@iremturker
|
Geçmişin İzleriyle Yüzleşme
Deniz’in sessizliği, odanın içinde yankılanıyordu. Leyla, masanın üzerinde duran boş şarap şişesine baktı. O şişe, sanki onun duygusal ağırlığını taşıyordu. Fakat artık kaçacak bir yer yoktu. Bir şeyleri bilmek zorundaydı, geçmişi tamamen geride bırakmak ve hayatına devam edebilmek için. Nefesini düzenleyip tekrar konuşmaya çalıştı, ama boğazındaki düğüm buna izin vermiyordu. Yıllardır sakladığı tüm duygular, bir anda yıkılmış gibi hissetti. “Deniz…” dedi sonunda, sesi titreyerek. “Ne demek istiyorsun? Baran’ın ölümüyle ilgili bilmediğim şey ne?” Deniz, gözlerini kaçırdı. Bir süre duraksadı, sanki nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi. “O gece… O gece ben de oradaydım,” dedi yavaşça. Bu sözler, Leyla’nın içinde bir şok dalgası yarattı. O gece yalnız olduğunu sanıyordu. Baran’la olan son anını yalnız yaşamıştı, en azından böyle biliyordu. Ama şimdi Deniz, her şeyin göründüğü gibi olmadığını söylüyordu. “Sen… O gece orada mıydın?” Leyla, sözlerinin ağırlığıyla titredi. Bu, asla beklemediği bir şeydi. Deniz’in o geceye tanık olduğunu öğrenmek, her şeyi baştan aşağı değiştiriyordu. Deniz başını öne eğdi. “Evet. Baran’la son bir konuşma yapmak için gitmiştim. Ama işler düşündüğüm gibi gitmedi. O gece, sadece bir kaza olmadı, Leyla. Baran… bilerek riske girdi.” Leyla, bu açıklamayı sindirmekte zorlanıyordu. Baran’ın ölümü, hep bir kaza olarak biliniyordu. Ama şimdi, onun kendini bilerek tehlikeye atmış olabileceği gerçeği ortaya çıkıyordu. Deniz’in bu gerçeği saklaması, Leyla’nın içindeki tüm güven duygusunu yerle bir etti. Baran’ın ölümü sadece bir kazaydı; ya da öyle olmasını istiyordu. Ama Deniz’in sözleri, her şeyi yeniden şekillendiriyordu. “Bunu bana neden daha önce söylemedin?” diye sordu Leyla, gözleri dolmuş halde. Deniz, derin bir nefes aldı. “Çünkü senin buna hazır olmadığını düşündüm. Ben bile buna hazır değildim. Baran’ın ölümü, ikimizi de farklı şekillerde parçaladı. Ama gerçek şu ki, onun ölümü bir kazadan ibaret değildi. Baran, o gece seninle vedalaşmaya karar vermişti.” Bu sözler, Leyla’nın içinde büyük bir boşluk yaratıyordu. Baran, gerçekten kendini tehlikeye atarak mı vedalaşmıştı? Bu gerçeği kabul etmek, Leyla için büyük bir yıkım oluyordu. İçinde bir yanardağ patlıyormuş gibi hissetti. Deniz’e baktı, gözlerinde geçmişin tüm izlerini görüyordu. Ama bu izler, onu daha da derine sürüklüyordu. “Bunu bana daha önce söylemeliydin,” dedi Leyla. “Bu sırrı saklamak, beni daha da fazla yaraladı.” Deniz, başını sallayarak kabul etti. “Haklısın,” dedi. “Ama bunu anlatmak hiç kolay değildi. Baran’ı kaybettikten sonra, seni de kaybetmek istemedim.” Leyla, bu sözlerin ardından derin bir nefes aldı. İçinde bir huzursuzluk vardı, ama aynı zamanda hafifleme hissi de vardı. Deniz’in sakladığı bu sır, yıllarca onları birbirinden uzaklaştırmıştı. Ama