@iremm4t
|
Babam ben küçükken hep şöyle söylerdi: "Zayıflık, insanları kaybetmek istemediğimiz için hak etmediğimiz pek çok şeye katlanmamıza neden olur; güç ise onları ne kadar severseniz sevin, bazı insanların hayatınızda olmayı hak etmediğini anlamamızı sağlar. Sen bizim gibi olma, sakın tamam mı kızım?" derdi. o zamanlar küçük olduğum için neyden söz ettiği hakkında hiçbir bir fikrim yoktu ama büyüdükçe anlıyorsun bazı şeylerin ne anlama geldiğini anlıyorsun. Ağzımdan tek kelime çıktı: "Gitme." Demek oldu. İlaçların etkisinden olacak ki hemen uykuya daldı. Birkaç kaç saniye bocaladım ve yerimde donmuş bir şekilde önümdeki adama bakıyordum. Ne kadar süre öyle kaldığımı bilmiyordum, ta ki bir hemşire koluma dokunup "Doktor hanım, acile bekleniyorsunuz" demesi oldu. hemen yerimden kalkıp yoğum bakımın çıkışına ilerledim. kapının önündeki kalabalığı görünce durdum ve onlara bakıp "Hasta riskleri atlatmış, durumu daha iyi. Kendisini normal Odaya alacağız. Odaya çok fazla kalabalık olmayacak şekilde girebilirsiniz. Geçmiş olsun" diyip gülümseyerek acile ilerledim. Bazı hastaların kontrolünü yaptıktan sonra yaşlı bir teyze yanıma geldi ve bana bakarak "Tu doktor î?" dedi. Ne dediğini anlamadığım için "Pardon, ne dedin teyze, anlayamadım." diyip yanına yaklaştım. Teyze ne dediğimi anlamadığı için sadece bana bakmakla yetindi. Sonrasında yanıma tanımadığım, doktor olabileceğini düşündüğüm benim yaşlarımda olan bir kadın geldi ve kadına bakıp "Erê, ew doktor e" (Evet, kendisidoktor.) Kadın anlamış olacak ki gülümseyip "Keça min, tansiyona min daketiye, ji kerema xwe tu dikarî kontrol bikî?" (kızım, tansiyonum düştü galiba, bir bakarmisiniz?) dedi. Yanımdaki doktor "Xaltike, were vir rûne, em ê tavilê vegerin" (Tamam teyze, sen şuraya geç otur, biz hemen geliyoruz) Teyze hemen yanımızdan ayrılıp karşıdaki sandalyeye oturdu. Doktor hemen bana dönüp "Merhaba, yeni gelen doktor sen olmalısın, ben Melek" dedi. Gerçekten de melek gibi bir kadındı; sapsarı saçları ve bembeyaz teniyle göz alıcı bir güzelliğe sahipti. En sonunda konuşmaya başladım: "Memnun oldum Melek, ben de Çilem. Bu hastanede mi çalışıyorsun?" diye sordum. "Evet, 2 senedir bu hastanedeyim. Yeni doktor gelmiş dediler, hemen tanışayım dedim" dedi gülümseyerek. Ben de ona gülümsedim. "İyi yaptın, ben de burada çok yalnız hissediyordum. Seninle tanışmam iyi oldu, artık sıkılmam. İstersen numaramı sana vereyim, arada sırada konuşuruz, dışarı çıkarız, olur mu?" dedim heyecanla. Hemen cevap verdi: "Olur tabii ki, neden olmasın? Çok mutlu olurum, buraya geldiğin iyi oldu, ben de çok yalnız hissediyordum." Daha sonra numaralarımızı kaydedip teyzenin yanına gittik. Teyzenin tansiyonunu ölçtükten sonra "Teyzeye söyler misin, şu an tansiyonu iyi ama eve gidince bir tuzlu ayran yapsın ama sağlığı açısından yemeklerde çok fazla tuz ve pirinç tüketmesin." dedim. Meleğe döndüm, Melek hemen "Xaltike, tansiyona te niha baş e, lê dema ku tu tê malê, rûnê şor çêke, lê heke gengaz be, di jiyana rojane de zêde xwê nexebitîne." (Tamam teyze, tansiyonun şu an iyi, ama eve gidince bir tuzlu ayran yap, ama eğer mümkünse günlük hayatta fazla tuz tüketme.) teyze hemen başını salladı ve "Xwedê ji te razî be û çi dilê te bixwaze bide te." Dedikten sonra yanımızdan ayrıldı melek. "Teyze, şunları söyledi: Allah sizden razı olsun, kalbinizde ne varsa Allah size nasip etsin." dedi. "Neyse, ben seni fazla tutmayayım, müsait olduğumda dışarı çıkarız, hadi görüşürüz." dedi gülümseyerek. Ben de "Görüşürüz canım." dedim ve diğer hastalarla ilgilenmeye başladım. Birkaç saat sonra öğle yemeği için yemekhaneye indim. Öğle yemeğimi yedikten sonra asker olan hastaya kontrol için gitmeye karar verdim. Odasına geldiğimde kalabalığın dağıldığını, birkaç kişinin kaldığını gördüm ve odaya girdim. Hasta