Yeni Üyelik
33.
Bölüm

31 | Hayal Sanrisi

@inviernonoctis


"Gitme. Bu sefer bırakma beni. Kalben girdiğim mezara tekrar koyma beni."


Geçmiş denen yaşam, ilerleyemediğim geleceğe doğru yürüdüğüm adımları sırtımda bir yükle beni geriye çekiyor.


Ben büyüyemedim.

Ben acı dolu haykırışlarımı içime attım.

Geçmiş bizi bırakmaz, geçmiş yaralarımızı deşer.


Kaybetmekten korktuğumuz kişiler vardır. Ben birisini kaybettim. Kızılımı kaybettim ama kardeşimi kaybetmeye hazır değilim.


Ilgın'ımı kaybetmeye hazır değilim. O benim kardeşim, o benim canım. Geçmişin bizi parçalamasına izin veremem. Olmayan bir rüyanın bizi ayırmasına izin vermem.


Çocukken korkardım. Tek dayanağım olan kişiyi kaybetmekten korkardım. Ilgın'ı kaybetmekten korkardım. Ne zaman kavga etsek kalbim boşlukla dolar, canım acırdı. Babamın yarattığı yaralardan beter yaraydı.


Açık yaralarım kapandıkça yüreğimdeki yaralar açıldı.


Korku içinde nefes nefese uyandım. Düzensiz hızlı atan kalp atışlarım ölümle mücadele ediyordu. "Ilgın!" Etrafa baktım, odamdaydım . Aslı hanımın evindeki odamda. Bir dakika...Hızlıca kapıyı açarak kendimi dışarı attım. Ilgın elindeki kahveyi uzatırken bir yandan telefonuna bakıyordu. Gözyaşlarım akarken elindeki kahveyi alıp yere bıraktım.


Hıçkırarak kendimi Ilgın'ın kollarına bıraktım. Ilgın sendeleyerek sabit durmaya çalıştı. Ağlayarak sıkıca Ilgın'a sarıldım. Onu kaybetme korkusunu yaşayamam...Olanlar rüyaydı."Açelya iyi misin?"


Moya dusha...

Ruhum...


Ilgın benim ruhum. Ilgın benim dayanağım. Rüyadan uyandım ve Ilgın'ıma kavuştum. "Açelya korkutuyorsun." Gözyaşlarımı silerek geri çekildim."Çok korktum. Seni kaybedeceğim sandım." Ilgın anlamadığını belirtir şekilde gözlerime baktı. Yere koyduğum kahveyi alıp ona uzattım. Kahveyi aldığında aklıma Çağrı geldi."Bugün günlerden ne?"


"Yirmi beş eylül ." Nasıl yani? Kafam algılamıyor artık."Çağrı nerede veya nasıl?" Ilgın kaşlarını çattı. Gülümsediğinde anlamsızca ona baktım."Gayet iyi. Zehirin etkisi çok kötüydü Mila...Çağrı bu yüzden seninle konuşmak istemedi. Canını yakmaktan kaçınmak istedi."


Canı yanarken bile beni düşünüyor. Onunla konuşmam gerekiyor. Odama girerek etrafta göz gezdirdim. Telefonum nerede? Başım zonkluyor. Saat kaç?"Açelya okula gitme saati geldi. Hazırlan!" Yastığımın altına baktığımda telefonumu gördüm. Telefonumu alıp hızlıca mesaj uygulamasına girdim. Çağrı var. Çağrı gerçekti, gerçek.


Beni iyileştirip gidemezsin. Acılarımı gördükten sonra gerçek olmamana dayanamam. Günaydın mesajı atarak telefonumu yatağa bırakarak dolaba yöneldim. Siyah kot pantolon ile beyaz uzun tişört çıkarıp yatağa koydum. Üstümü hızlıca değiştirip bileğimden çıkarmadığım bilekliği düzeltip, makyaj masanın üstünde duran parfümümü alıp boynuma ve kıyafetime sıkarak dolabın yanında duran sırt çantamı aldım. Telefonumu çantaya koyarak odadan çıktım.


Ilgın beni görmesiyle gözlerini devirdi."Çok geç uyanıyorsun." Gülümseyerek göz kırptım. Sonunda uyandım. Umut'un yanağından öperek Ilgın ile dışarı çıktık. Bugün kendimi daha iyi hissediyorum. Evet, Adel...artık yok. Bir kardeşimi kaybettim diğerini de kaybetmeyi göze alamam.


