Yeni Üyelik
2.
Bölüm

İlk Yumruk

@iremrukiyesann

'Dur, ayağa kalkayım.'

'Oturmaya devam et.' dedi babam ciddiyetle.

'Hayır.'

'Seni son kez uyarıyorum' dedi babam kızarak. Ayağa kalktım.

'Odaya git' dedi babam ciddi bir sesle.

'Hayır, sen dedin ya hiç gidesim yok.'

'Odaya git' dedi babam bağırarak.

'Yok.'

'İstersen seni zorla da odaya atabilirim' dedi babam kızarak.

'Bekliyorum.'

Babam bana doğru ilerledi. Çok öfkeli görünüyordu. Sonra ansızın beni yakaladı ama kolunu ısırdım.

'Ah' dedi babam elini çektikten sonra.

'Tadın bayat.'

'Seni çok fena döveceğim, görürsün' dedi babam öfkeyle.

'Yap hadi.' Babam bana doğru elini kaldırdı. Yüzünden kızgınlığı okunuyordu. Yumruğunu yakalayıp masaya vurdum.

'Ah' dedi babam eli ile ağzını tutarak.

'Bayıldım bu işe.'

Babam bana daha da kızgın bir şekilde bakıyordu ama başka bir şey yapamıyordu. Onu yendiğimi biliyordum.

'Seni öldüreceğim' dedi babam öfkeyle. Eline bir bıçağı aldı tezgahtan. O an ilk anlamadım. 'Ne, anlamadım.'

Babam bana doğru bıçağı sallamaya başladı. Çok korkmuştum ama korkumu göstermemeye çalışıyordum. Babam bana doğru elinde bıçağıyla üzerime atladı.

'Lan, dur.' Babam, bana doğru elindeki bıçağı indirmeye başladı. Üzerime doğru geliyordu. Korkuyordum, ama korkumu saklamaya çalışıyordum.

'Dur, hop!'

Babam, beni kolumdan yakaladı ve çekmeye başladı. Çok acıyordu. Babama karşı direnirken, elindeki bıçağı yere düşürdü. Yanımdaki süpürge sopasıyla bıçağı kendime çektim. Bıçağı elime aldım.

'Çabuk bırak!' dedi babam panikleyerek.

'Sevdim, bırakmayı düşünmüyorum.' Babam bana doğru elini uzattı ama ben bıçağı daha da sıkı tuttum.

'Bırak, onu!' dedi babam, öfkeyle.

'Yok.' Babam, bana doğru geldi ve kolumu bir anda sıktı.

'Saplarım.' Çok acıyordu ama elimdeki bıçağı bırakmıyordum, bırakamazdım. Babam, kolumu daha da güçlü tuttu. Çok acıyordu, ama bıçağı bırakmadım.

'Gerekirse kolunu parçalarım' dedi babam, kızarak. Kolumu güçlü bir şekilde tutuyordu ama bıçağı bırakmıyordum. Çok zor durumdaydım ama bıçağı bırakamazdım. Babam, kolumu o kadar güçlü tutuyordu ki acı dayanılır gibi değildi. Ama bıçağı bırakamıyordum. Babam beni bir anda yere yatırdı.

'Lan, dur!' Babam, beni yere yatırmış olmasına rağmen bile kolumu bırakmıyordu. Çok acıyordu ama bıçağı bırakamıyordum.

'Bırak dedim lan!' dedi babam, öfkeyle. Kolumu o kadar acı verici bir şekilde tutuyordu ki bırakmak istiyordum ama yapamıyordum. Yerde kalmıştım, kolum da onun elindeydi. Tek yapabileceğim, kıpırdamamak ve bıçağı bırakmamak.

'Bırakmazsan kolunu kırarım' dedi babam, panikleyerek.

'En kötü ne olabilir' diyip bıçağı eline sapladım. Aniden, babam çok yüksek bir çığlık kopardı. Bıçağı çıkaramıyordu çünkü. Çok acı çekiyordu, ama bıçağı çıkaramıyordu. Ona bakmamaya çalıştım, ama artık yapamıyordum. Babamın elindeki bıçağı çıkarıp, tam ona doğru saplamak istiyordum ki birden, annem içeri daldı.

'Neler oluyor burada?' dedi annem nefes nefese.

'Bu senin koca diye aldığın bir katil! Beni öldürecek!'

'Ne?' dedi annem, korkarak. Babama doğru koşmaya başladı. Babam kanlar içindeydi. Çok acı çektikten sonra elindeki bıçağı çıkarabildi, ama çok geç kalmıştı. Çok acı çekiyordu.