uyanıktı, odadakilerle konuşuyordu. İçeri girdiğimi fark edince ela gözleri gözlerime tutundu ve onun tarafına doğru yürüdüm. "Uraz Bey, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sordum. "Yani, ağrınız, sızınız, sancınız var mı?" Yani ismini nereden biliyorsun diye sormayın, azıcık stalklamış olabilirim dosyasını ama pek bir bilgi yoktu. Neden böyle bir şey yaptığımı sormayın çünkü ben de bilmiyorum. "Hayır, hiçbir şey hissetmiyorum. Ha bu arada biz sizinle hiç karşılaştık mı, doktor hanım?" diye sorunca ne diyeceğimi bilemedim. "Yani ben sizi yoğun bakım ve ameliyathane dışında hiç bir yerde görmedim, neden böyle bir soru sordunuz, anlamadım." dediğimde güldü. "Ha, demek yoğun bakımı unutmadın." Neyden bahsettiğini anlamıştım. O sırada odada birkaç kişinin daha olduğunu fark ettim. Hızla etrafıma baktım ve odada oldukça adamların meraklı bakışlarıyla karşılaştım. Bakışlarımı fark eden bir adam hemen bana doğru geldi. Diğerlerinden daha genç duruyordu, kumral saçları ve belirgin yüz hatlarıyla yakışıklı duruyordu. "Merhaba, Çilem Hanım, değil mi? Ben Uraz'ın arkadaşı Selim. 1.90 boyundayım, askerim. Bir de Uraz'ın durumları için beni haberdar ederseniz sevinirim. O yüzden telefon numaranızı söylerseniz memnun olurum. Bu arada bekarım, sevgilim yok, tabii şuanlık." dedi ve piç gülüşü attı. (selim'in konuşmasina karşı bizim tavır) Bu söylediklerine ve kendisine şaşkın bir şekilde bakıyordum. Daha sonra esmer, kara gözlü, kara kaşlı diğer adam "Lan yavşak, hastanenin doktoruna bari yavşama lan it!" bakışları hemen bana döndü. "Doktor hanım, valla hiç kusura bakmayın, bu piç kurusu kız cins gördüğünde hep böyle takmayın lütfen. Buradaki herkes asker, benim ismim de Kerem. Şu gördüğün sarışın çocuk da Ufuk, diğer yeşil gözlü arkadaş Mervan. Ha, şu gördüğün en uzun adam da Balyoz." Sondaki isme şaşırıp kaldım, gerçekten de balyoz gibi adamdı. "Memnun oldum, ben de Çilem Çakır." diyip Uraz Bey'e doğru yürüdüm. Birkaç soru daha sordum ve "Evet, şu anlık durumunuz daha iyiye gidiyor, Uraz Bey." dedim ona bakarak. "İlk önce Uraz Bey demeyin, aşırı gıcık oldum şu an ikinci olarak beni hemen bu hastaneden çıkarın. Üçüncü olarak beni bu kadar uzun bir cümle kurmaya sebep olduğunuz için utanın." homurdanarak önüne döndü. "İlk olarak hasta ve doktor ilişkisinden çıkmıyoruz, Uraz Bey. İkinci olarak siz istediğiniz gibi girip çıkabileceğiniz bir yer sanıyorsunuz burayı ama öyle bir şey yok. Üçüncü olarak, konuşmanız hakkında pek ilgilenmiyorum" dedim ve başımı yukarı kaldırdım. "Doktor, sana beni buradan çıkarmanın bir yolunu bul dedim, anladın mı?" Dik dik bana bakıyordu. "Bana bakın, burası sizin keyfiniz için yapılan bir yer değil. Doktorunuz olarak iyileşme sürecinizi uzatıyorum. Hem yavaştan almamız, iyileşmeniz açısından daha iyi değil mi, asker bey?" Sinsi bir bakış attım. "Duydunuz değil mi?" Arkadaşlarına baktı. "Deli bu kadın, çıkarın hemen beni buradan," dedi bana bakarak. "Hiç kusura bakmayın, asker bey. Keyfim ne zaman iyileşmenize karar verirse, o zaman çıkarsınız," dedim ve arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim. Kapının önüne gelince durdum ve bana dik dik bakan ela gözlerine bakarak, "Hadi Allah kurtarsın ama siz benden kurtulamayacaksınız," dedim ve çıktım. Arkadan, "Çattık lan, deli bu, hastaneyi değiştirelim, bela olacak bize," isminin Selim olduğunu öğrendiğim adam, "Abi, Şırnak'taki tek hastane burası, maalesef yapacak bir şey yok. Allah rahatlık versin," dedi. Bunu söyleyince kahkahama karşı koyamadım ve gülerek oradan uzaklaştım.
_______________________________________ Bu bölüm geçen bölümden daha kisa oldu okul olduğu için yazmaya pek vaktim yok özür dilerim haftada 2 yada 3 bölüm yayınlamayı düşünüyorum Neyse kendinizi iyi bakın bir sonraki bölümde hoşçakal'ınnnnnnnnnn |
0% |