@iremturker
|
Gölgelerin Peşinde Gece ilerledikçe, Aras’ın evinde havanın giderek ağırlaştığını hissediyorlardı. Bilgisayarda elde edilen ipuçları bir araya geldikçe, Leyla, Aras ve Deniz’in üzerinde görünmeyen bir baskı büyüyordu. Dışarıdaki tehdit, sadece bir gölge olmaktan çıkmış, artık onların peşinde olan bir düşman haline gelmişti. Aras’ın odasında toplanmışlardı. Masanın üzerinde açılmış dosyalar, eski belgeler ve ekranda duran güvenlik kamera görüntüleri arasında bir bağ kurmaya çalışıyorlardı. Leyla, Baran’ın ölümüne dair daha önce gözden kaçan bir ipucu bulmuş olmanın heyecanıyla kağıtlara eğilmişken, birden dışarıdan gelen hafif bir tıkırtı duyuldu. Deniz hemen ayağa fırladı ve kapıya yöneldi. “Bir şey mi duydun?” diye sordu Leyla, kalbinin hızlandığını hissederek. Deniz kapıya yaklaştı, birkaç saniye boyunca dışarıyı dinledi, ama ses tekrarlanmadı. “Sanırım yanlış alarm,” dedi, ama yüzündeki gerginlik her şeyin farkındaydı. Tam o sırada, Aras sandalyesinden kalkıp güvenlik monitörlerine doğru yöneldi. “Sadece emin olalım,” dedi, sesi alışıldık sakinliğinden uzaktı. Parmakları klavyede hızla hareket etti ve evin etrafındaki kameraları kontrol etmeye başladı. Ekranlarda önce hiçbir şey yoktu, ancak arka bahçedeki bir kamerada, bir gölge belirip kayboldu. “Orada biri var,” dedi Aras, sesi aniden soğuk ve ciddi bir hal aldı. Leyla ve Deniz hemen ekrana yöneldiler. Görüntüdeki gölge hızla hareket ediyordu, yüzü görünmüyordu, ama onların dikkatini çeken asıl şey, bu kişinin Baran’ın ölümünü araştıran diğer gizemli figürle benzer şekilde davranıyor olmasıydı. Kimdi bu kişi ve neden onları izliyordu? “Kapıları hemen kilitlemeliyiz,” dedi Deniz, hızla hareket ederek evin güvenlik sistemini devreye soktu. Leyla ise korkunun yavaşça içini sardığını hissediyordu. Bu sadece bir soruşturma değildi artık; onlar bir hedef haline gelmişti. Aras, Leyla’nın gözlerine bakarak, “Burada güvendesin, merak etme,” dedi. Ama Leyla, Aras’ın da en az kendisi kadar endişeli olduğunu fark etti. Aras’ın sakin görünümü altında, biriken bir gerilim vardı. Leyla, bu tehdidin yalnızca dışarıdan değil, aynı zamanda Aras’ın geçmişinden geldiğini hissetmeye başladı. O sırada dışarıdan gelen bir kapı çarpma sesi duyuldu ve Deniz anında hareket etti. Aras ise hızla silahını eline aldı, Leyla’ya dönüp “Burada kal,” dedi. Ama Leyla’nın içgüdüleri onu yerinde duramayacak kadar tetikte tutuyordu. “Hayır, seninle geliyorum,” diye cevap verdi. Bu kez Aras, Leyla’nın kararlılığını görerek ona karşı çıkmadı. Birlikte koridora çıktılar, evin içinde dikkatle ilerlediler. Deniz, arka kapıya yönelmiş, bir gölgeyi takip ediyordu. Kapının ardındaki karanlığa doğru baktığında, o gizemli figürün hızla uzaklaştığını fark etti. Ancak bir iz bırakmıştı; kapının yanında küçük bir not bırakılmıştı. Aras, notu alıp açtı ve gözleri hızla satırları taradı. “Bunu okuyun,” dedi, sesi gergin ve boğuktu. Leyla ve Deniz, kağıda göz gezdirdiler. “Geçmişin peşindeyim. Baran’ın sırrını saklayan her kimse, bedelini ödeyecek.” Leyla, bu tehdidin sadece bir izleme değil, aynı zamanda kişisel bir hesaplaşma olduğunu fark