Şehirde büyük bir sevinç tufanı vardı. Şehrinin en zenginlerinden olan SAVAŞ ARSLAN artık bir baba olacaktı. Herkesin etrafında toplandığı köşk büyük güvenlik önlemleri ile korumaya alınmıştı. Herkes Savaş`ın elindeki pembe örtüye sarılı bebeği ile kapıdan girdiğini gördüğünde sevinç çığlıkları atmaya başlamıştı. Savaş elindeki kız çocuğuna gurur ile bakarken yüksek bir ses ile "Hoş geldin, Alev Arslan" dediğinde adını öğrenen ahali daha çok coşmuştu. Bebeğin doğumu üzerine bir parti verme kararı alan Savaş akşam köşkünde olacak partiyi duyurduktan sonra hızlı geçen zaman sonrasında akşam olmuştu bile. Büyük bir coşku içeren halk köşkte dağıtılan yemekler ile beraber bol kafein ve alkol içeren içecekleri yudumlarken mutluluklarının tek bir sebebi olduğunu biliyordu Savaş. Halk dünyaya gelen bu kızın ülke ekonomisine büyük miktarda destekte bulunan ve babasının yolunda ilerlediğini ancak bir o kadar da egoist ve bencil biri olacağını düşünüyorlardı. Alevde çocuk iken böyle bir düşünüyordu fakat kendisi sabit bir hayat akışı seçmişti. Halktan uzaklaşan ve artık Ahalinin unuttuğu zengin soyadı ARSLAN artık siliniyordu. Normal bir hayat isteyen Alev lisede tanışacağı arkadaşlarının hayatını mahvedeceğini bilmiyordu bu zavallı güzel. Yoksa sadece üzerine oynanan bir oyundu bu ya da bir şizofren peki uzun bir uykudaki bir uyuyan güzel olabilir miydi?
Sahi Alev Arslan anlatsana hikâyeni; Ben Alev Arslan...