Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM:DANS EDEN RUH

@irewmqyw

Aslında kendi Annem ve Babam olmayan kişilerin intikamını olmayan namımla almaya çalışıyordum.

 

Olmayan namımın altında bir prenseslik yatıyordu .Norlacsın prensesliği

 

Yıllarca İntikam aşkının ateşi ile yaşayıp ,Anne ve Babanın biyolojik annen olmadığını öğrenmek çok büyük bir saygısızlıktı .Sana bu saygısızlığı söyleyeninde büyücü bir prens olması olayın şokuydu.

 

Yalan söylüyorsa? Diye düşünsem de imkanı yoktu ,Soyadım Bahanın soyadıydı .Yıllarca bu soy ad işini çok düşünmüştüm. Annem Öldürülmeden önce bana 'Doğumun Madosa da olduğu için öylesine bir soy ad seçildi 'demişti .Bana gerçekleri söylememişti

 

Yalan incitmezdi. Yalanı kimin söylediği incitirdi insanı...

 

"Madosayı bilir misin?" Diye sordum Ona bakıp.

 

Pamir kafasını arkaya yatırdı

 

"Doğum yerin."

 

"Yuh! Sana geçmişimi araştır mı dedim!" Diye bağırdım. Şoför bize döndü

 

"Önüne dön"Diye Şoföre ikaz da bulundu "Bende sana kuzenimi araştır demedim! Adını nereden biliyorsun?"

 

"Kaç defa diyeceğim .Ben onu araştırmadım O beni buldu. Sende beni buldun! İnfaz etmedi hem beni. Çok iyi birisi"Pamirin kaşları iyice çatıldı

 

"Seni neden infaz edecekti! "Her şey yanlış anlaşılıyordu

 

"Ona çarptım! Herkes infaz diye bağırdı .Girayda onları susturdu ve bugünde geldi benden özür diledi oldu mu?"

 

Arabaya bindiğimden berri Pamire laf anlatıyordum.

 

"Çarpan sensin özür dileyen o?" Pamir hayatının şokunu yaşıyordu resmen

 

"Ya olamaz mı? Sana ne" Pamir kahkaha attı .Soran gözlerle ona bakmaya devam ettim

 

"Giray evlenecek! Ve bu yoldan da dönüşü yok yoksa sevgili babam onu öldürür. Yeğeni demez"Nasıl yani Giray zorla mı evlenecek ti .Sonu ölüm olacaktı

 

"Saçmalama kimse zorla evlenemez"

 

"O sandığın gibi Kimse değil." Acaba bu dediği şeyin altında daha neler yatıyordu.

 

"Ölmeyeceğiz değil mi?" Nefes aldım ve devam ettim "Tabi senin ölme şansın yok,"

 

"Norlacsa da uğrayacaksın"

 

"Benim yerime kazmakova da gir en iyisi. Sana ne ya ister giderim ister gitmem" Pamir söze nokta koyan delici bakışlarını gözlerime yönlendirdi.

 

Bir bakış bu kadar mı asil dururdu? Pamirin gözleri insanların es geçemeyeceği bir mükemmelliği taşıyordu. Seni sadece bir bakışında en derine sürüklüyordu, gözlerinde dinlenmeni sağlıyordu. Fakat Pamir, Sürükleyici değildi. Acımasız bir ülkenin acımasız prensiydi.

 

Acımasızsa ,Bana neden bir şey yapmadı?

 

Düşünmek zamanımı alacaktı pamirin gözlerine bakmadıkça,

 

Ne ara bir insanın gözlerinde dinlenecek kadar oldun diyeceksiniz. İlk göz temasında insanların elektriğini alırsınız ve dersiniz ki 'Ben bu gözleri çok sevdim' Belki Gözlerinin rengini belki Her zerresini. Gözleri ne kadar ilgimi çekse bile onun ruhu benim ilgimi çekmiyordu. Ona ne kadar kötü sözler sarf etsem bile hayatımın gerçeklerini öğrendim. Hemde en gerçeğini

 

Hiç bir zaman geri adım atmazdım. Onlar ne kadar benim biyolojik annem babam olmasa bile onların,Masumların intikamını alacaktım. Topraklarında Lanet ile yatmayacaklardı

 

"Efendim."dedi Öndeki şoför. Pamir işaretle söylemesi gerektiğini belli edercesine kafasını salladı "Kralımızın Mühim işleri varmış size gitmenizi emir verdiler."

 

"Mühim işleri derken?"Diye sordu Pamir. Açıkçası bende merak etmiştim

 

"Alçin hanımın oğlu Giray bey itiraz ediyorlarmış"

 

"Yola devam et." Bana baktı ve konuşmaya başladı "Sana dedim,Al oldu mu?"

 

"Sen neyin hesabını benden kesiyorsun?Sadece 10 dakikalık konuşma. Onu zorla evlendiriyor muşsunuz elbette istemez şayet ben istemezdim" Başımı dışarıya çevirdim

 

"Zorunlu olduğu bir şeyi yapması gerekir .Adı üstünde Zorunluluk."