"Bugün bir tuhafsın." Belki. Belki böyle olmak istiyorum. Sensiz bir hayat yaşayacağıma...Yaşamam daha iyi Ilgın. Yanımızda duran araç ile başımı arabanın olduğu tarafa çevirdim. Akel, görmek istediğim şu anlık son yüz bile değildi. Olaydan sonra onu görmek istemiyorum.


"Mila aynı yere gidiyoruz. İstersen sizi bırakayım."


İlk başta kabul etmek istemedim ama eğer arabayla gitmezsek geç kalacağımızı fark etmiştim.


Üçüncü bakış açısı...


"Ölmedikçe geçmeyecek, ölsemde geçecek bir acı değil."


Sayıkladı...

Sayıkladı...


On yaşındaki bir çocuğun düşünmesi gereken bunlar değil. Oyuncakları oynaması, ailesi ile beraber mutlu olması gereken bir çocuğun bunları düşünmesi doğru değil.


"Baba...baba..." 


Çocukluğunda yarım kaldığın yerden darbe alırsın, yaraların kanar. Birbirine yabancı bir aile.


Gözyaşları aktı, oturduğu kaldırım kenarında ağlıyordu. Neden...Neden sevmedi?


Yaş On altı


Yabancı.

Aynı evde yaşayan yabancıydık ailemle.


Ağrıyan kalbimle onların değişmesini bekledim hep. Olmadı, Değişmediler.

Yağmur yağmasına rağmen sokakta duruyordum. Eve gittiğimde olacaklar umrumda değil.


Alışmamam gereken şeylere alıştım. Yağmurun durmasıyla yere çevirdiğim bakışlarımı önümdeki kişinin yüzüne çevirdim. Donuk mavimsi gözler elalarıma bakıyordu."Buyrun efendim."


Rahatsız olmuştum.

Gözleri acı veriyor,

gözleri acı çekiyor.


"Adınız nedir?" Bunu neden soruyorum? İç çekerek gülümsedi."Adım...Kerem." Elimde şemsiyeyle onun gidişini izledim. Umutsuz bir ifadeyle gitmişti.


Kimsin sen Kerem?


Gözlerimi ovaladım. Uyanık olmama rağmen neden böyle şeyleri görüyorum. Kerem, Alp ve Ege kim? Anıl elini yüzümün önünde salladığında ona doğru baktım. Dizlerimi kendime çekerek Anıl'ın gözlerine baktım."Anıl...Son zamanlarda hatırlamadığım yaşadığımı hatırlamadığım anıları görüyorum."


Anıl cebinden çıkardığı hapı uzattığında şaşkınlıkla ona baktım."Sakinleşmen için." Hapı alıp ağzıma koydum su şişenin kapağını açarak su içerek hapı yuttum. Başımı ellerimin arasına alarak bir süre öylece durdum.


"İyi misin?" Başımı evet anlamında sallayarak sessiz kaldım."Balo olacak haberin var mı?" Oturduğumuz yerden kalkıp sınıfımıza doğru giderken evet dedim.


🍂


Siyah, beli dar belden biraz aşağı tarafı kabarık. Dizin biraz üstünden yırtmaçlı. Siyah maskeyi yüzüme dikkatlice taktım. Üç zincir maskenin sağ tarafındaki çiçeklerden yapılanmış zincirleri üç halka yapılmıştı. Anahtarın içinden geçen kalpli kolyemi takarak kırmızı rujumu sürdüm.


Ilgın elbisesini düzelterek bana baktı."Nasıl olmuşum?" Siyah göğüs detaylı, mini elbise giymişti. Sırt tarafı bağcıklı. Siyah eldivenlerini takarak siyah maske takmış."Her zamanki güzelsin Ilgın." Masadan telefonumu alarak kavalyeme mesaj attım.


Mila'm:Çağrı??


Mila'm:Çağrı.


Mila'm:Çağrı.


Çağrı:Efendim güzelim?


Mila'm:Neredesin?


Mila'm:Ben hazırım, seni bekliyorum.


Mila'm:Lütfen motorun ile gel :)


Çağrı:Ama elbise giyeceksin.


Çağrı:Rahatsız olmayacak mısın?


Mila'm:Hayır.


Mila'm:Lütfen motorun ile gel.


Çağrı:Tamam, hemen geliyorum.


Görüldü.


Telefonumu siyah el çantama koyup bir de ruj ve para koydum. "Ilgın beni alacak dediğin kişi kim?" Telefonundan başını kaldırıp gözlerime baktı."Arkadaşım Bora." Bora?


"O kim?"


"Arkadaşım. " Diyerek odadan çıktığında anlam vermeye çalıştım. Belki sevgilisi var ve söylemiyor? Bunu öğrenmem gerekiyor. Telefona gelen bildirim ile telefonumu çantadan çıkardım.


