Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@irispage

 

 

19

 

Attila Yıldıran: Ben dünyanın en kötü adamıyım

 

Attila Yıldıran: Dün delilik ettim

 

Attila Yıldıran: Sen istersen buna şerefsizlik de

 

Attila Yıldıran: Ama hatamı kabul ediyorum Marilis, samimiyetime inan lütfen

 

Attila Yıldıran: Yemin ederim planım o arabaya doğru sürmek değildi

 

Attila Yıldıran: O an sinirden gözüm dönmüştü

 

Attila Yıldıran: Ama kaza olmayacağına emindim. Canını tehlikeye atacak bir adam değilim ben

 

(Görüldü)

 

*Bu kişiyi engellediniz.

 

 

 

 

 

attilagedizyldrn: Ne kadar kızsan haklısın

 

attilagedizyldrn: Seni korkuttuğum için kendime çok kızdım

 

attilagedizyldrn: Bir de eve tek dönmek zorunda kaldığın için

 

attilagedizyldrn: Taksiyi takip ettiğimi fark ettin biliyorum

 

attilagedizyldrn: Onun için de özür dilerim ama eve güvenle vardığından emin olmalıydım

 

(Görüldü)

 

*Bu kişiyi engellediniz.

 

 

 

Ona delicesine öfkelensem de nefret ettiğim falan yoktu. Çünkü en büyük tepkiyi, bütün bir cuma gecesini otuz yedi derece havaya rağmen havale geçirme riskini alarak pikeyi başımın üstüne kadar geçirip baygınlık geçirmeyi beklerken kendi kendime vermiştim. Hayır kafayı kırdığım yoktu, sadece pişmanlık boğazımdan yukarı tırmanırken uykuyla onu bastırabileceğine inanan genç bir kızdım. Neredeyse her genç kız gibi biraz saflık da bende vardı işte. Belki benimki birazdan daha fazladır.

 

Tabii bu kafa yapısına erişmem öyle kolay olmamıştı. Araba kazasında ölmekten ya da en hasarsız ihtimalle geçici süreliğine sakat kalmaktan onun çevik bir hamleyle direksiyonu kırmasıyla kurtulmamın üzerinden 24 saati aşkın süre geçene kadar kendimi aptallıkla suçlamıştım.

 

Ama o, O'ydu işte. Tam bir ana karakter diyeceğiniz türden. Yakışıklı, boylu poslu, gür saçlı, gür kirpikli... Sağlıklı bir insanın ona çekilmemek için hiçbir nedeni yoktu. Çalışmakla elde edilemeyecek bir postüre ve heykel gibi vücudunu tasdikleyen heykelden bir dövmeye sahipti. Biraz da sertliğini kırması için üstüne çizilmiş varla yok arası cılız çiçekler...

 

Çiçekleri teninde soldurmuş bir adamdan başka bir çiçeği sulaması nasıl beklenirdi ki zaten?

 

Mesela maddi durumu çok iyi olduğu için sonsuz rakamlı piyasa değeri olan spor arabasını araziye, taşların ve çalılıkların içine sürtüp hasar kaydı oluşturmaktan çekinmiyordu. Çünkü en temele inince o, hatalardan korkmuyordu. Yaşamayı da bu zannediyordu.

 

Pazar sabahı kahvaltıdan sonra evde bana ayrılan küçük odada ne yapacağımı düşünerek kendi kendimi yerken, sıkıntıdan markalardan gelen bildirimlerle reklam panosuna dönüşmüş mail kutumu kontrol etmiştim. Birbirinden gereksiz kampanya fırsatlarının arasında Attila Gediz Yıldıran isimli hesaptan "Kendimi affetmiyorum" konu başlıklı mail bulmayı beklemiyordum.

 

Bir merakla açıp okumuştum. Sadece iki cümle yazılıydı, biri de başlığın aynısıydı. 'Kendimi affetmiyorum. Lütfen beni affet'

 

Fazla derine inmenin lüzumu yoktu, aslında her şey bu iki cümlede saklıydı. Attila Gediz Yıldıran, kendiyle barışmak için başkalarının onayına ihtiyaç duyan küçük bir çocuktan farksızdı.

 

𐙚

 

 

Loading...
0%