 

"Evlenmeye zorunlu olduğunu düşünmüyorum" Çok biliyordu sanki böyle konuşuyordu

 

"Belki sen düşünmek istemiyorsun" Konuyu yine giray ve benim arama getirmişti

 

"Konuşacak başka şeyler yok mu?Gerçekten çok sıkıldım"Nefesimi sesli verdim

 

"Ne konuşmak istersin?"Göz kırptı

 

Adam akıllı konuşamayacaktık.

 

"Ne zaman öleceğim hakkında konuşabiliriz. Tabi sen ölmeyeceksin"Kaşlarını hafif çattı

 

"Benim yanımda olduğun sürece kimse seni öldüremez."Sen kimsin?

 

"Emin misin"Diye mırıldandım

 

"Eminim.Sakın orada benim yanımdan ayrılma. Kazmakovda neler döndüğünü kimse bilemez ben büyü yapacağım ve gerçekleri öğreneceğim.Eğer güneş orada da doğmazsa aynı sorular yine kafanda dönecek."

 

"İstemiyorum!" Diye bağırdım.Biraz fazla yüksek sesli olmuştu "İstemiyorum Aynı acıyı tekrar çekemem! Geri dönüyoruz." Elimi yana doğru salladım

 

Aynı sorular kelimesini duyunca bile kanıma çok büyük bir endişe girmişti. Güneş doğmazsa benim pes ettiğim ikinci anlardan biri olacaktı. Gitmek istemiyordum Kazmakov denen ölüm şehrine

 

"Sen iyi misin?"Kısa sorusuna karşılık bağırarak cevap verdim "Değilim!Ya güneş doğmazsa,Ya senin yanında olamazsam,Başkası görürse ve anlarsa sende bende yanarız!"

 

Kafamı camdan kenara çevirdim.O acıyı tekrar zihnimde gözden geçiremiyordum

 

"Durdur!"Diye emir verdi.Şoför arabayı durdurduğunda hızlıca kapıyı açıp dışarı çıktım

 

Burası karanlık bir ormandı.

 

Kaçmak için bir adım attığımda prensin büyüsü ile durakladım.Beni dondurmuştu!

 

"Kendi bileklerin le durdursana sadece büyülerin mi güçlü!"Bana doğru yürüdü

 

"Ada,Kazmakovun ormanındayız ve bizim geri dönüş yolumuz yok"Yere çöktüm

 

"Güneş benim inadıma doğmayacak!" Diye mırıldandım

 

"Güneş doğmazsa sana yemin ederim etkisinden hemen kurtulacaksın. Unuttun mu ben bir büyücüyüm?" Kafamı salladım. Nefes almalıydım

 

"Eğer etkisinden hemen kurtulmaz sam bende sana yemin ediyorum Legoryayı ve iltibarını unut büyücü olduğunu herkese yayarım!" Beni yerime çivileyecek olan kalkan Pamirin elleri ile etkisiz hale geldi

 

"Sana dediklerimi unutma. Keşif için desek de sen benim yanımdan ayrılmayacaksın"Gözlerimi kapadım ve olası ihtimalleri düşünmeye başladım

 

"Ya sen benim yanımdan ayrılırsan?" Diye mırıldandım. Cevap alamadım çünkü ilerden bir kükreme sesi duyuyordum

 

"Kendi kendime sesler duymuyorum öyle değil mi?"Pamir etrafına bakındı

 

"Bekle." Dedi sessiz bir şekilde Gözlerinden ışın çıkınca kalp krizi geçirecek kadar olmuştum

 

Gözlerinin bazı yerlerindeki kırmızı ışınlar sayesinde ne olduğuna bakınıyordu. Aman tanrım. Benimde canım büyü yapmak istiyordu. Pamir büyü yaparken bile gözleri insanı büyülüyordu

 

"Arabanın içine geç" Yeter ama artık bana emir vermesin!

 

"Neden?" Gözlerinde ki kırmızı ışık büyüdü

 

"Geç dedim sana! "Gelen iki kişiyi görünce kararımı değiştirdim arabaya doğru yürüdüm. Acaba pamir gelen iki kişiyi görmüşmüydü?

 

"Sevgili prensimiz ,Hoş geldiniz." Yabancı bir ses duyunca kafamı pencereye çevirdim pamirin gözleri eski halindeydi önünde de iki insan duruyordu

 

"Hoş buldum. Bir dakika" Arabaya döndü, Konuşmadan önce biraz düşündü "Dışarı Çıkabilirsin" Ne diyeceğini bilmiyordu. Tabi ki daha dün tanıdığı insana, Ayrıca Taç savaşına giren bir kıza ne diyeceğini bilmiyordur.

 

Dışarı çıkınca hafif gülümsedim, Karşımdaki muhafıza benzer adam kaşlarını çattı.

 

"Neden bekliyordunuz?" Diye sordu muhafız. Başımı Pamire çevirdim.