Çağrı:Geldim.


Mila'm:Geliyorum ;)


Telefonumu çantama koyarak, çantamı alıp hızlıca odamdan çıktım. Teyzem Umut ile oynarken Aslı hanım yemek pişiriyordu."Ben kaçtım!" Hızlıca evden çıkarak mahallenin başına doğru yürüyerek etrafa baktım. Daha önce gelmediği son model siyah motoru ile gelmişti. Yüzünde yine kask vardı, partiye gittiğimizde büyük ihtimalle maske takacak."Emin misin? Elbise rahatsız etmeyecek mi seni?"


Eminim diyerek elbiseyi biraz katlayarak motora yan bindim. Çağrı'dan ve motordan tutunduğumda Çağrı motoru çalıştırdı. "Sıkı tutun." Rüzgarın esmesi huzur veriyordu, soğukla bütün olduğumu hissediyordum...


🍂


Balonun olduğu yere geldiğimizde Çağrı'nın motorunu park alanına bırakmasını bekledim. Geldiğinde yüzünde siyah maske vardı, yüzünün yarısını gizlenmişti sadece göz rengi belliydi. "Ne zaman kendini göstereceksin?"


"Yakında. Çok yakındı." Uzattığı elini tutarak sırıttım."Öldüğümde mi?" Elimdeki eli buz kesilmişti. Sözlerimden dolayı rahatsız oldu.


"Sen ölemezsin...Hayır."


"Herkes ölür Çağrı. Elbette bir gün öleceğim." Balo salonuna girerken Çağrı sessizleşti. Sözlerimden rahatsızdı, öldüğümü düşünmek canını yakmış olmalı. Hafifçe gülümseyerek elini yavaşça sıktım. Bakışları anında gözlerime kaydı. Gülümsedi, gülümsemek sana yakışıyor Çağrı.


Kapıdan içeriye girdiğimizde bakışlarımı etrafta gezdirdim. Burak, Elif, Cihan ve Neva dörtlüsü onların olduğu masaya gitmemiz için 'gel' işareti yaptılar. Başımı hayır anlamında sallayarak Çağrı'ya doğru döndüm."Çağrı yalnız mı kalalım yoksa Ilgın'ın yanına mı gidelim?"


"Ilgın'ın yanına gidelim." Ilgın ve arkadaşım dediği Bora'nın olduğu masaya geçtiğimizde Ilgın gülümsedi. "Nasılsın Çağrı? "


"İyiyim, sen nasılsın?" Ilgın iyiyim diyerek Bora ile bizi tanıştırdı. Okuduğu liseden arkadaşıymış.


"Hanımlar ve beyler çiftlerimizi sahneye alabilir miyiz?" Çağrı elini uzattığında ona bakarak elimi avucuna koydum.


"Bana bu dansı ayırır mısın?"Elimden tuttuğu gibi dans pistine sürükledi ve dans eden insanların arasına karıştıktan sonra bana döndü. Bir eliyle elim tuttu ve omuz hizasında kaldırdı, diğer elimi ise diğer omzuna yerleştirdim ve belimden tuttu.


Çağrı Kandemir sen nasıl bir adamsın?


Bir anda bir adım geriye attı ve ben de hareketlerine aya uydurdum.


Birkaç saniye sonra dans gereği başımı yüzüne yakın bir yere doğru yaklaştım dudaklarım, yanağına temas etti beni döndürdü, geri çekti, itti, tekrar birleştik. Adımlarımız öylesine uyumluydu. İkimiz birbirimiz için yaratılmış gibi süzülüyorduk insanların içinde. Eli elimde, gözleri gözlerimde.


Çağrı Kandemir unutulacak bir adam değil. Belki de onu seven birisini sevmeli. Ben ona sadece yara getiririm. Yana doğru beni ittirip elini uzattığında elini tutmamla ona doğru dönerek kolumu boynuna doladım. Belimden kavrayarak kendi etrafında döndük. Elbisemi tenime temas etmeden açılmaması için tuttu.


"Ben nasıl ki unutmadım, sen de unutma beni.Unutama beni." Diyerek beni nazikçe yere indirdi.


Gölgen gibi adım adım, her solukta benim adım.Ben nasıl ki unutmadım, Sen de unutma beni.Unutama beni


Elimi dudaklarına götürerek öpücük kondurdu."Bu dansı bana ayırdığın için teşekkür ediyorum Mila." Masamıza geçerken Çağrı'nın dokunduğu elim uyuşmuştu, yanıyordum. Masanın üstünde duran bardaktaki içkiyi bir dikişte içtim.Kahretsin...Boğazım yanıyor. "Mila iyi misin?" Başımı evet anlamında sallayarak bakışlarımı sahneye çıkan müdüre çevirdim.