şimdi, bu sır açığa çıkıyordu. Belki de geçmişle yüzleşmenin en zor kısmı, gerçekleri kabul etmekti. O akşam, Deniz’le geçirdikleri vakit, her şeyin değiştiği andı. Leyla, artık geçmişten kaçamayacağını biliyordu. Baran’ın ölümünün ardındaki gerçekleri öğrenmek, onun hayatında bir dönüm noktası olacaktı. Deniz’in sakladığı bu sırrı öğrenmek, her ne kadar zor olsa da, Leyla’nın hayatında yeni bir kapıyı aralıyordu. Leyla, Deniz’in söylediklerini sindirmeye çalışırken bir süre sessiz kaldı. Baran’ın ölümüyle ilgili gerçeklerin üzerindeki bu ağır sisin yavaş yavaş dağılması, onun zihninde karışık duygular yaratıyordu. Deniz’in gözlerine baktı ve derin bir iç çekti. Kafasındaki soru işaretleri birer birer ortaya çıkıyordu; ancak cevaplar, hiç de beklediği gibi değildi. Baran, gerçekten bile isteye kendini tehlikeye mi atmıştı? Onu bu kadar çaresiz hale getiren neydi? Deniz, bu sessizliği bozan ilk kişi oldu. “Leyla, seni suçladığımı asla düşünme. O gece hepimizin üzerinde büyük bir yük vardı. Baran’la olan ilişkiniz, hepimizi etkiliyordu. Ama asıl mesele, onun iç dünyasında ne yaşadığıydı. Bunu sana anlatmak zorundayım, çünkü bu, senin de hakkın.” Leyla, Deniz’in sözlerini duymaya hazır mıydı emin değildi ama gerçeklerle yüzleşmekten başka çaresi yoktu. Yıllardır kaçtığı bu an, şimdi tam karşısındaydı. “Anlat, Deniz. Bunu bilmek zorundayım. Ne olursa olsun.” Deniz, derin bir nefes alarak anlatmaya başladı: “Baran, sana söylemediği şeyler vardı. O gece seninle buluşmaya gitmeden önce, bana geldi. Kafasında dönüp duran düşünceler vardı, ama hiçbir zaman açıkça konuşmadı. Sadece seni çok sevdiğini ve sana yük olmaktan korktuğunu söyledi. O an anlam veremedim. Kendi hayatından bahsediyormuş gibi bir hali vardı, ama bunu o kadar umursamaz bir tavırla dile getiriyordu ki, korkmaya başladım.” Leyla’nın içi burkuldu. Baran, gerçekten ona yük olduğunu mu düşünüyordu? Bu, onu tamamen yanlış anlamış olduğu anlamına mı geliyordu? “Ama bana hiç böyle bir şey söylemedi, Deniz. Eğer bilseydim, ona yardım edebilirdim.” Deniz başını eğdi. “Bunu kabul etmek senin için zor olabilir ama Baran, hayatında derin bir boşluk hissediyordu. Ne kadar çabalasa da, o boşluğu doldurmayı başaramıyordu. Bu yüzden, o gece… sanırım, onun vedasıydı.” Leyla’nın içinde biriken duygular dışarı taşmak üzereydi. Baran’ın onunla vedalaşmaya geldiği o geceyi hatırladı. Yıllardır zihninin en karanlık köşesine itmeye çalıştığı o anlar, şimdi tekrar gün yüzüne çıkıyordu. O gece Baran’la yaptığı son konuşma, şimdi çok daha anlamlı hale geliyordu. Baran’ın sözlerindeki derin kederi ve umutsuzluğu o zaman anlamamıştı. Ama şimdi her şey daha netti. “Deniz,” dedi Leyla titreyen bir sesle, “Baran kendine zarar vermek mi istiyordu? Bu, onun planı mıydı?” Deniz, Leyla’nın gözlerine bakarak başını yavaşça salladı. “Bilmiyorum, Leyla. Ama bildiğim bir şey