 

"Seni ilgilendirmez."Dedi O sert sesiyle

 

"Özür dileriz efendim. Cambaz biraz meraklıdır."Yanındaki adam konuşunca adı cambaz olanı dürttü

 

"Bir daha ben ve yanımdaki bayanla alakalı merak içeren soru sorarsan seni Kazmakovdan attırırım" Güzel lakap. Yanımdaki bayan

 

Pamir büyü yaptığını gizlemek için mi kızıyordu?

 

"Bir daha olmaz o zaman" Cambazın ukala sesine pamirin delirdiğine emindim. Ee şuan beni anlaması gerekirdi oda bana ukala konuşmuştu

 

Altta sıktığı elini gevşetti. Bense yanına doğru yaklaştım

 

"Kralınız la bunu özel konuşacağım" Pamirin bu ses tonundan ben bile korkmaya başlıyordum. Kolumu hafifçe tuttu onla birlikte arabaya doğru yürümeye başladım

 

"Fark edilmedin değil mi?"Dedim fısıldayarak

 

"Hayır geldiklerini görünce büyü kendiliğinden bozuldu" Arabaya geçtim, oda yanıma geçti

 

"Efendim nereye süreyim" dedi adam büyük bir tereddütle, "İstersen geri legorya ya dönelim. Git şu ormanın içinden." Cevabını aldı

 

"Cambaz denilen ukala. Gerçekten onu öldürebilecek sinire ve güce sahipsin. Sahi ya neden öldürmedin nede olsa sana yaptı ukalalığı"

 

"Sen beni küçümsüyor musun?Yada dalga mı geçiyorsun?"Nefesimi hafifçe verdim. İçimdeki o gülme hissini dışarı çıkarmadım. İyi ki

 

"Ben sizle dalga geçeceğim. Ne haddime efendim"Resmen onu küçümsüyordum. "Kim sizle dalga geçebilir ki?" İçime attığım o kahkahayı artık tutamadım.

 

"Gülünecek bir durum mu var?"Diye sordu. Pamir bana anlamsız bir şekilde bakarken benim gülmekten gözlerim yaşarmıştı. Neden gülüyordum

 

"Hı hı"Onu yanıtlarken bile gülüyordum. "Az önce sana artistlik tasladı sen hiç bir şey yapmadın. Şimdide gülünecek bir durum mu var diye soruyorsun"

 

"Bazen ciddiyetimi korumam gerekir. Bana artistlik taslayanların yanında da korumam gereken bir ciddiyetim var. Hani saklamam gereken bir gücüm. Edemeyeceğim bir infaz?"

 

"Bu ciddiyeti benle dalga geçerken de kullan lütfen."Dedim gülmeyi son onda bırakıp

 

Tüm ciddiyetiyle nedenini bilmediğim bir şekilde gözlerini bana odakladı. Gözlerimi ve yüzümü başka bir tarafa çevirsem ne olurdu ki?

 

Çevirmemiş tim. Sanki yüzümü çevirmeyince sebebini öğrenecekmişim gibi geliyordu. Farklı bir güç kullanıyor gibi. Hiç denenmemiş o gücü ben deniyor muşum gibi.

 

"Çok cesursun"

 

Bakmasının sebebi bu muydu yani?

 

Kafamı cama çevirdim. Ne kadar isterse baksın, sebebini öğrenmedikten sonra bir önemi yoktu. Yalancı Prens!

 

"Gerçekten çok sıkıldım ne zaman varıyoruz şatoya?" Kısık tuttuğum sesim bugün yükselmez diye umuyordum

 

"Şu ağaçları geçince oradayız. Sanırım" Dedi şoför. Ben şoföre sormamıştım

 

"Sanırım derken." Pamir nefesini sesli bir şekilde verdi "Dalgamı geçiyorsun!Hani Kazmakovu biliyordun!"Diye kükredi Pamir. Sakin, Ödüm koptu

 

"E-efendim, Kazmakovu.."Şoför sözünü tamamlayamadı çünkü pamir konuşmaya başladı. Zavallı şoför tir tir titriyordu

 

"Cezanı legoryada en ağır şekilde keseceğim. Bul şu yolu!"Pamir sesini biraz daha alçalt sa anında ödüm kopmazdı

 

Şoför arabayı kullanmaya devam etti

 

"Sırf bunun için mi onu cezalandıracaksın" Dedim fısıldayarak. Pamir kafasını ağır ağır bana çevirdi

 

"Kararlarımı mı sorgulayacaksın?" Ne haddime!

 

"Kazmakova geldin değil mi?" Soruma karşılık kaşlarını çattı

 

"En az iki defa?"

 

"O zaman sen sür, Kazmakova sadece bir kere gelmiş bir şoförü cezalandırmak istiyorsun ya bence sen sür arabayı" Sözümün ardından kafamı yeniden cama çevirdim

 

"Emredersin," Dedi keskin sesiyle

 

"Emretmemiş tim. Sadece öneriydi" Dediğimi umursamamış olan pamir kafasını cama çevirdi

 

Üzerimdeki elbise gerçekten bunaltıcıydı.