'K-ko… Koğ…' dedi babam, bayılmak üzereydi. Babama bakmaya çalışırken, annem bir anda ne yapması gerektiğini anladı. Hemen masada duran telefona doğru gitti. Birkaç dakika sonra, polis geldi. Babama ambulans geldi, o ise, kanlar içinde baygın haldeydi. Ambulans, babamı alıp gitti. Annemle ikimiz, evin içinde oturmaya devam ettik. Birden, kapı çaldı.

'Acaba kim bu saatte?' dedi annem, korkarak.

'Ben bakarım' dedim, ayağa kalkarken. Kapıya doğru ilerledim ve açtım. Kapıda, uzun boylu, biraz kaslı, siyah saçlı, kahverengi gözlü bir genç adam vardı. Çok yakışıklıydı.

'Ne, ne bakıyorsun.'

'Oh, özür dilerim' dedi genç adam, gülümseyerek.

'Kimsin?'

'Ben, Mason' dedi genç adam, kahverengi gözlerini bana dikti.

'Hayır, niye burdasın?'

'Birini görmeye geldim ama…' dedi Mason, kafası karışmış halde.

'Kimi?'

'Mark diye biri' dedi Mason, kahverengi gözleri merakla parlayarak.

'Ha, o hastanede.'

'Hastane mi?' dedi Mason, şaşkınlıkla.

'Evet.'

'Neden peki?' dedi Mason, endişeli bir şekilde.

'Bıçaklandı.'

'Bıçaklandı mı?! Kötü durumda mı?' dedi Mason, heyecanla.

'Bilmiyorum, görmedim. En son bayıldı.'

'Bayıldı mı?' dedi Mason, korku ve endişeyle.

'Evet.'

'Hemen gidiyorum' dedi Mason, endişeli bir halde.

'Tamam?'

'Teşekkür ederim' dedi Mason, kahverengi gözleri endişeli bir şekilde parlayarak. O an birden, babam aklıma geldi. Ne olmuştu acaba? Çok endişelendim. Mason, beni unutmuş gibiydi ve o an o uzaklaştı. Acaba babam, iyi miydi?

"Annem, babam ile ilgili bir haber var mı?" dedim anneme. "Ona ne oldu acaba?"

"Henüz bir şey bilmiyoruz" dedi annem, endişeli bir şekilde. "Ama merak etme, polisler her şeyi araştırıyor." Telaşlandım.

'Anne, ben hastaneye gidiyorum!'

'Tamam, ama dikkatli ol, tamam mı?' dedi annem, endişeyle.

'Tamam' deyip evden çıktım. Hastaneye yöneldim. Her adımda, babama olan endişem artıyordu. Acaba o iyi miydi? Hemen hastaneye varmalıydım. Hastane, göz alabildiğince uzun görünüyordu. Hemen içeri girdim ve babam için doktoru sordum. Doktor, babamın ameliyat edildiğini söyledi. Çok kötü durumdaydı ama yaşıyordu. Sonunda rahat bir nefes aldım. Ağlaya ağlaya babamın yanına gittim. Çok korkunç bir manzara vardı karşımda. Çok fazla kan vardı ve babam baygındı. Ama yaşıyordu, bu en önemli şeydi. Zaman geçtikçe, babam yavaş yavaş gözlerini açtı. Benim burada olduğumu görünce, küçük bir gülümseme belirdi yüzünde.

'Neyse, geçmiş olsun.'

'Teşekkür ederim' dedi babam, yorgun bir şekilde. 'Seni görünce ne kadar mutlu oldum bilemezsin.'

'Seni kaltak! Az daha ölüyordum. Eğer polise kendim kaza yaptım demezsen senin burdan cenazen çıkar!'

'Benim hatamdı, özür dilerim' dedi babam, iç geçirerek. 'Ama sen de beni bıçakladın.'

'Ölse miydim?'

'Tabi ki de hayır' dedi babam, derinden iç çekip. 'Ben... Beni affetmeni istiyorum. Yanılmıştım.'

'Bakarız, biri geldi. Mason mu Muson mu nedir? Kim o?' Tam o an, kapı açıldı ve uzun boylu kaslı siyah saçlı Mason içeri girdi.

'Üstünde dedektör var sanırım, adını duyunca geldi.'

'Evet, polis memuruyum' dedi Mason, gülümseyerek. Koyu kahverengi gözleri parlıyordu. Çok yakışıklıydı. Sakin gözükmeye çalıştım ama şaşırdım.

'Ne?' Mason, gülümseyerek elini uzattı babama.

'Sizin için geldim, nasılsınız?'

'İyiyim, çok teşekkür ederim' dedi babam, gülümseyerek Mason'un elini sıktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Mason, babama dikkatle bakarken, ben onları izliyordum. Birden, Mason bana doğru döndü.

'Seni görmek harika!' dedi Mason, bana gülümseyerek. Çok şaşırmıştım ama çabuk toparlandım.

'Tabii, neden peki?'