var: Baran, o gece hayatının yükünden kurtulmak istiyordu. Bu, kazanın mı yoksa onun bilinçli bir tercihi mi olduğu hala bir muamma. Ama kendini kaybetmişti. Seni çok sevdi ama aynı zamanda seninle olduğu sürece seni de bu boşluğa sürüklemekten korkuyordu.” Leyla’nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Yıllardır içinde taşıdığı acı, şimdi yeni bir anlam kazanıyordu. Baran’ın ölümünden kendini sorumlu tutmuştu, ama şimdi bu acının kökleri çok daha derinlere iniyordu. Deniz’in söyledikleri, Baran’ın hayatındaki karanlık noktaları aydınlatıyordu ama aynı zamanda Leyla’nın yüreğini daha da ağırlaştırıyordu. “O halde ne yapmalıyım, Deniz? Geçmişi geri getiremeyiz. Baran’ı geri getiremeyiz. Ama ben, bunu nasıl aşabilirim?” Leyla’nın sesi, umutsuz bir fısıltı gibi yankılandı. Deniz, Leyla’nın elini tuttu ve nazikçe sıktı. “Bu sadece senin hikayen değil, Leyla. Hepimiz bu yükü taşıyoruz. Ama bununla yüzleşmek, geçmişi geride bırakmanın tek yolu. Baran’ın seni sevdiğini biliyorsun. Onun son arzusu, senin de kendini kaybetmemeniydi.” Leyla, Deniz’in söylediklerini düşündü. Geçmişin ağırlığı, onu yıllarca peşinden sürüklemişti. Ama şimdi, Deniz’in yanında, bu ağırlığı biraz olsun hafifletebileceğini hissediyordu. Baran’ın ölümü, her ne kadar derin bir yara açmış olsa da, Leyla’nın hayatına devam edebilmesi için bu gerçekle yüzleşmesi gerekiyordu. “O zaman,” dedi Leyla, gözyaşlarını silerek, “Baran’ın hatırasını onurlandırmanın bir yolunu bulmalıyız. Geçmişle yüzleşmek sadece acıyı kabul etmek değil, aynı zamanda onu iyileştirecek bir adım atmak demek.” Deniz başını salladı. “Evet. Belki de sergim bunun bir başlangıcıdır. Onun hayatını, seni, beni… hepimizi anlamaya çalıştığımız bir yolculuk. Baran’ı kaybettik, ama onu hatırlamanın ve ona saygı duymanın bir yolu var. Sanat, belki de bunu başarabileceğimiz bir yol.” Leyla, bu düşünceye tutunarak derin bir nefes aldı. Baran’ın kaybı, hayatında kapanmayan bir yara açmıştı. Ama Deniz’le birlikte bu yarayı iyileştirmek için bir fırsatı vardı. Bu yolculuk kolay olmayacaktı, ama artık yalnız olmadığını biliyordu. Ertesi gün, Leyla Deniz’le birlikte Baran’ı anmak için bir proje üzerinde çalışmaya karar verdi. Sanat ve anılarla dolu bir sergi, hem Baran’ın hayatını onurlandıracak hem de onları bu ağır yükten kurtaracak bir şifa kaynağı olabilirdi. Leyla, Baran’la olan son anlarını, onunla yaşadığı tüm güzel ve acı dolu anları tuvale dökmek için Deniz’e yardım etmeye başladı. Her çizilen resim, her paylaşılan anı, Leyla’nın içindeki boşluğu biraz daha dolduruyordu. Geçmişle yüzleşmek zordu, ama aynı zamanda onu iyileştiriyordu. Deniz’le birlikte bu yolculuk, Leyla’nın sadece Baran’ı değil, aynı zamanda kendini de yeniden keşfetmesini sağladı. Artık geçmişin ayak sesleri, onun peşinden gelmiyordu; çünkü Leyla, geçmişiyle yüzleşmiş ve onu kabul etmişti. |
0% |