 

Pamir beni tezgah başında çağırdığında kuzeni girayı gönderip güzel bir şey giyinmemi istemişti. Bir şey olmadığından dolayı saraydan bir elbise istemişti

 

Elbisem bileklerimin üst kısmına kadar geliyordu. çok az bir göğüs dekoltesine sahip askılı simsiyah bir elbiseydi fakat dün legoryadaki iğrenç parti için giydiğim elbise bile daha iyiydi.

 

"Sağa dön"Dedi pamir şoförü ikaz ederek. Şoför anında dümdüz büyük bir hızla ilerlerken sağa döndüğünde kafam o lanet olası cama çarpmıştı.

 

Kazmakovun içine girmeden ölmenin bir yolu var. Yanınıza dikkatsiz şoför alırsanız yolda giderken ya ölür ya da sinirden intihar edersiniz. Ben bu şoförü savunuyordum ama şimdi pişmanım. Yola çıktığımızdan berri kafam,ayağım sürekli kapıya çarpıyor

 

Kafamı öne çevirdiğimde çok mükemmel bir manzara ile karşılaştım. Burası mükemmeldi kazmakovun ormanı gibi karanlık değildi

 

"Efendim geldik"Şoförün sesine karşılık pamir kafasını salladı ve konuşmaya başladı

 

"Sen buradan legoryaya dönüyorsun. Legoryadan da başka bir şoför gönderiyorsun"

 

"Emredersiniz efendim" Yazık şimdi gittiği yolu geri dönecekti

 

Şoför önce pamirin kapısını açtı ardından da benim kapımı indiğim sırada pamirin öfkeli soluyuşunu duydum

 

"Sana legoryada şoför olmadan önce bir şeyler öğretilmedi mi" Şoför pamire boş boş bakmayı sürdürdü bense arabadan indim "Tabi bilseydin uygulardın!İndireceğin bayanların elinden tutarak indireceksin!"Şoför başını öne eğdi. Kendi kapımı kendim kapadım

 

"Sıkıntı yok. Ellerim ayaklarım var değil mi? Birine ihtiyacım yok arabadan inmek için" Pamirin yanına doğru yürüdüm

 

"Bu legoryada bir nezaket kuralıdır" Pamirin tam yanına geçtim. Pamir şoföre gitmesini işaret ettiğinde kolunu girmem için açtı. Şikayet etmeden koluna girdim. Dans ederken de şikayet etmemiştim hatta büyü tutacak diye büyük bir keyifle dans etmiştim

 

"Burası hani kötü bir yerdi?" Bana kötü diye bahsetmişti.

 

"Legoryadan güzel mi?" diye sordu. Elbette güzel değildi ama ben burayı seçip onun sinirleriyle oynamak istiyordum

 

"Burası daha güzelmiş çok ferah!"Dedim çok büyük bir coşkuyla

 

"Alt edeceğin bir krallığa güzel dememelisin. Bu iltifatlarını legoryaya sakla" nefesimi sesli bir şekilde verdim

 

Kraliyetin bahçe kapısına geldiğimizde 4 kişi bize doğru yürüyordu

 

Bizde önlerine geçtik onlara doğru yürümeye başladık.

 

"Sana ve bana zarar vermeyeceklerine adım kadar eminim"

 

"Sen öyle san" diye mırıldandım

 

Pamirin hayatı tehlikede değildi, belkide ben güldüğümde beni asacak pamiri her güldüğünde ödüllendireceklerdi .Kim bilir?

 

Ölüm ipinde adım adım yürüyordum. Pamirde benle birlikte yürüse de adımları o ipe dengeli ve sağlam basıyordu. Kazmakovun ölüm ipi benim için dümdüz bir ipten ibaretti ama pamirin ipi demirdi sanki. gözüm kapalıydı önümde ne var diye düşünmüyordum, umursamadan yürümeye devam ediyordum, Fakat artık gözlerimi açmalıydım. Bu dünyanın ne olduğunu biraz daha anlamalıydım. Önümdeki düşmanlarımı belirlemeli ona göre şekil almalıydım. Susana susmalı, konuşana konuşmalı, Zekiye zeki, Aptala aptallık ile yakınlaşıp onları yok etmeliydim.

 

Saklan malıydım, Kendimi değil, kimliğimi sakla malıydım düşmanlarımdan. Bilinmezlik ile yüzsem de, karanlıkta dolaşsam da gerçek kimliğimi kendimden bile saklamalıydım

 

"Duyamadım?" Dedi pamir tüm derin düşüncelerimi bozup

 

"Sevgili prensim duymanız için söylememiştim." Alaylı sesime karşılık hafif güldü

 

"Senle bunun kavgasını sonra veririz." Kafamı ona çevirdim

 

"Hı hı. Bende senle zaten boş boş söylediğim sözcüğün kavgasını vereceğim zaten," Gözlerini hafif kıstı. Bedenimden sanki ışın geçmiş gibi olduğunda pamir büyümü yapmıştı yada ben öyle hissetmiştim.

