Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm

@iremm4t

Şarkı: Kolpa beni aşka inandır

oy vermeyi unutmayın

______________________

 

Bir kadının güvenini kazanmak, sevgisini kazanmaktan çok daha zordur. O nedenle kandırılmak, aldatılmak bir kadın için en büyük acıdır. Kimsenin hayatımda kalıcılığı olmadığını ve güvenmemem gerektiğini ben en yakınlarımdan öğrendim.

O gün sevgilimle 4. yılımıza girdiğimiz için elimde bir pastayla onun evine doğru ilerliyordum. Evimin kapısına geldiğimde sürpriz yapacağım için bana verdiği anahtarlığı alıp kapıyı açmaya başladım. Kapı açılınca heyecanlı bir şekilde içeri doğru bir adım attım ve yerdeki kıyafet parçalarını görünce ayaklarımın altında sanki yer kaymaya başladı.

Yatak odasından sesler geliyordu. Belki oraya gittiğim için ileride pişman olacaktım ama durmadım, yatak odasına doğru yürüdüm. Kapı aralık bir şekilde açılmıştı.

Aralık olan kapıdan içeriye baktım ve gördüğüm manzarayla elimdeki pastanın yere düşmesi bir oldu. Sevgilim ve en yakın arkadaşım dediğim kişi yatakta çıplak bir şekilde üst üste duruyorlardı. Birbirlerine bir şeyler fısıldayıp ahlaksız sesler çıkarıyorlardı.

O kadar çok gürültü yapıyorlardı ki geldiğimi bile fark etmemişlerdi. Olduğum yerde sarsıldım, yere düşmemek için duvara tutundum. Bu görüntüye daha fazla katlanamadığım için kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı arkamdan sert bir şekilde kapatıp koşarak merdivenlerden inmeye başladım.

Dışarı çıktığımda yağmur yağıyordu. Durmadım ve o mahalleden çıkana kadar koşmaya başladım. Ağlamıyorum, ağlamayacaktım, bunları kendime tekrar tekrar söylüyordum ta ki bir taşa takılıp yere düşene kadar. İşte o zaman haykırarak ağlamaya başlamıştım.

4 yıllık sevgilimi ve en yakın arkadaşımı aynı yatakta görünce ağlamamıştım ama ayağım taşa takıldığı için ağlamıştım. Ben o günden sonra kimseye güvenmemeyi öğrendim.

Tanıştığım insanlarla güven problemlerim yüzünden hep mesafeli oldum. Arkadaşım Ebru sayesinde güven problemlerim eskisi gibi değil. Ona ne kadar teşekkür etsem az, hayatıma çok fazla katkısı var.

Yatağımdan kalkıp duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra saçlarımı kurutup taradım ve odama gidip üstüme gri kazağımı ve siyah İspanyol paça taytımı giydim. Boynuma ve elime takılarımı taktım, saçlarıma ise çok sevdiğim siyah kurdele tokamı taktım. Günlük makyajımı yapıp odamdan çıktım.

 

(Çilemin giydikleri.)

 

Hızlıca mutfağa gidip kahvaltı hazırladım. Ebru daha uyanmamıştı. Kahvaltıyı masaya kurdum ve tam Ebru'nun odasına gidip uyandıracakken Ebru kapıyı açıp bana doğru geldi ve "Bakıyorum da erkencisin, hangi dağda kurt öldü bakalım?" diyip bana sarıldı.

Ben de ona sarıldım ve "Hadi koş, elini yüzünü yıka da hemen kahvaltı yapalım" dedim. Cevap vermesini beklemeden banyoya doğru ittim ve mutfağa doğru ilerleyip bardaklara çay doldurdum.

Sandalyeye otururken Ebru da geldi ve "Vay Çilem hanıma bak, sen bir de kahvaltı hazırlamışsın!" dedi. Kurduğu cümleye kahkaha attım ve "Allah Allah, ne oldu, beğenemedin mi?" diye sordum. "Olur mu canım, beğenmek ne kelime, her sabah böyle yaparsan aşık olurum" dedi. Birlikte gülmeye başladık.

Ben hızlıca kahvaltımı yaptım ve ayağa kalktım. "Bugün blok nöbetim var, haberin olsun bal peteğim" diyerek Ebru'nun yanaklarından öptüm. O da "Tamam, bebiskom, zaten bugün okul olmadığı için evde kalacağım, haberin olsun" dedi.

Ben de hızlıca kapıya doğru yürüyüp montumu, siyah çantamı ve botlarımı giyip evden çıktım. Hastaneye doğru yürüdüm; hava kapalıydı, büyük ihtimalle yağmur yağacaktı. Hastaneye girip hemen önlüğümü giyip acile indim.

Daha erken olduğu için acil kalabalık değildi. Saat 11 olunca hastaları kontrol için üst kata çıktım. Birkaç hastayı kontrol ettikten sonra Uraz Bey'in odasına girdiğimde elindeki serumları sökmeye çalışan bir adamla karşılaştım.

Beklemediğim için şaşırarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım ve beni fark etmiş olacak ki bana baktı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Hızla ona doğru yürüdüm. "Ne yapıyorsun, be? Daha yeni kendine geldin" diyip kaşlarımı çattım. "Biraz hava alacağım, çekil önümden" dedi. Beni itmeye çalıştı, başarılı da oldu ve arkaya doğru birkaç adım atıp geriledim.

"Bana bak, sabrımı çok sınıyorsun, otur oturduğun yerde" dedim ve ellerimi belime attım. "Ayrıca o kadar çok hava almak istiyorsan, sana pencereyi açayım" diyip önüne geçip oturtmaya başladım. "Doktor, bir daha söylemeyeceğim, çekil önümden" dedi. Beni bir daha itmeye çalıştı ama bu sefer izin vermedim.

