysa mutlu olacak sana anneciğim.

Beni anlıyor musun anne?

Bileğimden akan kanlar mektuba damlıyor anne. Zehir etkisini yedi saat içinde gösterecek. Seninle yedi saatim kaldı.

Kandemir, soyadım.

Benim soyadım bile bana zehir baba.

Kabuslarım, uyanık olmama rağmen kabus görüyorum. Hayatım, olmayan hayatım gözlerimin önünden geçiyor.

Hiçbir yere ait olamayan, evsiz kalan bir ruhum.

Bu ruhun evi yok, bu ruhun sesi de yok.

Bu ruhun seveni yok, ölümüne mutlu olacaklar var.

Anne neden beni sevmedin? Neden oğlun olarak görmedin?

Ben bunu hak edecek ne yaptım? Sadece senin beni sevmeni istedim. Düştüğümde, dizlerim kanadığında yaralarımı sarmanı istedim.

Ama yarayı açan sendin anne. Beni öldürmek isteyen sendin anne.

Kanayan yaralarımın sebebisin.

Arkamdan ağlayacak birisi var mı?

Yok.


11 Eylül 2023,

Saat 09.12

Doruk Kandemir'in intiharından beş saat önce

Acı.

Sadece acı.

Gerçekten mi?

Bir anne kendi çocuğunu nasıl öldürür?

Bunu nasıl yaparsın Arya?

Acı çekiyorum.

Ölüm bile bu kadar ağır gelmedi.

Sen kendi kızını öldürdün.

Kendi canını öldürdün!

Ben korkak bir adamım, göremedin mi? Sen kızını öldürdün ama ben sana zarar veremem...

Devam ediyor musun okumaya hâlâ yoksa bu adam ne saçmalıyor dedin mi?

Özür dilerim.

Beni anlamadın,

beni sevmedin.

Seni rahatsız ettiğim için özür dilerim.

Kendimi kandırdım beni seviyor diyerek kandırdım. Bu sevgi dedim, Arya'm sadece beni seviyor dedim.

Ama sen başka adamın kollarındasın.

Başka bir adam kokuyorsun.

Şimdi ikna oldun mu,

Seni seni sevdiğime?

Kalbim, ruhum senin. Zihnim seninle dolu Arya. Kalbimi durduracak tek silah senin kalbin.

Kızımızı benden aldın, önce kendini benden uzaklaştırdın sonra kızımızı öldürdün.

Ben bu acıya dayanamıyorum, acı çekiyorum.Ölüm daha kolay geliyor Arya, ölüm daha kolay.Ölmeme saatler kala fark ettim Arya. Sen beni hiç ama hiç sevmedin. Sen başkasına aşıksın.

Beni tanımıyorsun fark ettim. Beni tanıyor musun test edelim. Neden birisini bir saniye tek bırakmak istemiyorum, kan gördüğümde neden titriyorum? Ben neden terk edilmekten korkuyorum, terk edildiğim için mi terk ettiğin için mi? Ben neden mezarlardan korkuyorum?

Kan, annem kan içinde kalmıştı. Annemi bırakıp dışarı çıktığımda ölmüştü, kardeşimi bırakıp işe gittim intihara kalkıştı. Beni defalarca kez terk ettiğin için korkuyorum. Annem, babam ve kardeşim beni terk etti. Kardeşim beni terk etmek istedi, kendini öldürmek istedi. Mezarlar, annem...annemi görmeye hiç gitmedim.

Ben seni affetsem bile aklım affetmez, gözyaşlarım...Didem affetmez. Kızım, kızımız...Arya başka bir evrende, başka bir hayatımızda beni sev yalvarırım...Sadece beni sev. Beni sevdiğin bir hayat istiyorum.

Vücudumda dolaşan zehire rağmen. Ben yine ve yine sana kıyamıyorum.Kararsız kaldım, sana mektupları vermek istemiyorum...

Sen yaşa.

Benimle yaşamadın; Kendin yaşa, sevgimi yaşatmadın kendin yaşa. Duygularım ölürken bile senin için yaşıyor, senin için var oluyor.

Başka bir evrende beni sevmen dileğiyle...


11 Eylül 2023,

Saat 11.12

Doruk Kandemir'in intiharından üç saat önce

Üç saat.

Üç saatim kaldı.

Çağrı Mila'yı arıyor, ona inansın diye. Sevgisine, amcasının katil olduğunu bilmediğine inansın diye.

Çağrı'nın aşkı gerçek Mila.

Çağrı senin için her şeyi yapar.

Evet, bu mektup sana Mila.

Bu mektup sana Açelya.

Sevgiye inanmayan sana.

Çağrı'nın aşkına.

Çağrı'nın sana olan sevgisine inanman için onun ölmesi mi gerekli? Söylediğin sözler onun canını ne kadar yaktı biliyor musun?