 

"Boş sözcüklerin kavgasını yapmayı da severim" Kafamı önüme çevirdiğimde bir kız koşarak yanımıza geldi. Muhtemelen benden küçüktü,

 

"Efendimiz!"Dedi kız büyük bir coşkuyla. Pamir bu kız kimse ona geniş bir gülümseme gönderdi"Sizi üçüncü defa burada görmek çok güzel bir şey" Kafamı sıkılmış gibi yana çevirdim. Bir pamir arsal hayranı karşıma çıkmıştı

 

"Seni sağlıklı gördüğüme sevindim" diyerek kızın hafifçe omzuna dokundu

 

"Berşan, Prens pamiri zehirlemek için yanında değilsin, değil mi?" Önümüzdeki yaşlı bir adam, Gerçekten bilgin gibi gözüküyordu

 

"Yanlışlıkla olduğunu biliyorsun baba, Sadece çay ikram etmiştim" Herkes gülmeye başlayınca bende güldüm

 

"Hoş geldiniz efendim" Dedi arkadaki kadın. Kadın gerçekten büyüleyiciydi gözlerinin renklerinden tut kıyafetlerine kadar ben büyülenmiştim

 

"Hoş buldum, Diba" Kadının adı da çok güzeldi.

 

"Sizde hoş geldiniz" Diba denen kadın bana elini uzattığı elini sıktım "Diba ben, Bu kraliyetin kralının yeğeniyim"

 

"Ada." deyip öksürdüm "Prensin... Eş adaylarından birisiyim" Pamire baktım ve gülümsedim. Sahte tabi ki

 

"Acaba bu tanışma işini içeride mi halletsek." Dibanın yanında ki Adam bezmiş gibi bakıyordu. Aynı duygular içerisindeydik. Bende aynı şekilde böyle tanışmalara gelmezdim, anında sıkılırdım.

 

"Olur. Sen bir benim yanıma gelsene" Dedi Kral. Belki kral değildi kim bilir. Dibanın yanındaki adam kralın yanına gittiğinde önden kraliyete doğru yürümeye başladılar

 

"Fırat!" Dedi pamir dediği kişi sanırım dibadan sonra kraliyete ait kalan tek erkekti

 

"Pamir!"Adam geldi ve pamire can dostu gibi selam verip sarıldı. Bu krallıkla birleşikken biz pamirle nasıl yıkacaktık bu krallığı

 

"Nasılsın dostum" Pamir ile Fıratı tam dinleyecektim ki omzuma bir el dokundu

 

"Biz senle kraliyete kadar yürüyelim madem herkes ayrılmış." O sırada berşan sinirli sinirli baktı

 

"Beni neden araya katmıyor sun Diba!" Bu kız çok kıskanca benziyordu. Yüz ifadesinden anlamıştım. Pamirin kolundan çıktım pamir bana bakıp gözünü kırptı

 

"Berşan sen gitsene şu çiçeklerin yanına. Bugün kimse sulamadı onları solar bak hepsi" Kız gözlerini kocaman açtı

 

"Siz salak mısınız! Bana bunu niye önceden söylemediniz" Deyip bahçe dediği yere doğru koşturdu

 

"Biz salak değiliz ama o salak. Berşanı kandırmak gerçekten de çok kolay" Kraliyete doğru gitti adımlarımız

 

"Ne kadar güzel bir kraliyete sahipsiniz" Dediğimde Diba büyük bir iç çekti

 

"Ah Ada. Keşke Krallığımızda o kadar güzel olsa. Burası çok ama çok acımasız bir krallık, Kimseye acımamaları ve onları iddiam etmeleri beni çok üzüyor. Keşke yapacağım bir şey olsa da amcamı kanunu değiştirme fikrine sürükle sem." Bu kız düşünceliydi de güzel olduğu kadar

 

"Belkide krallığını değiştirmelisin? Mesela legoryada pamir güzel yerler ayarlar" Sözüme karşılık kafasını salladı

 

"Keşke özgür olabilsem. Bu zamana kadar sadece burayı gezdim ve madosayı"

 

Özgürlüğe bir çerçeve bakımından bakabiliriz. Dibanın çerçevesi camlıydı. O çerçeveyi kırabilir fakat cesaret edemezdi. İstemezdi. Benimse özgürlük çerçevem kırıktı. Ben o çerçeveden 8 yaşımda çıkmıştım.

 

"Senin adına çok üzüldüm." dedim üzüntülü bir sesle.

 

"Hayır. asla seni üzmek için söylememiştim." Bir anda telaşa kapılması gerçekten onu çok iyi bir insan olarak göstermişti. Masum gözüküyordu. Kraliyetin içine girdik "Hem boş verelim beni. Sen ve Pamir burayı ziyaret etmeye geldiniz. Tadını çıkarın" Tadını çıkaracağımız kesindi.

 

Yemek masasına Pamir ile Fırat ne ara katılmıştı?

 

Hafifçe öksürdüm

 

"Geç kaldınız?" dedi Kral.