etti. Baran’ın ölümünün ardındaki sır, düşündüklerinden çok daha derin ve karanlıktı. Ve şimdi, kim olduklarını bilmedikleri bu figür, onların peşindeydi. Aras, notu cebine koyarken, Leyla’ya dönüp “Bu sadece bir başlangıç,” dedi. Gözleri karanlık ve ciddi bir ifadeyle doluydu. “Artık geri dönüş yok.” Leyla, Aras’ın yüzündeki ifadeyi görünce, kendisinin de artık sadece bir araştırmacı olmadığını, bu savaşın ortasında olduğunu anladı. Hem Baran’ın ölümünün ardındaki sırları çözmek, hem de kendi hayatlarını korumak zorundaydılar. Bu yolculuk, tahmin ettiklerinden çok daha tehlikeli ve gerilim doluydu. Leyla, Aras’ın sözlerinin ağırlığını hissetti. O andan itibaren, geri dönmenin bir seçenek olmadığını ikisi de biliyordu. Aras, Leyla’nın yüzüne derin bir bakış attı; sadece tehlikeyi değil, aralarındaki bağı da hissettiği belliydi. Leyla, gözlerini kaçırdı, ama içindeki duygular daha önce hiç bu kadar belirgin olmamıştı. Tehlikenin onları giderek daha da içine çekmesi, Aras ile arasında kurulan bağı güçlendiriyordu. Deniz ise hala kapıdaydı, çevreyi kolaçan ediyordu. “Bu kişi her kimse, bizi yakından izliyor ve bir sonraki hamlesini planlıyor. Onu bulmadan rahat nefes alamayacağız,” dedi, sesi gergin ama kararlıydı. Aras, silahını elinde sıkıca tutarak evin içini bir kez daha gözden geçirdi. “Dışarıda fazla kalamayız. Bu iş gittikçe daha tehlikeli hale geliyor. Bilgiler açığa çıktıkça, sadece Baran’ın sırrı değil, bizim de hayatlarımız risk altında.” Leyla, Aras’ın söylediklerini düşünürken, zihninde birçok soru dönüyordu. Baran’ın ölümü, onların hayatını bu kadar etkileyen sırlar nasıl bu kadar derinleşmişti? Ve bu sırların, Aras’ın geçmişiyle olan bağlantısı neydi? O sırada Deniz, bilgisayarına döndü ve birkaç tuşla güvenlik kameralarını tekrar açtı. Kameralardan biri, evin arka bahçesindeki karanlık bir köşeye odaklanmıştı. Gözleri ekrana sabitlenmişti ve aniden duraksadı. “Orada yine bir hareket var,” dedi Deniz, ekrandaki gölgeyi işaret ederek. Leyla ve Aras, ekranın başına koştular. Ekrandaki figür hızla bir ağaç arkasına saklandı, ama yüzü hala görünmüyordu. Aras, derin bir nefes aldı, elleri titremeye başladı ama bu titreme korkudan değil, öfke ve kararlılıktandı. “Bu iş burada bitmeyecek,” dedi. “Onu bulacağız. Ne pahasına olursa olsun.” Leyla, Aras’ın yanında durdu, içindeki korkuya rağmen ona güveniyordu. Fakat bu sadece bir araştırma değildi artık; Baran’ın sırrını çözmek, aynı zamanda kendi içsel savaşlarıyla yüzleşmelerine neden oluyordu. Leyla, Aras’ın yanında durmanın onun için giderek daha anlamlı hale geldiğini fark etti. Aras’ın geçmişiyle ilgili bilinmeyenler, onu daha da karmaşık ve çekici kılıyordu. Aras, Leyla’ya dönerek, “Sana güveniyorum,” dedi, sesi alçak ama kararlıydı. “Bu savaşı birlikte vereceğiz. Ama tehlikenin farkındasın, değil mi?” Leyla başını salladı. “Farkındayım, ama yalnız olmadığımı biliyorum.” O sırada Deniz’in sesi onları böldü. “Hemen hareket etmeliyiz. O kişi hala dışarıda olabilir ve daha fazla iz bırakmasını bekleyemeyiz.” Aras, Leyla ve Deniz hızla kapıya yöneldiler. Dışarıya adım attıklarında, soğuk gece havası