Aslında hoşuma gitti.

Onun acı çekmesi hoşuma gidiyor.

Annemin gözde oğlunun acı çekmesi hoşuma gidiyor.

Hayır, hayır Çağrı.

Sana mektup yazmayacağım.

Bunu hak etmiyorsun.

Kardeşime onu sevdiğimi söyle. Ben onun abisiyim, annemin yaptığı şeyler yüzünden onu suçlamıyorum. Bunu sen okuduğunda beni kötü göreceksin.

Eğer Çağrı okusaydı beni anlardı.

Onu seviyorum, kardeşimi çok seviyorum.

Ama onun uğruna yaşayamam.

Çağrı'yı bugün değil ama belki bir gün sevebilmen dileğiyle.


Umarım bir gün, bir gün Çağrı'nın sevgisine inanırsın.

Ölmek üzere olan bir adamın isteğini yerine getir Mila, son dileğim.


11 Eylül 2023,

Saat 14:00

Doruk Kandemir, Arya için atan kalbini durdurmak için zehir içti. Ölürken bile aklında Arya'dan başka kimse yoktu. Son yazdığı mektup, kardeşi içindi. Çağrı'ya yazmaya gücü yoktu, Mila'nın ona inanması için yazdı.


Utandım, utandım.Ona söylediğim sözler yüzünden mi yoksa mektup yüzünden mi ağlamıştım.Ona neden zarar veriyorum ? Daha çok ağladım. Ondan başka kimsem yok. Bir yabancının bana ev olmasına, ona söylediğim sözlere rağmen beni sevmesine ağladım. Ağladım çünkü haksızım, ağladım çünkü Doruk haklı. Ağladım çünkü onun sevgisine hiç bir zaman inanmayacağım. Ağladım çünkü onu ailesinden vurdum.Ağladım çünkü onu ailesinden vurmama rağmen sesini çıkarmadı.


"Mila iyi misin ne oldu?" Ilgın yanıma oturup endişeyle omzuma dokundu. Başımı göğsüne yaslayarak sarıldım."Doruk intihar etmiş..."Mektubu ona uzattığımda elimden alıp okumaya başladı.


Okuduktan sonra saçlarımı okşadı."Ağlama...onunla konuşsan iyi olacak." Bir süre daha böyle kaldıktan sonra geri çekildim."Haklısın." Telefonumu yan taraftan alarak Çağrı'yı aradım, açmayınca yazdım.


Mila'm:Neden açmıyorsun?


Çağrı:Sonunda bana inandın mı?


Mila'm:Konu bu değil, sen iyi misin?


Çağrı:İyi gibiyim sanırım yani, canım yanıyor.


Mila'm:Neden? Kendine zarar vermedin dimi?


Mila'm:Lütfen yapmadım de.


Çağrı:Sen beni değil, canını yaktın.


Mila'm:Canım?


Çağrı:Sen benim canımsın demiştim hatırlıyor musun? Yaşıyorsam bu can sadece senin için.


Çağrı:Evim, yuvam canımsın.


Çağrı:Senden önce ölmek dileğim.


Çağrı:Umarım senden önce ölürüm, kalbine beni alamayan senden önce ölürüm.


Çağrı:Kalbine herkesi aldın beni alamadın.


Mila'm:Kalbimde yer yok.


Çağrı:Kalbinin içine herkesi aldın da beni alamadın Mila.


Mila'm:Ne yapıyorsun?


Çağrı:Canımı yakıyorum.


Çağrı:Kendi canımı, seni değil.


Mila'm:Çağrı iyi misin? Neredesin?


Çağrı:Denedim, çok denedim ama olmuyor.


Çağrı:Başaracağım Mila, belki ömrüm bitecek ama senin yaptığın gibi yapacağım.


Mila'm:Çağrı lütfen neredesin söyle!


Cevapsız arama...

Cevapsız arama...

Cevapsız arama...


"Ilgın ben Çağrı'nın evine gidiyorum.Diğerleri uyuyor zaten." Aslı hanım çalıştığı için yorgun düşmüştü, bugün işe gelmemelerini söylemişti Doruk bey nedeni belli...Teyzem Umut ile ilgilendiği için yorgun düştü."Bende geliyorum."


"Hayır hemen geleceğim." Yanağına dokunup gülümsedim."Şu an onu düşün ve lütfen bir kere daha üzme." Telefonumu cebime koyup koşarak evden çıktım. Lütfen kendine zarar vermiş olma Çağrı.


Bir kaç dakika sonra evinin önündeydim. Zile bastım, kapıyı elimi acıtana kadar vurdum. "Çağrı Kandemir!" Açılmadı, ses bile yoktu. Telefonumu cebimden çıkardım Çağrı'yı aradım bir iki çalışta açtı."Neredesin? Lütfen..."