 

"Biraz sohbet ettik amcacığım" Dedi ve Kralın yanındaki sandalyeye oturdu. Bense pamirin yanındaki sandalyeyi hedefledim. O sırada pamir ayaklandı ve sandalyemi çekti. bense oturdum

 

"Teşekkür ederim" Dedim sevimli bir sesle

 

O ise gözlerini açtı ve dudaklarını iddialı bir şekilde gülümsemesi ile huzurlarıma serdi

 

Pamirde sandalyesine kuruldu

 

"Nida ya ne olacak. Pamir?" Dedi bezmiş gibi görünen adam

 

"Sana ne?" Diye yanıtladı onu kral. Pamirin söyleyeceği kelime içinde kalmıştı

 

"Hala taç savaşı devam ediyor sevgili kralım ne olacağı belli değil. Bunu oğlunuz mansura anlatırsanız çok sevinirim" Dedi pamir. Sinirlendiği belliydi

 

"Biliyorum savaş devam ediyor ama bu kızı da buraya getirip boş boş sevgi kırıntısı verip sonra hayal kırıklığına uğrama diye diyorum" Pamir ağzına götürdüğü yemeği yuttu

 

"Eş adayıma bu diye hitap etmezsen sevinirim. Birlikteliğimiz var görüyorsun değil mi? Yoksa sen hem nidayı hemde adayımı kıskanıyorsun" Pamirin sakin durmaya çalıştığı her halinden belliydi. Konunun nida denen kızla ne alakası vardı? Ayrıca bu bezgin adam bana bu diye hitap edemezdi haklı konuşmuştu pamir

 

"Benim kimseyi kıskandığım yok efendim! Bu kızı eş adayı seçmezseniz benim seçeceğimi belirtmek istemiştim" Pamir altta elini sıkmaya başladı

 

"Pardon ama, Ben mal mıyım da seçiliyorum öyle elden ele. Benimde hür iradem var, Ve ben bu hür irademle pamiri seçtim. Pamirinde beni seçeceğini ve bu taç savaşının uzun sürmeyeceğini çok iyi biliyorum" Çok sinirlenmiştim.

 

"Açıklamama gerek var mı? Sana ne ya mansur. Sen kaç gündür haddini aşıyorsun, sonu kötü olabilir" dedi diba

 

"Sen kim oluyorsun diba?" Mansur ellerini düşünceli bir şekilde masaya koydu "Babam senin her şeyine yalnız sın deyip tolerans gösterdi diye bana karşıda sen haddini aşamaz sın" Diba Mansura gözlerini iyice açıp baktı

 

"Eee yeter!" Diye bağırdı kral. "Bana bak Mansur, senle konuştuklarımı hatırla ardından da sus!"

 

Mansur kralın söylediği ney ise hemen sustu ve yemeğine döndü. Ama diba o kadar da iyi görünmüyordu hafif gülümsemeye çalıştı

 

Pamir kulağıma doğru eğildi "Her şeyi anlatacağım. Şu yemek masasından kalka bilirsek"Dediğinde kafamı salladım ve gülümsedim

 

Hiç iştahım yokken ağzıma götürdüğüm eti zorla çiğnemeye başladım. Mansur bana boş boş bakarken gözlerindeki ifade okunamaz bir şekildeydi

 

Elimi masadaki suya götürdüm ve yudumladım. Mansurun beni izlemesinden keyif almış değildim aksine rahatsız olmuştum. Yemek yemeyecektim zaten canım hiç istemiyordu

 

Sanırım biri beni izlerken yemek yemem imkansızdı. İlk defa bir yemekte bunu anladım.

 

"Legoryada sık çalışılıyor mu?" Kral ortamdaki sessizliği bozdu. Bu soru pamir içindi

 

"Yakalarına yapıştık." Dedi ve güldü "Askerlerimizin çok iyi gelişmesi için elimizden geleni yapıyoruz."

 

Ne askerinden bahsediyorlar. Pamir yıkacağı şehirin kralına niye askerleri ile alakalı bilgileri söylesin ki?

 

Fırata sarılıyor, krala gülüyor. Neler oluyor en ufak bir fikrim bile yok

 

"Fırat" Dedi kral ağzındaki lokmayı yutup "Sende askerlerimizi çalıştırıyorsun, Değilmi?"

 

Fırat hafifçe öksürdü "Ever kralım. En iyi şekilde çalıştırıyorum. Her gün benim eğitimimden geçiyorlar."

 

Diba gülmeye başladı

 

"Senin eğitiminden geçenler sınıfta kalırlar. Ben gördüm amca!Resmen eziyet çektiriyor"

 

Herkes gülerken ben ciddi ciddi duruyordum. Pamir bile gülüyordu!