Kulaklarım tıkanmış gibi dediklerine dikkat edemiyordum. Çağrı mı yoksa içki mi başımı döndürdü? Ilgın koluma dokunduğunda ona doğru dönerek koluna dokundum."İçtiğin içki...Ağır olandı" Alnımı ovuşturarak sessiz kaldım. Çağrı'nın koluna dokunarak bana bakmasını sağladım.


"Ben kendimi iyi hissetmiyorum...Beni eve götürür müsün?" Çağrı tamam diyerek elimden tuttu."Gidelim."


Üçüncü kişi ağzından..


Mila dengesini toplamak için Çağrı'nın kolundan destek aldı. "Hava buz gibi Mila." Mila'nın düşmemesi için sıkıca onu tutarken bir yandan ceketini çıkardı. "Üşüyeceksin bunu giy."


Mila ilk başta itiraz etse bile sonunda kabul etti. Ceketi giyerken burnuna Çağrı'nın kokusu geldi. "Keşke araba ile gelseydim..." Hava buz gibiydi ve soğuk hava yüzünden Mila'nın hasta olmasını istemedi. Çağrı Mila'yı ön tarafına alarak motora bindi. Kolları yan taraflarından geçirerek motoru çalıştırdı.


Mila elini burnuna götürerek ceketin ucundan Çağrı'nın kokusunu içine çekti."Güzel..." Rüzgar eserken Çağrı çenesini Mila'nın omzuna yasladı."Güzel olan ne?"


"Kokun...Kokun güzel."Diyerek sırtını Çağrı'nın göğsüne yasladı. Çağrı dikkatini bozmamaya çalışarak motorunu sürdü...



Çağrı Mila'nın yürümeyeceğini anladığında ve Mila'nın uyumasıyla onu kucağına alarak evinin kapısını Mila'dan aldığı anahtar ile açtı. Sessiz olmaya dikkat ederek merdivenlerden yukarıya çıktı. Mila'nın kapısının aralıklı olduğu odanın kapısını ayağıyla ittirerek açtı.


Mila'yı yatağa yavaşça yatırdı. Bakışlarını Mila'nın yüzünde gezdirdi.

"Keşke...Keşkelerin olduğu dünyada olmasaydık Mila." Gülümseyerek yavaşça odasından çıkarak kapıyı kapattı. Mila hızlıca peşinden giderek elinden tuttu."Gitme..."Başını omzuna yaslayarak sarıldı.


Çağrı, Mila rahatsız olmasın diye ona dokunmadı."Gitmeni istemiyorum..." Mila Çağrı'nın elinden tutarak onu odasına götürdü. Mila yatağa oturarak yanındaki boşluğa hafifçe vurdu."Otur."


Çağrı iç çekerek yanına oturdu. Mila ona dönmeden önce kendi yüzündeki maskeyi çıkarıp komidine bıraktı. Mila ani bir hızla Çağrı'nın yüzündeki maskeyi çıkardı. Yanağına dokunarak ona bakmasını sağladı Mila."Maskeler düştü."


"Unutacaksın. Unutacaksın." Diye sayıkladı Çağrı.


🍂


Mila'm: yemek yiyemeyip , düşünmekten uyuyamadığın zaman konuşalım.


Mila'm:Yaran yarama denk değil.


Mila'm:Beni anlayamazsın.


Çağrı:Mila her insanın yarası var.


Çağrı:Her insanın derdi var.


Çağrı:Her neyse.


Çağrı:Anlayamayacaksın.


Mila'm:Neyi anlamayacağım.


Çağrı:Boşver


Mila:Sürekli motor kullandığına göre çok seviyorsun sanırım.


Çağrı: Evet.


Çağrı: Abimin bana öğrettiği tek şey motor.


Mila'm:Abin mi istedi yoksa sen mi öğrenmek istedin?


Çağrı:Ben istedim.


Çağrı:Motor ilgimi çekiyordu.


Çağrı:Modellerine her zaman bakardım.


Çağrı:Yeni çıkan bütün modelleri heyecan ile takip ederdim.


Mila'm:Sende bir şey fark ettim.


Mila'm:Kendi iç dünyana.


Mila'm:Hatta dış dünyaya bile.


Mila'm:Dış bile yetersiz kalıyor sana.


Mila'm:Boşluktasın Çağrı.


Mila'm:Ama ben seni kurtaramam.