"Sahildeyim...eve yakın olan." Telefonu kapattı. Korkuyorum, umarım akıllıca bir karar verir.


🍂


Gelmiştim.


Sahil kenarında, kayalıkların olduğu yerde denizi izliyordu. Kapüşonlu giymişti, yüzünü göremiyordum. Maske takmıştı, yanına ilerleyerek onu rahatsız etmeden sessizce sağ tarafındaki boşluğa oturdum."Denizler...Bazen boğulmak cazip geliyor."


"Birisinin gözlerinde, hislerinde boğulabilirsin Çağrı ama denizler...Ölümcül."


"İstediğim bu zaten...Biliyor musun? Abim bana hiçbir şey demeden gitti. Mektup yazmış, anneme bile yazmış ama bana...Tek kelime etmedi."Kardeşime onu sevdiğimi söyle. Ben onun abisiyim, annemin yaptığı şeyler yüzünden onu suçlamıyorum. Bunu sen okuduğunda beni kötü göreceksin.


"Çağrı...abin seni seviyordu, yani öyle demek istiyor."Hafifçe güldü, acı dolu bir gülüş. "Sana mektup yazdı dimi? Ölürken bile aklında yoktum...Ne yazdı Mila? Benden nefret ettiğini mi yazdı?" Başka tarafa baktım, Çağrı okusaydı farklı düşünebilir ama benim düşüncemde sadece nefret vardı.


"Abim terk etti beni. Arya için bile mektup yazdı, sırf ona ulaşmak için."


"Mila sende.Sende beni terk ettin...Neden hepiniz beni bırakmak istiyorsunuz?" Elimi omzuna koyacakken benden biraz uzaklaştı."Hayır Mila, sana bağlanmak istemiyorum. Beni sevmeyen kalbine inanmak istemiyorum." Gözyaşlarıma engel olamadım, yanaklarımdan süzülüp kayalıkların arasında kayboldu.


"Abimin ölüsünü uyandığımda...yatak odasında gördüm. Sanki uykuya dalmış gibi başı masaya düşmüştü, ağzından kan akıyordu. Etrafında Nergis çiçekleri vardı, Arya'nın sevdiği çiçek türü."


Gözlerinden dökülen yaşlar yanaklarından süzülüyordu. Sadece biraz hıçkırık ve iç çekiş eklendi ağlayışına. Kolumu omzunun üzerinden sarıp kafasının üzerine sayısız öpücükler bırakmaya başladım.


"Yapma Mila. Ertesi gün yine canımı yakacaksın, yine sözlerini umursamadan söyleyeceksin. Ben senin oyun oynayacağın biri değilim, duygularım oyuncak değil."Sözlerine rağmen sarılmak istiyordu ama geri çekildi.Korkuyordu...Kaybetmekten. Acısını gizlemeye çalışıyordu ama yapamıyor. Korkuyor, beni kaybetmekten.


"Çağrı..."Sözcüklerim kaybolmuştu. Üzgünüm, pişmanım veya suçluyum desem ne fayda? İçten içe haklı olduğumu düşünüyorum.Elimi tuttu, avucumu öptü."Abim gibi beni bırakma Mila...Yalvarırım artık beni bırakmasın birisi."


"Önce annem, sonra sen...sen ve defalarca sen Mila. Didem ve abim. En çok senin beni bırakman acıtıyor çünkü sen her defasında beni bırakıyorsun. Tam her şey olacak, güzel günler gelecek diyorum...Beni hayatından siliyorsun."


"Çağrı...özür dilerim." İçimdeki Mila ağlıyordu, dediği şeyler yüzünden içi kan ağlarken dıştaki Mila sadece donuk bakışlarla Çağrı'ya bakıyordu.


"Özür dileme Mila! Yaptıktan sonra özür dileme Mila...Ben senin tek damla gözyaşın için her şeyi yaparım." Bir süre sessiz kaldı."Yeğenim öldürüldü, abim intihar etti ben yine seni düşünüyorum! Ben yine sana kıyamıyorum." Başını dizlerime yatırdı, denize doğru baktım.


"Gece yıldızları sayalım Mila...lütfen ondan sonra git." Gözyaşları aktı, gözleri aynı abisine benziyordu. Okyanus ve ormanın karışımıydı.Bileğinden akan kanları fark etmemle bileğine dokundum. Yüzünü buruşturup bileğini benden gizledi."Çağrı..."


"Lütfen yalvarırım şimdilik bu konuyu konuşmayalım."Gözlerinde uzun bir yol vardı, yolun sonu büyük bir hayal kırıklığına çıkıyor.


Bu sahilin içinde, sadece ikimiz.


Sen ve ben.


Çağrı Kandemir ve Mila Bulut.


Onu sevmeyi deniyordum.

Bütün kalbimle sevmeyi deneyecektim.


Sen ve ben, biz bugün yıldızları sayacağız.


Loading...
0%