yüzlerine vurdu, fakat gecenin sessizliği onların gerginliklerini artırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Aras dikkatle çevreyi taradı, her adımı hesaplayarak attı. Leyla ise onun hemen arkasındaydı, içindeki karmaşık duygularla baş etmeye çalışıyordu. Tehlikenin ve belirsizliğin ortasında Aras’ın varlığı ona güç veriyordu ama aynı zamanda bu kadar yakın olmak, ona duygusal bir karmaşa yaşatıyordu. Deniz önden giderek bahçenin karanlık köşelerini inceledi. “Burada bir şeyler var,” diye fısıldadı ve elindeki feneri yere tuttu. Bir dizi ayak izi çimenler üzerinde belirgin bir iz bırakmıştı. İzler, evin etrafında dolanıp uzaklara doğru kayboluyordu. Aras, Deniz’in yanına gelerek izleri inceledi. “Bu kişi bizi izliyor, ama ne yaptığını biliyor. Bizim hareketlerimizi gözlemleyip, zayıf noktalarımızı kolluyor olmalı,” dedi, sesi ciddi ve soğuktu. Leyla, bu izlerin onları nereye götüreceğini merak ederek Aras’a yaklaştı. “Ne yapacağız? Peşine mi düşeceğiz?” diye sordu. Aras bir an düşündü, gözleri Leyla’nın gözlerine kilitlendi. “Dışarıda daha fazla kalmak bizi riske atabilir, ama bu izleri takip etmeden de neler olduğunu öğrenemeyiz.” Deniz, kararlılıkla başını salladı. “İzleri takip edelim, ama dikkatli olalım. Bu kişi sadece bir gölge gibi hareket ediyor, ama iz bırakmış. Demek ki o da hata yapabiliyor.” Üçü birlikte izlerin peşinden gitmeye karar verdi. İzler, evin arka bahçesinden geçip, ormanlık bir alana doğru ilerliyordu. Gözleri tetikte, her adımda çevreyi kontrol ederek ilerlediler. Gecenin soğukluğu kemiklerine işlerken, adımlarını sessiz ve dikkatli atıyorlardı. Ormanlık alana vardıklarında, izler birden kesildi. Deniz, fenerini yere tuttu ve izlerin aniden kaybolduğunu fark etti. “Bu mümkün değil,” dedi şaşkınlıkla. “Bu kadar net izlerin bir anda yok olması garip.” Aras, elini çenesine götürüp düşünceli bir şekilde etrafa bakarken, Leyla’nın koluna hafifçe dokundu. “Bir tuzak olabilir,” diye fısıldadı. “Dikkatli olmalıyız.” Tam o anda, ormanın derinliklerinden bir ses geldi. Metalik bir tıkırtı, ardından yaprakların arasında hızlıca hareket eden bir gölge belirdi. Aras, silahını anında çekti, Deniz ise fenerini gölgeye doğrulttu. Ancak gölge, hızlıca ortadan kayboldu. Leyla’nın kalbi hızla çarparken, Aras’ın yanına yaklaştı. “O kişi bizi buraya çekmek için izleri bilerek bırakmış olabilir mi?” diye sordu. Aras, Leyla’ya gözlerini dikti. “Evet, tam olarak bunu yapmış olabilir,” dedi. “Bu bir yemdi. Bizi izleyip, hareketlerimizi ölçüyor. Onu bulmamız gerekiyor, ama doğru zamanda.” Tam o anda Deniz, hafif bir tıslama sesi duydu. “Bir şeyler yaklaşıyor,” diye uyardı, sesi gergindi. Hep birlikte sessizce geri çekildiler, ancak Aras’ın gözlerinde kararlılık vardı. “Bu iş daha bitmedi,” dedi alçak bir sesle. “Onun peşini bırakmayacağız.” Leyla, Aras’ın kararlılığını ve cesaretini hayranlıkla izledi. Tehlikenin her geçen dakika daha da büyümesine rağmen, yanında olmak ona güven veriyordu. Ama artık bu yalnızca Baran’ın sırrını çözme çabası değil, aynı zamanda Aras ile kendi duygusal hesaplaşmasıydı. Bu savaşı birlikte vermek zorundaydılar. |
0% |