 

"Diba, Bu eğitim sadece kılıç çevirmekle olmuyor" Mansur yine kötü enerji dağıtan sesini dışarı vurmuştu. Aman tanrım bu çocuk benden başkasına da bakabiliyor muş! Kafasını dibaya doğru çevirdi

 

"Sen sabah ters tarafından mı kalktın?" Diye sordu "Önce efendimize sonra Dibaya Hiç yakışıyor mu 'Kazmakovun veliahdına'" Bastırarak söylediği kelimenin içinde ne gizemler yatıyordu. Bende çok merak etmiştim

 

"Acaba birazda başkalarına mı söz versek?" Dediğinde gözlerini yine bana çevirdi "Sadece yemeğinizi soruyorum efendim."

 

Benden önce pamir sözü devralmıştı "Onu sormak istemediğine eminim"

 

"Sana mı diyorum. Pamir arsal?" Bana diyordu doğru

 

Yeniden suya uzanıp bir yudum aldım

 

"Pamir ile aynı fikirdeyim" Mansur gözlerin öylemi dercesine kıstı "Eğer içinde bir ima yatmadan söylediyseniz, Çok teşekkür ederim yemekler çok güzel" Mansur dirseklerini masaya koydu ve bana doğru biraz daha yaklaştı

 

"Cevap verdiğiniz için teşekkür ederim. Masadaki en kibar insansınız." Bende aynı şekilde dirseklerimi masaya yasladım ve yüzümü ona yaklaştırdım

 

"Keşke sizde biraz efendimize karşı kibar olsanız" Diye fısıldadım. Pamir eli ile kolumu geri itince yerime oturmak zorunda kaldım.

 

"Bende bu krallığın prensiyim. Bir sonraki gelişinizde sizle daha düzgün tanışmak isterim" Burada kazmakovun kralı olduğu için bu adamın gevşek gevşek sırıtan yüzünü dağıtmıyordum.

 

"Merak etme bir sonrakinde taçla geliriz. Sen sadece bekle" Dedi pamir. Bu pamiri tebrik ediyordum ne güzelde ağzımdan alıyordu laflarımı.

 

Mansur ellerini pes ederek yukarı kaldırdı "Ben sadece teklifimi sundum"

 

Dibaya baktığımda bana hafifçe gülümsedi. Gülüşüne karşılık gözlerimi kırptım. Pamire baktığımda yemeğini bitirmiş boş boş oturuyordu

 

"Legoryada güneş doğmuyordu, ona ne oldu efendim?" Diye sordu Fırat. Pamirin adını dışarıdayken söylemişti fakat şimdi efendim diyordu. Ben hangi derin sırların içinde yüzmeye çalışıyordum?

 

"O sadece kraliyette olan parti yüzündenmiş. Güneş doğunca kimse dışarıda değildi sadece iki kişi dışarıda olduğu için güneş onlara doğru gelmiş. Onlarda norlacstan ziyarete gelmişler büyücü soyunu çektiklerinden güneş doğmakta zorluk çekti" Pamir bu iki kişiyi bizden bahsediyordu. Muhtemelen yalandı.

 

Yemekten sonra diba beni yanına çağırmıştı onunla birlikte dışarıya çıkmıştık

 

"Envari diyordun en son?" Diye mırıldandım. Kraliyetin içini anlatıyordu

 

"Sana güvenebilirim öyle değil mi?" Sorusuna karşılık biraz afalladım. Söz veremezdim ama evet diyebilirdim

 

"Elbette" Yanıtıma karşılık çok güzel bir gülümseme attı

 

"Envari buradaki en gizemli silahların bulunduğu yer. Mesela şöyle örnek verebiliriz, Bir silah var adını unuttum, karşındakinin her hangi bir yerine sıktığın da beynini uyuşturuyor. Çok enteresan silahlar orada"

 

Duyduğuma karşılık benim için zaman yavaşlamanın aksine hızlanmıştı. Biz bu ülkeyi bitirmek isterken belkide onlar bizi o silahlarla bitirebilirlerdi

 

"Sana söylediğim bu sözü kimse duymasın yoksa amcam bana acımaz ve beni öldürür." Dediğinde de kanım durmuştu, Eğer bu bilgiyi pamir ile paylaşırsam dibanın ölümüne sebep olacaktım. Pamire söylemezsem de biz ölecektik o silahlarla

 

Ben ne yapacaktım?

 

"Sırrını saklayacağım ama ben biraz pamirin yanına gitsem?" Diye sordum

 

"Tabi ki! Ben biraz behşan ile çiçeklere bakacağım, Sen biliyorsun zaten kraliyetin içini." Dedi ve elini omzuma koydu "Sana güveniyorum ada" Tebessüm ile gülümsedim ve arkamı döndüm

 

Yavaş yavaş yürümeye başladığımda beynimin içinde yüz tane soru dönüyordu. Seçimlerim ya benim ve pamirin ya da özgürlük çerçevesinin camını hiç kıramamış dibanın haince ölümüne sebep olacaktı. Başka bir seçenek yok muydu? Pamire söylemezsem bana kızardı buna emindim.

 

Adımlarımı kraliyetin içine girdiğimde hızlandırdım ama o sırada birinin sesini duydum

 

"Siz?" Dedi. Ah bu yolda karşılaştığımız ukalanın sesiydi.