Mila'm:Ben seni sevecek,


Mila'm:Seni mutlu edecek bir kadın değilim Kandemir.


Çağrı yazıyor...


Mila'm:Sevme.


Mila'm:Sevme beni.


Mila'm:Dün ne dedim bilmiyorum.


Mila'm:Belki kalbini kırdım, belki seni sevdiğimi söyledim.


Mila'm:Ben seni başka bir evrende bile seçemem.


Mila'm:Bir kum saatinin içindeyiz.


Mila'm:İçindeki kumlar senin tarafa akmıyor.


Mila'm:Ters dönmüş ama durmuş bir kum saatiyiz biz.


Mila'm:Bir arada olması gereken ama olamayan.


Mila'm:Seni sevmeyeceğim.


Mila'm:İleride evlenirsin, karın seni senin sevdiğin gibi sever.


Mila'm:Belki kızın veya oğlun olur.


Mila'm:Mutlu olacaksın ve ben yine bundan pişman olmayacağım.


Çağrı:Keşke öldürseydin beni.


Çağrı:Keşke o bıçak kalbimi durdursaydı.


Çağrı:Seni bir kelebeğin ömrü kadar seviyorum.


Çağrı:Seni bir serçenin göz yaşı kadar seviyorum.


Çağrı:Başkasına yar olamam.


Çağrı:Mila bunları artık söyleme bana.


Çağrı:Canımı yakmak neden hoşuna gidiyor?


Çağrı:Acı çekmemden hoşlanıyor musun?


Çağrı:Lütfen senden sadece bir şey istiyorum.


Çağrı:Sevgimi sınama.


Çağrı:Canımı yakacak sözler söyleme.


Görüldü



29 Eylül.


Günler geçtikçe Çağrı ile olan bağım garip bir bağa dönüştü. Sevmiyorum ama onsuz kalmak istemiyorum. Bir yandan gitmesini istiyorum bir yandan daima hayatımda olsun istiyorum.


Başımı yasladığım masadan kaldırarak okuduğum kitabın kapağını kapattım.


Biz olmayacağız.

Biz sadece Mila ve Çağrı'yız.


Hayatımdan kendi isteği ile çıkarsa buna bir şey diyemem. Ama ben onun hayatından çıkamıyorum. Çağrı beni seviyor ve sevmeye devam edecek.


Oturduğum yerden kalkarak kütüphanenin çıkışındaki kafenin olduğu yere geçtim. Siparişimin hazır olmasını beklerken cebimden telefonumu çıkardım.


Mila'm:Çağrı.


Çağrı:Efendim?


Mila'm:Özür dilerim.


Çağrı:Ne için?


Mila'm:Hatalıyım.


Mila'm:Beni nasıl seviyorsun anlamıyorum.


Çağrı yazıyor...


Mila'm:Bekle.


Mila'm:Sevilecek bir yanım yok,


Mila'm:Ailenden bahsederek seni üzdüm.


Mila'm:Ölmeni istedim ve daha nicesi.


Mila'm:Özür dilerim.


Mila'm:Yapamıyorum işte.


Mila'm:Beceremiyorum iyi birisi olmayı.


Mila'm:Daha doğrusu senin için iyi birisi olamıyorum.


Mila'm:Üzgünüm.


Telefonumu kapatarak çantama koydum. Kahvemi alıp parasını ödeyerek kütüphaneye geri döndüm. Demin oturduğum yere oturup kahvemden içerken bakışlarımı etrafta gezdirdim.


Fazla kişi yoktu. Bu benim için daha iyi. Sessiz olmayı seviyorum.


Sesleri duymamla bakışlarımı kapıya çevirdim."Siktir git!" Bir kadın sesiydi, tanıdık geldi. Oturduğum yerden kalkıp çıkışa doğru yürüdüm. Kapı kulpunu tutup kapıyı açtım. Adam kadının kollarını tutuyordu."Bırak beni."


"Bıraksana kadını." Onlara doğru seslenmemle bana doğru döndüler.


Yeşil gözler, kızıl saçlar. Kızılım.


Gözler, demiştin bana mırıldanarak.

Birisini gözlerinden tanırsın.


Öfke, acı yılların acısı üstümüzdeydi. Adel Karaca tam karşımda durarak anlamsız bir ifadeyle gözlerime bakıyordu.


Adel, Adel geri dönmüştü.

Ama bu nasıl olur?


Hisler, hisler insanı öldürür.

Duygular insanı ruhsuz bırakır.

Kendimin bir parçasını bulmak amacıyla ölüme başvurdum.


Loading...
0%