@irispage
|
12
"Oğlum habire neye bakıp duruyorsun ya? Kaldır şu kafanı telefondan." Barkın, karşımda dikilmiş iki eli belinde benden yakınıyordu.
Görmemesi için ekranı kapattım. "Borsayı takip ediyorum."
"Ya bırak şimdi işi amına koyayım, eğlenmeye geldik buraya." Elime bir kadeh tutuşturdu. "İç şunu gevşe biraz, Orhun abinin de her dediğini takma kafaya. Adam hem baba hem patron, kızar geçer normal yani."
"Alakası yok," dedim, gerçekten de yoktu. İşler kötü olup azarlanmayla da sonlansa, çoğu zaman babamı dinlemiyordum. Sadece bazen sesi kafamda dönüp duruyordu.
"E tamam o zaman bırak borsayı kesip durmayı." Etrafı işaret edip sırıttı. "Burada kesilecek bir sürü taş varken ayıp olur oğlum, ondan diyorum."
Başımdan savmak için "Tamam, beni bir yalnız bırak o zaman," dediğimde omzuma dostane vurup dans ederek kalabalığa karıştı.
"Biz geldiiiiik!" Ceylin, kızıl saçlarını savurarak masaya yaklaştı, üzerinde dar kesim lacivert mini bir elbise vardı. Arkasından geleni görünce sıkılarak sakalımı kaşıdım.
Ceylin, yanımda yerini aldı, Devran da elini uzattığında karşılık verdim ve havada ellerimizi tokuşturarak selamlaştık. "Tek misin? Diğerleri daha gelmedi mi?" diye sordu.
"Barkın, burada," dediğimde aynı anda ileriye bakıp onu bir esmerle dans ederken bulduk. Devran, manzaraya gülerek karşıma oturdu. "Şu herif kadar hızlısı yok."
"Ona hakaret olur," dedi Ceylin beni işaret edip. Bundan rahatsız olmuş bir hali vardı.
"Ati mi?" dedi Devran şaşkınlıkla, sonra güldü. "Yok ya, onun yerinde başkası olsa aynı masaya oturacak fırsatı bulamazdık." Bana bakıp göz kırptı. "Bak kendisi uslu uslu oturuyor."
Uslu sensin çenesinin yayını si... "Doğru," dedim, hafif tebessüm edip. "Birilerinin ağzını burnunu da kırıyor olabilirdim ama bak sadece oturuyorum."
Ceylin, kaşlarını çatıp sahte bir şefkatle elini göğsüme yerleştirip yüzüme yaklaştı. "Yine kime sinirlendin sen bakayım?"
"Kimseye."
"Bana her şeyi anlatabilirsin, biliyorsun değil mi?" Çenemi okşayıp uzun tırnaklarını yeni çıkmış sakallarımda gezdirdi. "Ben her zaman yanındayım."
Umursamazca, "Biliyorum," diyerek elini yüzümden çektim ama bu kez de omzuma koydu.
"Babamla konuştum, senin mekanı görmek istiyor. Yarın akşama bize bir masa ayarla, Orhun abiye de haber verirsin." Devran'ın söylediğiyle dikkatimi ona verdim. Babası, elbette iş ortağının oğlunun yeni mekanını görmek isteyecekti ki bir eksik bulursa kendi oğluyla kıyaslama fırsatı yakalayabilsin.
Alay ediyor olsam da ciddiyetle, "Teftiş için hazırlıkları yaparım," diyerek onayladım.
"Son yıllarda aldığın en büyük sorumluluk, tabii ki teftiş edilecek. Değil mi?"
"Bunu bekliyordum," diye karşılık verdim, haksız sayılmazdı. "Senin gibi küçük yaşta sorumluluk alıp erken emekliliği garantilemememin bedeli elbet olacaktı."
Espri yaptığımı sanıp güldü. "Kıyas meselesiyse kızma bana, bu günün geleceğini sen de biliyordun. Bana gelince, iş olarak görmediğim için erken yaşta başladım. Denize açılmak hobi benim için."
"Zaten kıyaslanacak kişiler değiliz dostum," deyip içeceğimden bir yudum aldım. "İşini de takdir ediyorum."
"Ben de seni," dedi başını sallayarak. "Yeni başladın ama iyi ilerliyorsun. Çalışanlar konusunda da disiplini çoktan sağlayabilmişsin, bu hiç de kolay değildir."
Orası öyleydi ama sadece son iki gündür ufak bir disiplinsizlik olmuştu toparlamam gereken. Bunu bilmesi gerekmiyordu tabii ki. "Ayrıca çalışanlarımla aram çok iyi. Disiplinden sonra önemli olan budur."
"Bak sen," diye şaşırdı. "Bu işin piri gibi konuştun."
Sırıttım. "Şüphen mi vardı?"
"Sen de en az onun kadar çalışanlarıyla ilgilisin Devran, birini kendine transfer etme niyetin mi var?" Ceylin, imalı imalı güldü. "Hayır yani kulüpte iş konuşmanın özel bir nedeni olmalı."
"Bu nereden çıktı? Muhabbet açıldığı için söyledim."
"Hadi canım hadi, o sarışının kendini diğerlerinin değil de senin kucağına atmasının bir sebebi vardı, değil mi?" Oturduğu yerde ileriye uzanıp meydan okuyan bakışlarını Devran'a dikti. "Sen ışık yaktın, o da kendini." Bu dediğine kahkaha attı.
Devran'ın tepkisini seyrettim. Yüzü başta sinirli gözükse de sonradan ifadesi gevşeyince "Bir kazaydı," diyerek omuz silkti ve kendisinin, onun tabiriyle 'ışık yaktığını' reddetmedi.
Sert bir üslupla, "Ne saçmalıyorsun?" diye sordum Ceylin'e, yüzünü omzunun üzerinden bana çevirince kaşlarını çattı.
"Bana mı diyorsun?"
"Senden başka gereksiz konular açan mı var?"
"Sen bana mı bilendin Ati, ne bu tavır?" Buna inanamıyormuş gibi gergince güldü. "Hayır, gören de çalışanına laf edilmesini kaldıramıyorsun zanneder."
"Ceylin," dedim uyarıyla. "Eğlenmeye mi geldin benimle uğraşmaya mı?"
"Ay tamam be," diyerek ayaklandı. "Barkın'ın yanına gidiyorum ben. En azından patlamaya hazır bir bomba gibi durup insanı gerginleştirmiyor."
O gidince Devran, "Gereksiz üstüne gittin sanki, kendince şaka yapıyordu," dedi.
Ters bir sesle, "Bu aralar şaka kaldırmıyorum," dedim gerginliğimi gizleme ihtiyacı duymadan. Nedense burada oturdukça bir şeyleri kaybediyor gibi hissediyordum ve bunun öfkesini bir yerden ya da birilerinden çıkarma derdindeydim.
"Fark ettim," dedi benim aksime oldukça sakince.
Telefonuma mesaj geldiğinde içimdeki dürtüye yenilerek hemen baktım. Borsa bildirimiydi.
•
Yine mi olmadı Ati :(:)
|
0% |