 

Yavaşlayıp arkamı döndüm

 

"Eşiniz beni krala şikayet etti mi? Ona göre kralın önüne geçeceğim" Etmiş miydi? Ne bileyim ben!

 

"O benim eşim değil!Ayrıca sen ne kadar cesursun ya kral senin kelleni alacakken böyle olabilecek misin?" Kafasını salladı

 

"Eğer kellem alınırsa gülerim! Düşünsene bir bıçak senin kafanda. Çok mükemmel bir şey bu. Siz hayattan bir beklentisi olan insanlar buna sevinmezsiniz hele senin gibi tehdit savuranlar için" Dediğinde yavaşça adama doğru yürüdüm. Sanırım bu cambaz benim kelleni aldıracağım sözünü tehdit olarak algılamıştı. Geri zekalı!

 

"Haddini bil benim karşımda!" dedim. Parmağım ile omuzuna baskı yaptım

 

"Prensin eşi değildiniz, o zaman neden sizle konuşurken haddimi bileyim?" Dediğinde sessizce havaya doğru kahkaha attım

 

"Norlacsı biliyorsan bana bulaşma. Cambaz" Dedim. Cambaz nereden biliyorsa bu söylediğime kafasını salladı ve oda gülmeye başladı. Tam arkamı dönüp gidecektim, konuşmaya başlayınca durdum

 

"Bayan Lema, Adınızın anlamını tam anlamıyla taşıyorsunuz" Ona döndüm

 

"Adım Lema değil" Bu adın anlamını gerçekten de çok merak etmiştim

 

"Anlamıyla aynısınız. Eğer bir gün yine beni burada görürseniz anlamını söylerim" Dedi ve gitmeye başladı

 

Doğrusu merak etmiştim. Bana niye böyle hitap etmişti, anlamı güzel miydi, Kötü müydü

 

Daha doğrusu bundan önemli işlerim vardı. Pamiri bulup ona Envari denen yeri söyleyecektim. Uzun koridoru geçerken bir gölge belirmişti. Merdivenlerden aşağıya inmeye başladı o gölge. Merak edip biraz daha ilerledim gölge resmen ellerini hareket ettiriyor adeta dans ediyordu. Peki bu dans eden kişi kimdi? Bir muhafız ya da kraliyetin içinden her hangi biri? Kimdi bilmiyorum ama bende merdivenlerden inmek istiyordum.

 

Biraz daha ilerleyip adımımı basamağa basmaya yeltendiğimde bir el kolumu tuttu ve geri çekti. Bağırmak için ağzımı açtığım da ise o el ağzımı da kapamıştı.

 

Savunma taktikleri biliyordum onları uygulayacaktım

 

Beni tutan el ayaklarını ayaklarıma geçirmiş kolumu ise arkaya doğru kıvırmıştı. Acı içinde beni tutan eli biraz sıktım, kolum çok acımıştı!

 

Beni tutan ve kendine esir eden her kimse onu göremiyordum tam olarak arkamdaydı

 

Kolumu rahat bıraktığında ağzımı da bırakmıştı fakat ayakları hala ayaklarıma bağlıydı

 

"Biraz uslu dursaydın kolun acımayacaktı" Dedi tanıdık ses. Kafamı yana doğru çeviğim de nefesi kulağımı gıdıklıyordu. Nefesi ile nefesim tam anlamıyla karışmıştı

 

"Aptal!Beni korkuttun" Diye fısıldadım. Yeniden merdivene inmek için hareketlendiğimde artık ayaklarım zemine değmiyordu

 

Pamirin kucağındaydım!

 

Pamir hızla bir yere doğru ilerlerken boynuna doğru yumruk atmaya başladım

 

"Nereye götürüyorsun beni! Daha merakımı aşamadım" Sesim yüksek çıkmamıştı eğer çıkartsaydım Pamir beni öldürürdü

 

"Sus bir, Ada!" Dedi ve uzun koridorun sonundaki odanın kapısın açtı. İçeri girdiğinde beni yavaşça indirdi

 

Burası bir yatak odasıydı. Altın renkte duvarı, Beyaz renkte bir yatağı ve fazladan daha içinde ne olduğunu bilmediğim bir odaydı. Pamir şimdi beni niye buraya getirmişti

 

"Niye dans eden kişiyi görmeme fırsat vermedin!" Dedim birden sesimi yükselterek. Pamir bildiği varmışcasına gözünü kıstı

 

"Onların ney olduğunu biliyor musun?" Diye fısıldadı benim aksime sesini indirerek. Kafamı olumsuz anlamda salladım

 

"Hayır bilmiyorum" Dediğimde dudakları yana kıvrıldı. Onlar derken? Ben sadece bir kişiyi merak etmiştim. Pamir benden çok şey saklıyordu ve benden daha da bilgiliydi buda benim sinirlerimi çok bozuyordu. Bana vermesi gereken bir hesap vardı "Söylesene!"

 

"O Dans eden bir ruhtu. Ada"

Loading...
0%