'Bunu açıklayacağım, ama önce babanla biraz konuşmam gerekiyor' dedi Mason, gülümseyerek.

'Tamam?'

Mason, babamla uzun uzun konuştu. O an, ne konuştuklarını bilmiyordum, ama Mason'un bakışları çok ciddiydi. Birden, Mason ayağa kalktı ve bana doğru geldi.

'Hadi, gidelim!' dedi Mason, elini bana verip. Çok şaşırmıştım, ama nedenini bilmiyordum. Babam hala yataktaydı ama gülümsüyordu.

'Nereye?'

'Hemen görürsün' dedi Mason, gülümseyerek. Elini tutarak beni dışarı çıkarırken, aklıma binlerce şey geldi. Neler oluyordu? Dışarı çıktık ve Mason'un arabasına bindik. Arabada oturduğum için, Mason'un arabasının çok konforlu olduğunu hissetmiştim. Mason, gülümseyerek bana baktı ve motoru çalıştırdı. Arabayı hızla sürerken, benim aklıma bin bir şey geldi. Neden beni arabayla götürüyordu, acaba babam ne demişti? Birden, Mason bana hitap etti.

'Korkuyor musun?' dedi Mason, kahverengi gözleri parlayarak.

'Bilmiyorum.'

Mason, hafif bir şekilde güldü. 'Endişelenmene gerek yok, sana bir şey yapmayacağım.' Nefesimi tuttum ve Mason'a doğru baktım. Çok güzel görünüyordu. Arabayı ne kadar güzel sürdüğünü görmek için ona baktım. Çok profesyoneldi… Ve yakışıklıydı. Birden, Mason bana doğru baktı.

'Neden bana öyle bakıyorsun?' dedi Mason, gülerek.

'Bakmadım ki?'

'Evet, bakıyordun' dedi Mason, gülümseyerek. 'Ne düşünüyorsun?'

'Hiç.'

'Dürüst ol' dedi Mason, gülümseyerek. 'Sence yakışıklı mıyım?'

'Hayır?'

'Hiçbir kız bana bu kadar kötü bir cevap vermedi' dedi Mason, şaka olarak. 'Hakikaten yakışıklı değil miyim?'

'Ben hiç bir zaman kız gibi büyümedim. Benim biyolojik babama beni hayata karşı böyle yetiştirdi. Bu hastanedeki ise üvey babam.'

'Üvey baban mı?' dedi Mason, şaşkınlıkla. 'Yani baban değil?'

'Değil, evet.'

'Anlıyorum, hayatında hiç iyi biri yok muydu?' dedi Mason, şefkatle.

'Annem var.'

'Annen mi? Onunla iyi anlaşıyor musunuz?' dedi Mason, kafası biraz karışmış bir halde.

'Evet, anlaşıyoruz.'

'Peki ya üvey baban?' dedi Mason, gözleri dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Derin bir nefes aldım.

'Beni zorla biri ile evlendirmek istedi, ben istemeyince de bıçak aldı eline. Yere düşürdü bir an. Süpürge sopası ile bıçağı kendime çektim ve elime aldım. Seni öldüreceğim diyen birini öldürmek yerine nefs-i müdaafa olarak yaraladım, Sonra annem ambulans ve polis aradı. Sen geldin, sonra burdayız işte.'

Mason, sessizce dinliyordu. Gözleri, beni inceliyordu.

'Bu çok kötü bir durum' dedi Mason, gözleri şefkatle parlayarak.

'Evet.'

'Ama güvendesin, o seni artık bulamaz' dedi Mason, sakin bir sesle.

'Rahatladım, ben zaten dürüstümdür. Olanı anlatırım.'

'Bence bu iyi bir özellik' dedi Mason, gülerek. 'Aslında, ben de dürüst bir insanım'

'Polis olman için gerekli tabii.'

'Evet, polisliğin olmazsa olmazı' dedi Mason, gülümseyerek. 'Güvenilir olmalısın'

'Evet.'

Bir an için sustuk ve sonra Mason, bana bakarak konuştu. 'Yorgun musun?'

'Evet, yoruldum.'

'Öyleyse biraz uyu' dedi Mason, kahverengi gözleri şefkatle parlayarak.

'Bu arada nereye gidiyoruz?'

'Evime' dedi Mason, gülümseyerek.

'En azından güvende olurum, olur.'

'Evet, güvendesin' dedi Mason, güvence vererek. 'Endişelenme' Biraz daha arabada yolculuk ettikten sonra, Mason'un evine geldik. Aklım, bin bir soru doluydu ama Mason ile güvende olduğuma emin olmuştum. Ev, çok lüks bir evdi. Büyük ve modern bir yerdi. Mason, arabayı park edip arabadan indi. Benim için kapıyı açtı ve ben de indim.

 

Loading...
0%