"Ne inatçı adamsın, otur oturduğun yerde, be adam, kendi canına kastın mı var?" diyip kolundan tutup yatağa çektim. "Ya sabır Allah'ım, 1.60 boyuyla beni çekmeye çalışıyor bir de" diyip alaycı bir şekilde güldü.

"Pardon da, ben bu odada 1.60 biri görmüyorum. Senin gözlerin bozuldu herhalde. Buradan çıktıktan sonra göz doktoruna görünmeyi sakın unutma. Ha, bir de ben 1.65 boyundayım. Sen bir dev olduğun için kısa geliyorum ama ben ideal boyundayım. Ayrıca kısa olmam ne değiştirecek? Mesela ben sana gıcık olduğunu ve inatçı olduğunu söylüyor muyum? Hayır, o zaman konuşmayacaksın, tamam mı, bay gıcık?" Nefes almayı unuttuğum için nefessiz kaldım.

"Lan, sakin olsana kızım, boğulacaksın şimdi. Nefes alsana, kim hangi akılla seni doktor yaptı, bilmiyorum" dedi. Hızla nefes almaya başladım. "Of, çok yalancısın! Bir kere ben nefes alabiliyorum, hem ben sana— sözümü kesip "Tamam, Allah aşkına yine başlama, demedik bir şey" diyip kapıya doğru yürüdü.

Hemen arkasından gidip "Ay, dur be adam, nereye gidiyorsun, dikişlerin açılacak!" diye seslendim ama hiç umurunda değil gibiydi.

Hemen yan taraftan tekerlekli sandalye alıp hızla ona doğru ilerledim. "Dur, Allah'ın belası, beni bekle!" dedim. Durdu ve "Bela okumasana, kızım" dedi. Yanına gidip "Ay, sus be, geç otur şuraya, ayı!" der demez tek kaşını kaldırıp bana baktı.

"Ayı derken benim gibi boylu poslu birinden mi bahsediyorsun, ben mi yanlış anladım?" Gözlerimi devirip

 

(Uraz'a karşı biz kskdmwmdmam)

 

"Anladık, boyun var, geç otur şuraya, uğraştırma beni" dedim. Tekerlekli sandalyeye oturmasını işaret ettim, neyse ki ikiletmeden oturdu.

Tekerlekli sandalyeyi itmeye çalıştım ama itemedim. Belki tekerlek bir yere takılmıştır diye kontrol ettim ama hiçbir sorun yoktu. Tüm gücümü verip itmeye çalıştım, kipkırmızı olana kadar çabaladım ama olmadı. En sonunda gıcık bey öyle bir güldü ki, kahkahası koridorda yankılandı. Tek kaşım havalandı.

"Noldu, doktor, itemiyor musun? Bir de bana hasta muamelesi yapıyor. İlk git, bir yemek ye, kızım, hiç mi yemek yemiyorsun?" dedi.

"Ne yiyorsun sen böyle, insan eti falan mı?" Güldü. "Bence doktora görünmesi gereken kişi sensin, gerçi sen de doktorsun." Ben daha ne olduğunu anlamadan sandalyeden kalkmış, bahçeye inmişti.

Hızla arkasından gittim. "Bana bak, dışarı çıkmak için kimden izin alıyorsun sen?" diye çemkirdim. "İzin almama gerek yok, istediğim zaman çıkarım." Bir salağa bakıyormuşum gibi yüzüne baktım.

"Hey Allah'ım, sen bana sabır ver, ilk haftadan girdiğim hallere bak," dedim. "Bir gün içinde beni çıkarırsan, bana katlanmak zorunda kalmazsın, doktor," diye konuştu. "Keşke böyle bir şansım olsa da senden kurtulsam ama maalesef ki en az üç gün daha buradasın."

Yüzü düştü. "Hava alman bittiyse, içeri geçsen iyi olur, daha fazla dışarıda kalman tehlikeli," dedim. "Ben her zaman tehlikedeyim zaten," diyip içeri geçti. Bunu söylemesini beklemediğimden arkasından baktım,

daha sonra peşinden gidip çıkardığı serumları geri taktım. Serumlar yüzünden olacak ki hemen uykuya daldı. Odadan çıkıp odama gittim, biraz gözlerimi dinlendirdim. Daha sonra acile inip hastalara baktım, kontroller yaptım. Sonra ise odama geldim. Masanın üzerinde Uraz Ata Bozkurt yazılı dosyayı görünce elime aldım. Dosyada neredeyse hiç bilgi yoktu, hepsi gizlenmişti. Dosyayı masaya bırakıp kantine indim, kahve almak için.

Melekte gelince biraz sohbet ettik. Saat akşam 11 olunca Gıcık Bey'in odasına gittim ve kapıdan içeri girer girmez soğuk hava tenimi ürperti. Pencereyi açmış olacak ki içerisi buz gibiydi. Hemen gidip pencereyi kapattım.

Yatağa doğru dönünce üzerine battaniye örtmediğini fark ettim ve hemen gidip üzerini örttüm. Neden böyle bir şey yaptım, ben de bilmiyorum ama içimden yapmak geldi. "İyi geceler Bay Gıcık" diyip odadan çıktım.

Nöbetim sabah 6 gibi bitecekti. O zamana kadar acilde hastalarla ilgilendim. İki gün boyunca böyle tekrar etti ve Uraz Bey'in durumu oldukça iyiydi. Taburcu için birkaç işlem yaptım ve gidebileceklerini söylemek için odasına gittim.

______________________________

Bugünlük bu kadar okuduğunuz için teşekkür ederim

Yeni bölüme kadar hoşçakal'ınnnnnnnnnn

Loading...
0%